Sitelerin en dış duvarlarının ya da görseldeki gibi yol/geçit duvarlarının tam dibine ekiyorlar. Bunun mantığı var mı? Önceliğim tabii ki ağaç ama kökleri, yapıların ömrüne olumsuz etki yaratmıyor mu bu şekilde yakınlıkta?
Belediyeler için "Zaten ağaçları kesecekler, sorun olmaz yani." gibi cevap vermeyin lütfen. O kadar dibe niye dikiliyor, bunun cevabını merak ediyorum. Bir sürü site gördüm böyle tam duvar dibine ekili, eğreti şekilde sanki eziyet çeker gibi büyüyen ağaçlarla çevrili...
ibb.co
Belediyeler için "Zaten ağaçları kesecekler, sorun olmaz yani." gibi cevap vermeyin lütfen. O kadar dibe niye dikiliyor, bunun cevabını merak ediyorum. Bir sürü site gördüm böyle tam duvar dibine ekili, eğreti şekilde sanki eziyet çeker gibi büyüyen ağaçlarla çevrili...
ibb.co
Şu an gökyüzünde çok parlak, tek başına bir yıldız (?) var. Ne ki o?
Konum İstanbul ve bahsettiğim yıldız da batı yönünde 285. derecede görünüyor. Venüs mü yoksa o?
Konum İstanbul ve bahsettiğim yıldız da batı yönünde 285. derecede görünüyor. Venüs mü yoksa o?
Selamlar.
Ben martın ortasından bu yana, yani daha 3,5 aydır çalışıyorum. Sizce işe başlayalı daha birkaç ay olmuş birinin patrondan "Bana 5 gün izin verir misiniz?" demesi abes kaçar mı? Bu izin, zorunlu bir durumdan kaynaklı da olmayacak. Üç arkadaş olarak araba kiralayıp bir hafta Ege'yi yeniden gezmeyi planlıyoruz. Onlar adli tatilde olacağı için tuzları kuru ama bana "Sen de izin alırsın, verir." diyorlar. Onlarla gitmeyi istiyorum ama bir yandan da benim izin istemem abes değil mi? Yahu zaten bir senelik çalışanların izin günü bir hafta değil mi zaten? Bana niye versin? Verir mi?
Gerekli bilgiler: Ofiste toplam üç kişiyiz. Ben yazışmaları,araç yönlendirmelerini, müşteri bilgilendirmelerini yapıyorum.
Ben martın ortasından bu yana, yani daha 3,5 aydır çalışıyorum. Sizce işe başlayalı daha birkaç ay olmuş birinin patrondan "Bana 5 gün izin verir misiniz?" demesi abes kaçar mı? Bu izin, zorunlu bir durumdan kaynaklı da olmayacak. Üç arkadaş olarak araba kiralayıp bir hafta Ege'yi yeniden gezmeyi planlıyoruz. Onlar adli tatilde olacağı için tuzları kuru ama bana "Sen de izin alırsın, verir." diyorlar. Onlarla gitmeyi istiyorum ama bir yandan da benim izin istemem abes değil mi? Yahu zaten bir senelik çalışanların izin günü bir hafta değil mi zaten? Bana niye versin? Verir mi?
Gerekli bilgiler: Ofiste toplam üç kişiyiz. Ben yazışmaları,araç yönlendirmelerini, müşteri bilgilendirmelerini yapıyorum.
Bu sene adayların seçim vaatlerini ve planlarını sıkı sıkı takip edemedim. Konuşmalarından bazılarını dinledim her birinin. Klasik "Şöyle yapacağız, böyle yapacağız, şu konuda ıslah çalışmaları yapacağız, X'i satacağız, Y'yi ortadan kaldıracağız." gibi cümleler duydum. Kılıçdaroğlu'nun katıldığı bir programda (Zannedersem Fatih Portakal ile idi) Muharrem İnce için "Kazandığı vakit işinin ehli her insanla fikir alışverişinde bulunulacak. Başkan yardımcıları da aynı şekilde işi bilen insanlar olacak." gibi şeyler demişti.
Ama genel olarak ne İnce'den ne de Akşener'den "Eski sisteme devam edeceğiz!" gibi net bir şey duyabildim seçim zamanı açıklandığından beri.
E, hani bu yeni sistem tek adamlık sistemiydi? Şimdi böyle bir şeyi ağızlarından duymama sebebim benim gündeme uzak kalışım mı yoksa halkta yaratılan istikrar konusunun zedelenmemesi için şimdilik rafa kaldırılan bir durum mu?
Bilmediğim için soruyorum gerçekten. Ama net bir cevap olursa kendi ağızlarından çok sevinirim.
Ama genel olarak ne İnce'den ne de Akşener'den "Eski sisteme devam edeceğiz!" gibi net bir şey duyabildim seçim zamanı açıklandığından beri.
E, hani bu yeni sistem tek adamlık sistemiydi? Şimdi böyle bir şeyi ağızlarından duymama sebebim benim gündeme uzak kalışım mı yoksa halkta yaratılan istikrar konusunun zedelenmemesi için şimdilik rafa kaldırılan bir durum mu?
Bilmediğim için soruyorum gerçekten. Ama net bir cevap olursa kendi ağızlarından çok sevinirim.
LG G3 kullanıyorum. Son bir haftadır kendi kendine açılıp kapanıyordu. Saatlerce logoda takılıp kalıyordu ve dün yine aynısı oldu. Daha az önce açıldı. Ama sorun şu ki telefondaki tüm dosyalar silinmiş vaziyette, IMEI numarası gitmiş ve şebeke de çekmiyor. Yüklediğim uygulamalar hala duruyor, onlar gitmemiş, sadece çıkış yapmış duruyor her şeyden. Telefon hafızası da hala dolu ama. Yani dosyalar görünmez bir durumda sanki.
Ne yapayım ki şimdi? Bilgisayar yok evde, internet de yok. Bunların üstüne soğuk su mu içeyim? En son geçen hafta yedekleme almıştım.
Ne yapayım ki şimdi? Bilgisayar yok evde, internet de yok. Bunların üstüne soğuk su mu içeyim? En son geçen hafta yedekleme almıştım.
Iyi akşamlar.
Birkaç gündür telefonumda bir hata peydah oldu. Play Store'dan hiçbir şey indiremiyor, var olan uygulamaları güncelleyemiyorum. "X indirmesi başarısız oldu. Hata kodu 0" diyor. Android Chrome'dan da hiçbir şey indiremiyorum.
İnternette yorumlara baktım, sunulan çözümler hiçbir işe yaramadı. Telefonu yeniden başlattım, Play Store hizmetlerini vs önbellek ve cache'lerini temizledim, güncellemeyi kaldırıp manuel olarak yeniden kurdum, tüm izinleri verdim ama hep aynı hata. Bildirim ekranında da sürekli "Play Store hizmetlerini güncellemezseniz x çalışmayacak" diye bildirim geliyor sürekli. Opera kullanınca sorun vermiyor ama Play Store'da hiçbir şey indiremeyince sinir oldum birkaç gündür.
Böyle bir şey başına gelen var mı?
Telefonum LG G3, Marshmallow.
Birkaç gündür telefonumda bir hata peydah oldu. Play Store'dan hiçbir şey indiremiyor, var olan uygulamaları güncelleyemiyorum. "X indirmesi başarısız oldu. Hata kodu 0" diyor. Android Chrome'dan da hiçbir şey indiremiyorum.
İnternette yorumlara baktım, sunulan çözümler hiçbir işe yaramadı. Telefonu yeniden başlattım, Play Store hizmetlerini vs önbellek ve cache'lerini temizledim, güncellemeyi kaldırıp manuel olarak yeniden kurdum, tüm izinleri verdim ama hep aynı hata. Bildirim ekranında da sürekli "Play Store hizmetlerini güncellemezseniz x çalışmayacak" diye bildirim geliyor sürekli. Opera kullanınca sorun vermiyor ama Play Store'da hiçbir şey indiremeyince sinir oldum birkaç gündür.
Böyle bir şey başına gelen var mı?
Telefonum LG G3, Marshmallow.
Sorum saçma olabilir ama merak ediyorum.
Banyo yaparken kafamızdan akıp gidiyor ya da kolumuza da bulaşıyor ya bu şampuanlar, acaba vücuttaki kılları da mı besliyor/güçlendiriyor acaba?
Bana öyle geliyor sanki. Öyle olmasa bile bu şampuan saç kılıyla vücuttaki tüylerin ayrımına varamayacağına göre besliyordur herhalde, değil mi?
Keşke öyle olmasaydı.
Banyo yaparken kafamızdan akıp gidiyor ya da kolumuza da bulaşıyor ya bu şampuanlar, acaba vücuttaki kılları da mı besliyor/güçlendiriyor acaba?
Bana öyle geliyor sanki. Öyle olmasa bile bu şampuan saç kılıyla vücuttaki tüylerin ayrımına varamayacağına göre besliyordur herhalde, değil mi?
Keşke öyle olmasaydı.
Biz bir aracı firmayız ve ofiste yabancılarla yazışmaları ben yapıyorum. Yurt dışındaki firma yanlış düzenlenen belge sebebiyle aracısı olduğumuz firmanın mallarına çıkış izni veremiyor (Suçlu onlar değil). "Yanlış düzenlenen belgeyi postalayın, düzenleyelim ve malların çıkışını yapalım." dediler. Yollandı ama yollanır yollanmaz bizim patron "m e b, şunları bir ara bakalım", "Şunlara bir e-posta at bakalım, gelmiş mi posta diye." diye diye günde 3-4 kez iletişime geçmek zorunda bırakıyor beni. Yurt dışındaki adam artık sinirden ağlayacak, küfretmiyor ama küfürden beter iğneleme yapıyor, aptala anlatır gibi "Alır almaz hepinize haber vereceğim, sizin gün içinde defalarca aramanız o postayı bize daha hızlı getirmeyecek." diyor. Bunları noktasına virgülüne kadar izah ediyorum bizim ofise ama çare yok. Az önce yine e-posta attım.
Bu tek örnek de değil, diğer işlerde de en iyi ihtimalle iki günde bir e-posta attırıyor, aratıyor diyebilirim. Hani, bizden cevap beklendiğinde anında cevap yazsak yüreğim gam yemeyecek. "X halledildiğinde dönüş yapacağız." cümlesinden anlaşılmayacak ne var?
Yav iş dünyasında normal mi bu? Ayıp değil mi? Yoksa Türk olarak yine odun olduğumuz bir konu mu bu?
Bu tek örnek de değil, diğer işlerde de en iyi ihtimalle iki günde bir e-posta attırıyor, aratıyor diyebilirim. Hani, bizden cevap beklendiğinde anında cevap yazsak yüreğim gam yemeyecek. "X halledildiğinde dönüş yapacağız." cümlesinden anlaşılmayacak ne var?
Yav iş dünyasında normal mi bu? Ayıp değil mi? Yoksa Türk olarak yine odun olduğumuz bir konu mu bu?
Bu şarkıyı duyduğumdan beri dinliyorum.
www.youtube.com
Şarkıda hiçbir rahatsızlık yok, sakinliğin verdiği heyecan var, kan kaynatıyor resmen ama bir yandan da üzüyor sanki.
Bunun gibi şarkılar var mı dinlediğiniz?
Tamam, tür olarak adeta bir okyanus ama en azından siz daraltabilirsiniz seçenekleri :)
Hatta yan bir kaç örnek daha vereyim:
www.youtube.com
www.youtube.com
Evet, bunları duymayan kalmadı ama yine de tam olarak istediğim tarz diye söylüyorum, netlik açısından. Ama özellikle "You're Mine" gibi bir şeyler dinlemek istiyorum.
www.youtube.com
Şarkıda hiçbir rahatsızlık yok, sakinliğin verdiği heyecan var, kan kaynatıyor resmen ama bir yandan da üzüyor sanki.
Bunun gibi şarkılar var mı dinlediğiniz?
Tamam, tür olarak adeta bir okyanus ama en azından siz daraltabilirsiniz seçenekleri :)
Hatta yan bir kaç örnek daha vereyim:
www.youtube.com
www.youtube.com
Evet, bunları duymayan kalmadı ama yine de tam olarak istediğim tarz diye söylüyorum, netlik açısından. Ama özellikle "You're Mine" gibi bir şeyler dinlemek istiyorum.
Masaüstü bilgisayara USB girişli ikili hoparlör aldım. Kendi düğmesinden ses seviyesini ortalara doğru ya da son seviyeye getirince cızırtı duyuyorum. Sanki bilgisayarın içindeki işlemlerin sebep olduğu ses gibi. Kasanın arkasındaki girişe takınca da aynı, önündeki yüze takınca da aynı uğultulu gıcık bir ses çıkıyor.
Ürünü almadan önce denetmiştim mağazada ve sorun yoktu.
Nasıl çözülebilir bu sorun?
Windows 7 kurulu bilgisayarda. Aha, ürün de bu:
www.trust.com
Ürünü almadan önce denetmiştim mağazada ve sorun yoktu.
Nasıl çözülebilir bu sorun?
Windows 7 kurulu bilgisayarda. Aha, ürün de bu:
www.trust.com
Bir tanıdık böyle paralar bulmuş köy yerinde, ev temeli kazarlarken.
Ne yapsın sizce bunları? Gerçek midir bunlar?
Gerçek olsa bile değerli midir ki?
Ne yapsın sizce bunları? Gerçek midir bunlar?
Gerçek olsa bile değerli midir ki?
Bir iş dolayısıyla yurt dışına çıkma ihtimalimiz var ve patron bana pasaport çıkarttırmamı söyledi. Kenarda dursunmuş, yurt dışına çıkarsak hemen gitmiş olurmuşuz beklemeden. Gelin görün ki ben "Bu masraf kime ait olacak?" diye soramadım iş dünyasına hala alışamadığımdan.
Kime ait oluyor bu masraflar bütünü; bana mı, şirkete mi?
Sonuçta bu gitme durumu şimdilik %50 ihtimal ve durduk yere de çıkartmak istemem kendimi zora sokup.
Kime ait oluyor bu masraflar bütünü; bana mı, şirkete mi?
Sonuçta bu gitme durumu şimdilik %50 ihtimal ve durduk yere de çıkartmak istemem kendimi zora sokup.
Günaydın.
Kısaca anlatacağım. Elimde şirket telefonu ve bunda da şirketin kendi alan adıyla şahsım için oluşturulmuş e-posta kurulu. Ancak ofisteki bilgisayardan gönderdiğim e-postalar telefondan, telefondan gönderdiğim e-postalar da bilgisayardan görünmüyor. Sadece gelen e-postalar sorunsuz ama giden e-postalar senkronize değil. Yazışmaları telefondan yapmam gereken zamanlar oluyor haliyle ama kişi listesini bile öngöremeyen bir telefonla ben ne yapacağım bu durumda?
Teknik olarak işe yarar mı bilmiyorum ama ofiste MS Outlook, telefonda ise telefonun kendi e-posta uygulamasını kullanıyorum. Acaba Outlook uygulamasını telefona kursam senkronize olur mu e-postaya dair BÜTÜN HER ŞEY?
Kısaca anlatacağım. Elimde şirket telefonu ve bunda da şirketin kendi alan adıyla şahsım için oluşturulmuş e-posta kurulu. Ancak ofisteki bilgisayardan gönderdiğim e-postalar telefondan, telefondan gönderdiğim e-postalar da bilgisayardan görünmüyor. Sadece gelen e-postalar sorunsuz ama giden e-postalar senkronize değil. Yazışmaları telefondan yapmam gereken zamanlar oluyor haliyle ama kişi listesini bile öngöremeyen bir telefonla ben ne yapacağım bu durumda?
Teknik olarak işe yarar mı bilmiyorum ama ofiste MS Outlook, telefonda ise telefonun kendi e-posta uygulamasını kullanıyorum. Acaba Outlook uygulamasını telefona kursam senkronize olur mu e-postaya dair BÜTÜN HER ŞEY?
Böyle bir durumda, suçluluk Ali ve Veli arasında yüzdelik olarak paylaştırılırsa sizin gözünüzde bu oran nasıl olur?
Hukuki yönden suçluluk sormuyorum tabii. Mesela Veli sigara içmiyor ama Ali ona sunduğu ve arada da ısrar ettiği için Veli kabul ediyor ve ilerleyen zamanlarda sigara bağımlısı oluyor. Ali'nin, Veli'nin aklına karpuz kabuğu soktuğu durumları, Ali'nin sunduğu öneriler sonucunda Veli'nin kabul ederek zarar gördüğü durumları diyorum yani.
Hukuki yönden suçluluk sormuyorum tabii. Mesela Veli sigara içmiyor ama Ali ona sunduğu ve arada da ısrar ettiği için Veli kabul ediyor ve ilerleyen zamanlarda sigara bağımlısı oluyor. Ali'nin, Veli'nin aklına karpuz kabuğu soktuğu durumları, Ali'nin sunduğu öneriler sonucunda Veli'nin kabul ederek zarar gördüğü durumları diyorum yani.
Biraz açayım sorumu. Mesela şiir ve şarkı, benim için ölçülü, uyaklı olmalı. Kitaplarda olay-zaman-mekan, gerçeğe uygun şekilde ya da oluşturulmuş hayal dünyasında belirli bir düzende ilerlemeli. Klasikten kastım bu, geleneksel tarz yani. Peki sizin beğeninize hangisi daha çok hitap ediyor? Örneğin serbest şiirler, bilinç akışı tekniği ile yazılmış romanlar ya da nakaratı, uyağı olmayan şarkılar da hoşunuza gider mi GENEL olarak?
İşte sürekli bilgisayar kullanıyorum. Haliyle de fare kullandığım elimin bileğindeki kemik kıpkırmızı oluyor ve acıyor. Siz ne yapıyorsunuz buna engel olmak için? Bilek yastığı varmış galiba ama işe yarar mı o? Alternatif çözümlere de açığım.
Yabancı bir arkadaşın Türkiye'deki oturum iznini uzatmaya çalışıyoruz. Ama kendisi yurt dışında şu an ve ilgili devlet birimine (İl Göç İdaresi) ulaştığımızda siteden halledebileceğimizi söyledi. Geçen haftadan itibaren sürekli ama sürekli hata veriyor site. Telefonlara zaten bakan yok. Ben de Fatih'teki yere gittim. Binanın daha girişinde ekmek kuyruğu gibi sıra var ve üç görevli ilgileniyor bu sırayla ve ondan sonra içeri alıyorlar.
Sıraya girdim. Tam sorumu sorarken görevli kadın sözümü kesti ve arkamdaki yabancı şahsı öne geçirdi, onunla ilgilendi. "Ya beyefendi müsaade edin de geçsinler!" dedi sesini yükselterek, bir şey demedim.
Sonra onun işi bitti ve sıra bana geldi:
-Merhaba, yabancı bir arkadaşın oturum iznini uzatmak istiyorum ama int-
+İnternetten yapacaksınız!
-İnternetten yapmaya çalışınca pasaport hatası alıyo-
+O herkese öyle hata veriyor.
-İşte o yüzden geldim ben de. Acaba buradan rand-
+Buradan randevu vermiyoruz!
-İyi de ne yapacağız o zaman? Mümkün değil, işlem yapılamıy-
+Ya beyefendi buradan randevu alamıyorsunuz!!!!!!
-Neden bağırıyorsunuz acaba? Kibar olamıyor musunuz?
+Bağırmadım ki.
-Evet, sesinizi yükselterek ve başınızdan savarak konuşuyorsunuz.
Bu sırada yan sıradaki diğer görevli kadın geldi ve bana:
+Beyefendi, siz önce kulaklığınızı çıkarın da öyle konuşun ve sıranızı bekleyin!
-Kulaklıkla ne ilgisi var? Birincisi, müzik çalmıyor ve sizi duyabiliyorum. İkincisi, çalsa da benim için fark etmiyor o kulağım sağır ve diğer kulağım zaten boşta ve duyabiliyorum. Bana bağırarak konuşuyorsunuz. (Evet, mala bağladım sinirden.). Üçüncüsü, sıra zaten bende!
+Lütfen BUNA (diğer görevlilere beni gösteriyor) cevap vermeyin, diğerlerinden devam edin.
-Ne demek "Buna cevap vermeyin"? Sıra benim ve bir şey soruyorum ama insanların yüzüne bakmıyorsunuz.
Sonra bir diğer görevli geldi "Abi ne istiyorsun sen?" dedi, anlattım ama tek dediği cevap "İnternetten yap." oldu.
Bu tiplerin üçü oradaki yabancılara nazik nazik davranırken Türklere karşı nezaketten yoksun şekilde cevap vermesi de deli etti beni. O iki kadını CİMER ya da BİMER'e şikayet etmeyi düşünüyorum ama yanlış mı olur acaba? Tamam, dışarıdan Suriyeli profili çekiyorum giyimim ya da tipimle ama yine de haklı göstermez bu davranışlarını.
Sırf bu davranışları sebebiyle o kadar yolu yeniden gitmeyi düşünüyorum. Bir şey çıkar mı acaba?
Sıraya girdim. Tam sorumu sorarken görevli kadın sözümü kesti ve arkamdaki yabancı şahsı öne geçirdi, onunla ilgilendi. "Ya beyefendi müsaade edin de geçsinler!" dedi sesini yükselterek, bir şey demedim.
Sonra onun işi bitti ve sıra bana geldi:
-Merhaba, yabancı bir arkadaşın oturum iznini uzatmak istiyorum ama int-
+İnternetten yapacaksınız!
-İnternetten yapmaya çalışınca pasaport hatası alıyo-
+O herkese öyle hata veriyor.
-İşte o yüzden geldim ben de. Acaba buradan rand-
+Buradan randevu vermiyoruz!
-İyi de ne yapacağız o zaman? Mümkün değil, işlem yapılamıy-
+Ya beyefendi buradan randevu alamıyorsunuz!!!!!!
-Neden bağırıyorsunuz acaba? Kibar olamıyor musunuz?
+Bağırmadım ki.
-Evet, sesinizi yükselterek ve başınızdan savarak konuşuyorsunuz.
Bu sırada yan sıradaki diğer görevli kadın geldi ve bana:
+Beyefendi, siz önce kulaklığınızı çıkarın da öyle konuşun ve sıranızı bekleyin!
-Kulaklıkla ne ilgisi var? Birincisi, müzik çalmıyor ve sizi duyabiliyorum. İkincisi, çalsa da benim için fark etmiyor o kulağım sağır ve diğer kulağım zaten boşta ve duyabiliyorum. Bana bağırarak konuşuyorsunuz. (Evet, mala bağladım sinirden.). Üçüncüsü, sıra zaten bende!
+Lütfen BUNA (diğer görevlilere beni gösteriyor) cevap vermeyin, diğerlerinden devam edin.
-Ne demek "Buna cevap vermeyin"? Sıra benim ve bir şey soruyorum ama insanların yüzüne bakmıyorsunuz.
Sonra bir diğer görevli geldi "Abi ne istiyorsun sen?" dedi, anlattım ama tek dediği cevap "İnternetten yap." oldu.
Bu tiplerin üçü oradaki yabancılara nazik nazik davranırken Türklere karşı nezaketten yoksun şekilde cevap vermesi de deli etti beni. O iki kadını CİMER ya da BİMER'e şikayet etmeyi düşünüyorum ama yanlış mı olur acaba? Tamam, dışarıdan Suriyeli profili çekiyorum giyimim ya da tipimle ama yine de haklı göstermez bu davranışlarını.
Sırf bu davranışları sebebiyle o kadar yolu yeniden gitmeyi düşünüyorum. Bir şey çıkar mı acaba?
1. Şirket telefonunuz var mı?
2. Varsa bunu mesai saatleri dışında iş konusunda iletişim için mi kullanıyorsunuz? Örneğin şu an e-posta gelse hemen cevap veriyor musunuz yoksa ertesi güne mi iteliyorsunuz?
3. Şirket telefonunuzu abartmamak kaydıyla kişisel olarak kullanıyor musunuz internet, konuşma paketi kaynağı vs olarak?
Şu an bende var, mesai saatleri dışında (tatil günlerinde de) e-posta cevaplamak ya da çağrı gelirse iletişim kurmak için kullanıyorum. Acaba böyle yanlış mı yapıyorum sizce yoksa olması gereken şey midir bu? Bir de ben hiç şahsi olarak kullanmıyorum ki bence etik olan da bu sanki.
2. Varsa bunu mesai saatleri dışında iş konusunda iletişim için mi kullanıyorsunuz? Örneğin şu an e-posta gelse hemen cevap veriyor musunuz yoksa ertesi güne mi iteliyorsunuz?
3. Şirket telefonunuzu abartmamak kaydıyla kişisel olarak kullanıyor musunuz internet, konuşma paketi kaynağı vs olarak?
Şu an bende var, mesai saatleri dışında (tatil günlerinde de) e-posta cevaplamak ya da çağrı gelirse iletişim kurmak için kullanıyorum. Acaba böyle yanlış mı yapıyorum sizce yoksa olması gereken şey midir bu? Bir de ben hiç şahsi olarak kullanmıyorum ki bence etik olan da bu sanki.
Öncelikle gönül işlerine giriyor mu, bilmiyorum bu sorum. Çünkü bayağı karışık.
Ben kendimi hiç bu dünyaya ait hissetmiyorum. Hani böyle, şımarıklık için ya da "Her şeyin en iyisini hak ediyorum." mantığıyla demiyorum bunu. Hiçbir şeye aidiyet duygusu beslemiyor ya da birilerine aitmişim gibi bir şey hissetmiyorum. Bazen çok sevildiğimi düşünüyorum çevrem tarafımdan ama bazen bu yerle bir oluyor yine aynı çevrem tarafımdan. Bazen içimde kelebekler uçuşuyor, bazen (aslında genel olarak) bütün dünyanın yükü bendeymiş gibi bitkin, bıkmış hissediyorum. Bir gün çok güçlü ve her şeyin üstesinden gelecek kadar enerjik ve özgüvenli hissediyorum ama aynı gün içinde yenilmiş, her şeye geç kalmış gibi hissediyor, her şeyden elimi eteğimi çekesim geliyor. En mutlu olduğumu düşündüğüm anlar bir kibrit çöpünün yanması gibi, 10 dakika bile sürmüyor, yüzüm istemsizce düşüyor. "Aaa, ne olmuş? Hiç beklemiyordum!" diyeceğim bir şey de yok, hiçbir şey şaşırtmıyor beni,"Olabilir." diyorum. Bu, en sevdiğim kişi için de geçerli, beni hiç alakadar etmeyen ama bir şekilde varlığından haberdar olduğum kişiler için de. Geleceğe dair bir umut, bir beklenti ya da heyecan beslemiyorum hiç. Bu soruyu sorarken ölmüş olsam da aynı, 100 sene sonra ölsem de aynı benim için. Etrafımdakilerin genel hayat standartları ve alışkanlıkları peşindeyken bunların hiçbiri ilgimi çekmiyor. Hep uyumak, hiç uyanmamak istiyorum. İşsizdim, iş buldum, hem de her yönüyle çok istediğim bir işti. İlk gün "A, benim işim var!" dedim ama aynısı oldu yine, sanki 30 senedir çalıştım da onun bitkinliği var üstümde. Sabahları kalkmak, her gün aynı şeyleri tekrar tekrar yapmak, ömrü tüketmek vs. Sanki hayat bu değil. Yani böyle olmamalı diye düşünüyorum. Bunu bir aydır işe gidip bıkan birisi olarak da söylemiyorum. İşsizken de aynısını düşünüyordum. Kafamdaki dünya ütopik değil ama gerçek olamayacak kadar da zor gibi. Ne istediğimi, niye istediğimi bilmiyorum. Sanki hiç dünyaya gelmemiş olsaydım diyorum sürekli.
Biliyorum, toparlayamadım ama özetle hep ikili ve zıt hissetmekten, bu dünyada tam olarak kendimi bulamayaşımdan bıktım. Cahilce gelecek belki (ki cahilim) ama psikolojik desteğin çözüm olacağına inanmıyorum, çünkü "A, böyle hissetme. Sen değerlisin, sen bireysin. Kendini olumla!" minvalindeki şeyler bana göre masalla aynı.
Şükürler olsun ki soruma geldim: Siz de böyle hissediyor musunuz? Üstesinden geldiniz mi?
Ben kendimi hiç bu dünyaya ait hissetmiyorum. Hani böyle, şımarıklık için ya da "Her şeyin en iyisini hak ediyorum." mantığıyla demiyorum bunu. Hiçbir şeye aidiyet duygusu beslemiyor ya da birilerine aitmişim gibi bir şey hissetmiyorum. Bazen çok sevildiğimi düşünüyorum çevrem tarafımdan ama bazen bu yerle bir oluyor yine aynı çevrem tarafımdan. Bazen içimde kelebekler uçuşuyor, bazen (aslında genel olarak) bütün dünyanın yükü bendeymiş gibi bitkin, bıkmış hissediyorum. Bir gün çok güçlü ve her şeyin üstesinden gelecek kadar enerjik ve özgüvenli hissediyorum ama aynı gün içinde yenilmiş, her şeye geç kalmış gibi hissediyor, her şeyden elimi eteğimi çekesim geliyor. En mutlu olduğumu düşündüğüm anlar bir kibrit çöpünün yanması gibi, 10 dakika bile sürmüyor, yüzüm istemsizce düşüyor. "Aaa, ne olmuş? Hiç beklemiyordum!" diyeceğim bir şey de yok, hiçbir şey şaşırtmıyor beni,"Olabilir." diyorum. Bu, en sevdiğim kişi için de geçerli, beni hiç alakadar etmeyen ama bir şekilde varlığından haberdar olduğum kişiler için de. Geleceğe dair bir umut, bir beklenti ya da heyecan beslemiyorum hiç. Bu soruyu sorarken ölmüş olsam da aynı, 100 sene sonra ölsem de aynı benim için. Etrafımdakilerin genel hayat standartları ve alışkanlıkları peşindeyken bunların hiçbiri ilgimi çekmiyor. Hep uyumak, hiç uyanmamak istiyorum. İşsizdim, iş buldum, hem de her yönüyle çok istediğim bir işti. İlk gün "A, benim işim var!" dedim ama aynısı oldu yine, sanki 30 senedir çalıştım da onun bitkinliği var üstümde. Sabahları kalkmak, her gün aynı şeyleri tekrar tekrar yapmak, ömrü tüketmek vs. Sanki hayat bu değil. Yani böyle olmamalı diye düşünüyorum. Bunu bir aydır işe gidip bıkan birisi olarak da söylemiyorum. İşsizken de aynısını düşünüyordum. Kafamdaki dünya ütopik değil ama gerçek olamayacak kadar da zor gibi. Ne istediğimi, niye istediğimi bilmiyorum. Sanki hiç dünyaya gelmemiş olsaydım diyorum sürekli.
Biliyorum, toparlayamadım ama özetle hep ikili ve zıt hissetmekten, bu dünyada tam olarak kendimi bulamayaşımdan bıktım. Cahilce gelecek belki (ki cahilim) ama psikolojik desteğin çözüm olacağına inanmıyorum, çünkü "A, böyle hissetme. Sen değerlisin, sen bireysin. Kendini olumla!" minvalindeki şeyler bana göre masalla aynı.
Şükürler olsun ki soruma geldim: Siz de böyle hissediyor musunuz? Üstesinden geldiniz mi?
Çalıştığım firma Çin'den mal getirtecek. Çinli firmaya "Sizden iki belge istiyoruz. Biri fatura, biri de gümrük beyannamesi." diyoruz daha doğrusu diyorum ama Çinli adam mümkün değil, anlamıyor ya da ben anlatamıyorum.
Faturayı hazırlıyor ama beyanname namına bir harekete geçmiyor.
Hep alakasız belge örnekleri atıyor. Çince yazılmış beyanname örneği atıyorum, "Bakın, böyle olmalı." diye ama adam "Bana attığınız PDF düzenlenmiyor, çabalıyorum ama değiştirmesi çok zor." diyor. Başka şekilde anlatıyorum, "Tamam." diyor ve alakasız belgeler düzenlemekten bahsediyor. Bazen bir cümle kuruyor, ben parçaları birleştirmeye çalışıyorum anlamlı hale getirmek için. Getirteceğimiz malların fotoğrafını atıyor, "Bu konuyu yarın konuşalım." diyor. Haliyle de bizim taraf sinirleniyor ve yeni başladığım için de "Acaba sen mi anlatamıyorsun, yoksa Çinli adam mı mal?" diyorlar.
İnternetten bakındım ama böyle bir örnek de göremedim. Bu beyannameyi bu Çinliye nasıl anlatmalı ki yük benim üstümden kalksın?
Çinlilerle ticaret yapmış olanlar cevap verirse süper olur deneyim açısından.
(Konuşmalar İngilizce geçiyor, evet.)
Faturayı hazırlıyor ama beyanname namına bir harekete geçmiyor.
Hep alakasız belge örnekleri atıyor. Çince yazılmış beyanname örneği atıyorum, "Bakın, böyle olmalı." diye ama adam "Bana attığınız PDF düzenlenmiyor, çabalıyorum ama değiştirmesi çok zor." diyor. Başka şekilde anlatıyorum, "Tamam." diyor ve alakasız belgeler düzenlemekten bahsediyor. Bazen bir cümle kuruyor, ben parçaları birleştirmeye çalışıyorum anlamlı hale getirmek için. Getirteceğimiz malların fotoğrafını atıyor, "Bu konuyu yarın konuşalım." diyor. Haliyle de bizim taraf sinirleniyor ve yeni başladığım için de "Acaba sen mi anlatamıyorsun, yoksa Çinli adam mı mal?" diyorlar.
İnternetten bakındım ama böyle bir örnek de göremedim. Bu beyannameyi bu Çinliye nasıl anlatmalı ki yük benim üstümden kalksın?
Çinlilerle ticaret yapmış olanlar cevap verirse süper olur deneyim açısından.
(Konuşmalar İngilizce geçiyor, evet.)
Bilgisayardan mı, telefondan mı oynadığımı hatırlamıyorum ama sanki iki platformda da benzer oyunlar vardı. Oyunda, sana verilen boş bir dikdörtgen alanda fare ile bir kenardan bir kenara çizgi çekeceksin. Tabii bu sırada sağdan ya da soldan fırlayan o top sizin çekmekte olduğunuz sınıra değmemeli. Ancak bittikten sonra değebilir. Her aşamada oyun sana "Bu el toplam alanın %80'ini doldur." diyordu. Neydi bu oyunun adı? Flash oyunlardan da olabilir.
Ya ben son birkaç senedir hiç iyi uyuyamıyorum, rüyalarımda hep saçma sapan şeyler için bile cebelleşiyorum, rahat uyku uyuyamıyorum. Yatağım biraz eskidi ama ondan önce sağlam yataklarda da yattım ama hep böyle oldu. Rüyalarımda ya canlı bombadan kaçıyorum, ya bindiğim uçak düşecek gibi oluyor (hiç uçağa binmedim ama hep uçuyorum nedense ve yükseklikten korkuyorum), ya bindiğim feribot batıyor (boğulmaktan korkuyorum), ya elektrik kablosu fırlıyor ve bana değiyor (elektrikten de çok korkuyorum), ya kurşunlardan kaçıyorum ya da sevdiğim birçok kişiyle aptalca bir sebep yüzünden tartışma yaşıyorum ve uyandığımda berbat hissediyorum. İstisnasız hep böyle, hep kötü rüyalar.
Ya bir insanın en rahat ettiği faaliyette bile bir gün yüzü göremez mi?
Sanki biri bana "Rahat uyku uyuma inşallah!" diye beddua etmiş gibi kimsenin de ahını aldığımı düşünmüyorum. Niye böyle ki?
Ya bir insanın en rahat ettiği faaliyette bile bir gün yüzü göremez mi?
Sanki biri bana "Rahat uyku uyuma inşallah!" diye beddua etmiş gibi kimsenin de ahını aldığımı düşünmüyorum. Niye böyle ki?
www.eksiduyuru.com
Yukarıda bahsetmiştim. Bu iş görüşmesine gittim dün. Plastik ambalaj üreten bir firma idi. Görüşme yaptığımız adam bana İngilizce seviyemi sordu. Konuşabiliyor muyum, yazabiliyor muyum, satış yapabilir miyim gibi. Ben de "Yazma ve okumada gerçekten iyiyim ancak konuşma konusunda yalan söylemek istemiyorum; teknik/iş jargonu haricinde iyiyim, biraz körelmiş hissedebilirim ancak." dedim. Adam da böyle diyince başladı nasihat vermeye; yabancı kitap okumalıymışım, kendimi sürekli bu dile maruz bırakmalıymışım gibi gibi şeyler. Ben de "Haklısınız ancak bunları zaten yapıyorum. Benim kastettiğim şey teknik İngilizce idi. Yoksa zaten 5 sene Türkçe değil, bütünüyle İngilizce eğitim gördüm." diye karşı çıktım. O da "Bizim burada bir arkadaş var İngilizce biliyor, çağırayım da İngilizce konuşun." dedi ve ben de konuşabileceğimi söyledim. Ama o arkadaş gelemedi ortama ve adam da "Ben İngilizce bilmiyorum, bu yüzden seviyeni ölçemiyorum doğal olarak." dedi. Sonra CV'mi patronun değerlendireceğini ve olumlu olursa döneceklerini söyledi.
Bu arada bir de neden bunca zaman işsizmişim, yazık değil miymiş aileme. Bunları da saydı döktü ortalığa.
Şimdi şu tabloya bakınca berbat mı etmişim bu görüşmeyi?
Yukarıda bahsetmiştim. Bu iş görüşmesine gittim dün. Plastik ambalaj üreten bir firma idi. Görüşme yaptığımız adam bana İngilizce seviyemi sordu. Konuşabiliyor muyum, yazabiliyor muyum, satış yapabilir miyim gibi. Ben de "Yazma ve okumada gerçekten iyiyim ancak konuşma konusunda yalan söylemek istemiyorum; teknik/iş jargonu haricinde iyiyim, biraz körelmiş hissedebilirim ancak." dedim. Adam da böyle diyince başladı nasihat vermeye; yabancı kitap okumalıymışım, kendimi sürekli bu dile maruz bırakmalıymışım gibi gibi şeyler. Ben de "Haklısınız ancak bunları zaten yapıyorum. Benim kastettiğim şey teknik İngilizce idi. Yoksa zaten 5 sene Türkçe değil, bütünüyle İngilizce eğitim gördüm." diye karşı çıktım. O da "Bizim burada bir arkadaş var İngilizce biliyor, çağırayım da İngilizce konuşun." dedi ve ben de konuşabileceğimi söyledim. Ama o arkadaş gelemedi ortama ve adam da "Ben İngilizce bilmiyorum, bu yüzden seviyeni ölçemiyorum doğal olarak." dedi. Sonra CV'mi patronun değerlendireceğini ve olumlu olursa döneceklerini söyledi.
Bu arada bir de neden bunca zaman işsizmişim, yazık değil miymiş aileme. Bunları da saydı döktü ortalığa.
Şimdi şu tabloya bakınca berbat mı etmişim bu görüşmeyi?
Yarın iş görüşmesine gideceğim. Hiçbir deneyimim yok, piyasadan da haberim yok. İş pozisyonu ve tanımı şöyle:
Dış ticaret meslek elemanı: İlgili bölümlerden mezun, iyi derecede İngilizce bilen, yurt dışı satışlarını yapabilecek (İş öğretilecek), yurt dışı seyahat engeli olmayan...
"İş öğretilecek" denildiğine göre herhalde asgariden başlatırlar (benim açımdan sorun değil bu). Ama eğer böyle bir soru ile karşılaşırsam ne diyeyim?
Dış ticaret meslek elemanı: İlgili bölümlerden mezun, iyi derecede İngilizce bilen, yurt dışı satışlarını yapabilecek (İş öğretilecek), yurt dışı seyahat engeli olmayan...
"İş öğretilecek" denildiğine göre herhalde asgariden başlatırlar (benim açımdan sorun değil bu). Ama eğer böyle bir soru ile karşılaşırsam ne diyeyim?
Kariyer ve diğer platformlarda sürekli "X bin dolar maaş + ikramiye" gibi iş ilanları var, iş arayanlar görmüştür büyük ihtimalle. Şimdi bu ilanlarda "Sertifikası olmayanlar için eğitim veriyoruz, eğitim kurslarına yönlendiriyoruz." deniliyor. Bu tür ilanlar ve maaşlar hem şişirme hem de bu tür kurslara kursiyer kazandırma amaçlı mı? Hiç deneyimleyen ve kesin bilgisi olan var mı acaba?
Ctrl + S veya ekran görüntüsü gibi işlevsiz şekilde kaydetmekten bahsetmiyorum.
www.ejder.com böyle bir site buldum. Ben istiyorum ki bunu kaydedeyim bilgisayara. Normal çevrimdışı sorgulama yapabileyim. Bu mümkün mü?
www.ejder.com böyle bir site buldum. Ben istiyorum ki bunu kaydedeyim bilgisayara. Normal çevrimdışı sorgulama yapabileyim. Bu mümkün mü?
Çıkıp hava almak istesen alamıyorsun, kahvaltı yapmak istesen yapamıyorsun, ıvır zıvır koymak ya da çamaşır kurutmak istesen kurutamıyorsun. Özellikle yeni yapılan (lüks olmayan) evlerin neredeyse %90'ı bu tip balkondan(!) ya da tek kişinin sığabileceği kümes gibi çıkıntılardan ibaret. Bizim şu anki oturduğumuz ev de Fransız balkonuna sahip.
Teknik anlamda bir çakallık şeyi mi bu da? Ne bileyim, mesela balkon yapmak için daha fazla alana ihtiyaç vardır ama İstanbul gibi yerlerde alan darlığını arttırmamak veya balkon yapılacak alanı salona katıp daha geniş göstermek için yapmıyorlardır vs. Cidden sebebi nedir?
Teknik anlamda bir çakallık şeyi mi bu da? Ne bileyim, mesela balkon yapmak için daha fazla alana ihtiyaç vardır ama İstanbul gibi yerlerde alan darlığını arttırmamak veya balkon yapılacak alanı salona katıp daha geniş göstermek için yapmıyorlardır vs. Cidden sebebi nedir?
Saat 4-5 gibi karnım acıktı diye çay tabağına zeytinyağı koyup üstüne de baharatlar atıp ekmek bana bana yemiştim. Şimdi ise bayağı kötüyüm. Midem bulanıyor, gözlerim ağrıyor ve başım çatlayacak gibi ağrıyor. Son bir saattir böyleyim. Yağ mı yaptı acaba? Gerçi önceden de yediğimde böyle olmadım ama ne oluyor acaba bana? Şu an resmen başkasının gözünden görüyor gibiyim kendi gözlerim yerine.
2 kişi ile oynanıyor. Kart destesi ortaya konuluyor ve bir o, bir sen sırayla ortadan kart seçiyorsun. Herkesin iki karta bakma hakkı var. İstersen ilkini, istemezsen ikincisini seçiyorsun. Böyle böyle ortadaki kart bitene kadar seçiyorsun, almadıklarını ise yan tarafa kapalı şekilde koyuyorsun. Sonra kozu belirliyor ilk kişi. Biliyorum, bok gibi anlattım ama bunun adı neydi? Rus/Çin batağı değil.
Tamam, sosyal medya kullanımı arttıktan sonra etiketlere çok daha fazla takılmaya başladık da iş ilanları bile buna ayak uydurmuş sanki. Ota boka "uzmanı", "temsilcisi", "sorumlusu" ifadesi eklenmiş vaziyette. Bulaşıkçı, sekreter, temizlikçi, tezgahtar, kasiyer, pazaelamacı vs. kelimeleri niye tabu oldu ki? Bu hem haddinden fazla politik doğruculuğun hem de "Modern köleler kendilerini daha önemli hissetsin de üç kuruş verdiğimiz için isyan etmesinler." zihniyetin sebep olduğu pembe gözlüklerden mi kaynaklı?
Bir de bayağı anlam kargaşasına yol açmıyor mu bu? Her şeye "uzman" etiketini yapıştırıyoruz, tamam da gerçek uzmanlara ne deniyor piyasada?
Yoksa gerçek anlamda anlam farklılığı olduğu için mi bunların anlamı değişti?
Bir de bayağı anlam kargaşasına yol açmıyor mu bu? Her şeye "uzman" etiketini yapıştırıyoruz, tamam da gerçek uzmanlara ne deniyor piyasada?
Yoksa gerçek anlamda anlam farklılığı olduğu için mi bunların anlamı değişti?
Ben 173 boyunda, kilosu 58 olan (en azından birkaç ay önce öyleydim) erkek bir bireyim. Şu yaşıma kadar en fazla 63'ü görebildim yanlış hatırlamıyorsam. Her türlü abur cuburu zaman fark etmeksizin yiyorum, içiyorum. Ekmeği aşırı tüketiyorum, boğazım hiç boş kalmıyor. Üstelik hareketli bir yaşamım da yok, sürekli evdeyim işsizlikten dolayı. Bütün bunlara bakınca tek sebep metabolizma hızı mı? Geçen aylarda kan testi yaptırmıştım başka bir sebeple. Doktor kan değerlerinin de gayet iyi olduğunu söyledi. Acaba kilo almamaya sebep olan bir şey olsaydı çıkardı herhalde, değil mi?
İşte sorum da bu noktada başlıyor. Siz de yiyip yiyip kilo almayan insanlardan iseniz bunun üstüne düştünüz mü? Bir sorununuz mu varmış? Benim açımdan sorun yok ama çubuk kraker dibi dolanıyorum etrafta. Her gören de "Sen çok mu zayıfladın? Eriyip gitmişsin." diyor, moralim bozuluyor.
İşte sorum da bu noktada başlıyor. Siz de yiyip yiyip kilo almayan insanlardan iseniz bunun üstüne düştünüz mü? Bir sorununuz mu varmış? Benim açımdan sorun yok ama çubuk kraker dibi dolanıyorum etrafta. Her gören de "Sen çok mu zayıfladın? Eriyip gitmişsin." diyor, moralim bozuluyor.
Şükürler olsun ki yüzlerce CV yolladığım firmalardan biri beni 20 gün sonra olsa da arayıp "CV'niz onaylandı. Yarın sizi iş görüşmesine davet ediyoruz." dedi. İşkur üzerinden verilmiş bir ilandı bu. Ciddiyeti olmayan bir yer sanıyordum önceki deneyimlerime göre ama İK aradı direkt.
Şimdi ben oraya nasıl giyinip gideyim? Gömlek, takım elbise giyemiyorum annemden dolayı. Acaba siyah keten pantolon, normal düz renkte bir kazak giyip gitsem olur mu? Firma turizm ve nakliye firması bu ara. Başvurduğum pozisyon da büro memurluğu (ofis içi).
Şimdi ben oraya nasıl giyinip gideyim? Gömlek, takım elbise giyemiyorum annemden dolayı. Acaba siyah keten pantolon, normal düz renkte bir kazak giyip gitsem olur mu? Firma turizm ve nakliye firması bu ara. Başvurduğum pozisyon da büro memurluğu (ofis içi).
1,5 senedir uçan kuşa CV yolluyorum lakin geri dönen hiç olmadı. İŞKUR, Kariyer, Yenibiriş, SecretCV, İşin Olsun gibi bilumum siteleri/uygulamaları denedim. Yok, olmuyor, geri dönen kimse yok. CV'mi koyabileceğim "Uygunsa beni arayın." diyebileceğim iyi bir platform var mı?
Sorum gezenlere değil de gezemeyenlere.
Çoğu kez Türkiye tanıtım veya gezi rehberlerine bakıyorum. O kadar doğal ve tarihi güzellikler var ki... Herhalde bunları gezmek için bayağı bir zengin olmak ya da en azından geçim sıkıntısı çekmeyen biri olmak lazım. Elin turisti kadar kendi ülkemizin gezilecek yerlerini göremiyoruz gibi hissediyor ve üzülüyorum. Şu an işsizim ama çalışan olsam da yine buna gücüm yetmezdi %99.9. Siz üzülmüyor musunuz sadece evde olmaktan ya da bir ev-iş arası mekik dokumaktan? Yoksa bu halinizden memnun musunuz?
Çoğu kez Türkiye tanıtım veya gezi rehberlerine bakıyorum. O kadar doğal ve tarihi güzellikler var ki... Herhalde bunları gezmek için bayağı bir zengin olmak ya da en azından geçim sıkıntısı çekmeyen biri olmak lazım. Elin turisti kadar kendi ülkemizin gezilecek yerlerini göremiyoruz gibi hissediyor ve üzülüyorum. Şu an işsizim ama çalışan olsam da yine buna gücüm yetmezdi %99.9. Siz üzülmüyor musunuz sadece evde olmaktan ya da bir ev-iş arası mekik dokumaktan? Yoksa bu halinizden memnun musunuz?
mobile.twitter.com
Anadolu yakasından çekilmiş. Üsküdar ya da Beykoz'dan çekilmiş büyük ihtimalle ama tam olarak neresi bu yokuş?
Anadolu yakasından çekilmiş. Üsküdar ya da Beykoz'dan çekilmiş büyük ihtimalle ama tam olarak neresi bu yokuş?
Merhaba. Belki bilenleriniz vardır.
Oxford'dan "A Very Short Introduction" serisi var. Sanat, bilim, tarih, felsefe ve siyaset alanında başlıca konulara değiniyor. Acaba bu serinin PDF ya da epub sürümüne sahip olan varsa benimle paylaşabilir mi? Telefondan okuma yapacağım için epub sürümü çok daha makbule geçer ama PDF de kabulüm.
Oxford'dan "A Very Short Introduction" serisi var. Sanat, bilim, tarih, felsefe ve siyaset alanında başlıca konulara değiniyor. Acaba bu serinin PDF ya da epub sürümüne sahip olan varsa benimle paylaşabilir mi? Telefondan okuma yapacağım için epub sürümü çok daha makbule geçer ama PDF de kabulüm.
sosyal platformlarda çok takılıyorum ama "x l e n d i n i z" akımının çıkış noktasını bilmiyorum. nereden türedi bu?
Geçen markete girmiştim, deterjan reyonu kısmında çok güzel bir koku geldi burnuma. Baktım, bu Lux marka el sabunlarından geliyor. Üzerinde hangi çiçek olduğu yazmıyor ama internetten baktım, aynı paket ve aynı çiçek resmiyle kimi paketin üstünde "siyah orkide ve ardıç" yazıyor, kiminin üstünde ise yalnızca "egzotik kokular ve nilüfer yağı" diyor. Benim gördüğüm paket ise direkt aşağıdakiydi:
image.11st.my
Bu çiçek ne çiçeği? Yoksa aynı çiçeği hep kullandıkları için benim aradığım koku bunun kokusu olmayacak mı? Tütsüsünü almaya çalışacağım da.
image.11st.my
Bu çiçek ne çiçeği? Yoksa aynı çiçeği hep kullandıkları için benim aradığım koku bunun kokusu olmayacak mı? Tütsüsünü almaya çalışacağım da.
Burada birden fazla hesabı olanlar ya da Ekşi Sözlük hesabı ile buradaki hesabı farklı olanlar var ya hani, moderasyon ekipleri bunların aynı kişi olduklarını görebiliyor mu?
Bizim apartmanın civarında, tahminen 1-3 yaş arasında bir sokak kedisi var. Kedi çok sıcak, kendini sevdiriyor. Yiyecek bir şey verince şapır şupur yiyor. Ama bu kedinin hiç miyavladığını duymadım. Yani onlarca sokak kedisi sevdim, okşadım, besledim ama bu kedi hiçbir şekilde ses vermiyor, normal aç kediler gibi daha fazlası için ses etmiyor. Sağır değil herhalde çünkü sesin geldiği yöne yönünü veriyor vs. Nadiren bir hırıltı duyuluyor, sanki dilsiz birinin bir kelime söylemeye çalışması gibi. Bir de titreşimdeki bir telefon gibi kuyruğunu dimdik yapıyor ve seri şekilde titretiyor. Sürekli kendini duvara ya da elime sürtüyor.
Bu kedi normal mi? Veterinere götürmem imkansız duruyor şu işsizlikte.
Bu kedi normal mi? Veterinere götürmem imkansız duruyor şu işsizlikte.
Hani akrabalar arasında bazen küslük yaşanır ya. Anne ve babanızın küs olduğu kişiler olunca, siz de küslüğü sürdürüyor musunuz yoksa "Annemlerle onlar arasında bir şey bu. Beni ilgilendirmez, konuşurum." mu diyorsunuz?
Bizde böyle bir durum var. Anne ve babama haksızlık yaptıklarını gördüğüm için karşı taraf benimle konuşma konusunda sıkıntısı olmasa bile ben küs duruyorum. Siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda?
Bizde böyle bir durum var. Anne ve babama haksızlık yaptıklarını gördüğüm için karşı taraf benimle konuşma konusunda sıkıntısı olmasa bile ben küs duruyorum. Siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda?
Önceden telefonumda galerimde her duruma uyan, İngilizce tabirle "reaction gifs/memes" gibi görseller vardı ama telefonum sıfırlanınca hepsi uçtu gitti.
Mesela arkadaşınız herkesin bildiği bir şeyi bir tek kendisi fark etmiş gibi bir şey söyler de siz şak diye Sherlock Holmes resmini atarsınız ya, onun gibi.
İşte ben bunun gibi görsellerin yer aldığı bir arşiv istiyorum. Var mıdır böyle bir şeye denk geleniniz? Ya da sizin öyle bir arşiviniz varsa bana yollayabilir misiniz? İnternette 4chan ya da Reddit gibi yerlerin arşivine baktım ama bizim mizah anlayışımız ile farklı olduğu için pek hitap etmedi bana.
Mesela arkadaşınız herkesin bildiği bir şeyi bir tek kendisi fark etmiş gibi bir şey söyler de siz şak diye Sherlock Holmes resmini atarsınız ya, onun gibi.
İşte ben bunun gibi görsellerin yer aldığı bir arşiv istiyorum. Var mıdır böyle bir şeye denk geleniniz? Ya da sizin öyle bir arşiviniz varsa bana yollayabilir misiniz? İnternette 4chan ya da Reddit gibi yerlerin arşivine baktım ama bizim mizah anlayışımız ile farklı olduğu için pek hitap etmedi bana.
Mevcut hükümetten ve projenin gerekliliğinden bağımsız olarak böyle devasa ve geri dönüşü olmayan projelere bir engel yok mu? Diyelim ben MEB Parti olarak iktidara geldim ve "Bundan sonra Silivri'yi devasa yapay göl haline getireceğiz. Çanakkale'nin bir yakasını da kesip bir ada haline getireceğiz." diyerek işe koyuldum. Beni durduracak bir yasa yok mu teknik olarak? Yani her hükümetin böyle bir şey yapmaya izni var mı? Asıl öğrenmek istediğim şey bu.
İki avukat arkadaşım bana ortaklaşa bir şaka yaptı. Olay örgüsü gerçekten güzeldi ama konu hukuki olduğu için ve bu konuda bilgim olmadığı için bayağı korktum. Üstünden bir ay geçti. Şimdi öcünü almak istiyorum ama aklıma güzel ve etkili bir fikir gelmiyor. Siz arkadaşınıza unutulmaz (belki de onu korkutacak) bir şaka yaptınız mı? Yaptıysanız kısaca ne yaptınız? Bu bana fikir verebilir belki de.
Not: Sorduğum elbette "Pöööh!" diyerek korkutma ya da "Kaza yaptım, koş gel!" şeklinde değil.
Not: Sorduğum elbette "Pöööh!" diyerek korkutma ya da "Kaza yaptım, koş gel!" şeklinde değil.
Ben artık internette bakındığım bir şeye veya konumuma göre dayatma istemiyorum. Tamam, engelleniyor çeşitli yöntemlerle ama ben tam anlamıyla gizlenmek, arkamda hiçbir iz bırakmamak istiyorum. En sonki konumumdan dolayı Google'a bir marka aratınca hemen bana yakın olanı gösteriyor. Bu beni korkutuyor.
Android kullanıyorum, en çok telefonda vakit geçiyorum. İstiyorum ki şebekem dahi bilmesin ne yaptığımı, hangi sitede takıldığımı, ne aradığımı, hangi uygulamaları kullandığımı. Yok mu buna bir çözüm? İstiyorum ki ABC sitesi ya da uygulaması üzerinden işimi halledeyim, kullandığım operatör beni hep ABC'de takılıyor sansın.
Not: Konumum her daim kapalı, oturumum da açık değil.
Android kullanıyorum, en çok telefonda vakit geçiyorum. İstiyorum ki şebekem dahi bilmesin ne yaptığımı, hangi sitede takıldığımı, ne aradığımı, hangi uygulamaları kullandığımı. Yok mu buna bir çözüm? İstiyorum ki ABC sitesi ya da uygulaması üzerinden işimi halledeyim, kullandığım operatör beni hep ABC'de takılıyor sansın.
Not: Konumum her daim kapalı, oturumum da açık değil.
Şu hayatta genel olarak hiçbir başarım, kayda değer hiçbir meziyetim, yeteneğim veya beni bir konuda ileri götürecek bir yönüm yok. Ot gibi geldim, ot gibi yaşıyorum ve ot gibi ölüp gideceğim. Okuduğum okullar da bitirdiğim bölüm de dahil buna. Özellikle işsizlik beni psikolojik olarak çok yıpratıyor. Kendimi diğerlerinden ayıracak, beni bir adıma götürecek başarım, deneyimim yok. En son banka sınavına girmiştim gişe memurluğu için, bugün o açıklandı. Sonuç yine hüsran. Bu hislerimi daha da pekiştirdi. Halim böyle olunca ne okuduğumdan, ne yediğimden ne de uyuduğumdan bir şey anlıyorum. Ot bile ekolojik denge açısından daha faydalı bir varlık gösteriyor benim yaşantıma göre. Tek istediğim keşke hiç doğmasaydım...
Neyse, biraz iç dökmek istedim. "Nasıl kurtulabilirim?" gibi soru sormayacağım, çünkü biliyorum ki bazı şeyler nasıl geldiyse öyle gidiyor. Siz böyle bir durum yaşıyor musunuz?
Neyse, biraz iç dökmek istedim. "Nasıl kurtulabilirim?" gibi soru sormayacağım, çünkü biliyorum ki bazı şeyler nasıl geldiyse öyle gidiyor. Siz böyle bir durum yaşıyor musunuz?
Bu cümle size ne anlam ifade ediyor? Ben bunu çok kullanıyorum ama etrafımdakiler anlayamıyor. Samsunluyuz, bizim evde kullanılıyor. Türk Dil Kurumu web sitesinde de yazıyor oradaki "ağrı"nın ne anlama geldiği. Siz hiç duydunuz mu, kullandınız mı? Kullanıyorsanız nerelisiniz?
Ben istiyorum ki şarkıyı mırıldanayım ya da konuşayım, konuşurken anlık olarak hangi notada olduğumu göstersin ya da ses kaydetsin, sonunda bunu notalara döksün. İkisinden birini ya da ikisini de yapan bir uygulama var mı acaba? HumOn diye uygulama var, indirdim ama dediğimi yapmıyor. Düz şekilde kaydediyor ve piyano ile çalıyor benim mırıldandıklarımı. Ama hiç alakası yok. Müzik kulağım yok herhalde ama konu bu değil şimdi.
Android kullanıyorum.
Android kullanıyorum.
Genelleme mi yapıyorum, benim mi tat alma duyumda bir tuhaflık var, bilmiyorum ama başlıktaki gibi durum yaşıyorum. Mesela paketi açtım ve ilk dalı içtim. Tadı gerçekten oturmamış, saman gibi yavan. Hani sigara nem kapınca hava çekiyormuş gibi oluyor ya, ilk dalda böyle bir tatsızlık var. Sebebi ne ki?