girişi zor bela yaptım ancak hiçbir şekilde başlıkar görünmüyor, açılmıyor. sol taraf bomboş. sizde durumlar nasıl?
bir suçtan dolayı şüpheliye çok fazla dayak atılıyor ve o sırada da o olayda ilgilenen yetkili/görevli geliyor.
yetkili: yeter artık, dayağa son verin.
polisler: ama tam da itiraf edecekti.
yetkili: eğer birini öldüresiye döverseniz büyük kaliforniya yangınını da üstlenecektir.
hangi filmdendi bu? yanlış hatırlamıyorsam marvel serisinden bir şeydi sanki.
yetkili: yeter artık, dayağa son verin.
polisler: ama tam da itiraf edecekti.
yetkili: eğer birini öldüresiye döverseniz büyük kaliforniya yangınını da üstlenecektir.
hangi filmdendi bu? yanlış hatırlamıyorsam marvel serisinden bir şeydi sanki.
öyleyse nasıl?
ama ben 18 senelik kayıttan bahsediyorum. küçükken hastanede yatmıştım. şimdi o raporları, tahlil sonuçlarını ve teşhis belgesini bulamıyorum. nasıl elde edebilirim bunları?
e-devlet en fazla bir aylık kayıtları tutuyor.
ama ben 18 senelik kayıttan bahsediyorum. küçükken hastanede yatmıştım. şimdi o raporları, tahlil sonuçlarını ve teşhis belgesini bulamıyorum. nasıl elde edebilirim bunları?
e-devlet en fazla bir aylık kayıtları tutuyor.
---link---
ayrıca geçen beni yalnız bırakmıştınız, zalımlar!!1!!11
ayrıca geçen beni yalnız bırakmıştınız, zalımlar!!1!!11
abur cuburla hala haşır neşir olmak zorunda kalıp sadece çayı şekersiz içmek, "içinde x içermeyen" gıdalar tüketmek , hormonlu meyve/sebzelerle "kendi x'imi yapıyorum." demek, "protein açısından çok zengin ya." diyerek hazır gıdalar almanın cidden insanı daha sağlıklı yaptığı mı düşünülüyor? tamam, kendilerini tamamen zararlı maddelerle işlenmiş gıdalara vursunlar demiyorum ama cidden katkısı çok mu fazla bu hareketlerin? mesela cips yeme(me)nin, meyva suyu içme(me)nin insan sağlığına ne kadar büyük zararı ya da katkısı olabilir ki? sonuçta her şey ama her şey doğallıktan kopmadı mı? ne kadar kaçınabiliriz? kaçındık diyelim, bunun etkisi ne kadar büyük olabilir?
bunu gerçekten merak ediyorum.
bunu gerçekten merak ediyorum.
mesela bir işim düşüyor web sitesine, yanlışlıkla bir yere tıklayınca sayfa giriş yapma/login sayfasına götürüyor. aynı durum facebook veya yabancı sitelerde pop-up şeklinde küçük bir pencere açılıyor, istersen o minik pencereyi kapatıyorsun.
ya da ne bileyim, listeli bir şey okuyorsun. aşağı doğru indikçe "sonraki sayfa" demiyor da, tek sayfaya parça parça yükleme yapıyor, haliyle de bilgisayarım sapıtıyor. yanlışlıkla bir yere tıklayınca da sayfa yenileniyor ve işin yoksa bir daha aşağılara kadar fareyi kaydır. yabancı web sitelerinde o sistem bile çok işlevsel hale getirilmiş. sanki bütün sayfayı yüklemiş dei ben "sonraki sayfa" dedikçe şak diye oraya gidiyor, web sayfası yenilenmiyor.
dediğimi anlatabildim mi bilmiyorum ama bunun gelişmiş teknoloji kullanımı ile mi ilgisi var yoksa yine bizim her alanda berbat olan insanlarımızın bir başka beceriksizliği mi? çok mu meşakkatli o tür web sitelerini o işlevselliğe bürümek?
ya da ne bileyim, listeli bir şey okuyorsun. aşağı doğru indikçe "sonraki sayfa" demiyor da, tek sayfaya parça parça yükleme yapıyor, haliyle de bilgisayarım sapıtıyor. yanlışlıkla bir yere tıklayınca da sayfa yenileniyor ve işin yoksa bir daha aşağılara kadar fareyi kaydır. yabancı web sitelerinde o sistem bile çok işlevsel hale getirilmiş. sanki bütün sayfayı yüklemiş dei ben "sonraki sayfa" dedikçe şak diye oraya gidiyor, web sayfası yenilenmiyor.
dediğimi anlatabildim mi bilmiyorum ama bunun gelişmiş teknoloji kullanımı ile mi ilgisi var yoksa yine bizim her alanda berbat olan insanlarımızın bir başka beceriksizliği mi? çok mu meşakkatli o tür web sitelerini o işlevselliğe bürümek?
1. yaarın (a'yı uzatarak)
2. yarın. (uzatmadan)
doğrusunu biliyorum ama ben genelde uzatıyorum. uzatanlar tuhaf geliyor mu onları dinlerken?
2. yarın. (uzatmadan)
doğrusunu biliyorum ama ben genelde uzatıyorum. uzatanlar tuhaf geliyor mu onları dinlerken?
sorumun özeti başlıkta.
bazen karşı tarafa kinaye yapıyorsun ama o anlamıyor. üstüne üstlük övdüğünüzü sanıyor. bu durumda ne yapıyorsunuz? bozuyor musunuz onu?
mesela az önce ekşi sözlük'te bir şeyler okurken bir yazarın çok salakça bir şey yazmış olduğunu gördüm. dayanamadım ve mesaj attım abartılı derecede öven üslup kullanarak. o da çok teşekkür etti karşılığında.
normalde de merak ettiğim bir durumdu. bu entry olayı da şimdi yeniden hatırlattı bana: kendilerini zeki bulduğum arkadaşlarım hemen anlıyor iğnelediğimi veya inceden alay ettiğimi ancak bazılarına işlemiyor bu durum.
siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda, hayatta veya sosyal medyada?
bazen karşı tarafa kinaye yapıyorsun ama o anlamıyor. üstüne üstlük övdüğünüzü sanıyor. bu durumda ne yapıyorsunuz? bozuyor musunuz onu?
mesela az önce ekşi sözlük'te bir şeyler okurken bir yazarın çok salakça bir şey yazmış olduğunu gördüm. dayanamadım ve mesaj attım abartılı derecede öven üslup kullanarak. o da çok teşekkür etti karşılığında.
normalde de merak ettiğim bir durumdu. bu entry olayı da şimdi yeniden hatırlattı bana: kendilerini zeki bulduğum arkadaşlarım hemen anlıyor iğnelediğimi veya inceden alay ettiğimi ancak bazılarına işlemiyor bu durum.
siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda, hayatta veya sosyal medyada?
ben cidden ayırt edemiyorum. telefon ve bilgisayarımdaki müzikler hep 320 kbps veya itunes ses formatında, yani 260 kbps m4a uzantısında. spotify'dan da müzik keşfetmek için dinliyorum ama duyduğum şey bildiğimiz mp3 işte. spotify'a "ses kalitesi süper ağbi yea." diyenler önceden 128 kbps (daha aşağı kalitede de olabilir) mp3 indirdikleri veya youtube'dan mp3 olarak çekip dinledikleri için mi kaliteli geliyor spotify? yani aslında kendileri eskiden kalitesiz şekilde mp3 yükledikleri için mi spotify'ın ses kalitesi mükemmel geliyor kendilerine?
not: soruya, spotify'ın genel işlevinden ziyade bu noktasından cevap verirseniz daha iyi olur.
not: soruya, spotify'ın genel işlevinden ziyade bu noktasından cevap verirseniz daha iyi olur.
dün iftara yakın arkadaşımla buluştuk, ilerliyorduk yolda. sonra seyyar satıcı gördüm. gittik yanına ne satıyor diye. madalyon tipinde çeşitli kolyelerden satıyormuş. arkadaşımla incelerken küçük prens kolyesinden gördüm. arkadaşımı küçük prens ile ben tanıştırmıştım, kitabını hediye etmiştim. bu yüzden de iki taraflı hatıra olsun diye iki tane aynı kolyeden aldım; biri ona, biri bana. adam kolyenin birini hazırladı ve verdi bana. ben de direkt arkadaşımın boynuna madalya takar gibi taktım. ondan sonrası şöyle gelişti:
seyyar satıcı: eheu eheu, sevgiline mi aldın kolyeyi? eheu eheu.
ben: ne alaka? dostuma aldım. işte bu yüzden bu ülkede erkekler sevgilerini belli edemiyor; erkekler arasında hediyeleşme kültürü yok, sizin gibiler yüzünden.
adam diğer müşterilere de dönüp "doğru yere parmak bastı, ehi ehi. doğru söylüyorsun." dedi yine gevrek gevrek gülerek.
şimdi benim yaptığım cidden anormal bir hareket miydi? ne yani, hediyeyi alıp direkt eline mi verseydim arkadaşımın? çok mu feminen bir şey buradaki hediyeleşme işi? yoksa son derece normal olan bu davranış, ülkemizdeki anormal zihniyetten dolayı mı tuhaf göründü?
sorumdan da anlamışsınızdır; arkadaşım da erkek, ben de.
seyyar satıcı: eheu eheu, sevgiline mi aldın kolyeyi? eheu eheu.
ben: ne alaka? dostuma aldım. işte bu yüzden bu ülkede erkekler sevgilerini belli edemiyor; erkekler arasında hediyeleşme kültürü yok, sizin gibiler yüzünden.
adam diğer müşterilere de dönüp "doğru yere parmak bastı, ehi ehi. doğru söylüyorsun." dedi yine gevrek gevrek gülerek.
şimdi benim yaptığım cidden anormal bir hareket miydi? ne yani, hediyeyi alıp direkt eline mi verseydim arkadaşımın? çok mu feminen bir şey buradaki hediyeleşme işi? yoksa son derece normal olan bu davranış, ülkemizdeki anormal zihniyetten dolayı mı tuhaf göründü?
sorumdan da anlamışsınızdır; arkadaşım da erkek, ben de.
"bağlantınız güvenli değil, web sitesinin güvenlik sertifikası dolmuş/değişmiş." diyor. sizde de öyle mi? chrome/opera'dan ayrıcalık tanıyarak girebiliyorum şimdi.
aslında çoğu zaman ağlıyorum.
bir kendime bakıyorum, bir de onlara; ben hiçbir başarısı, albenisi veya bir noktada yetkinliği olmayan biriyim. onlarsa çeşitli alanlarda başarılı olmuş, istediklerini elde edebilmiş, zeki ve yakışıklı yakışıklı gezinen insanlar. yani benden kat kat üstünler. ne zaman onlarla buluşsam bu gerçek yüzüme defalarca çarpıyor. kendime bakıp "ulan şunun yakışıklılığına bak, bir de kendine bak!", "bir şunun zekasına bak, bir de senin aptallıkla dolu geçmişine...", "bir şunun mesleğine bak, bir de kendi işsizliğine..." gibi şeyler düşünüyorum, anında ruh halim eksilere iniyor. hepsine gıpta ediyor, hayranlık besliyorum. yani normalde hep kendimi başkalarıyla kıyaslıyorum ama bu arkadaşlarımı görünce tavan yapıyor, koyverip ağlıyorum. nasıl kurtulabilirim ki bundan?
bir kendime bakıyorum, bir de onlara; ben hiçbir başarısı, albenisi veya bir noktada yetkinliği olmayan biriyim. onlarsa çeşitli alanlarda başarılı olmuş, istediklerini elde edebilmiş, zeki ve yakışıklı yakışıklı gezinen insanlar. yani benden kat kat üstünler. ne zaman onlarla buluşsam bu gerçek yüzüme defalarca çarpıyor. kendime bakıp "ulan şunun yakışıklılığına bak, bir de kendine bak!", "bir şunun zekasına bak, bir de senin aptallıkla dolu geçmişine...", "bir şunun mesleğine bak, bir de kendi işsizliğine..." gibi şeyler düşünüyorum, anında ruh halim eksilere iniyor. hepsine gıpta ediyor, hayranlık besliyorum. yani normalde hep kendimi başkalarıyla kıyaslıyorum ama bu arkadaşlarımı görünce tavan yapıyor, koyverip ağlıyorum. nasıl kurtulabilirim ki bundan?
farem son zamanlarda kafayı yedi. en başta normal çalışıyor ama aniden çalışmayı durduruyor. pili çıkarıp yeniden takınca çözülüyor, sonra bir daha aynı şey oluyor. markası logitech. pili dolu, başka usb girişini denedim. aynı fareden bir tane daha var, onu da denedim, onda da aynı sorun ortaya çıkıyor. niye böyle?
dandik bir üniversitede uluslararası ilişkiler bölümünü bitirdim geçen sene. tek artısı eğitim dilinin %100 ingilizce oluşuydu. kpss ve yds'ye çalışmadım, hiçbirinde de parlak not elde edemedim ve mal gibi kalakaldım ortada. dışişleri bakanlığı'na yerleşmek istiyorum, sadece yds şartı var kpss yerine. sonra yine kendi bünyesinde sınav/mülakat yapacak.
neyse, benim sorum şu aslında:
-geçen sene hiç yds nedir, ne değildir, neler soruyor diye araştırmadan direkt girdim ama anca 71 alabildim. kendi kendime çalışarak güz dönemi yds'ye girsem bunu 90'a çıkarmam mümkün olur mu? çünkü 500 küsur sayıda aday çağrıldı ve 90 puanla kapandı liste.
-hadi diyelim ki yaptım. benim "referans"ım veya referans edinebileceğim potansiyel çevrem bile yok. hepi topu 50 kişi alıyor bakanlık, hiç girmeyeyim mi bu işlere?
neyse, benim sorum şu aslında:
-geçen sene hiç yds nedir, ne değildir, neler soruyor diye araştırmadan direkt girdim ama anca 71 alabildim. kendi kendime çalışarak güz dönemi yds'ye girsem bunu 90'a çıkarmam mümkün olur mu? çünkü 500 küsur sayıda aday çağrıldı ve 90 puanla kapandı liste.
-hadi diyelim ki yaptım. benim "referans"ım veya referans edinebileceğim potansiyel çevrem bile yok. hepi topu 50 kişi alıyor bakanlık, hiç girmeyeyim mi bu işlere?
vpn açık ama logosuna tıkladığım zaman ülke seçenekleri gelmiyor. sizde de öyle mi? yoksa kendisi artık sadece en uygun konumu mu seçiyor?
thy sınav sonucuna dair bir e-posta atmadı bana. size öyle bir şey geldi mi?
internette çok fazla takılıyorum, bu yüzden faydalı şeyler de okumak isterim. takip ettiğiniz bu tarzda web siteleri var mıdır?
eskisine göre çok daha az şeyler konuşuluyor, soruluyor sanki.
özellikle de teknolojik gelişmelerden sonra, cihazların, aletlerin, araç ve gereçlerin, yöntemlerin isimlerinin geriye dönük olarak yeniden isimlendirilmesi.
mesela eskiden kitap denildiğinde tek bir imge akıllara gelirken şimdi e-kitapların varlığından dolayı normal kitaplara basılı kitap demek zorundayız. ya da normalde saat dediğimizde artık analog ya da dijital diye ayrıca belirtmek zorundayız. yani elli sene önceki kol saatine sadece kol saati derken zaten onun analog olduğunu biliyorduk. ama dijital saatlerin varlığı, eski prensipte çalışan bir saatin adına analog ifadesini eklettirdi.
neydi bu ingilizce kavramın adı?
mesela eskiden kitap denildiğinde tek bir imge akıllara gelirken şimdi e-kitapların varlığından dolayı normal kitaplara basılı kitap demek zorundayız. ya da normalde saat dediğimizde artık analog ya da dijital diye ayrıca belirtmek zorundayız. yani elli sene önceki kol saatine sadece kol saati derken zaten onun analog olduğunu biliyorduk. ama dijital saatlerin varlığı, eski prensipte çalışan bir saatin adına analog ifadesini eklettirdi.
neydi bu ingilizce kavramın adı?
Etrafımdaki 10 kişiden 7'sini gözlüklü görüyorum. Sadece bu değil, çevreyi gözlemleyince de sanki bayağı bir gözlük takan var gibi eskisine göre, özellikle de öğrenci/akademik personel güruhunda. Algıda seçicilik mi yapıyorum yoksa?
köy ve savaş/klan oyunlarını ya da bekletmeli, istek yollatmalı, "bu bölümü geçmek için arkadaşından yardım almak zorundasın :)" dayatmalı oyunları sevmiyorum. bu bağlamda, oynayıp da beğendiğiniz ve tavsiye edebileceğiniz oyunlar var mı?
şu an/daha önce oynadıklarım:
aa, bbtan, brain it on the truck, candy crush, color switch, little alchemy, sltiher.io, unblock me.
android için soruyorum.
şu an/daha önce oynadıklarım:
aa, bbtan, brain it on the truck, candy crush, color switch, little alchemy, sltiher.io, unblock me.
android için soruyorum.
sınavın 2,5 saat sürmesi bekleniyormuş. bence rahat rahat sınav olmamız açısından normal kıyafet olumsuzluk yaratmaz herhalde, değil mi? sonuçta bu mülakat değil ama ciddi kıyafetle mi gitmek gerekir yoksa?
"Başvuru kriterlerini taşıyan tüm adaylar, 06 Mayıs 2017 tarihinde değerlendirme sürecimizin ilk aşaması olan yazılı sınav için İstanbul’a davet edilecek olup detaylı bilgilendirme daha sonra yapılacaktır."
1. yazılı sınav 6 mayıs'ta olacak.
2. uygun adaylar 6 mayıs'ta davet edilecek.
bu e-posta bu ayın 2'sinde geldi üstelik. hala da bir e-posta gelmedi.
1. yazılı sınav 6 mayıs'ta olacak.
2. uygun adaylar 6 mayıs'ta davet edilecek.
bu e-posta bu ayın 2'sinde geldi üstelik. hala da bir e-posta gelmedi.
diyelim ki taksitlerinizi hep zamanında ödüyorsunuz.
1. ileriye dönük taksit ödenebiliyor mu? örneğin bu ayınkini yatırırken haziran ayının taksidini de yatırabiliyor musunuz?
2. eğer ödenebiliyorsa; ileriye dönük birden fazla ayın taksitlerini yatırmak istediğinizde bu süre genel borç bitim tarihinizden düşüyor ve hala bir sonraki ayın taksidini yatırmak mı gerekiyor, yoksa kaç aylık yatırdıysanız o kadar sürelik bir borç arası mı veriliyor?
1. ileriye dönük taksit ödenebiliyor mu? örneğin bu ayınkini yatırırken haziran ayının taksidini de yatırabiliyor musunuz?
2. eğer ödenebiliyorsa; ileriye dönük birden fazla ayın taksitlerini yatırmak istediğinizde bu süre genel borç bitim tarihinizden düşüyor ve hala bir sonraki ayın taksidini yatırmak mı gerekiyor, yoksa kaç aylık yatırdıysanız o kadar sürelik bir borç arası mı veriliyor?
7 senedir aynı zil sesini kullanıyorum ve artık değiştirmek istiyorum. şunu yapmayı istiyorum ama bilemedim. sizce nasıl olur? bana ninni gibi geliyor ama diğerleri için kulak tırmalayı mıdır?
vocaroo.com
vocaroo.com
opera'da takılırken vpn açık bende. bazı sitelere giriyorum, ısrarla web sitesinin tr sürümünü gösteriyor, web sitesi "tr"yi içeriyor. niye böyle?
e, benim türkiye'den olduğumu nasıl anlıyor?
e, benim türkiye'den olduğumu nasıl anlıyor?
az önceki duyuruyu okuyunca şok geçirdim. kadınların bacakları ağdayla/tıraşla mı öyle pürüzsüz, tüysüz oluyor? kollarını da mı öyle tıraş ediyorlar? her kadın öyle mi cidden?
ek: valla dalga geçmek için sormuyorum. her kadının yaptığını bilmiyordum.
ek: valla dalga geçmek için sormuyorum. her kadının yaptığını bilmiyordum.
mesela bir yerde otururken yanınıza oturmuş birinin parfümünü çok sevmişsinizdir ya da o kulaklıkla müzik dinlerken müziği duymuşsunuzdur, "hangi parfümü kullanıyorsunuz acaba?", "bu hangi şarkı, öğrenebilir miyim?" gibi sorular sorar mısınız? ben soruyorum ama siz rahatsız olur muydunuz size sorulursa?
çok korktuğum bir şey var ve hiç rahat değilim.
mesela bir şey içiyorsam üçlü prize su/kola dökülür diye ya da yemek pişirirken ocağın gözünün kapağı yerinden çıkar diye çok korkuyorum. bu durumlardaki tehlike ne boyutta acaba? teknik olarak yangın çıkma ve patlama olayı olur mu?
herhalde hiç yangın çıkmamış ama bu şans işi mi?
iki farklı durum ve soruyu belirtiyorum.
mesela bir şey içiyorsam üçlü prize su/kola dökülür diye ya da yemek pişirirken ocağın gözünün kapağı yerinden çıkar diye çok korkuyorum. bu durumlardaki tehlike ne boyutta acaba? teknik olarak yangın çıkma ve patlama olayı olur mu?
herhalde hiç yangın çıkmamış ama bu şans işi mi?
iki farklı durum ve soruyu belirtiyorum.
biliyoruz ki bu oylamada her ne kadar tercihte kaymalar olsa da adeta
akp vs chp+mhp+hdp+diğer parti seçmenleri olarak yarışıldı. çünkü normal seçimde oylar daha çok seçmenlerin kendi partilerine gittiği için akp'nin normal seçimlerde başarılı olması daha kolaydı bence.
olaya siyasi yönden veya olumsuz sonuçlarından ayrı olarak, sadece matematiksel olarak bakınca aslında başarı değil mi bu?
akp vs chp+mhp+hdp+diğer parti seçmenleri olarak yarışıldı. çünkü normal seçimde oylar daha çok seçmenlerin kendi partilerine gittiği için akp'nin normal seçimlerde başarılı olması daha kolaydı bence.
olaya siyasi yönden veya olumsuz sonuçlarından ayrı olarak, sadece matematiksel olarak bakınca aslında başarı değil mi bu?
beyoncé'nin video phone şarkısında lady gaga yukarıdaki sözü ediyor.
kim olabilir ki o? marlon brando'nun öyle bir eşi de yok. film kültürüm de çok fazla yok, merak ettim. internette de doğru bilgi yok.
kim olabilir ki o? marlon brando'nun öyle bir eşi de yok. film kültürüm de çok fazla yok, merak ettim. internette de doğru bilgi yok.
çeşitli sebeplerden hep ezik olduğumu düşünüyorum. aslında düşünmüyorum, tanımadığım ve zengin bir adam bile bana sadece duruş şeklimden bile "neden ezik duruyorsun? fakir bir aileden mi geldin?" diye sorunca ve buna benzer birkaç örnek daha olunca ezik olduğumun tescillendiğini biliyorum.
siz ezik misiniz? ya da şöyle sorayım, ezik bir insanı nasıl anlıyorsunuz? siz de ezik olduğunuzu hissediyorsanız nasıl aşmaya çalışıyorsunuz?
siz ezik misiniz? ya da şöyle sorayım, ezik bir insanı nasıl anlıyorsunuz? siz de ezik olduğunuzu hissediyorsanız nasıl aşmaya çalışıyorsunuz?
az önce ekşi sözlük'te takılırken gördüm. ama diğer sözlüklerde de muhabbeti geçiyor. nedir buradaki espri?
merhaba. iphone'un bir zil sesi vardı, çok sevmiştim.
adı da silk. ama internette iki farklı hali var: ıslıklı ve ıslıksız. hangisi orijinal, sizdekiyle karşılaştırır mısınız?
bu ıslıksız: www.youtube.com
bu da ıslıklı: vocaroo.com
adı da silk. ama internette iki farklı hali var: ıslıklı ve ıslıksız. hangisi orijinal, sizdekiyle karşılaştırır mısınız?
bu ıslıksız: www.youtube.com
bu da ıslıklı: vocaroo.com
müstakbel/potansiyel/mevcut eşinizin size bu yüzükten alması ne kadar önem arz ediyor?
ciddi ciddi bekliyor musunuz ondan ille de bu yüzükle evlilik teklif etmesini? sıradan bir yüzükle gelse ne düşünürsünüz?
ciddi ciddi bekliyor musunuz ondan ille de bu yüzükle evlilik teklif etmesini? sıradan bir yüzükle gelse ne düşünürsünüz?
ben cep telefonum için ocağın başında başvurmuştum ve hala o zamandan beri bekliyorum. oradaki görevli "eve bir bildirim kağıdı gelecek." demişti ama hala gelmedi.
sizde süreç nasıl işledi? telefon açıp sürecin ne alemde olduğunu sorabiliyor musunuz?
sizde süreç nasıl işledi? telefon açıp sürecin ne alemde olduğunu sorabiliyor musunuz?
devridaim makineleriyle ilgili bir şeyler okurken şuna denk geldim:
tr.wikipedia.org
-devridaim makineleri termodinamiğin birinci ve ikinci yasalarına aykırıdır.
birinci kanun: başlangıçta 100 birim enerji varsa en sonda da değişik biçimlerdeki enerjinin toplamı 100 birimdir.
ikinci kanun: Başlangıçta 100 birim yararlı enerji varsa son durumda kesinlikle 100 birimden az olacaktır.
şimdi merak ettiğim bir şey var ama mühendis/sayısalcı değilim, o yüzden çok basit şekilde anlatan yerlere denk gelemedim. hatta sorum tuhaf mı, onu bile bilmiyorum konuya o kadar uzağım diye :)
neyse, sorumu sorayım. mesela biz niye telefonlarımızın bataryalarını tam kapasitede doldurmamıza rağmen belli bir süre sonra aynı verimlilikte kullanamıyoruz? entropi ile mi ilgili o da? eğer öyleyse, entropi bataryanın dolum için istediği enerjide de düşüklük yaratır mı?
bir de bu kanunları çok basit şekilde, günlük hayattaki yansımalarını anlatan kitap var mı acaba?
tr.wikipedia.org
-devridaim makineleri termodinamiğin birinci ve ikinci yasalarına aykırıdır.
birinci kanun: başlangıçta 100 birim enerji varsa en sonda da değişik biçimlerdeki enerjinin toplamı 100 birimdir.
ikinci kanun: Başlangıçta 100 birim yararlı enerji varsa son durumda kesinlikle 100 birimden az olacaktır.
şimdi merak ettiğim bir şey var ama mühendis/sayısalcı değilim, o yüzden çok basit şekilde anlatan yerlere denk gelemedim. hatta sorum tuhaf mı, onu bile bilmiyorum konuya o kadar uzağım diye :)
neyse, sorumu sorayım. mesela biz niye telefonlarımızın bataryalarını tam kapasitede doldurmamıza rağmen belli bir süre sonra aynı verimlilikte kullanamıyoruz? entropi ile mi ilgili o da? eğer öyleyse, entropi bataryanın dolum için istediği enerjide de düşüklük yaratır mı?
bir de bu kanunları çok basit şekilde, günlük hayattaki yansımalarını anlatan kitap var mı acaba?
hani bu küçüklerinden bahsediyorum. fritöz yok mutfakta.
tavada pişirirken harlı ateşte dışı kıtır, içi çiğ kalıyor. kısık ateşte de yağ çekiyor, tadı kötü oluyor, beceremiyorum. siz nasıl pişiriyorsunuz tavada?
tavada pişirirken harlı ateşte dışı kıtır, içi çiğ kalıyor. kısık ateşte de yağ çekiyor, tadı kötü oluyor, beceremiyorum. siz nasıl pişiriyorsunuz tavada?
aşırı berbat ve yorucu olmamış mı sizce de?
bilgisayarım donuyor diye şiddetle klavyeli kısmına vurdum, ekran bir an gitti geldi. bir daha donmaya başladı, bu sefer çok daha uzun sürdü.
önceden 2 gb ek ram yerleştirmiştik, toplam 4 gb ram'im vardı. az önce kontrol ettim de 2 gb olarak görünüyor. ram yerinden mi çıktı acaba? nasıl anlayabilirim bilgisayarımı içini açmadan?
önceden 2 gb ek ram yerleştirmiştik, toplam 4 gb ram'im vardı. az önce kontrol ettim de 2 gb olarak görünüyor. ram yerinden mi çıktı acaba? nasıl anlayabilirim bilgisayarımı içini açmadan?
... açıkken mi?
diyelim ki yemeği çok fazla pişirdik. bu tencerenin kapağını hiç açmadan bekletmek mi içindekilerinin daha çabuk soğumasını sağlar, yoksa tamamen açık bırakmak mı?
bu çok az bir fark yaratsa da hangisi geçerli? ben yoğunlaşmadan dolayı ilki sanıyorum, yanılıyor muyum?
diyelim ki yemeği çok fazla pişirdik. bu tencerenin kapağını hiç açmadan bekletmek mi içindekilerinin daha çabuk soğumasını sağlar, yoksa tamamen açık bırakmak mı?
bu çok az bir fark yaratsa da hangisi geçerli? ben yoğunlaşmadan dolayı ilki sanıyorum, yanılıyor muyum?
Merhaba. WhatsApp'ta mesaj geldiğinde karşı taraf okuduğumu bilmesin istiyorum. Bunun için de mobil veriyi kapatıp uçuş modunda okuyorum. Ama sonradan interneti açtığımda WhatsApp'a girmesem bile karşı tarafa mavi tik gidiyor, son görülme tarihim de değişiyor. Sizde de öyle mi?
one direction - once in a lifetime:
www.youtube.com
cidden çok iyi değil mi ya?
not: directioner değilim.
www.youtube.com
cidden çok iyi değil mi ya?
not: directioner değilim.
öncelikle yabancı tabir kullandığım için kusura bakmayın ama kısa diye o ifadeyi seçtim.
hayatım boyunca hoşlandığım ve sevgili adayı olarak gördüğüm kızlar hep arkadaş çevremden olmuştur (gerçi hepi topu iki kişiydi). dışarıdan görüp de "ooo, bununla sevgili olunur." demedim ilk görüşte hiç çünkü bunu yüzeysel bir bakış açısı olarak görüyorum. yani ne bileyim, sadece güzel olması/dış görünüşü, sevgili olmak için saçma bir dürtü gibi geliyor bana. hatta güzel kız görür görmez faaliyetlerde bulunanları da hayatım boyunca anlamlandıramadım. sonuçta tanımadan etmeden bu çaba niye ki? arkadaşlarıma/çevreme bakıyorum. facebook'tan, twitter'dan vs. ilk kez gördüklerine veya gerçek hayatta aralarında bir selam ilişkisi dahi olmayan kişilere yürüyorlar. işin garibi de sevgili oluyorlar.
arkadaşken "ulan benimle aynı şeyi düşünüyor, aynı şeyleri seviyor, aynı şeyler konusunda hassas." diyerekten "negzel, işte böyle birini istiyorum." diyorum (tipimi es geçiyorum tabii, seçme şansı bendeymiş gibi ifade etmek istemem). ama sonu hüsran oluyor: ben seni arkadaş olarak görüyorum ama.
işte sorum da bununla ilgili. acaba cidden arkadaşlık hattını iyice çizdiğim için mi böyle yoksa tamamıyla tiple ilgili bir şey mi? yani cidden albenisi olan bir erkek olsa aynı cevabı almayacak mıydı o kişi?
deneyimleriniz beni haklı mı çıkarıyor, haksız mı?
hayatım boyunca hoşlandığım ve sevgili adayı olarak gördüğüm kızlar hep arkadaş çevremden olmuştur (gerçi hepi topu iki kişiydi). dışarıdan görüp de "ooo, bununla sevgili olunur." demedim ilk görüşte hiç çünkü bunu yüzeysel bir bakış açısı olarak görüyorum. yani ne bileyim, sadece güzel olması/dış görünüşü, sevgili olmak için saçma bir dürtü gibi geliyor bana. hatta güzel kız görür görmez faaliyetlerde bulunanları da hayatım boyunca anlamlandıramadım. sonuçta tanımadan etmeden bu çaba niye ki? arkadaşlarıma/çevreme bakıyorum. facebook'tan, twitter'dan vs. ilk kez gördüklerine veya gerçek hayatta aralarında bir selam ilişkisi dahi olmayan kişilere yürüyorlar. işin garibi de sevgili oluyorlar.
arkadaşken "ulan benimle aynı şeyi düşünüyor, aynı şeyleri seviyor, aynı şeyler konusunda hassas." diyerekten "negzel, işte böyle birini istiyorum." diyorum (tipimi es geçiyorum tabii, seçme şansı bendeymiş gibi ifade etmek istemem). ama sonu hüsran oluyor: ben seni arkadaş olarak görüyorum ama.
işte sorum da bununla ilgili. acaba cidden arkadaşlık hattını iyice çizdiğim için mi böyle yoksa tamamıyla tiple ilgili bir şey mi? yani cidden albenisi olan bir erkek olsa aynı cevabı almayacak mıydı o kişi?
deneyimleriniz beni haklı mı çıkarıyor, haksız mı?
elektronik ağırlıklı olsa çok daha güzel olur. ayrıca bunun gibi şarkıları ne şekilde aratabilirim? ben aratınca bulamadım doğru şekilde arayamadığım için olsa gerek. spotify veya itunes'ta listeler var mıdır?
the weeknd - i feel it coming:
www.youtube.com
beyoncé - xo:
www.youtube.com
britney spears - unusual you:
www.youtube.com
britney spears - alien:
www.youtube.com
justin timberlake - strawberry bubblegum:
www.youtube.com
katy perry -chained to the rhythm:
www.youtube.com
the weeknd - i feel it coming:
www.youtube.com
beyoncé - xo:
www.youtube.com
britney spears - unusual you:
www.youtube.com
britney spears - alien:
www.youtube.com
justin timberlake - strawberry bubblegum:
www.youtube.com
katy perry -chained to the rhythm:
www.youtube.com