kafayı yicem, çıkaramadım bir türlü. gazzetta dello sport'un fransız olanı. en büyüklerinden. ibrahimoviç'in yediği yemeğe kadar yazıyolardı. neresiydi orası?
tarafların ikisinin de "savcı tanıdığı" yok. kaş göz patlamış ama kırılan bir yer yok. suç aleti olarak kafa-yumruk-tekme kullanılmış sadece. tarafların sicilleri temiz, kavgayla gürültüyle işi olmayan çocuklar.
böyle bir durumda, nefis bir dayak şöleninin ardından kafası gözü patlayan taraf diğerine dava açarsa ne ceza alınır? herhangi bir kavga için "hmmm kavga neden çıktı?? hmmm, nasıl vurdu??" diye detaylı sorgulama oluyor mu? tut ki oldu, hasarsız atlatan "tipini sevmedim dövdüm" dedi, her türlü haksız yani. hapis cezası mı olur, para cezası mı olur, "lan oğlum bunlarla uğraştırmayın bizi, öpüşün barışın" deyip salarlar mı?
böyle bir durumda, nefis bir dayak şöleninin ardından kafası gözü patlayan taraf diğerine dava açarsa ne ceza alınır? herhangi bir kavga için "hmmm kavga neden çıktı?? hmmm, nasıl vurdu??" diye detaylı sorgulama oluyor mu? tut ki oldu, hasarsız atlatan "tipini sevmedim dövdüm" dedi, her türlü haksız yani. hapis cezası mı olur, para cezası mı olur, "lan oğlum bunlarla uğraştırmayın bizi, öpüşün barışın" deyip salarlar mı?
doktora gidene kadar çok meraklanırım şimdi. röntgende sağ bileğimde çatlak olduğunu söylemişti doktor. burda her şey tabii diyor. sorun yok mu yani? ayak bilekliği verdi ama 2 haftada gevşedi bile o, yine ağrımaya başladı. çatlak varsa niye her şey normal, çatlak yoksa niye ağrıyor?
şöyle bir şey,
i.imgur.com
bir de tabii cd var içinde ayağımın içinin olduğu. nasıl atabileceğimi bilmiyorum, takınca bilgisayarı bas bas bağırtıyor ama bakarım diyen olursa göndermeyi deneyebilirim onu da. teşekkürler şimdiden.
şöyle bir şey,
i.imgur.com

bir de tabii cd var içinde ayağımın içinin olduğu. nasıl atabileceğimi bilmiyorum, takınca bilgisayarı bas bas bağırtıyor ama bakarım diyen olursa göndermeyi deneyebilirim onu da. teşekkürler şimdiden.
kaliteli bilgisayarları, nezih ortamı, tercihen dota'si olan ve uzun saatler açık kalan bir yer önerebilir misiniz? bilgisayarımı servise vereceğim için 1-2 hafta süreyle, saçmasapan saatlerde hem iş hem de keyif için gideceğim. bildiğim kadarıyla 24 saat açık tutulamıyor bu işletmeler ama sabahın 6'sında gitmem icap edebilir yerine göre. veya geceden.
var mı öyle bir yer? en geç kaça kadar açık oluyor bunlar, en erken kaçta açıyorlar?
var mı öyle bir yer? en geç kaça kadar açık oluyor bunlar, en erken kaçta açıyorlar?
2 gün önce süt aldım. karton kutu bildiğimiz. hiç açılmadı. dün kaseye döktüm, baktım sütlaç gibi bir şey oldu topaklar var. tadına baktım, sütün tadında gariplik yok ve o topaklar da çok soğuk. ağzıma geldiği an eriyorlar zaten. "buz bu" dedim gömdüm.
bu sabah içeyim dedim, baktım daha da fena donmuş, katır kutur ediyor artık içi. donmamış kısmını döktüm, onu da içtim. hala sağlamım.
soru şu: buzdolabında kapalı duran süd nasıl oluyor da donuyor? dolabın ısı ayarının olduğunu dahi zannetmiyorum, ki içerdeki diğer hiçbir şeyde bu tarz bir acayipliğe rastlamadık, hepsi "buzdolabında olması gerektiği gibi" durmaya devam ediyor.
aslında hafiften bir karın ağrısı yok değil ha.
bu sabah içeyim dedim, baktım daha da fena donmuş, katır kutur ediyor artık içi. donmamış kısmını döktüm, onu da içtim. hala sağlamım.
soru şu: buzdolabında kapalı duran süd nasıl oluyor da donuyor? dolabın ısı ayarının olduğunu dahi zannetmiyorum, ki içerdeki diğer hiçbir şeyde bu tarz bir acayipliğe rastlamadık, hepsi "buzdolabında olması gerektiği gibi" durmaya devam ediyor.
aslında hafiften bir karın ağrısı yok değil ha.
"amaç"tan kastım, ne zaman yiyorsunuz yani? kahvaltılık mı, sırf tadını sevdiğiniz için öylesine mi? nesquik'tir nesfittir cheerios mudur nedir o tarz sütle yenen kıtırlı her şeyi gevrek kabul ediyoruz.
geçen yıl bi ara kahvaltı etmeye üşendiğim için nesquik almıştım. bırakın tok tutmayı daha çok acıktırıyordu. geçen gördüm markette, heves edip aldım, bu sefer sırf tadı güzel diye yiyorum, yine aynı şey. yemekten kalkıp bunu yesem karnım acıkıyo.
evet elin gavuru tabii ki pazarlamak için "kolay kahvaltı" diyecek, çok besleyici diyecek ama bunun bir sınırı olması gerekmez mi? nesi besleyici, doyurucu bunun? ben kendimi çıkıp "seksi" diye pazarlasam insanlar dava açmaz mı, "neyin seksi" demez mi?
ciddi ciddi mısır gevreği tüketip karnı doyan birisi var mı? yararını zararını sağlık kısmını bir kenara bırakıyorum, evden çıkmadan önce mısır gevreği yiyip öğlene kadar karnı ağrımadan, acıkmadan durabilen bi insan var mı?
geçen yıl bi ara kahvaltı etmeye üşendiğim için nesquik almıştım. bırakın tok tutmayı daha çok acıktırıyordu. geçen gördüm markette, heves edip aldım, bu sefer sırf tadı güzel diye yiyorum, yine aynı şey. yemekten kalkıp bunu yesem karnım acıkıyo.
evet elin gavuru tabii ki pazarlamak için "kolay kahvaltı" diyecek, çok besleyici diyecek ama bunun bir sınırı olması gerekmez mi? nesi besleyici, doyurucu bunun? ben kendimi çıkıp "seksi" diye pazarlasam insanlar dava açmaz mı, "neyin seksi" demez mi?
ciddi ciddi mısır gevreği tüketip karnı doyan birisi var mı? yararını zararını sağlık kısmını bir kenara bırakıyorum, evden çıkmadan önce mısır gevreği yiyip öğlene kadar karnı ağrımadan, acıkmadan durabilen bi insan var mı?
- insanların birbirinden nefret etmediği, kız/erkek arkadaşlar hakkında dedikodular yapmadığı, apartman veya toplum huzurunu kaçıracak davranışlarda bulunulmadığı sürece birbirini rahatsız etmediği,
- şehrin göbeğinde olmasa dahi taksim, çapa, kadıköy, beşiktaş gibi yerlere 1 veya 2 vasıtayla maksimum 1 saatlik mesafede bulunan,
- gece sokakta yürürken diğer bölgelere nispeten daha az tedirgin olunan, insana kendini kafeste ve boktan hissettirmeyen bir bölgede,
- mümkünse sadece 1 ev arkadaşıyla, mutfağı ve banyosu yeni/temiz, boyası sıvası dökülmemiş, pimapenleri neyin olan bir daire istiyorum.
bakmam gereken semtler hangileridir? bu semtlerde, bahsettiğim şekilde eli yüzü düzgün, 2+1 evlerin kiraları ne durumdadır?
***
normalde internet üzerinden harçlık sayılabilecek bir miktar karşılığında çalışıyorum ama eğer böyle bir yerde yaşamama yetecekse, patronla konuşup ofise geçmeyi düşünüyorum.
daha önce beylikdüzü'ndeydim ama 1+1'di ve iki kişi haliyle sıkıntılı oluyordu bir odanın kapısı olmadığı için. ayrıca fazla küçüktü ev.
help plz. plan program, hesap kitap ypamam lazım.
- şehrin göbeğinde olmasa dahi taksim, çapa, kadıköy, beşiktaş gibi yerlere 1 veya 2 vasıtayla maksimum 1 saatlik mesafede bulunan,
- gece sokakta yürürken diğer bölgelere nispeten daha az tedirgin olunan, insana kendini kafeste ve boktan hissettirmeyen bir bölgede,
- mümkünse sadece 1 ev arkadaşıyla, mutfağı ve banyosu yeni/temiz, boyası sıvası dökülmemiş, pimapenleri neyin olan bir daire istiyorum.
bakmam gereken semtler hangileridir? bu semtlerde, bahsettiğim şekilde eli yüzü düzgün, 2+1 evlerin kiraları ne durumdadır?
***
normalde internet üzerinden harçlık sayılabilecek bir miktar karşılığında çalışıyorum ama eğer böyle bir yerde yaşamama yetecekse, patronla konuşup ofise geçmeyi düşünüyorum.
daha önce beylikdüzü'ndeydim ama 1+1'di ve iki kişi haliyle sıkıntılı oluyordu bir odanın kapısı olmadığı için. ayrıca fazla küçüktü ev.
help plz. plan program, hesap kitap ypamam lazım.
ben bunu hep kafama göre kullanıyorum. şöyle düşündüm ama emin olamadım, doğrusu bu mudur?
have you ever been in istanbul? = istanbul'da bulunmuşluğun, kalmışlığın, oraları görmüşlüğün var mı?
have you ever been to istanbul? = hayatında hiç istanbul'a gittin mi?
***
gerçi yine pek farkı yok gibi sanki. nasıldı bu?
have you ever been in istanbul? = istanbul'da bulunmuşluğun, kalmışlığın, oraları görmüşlüğün var mı?
have you ever been to istanbul? = hayatında hiç istanbul'a gittin mi?
***
gerçi yine pek farkı yok gibi sanki. nasıldı bu?
çok uzun ya da çok kısa olabilir ve sorudan ziyade bir iç dökme bu. yine duyuruda bahsedeceğim yazma ihtiyacımı karşılamama yardımcı olacak basit bir yazı sadece. ister okuyup geçin, ister okumadan geçin, ister sevin ister öldürün.
beni iyi kötü tanıyan birisi, anlatmayı çok sevdiğimi bilir. çok basit bir şeyi bile detay vererek, her yönüyle anlatmayı severim. her şeyi geçiştiririm ama mesele yazmak olunca bazen öyle kaptırıyorum ki, konudan sapıyorum.
benim 2-3 hafta öncesine kadar tanıdığım, daha doğrusu tanıdığımı zannettiğim bir kadın vardı. kendimi sorgulayışlarımı, tüm gözlemlerimi, ona karşı hissettiklerimi (yaşça benden bayağı büyüktü ama aşık gibi bi şeydim) ona yazıyordum. yani nasıl desem... hepimizin kaygıları vardır. birbirimizden bir şeyler saklarız. çoğunlukla kendimize bile itiraf edemediğimiz pek çok şey vardır. veya, bir şey görürüz ama onu inceleme ihtiyacı hissetmeyiz, "he" deyip geçeriz.
bu kadın benim için deneme tahtası gibi bir şeydi. sokağa çıkar, ona yazardım. içerdim, ona yazardım. müzik dinler, ona yazardım. yazdıklarım "ona" değildi, ama ona aitti. her gün muhabbetini yaptığımız klasik günümüz problemlerinden tutun da, kendimle alakalı en derin sorgulayışlara, kafayı yemelere kadar, hepsini "ona yazıyorum" motivasyonuyla yapmıştım.
aramızda iletişim yoktu aslında. ben yazıyordum, o okuyordu. buydu mevzu. daha sonra sanırım erkek arkadaşı benden rahatsız olduğu için (bu durumu en başından beri biliyordu, ne oldu da sonradan yan çizdi bilmiyorum) herhalde, tamamen koptu film. yani zaten aramızda iletişim yoktu evet ama artık hiçbir şekilde ilgilenmiyordu da.
böyle olunca bıraktım. ona bu kadar aşkla yazmamın en önemli sebebi, ona karşı hissettiklerimdi. haliyle, şimdi word'ü açıp, "hmm. bugün çok garip bir insan gördüm. kesin çok mutsuzdu. ayrıca ben de sanırım çok salağım." yazmak istemiyorum. o okumayacak. başkası da okumayacak. zaten herhangi birinin okumasını istiyor değilim. o yüzden blog mlog açmak istemiyorum, blog açıp ona yazdıklarımı aktarırsam tımarhaneye kapatırlar.
içimde engellenemez bir yardırma isteği var. ben klasik romanları severim, öyle sado-mazoymuş, efendime söyliyim yeraltı edebiyatıymış, bunlarla pek haşır neşir olmuşuğum yoktur 3-5 eser haricinde. kısmetse bi 20 sene sonra kendim efsane olucam, pescadorizm diycekler akımın adına da.
kafayı yicem. bi şarkı dinliyorum mesela. bi şeyler çıkıyor ordan. yani nasıl desem, duvardan geçiyosun ya mesela, şarkıyı dinlerken başka boyuta geçiyorum. işte orda ne var ne yok, onu anlatmak istiyorum.
ama ben ona anlatmak istiyorum. o artık yok. çok sevdiğim başka bir insan var, ona anlatıyorum ama öyle değil ki o. yazık hem, çok manyak bi görüntü oluşuyo yani böyle yapınca.
kendi istediğimi, kafamdakini yazamadığım için deli dana gibi duyuruda dolaşıyorum. yok. olmuyor. oturuyorum, üç satır yazıyorum. devamı gelmiyor. yazamıyorum çünkü. beyin sanki "kardeş okunmuyorsa çalışmam ben boşuna, benden bu kadar :))" deyip bırakıyor. dediğim gibi, bu şeyler "aa ne kadar güzel" denilecek, paldır küldür sağda solda paylaşılacak şeyler değil. rahatsız hissederim.
çok sıkıldım. kolay bulunmuyor böyle şeyler. bi de böyle saçmasapan şeylerden dolayı kaybedince insan varoluşbuddy'sini ekstra üzülüyor. bunu böyle şuraya bi yere sıkıştırmış olayım. dediğim gibi içim daraldığı için yazdım bunu. gidip anama babama mı anlatıcam, tabii size anlatıcam. anama anlatsam "oğlum seni cinselleştiriyo mu o kız??" diyecek.
zahmet edip buraya kadar okuduysanız gerçekten çok teşekkür ederim, büyük insansınız. ooo vallahi bi rahatlama geldi şimdi.
beni iyi kötü tanıyan birisi, anlatmayı çok sevdiğimi bilir. çok basit bir şeyi bile detay vererek, her yönüyle anlatmayı severim. her şeyi geçiştiririm ama mesele yazmak olunca bazen öyle kaptırıyorum ki, konudan sapıyorum.
benim 2-3 hafta öncesine kadar tanıdığım, daha doğrusu tanıdığımı zannettiğim bir kadın vardı. kendimi sorgulayışlarımı, tüm gözlemlerimi, ona karşı hissettiklerimi (yaşça benden bayağı büyüktü ama aşık gibi bi şeydim) ona yazıyordum. yani nasıl desem... hepimizin kaygıları vardır. birbirimizden bir şeyler saklarız. çoğunlukla kendimize bile itiraf edemediğimiz pek çok şey vardır. veya, bir şey görürüz ama onu inceleme ihtiyacı hissetmeyiz, "he" deyip geçeriz.
bu kadın benim için deneme tahtası gibi bir şeydi. sokağa çıkar, ona yazardım. içerdim, ona yazardım. müzik dinler, ona yazardım. yazdıklarım "ona" değildi, ama ona aitti. her gün muhabbetini yaptığımız klasik günümüz problemlerinden tutun da, kendimle alakalı en derin sorgulayışlara, kafayı yemelere kadar, hepsini "ona yazıyorum" motivasyonuyla yapmıştım.
aramızda iletişim yoktu aslında. ben yazıyordum, o okuyordu. buydu mevzu. daha sonra sanırım erkek arkadaşı benden rahatsız olduğu için (bu durumu en başından beri biliyordu, ne oldu da sonradan yan çizdi bilmiyorum) herhalde, tamamen koptu film. yani zaten aramızda iletişim yoktu evet ama artık hiçbir şekilde ilgilenmiyordu da.
böyle olunca bıraktım. ona bu kadar aşkla yazmamın en önemli sebebi, ona karşı hissettiklerimdi. haliyle, şimdi word'ü açıp, "hmm. bugün çok garip bir insan gördüm. kesin çok mutsuzdu. ayrıca ben de sanırım çok salağım." yazmak istemiyorum. o okumayacak. başkası da okumayacak. zaten herhangi birinin okumasını istiyor değilim. o yüzden blog mlog açmak istemiyorum, blog açıp ona yazdıklarımı aktarırsam tımarhaneye kapatırlar.
içimde engellenemez bir yardırma isteği var. ben klasik romanları severim, öyle sado-mazoymuş, efendime söyliyim yeraltı edebiyatıymış, bunlarla pek haşır neşir olmuşuğum yoktur 3-5 eser haricinde. kısmetse bi 20 sene sonra kendim efsane olucam, pescadorizm diycekler akımın adına da.
kafayı yicem. bi şarkı dinliyorum mesela. bi şeyler çıkıyor ordan. yani nasıl desem, duvardan geçiyosun ya mesela, şarkıyı dinlerken başka boyuta geçiyorum. işte orda ne var ne yok, onu anlatmak istiyorum.
ama ben ona anlatmak istiyorum. o artık yok. çok sevdiğim başka bir insan var, ona anlatıyorum ama öyle değil ki o. yazık hem, çok manyak bi görüntü oluşuyo yani böyle yapınca.
kendi istediğimi, kafamdakini yazamadığım için deli dana gibi duyuruda dolaşıyorum. yok. olmuyor. oturuyorum, üç satır yazıyorum. devamı gelmiyor. yazamıyorum çünkü. beyin sanki "kardeş okunmuyorsa çalışmam ben boşuna, benden bu kadar :))" deyip bırakıyor. dediğim gibi, bu şeyler "aa ne kadar güzel" denilecek, paldır küldür sağda solda paylaşılacak şeyler değil. rahatsız hissederim.
çok sıkıldım. kolay bulunmuyor böyle şeyler. bi de böyle saçmasapan şeylerden dolayı kaybedince insan varoluşbuddy'sini ekstra üzülüyor. bunu böyle şuraya bi yere sıkıştırmış olayım. dediğim gibi içim daraldığı için yazdım bunu. gidip anama babama mı anlatıcam, tabii size anlatıcam. anama anlatsam "oğlum seni cinselleştiriyo mu o kız??" diyecek.
zahmet edip buraya kadar okuduysanız gerçekten çok teşekkür ederim, büyük insansınız. ooo vallahi bi rahatlama geldi şimdi.
"üzülme be kardsm sana doktor mu yok..." diyeceksiniz fakat emin olamadım. şöyle ki, doktor röntgen ve MR istemişti. röntgeni aynı gün çektirdim, kadın "doktor bilgisayardan görecek sonuçları" dedi. çıktım, gerçekten görüyordu. ama MR'ı ileri bir tarihe verdiler. onun sonuçlarını da 14'ünde alacağım ama bizim doktor en erken 30'una randevu veriyor. devlet hastanesi.
ben MR'ı başka doktora göstersem olur mu? röntgen sonuçlarımı o doktor görebilir mi, ona göre bir şey diyebilir mi? yoksa illa bu doktora mı ulaşmam lazım?
sonuç göstermek için randevu almaya gerek yok diye biliyorum ama "sonuç göstericem" diyerek randevu saatimden 1 saat geç girmeme neden olan insanlardan hiç hazzetmediğim için, ben yine randevu alıp efendi gibi gitmek niyetindeyim.
son olarak, gölcük gibi küçük bir yerde MR randevuları 1 ay sonrasına verilirken, haseki'de nasıl 2 gün sonraya alabildim ben? nasıl bu kadar büyük bir fark olabiliyor ki?
ben MR'ı başka doktora göstersem olur mu? röntgen sonuçlarımı o doktor görebilir mi, ona göre bir şey diyebilir mi? yoksa illa bu doktora mı ulaşmam lazım?
sonuç göstermek için randevu almaya gerek yok diye biliyorum ama "sonuç göstericem" diyerek randevu saatimden 1 saat geç girmeme neden olan insanlardan hiç hazzetmediğim için, ben yine randevu alıp efendi gibi gitmek niyetindeyim.
son olarak, gölcük gibi küçük bir yerde MR randevuları 1 ay sonrasına verilirken, haseki'de nasıl 2 gün sonraya alabildim ben? nasıl bu kadar büyük bir fark olabiliyor ki?
veya kitabın yazılış öyküsü var mı ayrı olarak? o zamanlarda bir insanın, kitaptaki lavuk gibi yaşaması nasıl mümkün olabiliyor ki? tamamen kurcama mı? eğer öyleyse, adam o hissi nasıl verebilmiş? istediğin kadar müthiş gözlemci ol, yaşamadığın ama gerçek olan bir hissi öyle kaliteli veremezsin ki?
yıllar önce okumuş ve bayılmıştım ben buna ama o zaman haftanın en az 5 günü sokağa çıkan bir insandım. 2 senedir, elimde mail adresi olmadığı için gonçarov'a "GEL LAN OBLOMOV NASIL YAZILIYOMUŞ GÖSTERİYİM" diye mektuplar yazdığım için deli gibi hissediyorum.
çok merak ediyorum, romanla ilgili ayrıca bir hikaye, bilgi varsa okumak isterim. ingilizce ya da türkçe olabilir. kendim aradım ama işe yarar bir şey bulamadım.
klasik tribi de atayım,
(bkz: yazar burada beni anlatmış)
yıllar önce okumuş ve bayılmıştım ben buna ama o zaman haftanın en az 5 günü sokağa çıkan bir insandım. 2 senedir, elimde mail adresi olmadığı için gonçarov'a "GEL LAN OBLOMOV NASIL YAZILIYOMUŞ GÖSTERİYİM" diye mektuplar yazdığım için deli gibi hissediyorum.
çok merak ediyorum, romanla ilgili ayrıca bir hikaye, bilgi varsa okumak isterim. ingilizce ya da türkçe olabilir. kendim aradım ama işe yarar bir şey bulamadım.
klasik tribi de atayım,
(bkz: yazar burada beni anlatmış)
bu windows 8.1'in allah bin çeşit belasını versin ya.
hiçbir şey yoktu başta. sonra saçmasapan donmaya, 2 saatte tepki vermeye falan başladı. win 8.1'deki aşırı disk kullanımıyla ilgili bir sürü şey okudum. cidden sebep buydu, hiçbir şey çalışmasa bile eşek gibi disk kullanımı vardı.
aradım taradım, ne yap diyorlarsa yaptım. skydrive'ı sktir ettim, kayıt defterine bi şeyler yaptım, aklıma gelmeyen bissürü şey...
yok. oyuna giriyorum, çıktıktan sonra 5 dakika falan kendine gelemiyor alet. ısınma sorunu yok. virüs neyin yok. şu aptal disk kullanımı problemi olmadığı zamanlarda, disk normal çalıştığında cayır cayır performans alıyorum.
kafayı yemek üzereyim. hard diskin bozuk olduğunu zannetmiyorum çünkü bu neredeyse tüm win 8.1'lerde görülen bir sorunmuş. bozulması için bir sebep de yok zaten.
ne olabilir bu? daha ne yapayım ben? ne yapayım yani hiçbir şeyi çalıştırmayayım mı, anasını skim böyle işletim sisteminin, becerebilsem linux minux kullanıcam yeter aq
hiçbir şey yoktu başta. sonra saçmasapan donmaya, 2 saatte tepki vermeye falan başladı. win 8.1'deki aşırı disk kullanımıyla ilgili bir sürü şey okudum. cidden sebep buydu, hiçbir şey çalışmasa bile eşek gibi disk kullanımı vardı.
aradım taradım, ne yap diyorlarsa yaptım. skydrive'ı sktir ettim, kayıt defterine bi şeyler yaptım, aklıma gelmeyen bissürü şey...
yok. oyuna giriyorum, çıktıktan sonra 5 dakika falan kendine gelemiyor alet. ısınma sorunu yok. virüs neyin yok. şu aptal disk kullanımı problemi olmadığı zamanlarda, disk normal çalıştığında cayır cayır performans alıyorum.
kafayı yemek üzereyim. hard diskin bozuk olduğunu zannetmiyorum çünkü bu neredeyse tüm win 8.1'lerde görülen bir sorunmuş. bozulması için bir sebep de yok zaten.
ne olabilir bu? daha ne yapayım ben? ne yapayım yani hiçbir şeyi çalıştırmayayım mı, anasını skim böyle işletim sisteminin, becerebilsem linux minux kullanıcam yeter aq
[eski duyurunun üzerinden 4 gün geçti, imha ettim]
şöyle bi şeydi, kendim kaydettim sesimi, dın dın dın hızlanıyo falan, elektronikli bi şeydi,
vocaroo.com
şöyle bi şeydi, kendim kaydettim sesimi, dın dın dın hızlanıyo falan, elektronikli bi şeydi,
vocaroo.com
beynim durdu, emin olamadım bir türlü. diyelim ki bir kupona MBS'si 3 olan bir maç ekledim. diğer iki maçın MBS'si 4. bu durumda kuponu 4 maça tamamlamam gerekir mi, yoksa 3 maç yeterli mi?
MBS 1 olan maçlarda iki maç falan kombine edebiliyoruz. MBS'si 3 olan maç eklediğimizde de 3 maç yeterli olur mu o halde? nasıl işliyor bu, "MBS'si 3 olan maç varsa 3 maç yeterlidir" şeklinde mi, yoksa "MBS'si 4 olan maç varsa 4 maç gerekir" mi?
son olarak, ben aynı soruyu niye üç kez sordum?
MBS 1 olan maçlarda iki maç falan kombine edebiliyoruz. MBS'si 3 olan maç eklediğimizde de 3 maç yeterli olur mu o halde? nasıl işliyor bu, "MBS'si 3 olan maç varsa 3 maç yeterlidir" şeklinde mi, yoksa "MBS'si 4 olan maç varsa 4 maç gerekir" mi?
son olarak, ben aynı soruyu niye üç kez sordum?
roy'u oynayan chris o'dowd bildiğim kadarıyla irlandalı. ben çok bilmem ingiliz aksanı irlanda aksanı... en çok dikkatimi çeken şey herifin u'ları bastırarak o olarak okumasıydı. much'ı moç, just'ı cost diye telaffuz ediyodu falan.
üçüncü sezondan itibaren daha bi "ingiliz"leşti sanki bunun aksanı, o kadar keskin değil telaffuzlar. buna dikkat eden bi ben miyim? ya da sizce öyle bi şey yok mu götümden mi uydurdum?
bu adamın ingiltere'ye bu diziyle geldiğini sanmıyorum. ne oldu ki buna, dizi çekimleri sırasında aksanı mı değişti herifin, londra'ya mı ayak uydurdu naptı? yoksa "çok irlandalısın keşke ölsen" deyip bilerek mi yaptırttılar adama?
bu arada ben henüz bitirmedim, 2-3 bölüm kaldı, bununla ilgili spoiler'lık bir şey varsa (hiç zannetmiyorum gerçi) söylemeyin lütfen :p
üçüncü sezondan itibaren daha bi "ingiliz"leşti sanki bunun aksanı, o kadar keskin değil telaffuzlar. buna dikkat eden bi ben miyim? ya da sizce öyle bi şey yok mu götümden mi uydurdum?
bu adamın ingiltere'ye bu diziyle geldiğini sanmıyorum. ne oldu ki buna, dizi çekimleri sırasında aksanı mı değişti herifin, londra'ya mı ayak uydurdu naptı? yoksa "çok irlandalısın keşke ölsen" deyip bilerek mi yaptırttılar adama?
bu arada ben henüz bitirmedim, 2-3 bölüm kaldı, bununla ilgili spoiler'lık bir şey varsa (hiç zannetmiyorum gerçi) söylemeyin lütfen :p
bugün çok yoğun bir şekilde hissettim bunu, artık kişilik bozukluğu olduğuna falan inanmaya başlayacağım.
normalde son derece takıntılı, asosyal ve aynı zamanda sanırım sosyal fobisi olan bir insanım. kalabalık bir caddede olmak bile çoğunlukla gerer beni. karşıdan karşıya geçerken, önünden geçtiğim arabadakilerin bana baktığını düşünüp ürperirim. bazen, sadece "insanlar var" diye bir işi yapmaktan vazgeçtiğim olmuştur.
çocukken sessiz sakin, çekingen, korkak bir heriftim dışardan. ama dahil olduğum ortamlarda çenem durmazdı, öğretmenim çok kızardı mesela. yine de yapı olarak sakin, uysal, mal bi tiptim hep. topluluk önünde konuşamam, lisede bin rica minnet, kurayla çekildiğim bir programdan çıkmıştım.
fakat şöyle bir şey var, sokağa çıkıp bir şeyler yapmam gerektiğinde rahatsız edici derecede özgüven patlaması yaşıyorum eğer kendimi iyi hissediyorsam, hani mesela iyi giyinmişsem, işlerim yolunda gitmişse.
10 tane insanın önünde başkalarıyla tartışabiliyorum, karşıdan karşıya geçerken "arabadakiler bakıyor" demek şöyle dursun, sesli bir şekilde elimi de sallayarak teşekkür falan ediyorum yol verdiği için. tramvayda birini görüyorum mesela nereye gideceğini bilemiyor, yanaşıp soruyorum yardımcı olabilir miyim diye.
şu sıfatla geziyorum sokakta,
encrypted-tbn1.gstatic.com
***
"dışarı çıkmıyosun, çıksan açılırsın" demeyin. böyle açılacaksam hiç açılmayayım lütfen. iğrenç görünüyor dışardan, gerizekalı gibi hissediyorum. HAHAHA BAKIN LAN, NASIL SOSYAL OLDUM AQ der gibi bakıyorum insanların suratlarına.
nasıl dengeleyebilirim bunu? aynı evdeki diğer insanlarla iletişim kurmaktan bile çekinen birisi olarak, yarım saat sokakta kalınca hiç tanımadığı insanlarla sohbet etmeye başlayan bir tipe dönüşmek rahatsız hissettiriyor.
normalde son derece takıntılı, asosyal ve aynı zamanda sanırım sosyal fobisi olan bir insanım. kalabalık bir caddede olmak bile çoğunlukla gerer beni. karşıdan karşıya geçerken, önünden geçtiğim arabadakilerin bana baktığını düşünüp ürperirim. bazen, sadece "insanlar var" diye bir işi yapmaktan vazgeçtiğim olmuştur.
çocukken sessiz sakin, çekingen, korkak bir heriftim dışardan. ama dahil olduğum ortamlarda çenem durmazdı, öğretmenim çok kızardı mesela. yine de yapı olarak sakin, uysal, mal bi tiptim hep. topluluk önünde konuşamam, lisede bin rica minnet, kurayla çekildiğim bir programdan çıkmıştım.
fakat şöyle bir şey var, sokağa çıkıp bir şeyler yapmam gerektiğinde rahatsız edici derecede özgüven patlaması yaşıyorum eğer kendimi iyi hissediyorsam, hani mesela iyi giyinmişsem, işlerim yolunda gitmişse.
10 tane insanın önünde başkalarıyla tartışabiliyorum, karşıdan karşıya geçerken "arabadakiler bakıyor" demek şöyle dursun, sesli bir şekilde elimi de sallayarak teşekkür falan ediyorum yol verdiği için. tramvayda birini görüyorum mesela nereye gideceğini bilemiyor, yanaşıp soruyorum yardımcı olabilir miyim diye.
şu sıfatla geziyorum sokakta,
encrypted-tbn1.gstatic.com
***
"dışarı çıkmıyosun, çıksan açılırsın" demeyin. böyle açılacaksam hiç açılmayayım lütfen. iğrenç görünüyor dışardan, gerizekalı gibi hissediyorum. HAHAHA BAKIN LAN, NASIL SOSYAL OLDUM AQ der gibi bakıyorum insanların suratlarına.
nasıl dengeleyebilirim bunu? aynı evdeki diğer insanlarla iletişim kurmaktan bile çekinen birisi olarak, yarım saat sokakta kalınca hiç tanımadığı insanlarla sohbet etmeye başlayan bir tipe dönüşmek rahatsız hissettiriyor.
belim ve ayağım için MR çekilmem gerekiyor. düne kadar MR'ın nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum, biraz araştırınca ürktüm. ben o kadar kapalı bir alanda duramam, dursam hareketsiz kalamam. bırakın 40 dakikayı 5 dakika bile olmaz, yok yani sikseler duramam, 1. dakikada açın lan diye bağırırım, hareket ederim, bozarım aleti.
doktor henüz şu "in aşağı bunu göster" kağıdını vermedi. diğer doktor MR tetkiki istedi, yarın sabah başka bir doktor verecek muhtemelen MR şeyini.
ben ona bu durumu izah edeyim mi? "bu adam gerizekalıdır" diye not düşse, açık havada çekseler falan olmuyo mu mesela? kafam dışarda kalsın? kollar dışarda kalsın? imkanı yok mu? bunu doktora mı söylemek lazım yoksa MR için inince, radyoloji sanırım, oraya mı?
ne bileyim bayıltsınlar? ben 40 dakika hareketsiz duramam. imkanı yok. millete rezil olmayı da, insanları boşuna uğraştırmayı da istemiyorum.
doktor henüz şu "in aşağı bunu göster" kağıdını vermedi. diğer doktor MR tetkiki istedi, yarın sabah başka bir doktor verecek muhtemelen MR şeyini.
ben ona bu durumu izah edeyim mi? "bu adam gerizekalıdır" diye not düşse, açık havada çekseler falan olmuyo mu mesela? kafam dışarda kalsın? kollar dışarda kalsın? imkanı yok mu? bunu doktora mı söylemek lazım yoksa MR için inince, radyoloji sanırım, oraya mı?
ne bileyim bayıltsınlar? ben 40 dakika hareketsiz duramam. imkanı yok. millete rezil olmayı da, insanları boşuna uğraştırmayı da istemiyorum.
hangi konular hakkında "bunun hakkında konuşabilirim, bayağı şey biliyorum" dersiniz? kendinizi küçük görmeyin, yani keman çalıyorsanız "e ama paganini varken benimki de müzisyenlik mi şimdi..." demeyin, "keman çalıyorum ben, kemanda iyiyim" deyin.
yaptığınız iş olabilir, ilgi alanınız olabilir... amatör ya da profesyonel anlamda fark etmez, bilgi sahibi olduğunuz, "şuna danışalım bunu" cümlesindeki "şu" olmanızı sağlayan alanlar neler?
yaptığınız iş olabilir, ilgi alanınız olabilir... amatör ya da profesyonel anlamda fark etmez, bilgi sahibi olduğunuz, "şuna danışalım bunu" cümlesindeki "şu" olmanızı sağlayan alanlar neler?
bugün aylık kaçamak günüm. tatlı yemek istiyorum. güzel bir yer buldum yemeksepeti'nde fakat baklavanın adedi 8 lira olarak görünüyor. ekstra açıklama yok.
bu, porsiyon fiyatıdır değil mi? öyleyse eğer, bir porsiyonda kaç baklava oluyor? eşek gibi para gömüp 2 baklava yemeyi istemiyorum, "azmış bu" deyip yarım kilo baklava almak da istemiyorum.
bir baklava 8 lira olamaz, değil mi?
bu, porsiyon fiyatıdır değil mi? öyleyse eğer, bir porsiyonda kaç baklava oluyor? eşek gibi para gömüp 2 baklava yemeyi istemiyorum, "azmış bu" deyip yarım kilo baklava almak da istemiyorum.
bir baklava 8 lira olamaz, değil mi?
ne zamana kadar satışta olur acaba? şöyle ki sıkışık olduğum için bunlara para vermek istemiyorum şu an, ama albümü tamamlamayı da çok istiyorum. önümüzdeki ayın ilk günlerinde bitirebilir, eksik çıkartmalar için takas işlerine girişebilirim ama o zamana muhabbet bitmiş olur diye korkuyorum.
eskiden yabıştırmış olanlar, koleksiyoncular hatırlar belki... ne zamana kadar sürüyor bu terane? 3 haziran'da mesela "elimde 120 tane fazla var, şunlar şunlar lazım" desem adam bulabilir miyim? "gardaş 10-15 günü kaldı onun, dünya kupası'na bir hafta kala çoktan bitmiş olur hikaye" derseniz eğer, böbreğim için teklifleri bekliyorum. bitiricem bunu.
eğer elinde fazla çıkartma olan varsa, onlara da talibim. beklemek istemiyorum koca ay. ulan fakirlik çok zor be.
eskiden yabıştırmış olanlar, koleksiyoncular hatırlar belki... ne zamana kadar sürüyor bu terane? 3 haziran'da mesela "elimde 120 tane fazla var, şunlar şunlar lazım" desem adam bulabilir miyim? "gardaş 10-15 günü kaldı onun, dünya kupası'na bir hafta kala çoktan bitmiş olur hikaye" derseniz eğer, böbreğim için teklifleri bekliyorum. bitiricem bunu.
eğer elinde fazla çıkartma olan varsa, onlara da talibim. beklemek istemiyorum koca ay. ulan fakirlik çok zor be.
geçtiğimiz ağustos gibi samsung ativ bilmem ne laptop almıştım, sanıyorum ki bu arkadaşın HDMI girişi vardır.
ben istiyorum ki bu bilgisayarı televizyona bağlayayım. football manager'ı televizyonda oynayayım, the international 4'ü televizyondan izleyeyim.
bunun için benim neye ihtiyacım var yürekten başka? HDMI kablosu mu? nerden alabilirim bunu, adı nedir?
(televizyona haziranda kavuşacağım için şu an eldeki kablolarla deneme yapma şansım yok maalesef. televizyon modeline göre değişiyorsa kablo onu da söyleyin lütfen, ona göre alayım boşuna masraf yapmayayım. gerçi zannetmiyorum öyle bi şey olduğunu, LG televizyon "ya cnm biz samsung kablosuyla çalışmayız yaa... girişimiz uyuyo ama olmaz yani istemiyoruz..." demiyodur herhalde.)
ben istiyorum ki bu bilgisayarı televizyona bağlayayım. football manager'ı televizyonda oynayayım, the international 4'ü televizyondan izleyeyim.
bunun için benim neye ihtiyacım var yürekten başka? HDMI kablosu mu? nerden alabilirim bunu, adı nedir?
(televizyona haziranda kavuşacağım için şu an eldeki kablolarla deneme yapma şansım yok maalesef. televizyon modeline göre değişiyorsa kablo onu da söyleyin lütfen, ona göre alayım boşuna masraf yapmayayım. gerçi zannetmiyorum öyle bi şey olduğunu, LG televizyon "ya cnm biz samsung kablosuyla çalışmayız yaa... girişimiz uyuyo ama olmaz yani istemiyoruz..." demiyodur herhalde.)
eskişehir avrupa ligi'ne katılıyor mu? kaçıncı turdan katılıyor eğer katılıyorsa?
eğer cimbom kaybederse, eskişehir'in katılacağı turda bir değişiklik oluyor mu? bizim şampiyonlar ligi zaten garanti, eskişehir her türlü avrupa'ya gidecek sanırım?
eğer cimbom kaybederse, eskişehir'in katılacağı turda bir değişiklik oluyor mu? bizim şampiyonlar ligi zaten garanti, eskişehir her türlü avrupa'ya gidecek sanırım?
katılırsanız memnun olurum, tez için falan değil sırf can sıkıntısı,
strawpoll.me
"mağaradayım ben" seçeneği herhangi bir sorumluluğu olmadığı, dışarıya hiç çıkmadığı ve kişisel bakımını da zerre iplemediği düşünülen ağır asosyaller için eklenmiştir, lütfen kötü amaçlarla kullanmayalım.
2 dakikalık bir "vücut su görsün" seansı da, yarım saatlik enikonu bir banyo da "duş" kabul edilmekte. bazen günde 2 kez, bazen 2 günde bir duş alıyorsanız "günde bir" seçeneği daha uygundur.
bunun dışında ekstra ekleyeceğiniz bir şey varsa buraya yazabilesiniz diye duyuru olarak değil de soru olarak açtım.
strawpoll.me
"mağaradayım ben" seçeneği herhangi bir sorumluluğu olmadığı, dışarıya hiç çıkmadığı ve kişisel bakımını da zerre iplemediği düşünülen ağır asosyaller için eklenmiştir, lütfen kötü amaçlarla kullanmayalım.
2 dakikalık bir "vücut su görsün" seansı da, yarım saatlik enikonu bir banyo da "duş" kabul edilmekte. bazen günde 2 kez, bazen 2 günde bir duş alıyorsanız "günde bir" seçeneği daha uygundur.
bunun dışında ekstra ekleyeceğiniz bir şey varsa buraya yazabilesiniz diye duyuru olarak değil de soru olarak açtım.
ben bir ara buna çok sinirlenmiş, tüm iletişim yollarını kapatmak için sözlükten mesaj için de engellemiştim. fakat ilgili kişi troll'lerde yok, ki troll'ler zaten sadece entrysini görmek istemediğimiz kişiler oluyor sanırım...
ben bu vatandaşın şu andan itibaren atacağı mesajları almak için nerden nasıl bir ayar çekmeliyim? yoksa mesaj engelleme diye bir şey yok da ben mi hayal kuruyorum? alala.
ben bu vatandaşın şu andan itibaren atacağı mesajları almak için nerden nasıl bir ayar çekmeliyim? yoksa mesaj engelleme diye bir şey yok da ben mi hayal kuruyorum? alala.
bir ay öncesine kadar, özellikle meşrubatlar nedeniyle korkunç miktarda şeker tüketiyordum. günde 2 litreye yakın kola-ice tea içiyor, beyaz ekmek yiyor, çaya kahveye 2 kaşık şeker atıyordum. gofreti çikolatayı yediğim zaman da yine normal değildim, tek başıma browni kutusunu bitirirdim. pasta yapılmıştır mesela, herkes 1 bilemedin 2 dilim yer, ben gidip 5 tane yerim.
fakat bir aydır şeker yok. meşrubatı tamamen kestim, çayı-kahveyı şekersiz içiyorum, beyaz ekmek yemiyorum. bu durumdan gayet memnunum, şekeri hiç aramıyorum ama kriz zamanları kafayı yiyorum. birkaç haftadır, 2-3 günde bir, çok şiddetli tatlı-şeker krizlerine giriyorum.
resmen güçten düşüyorum, reset tuşum olsa da bassam diye düşünüyorum, vücudumun buharlaşıp yükselmeye başladığını hissediyorum.
tüm bunlara ve iradesiz birisi olmama rağmen, bu krizlerin hiçbirinde ağzıma şeker sürmedim. markete gidip çikolata almaya üşendim çünkü.
yine geldi bu tipini sktiğim, terledim. vücut bu zehri 10 günde falan atamıyor muydu? ne kadar süre beklemem lazım benim böyle şiddetli kontralardan kurtulmak için? gerçekten durduk yere tüm moralimi, motivasyonumu dağıtıyor. hiçbir şeye odaklanamıyorum.
fakat bir aydır şeker yok. meşrubatı tamamen kestim, çayı-kahveyı şekersiz içiyorum, beyaz ekmek yemiyorum. bu durumdan gayet memnunum, şekeri hiç aramıyorum ama kriz zamanları kafayı yiyorum. birkaç haftadır, 2-3 günde bir, çok şiddetli tatlı-şeker krizlerine giriyorum.
resmen güçten düşüyorum, reset tuşum olsa da bassam diye düşünüyorum, vücudumun buharlaşıp yükselmeye başladığını hissediyorum.
tüm bunlara ve iradesiz birisi olmama rağmen, bu krizlerin hiçbirinde ağzıma şeker sürmedim. markete gidip çikolata almaya üşendim çünkü.
yine geldi bu tipini sktiğim, terledim. vücut bu zehri 10 günde falan atamıyor muydu? ne kadar süre beklemem lazım benim böyle şiddetli kontralardan kurtulmak için? gerçekten durduk yere tüm moralimi, motivasyonumu dağıtıyor. hiçbir şeye odaklanamıyorum.
football manager 2014 oynamaya başlayınca oldu bu. 1 saat civarında oyunda kaldığımda, bilgisayar ciddi şekilde yavaşlıyor. google chrome özellikle çökme noktasına geliyor. sekmeler çok geç açılıyor. mesela SON CEVAPLANANLAR'da duyurunun üstüne geldiğiniz zaman tıklanabilir hale geliyor, altında çizgi çıkıyor ya... o şey bende 30 saniye sonra falan oluyor.
çok yavaşladı anlamsız bir şekilde. neden olduğunu anlamıyorum. aşırı ısınma ya da ona benzer bir problem yok. dota'nın çok daha fazla yoruyor olması lazım bilgisayarı, onu oynarken bir şey olmuyor.
yaptığım tek şey masaüstündeki şeyleri klasörlerde toplamak ve fm 2014 oynamaktı. sktim attım resmen bilgisayarı, hiçbir şey yapılmıyor adam gibi.
formattan başka çözümü yok mu bunun? ne bileyim güzel bir antivirüsle taratsak falan? neyle taratalım, ne yapalım?
football manager 2014'ü kaldırmak kesinlikle bir alternatif değil. çok özlemişim keratayı, çökertse de oynıycam.
çok yavaşladı anlamsız bir şekilde. neden olduğunu anlamıyorum. aşırı ısınma ya da ona benzer bir problem yok. dota'nın çok daha fazla yoruyor olması lazım bilgisayarı, onu oynarken bir şey olmuyor.
yaptığım tek şey masaüstündeki şeyleri klasörlerde toplamak ve fm 2014 oynamaktı. sktim attım resmen bilgisayarı, hiçbir şey yapılmıyor adam gibi.
formattan başka çözümü yok mu bunun? ne bileyim güzel bir antivirüsle taratsak falan? neyle taratalım, ne yapalım?
football manager 2014'ü kaldırmak kesinlikle bir alternatif değil. çok özlemişim keratayı, çökertse de oynıycam.
son zamanlarda "işim yok ne yapayım" gibi sorulara "pilot ol" önerileri artmaya başlayınca ben de cesaretimi topladım, sormak istiyorum.
şöyle ki çocukluk hayali pilotluk ve yazarlık olan, fakat matematikle anlaşamadığı için (matematik hocalarımın matematiği sevmememde inanılmaz büyük etkisi oldu, bunu göz ardı edemem. yine de ihaleyi onlara kitlememem lazım elbette) ikinci yola giren, yabancı dil bölümünden mezun olmuş esmer kavruk bir delikanlıyım. boyum 1,78.
ilk seneyi yanlış bölüm seçiminden, ikinci seneyi safi gaflet ve dalaletten kaybettiğim için, "İTALYAN DİLİ VE EDEBİYATI MEZUNUDUR, DZZZT" belgemi 24 yaşında alabileceğim.
lisede "sayısal okumadım ki... pilotaja giremem ki..." diyerek vazgeçtiğim bu hayale tekrar sıkı sıkıya tutunmuş durumdayım son 3 aydır. kendimce araştırmamı yaptım ama bilgisi olan varsa paylaşmasını rica edeceğim. yani pislik, şerefsiz gibi görünmek istemiyorum kusura bakmayın ama işsiz adamlara önerebildiğinize göre çok kolay bir meslek bu. pilottan çok pilotçuyum.
aslında net sorular ve cevaplar dışında, genel bilgilere ihtiyacım var. örneğin, matematikten sınava girip üniversite kazanma şansım yok. özel uçuş okullarına da 200 bin dolar veremem. olsa veririm, yok. "ne yapabilirim?"
THY akademi var, orası da edebiyat mezunu olduğum için almıyor. kamu yönetimi mezununu alıyolar ama. işletme mezununu alıyolar. kriterleri neyse, niyeyse artık.
ben bununla ilgili bir yazı yazdım THY'ye uzunca. elbette ki siklenmedim. THY'yi aradım, pilot istihdam bilmem nesine yönlendirdiler, "mail adresini vericem oraya mail atın" dediler, oraya mail attım, yine siklenmedim.
bir kokpit aero yazarıyla iletişime geçip durumumu izah ettim, "yaşın çok genç, hiç sıkıntı etme. önce bölümünden mezun ol. senin gibi edebiyat mezunu olup, çalışarak kurs parasını çıkaran arkadaşlarım var. kafana takma şimdi pilotluğu, sen önce burdan mezun ol, gerisi kolay" dedi. soramadım "200 bin dolar mı kazanıyo edebiyat mezunu arkadaşlarınız o.O" diye.
***
daha sonra kafamda şimşekler çaktı. işletme mezunlarını alıyorlar dedim... AÖF'te işletme okuyabilirim. kabul ediyorlar mı peki? yine THY'ye sordum, aynı yere yönlendirdiler. yine mail attım, cevap vermediler. "böyle bi mevzu var, kime sormam lazım bunu" dediğimde başka bir yere yönlendirmiyorlar. o yüzden kime soracağımı da bilmiyorum.
birkaç pilot, açıköğretimde işletme bitirip akademiye girdiğini yazmış ama okuduğum diğer yazılar da çelişkiliydi. işte kimisi olur diyor kimisi olmaz. neye, kime güveneceğimi bilemiyorum. ha tabii thy akademi'nin sistemi değiştirme ihtimali de var önümüzdeki 4 yılda... işletme mezunlarını almıyoruz da diyebilirler, edebiyat mezunlarını alıyoruz da diyebilirler, "sktirin gidin lan almıyoruz pilot milot, kapattık dükkanı" da diyebilirler.
gördüğünüz gibi tek rakibim THY. bu tarz, ücretsiz başka bir akademi bilmiyorum. bu noktada herkesin tavsiyesi "yurtdışına çık" oluyor... çok çok isterim, yurtdışında pilotaj okusam sevinçten kudururum herhalde ama türkiye'de okuyamayan adam hangi parayla yurtdışında okuyacak? ki ben önce mezun olmak istiyorum, bölümü seviyorum. 2 sene kaybettiğime değsin, diplomasını aliyim şunun 4 sene sabredip.
"e gardaş ne soruyon sen" derseniz... bu durumdaki birisi, bir şeyler yapabilir mi? yani danışabileceğim, "gel lan biz sana öğretelim" diyebilecek bir yer, bir şey? her türlü bilgi işime yarar. daha önce de belirttiğim gibi net bir sorum yok, hiçbir şey net olmadığı için sorular da net değil.
ANTİ-KLİŞE TİMİ NOTLARI,
* yabancı dilim var, daha da iyi olacak umarım.
* lise seviyesinde matematik-fizik yeterli olur, gözünü korkutma diyor pilot abiler. önümüzdeki 4 yılda halledebilirim, sorun değil.
* hosteslerin kucağımıza atlamadığını, bayramda cenazede çalışmak zorunda kalacağımı, eşimi doğumda yalnız bırakmak zorunda kalabileceğimi vs. biliyorum. evlensem dahi ben alışırım buna, ki pilot olursam evlenmem. uçuyorum lan, evlenip napıcam. uçak falan var altımda.
şöyle ki çocukluk hayali pilotluk ve yazarlık olan, fakat matematikle anlaşamadığı için (matematik hocalarımın matematiği sevmememde inanılmaz büyük etkisi oldu, bunu göz ardı edemem. yine de ihaleyi onlara kitlememem lazım elbette) ikinci yola giren, yabancı dil bölümünden mezun olmuş esmer kavruk bir delikanlıyım. boyum 1,78.
ilk seneyi yanlış bölüm seçiminden, ikinci seneyi safi gaflet ve dalaletten kaybettiğim için, "İTALYAN DİLİ VE EDEBİYATI MEZUNUDUR, DZZZT" belgemi 24 yaşında alabileceğim.
lisede "sayısal okumadım ki... pilotaja giremem ki..." diyerek vazgeçtiğim bu hayale tekrar sıkı sıkıya tutunmuş durumdayım son 3 aydır. kendimce araştırmamı yaptım ama bilgisi olan varsa paylaşmasını rica edeceğim. yani pislik, şerefsiz gibi görünmek istemiyorum kusura bakmayın ama işsiz adamlara önerebildiğinize göre çok kolay bir meslek bu. pilottan çok pilotçuyum.
aslında net sorular ve cevaplar dışında, genel bilgilere ihtiyacım var. örneğin, matematikten sınava girip üniversite kazanma şansım yok. özel uçuş okullarına da 200 bin dolar veremem. olsa veririm, yok. "ne yapabilirim?"
THY akademi var, orası da edebiyat mezunu olduğum için almıyor. kamu yönetimi mezununu alıyolar ama. işletme mezununu alıyolar. kriterleri neyse, niyeyse artık.
ben bununla ilgili bir yazı yazdım THY'ye uzunca. elbette ki siklenmedim. THY'yi aradım, pilot istihdam bilmem nesine yönlendirdiler, "mail adresini vericem oraya mail atın" dediler, oraya mail attım, yine siklenmedim.
bir kokpit aero yazarıyla iletişime geçip durumumu izah ettim, "yaşın çok genç, hiç sıkıntı etme. önce bölümünden mezun ol. senin gibi edebiyat mezunu olup, çalışarak kurs parasını çıkaran arkadaşlarım var. kafana takma şimdi pilotluğu, sen önce burdan mezun ol, gerisi kolay" dedi. soramadım "200 bin dolar mı kazanıyo edebiyat mezunu arkadaşlarınız o.O" diye.
***
daha sonra kafamda şimşekler çaktı. işletme mezunlarını alıyorlar dedim... AÖF'te işletme okuyabilirim. kabul ediyorlar mı peki? yine THY'ye sordum, aynı yere yönlendirdiler. yine mail attım, cevap vermediler. "böyle bi mevzu var, kime sormam lazım bunu" dediğimde başka bir yere yönlendirmiyorlar. o yüzden kime soracağımı da bilmiyorum.
birkaç pilot, açıköğretimde işletme bitirip akademiye girdiğini yazmış ama okuduğum diğer yazılar da çelişkiliydi. işte kimisi olur diyor kimisi olmaz. neye, kime güveneceğimi bilemiyorum. ha tabii thy akademi'nin sistemi değiştirme ihtimali de var önümüzdeki 4 yılda... işletme mezunlarını almıyoruz da diyebilirler, edebiyat mezunlarını alıyoruz da diyebilirler, "sktirin gidin lan almıyoruz pilot milot, kapattık dükkanı" da diyebilirler.
gördüğünüz gibi tek rakibim THY. bu tarz, ücretsiz başka bir akademi bilmiyorum. bu noktada herkesin tavsiyesi "yurtdışına çık" oluyor... çok çok isterim, yurtdışında pilotaj okusam sevinçten kudururum herhalde ama türkiye'de okuyamayan adam hangi parayla yurtdışında okuyacak? ki ben önce mezun olmak istiyorum, bölümü seviyorum. 2 sene kaybettiğime değsin, diplomasını aliyim şunun 4 sene sabredip.
"e gardaş ne soruyon sen" derseniz... bu durumdaki birisi, bir şeyler yapabilir mi? yani danışabileceğim, "gel lan biz sana öğretelim" diyebilecek bir yer, bir şey? her türlü bilgi işime yarar. daha önce de belirttiğim gibi net bir sorum yok, hiçbir şey net olmadığı için sorular da net değil.
ANTİ-KLİŞE TİMİ NOTLARI,
* yabancı dilim var, daha da iyi olacak umarım.
* lise seviyesinde matematik-fizik yeterli olur, gözünü korkutma diyor pilot abiler. önümüzdeki 4 yılda halledebilirim, sorun değil.
* hosteslerin kucağımıza atlamadığını, bayramda cenazede çalışmak zorunda kalacağımı, eşimi doğumda yalnız bırakmak zorunda kalabileceğimi vs. biliyorum. evlensem dahi ben alışırım buna, ki pilot olursam evlenmem. uçuyorum lan, evlenip napıcam. uçak falan var altımda.
ve bu format niye tercih ediliyor? emin olmamakla birlikte, 1-2 ve 6-7. maçları evinde oynayan, yani saha avantajını elinde bulunduran taraf normal sezonu daha yukarda bitiren takım diye biliyorum.
takımların daha az yolculuk etmresi dışında bu formatın bir faydası, esprisi var mı klasik 2-2-1-1-1'e kıyasla? ayrıca doğu ile batı arasında bayağı güç farkı var gibi görünüyor. doğu'nun 4.sü, batının 5.sinden önde diye saha avantajını alırsa adaletsiz olmaz mı?
nasıl oluyor hele duyurunun kaan kuralları açıklayabilir mi? ya da hem doğudan hem de batıdan üçüncüler finale çıktı mesela? hoop, n'oldu? kapatıyo muyuz nba'i, error mu veriyolar?
takımların daha az yolculuk etmresi dışında bu formatın bir faydası, esprisi var mı klasik 2-2-1-1-1'e kıyasla? ayrıca doğu ile batı arasında bayağı güç farkı var gibi görünüyor. doğu'nun 4.sü, batının 5.sinden önde diye saha avantajını alırsa adaletsiz olmaz mı?
nasıl oluyor hele duyurunun kaan kuralları açıklayabilir mi? ya da hem doğudan hem de batıdan üçüncüler finale çıktı mesela? hoop, n'oldu? kapatıyo muyuz nba'i, error mu veriyolar?
bu vatandaşların üzerindeki kalori bilgileri, pişmemiş ürün için veriliyor. peki, piştiklerinde ne oluyor?
mesela kremalı mantar çorbasının 100 gramında 297 kalori varmış. biz 100 gramlık tozu aldık, pişirip yedik. ne kadar kalori almış oluyoruz? sadece su eklendiğini, başka hiçbir şey olmadığını varsayarsak?
aynı şekilde, makarna... bir çay kaşığı sıvıyağı, yarım veya bir adet et bulyon atılmış 100 gram makarnanın kalorisi ne civarda olur?
sanırım net rakam zaten verilemez ama en azından yaklaşık değerler çıkarsa çok sevinirim. makarna da hazır çorba da pek güzel şeyler değil ama hem yapması kolay hem de dürümden pizzadan daha ucuz, daha az göbeğe gidiyo.
mesela kremalı mantar çorbasının 100 gramında 297 kalori varmış. biz 100 gramlık tozu aldık, pişirip yedik. ne kadar kalori almış oluyoruz? sadece su eklendiğini, başka hiçbir şey olmadığını varsayarsak?
aynı şekilde, makarna... bir çay kaşığı sıvıyağı, yarım veya bir adet et bulyon atılmış 100 gram makarnanın kalorisi ne civarda olur?
sanırım net rakam zaten verilemez ama en azından yaklaşık değerler çıkarsa çok sevinirim. makarna da hazır çorba da pek güzel şeyler değil ama hem yapması kolay hem de dürümden pizzadan daha ucuz, daha az göbeğe gidiyo.
mi?
bir turnuvadasınız diyelim. ister futbol takımı olsun, ister satranç, ister "kim daha güzel giyiniyor" tarzı bir mevzu... yarışmanın türü önemli değil.
bu yarışmada birinci olabilmek için, teker teker 3-4 kişiyi/takımı elemeniz gerekiyor diyelim.
ilk fırsatta, en güçlü olduğu iddia edilen kişi/takımla yüzleşmeyi mi tercih edersiniz, yoksa en kolay şekilde finale ilerleyip, en güçlüyle finalde karşılaşmayı mı istersiniz? cevabınızı sebepleriyle birlikte açıklar mısınız? bu ikisi değilse, nasıl bir eşleşme istersiniz, ne düşünürsünüz?
futbolseverler için şöyle spesifikleştireyim: galatasaray, fenerbahçe veya beşiktaş'la şampiyonlar ligi'nde 2. tura yükseldiniz. olası rakipleriniz chelsea, bayern münih, psg. fakat diğer yanda bir tane de maribor var. nasıl becerdiyse ikinci tura çıkmış sempatikler.
"olm maribor gelsin ya yenelim, çeyrek final görürüz işte" mi dersiniz, "şampiyonlar ligi'ne maribor'la oynamaya mı geldik aq, chelsea gelsin" mi?
sadece bu örnek bile pek çok faktör içeriyor. örneğin parayı ve sıralamayı önemseyen birisi maribor'u seçecektir ama daha fazla kişi tarafından izlenmek, adını duyurmak isteyen birisi, chelsea'yle eşleşmeye daha çok sevinecektir. bu basit bir örnekti.
o yüzden bu tip bir durumda neyi neden seçerdiniz, ayrıntılı olarak kendi kafanızdaki faktörlere göre cevaplarsanız sevinirim.
soruyu sorma amacım sadece merak.
bir turnuvadasınız diyelim. ister futbol takımı olsun, ister satranç, ister "kim daha güzel giyiniyor" tarzı bir mevzu... yarışmanın türü önemli değil.
bu yarışmada birinci olabilmek için, teker teker 3-4 kişiyi/takımı elemeniz gerekiyor diyelim.
ilk fırsatta, en güçlü olduğu iddia edilen kişi/takımla yüzleşmeyi mi tercih edersiniz, yoksa en kolay şekilde finale ilerleyip, en güçlüyle finalde karşılaşmayı mı istersiniz? cevabınızı sebepleriyle birlikte açıklar mısınız? bu ikisi değilse, nasıl bir eşleşme istersiniz, ne düşünürsünüz?
futbolseverler için şöyle spesifikleştireyim: galatasaray, fenerbahçe veya beşiktaş'la şampiyonlar ligi'nde 2. tura yükseldiniz. olası rakipleriniz chelsea, bayern münih, psg. fakat diğer yanda bir tane de maribor var. nasıl becerdiyse ikinci tura çıkmış sempatikler.
"olm maribor gelsin ya yenelim, çeyrek final görürüz işte" mi dersiniz, "şampiyonlar ligi'ne maribor'la oynamaya mı geldik aq, chelsea gelsin" mi?
sadece bu örnek bile pek çok faktör içeriyor. örneğin parayı ve sıralamayı önemseyen birisi maribor'u seçecektir ama daha fazla kişi tarafından izlenmek, adını duyurmak isteyen birisi, chelsea'yle eşleşmeye daha çok sevinecektir. bu basit bir örnekti.
o yüzden bu tip bir durumda neyi neden seçerdiniz, ayrıntılı olarak kendi kafanızdaki faktörlere göre cevaplarsanız sevinirim.
soruyu sorma amacım sadece merak.
watch.nba.com
şurdaki fiyatlarda bir gariplik yok mu? 130 paund olan şey nasıl 65 dolar oluyor ki? "para birimini çevirdik, tahmini değer" diye not düşmüşler altına, anlamadım. ben ilkini alsam 65 dolar, ikincisini alsam 45 dolar mı vericem şimdi? yoksa 130 veya 90 paund mu?
anlamadığım nokta şu, 130 paund 65 dolar değil ki?
şurdaki fiyatlarda bir gariplik yok mu? 130 paund olan şey nasıl 65 dolar oluyor ki? "para birimini çevirdik, tahmini değer" diye not düşmüşler altına, anlamadım. ben ilkini alsam 65 dolar, ikincisini alsam 45 dolar mı vericem şimdi? yoksa 130 veya 90 paund mu?
anlamadığım nokta şu, 130 paund 65 dolar değil ki?
neyi yanlış hesapladığımı bilmiyorum. palermo'nun garantilemiş olması gerekmiyor mu? kendi sitelerinde bile "çok yaklaştık" yazmışlar maçtan sonra. işin içinden çıkamadım, bir de siz baksanız? tablo şurda, ilk sırada yazan puan, ikincisi maç sayısı,
it.wikipedia.org
ilk 2 direkt yükseliyor. palermo'nun yükselememesi için, üçüncü sıradaki latina tarafından geçilmesi gerekmez mi? latina kalan 6 haftada 18 puan alabilir maksimum. o zaman puanlar eşitlenir.
puan eşitliğinde,
> kendi aralarındaki maçlarda alınan puanlar,
> kendi aralarındaki maçlarda yapılan gol farkı,
> genel averaj
diye gidiyor.
latina dışarda 2-1 yendi, evinde 3-1 yenildi. puanlar 3-3. o yüzden gol farkına geçiyoruz. palermo toplamda 4-3'le geçiyor. yani latina'ya geçilme şansları yok.
e bu takım nasıl hala garantilemedi o zaman? çok çok basit, aptalca bir hata yapıyorum sanırım ama bir türlü bulamıyorum.
it.wikipedia.org
ilk 2 direkt yükseliyor. palermo'nun yükselememesi için, üçüncü sıradaki latina tarafından geçilmesi gerekmez mi? latina kalan 6 haftada 18 puan alabilir maksimum. o zaman puanlar eşitlenir.
puan eşitliğinde,
> kendi aralarındaki maçlarda alınan puanlar,
> kendi aralarındaki maçlarda yapılan gol farkı,
> genel averaj
diye gidiyor.
latina dışarda 2-1 yendi, evinde 3-1 yenildi. puanlar 3-3. o yüzden gol farkına geçiyoruz. palermo toplamda 4-3'le geçiyor. yani latina'ya geçilme şansları yok.
e bu takım nasıl hala garantilemedi o zaman? çok çok basit, aptalca bir hata yapıyorum sanırım ama bir türlü bulamıyorum.
bizim makina bozuk olduğu için ben ara sıra toplayıp çamaşırhaneye götürüyordum bunları. bir makinaya 8 lira alıyordu. bizim sokağın başında var küçücük bir yer, lan baktım içerde makinaları var, dedim siz böyle çuvalla getirsem yıkar mısınız onu, yıkarız dediler. kaç para bir makina dedim, "makina değil, kilosu 8 lira" dediler.
baskül, tartı, terazi neyin olmadığı için hesaplayamadım ben şimdi kafamda. sizce hangisi daha uygun? 6-7 parça iç çamaşırı, 2 eşofman, 1 hırka, 1-2 tane de tişört olduğunu varsayın. hangisi daha iyi olur?
bunlar tahminimce bir makinaya sığar. normalde gittiğim çamaşırhanede 8 liraya kapatırım bunu. ama 1 kilodan fazla ederse eğer, burdaki daha çok para isteyecek.
son 8 liram olduğu için hepsini götürüp "bunları kaça yıkıyosunuz" diye milletin önüne donlarımı dizmek istemiyorum. tahmin plz.
baskül, tartı, terazi neyin olmadığı için hesaplayamadım ben şimdi kafamda. sizce hangisi daha uygun? 6-7 parça iç çamaşırı, 2 eşofman, 1 hırka, 1-2 tane de tişört olduğunu varsayın. hangisi daha iyi olur?
bunlar tahminimce bir makinaya sığar. normalde gittiğim çamaşırhanede 8 liraya kapatırım bunu. ama 1 kilodan fazla ederse eğer, burdaki daha çok para isteyecek.
son 8 liram olduğu için hepsini götürüp "bunları kaça yıkıyosunuz" diye milletin önüne donlarımı dizmek istemiyorum. tahmin plz.
türkiye saatiyle kaça denk gelecek? gece 11 diye hesapladım ama emin olamadım.
çok dizi-film adamı değilim. az önce black books bitti, mutsuz oldum. game of thrones izliyorum, breaking bad'i izledim, the big bang theory'yi izliyorum, two and a half men'i 7 sezon izleyip bıraktım.
siz ne önerirsiniz? bu 20 dakikalık, kafa dağıtmalık komedi dizilerini çok seviyorum. bir de amerika değil de ingiltere taraflarından olursa daha memnun olurum, black books gibi.
devam ediyor olabilir bitmiş olabilir çok fark etmez. amerikan da olabilir aslında yani yok kriterim. "şu dizi güzel" deyin gömeyim.
siz ne önerirsiniz? bu 20 dakikalık, kafa dağıtmalık komedi dizilerini çok seviyorum. bir de amerika değil de ingiltere taraflarından olursa daha memnun olurum, black books gibi.
devam ediyor olabilir bitmiş olabilir çok fark etmez. amerikan da olabilir aslında yani yok kriterim. "şu dizi güzel" deyin gömeyim.
d24w6bsrhbeh9d.cloudfront.net 
mevzuyu anladım da, laughed yerine laguhed yazmış, nesi komik ki? laguh diye bi fiil falan mı var, başka bir anlam mı çıkmış? yok eğer ifade komikse sadece, niye laguhed'e odaklanılmış?

mevzuyu anladım da, laughed yerine laguhed yazmış, nesi komik ki? laguh diye bi fiil falan mı var, başka bir anlam mı çıkmış? yok eğer ifade komikse sadece, niye laguhed'e odaklanılmış?
bendeki korsan öncelkle onu söyliyim :(
1) kaç tane resmi yaması var bunun? bendeki 14.1.3 versiyonu diyor, daha sonra çıkan var mı? 5-6 yıldır fm oynuyorum, şunların listesini falan hala bulmayı beceremedim internette... isim verseniz yeterli, gerisini hallederim.
2) italya ve ingiltere arasında çok kararsız kaldım. 10 kişiyle savunma yapmayı, sürprizlerle dolu serie b'de dan dun top oynatmayı seviyorum. empoli, bari, trapani falan sempatik takımlar. öte yandan elma dilim patates yiyip millwall'u çalıştırasım, premier lig mücadelesi veresim de var.
hangi ülke/lig/takımı tercih edersiniz siz olsanız? ingiltere'nin daha alt ligleri de olabilir.
1) kaç tane resmi yaması var bunun? bendeki 14.1.3 versiyonu diyor, daha sonra çıkan var mı? 5-6 yıldır fm oynuyorum, şunların listesini falan hala bulmayı beceremedim internette... isim verseniz yeterli, gerisini hallederim.
2) italya ve ingiltere arasında çok kararsız kaldım. 10 kişiyle savunma yapmayı, sürprizlerle dolu serie b'de dan dun top oynatmayı seviyorum. empoli, bari, trapani falan sempatik takımlar. öte yandan elma dilim patates yiyip millwall'u çalıştırasım, premier lig mücadelesi veresim de var.
hangi ülke/lig/takımı tercih edersiniz siz olsanız? ingiltere'nin daha alt ligleri de olabilir.
iyi hafta sonları protein dostları,
ben 3 hafta kadar önce sabah-öğle-akşam, çekebildiğim kadar şınav çekmeye başladım. sırf alışkanlık olsun, devam ettiğim bir şey olsun diye. böylelikle, tek seferde 5-6, günde 15-16 yapıyordum.
sonra hundredpushups.com'daki programı uygulamaya başladım ama çok ağır geldi. ilk haftayı sorunsuzca yaptım. fakat ikinci haftada setler şöyle (set araları 1 dakika dinlenme): 9-11-8-8. bundan sonra bir de yapabildiğimiz kadar yapıyoruz en az 8 olmak kaydıyla.
iki haftadır bu ikinci haftayla uğraşıyorum ve ilerleme sağlayamıyorum. iki gün önce 9-11-8-6-3 yapabilmişim. bugün 9-11-8-3'te kaldım.
genelde bu saatlerde, yemekten birkaç saat sonra, kendimi zinde ve rahat hissettiğim vakitlerde yapıyorum. iki haftada gelebildiğim noktanın "30" olması (ki aralıksız çekersem max. 20 olur sanırım) canımı sıkıyor.
ben bu hundredpushups'ı sevmedim açıkçası. 3 günde 100'e çıkmayı beklemiyordum ama iki haftadır 25-30 gidip geliyorum. ne yapayım ki artsın bu rakam? protein alımında sorun olduğunu zannetmiyorum, günde 60-65 gram kadar gömüyorum, boy 178 kilo 86 - kilo vermeye çalışıyorum aynı zamanda. yumurta mumurta işte pis pis şeyler.
sorum şu: bu ilerle(yeme)me normal mi? ne zaman "hmm sanırım bi şeyleri yanlış yapıyorum" demem lazım?
ben 3 hafta kadar önce sabah-öğle-akşam, çekebildiğim kadar şınav çekmeye başladım. sırf alışkanlık olsun, devam ettiğim bir şey olsun diye. böylelikle, tek seferde 5-6, günde 15-16 yapıyordum.
sonra hundredpushups.com'daki programı uygulamaya başladım ama çok ağır geldi. ilk haftayı sorunsuzca yaptım. fakat ikinci haftada setler şöyle (set araları 1 dakika dinlenme): 9-11-8-8. bundan sonra bir de yapabildiğimiz kadar yapıyoruz en az 8 olmak kaydıyla.
iki haftadır bu ikinci haftayla uğraşıyorum ve ilerleme sağlayamıyorum. iki gün önce 9-11-8-6-3 yapabilmişim. bugün 9-11-8-3'te kaldım.
genelde bu saatlerde, yemekten birkaç saat sonra, kendimi zinde ve rahat hissettiğim vakitlerde yapıyorum. iki haftada gelebildiğim noktanın "30" olması (ki aralıksız çekersem max. 20 olur sanırım) canımı sıkıyor.
ben bu hundredpushups'ı sevmedim açıkçası. 3 günde 100'e çıkmayı beklemiyordum ama iki haftadır 25-30 gidip geliyorum. ne yapayım ki artsın bu rakam? protein alımında sorun olduğunu zannetmiyorum, günde 60-65 gram kadar gömüyorum, boy 178 kilo 86 - kilo vermeye çalışıyorum aynı zamanda. yumurta mumurta işte pis pis şeyler.
sorum şu: bu ilerle(yeme)me normal mi? ne zaman "hmm sanırım bi şeyleri yanlış yapıyorum" demem lazım?
(durumu olmayanlar, yıldızın altına geçsin)
1 ay kadar önce, şekeri tamamen değilse de büyük ölçüde kesmeye karar verdim. çaya kahveye şeker atmadım, meşrubat tüketmedim. birkaç kez yemeksepeti siparişlerimde menü olduğu için kola söylemek zorunda kalınca da zero'yu tercih ettim.
sonra, sanırım 2 hafta kadar önce, adetim olduğu üzere maç izlerken 90 dakikaya yaydığım bir 4 bomonti + kuruyemiş seansı gerçekleştirdim. bunu ayda 2, bazen 3 kez yaparım ve çoğunlukla maç izlerken olur.
hayatımda ilk kez seans bitişinde ağzımı çap çap çap yapıp "bu ne lan şeker şeker! hepiniz çiçeksiniz ama işte böyle şeyler yapmayın!!" derken buldum.
birada mı bir gariplik var, yoksa şeker hassasiyeti oluşmuş durumda mı? eğer öyleyse, içemicem mi bi daha ben bira? kolayı falan zaten içmek istemiyorum, iğrenç şeker tadı gelmesi problem değil de, birada olmasın o ya. OKAZYON içicisiyim zaten, çözelim şu işi plz.
****
şeker tüketimimi azalttıktan sonra, bomonti'nin ağzımda çok şekerli bir tat bıraktığını fark ettim. içtiğim birada mı sorun vardı, şeker duyarlılığıyla ilgili bir şey yüzünden mi rahatsız oldum, yoksa başka bir şey mi var? neden olmuş olabilir bu? olmasın.
1 ay kadar önce, şekeri tamamen değilse de büyük ölçüde kesmeye karar verdim. çaya kahveye şeker atmadım, meşrubat tüketmedim. birkaç kez yemeksepeti siparişlerimde menü olduğu için kola söylemek zorunda kalınca da zero'yu tercih ettim.
sonra, sanırım 2 hafta kadar önce, adetim olduğu üzere maç izlerken 90 dakikaya yaydığım bir 4 bomonti + kuruyemiş seansı gerçekleştirdim. bunu ayda 2, bazen 3 kez yaparım ve çoğunlukla maç izlerken olur.
hayatımda ilk kez seans bitişinde ağzımı çap çap çap yapıp "bu ne lan şeker şeker! hepiniz çiçeksiniz ama işte böyle şeyler yapmayın!!" derken buldum.
birada mı bir gariplik var, yoksa şeker hassasiyeti oluşmuş durumda mı? eğer öyleyse, içemicem mi bi daha ben bira? kolayı falan zaten içmek istemiyorum, iğrenç şeker tadı gelmesi problem değil de, birada olmasın o ya. OKAZYON içicisiyim zaten, çözelim şu işi plz.
****
şeker tüketimimi azalttıktan sonra, bomonti'nin ağzımda çok şekerli bir tat bıraktığını fark ettim. içtiğim birada mı sorun vardı, şeker duyarlılığıyla ilgili bir şey yüzünden mi rahatsız oldum, yoksa başka bir şey mi var? neden olmuş olabilir bu? olmasın.
merhaba,
dizide geçiyor ama çevirmemişler o bölümü. polis memuru elemanların birine soruyor "siz anladınız mı mevzuyu" diye, o da "hayır" diyor.
imgur.com
bir anlamı var mı bu kelimenin/cümlenin her ne ise, yoksa rastgele yan yana getirilmiş harfler falan mı? alfabeyi okuyabiliyorum, translate'ten falan da baktım ama anlamsız bi şey çıktı.
dizide geçiyor ama çevirmemişler o bölümü. polis memuru elemanların birine soruyor "siz anladınız mı mevzuyu" diye, o da "hayır" diyor.
imgur.com
bir anlamı var mı bu kelimenin/cümlenin her ne ise, yoksa rastgele yan yana getirilmiş harfler falan mı? alfabeyi okuyabiliyorum, translate'ten falan da baktım ama anlamsız bi şey çıktı.
24 nisan diyor. 10-15 tane var. küçükmüş zaten. 2, bilemedin 3 günde gömerim ben bunları. ölmem di mi? lütfen ölmezsin deyin, yazık olsun istemiyorum. yani öleceğimi bilsem de yiycem zaten ama daha gencim, ölmesem daha iyi olur.
avrupa olması zorunlu değil, peru veya tayland falan da olabilir mesela. ama avrupa'dan olursa daha iyi. önerebileceğiniz, "izle kardsm çok süper" diyebileceğiniz diziler var mı?
istediğim şeyi biraz daha açayım... şu klasik, meşhur amerikan-ingiliz dizileri iyi hoş ama, daha yerel bi şeyler istiyorum. mesela bir ara heves ettim, ingilizce altyazısını bulup brigada'yı izledim. sergey bezrukovmuş, yekaterina gusevaymış, görmüş olduk. "rus oyuncu say" derlerse iki tane insan söyleyebilirim en azından. bayağı keyif aldım, rusya'ya gitmiş kadar oldum, cidden çok da beğendim diziyi yani iyi kötü kültür kastım falan güzel oldu.
eminim almanların, slovakların, çeklerin, efendime söyleyeyim ispanyolların da bu tip dışarıya pek açılmayan dizileri vardır.
tek isteğim, ingilizce veya türkçe altyazısının bulunabilmesi. mini dizi de olabilir. ülkede ses getiren, bayağı sevilen ama dünyada takip edilmeyen bir şeyler.
siz aslansınız, kaplansınız. bulursunuz.
istediğim şeyi biraz daha açayım... şu klasik, meşhur amerikan-ingiliz dizileri iyi hoş ama, daha yerel bi şeyler istiyorum. mesela bir ara heves ettim, ingilizce altyazısını bulup brigada'yı izledim. sergey bezrukovmuş, yekaterina gusevaymış, görmüş olduk. "rus oyuncu say" derlerse iki tane insan söyleyebilirim en azından. bayağı keyif aldım, rusya'ya gitmiş kadar oldum, cidden çok da beğendim diziyi yani iyi kötü kültür kastım falan güzel oldu.
eminim almanların, slovakların, çeklerin, efendime söyleyeyim ispanyolların da bu tip dışarıya pek açılmayan dizileri vardır.
tek isteğim, ingilizce veya türkçe altyazısının bulunabilmesi. mini dizi de olabilir. ülkede ses getiren, bayağı sevilen ama dünyada takip edilmeyen bir şeyler.
siz aslansınız, kaplansınız. bulursunuz.
bunun çözümü nedir? "sorun" saydığım şeylerin tamamı iradesizlikten kaynaklanıyor. e kiminle konuşsam, "irade..." deyip geçiyorlar.
bunu kuvvetlendirmek için bir şey yok mu? ya cidden 6 yaşındaki çocuktan farksızım, canım çikolata istiyorsa onu almak zorunda hissediyorum. 11'de uyumam gerek ama istemiyorum mesela, uyumuyorum. dışardan kesinlikle yemek söylemeyeceğim diyorum, hop, gelsin pizza.
inzivaya çekilesim var ama o da çok uzun iş şimdi git mağara bul işi bırak okulu bırak falan.
gerçekten çok klasik cevapların dışında bir şeylere ihtiyacım var. "bi hafta bira içmicem de, içme mesela!" demeyin. o tarz şeyleri yapamıyor olmak sıkıntım zaten. kötü ve aptal hissediyor insan kendini kendine söz geçiremeyince.
önemli not: internet dışında hiçbir bağımlılığım olduğunu zannetmiyorum. çikolata, bira sadece örnek.
bunu kuvvetlendirmek için bir şey yok mu? ya cidden 6 yaşındaki çocuktan farksızım, canım çikolata istiyorsa onu almak zorunda hissediyorum. 11'de uyumam gerek ama istemiyorum mesela, uyumuyorum. dışardan kesinlikle yemek söylemeyeceğim diyorum, hop, gelsin pizza.
inzivaya çekilesim var ama o da çok uzun iş şimdi git mağara bul işi bırak okulu bırak falan.
gerçekten çok klasik cevapların dışında bir şeylere ihtiyacım var. "bi hafta bira içmicem de, içme mesela!" demeyin. o tarz şeyleri yapamıyor olmak sıkıntım zaten. kötü ve aptal hissediyor insan kendini kendine söz geçiremeyince.
önemli not: internet dışında hiçbir bağımlılığım olduğunu zannetmiyorum. çikolata, bira sadece örnek.
gugıl bunun sadece google business için sağlanabilen bir hizmet olduğunu söylemiş ama benim hala ümidim var. başka bir şekilde, kişisel gmail hesabımızdan yolladığımız bir e-mailin, alan kişi tarafından okunup okunmadığını anlamamızın bir yolu var mı? varsa eğer, bu yöntem sadece gmail'e mail atılırsa mı geçerlidir, yoksa outlook yahoo veya başka bir ülkenin dandik servislerinden biri olsa da olur mu?
pek dizi izleyen birisi değilim. two and a half men'i severdim eskiden. the big bang theory'yi izliyorum. arkadaşımın ısrarı üzerine black books'u izleyeyim dedim, dizi iyi hoş da her boka şu zorlama gülme efektini koymuyorlar mı çıldırıyorum.
şu gerizekalı efektin olmadığı, nerede güleceğimizi söylemeyen bir komedi dizisi yok mu? ben komik olduğunu anlıyorum amk, vermeyin şu sesi ya.
şu gerizekalı efektin olmadığı, nerede güleceğimizi söylemeyen bir komedi dizisi yok mu? ben komik olduğunu anlıyorum amk, vermeyin şu sesi ya.
kilo verme işini kalori hesaplama yöntemiyle yapmayı seven bir insanım. "4 tane haşlanmış yumurta 320 kalori, göm baba bitsin!" derim, "sadece 500 kaldıaa! kral yedi 1300 olduaa!" diye gaza gelirim ve bu konuda bildiğim şudur: benim vücudum 7/24 yatsam dahi günlük ortalama 2000 kaloriye ihtiyaç duyuyor çalışmak için. 1200'den az yersem tehlikeli. 1200-2000 arası yersem kilo veririm, daha çok yersem kilo alırım. bilmiyorum ne kadar doğru biliyorum.
bu noktada bu coca cola zero, sisteme güvenimi tamamen çökertmiş durumda. akşam yemeğimi yedim, 1600 kalorideyim o günlük. hatta bir de yürümüşüm falan, 100-150 kalori de cepte.
ben bunun üzerine 10 tane coca cola zero içsem elbette ki şişerim. ama kalori hesabına göre hiçbir şey olmaz.
ateistler bunu açıklayabilir mi? kalori hesabı çok saçma bir şey mi yoksa? ama ne bileyim şekerli içeceklerin kalorisi de ona göre yüksek oluyor... zero'da şeker yoksa ne var, aynı tadı?
olm çok şaşırmış durumdayım şu an ya, çaktırmak istemiyorum ama siz de anladınız di mi, ciddi ciddi deneyip göresim var, böyle böyle her şeyin diyetini yiyerek obez olcam kısmetse.
not: sebze, meyve, bol su, et tüketmeye falan dikkat ediyorum, yani diyet yapmaya değil de sürekli uygulanabilecek bir beslenme tarzı oturtmaya çalışıyorum, kalori hesabıyla kafayı çizip eti form bağımlısı olan çılgınlardan değilim.
not2: kolanın içindeki diğer maddelerden dolayı sağlığa zararlı olduğunun da farkındayım, merak ettiğim nokta sadece kiloya olan direkt ya da dolaylı etkisi.
not3: tikler gecikir ama her türlü gelir, yavuz bingöl sux
bu noktada bu coca cola zero, sisteme güvenimi tamamen çökertmiş durumda. akşam yemeğimi yedim, 1600 kalorideyim o günlük. hatta bir de yürümüşüm falan, 100-150 kalori de cepte.
ben bunun üzerine 10 tane coca cola zero içsem elbette ki şişerim. ama kalori hesabına göre hiçbir şey olmaz.
ateistler bunu açıklayabilir mi? kalori hesabı çok saçma bir şey mi yoksa? ama ne bileyim şekerli içeceklerin kalorisi de ona göre yüksek oluyor... zero'da şeker yoksa ne var, aynı tadı?
olm çok şaşırmış durumdayım şu an ya, çaktırmak istemiyorum ama siz de anladınız di mi, ciddi ciddi deneyip göresim var, böyle böyle her şeyin diyetini yiyerek obez olcam kısmetse.
not: sebze, meyve, bol su, et tüketmeye falan dikkat ediyorum, yani diyet yapmaya değil de sürekli uygulanabilecek bir beslenme tarzı oturtmaya çalışıyorum, kalori hesabıyla kafayı çizip eti form bağımlısı olan çılgınlardan değilim.
not2: kolanın içindeki diğer maddelerden dolayı sağlığa zararlı olduğunun da farkındayım, merak ettiğim nokta sadece kiloya olan direkt ya da dolaylı etkisi.
not3: tikler gecikir ama her türlü gelir, yavuz bingöl sux
haha başlığa bak, milliyet pazar ekine yazıyorum sanki. istemsizce oluştu.
daha önce buna benzer bir duyuru vardı. bir arkadaşımız bir yıldır işsiz olduğunu, iş hayatına girmekten, özgürlüğünün kısıtlanmasından korktuğunu falan yazmıştı özetle. ben de okulu bitirmesine en az 4 yıl olmasına rağmen aynı korkuları yaşayan biriyim.
sözlükte güzel bir beyaz yakalı entry'si girilmiş, tavsiye ederim: eksisozluk.com
***
sormak istiyorum, hem beyaz yakalılara hem de onları tanıyanlara... anlatılanlar ne kadar doğru? mesela siz starbucks ve fasıl tutkunu bir beyaz yakalı olmaktan memnuniyet mi duyarsınız, "ya işsiz güçsüz ibneler dalga geçiyo işte aklınca, işimiz gücümüz var çalışıyoz işte, paramız var çok şükür" falan mı dersiniz yoksa o ortamdan nefret ediyor musunuz?
ne ulan bu beyaz yakalı? hangimiz beyaz yakalıyız? kim bu insanlar? ne yerler, ne içerler? mutsuzlarsa eğer, neden beyaz yakalı olmuşlardır?
millet finalleri dert edip ağlar ben "okul bitince beyaz yakalı olursam pff :((" diye gaza geliyorum, işin ilginç tarafı okulu falan da bitirmiyorum.
beyaz yakalı abilerim ablalarım, anlatın, öğretin lütfen.
daha önce buna benzer bir duyuru vardı. bir arkadaşımız bir yıldır işsiz olduğunu, iş hayatına girmekten, özgürlüğünün kısıtlanmasından korktuğunu falan yazmıştı özetle. ben de okulu bitirmesine en az 4 yıl olmasına rağmen aynı korkuları yaşayan biriyim.
sözlükte güzel bir beyaz yakalı entry'si girilmiş, tavsiye ederim: eksisozluk.com
***
sormak istiyorum, hem beyaz yakalılara hem de onları tanıyanlara... anlatılanlar ne kadar doğru? mesela siz starbucks ve fasıl tutkunu bir beyaz yakalı olmaktan memnuniyet mi duyarsınız, "ya işsiz güçsüz ibneler dalga geçiyo işte aklınca, işimiz gücümüz var çalışıyoz işte, paramız var çok şükür" falan mı dersiniz yoksa o ortamdan nefret ediyor musunuz?
ne ulan bu beyaz yakalı? hangimiz beyaz yakalıyız? kim bu insanlar? ne yerler, ne içerler? mutsuzlarsa eğer, neden beyaz yakalı olmuşlardır?
millet finalleri dert edip ağlar ben "okul bitince beyaz yakalı olursam pff :((" diye gaza geliyorum, işin ilginç tarafı okulu falan da bitirmiyorum.
beyaz yakalı abilerim ablalarım, anlatın, öğretin lütfen.
iyi akşamlar,
yazı memlekette geçirmeyi planlıyorum ama mayıs'ta internet kapanacakmış, kampanya süresi doluyor sanırım, annem de "her ay para veremem ona" diyor fakat yazın bana lazım olacak. vınn ya da ona benzer, idareten bir şey istemiyorum çünkü feci sömürüyorum, normal bağlantı lazım.
orada kaldığım süre içerisinde kullanabileceğim, ben dönünce kendini imha edecek türden 3-6 aylığına, kapatması sıkıntı çıkarmayan bir şeyler bulabilir miyiz? ev telefonu da olmayacak bu arada.
1 yıla bile razıyım aslında, orda olmasam da 1 yıl boyunca faturanın parasını gönderebilirim ona.
hangi kampanyaymış bu neymiş, bitince ne oluyormuş, parasını verip devam edemiyor muyuz onu da hiç bilmiyorum, kadın ısrarla "kapansın şuı hele bi, ben sorarım ttnet'e" diyor.
yazı memlekette geçirmeyi planlıyorum ama mayıs'ta internet kapanacakmış, kampanya süresi doluyor sanırım, annem de "her ay para veremem ona" diyor fakat yazın bana lazım olacak. vınn ya da ona benzer, idareten bir şey istemiyorum çünkü feci sömürüyorum, normal bağlantı lazım.
orada kaldığım süre içerisinde kullanabileceğim, ben dönünce kendini imha edecek türden 3-6 aylığına, kapatması sıkıntı çıkarmayan bir şeyler bulabilir miyiz? ev telefonu da olmayacak bu arada.
1 yıla bile razıyım aslında, orda olmasam da 1 yıl boyunca faturanın parasını gönderebilirim ona.
hangi kampanyaymış bu neymiş, bitince ne oluyormuş, parasını verip devam edemiyor muyuz onu da hiç bilmiyorum, kadın ısrarla "kapansın şuı hele bi, ben sorarım ttnet'e" diyor.
uzun bi şey değil, çok detayını hatırlamıyorum ama acayip garip geldi bana. hani her şeyden bi şey çıkarıp yorumluyosunuz ya rüyaları, yapabiliyosanız buna da yapsanıza çok merak ettim bilinçaltımda ne varmış falan filan. daha önce bi kaç kez gayet makul şeyler duymuştum çünkü, ayda bir rüya görüyorum değerlendiriyim dedim.
ormandayım ben. ağaçlar çok sık değil, ama dize kadar yükselen çimen benzeri bir şeyle kaplı yerler. oradan böyle filmlerde gördüğümüz acayip LULULULU LELELELE şarkılarıyla, bir kısmı siyahi bir kısmı melezimsi bir kafile geçiyor. afrika kabilesi görüntüsü.
ben bunları ağaçların arasından geçerek takip ediyorum bir süre. sonra gözüme 3-5 tane beyaz çarpıyor, kafes tarzı bi şeye kapatmışlar bunları. kadın erkek karışık. yüz ifadeleri yoktu, boş bakıyolardı yani daha doğrusu.
bunu gören ben inanılmaz korkup kaçmaya başlıyorum. daha sonra haberlerde, bu olayın brezilya'da yaşandığını ve oradaki bir kabilenin, şehre inip bu insanları köleleştirmek için kaçırdığını, kaçırılan kadınlardan ikisinin kaçıp evlerine döndüğünü öğreniyorum. televizyonda işte duygusal anlar kucaklaşmalar falan oluyo.
son zamanlarda afrika kabileleri, brezilya, kölelik, interracial porno ya da ona benzer hiçbir şey izlemedim, görmedim.
ormandayım ben. ağaçlar çok sık değil, ama dize kadar yükselen çimen benzeri bir şeyle kaplı yerler. oradan böyle filmlerde gördüğümüz acayip LULULULU LELELELE şarkılarıyla, bir kısmı siyahi bir kısmı melezimsi bir kafile geçiyor. afrika kabilesi görüntüsü.
ben bunları ağaçların arasından geçerek takip ediyorum bir süre. sonra gözüme 3-5 tane beyaz çarpıyor, kafes tarzı bi şeye kapatmışlar bunları. kadın erkek karışık. yüz ifadeleri yoktu, boş bakıyolardı yani daha doğrusu.
bunu gören ben inanılmaz korkup kaçmaya başlıyorum. daha sonra haberlerde, bu olayın brezilya'da yaşandığını ve oradaki bir kabilenin, şehre inip bu insanları köleleştirmek için kaçırdığını, kaçırılan kadınlardan ikisinin kaçıp evlerine döndüğünü öğreniyorum. televizyonda işte duygusal anlar kucaklaşmalar falan oluyo.
son zamanlarda afrika kabileleri, brezilya, kölelik, interracial porno ya da ona benzer hiçbir şey izlemedim, görmedim.
ön bilgi: çocukluğu anne baba tartışmaları yüzünden pek rahat geçmedi. babasına çok düşkündü ama ana-baba ayrıldı ve annemle yaşamak zorunda, haliyle 2 küsür yıldır babasıyla çok az görüşebiliyor (farklı şehirlerdeler) ve şu an 10 yaşında. annem çocuklara bakabilmek için çalışmak zorunda, e akşama kadar iş, akşam da ev işi deyince anca ödevlerini yaptırabiliyor bu arsıza. elinden geldiğince ilgilenmeye çalışıyor ama ne yapacağını da bilemiyor.
"e sen ne yapıyosun eşşoleşşek" derseniz ben de farklı bir şehirdeyim ve benim sakin bir şekilde "bak beyim" diyerek yaptığım ılımlı, abi konuşmalarını da iplemiyor herif.
okuldan arkadaşlarıyla yetişkinlerin bile gitmeye korktuğu saçmasapan yerlere kadar gidiyor. annem keyfi bir harcama için para olmadığını söyleyince, gidip habersizce cüzdanından almış, istediği şeyi alıp geri kalanını da yemiş hayvan.
normalde kavgacı bir çocuk değil ve bir şey çalma alışkanlığı da yok. ama büyüdükçe sapıtıyor, ablasına falan da yumruk atmış geçen gün.
ben burdan elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum ama pek bir şey beceremiyorum, ki birlikte vakit geçirdiğimizde, karşıma alıp konuştuğumda da bir şey değişmiyor.
kesinlikle şiddet görmüyor ve ben anneme güvenirim bu konuda, annem olmasa çok daha manyak bi tip olurdu eminim.
ne yapılabilir bu çocuğa? bayağı hareketli bir eleman, basketbola yazdıracak sanırım annem bu yaz. bu kafasını dağıtmak için yardımcı olabilir ama yeterli olur mu acaba? yani daha sakin, söz dinleyen, sorumluluk sahibi bir velet olsa problem yaşamayız zaten, dediğim gibi çok tehlikeli haşarılıkları olan manyak bir çocuk değil.
kadıncağız zaten gün yüzü görmedi bi de bu velet piçlik yapıyo şimdi, bunun daha ergenliği var. ne yapalım da sakinleşsin bu çocuk, adam olsun?
"e sen ne yapıyosun eşşoleşşek" derseniz ben de farklı bir şehirdeyim ve benim sakin bir şekilde "bak beyim" diyerek yaptığım ılımlı, abi konuşmalarını da iplemiyor herif.
okuldan arkadaşlarıyla yetişkinlerin bile gitmeye korktuğu saçmasapan yerlere kadar gidiyor. annem keyfi bir harcama için para olmadığını söyleyince, gidip habersizce cüzdanından almış, istediği şeyi alıp geri kalanını da yemiş hayvan.
normalde kavgacı bir çocuk değil ve bir şey çalma alışkanlığı da yok. ama büyüdükçe sapıtıyor, ablasına falan da yumruk atmış geçen gün.
ben burdan elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum ama pek bir şey beceremiyorum, ki birlikte vakit geçirdiğimizde, karşıma alıp konuştuğumda da bir şey değişmiyor.
kesinlikle şiddet görmüyor ve ben anneme güvenirim bu konuda, annem olmasa çok daha manyak bi tip olurdu eminim.
ne yapılabilir bu çocuğa? bayağı hareketli bir eleman, basketbola yazdıracak sanırım annem bu yaz. bu kafasını dağıtmak için yardımcı olabilir ama yeterli olur mu acaba? yani daha sakin, söz dinleyen, sorumluluk sahibi bir velet olsa problem yaşamayız zaten, dediğim gibi çok tehlikeli haşarılıkları olan manyak bir çocuk değil.
kadıncağız zaten gün yüzü görmedi bi de bu velet piçlik yapıyo şimdi, bunun daha ergenliği var. ne yapalım da sakinleşsin bu çocuk, adam olsun?