yani muhakkak vardır da, göz önünde ve önemli mevkilerde neden bu tip insanlar yok hiç? ya da şöyle sorayım, yurtdışında neden var da bizde yok?
son dönemde mesela gabriel abimiz (isveç sağlık bakanı) gündem konusu oldu. benzer şekilde eğitim bakanları da çok genç, güzel bi kızımız. öte yandan belçikalıların yeni sağlık bakanı ise şüşko. ama onun konuyla alakası yok.
ben catalina stefanescu'ya aşığım mesela. o da milletvekiliydi yanlış hatırlamıyosam. o kız için şu programı herhalde 5 kez baştan sona izledim,
www.youtube.com
bak bak güzelliğe bak. yani bu insanların fiziksel anlamda güzel olması bile olumlu bi şey bence millet adına. götü güzel olanı bakan yapsınlar demiyorum ama böyle genç, enerjik, güzel insanlar yönetimde rol alsa çok daha tatlı olmaz mı be?
son dönemde mesela gabriel abimiz (isveç sağlık bakanı) gündem konusu oldu. benzer şekilde eğitim bakanları da çok genç, güzel bi kızımız. öte yandan belçikalıların yeni sağlık bakanı ise şüşko. ama onun konuyla alakası yok.
ben catalina stefanescu'ya aşığım mesela. o da milletvekiliydi yanlış hatırlamıyosam. o kız için şu programı herhalde 5 kez baştan sona izledim,
www.youtube.com

bak bak güzelliğe bak. yani bu insanların fiziksel anlamda güzel olması bile olumlu bi şey bence millet adına. götü güzel olanı bakan yapsınlar demiyorum ama böyle genç, enerjik, güzel insanlar yönetimde rol alsa çok daha tatlı olmaz mı be?
insanlık için desek daha doğru ama yetişmedi.
plague inc. oynayınca ben tırsmaya başladım ne yalan söyleyeyim. günümüzde güçlü, bilinmeyen bir virüsün türeyip insanlığın köküne kibrit suyu dökmesi mümkün mü? o kadar büyük bir insan trafiği var ki bugün keşfedilmemiş bir rahatsızlık ertesi gün 5 kıtada birden görülebilir.
bunun için önlemler alınıyor mu devamlı olarak? yani "ulan birine bi şey olur, biz ne olduğunu anlamadan yayılır" tarzı bir korku var mı? yoksa bunlar tamamen boş korkular mı?
daha önce olmuş salgınlar, milyonlarca insan ölmüş. bu tip salgınlar sizce şu an daha mı tehlikeli olur yoksa daha mı az kayıpla atlatılır? bir yanda gelişen ilaç teknolojisi, diğer yanda gelişen teknolojiyle çooook daha hızlı iletişim kurup "yayılan" insanlar...
ne olur diyonuz?
plague inc. oynayınca ben tırsmaya başladım ne yalan söyleyeyim. günümüzde güçlü, bilinmeyen bir virüsün türeyip insanlığın köküne kibrit suyu dökmesi mümkün mü? o kadar büyük bir insan trafiği var ki bugün keşfedilmemiş bir rahatsızlık ertesi gün 5 kıtada birden görülebilir.
bunun için önlemler alınıyor mu devamlı olarak? yani "ulan birine bi şey olur, biz ne olduğunu anlamadan yayılır" tarzı bir korku var mı? yoksa bunlar tamamen boş korkular mı?
daha önce olmuş salgınlar, milyonlarca insan ölmüş. bu tip salgınlar sizce şu an daha mı tehlikeli olur yoksa daha mı az kayıpla atlatılır? bir yanda gelişen ilaç teknolojisi, diğer yanda gelişen teknolojiyle çooook daha hızlı iletişim kurup "yayılan" insanlar...
ne olur diyonuz?
istanbul'daki üçüncü senem. ilk iki senede kayda değer hiçbir iş başaramadım. düzenim bozuldu, tepetaklak oldum diyebilirim. annemin yanındayken iyi ve güvende hissediyorum. uzaklaştığımda yine her şeye üşenen, yaşam enerjisi olmayan bir tip oluveriyorum.
ama bu sadece "anne"yle açıklanabilecek bi şey değil. çocukken kamplara falan giderdim mesela 10-12 günlüğüne sürekli. annem bi yere giderken hep evde kalırdım. yani çocukluğunu annesinin dizinin dibinde yaşamış birisi değilim. ayrıca lisenin son senesini de annemden uzakta okudum. ki o sene hayatımın en şahane senesiydi.
istanbul'daki iki senemde de annem sık sık onu hiç aramadığım, aradığında açmadığım için falan kızdı. normalde hiç aklıma gelmez. ona göre HAİN EVLATım hatta.
ama düşünüyorum, şu evde annemle yaşıyor olsaydım ben şu an üçüncü sınıfta olurdum. okula gitmemezlik yapmazdım, hayattan bezmezdim. anneyi sevmek ayrı, ana kuzusu olmak ayrı... ana kuzusu olmayı kız erkek kimseye yakıştıramam ben. kendime de yakıştıramıyorum.
lütfen sadece sorumsuz ve bencil olduğumu söyleyin. çok canımı sıkıyo çünkü bu his. 30 yaşıma geldiğimde annemle yaşamak istemiyorum ben. ama bu gidişle öyle olcak çünkü "işe gitmen gerekiyor çünkü para kazanmalısın gerizekalı" deyip yataktan kalkabilecek kadar zeki birisi değilim.
(bu arada buraya geldiğimden beri de kendi paramı kazanıyom. annem demeden yapıyom hem de)
sizde nasıl durum? aileyle yaşamak, anneyle yaşamak konusunda ne düşünüyosunuz? onun yanındayken daha "hayatlı" falan oluyo musunuz?
ama bu sadece "anne"yle açıklanabilecek bi şey değil. çocukken kamplara falan giderdim mesela 10-12 günlüğüne sürekli. annem bi yere giderken hep evde kalırdım. yani çocukluğunu annesinin dizinin dibinde yaşamış birisi değilim. ayrıca lisenin son senesini de annemden uzakta okudum. ki o sene hayatımın en şahane senesiydi.
istanbul'daki iki senemde de annem sık sık onu hiç aramadığım, aradığında açmadığım için falan kızdı. normalde hiç aklıma gelmez. ona göre HAİN EVLATım hatta.
ama düşünüyorum, şu evde annemle yaşıyor olsaydım ben şu an üçüncü sınıfta olurdum. okula gitmemezlik yapmazdım, hayattan bezmezdim. anneyi sevmek ayrı, ana kuzusu olmak ayrı... ana kuzusu olmayı kız erkek kimseye yakıştıramam ben. kendime de yakıştıramıyorum.
lütfen sadece sorumsuz ve bencil olduğumu söyleyin. çok canımı sıkıyo çünkü bu his. 30 yaşıma geldiğimde annemle yaşamak istemiyorum ben. ama bu gidişle öyle olcak çünkü "işe gitmen gerekiyor çünkü para kazanmalısın gerizekalı" deyip yataktan kalkabilecek kadar zeki birisi değilim.
(bu arada buraya geldiğimden beri de kendi paramı kazanıyom. annem demeden yapıyom hem de)
sizde nasıl durum? aileyle yaşamak, anneyle yaşamak konusunda ne düşünüyosunuz? onun yanındayken daha "hayatlı" falan oluyo musunuz?
7'ye kadar dirensem yetecek. dersim 8:30'da ama olsun, biraz erken çıkarım kafam gözüm açılır.
şimdiden uykum var ama bir şeylerle uğraştığım zaman açılıyor uykum. yani herkeste böyledir sanırım da ne bileyim, gözlerim devrilirken bi' şeye sarıyorum mesela bakıyorum saat 6 olmuş.
ondskan'ı izleyip plague inc. oynıycam. yemek yicem. başka ne yapayım? ya da yapmayayım? kahve içmek ve sıcak-soğuk şoklu duş almak dışında?
şimdiden uykum var ama bir şeylerle uğraştığım zaman açılıyor uykum. yani herkeste böyledir sanırım da ne bileyim, gözlerim devrilirken bi' şeye sarıyorum mesela bakıyorum saat 6 olmuş.
ondskan'ı izleyip plague inc. oynıycam. yemek yicem. başka ne yapayım? ya da yapmayayım? kahve içmek ve sıcak-soğuk şoklu duş almak dışında?
yahu yeter. VPN açıp kapatmak istemiyorum sürekli. google dns denedim, comodo dns denedim bissürü farklı dns denedim ama yavaş abi. kağnı gibi. e otomatik dns diyorum o zaman gireceğim hiçbir site açılmıyor. ki hız da dns'le 1.80mbps ise diğer türlü 2 oluyor, çok fark yok.
siz bu işe bir çözüm getirebildiniz mi? bilgisayarımıza meleklerin getirdiği internet tanelerini en verimli şekilde kullanabilmek için ne yapabilirim? yani şu bilgisayar 2 cigorayt algılıyorsa ben o 2 cigoraytı kullanayım istiyorum. nasıl arttırılabilir bu performans?
siz bu işe bir çözüm getirebildiniz mi? bilgisayarımıza meleklerin getirdiği internet tanelerini en verimli şekilde kullanabilmek için ne yapabilirim? yani şu bilgisayar 2 cigorayt algılıyorsa ben o 2 cigoraytı kullanayım istiyorum. nasıl arttırılabilir bu performans?
soru basit: bir çıkarma işleminde eksilen, çıkan sayının 6 katından 9 fazladır. farkları 64 olduğuna göre eksilen ve çıkan kaçtır?
ben bunu denklemle eksilen için 6çıkan + 9 falan yazarak çözdüm ama çocuk 5. sınıfta, denklem bilmiyor haliyle. yani "eksilen yerine 6çıkan+9 yazıyoruz" deyince "niye" diyor. ben bu velede şimdi onun anlayabileceği dilden nasıl çözdürürüm bunu?
eksilen
çıkan
________
fark
böyle yazdık. sonra ne yapalım? neye ne ekleyelim de sonucu bulalım? yapamıyom valla. 5. sınıftaki bebelere nasıl anlatıyorlar bunu?
ben bunu denklemle eksilen için 6çıkan + 9 falan yazarak çözdüm ama çocuk 5. sınıfta, denklem bilmiyor haliyle. yani "eksilen yerine 6çıkan+9 yazıyoruz" deyince "niye" diyor. ben bu velede şimdi onun anlayabileceği dilden nasıl çözdürürüm bunu?
eksilen
çıkan
________
fark
böyle yazdık. sonra ne yapalım? neye ne ekleyelim de sonucu bulalım? yapamıyom valla. 5. sınıftaki bebelere nasıl anlatıyorlar bunu?
buuuu esenler'de atışalanı diye bir yer varmış. orada tekstilkent ve koza plaza varmış. buraya nasıl gidebilirim? o tarafları hiç mi hiç bilmiyorum. metroyla ne kadar yaklaşabilirim kendisine? otobüsle mi gideyim ya da?
nereden gideceğim belli değil, o yüzden o civardan geçen tüm toplu taşıma araçlarını söylerseniz sevinirim. çok fark etmez yani, oraya giden bir şeyler söyleyin ben gerekirse ona göre rota düzenlemesi yaparım. muhtemelen kadıköy ya da laleli'den geçeceğim. metro varsa onunla geçiyim lütfen, otobüs ve minibüsü hiç sevmiyorum.
nereden gideceğim belli değil, o yüzden o civardan geçen tüm toplu taşıma araçlarını söylerseniz sevinirim. çok fark etmez yani, oraya giden bir şeyler söyleyin ben gerekirse ona göre rota düzenlemesi yaparım. muhtemelen kadıköy ya da laleli'den geçeceğim. metro varsa onunla geçiyim lütfen, otobüs ve minibüsü hiç sevmiyorum.
en serseri, en barzo herifi bile "düzgün" göstermiyor mu? işin detayına, derinine inersek aslında böyle düşünüyor olmamız bile çok üzücü. üzerine gömlek ceket geçiren kişinin daha düzgün, erkeksi, güvenilir vs. görünmesi tamamen bizim önyargılarımızla alakalı bi durum. ama onu bi kenara bırakırsak, cidden takım elbise şahane bi şey değil mi? karizmayı otomatik olarak ikiye katlamıyor mu? en tipsiz adama bile hoş hava katmıyor mu?
özellikle de kadınlar ne düşünür onu çok merak ediyorum. takımı dahi olmayan, neredeyse hiçbir şey için takım elbise giymeyen bir erkek olarak bana süper geliyo. bazen bi kızla buluşacak olursam diyorum lan takım elbise giyip gidiyim kesin aşık olur. sonra neyse ki içimden sağduyulu bi ses "kafede kızla buluşmaya takım elbiseyle mi gidilir lan manyak mısın" diyo da sakinleşiyorum.
siz ne diyosunuz?
özellikle de kadınlar ne düşünür onu çok merak ediyorum. takımı dahi olmayan, neredeyse hiçbir şey için takım elbise giymeyen bir erkek olarak bana süper geliyo. bazen bi kızla buluşacak olursam diyorum lan takım elbise giyip gidiyim kesin aşık olur. sonra neyse ki içimden sağduyulu bi ses "kafede kızla buluşmaya takım elbiseyle mi gidilir lan manyak mısın" diyo da sakinleşiyorum.
siz ne diyosunuz?
sağlığına dikkat eden birisi değilim ama bu sorular hep kafamı kurcalıyor son birkaç yıldır. yediğimiz her şeyin zararlı olması falan. öyle ki, organik olduğu iddia edilen çoğu şeye bile dönüp bakmıyorum çünkü yetiştiği toprak bile zehir sanki artık.
ama bir yandan diyorum, yani muhakkak temiz üretim yapan ve derdi seri üretim olmayan yerler vardır. mevsiminde sebzesini meyvesini genetiğiyle osuyla busuyla oynamadan efendi gibi vaktinde yetiştirir, tavuğuna çabuk büyüsün diye ilaç basmaz, ineği mısırla değil otla besler vesaire...
sorularım şunlar,
1) bu tarz oluşumlar var mı, varsa güvenli mi? organik olduğunu iddia ederek fiyat şişiren ama ambalajlı ürünler kadar zararlı şeyler satan yerler de olabilir çünkü bunlar pekala, neye göre güveneceğiz?
2) fiyatları nasıl oluyor? yani atıyorum pazardaki domatese 2 lira veriyorsam, bu organik ve güzel yetiştiğini bildiğim domatese kaç para vermem gerekiyor?
3) istanbul'da yaşayan ve ayda yemeğe ayırabileceği para 200 lira civarı olan orta halli bir öğrenci "ben organik ve sağlıklı sebze meyve yiycem, ilaç değil de gerçek tavuk/inek yiycem, gırtlaklanmadıklarından ve güzel güzel büyütüldüklerinden emin olcam" derse bu parayla yürüyebilir mi? yoksa fakirler olarak ölmeli miyiz?
***
bu konuları düşündükçe canım sıkılıyor. tohumuyla oynanmış domates mesela, istediğin kadar güzel yetiştir, kodu bozuk şerefsizin ne kadar güzel ve doğal olabilir ki? öf. çok değil ya sadece yediğim et, yumurta falan doğal olsun istiyom.
ama bir yandan diyorum, yani muhakkak temiz üretim yapan ve derdi seri üretim olmayan yerler vardır. mevsiminde sebzesini meyvesini genetiğiyle osuyla busuyla oynamadan efendi gibi vaktinde yetiştirir, tavuğuna çabuk büyüsün diye ilaç basmaz, ineği mısırla değil otla besler vesaire...
sorularım şunlar,
1) bu tarz oluşumlar var mı, varsa güvenli mi? organik olduğunu iddia ederek fiyat şişiren ama ambalajlı ürünler kadar zararlı şeyler satan yerler de olabilir çünkü bunlar pekala, neye göre güveneceğiz?
2) fiyatları nasıl oluyor? yani atıyorum pazardaki domatese 2 lira veriyorsam, bu organik ve güzel yetiştiğini bildiğim domatese kaç para vermem gerekiyor?
3) istanbul'da yaşayan ve ayda yemeğe ayırabileceği para 200 lira civarı olan orta halli bir öğrenci "ben organik ve sağlıklı sebze meyve yiycem, ilaç değil de gerçek tavuk/inek yiycem, gırtlaklanmadıklarından ve güzel güzel büyütüldüklerinden emin olcam" derse bu parayla yürüyebilir mi? yoksa fakirler olarak ölmeli miyiz?
***
bu konuları düşündükçe canım sıkılıyor. tohumuyla oynanmış domates mesela, istediğin kadar güzel yetiştir, kodu bozuk şerefsizin ne kadar güzel ve doğal olabilir ki? öf. çok değil ya sadece yediğim et, yumurta falan doğal olsun istiyom.
otogara en yakın metro durağı ayrılıkçeşme mi kadıköy mü? en yakınına tahminen ne kadar yazar? kısa mesafe falan diye artistik yapmıyorlar di mi o mesafe için?
az önce çok ilginç olabileceğini düşündüğüm bir gariplik fark ettim.
ben kuşların cıvıldaşıp güneşin akşam 9'da battığı güzel kadıköy zamanlarımda digiturkplay'den premium üyelik almıştım premier ligdeki şampiyonluk yarışını takip edeyim diye. liverpool-chelsea maçı mı ne vardı bitime 3-4 hafta kala sanırım, o maçtan hemen önce.
ekstre/dönem özeti ya da her ne ise, parayla alakalı ne var ne yok kontrol ettim kredi kartımda. tek kuruş alınmamış karttan. yok. ayda 10 lira bu paket.
yıllık alıyorlar desem, üye olunca almaları gerekmez mi? hem "ayda 10 lira" deyip şrak diye 120 lira çekmeleri saçma olur zaten sanki... herifler beni unuttu mu cidden noldu? yarın bi gün "biz unutmuşuz sen söylememişsin servisimizden ücretsiz faydalanmışsın amın oğlu" deyip bana dava falan açabilirler mi?
yoksa gözden kaçırdığım bi detay mı var? ama yok ya. ne alsam en geç 3 gün sonra görüyorum hesap özetinde. bu yok. ki bunun her ay olması lazım.
ben kuşların cıvıldaşıp güneşin akşam 9'da battığı güzel kadıköy zamanlarımda digiturkplay'den premium üyelik almıştım premier ligdeki şampiyonluk yarışını takip edeyim diye. liverpool-chelsea maçı mı ne vardı bitime 3-4 hafta kala sanırım, o maçtan hemen önce.
ekstre/dönem özeti ya da her ne ise, parayla alakalı ne var ne yok kontrol ettim kredi kartımda. tek kuruş alınmamış karttan. yok. ayda 10 lira bu paket.
yıllık alıyorlar desem, üye olunca almaları gerekmez mi? hem "ayda 10 lira" deyip şrak diye 120 lira çekmeleri saçma olur zaten sanki... herifler beni unuttu mu cidden noldu? yarın bi gün "biz unutmuşuz sen söylememişsin servisimizden ücretsiz faydalanmışsın amın oğlu" deyip bana dava falan açabilirler mi?
yoksa gözden kaçırdığım bi detay mı var? ama yok ya. ne alsam en geç 3 gün sonra görüyorum hesap özetinde. bu yok. ki bunun her ay olması lazım.
bu izin işi için zamanında ben take ownership diye bir şey eklemiştim. klasöre sağ tıklayıp take ownership dediğin zaman yönetici izni şeyini hallediyordu otomatik olarak.
şimdi hosts dosyasına sopcast için iki satır eklemem lazım ama şerefsizin çocuğu bütün C: diski için take ownership dediğim halde "izniniz yok. yöneticiye başvurun" diyor. ne yapmam lazım? hosts klasörünü de, diğerlerini de tümden aldım yönetici izni şeysine. niye hala izin vermiyor? bilgisayarda başka hesap falan da yok sadece ben kullanıyorum. başka şekilde ekleme şansım yok mu bunu? maç izleyemiyoz yav. cannot access sopcast service. olmaz böyle şey. denemediğim dns kalmadı, olmuyor.
şimdi hosts dosyasına sopcast için iki satır eklemem lazım ama şerefsizin çocuğu bütün C: diski için take ownership dediğim halde "izniniz yok. yöneticiye başvurun" diyor. ne yapmam lazım? hosts klasörünü de, diğerlerini de tümden aldım yönetici izni şeysine. niye hala izin vermiyor? bilgisayarda başka hesap falan da yok sadece ben kullanıyorum. başka şekilde ekleme şansım yok mu bunu? maç izleyemiyoz yav. cannot access sopcast service. olmaz böyle şey. denemediğim dns kalmadı, olmuyor.
4 yıla yakın bir arkadaşlığımız mevcut ufak tefek sürtüşmeleri ve küslükleri saymazsak. 2 sene önce benim feci boşluğuma gelmiş bir sevgililik dönemimiz oldu. 3 ay kadar sürdü. iyi olmadı, hoş olmadı. devamında, tartışma veya kötü söz olmadan, kendiliğinden bitiverdi.
sonra birkaç aylık aranın ardından görüşmeye arkadaş olarak devam ettik. ve o günden bugüne, 2 sene falan geçti, bu kızın iki ya da üç sevgilisi oldu. hiç kıskanmadım bile. ilgilenmedim. çünkü sevgilimken bile kafamdaki ilişki/kız modeline uyduramadığım için tutkuyla, kendi tarzımda sevememiştim onu. "üvey sevgili" gibi bir şey olmuştu yani... kesinlikle aldatmadım. ilişkimizin düzgün olması için de elimden geleni yaptım. ama olduramıyorduk.
neyse. hala arkadaş sayılırız. eskisi kadar sık görüşmüyoruz, zaten farklı şehirlerdeyiz. ama kendisi önümüzdeki yıldan itibaren burada olacak ve hala bana "orada çok yalnız hissederim, yanımda ol" diyor.
ben yeni yeni ondan bu sefer gerçekten hoşlanmaya başladığımı hissediyorum. birlikteyken neden sevmemişim, sevememişim anlamıyorum. tam birlikte olmak isteyebileceğim türde bir kız aslında. boşluktan diyor, yokluktan diyor. konuşuyorum. ikna ediyorum. o zaman da "iyi ama ben seni arkadaş olarak seviyorum"a getiriyor olayı. beni hayatında istediğini düşünüyorum. ama sevgili olarak değil. sevmiyor. geldiğinde sevişiriz bile. kendisi diyor. ama sevgili olmak istemiyor.
ben "ooo seks" adamı değilim. beni tanıdığı, bana güvenebildiği, beni çok yakından tanıdığı için "seks lazım olursa bununla sevişirim" diye düşünüyor sanırım ama ben beni sevsin, bunu beni sevdiği için istesin istiyorum. ben onu seviyorum çünkü. ha şu an "sevgilim ol!" dese olabilecek miyim, kendimi iyi hissedecek miyim onu dahi bilmiyorum. ama sürekli onunla konuşmak, onun yanında olmak istiyorum. ne bileyim canı sıkılsa üzülüyorum, iyi hissetmesi için uğraşıyorum vesaire.
çok çok iyi tanıdığım birisi ve benim için vazgeçilmez oldu diyebilirim. ama bu şekilde sürdüremiyorum. böyle birisini kendi kaprislerim yüzünden kaybetmek istemem ama ister istemez kendimce posta koyuyorum "sevmiyorsan git" diye.
kafam acayip karışık. ne yapayım? iletişimi kessem, saçma olacak. yıllardır tanışıyoruz, yıllardır iyiydik. diyorum ya, sevgilisi varken bile iyi arkadaştık. e sevgili de olduk yani. ama ben şu an "BENİ SEVGİLİ OLARAK SEVMİYORSAN HİİİÇ GÖRÜŞMEYELİM" kafasındayım.
emaneti çekip yoluma mı bakmalıyım? bu şekilde iletişim benim kafamı kurcalıyor çünkü. ben zaten "aa canım sevişiriz yaaa" olaylarına da pek aşina değilim, çekiniyorum öyle şeylerden. bu tarz şeyleri sevgilimle yaşamak istiyorum. ama benim son 4 yıldır düzgün iletişim kurabildiğim tek kız bu zaten. bana bu tip bir arkadaş gözüyle bakmasını istemiyorum. beni sevsin istiyorum. sevmiyorsa görüşmeyelim diyorum ama kaybetmek de istiyorum. döner istiyorum ama dönmesin istiyorum. yaram derin.
kafam karışık. ne yapmalı, ne etmeli?
sonra birkaç aylık aranın ardından görüşmeye arkadaş olarak devam ettik. ve o günden bugüne, 2 sene falan geçti, bu kızın iki ya da üç sevgilisi oldu. hiç kıskanmadım bile. ilgilenmedim. çünkü sevgilimken bile kafamdaki ilişki/kız modeline uyduramadığım için tutkuyla, kendi tarzımda sevememiştim onu. "üvey sevgili" gibi bir şey olmuştu yani... kesinlikle aldatmadım. ilişkimizin düzgün olması için de elimden geleni yaptım. ama olduramıyorduk.
neyse. hala arkadaş sayılırız. eskisi kadar sık görüşmüyoruz, zaten farklı şehirlerdeyiz. ama kendisi önümüzdeki yıldan itibaren burada olacak ve hala bana "orada çok yalnız hissederim, yanımda ol" diyor.
ben yeni yeni ondan bu sefer gerçekten hoşlanmaya başladığımı hissediyorum. birlikteyken neden sevmemişim, sevememişim anlamıyorum. tam birlikte olmak isteyebileceğim türde bir kız aslında. boşluktan diyor, yokluktan diyor. konuşuyorum. ikna ediyorum. o zaman da "iyi ama ben seni arkadaş olarak seviyorum"a getiriyor olayı. beni hayatında istediğini düşünüyorum. ama sevgili olarak değil. sevmiyor. geldiğinde sevişiriz bile. kendisi diyor. ama sevgili olmak istemiyor.
ben "ooo seks" adamı değilim. beni tanıdığı, bana güvenebildiği, beni çok yakından tanıdığı için "seks lazım olursa bununla sevişirim" diye düşünüyor sanırım ama ben beni sevsin, bunu beni sevdiği için istesin istiyorum. ben onu seviyorum çünkü. ha şu an "sevgilim ol!" dese olabilecek miyim, kendimi iyi hissedecek miyim onu dahi bilmiyorum. ama sürekli onunla konuşmak, onun yanında olmak istiyorum. ne bileyim canı sıkılsa üzülüyorum, iyi hissetmesi için uğraşıyorum vesaire.
çok çok iyi tanıdığım birisi ve benim için vazgeçilmez oldu diyebilirim. ama bu şekilde sürdüremiyorum. böyle birisini kendi kaprislerim yüzünden kaybetmek istemem ama ister istemez kendimce posta koyuyorum "sevmiyorsan git" diye.
kafam acayip karışık. ne yapayım? iletişimi kessem, saçma olacak. yıllardır tanışıyoruz, yıllardır iyiydik. diyorum ya, sevgilisi varken bile iyi arkadaştık. e sevgili de olduk yani. ama ben şu an "BENİ SEVGİLİ OLARAK SEVMİYORSAN HİİİÇ GÖRÜŞMEYELİM" kafasındayım.
emaneti çekip yoluma mı bakmalıyım? bu şekilde iletişim benim kafamı kurcalıyor çünkü. ben zaten "aa canım sevişiriz yaaa" olaylarına da pek aşina değilim, çekiniyorum öyle şeylerden. bu tarz şeyleri sevgilimle yaşamak istiyorum. ama benim son 4 yıldır düzgün iletişim kurabildiğim tek kız bu zaten. bana bu tip bir arkadaş gözüyle bakmasını istemiyorum. beni sevsin istiyorum. sevmiyorsa görüşmeyelim diyorum ama kaybetmek de istiyorum. döner istiyorum ama dönmesin istiyorum. yaram derin.
kafam karışık. ne yapmalı, ne etmeli?
benim bi arkadaşım da bu taraflara taşınıyor. büyük dota turnuvalarını falan birlikte projektörde onun duvara yansıtıp izleyek diyoruz. kadıköy'de bu projektör kiralama işi için nerelere danışabiliriz? fiyatlar ne civardadır? 3 saatliğine değil de mesela 3 günlüğüne alabilir miyiz? alırsak fiyatta ne kadar oynama olur? 2 gün alana 1 gün bedava mı derler yoksa daha da mı pahalı olur? bilgisi olan aydınlatır mı? ıssız acun öldü mü?
ben memlekete gelirken falan bir paket sigara alırım yanıma. denize karşı tüttürmek çok keyifli oluyor. yine dışarda içmece zçmaca ortamlarında da içiyom milletle birlikte. normalde turuncu pall mall içerdim hafif olduğu için ama artık çok hafif geliyor, boş hava üflüyomuşum gibi hissediyorum.
ağır olmayan ama pall mall kadar da hafif olmayan, ağızda iğrenç tat/boğazda berbat acı bırakmayan orta karar bir sigara önerebilir misiniz? ne içelim?
"sigaranın boğaz yakmayanı/acıtmayanı mı var" demeyin. turuncu pall mall gerçekten hafif. arkadaşlardan camel falan otlanmıştım da ebeminkini tersten görmüştüm, o ne pis ağır sigara öyle.
sürekli içmediğim için fiyatı çok önemli değil. gerçi bu gidişle sürekli paket taşımaya, 2-3 günde bir sigaradan günde 8-10'a gideceğim gibime geliyor ama dubakalım.
ağır olmayan ama pall mall kadar da hafif olmayan, ağızda iğrenç tat/boğazda berbat acı bırakmayan orta karar bir sigara önerebilir misiniz? ne içelim?
"sigaranın boğaz yakmayanı/acıtmayanı mı var" demeyin. turuncu pall mall gerçekten hafif. arkadaşlardan camel falan otlanmıştım da ebeminkini tersten görmüştüm, o ne pis ağır sigara öyle.
sürekli içmediğim için fiyatı çok önemli değil. gerçi bu gidişle sürekli paket taşımaya, 2-3 günde bir sigaradan günde 8-10'a gideceğim gibime geliyor ama dubakalım.
rumence ve italyanca hem aynı dil ailesinden hem de çok benzeşiyor diye biliyorum. ağzım açık catalina stefanescu'nun çıktığı programları izlerken italyancam başlangıç düzeyinde olmasına rağmen az buçuk anlayabiliyorum. ki gramer hocamız da rumenceyi çatır çatır anladığını söylüyor.
neden bilmem, cidden hiç ama hiç bilmiyorum, romanya'ya çok sempati duyuyorum. sözlük başlığını okudum, internette de karıştırdım. yetmedi bir de giden eden duyurucu varsa onlara sorayım diyorum. romanya hakkında ne dersiniz? aklınıza gelen her ne varsa.
okulu bitirdikten sonra falan gidip yerleşmek zor olur mu? çavuşesku'dan sonra adama benzemiş diyolar memleket, türkiye'den kötü olmasa gerek. online soccer manager'da dunarea galati'nin başına geçtim dünden beri nasıl seviniyom. çok tatlı geliyo bana o taraflar.
napalım gidelim mi?
neden bilmem, cidden hiç ama hiç bilmiyorum, romanya'ya çok sempati duyuyorum. sözlük başlığını okudum, internette de karıştırdım. yetmedi bir de giden eden duyurucu varsa onlara sorayım diyorum. romanya hakkında ne dersiniz? aklınıza gelen her ne varsa.
okulu bitirdikten sonra falan gidip yerleşmek zor olur mu? çavuşesku'dan sonra adama benzemiş diyolar memleket, türkiye'den kötü olmasa gerek. online soccer manager'da dunarea galati'nin başına geçtim dünden beri nasıl seviniyom. çok tatlı geliyo bana o taraflar.
napalım gidelim mi?
mümkünse fantastikli olmayan, call of duty 2 tarzı bir oyun arıyorum. bilgisayar kaldırır mı bilmiyorum, systemrequirementslab'dan bakarım ama ona. çok yeni, aşmış oyunları kaldırmaz. 2012 yapımı falan olabilir mesela. asker olalım ta ta ta ateş edelim ama dediğim gibi fantastik olmasın, gerçek olsun. yaratık maratık istemiyom. saboteur önermişlerdi daha önce, oynadım ama pek sarmadı o grafikleri falan bi garip.
bilgisayara karşı oynıycam.
bilgisayara karşı oynıycam.
vidyo çok komik, rusça bilmeseniz de izlemenizi tavsiye ederim hehe,
www.youtube.com
28. saniyede "skolki" diyor sanki. altyazıda "bak burda, hala sıcak" yazıyor ama adam yeri göstererek skolki deyince "sayın bakiyim kaç tane" demiş olabilir diye düşündüm.
tamamen merakımdan soruyorum. birkaç saniye sonra tekrar diyor. altyazı harfiyen doğru mu? yoksa orada "bakın kaç tane var" da diyor mu? gece gece aklıma takıldı. evet derdimi skebilirsiniz.
gerçi skolki/skolka kaç tane mi demek ondan bile emin değilim.
www.youtube.com

28. saniyede "skolki" diyor sanki. altyazıda "bak burda, hala sıcak" yazıyor ama adam yeri göstererek skolki deyince "sayın bakiyim kaç tane" demiş olabilir diye düşündüm.
tamamen merakımdan soruyorum. birkaç saniye sonra tekrar diyor. altyazı harfiyen doğru mu? yoksa orada "bakın kaç tane var" da diyor mu? gece gece aklıma takıldı. evet derdimi skebilirsiniz.
gerçi skolki/skolka kaç tane mi demek ondan bile emin değilim.
üçüncü dediğim, spor toto 3. lig. dördüncü lig yani. bu lig var mı fm'de? orijinalinde yoksa, yaması var mı? yaması varsa, onu oynayan var mı? hehe.
çek cumhuriyetimizin maçını show şifreler mi yine? geçen sefer şifrelemişlerdi, sonra kaldırmışlar falan ama ben çoktan sopcast'e geçmiştim. şimdi başından itibaren izleyebilir miyiz yoksa yine şifre var mı?
amatör kümede, 3. ligde falan oynayan futbol takımlarının olayı nedir? buradaki futbolcular ne kadar kazanıyor? veya bu futbol kulüpleri ne kazanıyor? çark nasıl dönüyor? tamamen rastgele bir örnek, çatalcaspor. üçüncü lig birinci gruptalar.
önümüzdeki hafta çamlıdere şekerspor (ankara) deplasmanına gidecekler. dönüp bozüyük'le oynadıktan sonra taaaa BATMAN'a gidiyorlar deplasmana. ulan sadece benzin masrafı bile kol gibi girer. bu takımın sponsor geliri mi var, taraftar geliri mi var?
çocukluğumdan beri hayalimdir teknik direktör, kulüp sahibi vs. olabilmek. artık yaşım da geldi sayılır bu tip işler için kıyısından köşesinden kovalayabilirim. ama anlamıyorum yani, sistemin nasıl işlediğini çözemiyorum.
bu takımların hepsi mi kara para aklayan "kötü adam"ların takımı? bir kişinin veya bir grubun desteğiyle, cidden süper lig falan görmesi için kurulan takım hiç mi yok?
nasıl oluyo bu işler ya? yani çatalcaspor kim olm ya, şurda 3-4 bin lira maaş alan insanlar üç haftada ankara ve batman'a gidemez, çatalcaspor nedir? taraftar kitlesi olan alt lig kulüplerini ayrı tutuyorum tabii.
önümüzdeki hafta çamlıdere şekerspor (ankara) deplasmanına gidecekler. dönüp bozüyük'le oynadıktan sonra taaaa BATMAN'a gidiyorlar deplasmana. ulan sadece benzin masrafı bile kol gibi girer. bu takımın sponsor geliri mi var, taraftar geliri mi var?
çocukluğumdan beri hayalimdir teknik direktör, kulüp sahibi vs. olabilmek. artık yaşım da geldi sayılır bu tip işler için kıyısından köşesinden kovalayabilirim. ama anlamıyorum yani, sistemin nasıl işlediğini çözemiyorum.
bu takımların hepsi mi kara para aklayan "kötü adam"ların takımı? bir kişinin veya bir grubun desteğiyle, cidden süper lig falan görmesi için kurulan takım hiç mi yok?
nasıl oluyo bu işler ya? yani çatalcaspor kim olm ya, şurda 3-4 bin lira maaş alan insanlar üç haftada ankara ve batman'a gidemez, çatalcaspor nedir? taraftar kitlesi olan alt lig kulüplerini ayrı tutuyorum tabii.
biraz kurcaladım ama böyle 1 süper lig, 2. birinci lig, 3. ikinci lig şeklinde bir merdiven bulamadım. sıralama şu şekilde mi yoksa farklı mı,
1. süper lig
2. birinci lig
3. ikinci lig
4. üçüncü lig
5. bölgesel amatör
6. süper amatör
7. birinci amatör
***
kendi sorumu sorayım: süper amatördeki bir takım, lig yükseldiğinde nereye çıkar?
1. süper lig
2. birinci lig
3. ikinci lig
4. üçüncü lig
5. bölgesel amatör
6. süper amatör
7. birinci amatör
***
kendi sorumu sorayım: süper amatördeki bir takım, lig yükseldiğinde nereye çıkar?
nasıl atılıyor nasıl yapılıyor bu konuda çok çok temel düzeyde bilgim var. öncelikle DDOS'un tam olarak ne olduğunu, nasıl yapıldığını ve neye sebep olduğunu gerizekalıya anlatır gibi anlatır mısınız?
ikinci olarak, bu saldırıları engellemenin hiç mi yolu yok?
son birkaç aydır dota'nın canına okudu bu ddos saldırıları. bakın şu an yine bir turnuva oynanamıyor ddos yüzünden. bu etkinlik için organizatörlerin yaptığı, bizim bildiğimiz harcama 300 bin dolar civarında. bizim bilmediğimiz oyuncuların konaklaması osu busu için birsürü ek vardır. ve ddos yüzünden oynanamıyor maçlar.
e-spor boru değil, çok büyük sektör artık. ama skimsonik ddos saldırısıyla neredeyse bitme noktasına geldi dotaseverler için. her maç aynı şey. bu kadar para döken adamlar nasıl oluyor da ddos'un önlemini alamıyor?
çok merak ediyorum bu ddos engellenemiyor mu? bu mudur yani, milyar dolarlık valve firması bunu engelleyemiyor mu? turnuva organizatörlerine bu konuda destek sağlayamıyor mu? bitirdiniz lan dota'yı.
ikinci olarak, bu saldırıları engellemenin hiç mi yolu yok?
son birkaç aydır dota'nın canına okudu bu ddos saldırıları. bakın şu an yine bir turnuva oynanamıyor ddos yüzünden. bu etkinlik için organizatörlerin yaptığı, bizim bildiğimiz harcama 300 bin dolar civarında. bizim bilmediğimiz oyuncuların konaklaması osu busu için birsürü ek vardır. ve ddos yüzünden oynanamıyor maçlar.
e-spor boru değil, çok büyük sektör artık. ama skimsonik ddos saldırısıyla neredeyse bitme noktasına geldi dotaseverler için. her maç aynı şey. bu kadar para döken adamlar nasıl oluyor da ddos'un önlemini alamıyor?
çok merak ediyorum bu ddos engellenemiyor mu? bu mudur yani, milyar dolarlık valve firması bunu engelleyemiyor mu? turnuva organizatörlerine bu konuda destek sağlayamıyor mu? bitirdiniz lan dota'yı.
bir arkadaşım için soruyorum, ben pek aşina olmadığım için duyurunun oyuncularına danışayım dedim.
zamanın commandos'una benzer, öyle değilse de savaşta bir kişiyi yönettiğimiz (cod 2 gibi örneğin) oyunlar önerebilir misiniz? yeni olabilir hatta olması tercihimizdir, performans konusunda sıkıntı yok en yeniler de olabilir.
ama fantastik öğeler olmayacak. gerçek zamanda geçen, gerçek insanların falan olduğu bir oyun bakıyoruz. commandos nasıl bir oyun ben pek bilmiyorum hiç oynamadım. önceliğimiz commandos tarzı, öyle değilse de gerçek zamanda geçen ve savaştaki bir adamı yönettiğimiz bir savaş oyunu. sağolun var olun.
zamanın commandos'una benzer, öyle değilse de savaşta bir kişiyi yönettiğimiz (cod 2 gibi örneğin) oyunlar önerebilir misiniz? yeni olabilir hatta olması tercihimizdir, performans konusunda sıkıntı yok en yeniler de olabilir.
ama fantastik öğeler olmayacak. gerçek zamanda geçen, gerçek insanların falan olduğu bir oyun bakıyoruz. commandos nasıl bir oyun ben pek bilmiyorum hiç oynamadım. önceliğimiz commandos tarzı, öyle değilse de gerçek zamanda geçen ve savaştaki bir adamı yönettiğimiz bir savaş oyunu. sağolun var olun.
bu hem iç dökme hem de başkalarının hikayesini dinleme duyurusu. durumu olmayanlar direkt olarak başlıkta sorduğum soruları kendilerince cevaplayabilir. maddi durumu yerinde olanlar ise devam edebilir okumaya.
benim geride kalan iki senem evde oturup duyuruda, internette sürterek, oyun oynayıp maç izleyerek falan geçti. bu süreçte zaman zaman "napıyorum lan ben" dediysem de hem kendi paramı kazanabildiğim hem de gerçekten mutlu olduğum şeylerle uğraşmak için çokça vaktim olduğundan kafayı yemedim, kendimi çok kötü hissetmedim.
akşam metrobüste işten eve dönen insanları görünce özenirdim. içten içe seviniyordum, "seneye okula döneceğim, ben de hayatın akışına karışacağım" falan diye düşünüp.
okul başlayalı 1 ay oldu. zaten sadece 3 gün dersim var ki bunların da bir kısmına gitmiyorum, yani hayatımda öyle ahım şahım bir değişiklik aslında yok. boş vakitlerimi değerlendirebilmek için ismek'in birkaç kursuna gitmeye niyetlendim ama ancak yedekten girebildim, yer kalmadığı için o iş de olmadı. boks yapmayı çok istiyorum, ayağım sakat. ayda 100 lira verip herhangi bir kursa gidemem, düzenli olarak bu masrafı yapabilecek durumda değilim.
ve kendimi şu ara, geçtiğimiz yıla oranla çok daha kötü hissediyorum. artık sokağa çıkıyor, okula falan gidip insanlarla iletişim kuruyorum. bunları gavurların deyişiyle gayet "smooth" bir şekilde yapabildiğimi, sandığım kadar weirdo olmadığımı görünce seviniyorum. ama sorun şu ki, ben hala gece 2'de film veya maç izleyeceğim zamanlarda heyecanlanabiliyorum sadece.
hatta şimdiden metrolara, metrobüslere binerken kendimi kurbanlık koyun gibi hissetmeye başladım. dışardan izleyip özendiğim insanların içine girince canım sıkıldı. çok derin bir boşluk hissediyorum 2-3 yıldır ve bir türlü dolduramıyorum. daha 20 yaşındayım amk.
***
ergen diyebilirsiniz, zaten ergen olduğumu reddetmiyorum. ama canım çok sıkılıyor. benim için en büyük sorun okuldu. gencecik olmama rağmen okula gitmiyordum. e artık dersleri de takip ediyorum. şu gün vizeye girsem 70-80 çakarım, öyle şahaneyim. ama okul hayatımda hiçbir şeyi değiştirmedi. hareket, enerji falan hala yok.
böyle durumlarda siz ne yapıyorsunuz? nasıl atlatıyorsunuz ya da atlatabiliyor musunuz? güneş de battı ya duygu kastım, hüzün kastım. normalde word'e falan yazıyorum ama bu sefer sizinle paylaşayım dedim, zaten yapmadığım iş değil.
noluyo yani şimdi, böyle şehir hayatı mehir hayatı diye öğütülüp gidiyo muyuz? e öğütülmesem napcam sanki dünyayı mı kurtarıcam? özel birisi değilim. ama bu kadar "kontrollü" olmak, bu kadar sığır olmak da istemiyorum. portakal suyu satmak ya da sakin bir kitap kafe işletmek gibi ılık götlü hayallerim, fikirlerim yok. ama bu kadar klasik olmak zorunda da değiliz hiçbirimiz.
çikolata istiyo musunuz veriyim mi?
benim geride kalan iki senem evde oturup duyuruda, internette sürterek, oyun oynayıp maç izleyerek falan geçti. bu süreçte zaman zaman "napıyorum lan ben" dediysem de hem kendi paramı kazanabildiğim hem de gerçekten mutlu olduğum şeylerle uğraşmak için çokça vaktim olduğundan kafayı yemedim, kendimi çok kötü hissetmedim.
akşam metrobüste işten eve dönen insanları görünce özenirdim. içten içe seviniyordum, "seneye okula döneceğim, ben de hayatın akışına karışacağım" falan diye düşünüp.
okul başlayalı 1 ay oldu. zaten sadece 3 gün dersim var ki bunların da bir kısmına gitmiyorum, yani hayatımda öyle ahım şahım bir değişiklik aslında yok. boş vakitlerimi değerlendirebilmek için ismek'in birkaç kursuna gitmeye niyetlendim ama ancak yedekten girebildim, yer kalmadığı için o iş de olmadı. boks yapmayı çok istiyorum, ayağım sakat. ayda 100 lira verip herhangi bir kursa gidemem, düzenli olarak bu masrafı yapabilecek durumda değilim.
ve kendimi şu ara, geçtiğimiz yıla oranla çok daha kötü hissediyorum. artık sokağa çıkıyor, okula falan gidip insanlarla iletişim kuruyorum. bunları gavurların deyişiyle gayet "smooth" bir şekilde yapabildiğimi, sandığım kadar weirdo olmadığımı görünce seviniyorum. ama sorun şu ki, ben hala gece 2'de film veya maç izleyeceğim zamanlarda heyecanlanabiliyorum sadece.
hatta şimdiden metrolara, metrobüslere binerken kendimi kurbanlık koyun gibi hissetmeye başladım. dışardan izleyip özendiğim insanların içine girince canım sıkıldı. çok derin bir boşluk hissediyorum 2-3 yıldır ve bir türlü dolduramıyorum. daha 20 yaşındayım amk.
***
ergen diyebilirsiniz, zaten ergen olduğumu reddetmiyorum. ama canım çok sıkılıyor. benim için en büyük sorun okuldu. gencecik olmama rağmen okula gitmiyordum. e artık dersleri de takip ediyorum. şu gün vizeye girsem 70-80 çakarım, öyle şahaneyim. ama okul hayatımda hiçbir şeyi değiştirmedi. hareket, enerji falan hala yok.
böyle durumlarda siz ne yapıyorsunuz? nasıl atlatıyorsunuz ya da atlatabiliyor musunuz? güneş de battı ya duygu kastım, hüzün kastım. normalde word'e falan yazıyorum ama bu sefer sizinle paylaşayım dedim, zaten yapmadığım iş değil.
noluyo yani şimdi, böyle şehir hayatı mehir hayatı diye öğütülüp gidiyo muyuz? e öğütülmesem napcam sanki dünyayı mı kurtarıcam? özel birisi değilim. ama bu kadar "kontrollü" olmak, bu kadar sığır olmak da istemiyorum. portakal suyu satmak ya da sakin bir kitap kafe işletmek gibi ılık götlü hayallerim, fikirlerim yok. ama bu kadar klasik olmak zorunda da değiliz hiçbirimiz.
çikolata istiyo musunuz veriyim mi?
düzenli olarak otelde yaşayan insanlar var mı? yani sürekli aynı şehirde olsa bile ev kiralamaya/almaya üşenenler falan? hep merak etmişimdir bunu. çok zengin olsam, bir günlük işlemler için üşenip koca bir sene otelde kalabilirdim gibime geliyor. var mı benim gibi arıza ve benden farklı olarak zengin insanlar?
ya bu nick cave & the bad seeds falan diyor, basit bir google aramasıyla ulaşabilirim de gibi ama yapamadım yani. birkaç isim çıktı, bakıyorum benzemiyorlar bu herife. şuradaki diğer abi kimdir necidir?
www.youtube.com
çok tanınan biriyse vurmayın lütfen, ben bilmiyom pek nick cave tarzı abiler.
www.youtube.com

çok tanınan biriyse vurmayın lütfen, ben bilmiyom pek nick cave tarzı abiler.
ya biliyorum bissürü var. ben zamanında bikaç yere üye olmuştum da hiç sevmedim. çok karışık, bissürü abuk subuk teferruatı var falan. benim derdim poser'lık değil, profil oluşturup aynı müziği dinlediğim karılara falan yazmak gibi bir isteğim de yok. "ben şunları dinliyorum" dediğim zaman, "bunu da seversin" diye öneride bulunması yeterli. bissürü programla, profille mrofille uğraştırmasın.
var mı bu tarz bildiğiniz bi site? ya 1-2 şarkı keşfediyorum, bir ay boyunca onları dinliyorum. sıkıldım. böyle böyle her ay sadece 1 ya da 2 yeni şarkı öğreniyorum resmen. ben istiyom ki çok daha fazla olsun.
sürekli duyuruya soruyorum işte şuna benzer şarkılar neler vs diye ama kusura bakmayın sizin önerileriniz de hep çirkin oluyo. yeni şarkılar, müzisyenler keşfetmek isteyen bu mağara adamına nereyi, hangi siteyi hangi platformu önerirsiniz?
var mı bu tarz bildiğiniz bi site? ya 1-2 şarkı keşfediyorum, bir ay boyunca onları dinliyorum. sıkıldım. böyle böyle her ay sadece 1 ya da 2 yeni şarkı öğreniyorum resmen. ben istiyom ki çok daha fazla olsun.
sürekli duyuruya soruyorum işte şuna benzer şarkılar neler vs diye ama kusura bakmayın sizin önerileriniz de hep çirkin oluyo. yeni şarkılar, müzisyenler keşfetmek isteyen bu mağara adamına nereyi, hangi siteyi hangi platformu önerirsiniz?
dostlar malumunuz, sağ ayağım hakkında 824278429. duyurumu açıyorum. kaçıranlar ve yeniden izlemek isteyenler için kısa bilgi vereyim,
benim sağ ayağım 1 yıla yakın süredir yokuş çıkınca, hızlı yürüyünce falan iptal oluyor. normal yürüyünce de yarım saat falan yürüyebiliyorum, sonrasında zorlanma başlıyor. kontrol edemiyorum bayağı. korkunç bir ağrı saplanıyor ve kontrol edemiyorum, yani sağa sola yukarı aşağı oynatmak vs. mümkün olmuyor. öyle bacağımın ucunda sallanan bi parçaya dönüşüveriyor.
emg çekildik, röntgen çekildik, mr çekildik hiçbir şey çıkmadı. her şey normal diyorlar. ben bir de bel için fizik tedaviye gitmeyi düşünüyorum.
yani siz "yok etkilemez" deseniz de gideceğim zaten ama biraz moral motivasyon gaza ihtiyacım var. belimde bi şey çıkma ihtimali var mı? yani ordan çözebilir miyiz?
çünkü gerçekten çok sıkıldım lan yani olacak gibi değil. bayağı yürüyemiyorum ama bi şey de diyemiyorum çünkü teşhis yok. bildiğiniz ortopedik engelliyim aslında ama elimde hiç belge kağıt cart curt olmadığı için herhangi bi formda işaretleyemiyorum da.
benim sağ ayağım 1 yıla yakın süredir yokuş çıkınca, hızlı yürüyünce falan iptal oluyor. normal yürüyünce de yarım saat falan yürüyebiliyorum, sonrasında zorlanma başlıyor. kontrol edemiyorum bayağı. korkunç bir ağrı saplanıyor ve kontrol edemiyorum, yani sağa sola yukarı aşağı oynatmak vs. mümkün olmuyor. öyle bacağımın ucunda sallanan bi parçaya dönüşüveriyor.
emg çekildik, röntgen çekildik, mr çekildik hiçbir şey çıkmadı. her şey normal diyorlar. ben bir de bel için fizik tedaviye gitmeyi düşünüyorum.
yani siz "yok etkilemez" deseniz de gideceğim zaten ama biraz moral motivasyon gaza ihtiyacım var. belimde bi şey çıkma ihtimali var mı? yani ordan çözebilir miyiz?
çünkü gerçekten çok sıkıldım lan yani olacak gibi değil. bayağı yürüyemiyorum ama bi şey de diyemiyorum çünkü teşhis yok. bildiğiniz ortopedik engelliyim aslında ama elimde hiç belge kağıt cart curt olmadığı için herhangi bi formda işaretleyemiyorum da.
bu zamana kadar öyle pek öldürmeli, aksiyonlu dizi izlemedim aslında. ama severim o tarz işleri. breaking bad en sevdiğim dizilerden örneğin. başladığım diziye fena sararım, bayağı vakit harcarım. sadece izleyerek de değil yani ıncığını cıncığını araştırırım bissürü. bitti sanırım dexter, o açıdan daha güzel. direkt bütün bölümleri indirip gömerim, aşırı doz mis.
izlenir mi sizce nefis dizi mi nasıl?
izlenir mi sizce nefis dizi mi nasıl?
ya bana yıllardır diyorlar işte çok baslı sesin var çok güzel sesin var falan çok gtüm kalkıyor gaza geliyorum. şarkı söylemeyi falan da severim aslında. tam duygusal şarkı söylemelik adamım bence. ama şöyle bi sorun var ki his veremiyorum. yani ses güzel iyi de langır lungur, sesli metni vurgusuz okuyanlar gibi yardırıyorum. his veremiyorum dediğim şey, yani sesim alçalıp artmıyor. hani oluyor da, hisli olmuyor işte. 4-4-2-1-1-6 şeklinde gidemiyorum ses tonu olarak. rakamları kendim uydurdum öyle. elin oğlu ustalıkla ondan ona zıplarken ben 4-2-1-6-3 falan yapıyorum. tutturamıyorum çünkü.
bu şey eğitimle mi oluyor? yoksa "e eğitimle olsa herkes vokalist olurdu aq" mı dersiniz?
ismek'in falan yok mudur mesela bu tarz bi kursu? ya da uygun fiyatlı başka bir yer istanbul'da? bunu denemek isterim ama çok para verebilecek durumda değilim açıkçası.
veya seslendirme de olabilir, onu da çok önerdiler ama kursları çok pahalı. gidemem öyle şeylere. seslendirmenin bana getirisi ne ki ben şu öğrenci halimle gidip 2 bin küsür lira vereyim kursa.
bu şey eğitimle mi oluyor? yoksa "e eğitimle olsa herkes vokalist olurdu aq" mı dersiniz?
ismek'in falan yok mudur mesela bu tarz bi kursu? ya da uygun fiyatlı başka bir yer istanbul'da? bunu denemek isterim ama çok para verebilecek durumda değilim açıkçası.
veya seslendirme de olabilir, onu da çok önerdiler ama kursları çok pahalı. gidemem öyle şeylere. seslendirmenin bana getirisi ne ki ben şu öğrenci halimle gidip 2 bin küsür lira vereyim kursa.
hani tam anlamıyla "derdini skeyim!" dedirten ne üzüntüleriniz var?
ben mesela acayip football manager oynamak istiyorum bu ara... ama fm 14 çıkalı çok uzun zaman oldu. eskimiş gibi geliyor bana. istemiyorum. fm 15'in çıkmasına da çok var. ayrıca rakipleri olmadığı için tekel olmanın avantajıyla her sene aynı şeyi koyuyorlar önümüze, hiç yenilik güzellik yok. fm oynamak isteyip de oynayamadığım, oynayacak olsam bile beğenmeyeceğim için aşırı üzülüyorum.
sizde var mı bu tarz skmelik dertler? :(
ben mesela acayip football manager oynamak istiyorum bu ara... ama fm 14 çıkalı çok uzun zaman oldu. eskimiş gibi geliyor bana. istemiyorum. fm 15'in çıkmasına da çok var. ayrıca rakipleri olmadığı için tekel olmanın avantajıyla her sene aynı şeyi koyuyorlar önümüze, hiç yenilik güzellik yok. fm oynamak isteyip de oynayamadığım, oynayacak olsam bile beğenmeyeceğim için aşırı üzülüyorum.
sizde var mı bu tarz skmelik dertler? :(
mevcut durumumuzla ilgili olarak sormuyorum bu soruyu, o yüzden "çıkmaz yea" demeyin. çıktığını varsayıyoruz. suriye ultimatom vermiş mesela. bombaladık onları diyelim, resmen savaş ilan ettiler. biz de "gel amk piçi gel" dedik, strateji dehası kısa adam çıktı televizyona uzunla birlikte dedi ki beyler savaşa giriyoz.
bu durumda memleketteki asker hareketliliği nasıl olur? ne bileyim 18-40 yaş arası tüm erkekler askere mi çağrılır mesela? ya da mevcut orduyla girilir, savaşın gidişatına göre askerliğini yapmış olanlar ya da diğer gençler mi çağrılır grup grup? nasıl oluyo bu işler kanunu kitabı var mı?
bu durumda memleketteki asker hareketliliği nasıl olur? ne bileyim 18-40 yaş arası tüm erkekler askere mi çağrılır mesela? ya da mevcut orduyla girilir, savaşın gidişatına göre askerliğini yapmış olanlar ya da diğer gençler mi çağrılır grup grup? nasıl oluyo bu işler kanunu kitabı var mı?
bizde şu an şifreli. tottenham-beşiktaş maçının başlamasına daha dakikalar var. digiturkplay'den izliyorum şu an, reklam oynuyor. neden şifreli ki şimdi yani, erkenden şifreleyelim sonradan uğraşmayalım mı demişler nedir? ayrıca neden şifreli ulan bu maç, star'daki maça nasıl şifre giriyor?
ya gulmeyin. ayakkabim tam oluyor ayagima. sag ayagim bir sorun yuzunden biraz sis. bandaj ve corap da olunca ayakkabi sıktı biraz. onumuzdeki iki saat boyunca otobuste olacagim, bunca insanin icinde ayakkabi cikarmaktan cekiniyorum acikcasi.
ayagimi hala hissediyorum, uyusma falan da yok ama yaniyo. gerci hep yaniyo gerizekali ama ne bileyim. kangren olacak olsa yerimde duramam di mi?
ayagimi hala hissediyorum, uyusma falan da yok ama yaniyo. gerci hep yaniyo gerizekali ama ne bileyim. kangren olacak olsa yerimde duramam di mi?
ne önerirsiniz? wilder wein, lethe'nin başı, einstürzende neubauten'in sabrina'sı falan gibi bir şeyler. baslı, piyanolu, kemanlı. mutsuzluklu şeyler.
doktorumun özellikle yan etkisi bayağı az olduğu için verdiği, günde 300mg kullandığım bir ilaç var. etken maddesi moklobemid, sosyal fobili hewal ilacı. şeker gibi, çok sevdim ben şu zamana kadar tek bir yan etkisini görmedim. ne mide bulandırır ne baş ağrıtır ne dikkat dağıtır (hatta daha bile dikkatliyim) falan acayip tatlı bir ilaç aslında.
ancak bu sabah, saçma bir şekilde, kafamda intihar düşüncesiyle uyandım ve gün içinde, hiçbir sebep olmadığı halde mutsuz gezdim. yaramaz bir velet "İNTİHAR ETSENE!" diyerek bam güm zıplıyor kafamın içinde sabahtan beri. zihnim böyle bir şey yapmayacak kadar berrak ancak sürekli aklımın bu fikre gitmesinden çok rahatsızım.
yan etkiler arasında intihara meyil falan yok ancak "çocuk ve gençlerde antidepresan kullanımının intihar düşünce ya da davranışlarını arttırma ihtimali bulunmaktadır. varsa etrafınızda kullanan kollayın, bakın arada bi şeyler yapmasın" şeklinde bir not var. ben kemik yaşı olarak falan gencim, bundan mı kaynaklı olay?
en önemlisi de, geçici midir bu? 1-2 haftaya falan toparlar mı? ilaçtan genel olarak çok memnunum çünkü, değişsin istemiyorum. daha ağır ya da farklı, 120 tane yan etkisi olan bi şeyler kullanmaktan çekiniyorum işin açığı.
ek: bugün ikinci haftaya giriyorum, onu eklememişim. prospektüste etkisini ilk hafta içerisinde gösterdiği yazıyor, hiç plasebo etkisi falan demeyin slklar.
ancak bu sabah, saçma bir şekilde, kafamda intihar düşüncesiyle uyandım ve gün içinde, hiçbir sebep olmadığı halde mutsuz gezdim. yaramaz bir velet "İNTİHAR ETSENE!" diyerek bam güm zıplıyor kafamın içinde sabahtan beri. zihnim böyle bir şey yapmayacak kadar berrak ancak sürekli aklımın bu fikre gitmesinden çok rahatsızım.
yan etkiler arasında intihara meyil falan yok ancak "çocuk ve gençlerde antidepresan kullanımının intihar düşünce ya da davranışlarını arttırma ihtimali bulunmaktadır. varsa etrafınızda kullanan kollayın, bakın arada bi şeyler yapmasın" şeklinde bir not var. ben kemik yaşı olarak falan gencim, bundan mı kaynaklı olay?
en önemlisi de, geçici midir bu? 1-2 haftaya falan toparlar mı? ilaçtan genel olarak çok memnunum çünkü, değişsin istemiyorum. daha ağır ya da farklı, 120 tane yan etkisi olan bi şeyler kullanmaktan çekiniyorum işin açığı.
ek: bugün ikinci haftaya giriyorum, onu eklememişim. prospektüste etkisini ilk hafta içerisinde gösterdiği yazıyor, hiç plasebo etkisi falan demeyin slklar.
nasıl bir hayat isterdiniz? ama böyle sıradışı sayılabilecek şeyleri sormuyorum. yani işte büyük bir sanatçı olmak, ülke ülke dolaşmak isterdim tarzı değil. günlük hayatınız, eviniz işiniz gücünüz nasıl olsun isterdiniz onu soruyorum. "e o da böyle olsun isterdim ulan" derseniz tamam, o şekil yazabilirsiniz.
ben kendimi mesela çocukluktan beri takım elbise giyip ofiste veya limanda çalışan, iş arkadaşlarıyla hafta sonu pub'a gidip maç izleyen, futbol menıcır oynayan, evli barklı bi' herif olarak düşünürüm. veya bunun bekar versiyonu. bekar olan küçük ama lüks bir evde yaşıyor. evli olan daha mütevazı bi' yerde.
bu mesela sıradanlıkta çığır açmış bir yaşam tarzı ama beni çok mutlu ederdi açıkçası. şimdi fortuna düsseldorf'un maçı bitti de aklıma geldi öyle sizinkileri de merak ettim. oralarda benim hayalimi yaşayan birisi vardır kesin. üzüldüm şimdi amk ben acıbadem'de oturuyom
ben kendimi mesela çocukluktan beri takım elbise giyip ofiste veya limanda çalışan, iş arkadaşlarıyla hafta sonu pub'a gidip maç izleyen, futbol menıcır oynayan, evli barklı bi' herif olarak düşünürüm. veya bunun bekar versiyonu. bekar olan küçük ama lüks bir evde yaşıyor. evli olan daha mütevazı bi' yerde.
bu mesela sıradanlıkta çığır açmış bir yaşam tarzı ama beni çok mutlu ederdi açıkçası. şimdi fortuna düsseldorf'un maçı bitti de aklıma geldi öyle sizinkileri de merak ettim. oralarda benim hayalimi yaşayan birisi vardır kesin. üzüldüm şimdi amk ben acıbadem'de oturuyom
ya ismek'in bi kursu vardı gitmeyi çok istediğim. ön kaydı yaptırmıştım ama yeri çok ters kaldığı için sürekli erteledim kesin kaydı. bugün kayıt için son gün. ama şöyle bir sıkıntı var ki kontenjan zaten dolmuş olabilir. zira "kontenjan 18, ön yeterlilik için başvuru sayısı 48" yazıyor sitede.
aradım sordum dedim yer doldu mu, asilden girebilir miyim, ben onu şu an göremiyorum amirlerimizin bakması lazım gibisinden bir şey söyledi. şimdi duş al git gel falan 2 saat sürecek. ve yedekten girersem, ki bu girememek olur, çok üzülürüm.
bu 48, başvuru yapan kişi sayısı değil mi? eh bunların 18'i de kaydını tamamlamıştır herhalde? bana sıra gelmesi mümkün değil. ya bi ihtimal, belki bi şeyler vardır olm gitmeden karar verme diyorum ama diğer taraftan, bugün halletmem gereken bissürü iş var bununla 2 saat de şeyapmak istemiyorum.
gidiyim mi? :(
aradım sordum dedim yer doldu mu, asilden girebilir miyim, ben onu şu an göremiyorum amirlerimizin bakması lazım gibisinden bir şey söyledi. şimdi duş al git gel falan 2 saat sürecek. ve yedekten girersem, ki bu girememek olur, çok üzülürüm.
bu 48, başvuru yapan kişi sayısı değil mi? eh bunların 18'i de kaydını tamamlamıştır herhalde? bana sıra gelmesi mümkün değil. ya bi ihtimal, belki bi şeyler vardır olm gitmeden karar verme diyorum ama diğer taraftan, bugün halletmem gereken bissürü iş var bununla 2 saat de şeyapmak istemiyorum.
gidiyim mi? :(
hatun jennifer aniston sanki, peki dizi/film friends mi? hatırlayan var mı şurayı?
img-9gag-lol.9cache.com
img-9gag-lol.9cache.com

veya özellikleriniz neler?
evet yine başladık. çamaşırları sadece odamda kurutabilirim ama odaya astığım zaman kurumuyorlar. dün akşam asmıştım mesela hala az da olsa ıslaklar ve daha da önemlisi bu leş nem kokusu oluşmuş.
nasıl giderebilirim bunu? daha doğrusu, bir dahaki yıkamada nasıl kurumalarını sağlayabilirim? pencerenin yakınına koy denmiş ama zaten kış geldi buz gibi hava, yine de kurumasına yardımcı olur mu? ya en nefret ettiğim şey bu, odada kurumayacaksa napcam şimdi?
edit: oha makinaların en ucuzu 1000 lira :(
nasıl giderebilirim bunu? daha doğrusu, bir dahaki yıkamada nasıl kurumalarını sağlayabilirim? pencerenin yakınına koy denmiş ama zaten kış geldi buz gibi hava, yine de kurumasına yardımcı olur mu? ya en nefret ettiğim şey bu, odada kurumayacaksa napcam şimdi?
edit: oha makinaların en ucuzu 1000 lira :(
bu tarz bir oyun oynayasım var da hangisine başlasam bilemedim. europa universijıajsfkslfs var, total war falan var, sanırım sid meier var falan o tarz bir şey istiyorum. total war çok bozmuş diyorlar. siz hangisini önerirsiniz/oynarsınız/seversiniz? mümkünse abuk subuk bug'ların olduğu, gtünde donu olmayan şehir devletlerinin artistik yapmadığı tutarlı bi oyun olsun.
yahu bu "damarlı"nın olayı ne? neden böyle bir şeyi belirtme ihtiyacı hissetmiş mesela ilk belirten arkadaş? daha güçlü ve sağlıklı falan gösterdiğine inanıldığından mı nedir yani? neden KOL gibi falan değil de DAMARLI?
solcu gardaşlarım yanlış anlamasın, genel görüş anlamında ben de sola yakın bir insanım. ama mesela bugün bizim okulu ışid'ciler basmış, kavga mavga olmuş, olayı sözlüğe aktaran arkadaş BİR DEVRİMCİ ÖĞRENCİ YARALANDI falan yazmış.
bu basit bir örnek. her olayda böyle bu adamlar. dünyayı kurtarıyormuş havaları. bi bana mı eğreti geliyo bu? ya da niye böyle yapıyo bu çocuklar? bir arkadaşımız yaralandı falan dese olmuyo mu ynai? sürekli bi savaş hattındaymış tripleri falan çok ilginç.
bu basit bir örnek. her olayda böyle bu adamlar. dünyayı kurtarıyormuş havaları. bi bana mı eğreti geliyo bu? ya da niye böyle yapıyo bu çocuklar? bir arkadaşımız yaralandı falan dese olmuyo mu ynai? sürekli bi savaş hattındaymış tripleri falan çok ilginç.
ya sabah ben çıkmadan daha kesikti, hala gelmemiş. normalde sözlükte, facebook'ta falan delirirdi millet ama ben şu ana kadar hiçbir şey göremedim. arkadaşa sordum dedim lan faturayı falan mı ödemedik, yok dedi başka bi arkadaşta da kesikmiş. sizde nasıl durum, kokuyo musunuz pis pis? yav ciddi ciddi su bitti memlekette. hani allah'ın izniyle üstesinden geliyoduk falan kuraklığın o iş noldu?
hastaneden yeni geldim. çıldırmak üzereyim. artık paraya kıyıp özele gitmeyi düşünüyorum. istanbul'da ücretiyle insanı depresyona sokmayan, hastayla ilgilenen falan bi' ortopedist önerebilir misiniz? veya devlet hastanesi de olabilir yani işini hakkıyla yapan, "hadi cnm çbk ol :))" demeyen sülalesi raad bir doktor da olur.
neredeyse 6 ay oldu ve ben hala yokuş çıkamıyorum, tempolu yürüyemiyorum. 20 yaşındayım lan ben. röntgen çekildi temiz, MR çekildi temiz, EMG çekildi temiz. ulan kasta bir şey yok, kemikte bir şey yok, sinirde bir şey yok. artık nereye gideceğimi şaşırdım. sıkıldım. nereye gideyim kime göstereyim şu ayağı?
abi ben midesine düşkün insanım, göt göbek aldı yürüdü aha neredeyse şeker hastası olmuşuz. yürüyemiyorum çünkü. bildiğin yürüyemiyorum ve adamlar "bi şey çıkmadı ya, olur öyle ağrılar" diyorlar. la bu ne?
neredeyse 6 ay oldu ve ben hala yokuş çıkamıyorum, tempolu yürüyemiyorum. 20 yaşındayım lan ben. röntgen çekildi temiz, MR çekildi temiz, EMG çekildi temiz. ulan kasta bir şey yok, kemikte bir şey yok, sinirde bir şey yok. artık nereye gideceğimi şaşırdım. sıkıldım. nereye gideyim kime göstereyim şu ayağı?
abi ben midesine düşkün insanım, göt göbek aldı yürüdü aha neredeyse şeker hastası olmuşuz. yürüyemiyorum çünkü. bildiğin yürüyemiyorum ve adamlar "bi şey çıkmadı ya, olur öyle ağrılar" diyorlar. la bu ne?
ya sabah da açmıştım aynı duyuruyu çok özür diliyorum ama mal gibi gidip yanlış şarkı vermişim. orada da yazdığım gibi, ben bunu kendim çalabilmeyi çok istiyorum synthesizer'da kendi kendime kurabilmeyi falan ama çok n00b'um o seviye için. siz piyanoda, gitarda falan kendinizce cover'lasanız da dinlesek, hem siz pratik yapmış olursunuz hem biz müzik dinlemiş oluruz çok tatlı olmaz mı?
bu sefer doğru şarkı, bu: www.youtube.com
yani hiç mi aranızda enstrüman çalan, bi şarkı görünce "aa dur lan çalabiliyo muyum acaba" diye bakan yok yahu :(
bu sefer doğru şarkı, bu: www.youtube.com

yani hiç mi aranızda enstrüman çalan, bi şarkı görünce "aa dur lan çalabiliyo muyum acaba" diye bakan yok yahu :(
ya az önce superonline'la nihayet anlaşabildim, bana dediler ki eğer iki port varsa sizin daireniz için, bağlayabiliriz internet. dedim yav o ne, nerden alınıyo port. türk telekom'u arayıp öğrenebilirsiniz olup olmadığını dedi.
bu bahsettikleri port ney şimdi? yoksa mesela, alamıyo muyuz? şu an terimlere hakim olmaya çalışıyorum, bilmediğim şeyler hakkında konuşmayı sevmiyom çünkü. türk telekom'u arayıp "bizim evde port var mı" diye sormak istemiyorum. ne şimdi bu?
bu bahsettikleri port ney şimdi? yoksa mesela, alamıyo muyuz? şu an terimlere hakim olmaya çalışıyorum, bilmediğim şeyler hakkında konuşmayı sevmiyom çünkü. türk telekom'u arayıp "bizim evde port var mı" diye sormak istemiyorum. ne şimdi bu?
dün gece uyumadan önce aklıma geldi. şu an 20 yaşındayım. bundan 3-4 sene kadar önce, üst üste iki kış (sadece kışın) bir aptallık hali yaşamıştım birkaç ay boyunca. internette araştırdığımda en yakın olay "konfüzyon" çıktı ama o neden olur, nasıl olur onu da hiçbir zaman anlayamadım.
şöyle söyleyeyim, yer ve zaman algısı ciddi şekilde zayıflıyor. olaylar ve kişiler arasında bağlantı kurmakta, düzgün cümle kurmakta zorlanıyorsun. mesela bunu siz düşünmezsiniz ama bilinçaltınızda belli bir düzen mevcuttur. sabah evden çıkıp işe gidersiniz, birisiyle konuşursunuz, mesela "günaydın"a karşılık olarak siz de "günaydın" dersiniz. beyniniz bunları işler, eşleştirir, buna göre tepkiler verir.
bende bu birkaç aylık süreçte bunların hiçbiri olamadı. okula saat 7'de gitmem gerektiğini biliyordum mesela sadece. ya gerçekten çok acayip saçma bir dönemdi, içinde bulunduğum an dışında hiçbir şeyi göremiyordum. geçmiş, gelecek vs. hepsi karanlık, bulanık. yok.
bu olay sadece kış döneminde birkaç aylığına oldu ve sonra havaların açmasıyla kendiliğinden geçti. o dönemde psikolojik ya da fiziksel olarak herhangi bir travma yaşamadım. hayat tarzımda, beslenmemde veya sağlığımda başka hiçbir şey olmadı.
***
bunu sanırım daha önce de sormuştum ama "yoo yaşamadık" cevapları gelmişti diye hatırlıyorum. dün aklıma gelince yine işkillendim. kalıcı bi arıza falan olmasın sonradan?
şöyle söyleyeyim, yer ve zaman algısı ciddi şekilde zayıflıyor. olaylar ve kişiler arasında bağlantı kurmakta, düzgün cümle kurmakta zorlanıyorsun. mesela bunu siz düşünmezsiniz ama bilinçaltınızda belli bir düzen mevcuttur. sabah evden çıkıp işe gidersiniz, birisiyle konuşursunuz, mesela "günaydın"a karşılık olarak siz de "günaydın" dersiniz. beyniniz bunları işler, eşleştirir, buna göre tepkiler verir.
bende bu birkaç aylık süreçte bunların hiçbiri olamadı. okula saat 7'de gitmem gerektiğini biliyordum mesela sadece. ya gerçekten çok acayip saçma bir dönemdi, içinde bulunduğum an dışında hiçbir şeyi göremiyordum. geçmiş, gelecek vs. hepsi karanlık, bulanık. yok.
bu olay sadece kış döneminde birkaç aylığına oldu ve sonra havaların açmasıyla kendiliğinden geçti. o dönemde psikolojik ya da fiziksel olarak herhangi bir travma yaşamadım. hayat tarzımda, beslenmemde veya sağlığımda başka hiçbir şey olmadı.
***
bunu sanırım daha önce de sormuştum ama "yoo yaşamadık" cevapları gelmişti diye hatırlıyorum. dün aklıma gelince yine işkillendim. kalıcı bi arıza falan olmasın sonradan?