bıçağı alıp ayaklarını doğramak değil elbet.
geçen sene biz tatildeyken balkonumuza, tam da kapının yanındaki saksıya yumurtlamıştı güvercin. çok kullandığımız bir balkon olduğundan saksıyı dikkatlice ileri taşımıştık, güvercin de bulup yavrusunu çıkarmıştı, lakin yavruyu kargalar yedi sanırım, kayboldular.
bu sene saksıyı kaldırdık, aynı balkonun kapısının yanındaki kullanmadığımız ve içine ıvır zıvır tıktığımız barbekünün içine kafayı takmış durumdalar. muhtelif zamanlarda bir tane kuşu barbekünün içinde eşelenirken, birini de balkon sandalyelerimize konmuş gözcülük yaparken yakaladım. beni görünce kaçtılar. içeriyi iyice aradım, yumurta falan yok. şimdi bu hayvan kafayı taktı oraya yumurtlayacak. ama yumurtlarsa hem kendine hem biz eziyet olacak. biz o balkonu kullanıyoruz, her giriş çıkışımızda ürkecek, kaçacak, kuluçkada oturamayacak. hazır yumurtlamamışken bu hayvanların ayağını buradan nasıl keseriz? gitsin başka yere yumurtlasın, hem kendi eziyet çekmesin, hem de bize vicdan azabı çektirmesin. en üst kattayız, kuşların uğrak yeriyiz, tepemiz çatı. bir alt katımızda da aynısından var. üstelik ev boş, memlekete gittiler. kırk yılda bir gelirlerse de balkona çıkmazlar. gitsin oraya yapsın, rahat etsin.
ek soru: (diyelim ki yumurtladı). yumurta ne kadar süre açıkta kalırsa bozulur? açıkta kalmış yumurtayı alıp kuluçka makinesine koysak kurtarır mıyız? güvercin yavrısı da civciv gibi kendi hayatını idame ettirebilir mi?
geçen sene biz tatildeyken balkonumuza, tam da kapının yanındaki saksıya yumurtlamıştı güvercin. çok kullandığımız bir balkon olduğundan saksıyı dikkatlice ileri taşımıştık, güvercin de bulup yavrusunu çıkarmıştı, lakin yavruyu kargalar yedi sanırım, kayboldular.
bu sene saksıyı kaldırdık, aynı balkonun kapısının yanındaki kullanmadığımız ve içine ıvır zıvır tıktığımız barbekünün içine kafayı takmış durumdalar. muhtelif zamanlarda bir tane kuşu barbekünün içinde eşelenirken, birini de balkon sandalyelerimize konmuş gözcülük yaparken yakaladım. beni görünce kaçtılar. içeriyi iyice aradım, yumurta falan yok. şimdi bu hayvan kafayı taktı oraya yumurtlayacak. ama yumurtlarsa hem kendine hem biz eziyet olacak. biz o balkonu kullanıyoruz, her giriş çıkışımızda ürkecek, kaçacak, kuluçkada oturamayacak. hazır yumurtlamamışken bu hayvanların ayağını buradan nasıl keseriz? gitsin başka yere yumurtlasın, hem kendi eziyet çekmesin, hem de bize vicdan azabı çektirmesin. en üst kattayız, kuşların uğrak yeriyiz, tepemiz çatı. bir alt katımızda da aynısından var. üstelik ev boş, memlekete gittiler. kırk yılda bir gelirlerse de balkona çıkmazlar. gitsin oraya yapsın, rahat etsin.
ek soru: (diyelim ki yumurtladı). yumurta ne kadar süre açıkta kalırsa bozulur? açıkta kalmış yumurtayı alıp kuluçka makinesine koysak kurtarır mıyız? güvercin yavrısı da civciv gibi kendi hayatını idame ettirebilir mi?
yahu eskiden seçimden önce nasıl oy kullanılacağına dair skeçler dönerdi. ysk hazırlardı, biz de bilirdik. 32 yaşındayım, elli kere oy kullandım, şu zamanki kadar tereddüte düşmedim.
1. üstüne basa basa "pusula tertemiz olacak, bir çizik bile olsa oy geçersiz sayılacak" deniyor, ama ekranda dönen görüntülerde adam pusulanın arkasına, zarfa falan mühür basıyor. geçen seçimlerde de "arkası mühürlü olacak, zarfta iki mühür olacak, mühürlü değilse geçersiz sayılacak" deniyordu. ulan biriniz de çıkıp mühürlü mü olacak, yoksa tertemiz mi olacak, mühür de "en ufak çizik" sayılacak mı, artık mühür basılmayacak mı şunu açıklığa kavuşturun be. bir allahın haber kanalı da çıkıp şunu söylesin ulan. yapacağınız habere üfüreyim be. tek diyeceğin var ya "mühür dışında herhangi bir çizik olmayacak" veya "mühür dahil herhangi bir çizik olmayacak, önceki seçimlerde pusula mühürlenirdi, artık mühürlenmeyecek". yok neymiş sandık şeffafmış, bunu anlatıp duruyor, boyutlarını falan veriyor. naapıcam sandığı ulan götüme mi sokucam ben, isterse sedef kakmalı gümüşten olsun bana ne lan bundan?
2. biri diyor mühürü logonun üstüne basacaksın, biri diyor altına basacaksın, biri diyor dışına taşırmayacaksın, sanki üniversite sınavı amına koim, yıvarlak taşınca geçersiz olurmuş. bu ne lan? şunu adam gibi resmi anlatan bir site yok mu? en azından bir oy pusulası görseli görsek de neresine basaacağımızı kendimiz tahmin etsek.
1. üstüne basa basa "pusula tertemiz olacak, bir çizik bile olsa oy geçersiz sayılacak" deniyor, ama ekranda dönen görüntülerde adam pusulanın arkasına, zarfa falan mühür basıyor. geçen seçimlerde de "arkası mühürlü olacak, zarfta iki mühür olacak, mühürlü değilse geçersiz sayılacak" deniyordu. ulan biriniz de çıkıp mühürlü mü olacak, yoksa tertemiz mi olacak, mühür de "en ufak çizik" sayılacak mı, artık mühür basılmayacak mı şunu açıklığa kavuşturun be. bir allahın haber kanalı da çıkıp şunu söylesin ulan. yapacağınız habere üfüreyim be. tek diyeceğin var ya "mühür dışında herhangi bir çizik olmayacak" veya "mühür dahil herhangi bir çizik olmayacak, önceki seçimlerde pusula mühürlenirdi, artık mühürlenmeyecek". yok neymiş sandık şeffafmış, bunu anlatıp duruyor, boyutlarını falan veriyor. naapıcam sandığı ulan götüme mi sokucam ben, isterse sedef kakmalı gümüşten olsun bana ne lan bundan?
2. biri diyor mühürü logonun üstüne basacaksın, biri diyor altına basacaksın, biri diyor dışına taşırmayacaksın, sanki üniversite sınavı amına koim, yıvarlak taşınca geçersiz olurmuş. bu ne lan? şunu adam gibi resmi anlatan bir site yok mu? en azından bir oy pusulası görseli görsek de neresine basaacağımızı kendimiz tahmin etsek.
şimdi behzat reyiz olsun, arka sokak olsun, kanıt olsun bilumum yerli polisiyede, abiler kapıyı açan kişiye "polis" dedikten sonra cüzdan gibi bir şeyi açıp içindeki rozeti gösteriyorlar. rozeti gören de "buyrun memur bey/komiserim/başkomiserim/amirim" falan diyor.
günün birinde polis bana kimliğini gösterirse pot kırıp (ne komiseri ulan, emniyet amiriyim ben) copu enseme yememek için soruyorum. bu parlak metalden yapılma rozetin bir yerinde rütbe yazıyor mu? neresine bakalım adamın düz memur mu, başkomiser mi, amir mi olduğunu anlamak için? hatta sicili falan da yazıyor mu orada?
kimlikte yazıyor biliyorum. ben rozet için soruyorum.
günün birinde polis bana kimliğini gösterirse pot kırıp (ne komiseri ulan, emniyet amiriyim ben) copu enseme yememek için soruyorum. bu parlak metalden yapılma rozetin bir yerinde rütbe yazıyor mu? neresine bakalım adamın düz memur mu, başkomiser mi, amir mi olduğunu anlamak için? hatta sicili falan da yazıyor mu orada?
kimlikte yazıyor biliyorum. ben rozet için soruyorum.
bir ay (belki de daha fazla) bir zaman önce pazara gitmiştik. iki ayrı domatesçiden birer kilo domates aldık. biri iri domates, biri de çeri domatesten hallice ama yine de ufak domates. işlerimizin yoğunluğundan ne evde yemek yapabildik, ne yemek yiyebildik. o iki torba domates, mutfak masasının altında aldığımız torbaların içinde bir, belki de daha fazla bir zaman durdu. buzdolabında değildi, hava sıcaktı, aldığımız gibi kalmışlardı.
dün fark ettik poşetleri. bozulmuştur diye açtık ki o ne? hepsi sapasağlam, taş gibi duruyorlar. en kötü durumdaki biraz buruşmuş o kadar. diğerleri aldığımız günkü gibi cillop. kaya gibi.
lan domates bu. bir aydan fazla süre sıcağın böğründe açıkta çürümez mi lan? nasıl domates bu mınakoyim ya? yiyoruz abi biz bunu.
dün fark ettik poşetleri. bozulmuştur diye açtık ki o ne? hepsi sapasağlam, taş gibi duruyorlar. en kötü durumdaki biraz buruşmuş o kadar. diğerleri aldığımız günkü gibi cillop. kaya gibi.
lan domates bu. bir aydan fazla süre sıcağın böğründe açıkta çürümez mi lan? nasıl domates bu mınakoyim ya? yiyoruz abi biz bunu.
arkadaşlar geçen kasım ayında (2010 kasım) ağır olmayan bir zona geçirdim. ilaç kullandım, geçti. şimdi hala çok çok hafif izleri duruyor yaralarımın.
bu arada da gönüllü kan bağışçısıydım. hasta varsa hastaya, yoksa kızılay'a üç ayda bir bağış yapardım. son bağışım 20 eylül. 20 aralık'ta üç ayım dolunca kızılay'ın karanfil sokak'taki kan alma birimine gittim ve donör formuna baktım, zona ile ilgili bir şey bulamadım. yine de doktor muydu artık hemşiye miydi formu kontrol eden, ona sordum, "zona geçirdim, sakıncası var mı" diye, "oo 12 ay kan alamayız" dediler. e peki dedim çıktım. sonra kızılay meydanındaki otobüse gittim, oradaki doktora sordum, bir kitap çıkardı baktı, "tüm lezyonlar geçtikten sonra alabiliriz" dedi. e şimdi benim zona hastalığım geçti. yedi ay oldu. ama çoook çok hafif yara izleri var. bu lezyon sayılıyor mu? gidip kan vereyim mi? kanı alana bir zararı falan dokunur mu?
bu arada da gönüllü kan bağışçısıydım. hasta varsa hastaya, yoksa kızılay'a üç ayda bir bağış yapardım. son bağışım 20 eylül. 20 aralık'ta üç ayım dolunca kızılay'ın karanfil sokak'taki kan alma birimine gittim ve donör formuna baktım, zona ile ilgili bir şey bulamadım. yine de doktor muydu artık hemşiye miydi formu kontrol eden, ona sordum, "zona geçirdim, sakıncası var mı" diye, "oo 12 ay kan alamayız" dediler. e peki dedim çıktım. sonra kızılay meydanındaki otobüse gittim, oradaki doktora sordum, bir kitap çıkardı baktı, "tüm lezyonlar geçtikten sonra alabiliriz" dedi. e şimdi benim zona hastalığım geçti. yedi ay oldu. ama çoook çok hafif yara izleri var. bu lezyon sayılıyor mu? gidip kan vereyim mi? kanı alana bir zararı falan dokunur mu?
masaüstüne kaydettiğim pdf dosyaları çoğunlukla klasik adobe simgesi ile arz-ı endam eylerken, kimi zaman bakıyorum pdf'nin içeriğini thumbnail olarak gösteriyorlar. bu nasıl oluyor? sürekli oalrak thumbnail olarak simgede içeriğini göstermesini nasıl sağlarım?
jpg'ler ve avi'ler için de geçerli aynı sorum. kimi zaman içeriğini thumbnail olarak görürken, kimi zaman göremiyorum. niye? ve hep görebilmek için ne yapmalıyım?
jpg'ler ve avi'ler için de geçerli aynı sorum. kimi zaman içeriğini thumbnail olarak görürken, kimi zaman göremiyorum. niye? ve hep görebilmek için ne yapmalıyım?
dikkat. aşağıda kimi filmler için spolier içeren ifadeler yer alabilir.
intikam filmi arıyorum arkadaşlar. öyle dehşetli falan değil ama. okulda dayak yiyen veledin çinli hoca bulup karate öğrenip dayak atanları sitmesi gibi, ya da (dikkat spoiler geliyor) esaretin bedeli gibi haksız yere hapse düşmüş birinin yıllar boyu ince ince kurup intikam alması gibi. bir ezilen, haksızlığa uğrayan ve filmin sonunda onun kazanıp kendisini ezenleri, haksızlık yapanları domalttığı filmler.
güzel filmler olsun ama. stv'de gece yarısı gösterilen beşinci sınıf çin karate filmi gibi olmasın.
intikam filmi arıyorum arkadaşlar. öyle dehşetli falan değil ama. okulda dayak yiyen veledin çinli hoca bulup karate öğrenip dayak atanları sitmesi gibi, ya da (dikkat spoiler geliyor) esaretin bedeli gibi haksız yere hapse düşmüş birinin yıllar boyu ince ince kurup intikam alması gibi. bir ezilen, haksızlığa uğrayan ve filmin sonunda onun kazanıp kendisini ezenleri, haksızlık yapanları domalttığı filmler.
güzel filmler olsun ama. stv'de gece yarısı gösterilen beşinci sınıf çin karate filmi gibi olmasın.
karanfil sokak'ın yüksel ile meşrutiyet arasında kalan kesiminde direklerin üstünde dolmuş konsolu fotoğrafları var. ortadaki şu para konulan bölmeli zımbırtı ve orta konsollarının fotoğrafları. nedir bu fotoğraflar? amacı nedir, niyedir?
dün milli kütüphanenin önünde otobüsten inince dank etti. hemen yanda metro inşaatından kalma dev çukur var. etrafı tel örgülerle çevrili. ama tel örgünün üstü de mavi branda ile kaplanmış.
niye içeriyi görmemizi istemiyorsunuz? tamam insanlar düşmesin diye koruma amaçlı olanını anlıyorum. ama koruma amaçlı tel örgü çekmişsin işte, sapasağlam. mavi branda niye? bırak bir tek tel örgü olsun, bakmak isteyen de baksın.
tadilat yapılan dükkanlar falan da ya brandayla kapatılır, ya camına gazete kağıtları yapıştırılır. adam mı sikiyonuz lan içeride, bakalım görelim ne olacak? sürpriz mi olsun diyorsunuz?
aksi gibi inşaat, hafriyat falan izlemeyi pek seven bir milletiz.
niye içeriyi görmemizi istemiyorsunuz? tamam insanlar düşmesin diye koruma amaçlı olanını anlıyorum. ama koruma amaçlı tel örgü çekmişsin işte, sapasağlam. mavi branda niye? bırak bir tek tel örgü olsun, bakmak isteyen de baksın.
tadilat yapılan dükkanlar falan da ya brandayla kapatılır, ya camına gazete kağıtları yapıştırılır. adam mı sikiyonuz lan içeride, bakalım görelim ne olacak? sürpriz mi olsun diyorsunuz?
aksi gibi inşaat, hafriyat falan izlemeyi pek seven bir milletiz.
ya bu büyük ihtimal benimle alakalı değil, internet vergi dairesini kodlayan dangalakla alakalı bir durum ama yine de sorayım.
internet vergi dairesinden vergi levhası alacağım. muhtemelen pdf formatındadır. görüntüle diye bir buton var. tıklıyorum, yeni bir pencere açılıyor. sonra o yeni pencere kapanıp dosya indirme penceresi açılıyor, "dispatch" diye uzantısı muzantısı olmayan bir dosya indirmeye çalışıp indiremiyor ve "site kullanılamamadır veya dısya bulunamamaktadır" diye uyarı verip kapanıyor.
internet explorer 8 ve adobe reader kullanıyorum. şu anda başka program kullanmam, ie'yi güncellemem sözkonusu değil maalesef. ben bu dosyayı nasıl indirebilirim veya görüntüleyebilirim?
internet vergi dairesinden vergi levhası alacağım. muhtemelen pdf formatındadır. görüntüle diye bir buton var. tıklıyorum, yeni bir pencere açılıyor. sonra o yeni pencere kapanıp dosya indirme penceresi açılıyor, "dispatch" diye uzantısı muzantısı olmayan bir dosya indirmeye çalışıp indiremiyor ve "site kullanılamamadır veya dısya bulunamamaktadır" diye uyarı verip kapanıyor.
internet explorer 8 ve adobe reader kullanıyorum. şu anda başka program kullanmam, ie'yi güncellemem sözkonusu değil maalesef. ben bu dosyayı nasıl indirebilirim veya görüntüleyebilirim?
hafta sonu iki gün hayattan kopmak istiyorum. öyle bir yere gideyim ki hafta içi yaptığım yapacağım işler aklıma bile gelmesin. böyle huzur dolayım, şarj olayım. denişik bir yer olsun. amasra olmasın, abant olmasın. ama böyle deniz olur, dalga sesi olur, orman olur. öyle bir yerler olsun. ankara'ya yakın olsun. iki gün geçirilebilir olsun.
sertab erener turkcell reklamlarında çıkıp yok billur gibi çeker falan diyor. ne yapmak gerekiyor billur gibi konuşabilmek için? ankara'nın özel okullarının konuşlandığı, çok şehir içi değilse bile çok da dağ başı olmayan mevkiinde ilkokul öğretmeni olan eşimle ikimizin de turkcell olan hatlarımızla billur gibi falan konuşamıyoruz. çoğunlukla telefon düzgün çekmiyor, ses kesik kesik geliyor. ayrıca da manavgat şelalesinin sesini almayıp sertab'ın sesini billur gibi alan turkcell, teneffüste eşimin sesi hariç her şeyi (çocuk bağırtısı, viyaklama, gürültü) toplayıp kulağıma veriyor. billur gibi değil, daşşak gibi ses kalitesi sunuyor.
özel bir şey falan mı yapmak lazım bu billurlardan yararlanmak için? özel telefonu mu var, 7645'e mesaj mı atıcaz ne yapıcaz?
özel bir şey falan mı yapmak lazım bu billurlardan yararlanmak için? özel telefonu mu var, 7645'e mesaj mı atıcaz ne yapıcaz?
bu saçma diziyi hiç mi hiç sevmem, izlemem, hatta o derece ki illet olurum. lakin hastası olduğu ses sezai aydın oynuyor bu dizide. geçen aylarda bir bölümde de rocky taklidi yapmış kendisi (edriyııın edriyııın). zaten rocky'i de kendisi seslendirdiği için ilginç bir sahne olduğunu düşünüyorum. acaba hangi bölümde gerçekleşti bu hadise?
masaüstümdeki simgelerden biri yok olmuş (yeri boş kalmış oradan anlıyorum). çöp kutusunda yok. herhangi bir program uninstall etmedim. peki nereye gitti lan bu simge? ne olduğunu da hatırlayamıyorum. bir program kısayolu olduğu kesin de tüm programlara baktım bulamadım. dünkü masaüstü şeklimi görebileceğim bir yer falan var mıdır, delirecem arkadaş, ne vardı orada ve nereye gitti?
ya da en son ne uninstall etmişim onu görebiliyor muyum, bir halt yemişimdir de hatırlamıyorumdur falan.
ya da en son ne uninstall etmişim onu görebiliyor muyum, bir halt yemişimdir de hatırlamıyorumdur falan.
şimdi ismi lazım değil bir dizinin bazi bölümlerini indiriyorum. lakin seed olmadığından dolayı bunların kimi %80'de, kimi %90'da durup kaldılar. şöyle de bir durum var ki aynı dizinin aynı bölümü, hatta aynı kişi riplemiş, başka bir kaynakta seed'i mevcut olarak var. onu indirmek istediğimde ise torrent dosyası mı ne farklı olduğu için baştan başlıyor. belki o da bendeki eksik bölümleri indirecek ve yarıda kalacak.
bu %80, %90'da takılanların eksik kısımlarını öteki siteden indirip tamamlatma gibi bir seçenek mümkün müdür?
bu %80, %90'da takılanların eksik kısımlarını öteki siteden indirip tamamlatma gibi bir seçenek mümkün müdür?
şahan gökbakar'lı öz türkcell reklamı gibi aslında turkcell tarafından yapılan ama turkcell değilmiş de rakibiymiş gibi olup karşılaştırma yapılan reklamların özel bir adı var mı? hedehödösel reklam gibi.
siyasi tartışma yaratmak için sormuyorum. cidden anlamadığım için soruyorum. ak parti'nin billboard reklamlarında "artık memleketime uçakla gidiyorum" diyen bir amca var, yanında da rte, "havayollarını halkın yolları yaptık" diyor, ucuz uçak biletini kast ederek.
yani bildiğim kadarıyla vergileri falan hala aynı. uçak firmaları rekabete girip fiyat ucuzlattılar.e bu durumda ucuza uçak bileti satılıyor olmasının ak parti'yle veya hükümetle ne alakası var?
yani bildiğim kadarıyla vergileri falan hala aynı. uçak firmaları rekabete girip fiyat ucuzlattılar.e bu durumda ucuza uçak bileti satılıyor olmasının ak parti'yle veya hükümetle ne alakası var?
para verip 3 kullanıcılı norton 360 aldım. yarı fiyat falan dediler, ucuza geldi. kurdum, iyi fena değil. ama kurulu bilgisayarlardan birinde saçmalıklar oldu. combofix falan fayda etmedi. hatta tertemiz flashdiski takınca içinde kalsörlerin exe'leri falan oluşuyordu. tarama yapınca ne bilgisayarda, ne flashdiskte bir şey bulamıyordu. kaldırdım norton'u, microsoft security essentials kurdum, taradı bir sürü virüs buldu. flashdiski de temizleri, bilgisayarı da temizledi (bilgisayar düzelmedi tabi, virüs yemiş biraz).
şimdi ne dersiniz, norton 360 kötü mü? kurulu iki bikgisayar daha var. bilgisayarı kasmasından bahsetmiyorum, zira eski nortonlar gibi kasmıyor kesinlikle. verdiğim parayı boşverip norton'u kaldırıp hepsine microsoft security essentials kurayım mı? bilgisayarların hepsi orijinal windows kullanıyor, o bir problem değil.
yani özetle hangisi daha iyidir?
şimdi ne dersiniz, norton 360 kötü mü? kurulu iki bikgisayar daha var. bilgisayarı kasmasından bahsetmiyorum, zira eski nortonlar gibi kasmıyor kesinlikle. verdiğim parayı boşverip norton'u kaldırıp hepsine microsoft security essentials kurayım mı? bilgisayarların hepsi orijinal windows kullanıyor, o bir problem değil.
yani özetle hangisi daha iyidir?
şimdi viski içme adabı başlığını okuyurdum da, kim idemiş buz atılır, kimi demiş atılmaz tadını bozar.
yav böyle buz olsun, ama eriyince içeceğe karışmasın. mesela içinde su olan (hatta belki sudan daha verimli bir sıvı olan, geç eriyen) kapalı plastik kutucuklar olsun. donduralım, içkimize atalım, hatta biraya bile atalım. içeceği soğutsun, ama eriyince içeceğe karışmasın. içkimiz bitince de yıkayıp tekrar donduralım. yok mu lan böyle bir şey? kimsenin aklına gelmiyor mu?
yav böyle buz olsun, ama eriyince içeceğe karışmasın. mesela içinde su olan (hatta belki sudan daha verimli bir sıvı olan, geç eriyen) kapalı plastik kutucuklar olsun. donduralım, içkimize atalım, hatta biraya bile atalım. içeceği soğutsun, ama eriyince içeceğe karışmasın. içkimiz bitince de yıkayıp tekrar donduralım. yok mu lan böyle bir şey? kimsenin aklına gelmiyor mu?
yani analog ve dijital farkını biliyorum ama kimi durumlarda anlayamıyorum.
1. analog yayın/dijital yayın: ikisi de havadan gelen sinyallerle oluyor, aynı çanak anten alıyor sinyali, aynı kablodan geçiyor. analog yayın ne, dijital yayın ne o zaman?
2. analog kayıt/dijital kayıt: 2000'lerin başında bir video kamera aldım. hi8 kasetli. sonra digital (?) kameralar çıktı. ulan o da aynı boy, aynı ölçü "digital8" kasetli. neymiş? o kamera dijital kayıt ediyormuş. lan aynı kaset işte. digital8 olanı alıp kendi kameramda falan kullanabiliyorum. bu kameranın nesi dijital? daha doğrusu o dijital anladık, benimkinin nesi analog?
hani analog saat, akrepli yelkovanlı mekanik, dijitalde gösterge var, devre var vs. fotoğraf makinesi ha keza öyle. bu yukarıdakilerin olayı ne? dediğim gibi gerizekalıya anlatır gibi lütfen.
1. analog yayın/dijital yayın: ikisi de havadan gelen sinyallerle oluyor, aynı çanak anten alıyor sinyali, aynı kablodan geçiyor. analog yayın ne, dijital yayın ne o zaman?
2. analog kayıt/dijital kayıt: 2000'lerin başında bir video kamera aldım. hi8 kasetli. sonra digital (?) kameralar çıktı. ulan o da aynı boy, aynı ölçü "digital8" kasetli. neymiş? o kamera dijital kayıt ediyormuş. lan aynı kaset işte. digital8 olanı alıp kendi kameramda falan kullanabiliyorum. bu kameranın nesi dijital? daha doğrusu o dijital anladık, benimkinin nesi analog?
hani analog saat, akrepli yelkovanlı mekanik, dijitalde gösterge var, devre var vs. fotoğraf makinesi ha keza öyle. bu yukarıdakilerin olayı ne? dediğim gibi gerizekalıya anlatır gibi lütfen.
ya da günebakan. bildiğiniz gibi hep güneşe bakar, güneşi takip eder.
peki bu canını sevdiğimin çiçeği geceleri ne yapar, ne tarafa bakar? güneş battıktan sonra ertesi sabaha kadar güneşin battığı tarafa öyle bakakalır mı? sabah güneş doğarken güneşin doğacağı tarafa doğru hazır mı bekler? ne yapar?
peki bu canını sevdiğimin çiçeği geceleri ne yapar, ne tarafa bakar? güneş battıktan sonra ertesi sabaha kadar güneşin battığı tarafa öyle bakakalır mı? sabah güneş doğarken güneşin doğacağı tarafa doğru hazır mı bekler? ne yapar?
internetten gönderdiğim beyannamelerin tamamını ayrı ayrı pdf olarak kaydediyorum. hepsini yazdırmam lazım. hepsini açıyorum, hepsi ayrı ayrı adobe reader'da açılıyor. görev çubuğunda yirmi tane adobe reader.
böyle istiyorum ki hepsini aynı anda yazdırabileyim. yazdır diyeyim, hepsini birden yazdırsın. ama tek tek olunca tık aşağıdan birini seç, yazdır de, küçült öbürünü seç yazdır de x 20 bu işlemi yap. sonra çıkan kağıtları al yazıcıya ters koy, 20 kere de arka yüz için aynısını yap. kırk sefer uğraş.
tek tıklama yirmi tanesinin aynı anda ön yüzünü yaz. al çıktıları, yazıcıya ters koy, tek tıkla, yirmi tanesinin arka yüzünü yaz. bit.
oluyor mu?
böyle istiyorum ki hepsini aynı anda yazdırabileyim. yazdır diyeyim, hepsini birden yazdırsın. ama tek tek olunca tık aşağıdan birini seç, yazdır de, küçült öbürünü seç yazdır de x 20 bu işlemi yap. sonra çıkan kağıtları al yazıcıya ters koy, 20 kere de arka yüz için aynısını yap. kırk sefer uğraş.
tek tıklama yirmi tanesinin aynı anda ön yüzünü yaz. al çıktıları, yazıcıya ters koy, tek tıkla, yirmi tanesinin arka yüzünü yaz. bit.
oluyor mu?
seneler önce ilk aldığım 64 mb'lık flashdiskte vardı. sonra niyeyse kaldırdılar bunu.
üzerinde manuel böyle hani disketlerde olurdu ya köşesindeki deliği açardın, yazma korumalı olurdu. öyle bir flashdisk arıyorum. biglisyara takınca içindekiler okunsun ama siksen bir şey yazılamasın. iş gereği yüz çeşit bilgisayara flaşdisk takmam gerekiyor. her taktığımdan da eve virüs getiriyorum. yazma koruması olsun, evden yükleyip götürdüğüm yere kopyalayayım. o sırada da içine virüs giremesin.
sd card ve usb kart okuyucu dışında çözümü var mı bunun?
üzerinde manuel böyle hani disketlerde olurdu ya köşesindeki deliği açardın, yazma korumalı olurdu. öyle bir flashdisk arıyorum. biglisyara takınca içindekiler okunsun ama siksen bir şey yazılamasın. iş gereği yüz çeşit bilgisayara flaşdisk takmam gerekiyor. her taktığımdan da eve virüs getiriyorum. yazma koruması olsun, evden yükleyip götürdüğüm yere kopyalayayım. o sırada da içine virüs giremesin.
sd card ve usb kart okuyucu dışında çözümü var mı bunun?
araştırmalarım sonucu toneri dolumda sıkıntı çıkarmayan, uzun süre kullanabileceğim iki yazıcı buldum.
hp laserjet 1102 (bunun bi de wireless olanı var)
xerox phaser 3140
xerox çift taraflı baskılarda 2-3 kağıt alma sorunu yapıyormuş. epey çift taraflı baskı alacağım. sıkışıp durmasını istemem. hp hakkında ne dersiniz?
bir de yine xerox'un aynı anda çift tarafa basan yazıcıları varmış iki katı fiyatına. onlar nasıldır?
hp laserjet 1102 (bunun bi de wireless olanı var)
xerox phaser 3140
xerox çift taraflı baskılarda 2-3 kağıt alma sorunu yapıyormuş. epey çift taraflı baskı alacağım. sıkışıp durmasını istemem. hp hakkında ne dersiniz?
bir de yine xerox'un aynı anda çift tarafa basan yazıcıları varmış iki katı fiyatına. onlar nasıldır?
michelin energy saver mı
bridgestone b330 mu
bridgestone b250 mi
niye hangisi, niye hangisi değil?
"hebelöy marka var vallah biriçsıtonun aynısı fabrika kardeşininmiş, ayrılıp kendi açmış aynısı birebir ama daha ucuz onu al" demezseniz sevinirim.
bridgestone b330 mu
bridgestone b250 mi
niye hangisi, niye hangisi değil?
"hebelöy marka var vallah biriçsıtonun aynısı fabrika kardeşininmiş, ayrılıp kendi açmış aynısı birebir ama daha ucuz onu al" demezseniz sevinirim.
sevgili duyuru müzisyenleri.
merak ediyorum. senfoni orkestralarında, devlet opera ve balesinde çalan müzisyenler çaldıkları enstrumanları kendileri mi getiriyorlar? yani çakdıkları enstrumanlar kendilerinin mi, yoksa orkestranın demirbaşı falan mı? hadi keman, flüt, trompet falan neyse de, timpani çalan adam da beş parçalı timpaniyi evinden getirmiyordur değil mi? ya da kontrbas çalan adam her gün koca kontrbası getirip götürüyor mu?
merak ediyorum. senfoni orkestralarında, devlet opera ve balesinde çalan müzisyenler çaldıkları enstrumanları kendileri mi getiriyorlar? yani çakdıkları enstrumanlar kendilerinin mi, yoksa orkestranın demirbaşı falan mı? hadi keman, flüt, trompet falan neyse de, timpani çalan adam da beş parçalı timpaniyi evinden getirmiyordur değil mi? ya da kontrbas çalan adam her gün koca kontrbası getirip götürüyor mu?
eskiden alkollü içki satan süpermarketlerin falan raflarında (ya da kilitli cam dolaplarında) johnnie walker, j&b gibi viskiler de olurdu. şimdi küçük büyük ne kadar market gezdiysem chivas regal var, jack daniels var bi de long john, captain bilmemne gibi acaip viskiler var.
ne oldu coniye? türkiye'den falan mı çekildiler?
ne oldu coniye? türkiye'den falan mı çekildiler?
bir kanun hakkınya yayınlanmış "iç genelge" bağlayıcı mıdır, kanun hükmünde bir hükmü var mıdır?
mesela 6111 sayılı bazı alacakların yeniden yapılandırması hakkındaki kanun'da ve yayınlanan 1 numaralı genel tebliğinde açık olmayan bir husus var ve maliye bakanlığı bir iç genelge yayınlamış.
ben bu iç genelgede bahsedilen şekilde işlem yaptığımda, herhangi bir ihtilaf durumunda (kanunda tam tersiymiş gibi yazıyor çünkü, öyle anlaşılıyor. güvenmiyorum, çıkıp yanlış yapmışsın diyebilirler) "aha işte bakan adına gelir idaresi başkanı imzalı iç genelge var, ona göre yaptım" diyebilir miyim? yoksa onlar bana "o bizim iç yazışmamız, sizi ilgilendirmez" der mi?
mesela 6111 sayılı bazı alacakların yeniden yapılandırması hakkındaki kanun'da ve yayınlanan 1 numaralı genel tebliğinde açık olmayan bir husus var ve maliye bakanlığı bir iç genelge yayınlamış.
ben bu iç genelgede bahsedilen şekilde işlem yaptığımda, herhangi bir ihtilaf durumunda (kanunda tam tersiymiş gibi yazıyor çünkü, öyle anlaşılıyor. güvenmiyorum, çıkıp yanlış yapmışsın diyebilirler) "aha işte bakan adına gelir idaresi başkanı imzalı iç genelge var, ona göre yaptım" diyebilir miyim? yoksa onlar bana "o bizim iç yazışmamız, sizi ilgilendirmez" der mi?
2003 model dell latitude d500 notebook'u adam ettim kullanıyorum mis gibi. lakin bu touchpad'e sürekli elim değiyor, cursor zıplıyor. nasıl kapatılır bu? fn + herhangi bir şeyle olmuyor. kısayolu falan yok mu bunun, illa her açıp kapamada denetim masasına mı giricez?
bütün dnyada mı aynı üçkağıt yapılıyor hacı? western digital 2 tb harici harddisk aldım. özelliklerine bakıyorum, 2tb değil, 2 trilyon byte. ama bildiğiniz üzere bu byte kilobyte megabyte işleri 1000 ve 1000'in katları şeklinde gitmiyor. 1 kilobyte = 1000 byte değil, 1024 byte ya hani. şimdi 2 trilyon byte orası tamam, ama bunu terabyte yapınca 1,80 tb ediyor. 2 tb diye aldığın diskte 200 gb badem oluyor.
ayıp değil mi yahu? az buz değil 200 gb ittiriyorlar resmen. 2 tb deme o zaman hamınakoyim 1.8 tb de, dürüst ol. ya da harbiden 2 tb yap, üstüne 20 lira daha koy. gariban manav iki erik eksik koyunca adamın ne şerefi kalıyor ne namusu. şuna bak koca wd, diskin onda birini yalan dolanla içlemiş, bütün dünya da izliyor.
niye böyle lan?
ayıp değil mi yahu? az buz değil 200 gb ittiriyorlar resmen. 2 tb deme o zaman hamınakoyim 1.8 tb de, dürüst ol. ya da harbiden 2 tb yap, üstüne 20 lira daha koy. gariban manav iki erik eksik koyunca adamın ne şerefi kalıyor ne namusu. şuna bak koca wd, diskin onda birini yalan dolanla içlemiş, bütün dünya da izliyor.
niye böyle lan?
yeni aldığım harici harddiske bilgisayardaki arşivi atacağım. windows'a güvenmiyorum, hem hata falan veriyor, hem yavaş kopyalıyor. bu kopyalama programları varmış. en iyisi en kullnışlısı hangisidir? iş bilgisayarı olduğu için mümkün olduğunca az program kurup kaldırmaya çalışıyorum. en iyisi hangisiyse onu kurayım istiyorum. deneme yanılma yapmak istemiyorum.
internette aradım taradım bulamadım. bana 2001 model renault clio'nun (başka model de olur, hatta megane, kangoo falan da olur hepsi aynıdır sanırım) sigorta kutusu ve sigorta kutusunun arkasında bulunan kısımdaki (buraya komple UCH deniyor sanırım), hangi röle hangi işe yarıyor şekilli şekilde anlatan bir şema istiyorum.
geçenlerde sormuştum sinyallerim bozuldu diye. flaşörü bozulmuş, adam girdi oradan bir röle değiştirdi. tik tok tik tok diye sinyal sesi oradan geliyor mesela. onlardan biri sinyal. ara ara .alışan silecek çalışırken de tik tok diye ses geliyor, merkezi kilit yapınca da geliyor, arka cam rezistansını açınca da geliyor. sol çn cam açma butonuna basınca da geliyor. ama hangisi hangisidir bilemedim. hayır bileyim elektrikçiler kazıklamasın. elimi dokunarak hangisi ne yapınca tıklıyor anlamaya çalıştım ama anlayamadım. var mıdır yardımcı olacak olan?
geçenlerde sormuştum sinyallerim bozuldu diye. flaşörü bozulmuş, adam girdi oradan bir röle değiştirdi. tik tok tik tok diye sinyal sesi oradan geliyor mesela. onlardan biri sinyal. ara ara .alışan silecek çalışırken de tik tok diye ses geliyor, merkezi kilit yapınca da geliyor, arka cam rezistansını açınca da geliyor. sol çn cam açma butonuna basınca da geliyor. ama hangisi hangisidir bilemedim. hayır bileyim elektrikçiler kazıklamasın. elimi dokunarak hangisi ne yapınca tıklıyor anlamaya çalıştım ama anlayamadım. var mıdır yardımcı olacak olan?
bunların birbirinden farkı ne?
mali müşavirler odası panel diye çağırıyor, gidiyorum aynı şey. seminer diye çağırıyor gidiyorum aynı şey. konfeRans diyor, gidiyorum aynı şey.
fark edemediğim bir farkı mı var? hepsinde de sahnede bir masaya oturmuş 2-3 adam, sırayla hepsi bir konuda (kurumlar vergisi beyanı ve karşılaşılan sorunlar mesela veya teknokent ve ar-ge işletmeleri, 6111 sayılı yasa işlemleri vs.) sunum yapıp en sonda soru-cevap alıyorlar. ben farkını anlamıyorum.
evet nedir?
mali müşavirler odası panel diye çağırıyor, gidiyorum aynı şey. seminer diye çağırıyor gidiyorum aynı şey. konfeRans diyor, gidiyorum aynı şey.
fark edemediğim bir farkı mı var? hepsinde de sahnede bir masaya oturmuş 2-3 adam, sırayla hepsi bir konuda (kurumlar vergisi beyanı ve karşılaşılan sorunlar mesela veya teknokent ve ar-ge işletmeleri, 6111 sayılı yasa işlemleri vs.) sunum yapıp en sonda soru-cevap alıyorlar. ben farkını anlamıyorum.
evet nedir?
efem 2 tb'lık bir wd essential harici harddisk aldım. daha kutusunda duruyor. aslında oradan oraya taşımak için değil, evde dursun, arşivi yükleyeyim diye aldım. ama ofiste de yüklenecek dünya kadar şey var. şimdi hiç kullanmadan kutusuyla getirdim ofise. ben bunu bilgisayara takıp içine filmleri atıp bilgisayardan çıkardıktan sonra geri kutusuna koyup (aynı şekilde köpüğüyle falan) taşımam ile, bilgisayara hiç mi hiç bağlamadan kutusuyla taşımam arasında bir fark var mı?
yani bilgisayara bir kere taktım, çalıştırdım, içine bişeyler yükledim diye bunun bekareti bozuluyor mu, o saatten sonra taşırsam, hiç kullanılmamışa göre zarar görme olasılığı artıyor mu?
anladınız umarım.
yani bilgisayara bir kere taktım, çalıştırdım, içine bişeyler yükledim diye bunun bekareti bozuluyor mu, o saatten sonra taşırsam, hiç kullanılmamışa göre zarar görme olasılığı artıyor mu?
anladınız umarım.
abicim bütün nalburların camında kış başından beri yazıyor "kombi regülatörü bulunur" diye. nedir bu kombi regülatörü? bireysel adam olarak servis çağırmadan direk nalburdan alıp takabileceğim bir şey olduğuna göre ne işe yarar? servisin takacağı parçayı nalbur reklam etmez herhalde. regülatör dediğin voltaj düzenler benim bildiğim. elektrikli kısmı altı üstü iki tane su motorundan ibaret kombi dediğin alet voltaj dalgalanmasından bu kadar etkilenir mi ki? ya da kombi madem bu kadar hassas, kombici abiler bunu kombinin içine fabrikada koysa olmuyor mu televizyonlardaki gibi?
bisiklete binmeyi öğrenebilir miyim canlar? çocukken hiç bisikletim olmadı (ühü ühü) yok hüzün yapmiycam, niyeyse hiç heves etmedim. mahallede de öyle bisikletle takılan arkadaşım yoktu pek ki göreyim özeneyim.
velhasıl 32 yaşındayım, bisiklete binmeyi bilmiyorum. ama özeniyorum, şöyle alsam bisikletimi eymir'in etrafında bi tur dönsem, hem spor olur, hem gezinti olur falan. ama nasıl öğrenicem? bu yaşta yandan destek tekerlekli bisiklete mi bineyim, birisine arkamdan mı tutturtayım (96 kiloyum lan devrileyazsam hayatta tutamaz). hadi dengede tutmayı başardık, nasıl dönülür, nasıl durulur, nasıl yapayım ben?
velhasıl 32 yaşındayım, bisiklete binmeyi bilmiyorum. ama özeniyorum, şöyle alsam bisikletimi eymir'in etrafında bi tur dönsem, hem spor olur, hem gezinti olur falan. ama nasıl öğrenicem? bu yaşta yandan destek tekerlekli bisiklete mi bineyim, birisine arkamdan mı tutturtayım (96 kiloyum lan devrileyazsam hayatta tutamaz). hadi dengede tutmayı başardık, nasıl dönülür, nasıl durulur, nasıl yapayım ben?
arkadaşlar bize bugüne kadarki bütün ingilizce eğitimlerimizde "person tek kişi, onun çoğulu da people" diye öğretildi.
peki acaba niye türkiye'deki bütün asansörlerde "x kişilik - x persons" yazıyor? hani people idi? niye "people" değil de "persons"?
peki acaba niye türkiye'deki bütün asansörlerde "x kişilik - x persons" yazıyor? hani people idi? niye "people" değil de "persons"?
ofiste kullanmak üzere ucuz bir lazer yazıcı arıyorum. aradığım tek kriter ise tonerinin doldurulabilir olması. internet sitelerinde tabii ki özellikler içinde bundan bahsedilmiyor. bir toner de yazıcının kendi kadar pahalı. o yüzden özellikle doldurulabilir olmalı.
samsung ml-1660'ı beğenmiştim ama toneri çipliymiş, doldurulamıyormuş.
samsung ml-1660'ı beğenmiştim ama toneri çipliymiş, doldurulamıyormuş.
sözlükteki başlığına falan baktım, tatmin olmadım.
ney lan bu? evet bir bağlantı arabirimi. yeni alınan bütün bilgisayarlarda da yomcik gibi var. peki ne takıcaz olm buraya? ben usb girişi olarak kullanıyorum orayı. başka bi mike yaramıyor. teeek teeek inceledim elektrovörddeki harici harddiskleri, hepsi usb 2.0, yeni çıkanlar usb 3.0. e-sata girişlisi yok. ee ne takıyoz lan buna usb flaşdiskinden falan başka? usb girişi olmaktan başka ne işe yarıyor?
ney lan bu? evet bir bağlantı arabirimi. yeni alınan bütün bilgisayarlarda da yomcik gibi var. peki ne takıcaz olm buraya? ben usb girişi olarak kullanıyorum orayı. başka bi mike yaramıyor. teeek teeek inceledim elektrovörddeki harici harddiskleri, hepsi usb 2.0, yeni çıkanlar usb 3.0. e-sata girişlisi yok. ee ne takıyoz lan buna usb flaşdiskinden falan başka? usb girişi olmaktan başka ne işe yarıyor?
anlayamıyorum. yani bilgisayarın ilk icat edildiği zamanlardaki gibi abukluklar yapıyor.
altı tane dosya seçiyorum mesela bir klasörden. masaüstüne kopyalayacağım veya taşıyacağım. sürüklüyorum, getirip masaüstünün alt taraflarına bırakırsam bu amına kodumun altı dosyası alt alta diziliyor. en üstteki bıraktığım yerde, onun altındakiler de tek tek altında. ne oluyor? iki tanesi ekrana sığıyor, kalan dört tanesi masaüstünün görünmeyen alt tarafında kayboluyor. ulaşmanın imkanı yok. lan orası sınır olsa olmuyor mu? niye görünmeyen bir altı var bu masaüstünün? (masaüstünün altı? masaaltı?) c:\kullanıcılar\kullanıcı adı\desktop yolundan bakıyorum dosyalar masaüstünde (masaüstü klasörünün içinde). ama masaüstüne bakıyorum görünmüyor, aşağıya kaçmış. olur mu lan böyle şey?
çift monitör falan tanımlı değil bu arada bildiğim kadarıyla.
altı tane dosya seçiyorum mesela bir klasörden. masaüstüne kopyalayacağım veya taşıyacağım. sürüklüyorum, getirip masaüstünün alt taraflarına bırakırsam bu amına kodumun altı dosyası alt alta diziliyor. en üstteki bıraktığım yerde, onun altındakiler de tek tek altında. ne oluyor? iki tanesi ekrana sığıyor, kalan dört tanesi masaüstünün görünmeyen alt tarafında kayboluyor. ulaşmanın imkanı yok. lan orası sınır olsa olmuyor mu? niye görünmeyen bir altı var bu masaüstünün? (masaüstünün altı? masaaltı?) c:\kullanıcılar\kullanıcı adı\desktop yolundan bakıyorum dosyalar masaüstünde (masaüstü klasörünün içinde). ama masaüstüne bakıyorum görünmüyor, aşağıya kaçmış. olur mu lan böyle şey?
çift monitör falan tanımlı değil bu arada bildiğim kadarıyla.
sabah eşim kullanırken hata vermiş, ne hatası olduğunu bilmiyor. windows açılmamış, onar monar bir şeyler çıkmış. o da onar demiş, sonra düzgün çalışmış. işi bitince kapatmış eve getirmiş. akşam kurdum açtım, önce norton'un bilmediğim bir ekranı çıktı. sonra kapkara ekran kaldı. windows çalışıyor, ctrl+alt+del yapınca menü çıkıyor, görev listesi falan açılıyor, kapatınca simsiyah ekran. neler oldu anlamadım. herneyse oradan bilgisayarı kapat dedim, tekrar açtım, windows açıldı ama bir acaip olmuş. masaüstündeki simgeler, masaüstü resmi, bütün ayarlar falan her şey default olmuş. yani sanki yepyeni bir kullanıcı hesabı açılmış gibi her şey sıpsıfır. internet explorer görüntüleri pencere görüntüleri falan bir acaip yazılar falan tırtıklı köşeli gibi kalitesiz. masaüstü simgelerinin üstünde checkbox var niyeyse bunu ilk defa görüyorum. masaüstünden "kullanıcı ismi (burada adım yazıyor haliyle)" simgesine tıklayıp oradan belgelerim'e giriyorum bomboş. ama c:\kullanıcılar\kullanıcı adı\belgelerim yolunu izleyince her şey yerli yerinde. silinmiş değil. kullanıcı tanımları uçmuş gibi bir şeyler olmuş. artık virüs mü neyse. tarattım bir şey bulamadı. bilgisayar düzgün çalışıyor şu şekilde ama bir acaip işte. sistem geri yükleme yapayım dedim, o da hata verdi.
neler oluyor?
neler oluyor?
ya şimdi bi word dosyası diyelim. masaüstünde orta yere koymuşum unutmayayım göreyim diye. üzerinde değişiklik yapmam gerekiyor, açıyorum bu dosyayı, değiştiriyorum, kaydet diyorum, dosya kaydedildikten sonra masaüstünün en sol üst köşesine gidiyor. olm gitme oraya. koyduğum yerde dur. her kaydedişte oraya gidiyor, sürükleyip yine ortalığa koyuyorum. gitmesin oraya. değiştirip kaydettikten sonra nereye koymuşsam orada kalsın.
windows 7 home premium 64 bit ve office 2010 kullanıyorum alakası varsa.
windows 7 home premium 64 bit ve office 2010 kullanıyorum alakası varsa.
buna diksiyon mu denir ne denirbilmiyorum ama insanlarla (mesela mükelleflerimle, yeni tanıştığım ve şahıs işletmesi mi iyidir, limited şirket mi iyidir, limited şirket nasıl kurulur vs. anlattığım insanlarla) konuşurken çok fazla eee ııı kullanıyorum. çok fazla "yani" kullanıyorum. şakır şakır anlatabileceğim şeyi, iş bilmeyen adam gibi toparlamaya çalışa çalışa anca anlatıyorum. kafamdakini cümlelere döküp ikna edici konuşamıyorum. ilkokulda sözlüye kalkmış çocuk gibi oluyorum. karşımdaki anlıyor belki, ama ben daha ikna edici, daha kararlı, daha anlaşılır anlatmak istiyorum. karşımdaki desin ki "vay be kitap gibi anlattı".
bunu nasıl sağlarım? heyecanlanıyor muyum, beceremem diye korkuyor muyum bilmiyorum. anladınız siz işte. kursa, eğitime falan mı gitmem lazım? ankara'da bildiğiniz var mı?
bunu nasıl sağlarım? heyecanlanıyor muyum, beceremem diye korkuyor muyum bilmiyorum. anladınız siz işte. kursa, eğitime falan mı gitmem lazım? ankara'da bildiğiniz var mı?
şu ürün: cgi.ebay.com
nasıldır iyi midir? fotoğraf makinemi (canon powershot a610) bunun içine koyup su altında fotoğraf çekebilir miyim? yoksa iki kullanımdan sonra gevşeyip su falan sızdırır mı? güvenle alınır ve kullanılır mı?
nasıldır iyi midir? fotoğraf makinemi (canon powershot a610) bunun içine koyup su altında fotoğraf çekebilir miyim? yoksa iki kullanımdan sonra gevşeyip su falan sızdırır mı? güvenle alınır ve kullanılır mı?
duyurulara cevap yazarken, kimlere "siz" diye hitap ediyorsunuz, kimlere "sen" diye hitap ediyorsunuz? kriteriniz nedir?
evet, yemin edip de tutmayınca ne oluyor? dünya üzerinde yemin edip de yeminini tutmayınca yeminde ettiği şey başına gelen, çarpılan falan var mı?
yani "anamı eşşekler sitsin ki" diye yemin edip yalan olduğu meydana çıkınca anasını eşşek siten var mı? veya benzerleri yani. allah beni kahretsin falan diyip de yapmayınca kahrolan falan.
çok merak ediyom lan, bu yeminin bütün olayı manevi rahatlama/rahatsızlık mı, yoksa fiilen bir şey oluyor mu? yoksa öte tarafta mı sorarlar hesabını? yani eşşekler öte tarafta mı kovalıyor?
yani "anamı eşşekler sitsin ki" diye yemin edip yalan olduğu meydana çıkınca anasını eşşek siten var mı? veya benzerleri yani. allah beni kahretsin falan diyip de yapmayınca kahrolan falan.
çok merak ediyom lan, bu yeminin bütün olayı manevi rahatlama/rahatsızlık mı, yoksa fiilen bir şey oluyor mu? yoksa öte tarafta mı sorarlar hesabını? yani eşşekler öte tarafta mı kovalıyor?
elimde bazı görüntü dosyaları var. mkv formatında.
- kalite kaybı yaşatmadan
- orasına burasına logo koymadan
- mümkün olduğunca hızlı
avi yapmak istiyorum. daha doğrusu avi demeyelim de ziyade divx veya xvid falan yapmak istiyorum. bunları dvd'ye yazıp dvd player cihazda oynatıcam, alet mkv desteklemiyor ama her türlü divx xvid falan destekliyor (mp4 hariç, firmware güncellemesi yapınca mp4 desteği uçtu)
- kalite kaybı yaşatmadan
- orasına burasına logo koymadan
- mümkün olduğunca hızlı
avi yapmak istiyorum. daha doğrusu avi demeyelim de ziyade divx veya xvid falan yapmak istiyorum. bunları dvd'ye yazıp dvd player cihazda oynatıcam, alet mkv desteklemiyor ama her türlü divx xvid falan destekliyor (mp4 hariç, firmware güncellemesi yapınca mp4 desteği uçtu)
sol ayak baş parmağımın tırnağının altından yeni tırnak gelmiş, eski tırnak da düştü düşecek, ufacık bir ete tutunuyor. bir yere falan çarpmadım eminim. niye böyle oldu? her yere de takılıyor. tutup çeksem gelecek gibi ama denedim gelmiyor. düşse de kurtulsam. nasıl düşürülür bu?
dün osman'ın eski bölümüydü, aşk ve ceza yoktu, bugün de sülüman yok. nooluyor lan?
edit: evet sülüman varmış. g.tümle bakmışım demek ki :)
edit: evet sülüman varmış. g.tümle bakmışım demek ki :)
orası burası ellenmemiş, değiştirilmemiş orijinal, microsoft'un sattığı şekliyle windows xp arıyorum. indirilebilir ve cd'ye yazılıp kurulabilir, cd'den boot edilebilir şeklinde istiyorum. yani bildiğin satılan normal windows xp arıyorum.
dışarıya kapalı değil, zira warez kaçak korsan crack falan aramıyorum. lisansım var, medya yok. bilgisayarla gelen xp cd'si de yok. kurup kendi lisansımla kullanacağım.
dışarıya kapalı değil, zira warez kaçak korsan crack falan aramıyorum. lisansım var, medya yok. bilgisayarla gelen xp cd'si de yok. kurup kendi lisansımla kullanacağım.