Bugün lens muayenesinde doktor lensi taktı bir ay bunu kullanacakmışım fakat numaraları farklı demişti o sırada fark etmemiştim eve gelince fark ettim sol lens daha kötü görüyor daha bulanık sağ ise net görüyor bu durumun sebebi sizce sol lensin tam oturmamış olması olabilir mi şimdi akşama kadar çıkarmak istemiyorum tekrar takamazsam diye. Eğer sol lens biraz daha düşük numaraysa bir ay boyunca bunu da takıyor olmam göze zarar verir mi?
Sizin de size çok saçma ve mantıksız ve eğri gelen ancak neden hayatın bir parçası olduğunu anlayamadığınız, bu yüzden de bir simülasyonun içinde olduğumuza dair birer kanıt olduğunu düşündüğünüz şeyler varsa yazın, biraz beyin fırtınası yapalım gece gece.
1) Benim en büyük varsayım erkeklerin kadınların dar kalçasına ve göğüslerine odaklanması saçmalığıdır. Evrimsel gerekçeleri bir yana, resmen bizleri programlayan herif erkeklere böyle bir işlev vermiş gibi bir şey, belki de sahiden sırf pçlik olsun diye iki arkadaşın geyik malzemesine kurban gitmişizdir biz programlanırken. Yani günün birinde uzaylılar gizlice aramıza sızsa ve erkeklerin kadınların dışkı ve oturma görevi gören kalça kısmına böylesi bir trans hale geçmiş şekilde odaklamdığını görse kesinlikle çok mantıksız ve ilginç bulurdu. Aynısı kadın göğsü için de geçerli ancak şöyle bir düşündüm de insan dişisinin göğüs kısmı diğer hayvan dişilerin göğüs kısmından çok çok farklı ve cidden göze sanatsal seksi gelecek kadar güzel. Dişi inek de memeli, dişi insan da. İkisi de hayvan ve çok uzaktan da olsa akraba. Ama meme farkları çok fazla. Demek ki bizi kodlayan elemanlar ya sahiden dişi insan memesi güzel ve seksi olduğu için kodlamış ya da tamamen çirkin ya da sıradan olsa da erkek insana dişi insan memesinin "güzel ve hoş" olduğunu düşünmesini sağlayan bir fonksiyon girmiş. Yani eğer isteselerdi insan dışkısının çok hoş kokulu ve güzel tadı olan bir besin olduğu fonksiyonunu girerlerdi ve biz afiyetle dışkı yer, dışkı yemeyen (vegan gibi) insanlara hayret ederdik. Öyleyse neden büyük bir keyifle yediğimiz birçok şeyin "özünde" iğrenç olmaması düşünülemez? Tavuk eti belki de fare eti gibidir, ancak biz fare eti hiç yenemedik yine de "bir şey" Bize fare etinin iğrenç olduğunu söylüyor sanki??
2)Diğer bir husus ise uzayın ve evrenin akıl almaz büyüklüğüne karşı hiçbir canlı izine rastlanmaması.
3)Genetiksel hatalar, bozukluklar. Tıpkı bir programın bugu gibi değil mi? Normal şartlarda olmaması gerekiyor ama oluyor, bu da realiteyi arttırıyor. 2 başlı doğan hayvanlar mesela, bug değil de nedir? Bilimsel açıklama ve "Evrim" olgusunun da temelinde kodların yatabileceği ve hiç olmamış şeylerin olmuş gibi gösterilebileceği eğer manyak bir programcımız varsa gayet olasıdır.
4)Benim ve birçok kişinin bu simülasyon dünyası ihtimalini düşünmesi. Aslında ben simülasyon dünyasına inanmıyorum, gece gündüz düşünmüyorum da, ancak bazen - tıpkı bu gece olduğu gibi - olma ihtimali aklıma geliyor, Matrix gibi filmler sadece bir araç bu düşüncede. Matrix diue bir film yokken de insanlar dünyanın bir simülasyon olabileceğini farklı kavramlarla düşünüyorlardı kuvvetle muhtemel.
Eğer ben bunları düşünüyorsam, demek ki arada sırada birileri varlıklarının bilininde olmamızı istiyor, olabilir. İnanmıyor olmam olmayacaklarını anlamına gelmiyor.
Peki ya sahiden simülasyon ürünüysek, öncelikle bizi kodlayan varlıklar bizim gibi görünüşlere mi sahiptirler yoksa daha farklı mı? Onların içinde bulunduğu gezegen ve evren ve doğa kanunları bizimkilerden çok mu farklıdır, mesela onların evreninde bambaşka ana renkler, üç gözlü kediler, konuşan köpekler olabilir mi? Yine kendim cevaplıyorum, olamaz. Çünkü zihin sadede gördüğü, duyduğu, bildiği şeylerin taklidini çıkarabilir. Evrende olmayan fantastik bir şey düşünün, mesela Uçan Spagetti Canavarı. "Uçmak" kuşlardan ve kanatlı canlılardan gördüğümüz şey, "Spagetti" hepimizin bildiği makarna, "Canavar" saldırgan ve ölümcül yaratıklara verilen genel kavram. Bu bağlamda bizim tek yaptığımız bu üçünü birleştirmek ve buna da kibirli bir şekilde "evrende olmayan fantastik bir şey hayal ettim yaşasın!" demek olmuyor mu? Öyleyse bizi programlayanların görünüşü de evreni de bize oldukça benziyor olmalıdır.
5)Zaman kavramı ve zamanın bazen çok hızlı bazen çok yavaş geçmesi, genel olarak oldukça hızlı geçmesi ancak özel olarak göreceli bir hıza sahip olması. 2008 Avrupa kupası, Türkiyenin Hırvatistan dönüşü daha dün gibiydi bana göre, ancak üzerinden koca 9 yıl geçmiş. Fakat aynı zamanda 2013 Gezi olaylarının üzerinden sanki bir ömür geçmiş gibi algılıyor zihnim. Yaşam sırasında kavranan şeyler arasında böyle zamansal değişim algılamaların olmasını salt beyin yorgunluğu, hafıza bilmem neyi diye açıklayıp kestirip atmak da bir seçenek: peki ya sahiden simülasyon yüzünden kaynaklanan bir şeyse?
6) Konuşmak ve okumayı öğrenmek. Çok ayrıntıya girmeyeceğim ama şu kelimeleri yazarak "düşünce" denilen kavramı otomatiğe bağlamış şekilde aktarıyor olmak, bana çok ilginç geliyor. Bir takım sesler ve bu sesler üzerinden katrilyonlarca insan düşünceleri... Düşünce, beyin, elektriksel sinyaller, sesin kulağa ulaşması, kulak yoluyla beyne bu ses dalgasının iletilmesi ve beyinde bu sinyallerinin bir düzen içinde toparlanıp yorumlanması ve bilince iletilmesi, bizim de bilinçli şekilde algılamamız. Tüm bunlar saliselik zaman içinde gerçekleşiyor. Çok klişe bir örnek olacak ancak belki de kırmızı diye bir renk yok, kırmızı kodu diye bir kod var simülasyonda... Ne var ki bu aşırı şüpheciliğin kayda değer faydalı bir yanı yok, tadında bırakıp sonraki uyarılmaya bırakmak en iyisi.
1) Benim en büyük varsayım erkeklerin kadınların dar kalçasına ve göğüslerine odaklanması saçmalığıdır. Evrimsel gerekçeleri bir yana, resmen bizleri programlayan herif erkeklere böyle bir işlev vermiş gibi bir şey, belki de sahiden sırf pçlik olsun diye iki arkadaşın geyik malzemesine kurban gitmişizdir biz programlanırken. Yani günün birinde uzaylılar gizlice aramıza sızsa ve erkeklerin kadınların dışkı ve oturma görevi gören kalça kısmına böylesi bir trans hale geçmiş şekilde odaklamdığını görse kesinlikle çok mantıksız ve ilginç bulurdu. Aynısı kadın göğsü için de geçerli ancak şöyle bir düşündüm de insan dişisinin göğüs kısmı diğer hayvan dişilerin göğüs kısmından çok çok farklı ve cidden göze sanatsal seksi gelecek kadar güzel. Dişi inek de memeli, dişi insan da. İkisi de hayvan ve çok uzaktan da olsa akraba. Ama meme farkları çok fazla. Demek ki bizi kodlayan elemanlar ya sahiden dişi insan memesi güzel ve seksi olduğu için kodlamış ya da tamamen çirkin ya da sıradan olsa da erkek insana dişi insan memesinin "güzel ve hoş" olduğunu düşünmesini sağlayan bir fonksiyon girmiş. Yani eğer isteselerdi insan dışkısının çok hoş kokulu ve güzel tadı olan bir besin olduğu fonksiyonunu girerlerdi ve biz afiyetle dışkı yer, dışkı yemeyen (vegan gibi) insanlara hayret ederdik. Öyleyse neden büyük bir keyifle yediğimiz birçok şeyin "özünde" iğrenç olmaması düşünülemez? Tavuk eti belki de fare eti gibidir, ancak biz fare eti hiç yenemedik yine de "bir şey" Bize fare etinin iğrenç olduğunu söylüyor sanki??
2)Diğer bir husus ise uzayın ve evrenin akıl almaz büyüklüğüne karşı hiçbir canlı izine rastlanmaması.
3)Genetiksel hatalar, bozukluklar. Tıpkı bir programın bugu gibi değil mi? Normal şartlarda olmaması gerekiyor ama oluyor, bu da realiteyi arttırıyor. 2 başlı doğan hayvanlar mesela, bug değil de nedir? Bilimsel açıklama ve "Evrim" olgusunun da temelinde kodların yatabileceği ve hiç olmamış şeylerin olmuş gibi gösterilebileceği eğer manyak bir programcımız varsa gayet olasıdır.
4)Benim ve birçok kişinin bu simülasyon dünyası ihtimalini düşünmesi. Aslında ben simülasyon dünyasına inanmıyorum, gece gündüz düşünmüyorum da, ancak bazen - tıpkı bu gece olduğu gibi - olma ihtimali aklıma geliyor, Matrix gibi filmler sadece bir araç bu düşüncede. Matrix diue bir film yokken de insanlar dünyanın bir simülasyon olabileceğini farklı kavramlarla düşünüyorlardı kuvvetle muhtemel.
Eğer ben bunları düşünüyorsam, demek ki arada sırada birileri varlıklarının bilininde olmamızı istiyor, olabilir. İnanmıyor olmam olmayacaklarını anlamına gelmiyor.
Peki ya sahiden simülasyon ürünüysek, öncelikle bizi kodlayan varlıklar bizim gibi görünüşlere mi sahiptirler yoksa daha farklı mı? Onların içinde bulunduğu gezegen ve evren ve doğa kanunları bizimkilerden çok mu farklıdır, mesela onların evreninde bambaşka ana renkler, üç gözlü kediler, konuşan köpekler olabilir mi? Yine kendim cevaplıyorum, olamaz. Çünkü zihin sadede gördüğü, duyduğu, bildiği şeylerin taklidini çıkarabilir. Evrende olmayan fantastik bir şey düşünün, mesela Uçan Spagetti Canavarı. "Uçmak" kuşlardan ve kanatlı canlılardan gördüğümüz şey, "Spagetti" hepimizin bildiği makarna, "Canavar" saldırgan ve ölümcül yaratıklara verilen genel kavram. Bu bağlamda bizim tek yaptığımız bu üçünü birleştirmek ve buna da kibirli bir şekilde "evrende olmayan fantastik bir şey hayal ettim yaşasın!" demek olmuyor mu? Öyleyse bizi programlayanların görünüşü de evreni de bize oldukça benziyor olmalıdır.
5)Zaman kavramı ve zamanın bazen çok hızlı bazen çok yavaş geçmesi, genel olarak oldukça hızlı geçmesi ancak özel olarak göreceli bir hıza sahip olması. 2008 Avrupa kupası, Türkiyenin Hırvatistan dönüşü daha dün gibiydi bana göre, ancak üzerinden koca 9 yıl geçmiş. Fakat aynı zamanda 2013 Gezi olaylarının üzerinden sanki bir ömür geçmiş gibi algılıyor zihnim. Yaşam sırasında kavranan şeyler arasında böyle zamansal değişim algılamaların olmasını salt beyin yorgunluğu, hafıza bilmem neyi diye açıklayıp kestirip atmak da bir seçenek: peki ya sahiden simülasyon yüzünden kaynaklanan bir şeyse?
6) Konuşmak ve okumayı öğrenmek. Çok ayrıntıya girmeyeceğim ama şu kelimeleri yazarak "düşünce" denilen kavramı otomatiğe bağlamış şekilde aktarıyor olmak, bana çok ilginç geliyor. Bir takım sesler ve bu sesler üzerinden katrilyonlarca insan düşünceleri... Düşünce, beyin, elektriksel sinyaller, sesin kulağa ulaşması, kulak yoluyla beyne bu ses dalgasının iletilmesi ve beyinde bu sinyallerinin bir düzen içinde toparlanıp yorumlanması ve bilince iletilmesi, bizim de bilinçli şekilde algılamamız. Tüm bunlar saliselik zaman içinde gerçekleşiyor. Çok klişe bir örnek olacak ancak belki de kırmızı diye bir renk yok, kırmızı kodu diye bir kod var simülasyonda... Ne var ki bu aşırı şüpheciliğin kayda değer faydalı bir yanı yok, tadında bırakıp sonraki uyarılmaya bırakmak en iyisi.
Geçen hafta sennheiser mx 375 aldım piyasası 80 90 lira olan bir kulaklık ve boşa gitti. Kulağımdan çıkmasını bırak, kulağıma hiç girmedi bile. Kulağımı ağrıtmaktan başka bir işe yaramadı. 2 tür kulakiçi kulaklık türü var sanırım bu şunun gibiydi images.hepsiburada.net
Benim aradığım ise hem ucu kulağa rahat giren lastikli kanaliçi kulaklıkiçi modellerinden hem de kulağıma tecavüz etmeyecek, rahat hissettirecek, ağrıtmayacak, düşmeyecek, sesi bas ve tizi çok temiz olarak iletecek bir kulaklık. Şuan beş param yok ancak biriktirmeye başlayacağım, yeter ki çok sağlam ve uzun süre gitsin mümkünse 200 lira civarı bir kulaklık olması daha iyi olur ancak çok tavsiye ettiğiniz bir kulaklık varsa biraz daha bekleyebilirim biriktirmek için.
Benim aradığım ise hem ucu kulağa rahat giren lastikli kanaliçi kulaklıkiçi modellerinden hem de kulağıma tecavüz etmeyecek, rahat hissettirecek, ağrıtmayacak, düşmeyecek, sesi bas ve tizi çok temiz olarak iletecek bir kulaklık. Şuan beş param yok ancak biriktirmeye başlayacağım, yeter ki çok sağlam ve uzun süre gitsin mümkünse 200 lira civarı bir kulaklık olması daha iyi olur ancak çok tavsiye ettiğiniz bir kulaklık varsa biraz daha bekleyebilirim biriktirmek için.
Üniversiteye daha yeni başlayacağım gerçi ancak bölüme ve okumaya çalışmaya olan ilgim gereği kendimi bu bölümde geliştirip üniversitede öğretim görevlisi olarak işe başlayıp adım adım yükselebileceğimi düşünüyorum, yani eğer hedef koyarsam bu hedef üzerinde yürüyebilirim.
Ancak kısmi sosyalfobi ve topluluk önünde konuşamama, kötü diksiyona sahip olma gibi özelliklerim var. Bu yüzden zaten masabaşı devlet memurluğu istiyorum, eylem /pratik insanı olmaktan ziyade fikir/teori insanı olduğumu düşünüyorum içe dönük.
Bu bağlamda üniversitede kalmak bana göre değildir kesin değil mi? Yani asıl merak ettiğim, üniversitede akademisyen olunca illa topluluk önünde konuşma, derslere girmek mi gerekiyor, başka yolu yok mu kendi aleminde akademisyenlik?
Ancak kısmi sosyalfobi ve topluluk önünde konuşamama, kötü diksiyona sahip olma gibi özelliklerim var. Bu yüzden zaten masabaşı devlet memurluğu istiyorum, eylem /pratik insanı olmaktan ziyade fikir/teori insanı olduğumu düşünüyorum içe dönük.
Bu bağlamda üniversitede kalmak bana göre değildir kesin değil mi? Yani asıl merak ettiğim, üniversitede akademisyen olunca illa topluluk önünde konuşma, derslere girmek mi gerekiyor, başka yolu yok mu kendi aleminde akademisyenlik?
Önümüzdeki ay ingilizce hazırlık sınıfına başlayacağım, gramer bilgim sıfıra yakın. Hem kendi başıma çalışıp bir şeyler öğrenebileceğim hem hazırlık senesine yardımcı olacak hem de başlangıç düzeyine uygun, türkçe anlatımlı bir ingilizce gramer kitabı arıyorum. Piyasada en çok şu resimdeki kitap öneriliyor, sizce bunu almalı mıyım yoksa başlangıç düzeyine ağır mı kaçar?
Bugün sabah sensheir mx 375 kulaklık geldi ve şöyle bir şey shop.4audio.rs
Kulağıma hiçbir türlü oturmadı hatta girmedi bile, müzik dinleyemedim hiçbir şekilde girmedi. Yanında verdikleri bir çift süngerin ise ortaları yırtıldı takarken, ancak ona rağmen sanki süngeri takınca kulağa oturuyor gibi oluyor.
Fakat ben şöyle bir şey istiyorum i.ytimg.com www.staticsound.net
bu kulaklık yapısına lastik takmak mümkün mü? Eğer mümkün değilse ne yapacağım çöp mü oldu şimdi? Sünger ya da lastik için ses kalitesini koruması adına illa aynı markadan almak şart mı yoksa cadde üstündeki telefonculardan da temin edilebilir mi rastgele bir lastik ya da sünger?
Kulağıma hiçbir türlü oturmadı hatta girmedi bile, müzik dinleyemedim hiçbir şekilde girmedi. Yanında verdikleri bir çift süngerin ise ortaları yırtıldı takarken, ancak ona rağmen sanki süngeri takınca kulağa oturuyor gibi oluyor.
Fakat ben şöyle bir şey istiyorum i.ytimg.com www.staticsound.net
bu kulaklık yapısına lastik takmak mümkün mü? Eğer mümkün değilse ne yapacağım çöp mü oldu şimdi? Sünger ya da lastik için ses kalitesini koruması adına illa aynı markadan almak şart mı yoksa cadde üstündeki telefonculardan da temin edilebilir mi rastgele bir lastik ya da sünger?
Bugün sol gözü takamasam da sağ gözü nihayet 2.5 saat uğraştıktan sonra takabildim tam 3 gündür uğraşıyordum neredeyse pes edip bırakıyordum. Merak ettiğim ise bu lens takma olayı hep böyle ızdıraplı mı geçecek? Göz refleksi zamanla alışır mı yani teknik olarak böyle bir şey var mı gözün zamanla alışması, göz kırpma olayının lens takarken zorluk çıkarmaması? Bana o kadar ütopya gibi geliyor ki 10 saniyede takıp çıkarmak, gerçekten böyle bir şey olabilir ya? :D
Arkadaşlar günlerdir kafayı yemek üzereyim ben ne lanetli ne şanssız biriymişim gözüm 4.5 numara bozuk olduğu yetmezmiş gibi lens bile takamıyorum ve gözlükten de nefret ediyorum, lens takmayı çok istiyorum ama yaklaşamadım bile daha sadece sağ gözüme denedim bunun sol gözü de var çıkarması da var.
Psikolojim çökmek üzere sırf lens takamadım diue bunalıma girmek üzereyim yemin ederim midem bulanmay başladı moral olarak çöktüm. İlk defa lens takmaya karar verdim, özele durum yetmediği için devletten sadece lens numara reçetesi yazdılar gönderdiler, lensi aldım günlük kullan at 30 lu, tam 8 tanesi şimdiden çöpe gitti.
Benim ekstra olarak göz kırpma refleksim var hem de daha çocukluğu kadar dayanıyor. Normalde göz kırpmada herhangi bir sorun yok ama bir cisim yaklaşır yaklaşmaz açıkta kalamıyor, hatta göz doktoru gözüme ışıkla bakarken gözü alaca açık tutamadım sen kullanamazsın böyle ama ısrar ettiğin için yazıyorum dedi.
Bakın yıllardır 4-5 numara miyopla çıplak gözle geziyorum, intihar etmeyi gözlük kullanmaya yeğlerim dışarıda o derece bir kompleks yani. Lens takmaktan başka şansım yok 25 yaşına kadar yani 4 sene daha. Ama olmuyor yaklaşır yaklaşamaz gözüm kapanıyor kirpikler engelliyor aşağıya çekilerek. Gözü iyice açıp sağ orta parmağımla aşağıya sol orta parmağımla yukarıyı tutuyorum sağ işaret parmakla lensi yaklaştırıp sağ gözümü iyice açıyor ve olabildiğince sola bakıyorum göz bebeği imkansız olduğu için göz akına temas ettirmek için, olmuyor olmuyor olmuyor.
Çocuklukta 1 2 yaşındayken şerefsiz akrabalar eğlenerek gözümü bozmuşlar yani gözüme doğru hızlıca ellerini getirip vuruyor gibi yapmışlar, göz kırpmalarımdan zevk aldıkları için, bu da zamanla böyle bir şeye yol açmış sanıeım dünyanın en lens kullanması imkansız yaratığıyım şansıma küfür ediyorum eğer göz doktorlarının (devlet) yapabileceği bir şey yoksa sanırım sırf lens için psikoloğa görüneceğim, intihar etmek değil de hayattan kopmak yaşarken ruhen intihar etmek üzereyim sırf lens takamadım diye. Beyoğlu kuledibi göz hastanesi ya da okmeydanı ssk bakar mı bu olaya yoksa sen kullanamazsın deyip başından mı sağarlar?
Aslında gözü tıpkı otomatik portakaldaki gibi açıkta tutacak bir alet lazım bana ya da gözü açıkta tutmama yarayacak bir damla gibi bir şey varsa o da olur lütfen tavsiye verin şunu takmak istiyorum artık
Psikolojim çökmek üzere sırf lens takamadım diue bunalıma girmek üzereyim yemin ederim midem bulanmay başladı moral olarak çöktüm. İlk defa lens takmaya karar verdim, özele durum yetmediği için devletten sadece lens numara reçetesi yazdılar gönderdiler, lensi aldım günlük kullan at 30 lu, tam 8 tanesi şimdiden çöpe gitti.
Benim ekstra olarak göz kırpma refleksim var hem de daha çocukluğu kadar dayanıyor. Normalde göz kırpmada herhangi bir sorun yok ama bir cisim yaklaşır yaklaşmaz açıkta kalamıyor, hatta göz doktoru gözüme ışıkla bakarken gözü alaca açık tutamadım sen kullanamazsın böyle ama ısrar ettiğin için yazıyorum dedi.
Bakın yıllardır 4-5 numara miyopla çıplak gözle geziyorum, intihar etmeyi gözlük kullanmaya yeğlerim dışarıda o derece bir kompleks yani. Lens takmaktan başka şansım yok 25 yaşına kadar yani 4 sene daha. Ama olmuyor yaklaşır yaklaşamaz gözüm kapanıyor kirpikler engelliyor aşağıya çekilerek. Gözü iyice açıp sağ orta parmağımla aşağıya sol orta parmağımla yukarıyı tutuyorum sağ işaret parmakla lensi yaklaştırıp sağ gözümü iyice açıyor ve olabildiğince sola bakıyorum göz bebeği imkansız olduğu için göz akına temas ettirmek için, olmuyor olmuyor olmuyor.
Çocuklukta 1 2 yaşındayken şerefsiz akrabalar eğlenerek gözümü bozmuşlar yani gözüme doğru hızlıca ellerini getirip vuruyor gibi yapmışlar, göz kırpmalarımdan zevk aldıkları için, bu da zamanla böyle bir şeye yol açmış sanıeım dünyanın en lens kullanması imkansız yaratığıyım şansıma küfür ediyorum eğer göz doktorlarının (devlet) yapabileceği bir şey yoksa sanırım sırf lens için psikoloğa görüneceğim, intihar etmek değil de hayattan kopmak yaşarken ruhen intihar etmek üzereyim sırf lens takamadım diye. Beyoğlu kuledibi göz hastanesi ya da okmeydanı ssk bakar mı bu olaya yoksa sen kullanamazsın deyip başından mı sağarlar?
Aslında gözü tıpkı otomatik portakaldaki gibi açıkta tutacak bir alet lazım bana ya da gözü açıkta tutmama yarayacak bir damla gibi bir şey varsa o da olur lütfen tavsiye verin şunu takmak istiyorum artık
Yüzüm orta derece yağlı ve oldukça fazla sivilce kırmızı leke var özellikle burun bölgesinde, bu durumda sizce daha önce hiç denemediğim kükürtlü sabun mu kullansam sabah akşam yoksa yeşil olanı değil ama akneler için üretilmiş beyaz sebamed sabun mu şundan?
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com
5 numaranın üstünde miyop olduğum ve gözlük sevmediğim için günlük lens takmayı düşünüyorum yarın doktora gidip lens reçetesi aldığım gibi optik mağazaya gideceğim en yakını atasun optik. Haftalık ya da uzun süreli lensler daha tehlikeli yani bakımı daha zor olduğunu duyduğum için günlük kullan at lens almayı düşünüyorum zaten sadece dışarıda ihtiyacım olacak. Fakat lens piyasasına hiç hakim değilim, Johnson Johnson markasının Acuvue Oasys markası ön plana çıkıyor sanırım, bunu mu almalıyım yoksa tavsiyeniz var mı?
Ne gramer ne sözcük bilgim var ikisi de ortaokul bir düzeyinde yıllarca hiç ingilizceyls aram olmadı ama bu yıl olacak ingilizce hazırlık sayesinde bol vaktim olacak ingilizce çalışmaya. Benim merak ettiğim şimdi ingilizce altyazılı dizi izlesem zararı ya da faydası olur mu? Kelime ya da gramer öğrenmek adına değil, listeningi geliştirmek adına istiyorum ama hiçbir şey anlamayacağım diziden, zira dediğim gibi hiçbir şey bilmiyorum çok az temel cümleler dışında. Yani durdurup sözlüğe bakacak olursam 20 dakikalık dizi 20 saatte biter neredeyse her kelimesine bakmak zorunda kalacağım için.
Ama bebekler de kelimelerin anlamını bilmeden kelimeleri duya duya öğrenmiyor mu zamanla? O halde hiç bilmesem bile neden ing altyazılı diziyle beginner biri olarak başlamak faydasız olsun? Ayrıca Duolingo gibi ingilizce uygulamalarıyla da pratik yapacağım ama kitap kalem işini ekime bırakıyorum okulun açılmasına.
Ama bebekler de kelimelerin anlamını bilmeden kelimeleri duya duya öğrenmiyor mu zamanla? O halde hiç bilmesem bile neden ing altyazılı diziyle beginner biri olarak başlamak faydasız olsun? Ayrıca Duolingo gibi ingilizce uygulamalarıyla da pratik yapacağım ama kitap kalem işini ekime bırakıyorum okulun açılmasına.
Öncelikle durumdan bahsedeyim ilk. Okuyacağım bölüm yüzde 30 ingilizce olacağı için zorunlu hazırlık var. Seviyem ise sanırım a1. Sanırım diyorum çünkü şu ana kadar ingilizceyle o kadar ilgisizdim ki. İnanın ne ortaokulda ne lisede sıfır sıfır sıfır, hiç ingilizce dersi dinlemedim, asla ingilizce çalışmadım. 40-45 kişilik sınıfta onca ders dururken haftada 2 saat beni kafamı vurup yatmama sebep verdi, şimdi it gibi pişmanım ama iş işten geçti artık.
Yani sıfıra yakn gramer ve İlköğretim 5.sınıf düzeyinde kelime bilgim var. Şimdiki nesil ilkokul 2 de 3 de ingilizce görüyor ama, biz 4.sınıfta başlamıştık ve ben 5.sınıf seviyesindeyim. Am/is/are cümlesi bile kuramam.
İşte bu yüzden bu hazırlık senesinde günah çıkarmak istiyorum. Ne de olsa haftada 25-30 saat sadece ingilizce dersi göreceğiz. İlgilenecek başka bir ders, başka bir dersin ödevi ya da sınavı olmayacak, sadece ingilizce! Bu müthiş bir şey.
Ve ingilizce hazırlığı geçmek değil, İngilizceyi öğrenmek istiyorum bu 1 yıl içinde. Hiç değilse kendimi açık program haline getirip 4 yıl bölüm okurken bu hazırlık sınıfının verdiği sağlam ingilizce temelini geliştirdikçe geliştirmek istiyorum. Dili kolayca öğrenecek zeka kapasitem yok, dil yatkınlığım yok ama istek ve hevesim var, okul başladığında azim ve hırsa dönüşecek bir süreç başlayabilir. 1 yıl içinde altyazısız film, dizi izlemek istiyorum, hiç değilse ingilizce altyazılı ve anlayarak.
Bu süreç çerçevesinde sizce ne yapmalıyım? Hazırlıkta ingilizce öğrenilmiyor diyebilirsiniz hele çok iyi bir okul değilse, ama hiç önemli değil. Bir, sıfırdan büyüktür. Şimdiki ingilizce seviyem atıyorum %5 ise 1 yıl sonra bugün bunu %55'e getirmiş olmak bile olumlu bir şeydir bence. Fakat yine de dedikleri gibi ingilizce hazırlık hiç işe yaramıyor mu öğrenmek konusunda? Kendi çabalarımla ne yapabilirim evde internette? İngilizce altyazılı dizi izlemek ve Google play ingilizce pratik yaptıran uygulamaları kullanmak listemde var, bunlar dışında? Yani İngilizceyi öğrenirken siz neler yapmıştınız?
Hazırlık okuyacağım üniversite yüzde 90 ihtimalle İÜ olacak, ytü ve marmara da ihtimal dahilinde ama düşük ihtimalli yerler, biz İÜ hazırlık diyelim. İÜ nün Herkesin kötülediği bir hazırlık olması da motivasyonumu kırıyor. :/
Yani sıfıra yakn gramer ve İlköğretim 5.sınıf düzeyinde kelime bilgim var. Şimdiki nesil ilkokul 2 de 3 de ingilizce görüyor ama, biz 4.sınıfta başlamıştık ve ben 5.sınıf seviyesindeyim. Am/is/are cümlesi bile kuramam.
İşte bu yüzden bu hazırlık senesinde günah çıkarmak istiyorum. Ne de olsa haftada 25-30 saat sadece ingilizce dersi göreceğiz. İlgilenecek başka bir ders, başka bir dersin ödevi ya da sınavı olmayacak, sadece ingilizce! Bu müthiş bir şey.
Ve ingilizce hazırlığı geçmek değil, İngilizceyi öğrenmek istiyorum bu 1 yıl içinde. Hiç değilse kendimi açık program haline getirip 4 yıl bölüm okurken bu hazırlık sınıfının verdiği sağlam ingilizce temelini geliştirdikçe geliştirmek istiyorum. Dili kolayca öğrenecek zeka kapasitem yok, dil yatkınlığım yok ama istek ve hevesim var, okul başladığında azim ve hırsa dönüşecek bir süreç başlayabilir. 1 yıl içinde altyazısız film, dizi izlemek istiyorum, hiç değilse ingilizce altyazılı ve anlayarak.
Bu süreç çerçevesinde sizce ne yapmalıyım? Hazırlıkta ingilizce öğrenilmiyor diyebilirsiniz hele çok iyi bir okul değilse, ama hiç önemli değil. Bir, sıfırdan büyüktür. Şimdiki ingilizce seviyem atıyorum %5 ise 1 yıl sonra bugün bunu %55'e getirmiş olmak bile olumlu bir şeydir bence. Fakat yine de dedikleri gibi ingilizce hazırlık hiç işe yaramıyor mu öğrenmek konusunda? Kendi çabalarımla ne yapabilirim evde internette? İngilizce altyazılı dizi izlemek ve Google play ingilizce pratik yaptıran uygulamaları kullanmak listemde var, bunlar dışında? Yani İngilizceyi öğrenirken siz neler yapmıştınız?
Hazırlık okuyacağım üniversite yüzde 90 ihtimalle İÜ olacak, ytü ve marmara da ihtimal dahilinde ama düşük ihtimalli yerler, biz İÜ hazırlık diyelim. İÜ nün Herkesin kötülediği bir hazırlık olması da motivasyonumu kırıyor. :/
Bugün bir İspanyol filmi izlerken bu meselesinin hukuki boyutunu merak ettim.
Şimdi diyelim ki baba ve üvey ya da öz genç kızı evde tek başınalar. Genç kız mutfakta bir şeyler yaparken babası geliyor ve genç kıza cinsel saldırıda bulunuyor, onunla zorla ilişkiye girmek istiyor. Mutfak olduğu için de genç kızın bıçağa ulaşması zor olmuyor, onu bıçakla tehdit ediyor yaklaşma diye. Babası aldırmıyor nasılsa bir şey yapamaz diye ve kızın üstüne gelmeye devam ediyor, o anda baba kızına saldırırken kızı kendini bıçakla koruyor ve bıçak babasını kalbinden yaralıyor, babası ölüyor. Böyle bir durum karşısında,
1) Kızın hiçbir suçu olmamasına rağmen hapis yatması olası mıdır?
2) Hiçbir şahit olmamasından dolayı kızın yalan söylemediğine nasıl emin olunabilir?
Şimdi diyelim ki baba ve üvey ya da öz genç kızı evde tek başınalar. Genç kız mutfakta bir şeyler yaparken babası geliyor ve genç kıza cinsel saldırıda bulunuyor, onunla zorla ilişkiye girmek istiyor. Mutfak olduğu için de genç kızın bıçağa ulaşması zor olmuyor, onu bıçakla tehdit ediyor yaklaşma diye. Babası aldırmıyor nasılsa bir şey yapamaz diye ve kızın üstüne gelmeye devam ediyor, o anda baba kızına saldırırken kızı kendini bıçakla koruyor ve bıçak babasını kalbinden yaralıyor, babası ölüyor. Böyle bir durum karşısında,
1) Kızın hiçbir suçu olmamasına rağmen hapis yatması olası mıdır?
2) Hiçbir şahit olmamasından dolayı kızın yalan söylemediğine nasıl emin olunabilir?
Liseden mezun olduktan sonra 2 yıl geçerliymiş ama 20 yaşına kadarmış deniyor, 20 yaşına gireli 6-7 ay oldu ama o zamandan beri hastaneyle işim olmadığı için dikkat etmemiştim. Bugün ciddi bir sağlık sorunu yüzünden devlet hastanesine gittim geçen hafta randevu almıştım. Ancak muayene ücreti 45 TL istediler sağlık sigortam filan bitmiş. Para olmadığı için yanımda geri dönmek zorunda kaldım. Şimdi üniversiteye bir aksilik olmazsa ağustosta yazılacağım tercih sonuçlarından sonra. Daha annemin üzerine kayıtlıydım SSK, şimdi üniversiteye gidene kadar devlet hastanesine muayene ücreti ödemeden tedavi olamayacak mıyım?
Şu an zor ama TS de bir ihtimal o sıralamaya girme şansım var, fakat işsiz kalmak ya da öğretmen olmak istemiyorum? Öğretmenlik asosyal bünyeme ters bir kere, Edebiyat okuyunca öğretmenliği/prof dışında da işsiz kalmama ihtimalim var mı? Boğaziçi olsa bile ne fark eder GSÜ İletişim için de aynısı geçerli sanırım, üniversiteler çok güzel ama bölümlerin geleceği yok?
Peki Boun edebiyat kazanmak için çalışmama değer mi? İş olanağı nasıldır, benim dediklerimin aksine daha geniş iş olanağı hatta devlette memurluk mümkün mü? Edebiyata ilgim var ama Türk dili ve edebiyatını İngilizce işlemek sıkıntı olabilir bir de Osmanlıca meselesi var ki hiç sevmem.
Peki Boun edebiyat kazanmak için çalışmama değer mi? İş olanağı nasıldır, benim dediklerimin aksine daha geniş iş olanağı hatta devlette memurluk mümkün mü? Edebiyata ilgim var ama Türk dili ve edebiyatını İngilizce işlemek sıkıntı olabilir bir de Osmanlıca meselesi var ki hiç sevmem.
Lise mezunu olup üniversite sınavına, Lys ye hazırlanmaktayım, kafamı dağıtmak için hazır 1 TL iken birkaç tanesine gideyim dedim, fakat asıl merak ettiğim şey öğrenci biletinin bana uyup uymaması? Öğrenci deseniz değilim, öğrenci değil deseniz o da değilim tam bir araf. Mezun olmam nedeniyle öğrencilerden bile daha az gelire sahibim haliyle, şimdi öğrenci bileti alsam bir sorun çıkar mı? Girişte öğrenci kimliği istiyorlarmış herhalde üniversite kimliği bu, benim İETT öğrenci kimliğim var, ki hâlâ İETT öğrenci usulü ücretlendirme yapmakta, şimdi sadece bu İETT öğrenci kartımı göstersem de olur mu?
Diğer bir deyişle Ygs Lys süreci kadar tempo mu gerektirir? Ve dahası 2 bölüm birden okuyayım derken yoğunluk yüzünden 2 bölümden de verim alamama ihtimali yüksek midir? Üniversite olarak İÜ ya da Marmara.
Günde 30 dakika sesli kitap okumanın konuşma akıcılığı bakımından faydası var mıdır, yoksa birilerinin de dediği gibi boğaz ağrısı ve baş dönmesine yol açan tehlikeli bir şey mi sonuçta 20-30 dakika Aralıksız konuşma söz konusu?
Diksiyona çok katkısı olmaz sanırım? O yüzden onun yanında bir de Google playden diksiyon adlı uygulamayı indirdim diksiyon antrenmanlarının olduğu. Olmadı günde 20 dakika kitap 10 dakika diksiyon alıştırmalarını okurum. Sizce 5-6 ayda her gün 30 dakika sesli okuma çalışma yapmanın faydası olur mu belirgin derecede??
Diksiyona çok katkısı olmaz sanırım? O yüzden onun yanında bir de Google playden diksiyon adlı uygulamayı indirdim diksiyon antrenmanlarının olduğu. Olmadı günde 20 dakika kitap 10 dakika diksiyon alıştırmalarını okurum. Sizce 5-6 ayda her gün 30 dakika sesli okuma çalışma yapmanın faydası olur mu belirgin derecede??
Millet bunu önlemek için kırk takla atıyor, kitaplarının tozlarını filan alıyor ama bana nedense eskimiş, sararmış kitaplar daha hoş geliyor. Hele o kokusu yok mu eski kaşar misali, bambaşka bir şey. Geçen sahaftan 1962 basımı ince bir kitap aldım Voltaire'in hayatını anlatan, kokusu filan çok hoş da, acaba bitlenme, pirelenme riski var mıdır, mesela yatakta gönül rahatlığıyla okunur mu? Eskimiş kitapların insan sağlığına risk teşkil eden herhangi bir unsuru var mıdır?