başlığı böyle açınca moderatörmuşum gibi oldu birazcık ama idare edin. :)
evet duyurudaşlar, haydi gelin bir oylama yapalım. konumuz yeni bir kategori isteği.
sizce de "itiraf" gibi bir kategorimiz olsa hoş olmaz mıydı? biliyorsunuz, soru değeri taşımayan paylaşımlarda insanlar, formata uydurmak adına onu bir şekilde sorulaştırıyorlar ama yine de sırıtıyor o bir şekilde. amaç o kişinin içini dökmesi oluyor. sırf buna özgü bir kategori olsa (ismi itiraf olmak zorunda da değil. sonuçta o gün başından geçen normal bir şeyi de anlatabilir kişi. bu yüzden "günlük" de olabilir mesela ismi, bu en önemsiz kısmı aslında. çözülür..) ve onun altında yardırsak güzel olurmuş gibi geldi bugün aklıma. tabi şimdi "ekşi'de itiraf başlığı var, sizi oraya alalım mr matrix diyenleriniz olacaktır" fakat bu yeterli olmaz. sonuçta duyuru'nun ayrı bir kitlesi var. ayrı bir tadı. buraya sorulmuş bir çok şeyi de gidik ekşi'den bulabiliriz normalde. hemen hemen herşeyle ilgili başlık var çünkü.
bu fikre karşı oyunuz ne olurdu? yeterli sayıda istek gelirse, belki moderatörler de beğenir ve açılabilir.
evet duyurudaşlar, haydi gelin bir oylama yapalım. konumuz yeni bir kategori isteği.
sizce de "itiraf" gibi bir kategorimiz olsa hoş olmaz mıydı? biliyorsunuz, soru değeri taşımayan paylaşımlarda insanlar, formata uydurmak adına onu bir şekilde sorulaştırıyorlar ama yine de sırıtıyor o bir şekilde. amaç o kişinin içini dökmesi oluyor. sırf buna özgü bir kategori olsa (ismi itiraf olmak zorunda da değil. sonuçta o gün başından geçen normal bir şeyi de anlatabilir kişi. bu yüzden "günlük" de olabilir mesela ismi, bu en önemsiz kısmı aslında. çözülür..) ve onun altında yardırsak güzel olurmuş gibi geldi bugün aklıma. tabi şimdi "ekşi'de itiraf başlığı var, sizi oraya alalım mr matrix diyenleriniz olacaktır" fakat bu yeterli olmaz. sonuçta duyuru'nun ayrı bir kitlesi var. ayrı bir tadı. buraya sorulmuş bir çok şeyi de gidik ekşi'den bulabiliriz normalde. hemen hemen herşeyle ilgili başlık var çünkü.
bu fikre karşı oyunuz ne olurdu? yeterli sayıda istek gelirse, belki moderatörler de beğenir ve açılabilir.
ben tek kelimeyle hastasıyım. ve de bayılıyorum. iki kelime oldu gerçi. :) aman olsun. iki de bir artı birdir sonuçta.
neyse ekşi'deki başlığına da bakarsanız başlarda epey bir seviliyordu kızcağız. sonradan nolduysa artık git gide gömülmeye başlandı. üzüldüm buna fakat sonra bencilce düşünüp amaaaan başkalarından bana ne noktasında sabitledim kendimi. ben hep sevdim, sevmeye de devam ediyorum.
tabi şimdi sadece şarkılarından ve kliplerinden tanıyor olabilirsiniz. eğer öyle ise bir söyleşi linkini vereceğim. daha doğrusu o söyleşinin güzel yerlerinden ikisini mimleyeceğim. vaktiniz varsa tamamını izleyin derim ama. onun hakkında daha çok fikir sahibi olabilmek için bu lazım.
1) youtu.be
2) youtu.be
şarkılarını zaten seviyorum da sevdiğim bir başka şey var. kafası. her iki anlamda da üstelik. kafa halini çok seviyorum. kendine özel bir dili var. sanki böyle kendi ütopyası içinde yaşıyormuş gibi. en sevdiğim şeydir bu, şu hayatta. diğer anlamıyla da seviyorum kafasını. hele o saçlar. böyle boş kaldıkça kolunun arasına kıstırıp falan oynayacaksın onun o saçlarıyla. valla hiç sıkılmaz insan. bir de konuşma şekli çok tatlı. direkt sevgilim olmasını da isteyebileceğim bir kişidir Mori.
neyse var mı böyle kendisini seven başkaları merak ettim.
geldik sona. şimdi büyük ihtimal öldürene kadar vuracaksınız. deneyebilirsiniz de sorun değil. ama şunu söylemek isterim ki beceremezsiniz. ben ölmem. :) yine de çekinmeyin, savurun yumruklarınızı. begiiiiiiiiiiin....
neyse ekşi'deki başlığına da bakarsanız başlarda epey bir seviliyordu kızcağız. sonradan nolduysa artık git gide gömülmeye başlandı. üzüldüm buna fakat sonra bencilce düşünüp amaaaan başkalarından bana ne noktasında sabitledim kendimi. ben hep sevdim, sevmeye de devam ediyorum.
tabi şimdi sadece şarkılarından ve kliplerinden tanıyor olabilirsiniz. eğer öyle ise bir söyleşi linkini vereceğim. daha doğrusu o söyleşinin güzel yerlerinden ikisini mimleyeceğim. vaktiniz varsa tamamını izleyin derim ama. onun hakkında daha çok fikir sahibi olabilmek için bu lazım.
1) youtu.be
2) youtu.be
şarkılarını zaten seviyorum da sevdiğim bir başka şey var. kafası. her iki anlamda da üstelik. kafa halini çok seviyorum. kendine özel bir dili var. sanki böyle kendi ütopyası içinde yaşıyormuş gibi. en sevdiğim şeydir bu, şu hayatta. diğer anlamıyla da seviyorum kafasını. hele o saçlar. böyle boş kaldıkça kolunun arasına kıstırıp falan oynayacaksın onun o saçlarıyla. valla hiç sıkılmaz insan. bir de konuşma şekli çok tatlı. direkt sevgilim olmasını da isteyebileceğim bir kişidir Mori.
neyse var mı böyle kendisini seven başkaları merak ettim.
geldik sona. şimdi büyük ihtimal öldürene kadar vuracaksınız. deneyebilirsiniz de sorun değil. ama şunu söylemek isterim ki beceremezsiniz. ben ölmem. :) yine de çekinmeyin, savurun yumruklarınızı. begiiiiiiiiiiin....
öncelikle şu "programcık" şeysini açıklayayım. :) şimdi foto işleri için program önersem, ne kullanıyorsunuz desem adobe photoshop denilecek büyük ihtimal. ki bence de o candır. ama o bir program. açılması bile zaman alıyor, 1-2 tıkla işinizi görmüyor. onla yapılacak en basit işleri de paint ile yapabiliyoruz mesela. işte bu da programcık oluyor.
programları geçelim. ben kendisi küçük ama adeta canlı bir varlık olsa boynuna sarılmak isteyeceğiniz programcıkları soruyorum.
benimkilerden biri mesela "Lightshot." ne mi yapıyor bu arkadaş? klavyeden tek bir tuşla devreye giriyor, o devreye girince ekranda gördüğünüz herhangi bir yeri mouse ile seçiyorsunuz ve bir tıklama ile kaydediyorsunuz ekran görüntüsü olarak. hemen kendisini ilgili klasörüne yolluyor. ya da internete yüklüyor link veriyor.
işte böyle yaramazları merak ediyorum.
işlevi ne olursa olsun önerebilirsiniz. ekstra olarak şunu da sorayım amaçlı olarak. lightshot'ın foto olarak yaptığını video olarak yapacak basit bir şeye ihtiyacım var. o an ekranın x süre boyunca hareketini basitçe bir yere kaydetsin istiyorum. mesela minik bir pencerede film izliyorsam, onu da saklayabilmeliyim x süreliğine..
programları geçelim. ben kendisi küçük ama adeta canlı bir varlık olsa boynuna sarılmak isteyeceğiniz programcıkları soruyorum.
benimkilerden biri mesela "Lightshot." ne mi yapıyor bu arkadaş? klavyeden tek bir tuşla devreye giriyor, o devreye girince ekranda gördüğünüz herhangi bir yeri mouse ile seçiyorsunuz ve bir tıklama ile kaydediyorsunuz ekran görüntüsü olarak. hemen kendisini ilgili klasörüne yolluyor. ya da internete yüklüyor link veriyor.
işte böyle yaramazları merak ediyorum.
işlevi ne olursa olsun önerebilirsiniz. ekstra olarak şunu da sorayım amaçlı olarak. lightshot'ın foto olarak yaptığını video olarak yapacak basit bir şeye ihtiyacım var. o an ekranın x süre boyunca hareketini basitçe bir yere kaydetsin istiyorum. mesela minik bir pencerede film izliyorsam, onu da saklayabilmeliyim x süreliğine..
bu aralar dizi sezonu açıldı biliyorsunuz. yeni yeni bir sürü de dizi başladı/başlayacak. şunlardan hangilerini izlediniz ve kabaca "izlenir bu" diyebiliyorsunuz?
The Good Place
Pitch
Quarry
This Is Us
Lethal Weapon
Van Helsing
The Exorcist
MacGyver
The Good Place
Pitch
Quarry
This Is Us
Lethal Weapon
Van Helsing
The Exorcist
MacGyver
biraz da felsefe yapalım arada. güzel olur böyle şeyler. yeri gelir "hakikatten haaa" dedirtebilir insana. konu şu;
"sana ihtiyacım var" cümlesini duymak size ne hissettirir?
kendinizi değerli hissedip, hoşunuza mı gider?
yoksa
söyleyen kişinin "kendisini düşündüğünden" ötürü ego (çünkü bir tür "ben" demek olabilir bu objektif açıdan. "BENİM sana ihtiyacım" var şeklinde) yaptığını düşünüp rahatsız mı olursunuz? o kişiyi zayıf mı bulursunuz?
ya da ne?
"sana ihtiyacım var" cümlesini duymak size ne hissettirir?
kendinizi değerli hissedip, hoşunuza mı gider?
yoksa
söyleyen kişinin "kendisini düşündüğünden" ötürü ego (çünkü bir tür "ben" demek olabilir bu objektif açıdan. "BENİM sana ihtiyacım" var şeklinde) yaptığını düşünüp rahatsız mı olursunuz? o kişiyi zayıf mı bulursunuz?
ya da ne?
olsun... :)
bir parça paylaşayım dedim.
www.youtube.com
haydi siz de geceye bir parça bırakın benzer tatlarda :)
bir parça paylaşayım dedim.
www.youtube.com

haydi siz de geceye bir parça bırakın benzer tatlarda :)
ve lütfen marjinal ve geyik yapmak adına "ninni" paylaşmayınız. tik'lemeyeceğim onları. :)
En az 5-10 yılı var bu çizimin.
İlginç olan -ki şimdi farkediyorum- karakterlerin soldaki Dayyib'e, ortadaki de Abdullah-Kül'e benzemiş. çizdiğim dönemde ne o insanlar kendilerinden esinleneceğim kadar dikkatimde olan birileriydiler ne de zaten ben siyasilere ait çizimlerden hoşlanırım. o yüzden ilginç geldi şimdi bana bu rastlantı. :)
Fakat sağdaki için bir benzetme yapamadım. Onu da siz duyurudaşların hayal gücüne bırakıyorum. Kimi andırıyor dersek bu üçleme tamamlanmış olur sizce?
i.hizliresim.com
İlginç olan -ki şimdi farkediyorum- karakterlerin soldaki Dayyib'e, ortadaki de Abdullah-Kül'e benzemiş. çizdiğim dönemde ne o insanlar kendilerinden esinleneceğim kadar dikkatimde olan birileriydiler ne de zaten ben siyasilere ait çizimlerden hoşlanırım. o yüzden ilginç geldi şimdi bana bu rastlantı. :)
Fakat sağdaki için bir benzetme yapamadım. Onu da siz duyurudaşların hayal gücüne bırakıyorum. Kimi andırıyor dersek bu üçleme tamamlanmış olur sizce?
i.hizliresim.com

Atıyorum Linux falan kurmak olsun, daha başka amaçlar için olsun Windows 7 altında kullanmak için hangisini önerirsiniz? Hangisinden çok memnunsunuz?
ek soru: peki sanal makineye kurulan her türlü şey kesinlikle daha mı ağır çalışmaktadır?
ek soru: peki sanal makineye kurulan her türlü şey kesinlikle daha mı ağır çalışmaktadır?
Ben şunu düşünüyorum şahsen. Çok ufuk açıcı ve anlamlı geliyor bana;
lh3.googleusercontent.com
Bu arda odamda şu var;
Battlestar Galactica: İsa'nın Son Akşam Yemeği Şeysi
amptoons.com
dipnot: çözünürlük olarak ne kadar yüksek olursa, bastırılan görsel o kadar daha büyük boyutlarda ve de daha kaliteli oluyor. Fikir vermesi adına ekledim bunu.
lh3.googleusercontent.com

Bu arda odamda şu var;
Battlestar Galactica: İsa'nın Son Akşam Yemeği Şeysi
amptoons.com

dipnot: çözünürlük olarak ne kadar yüksek olursa, bastırılan görsel o kadar daha büyük boyutlarda ve de daha kaliteli oluyor. Fikir vermesi adına ekledim bunu.
Bu sefer bir karikatür denemesi paylaşayım dedim. Yine geçmişte çiziktirdiklerimden bu da.
Format şeysi: Olmuş mu? :p
i.hizliresim.com
Format şeysi: Olmuş mu? :p
i.hizliresim.com

Geçen seferki ifşa partisini kaçırmıştım. "Nee if mi şa?" diyerek, bu sefer iyi denk geldim.
Dipnot: Filtresizdir. Efektsizdir.
Link: kurbağa oldu. eps1.1'de görüşmek üzere^^
Dipnot: Filtresizdir. Efektsizdir.
Link: kurbağa oldu. eps1.1'de görüşmek üzere^^
i.hizliresim.com 
bu arada her gün 1 çiziktirme yükler oldum şaka maka. bu durum oy çoğunluğu ile "çok fazla" olarak algılanırsa 2-3 günde bir yükleye de bilirim. malum halkımız pek bir gergin. (bkz: neden ifşa yapılıyor? neden bu kadar sık ifşa yapılıyor? şeysi.. hehe..)

bu arada her gün 1 çiziktirme yükler oldum şaka maka. bu durum oy çoğunluğu ile "çok fazla" olarak algılanırsa 2-3 günde bir yükleye de bilirim. malum halkımız pek bir gergin. (bkz: neden ifşa yapılıyor? neden bu kadar sık ifşa yapılıyor? şeysi.. hehe..)
i.hizliresim.com 
geçmişte bir ara çiziktirmiştim. olmuş mu? (bence de tam olmamış aslında da adet yerini bulsun, formata uygun olsun diye sordum^^ maksat paylaşmak...)

geçmişte bir ara çiziktirmiştim. olmuş mu? (bence de tam olmamış aslında da adet yerini bulsun, formata uygun olsun diye sordum^^ maksat paylaşmak...)
merhabalar. çoğunuz denk geliyorsunuzdur. kadınlara yönelik ürünler (ayakkabı, kozmetik vs) başta olmak üzere, instagram'dan ürün satan epey bir sanal dükkan var. çoğuna bakınca 30-40 bin takipçisi var, ürün fotolarının altında "çok güzelmiş, şu boyu var mı? vs" gibi yorumlar var, "müşteri memnuniyeti" adı altında paylaşılan whatsapp ekran görüntüleri (ürünüm geldi çok güzelmiş, çok memnun kaldım vs) var. bunların sahte olma olasılığı (takipçi kasma sistemleri var, arkadaşından rica ederek müşteriymiş gibi yorum yazmasını isteyen var..) olduğundan görünüşe aldanmamak adına sormak istedim. gerçekten bu işi yapanlar ya da çevrenizde yapan birileri olanlar var mı? ciddi ciddi satış yapabiliyorlar mı karınlarını doyuracak kadar, günü kurtaracak kadar ya da o dükkanı döndürecek kadar? ne diyorsunuz?
türkiye'deki üretici firmalar ile anlaşıp müşteriye ürün götürsek, yani böyle bir iş kursak sizce tutar mı? orada giyim pahalı imiş. hayat da ucuzmuş. komple eşyalı evler 600 tl kiraya falan sahipmiş. "the intern" filmini izleyip gaza geldim de biraz :)))
profilimdeki "filmler" alanındaki filmlerin çoğunun hedef kitlesi "herkese açık" olmasına rağmen, arkadaşım olmayan bir hesaptan baktığımda orada hiç bir film görünmüyor. ama dizilerde bu problem yok. sizce neden kaynaklanıyordur bu?
Arkadaş dediysem de feysbuk'ta ekli birisi. henüz reelde hiç tanışma şansımız olmadı ama dünkü son paylaşımını okuyunca az önce, bir garip hissettim. Ne yapılır ne edilir acaba bu durumda? paylaşımı şu;
> Sevgiye hep inandım , kafkayı ve wirginia wolf çok sevdim. Bu yaşam artık mümkün görünmüyor. 15 inden itibaren yokum. Bu yaşamı hiç sevmedim ve kendi irademle terk ediyorum. Hicbirinize dargın değilim. Birbirinizi sevin. <
sevgi'ye inanan insanların geldiği/getirildiği şu halleri görünce içim sızlıyor. Haksızlık bu.
> Sevgiye hep inandım , kafkayı ve wirginia wolf çok sevdim. Bu yaşam artık mümkün görünmüyor. 15 inden itibaren yokum. Bu yaşamı hiç sevmedim ve kendi irademle terk ediyorum. Hicbirinize dargın değilim. Birbirinizi sevin. <
sevgi'ye inanan insanların geldiği/getirildiği şu halleri görünce içim sızlıyor. Haksızlık bu.
İçtiğiniz dal bitince hemen ardından yenisini yakma şeklinde...
Benimkisi çok nadir de olsa 3 sanırım. Tabi ben sigara içmiyorum. Kendim sarıyorum. Filtre olarak da ince kullanıyorum. Öyle normal sigaralar gibi kalın olmuyor.
Benimkisi çok nadir de olsa 3 sanırım. Tabi ben sigara içmiyorum. Kendim sarıyorum. Filtre olarak da ince kullanıyorum. Öyle normal sigaralar gibi kalın olmuyor.
Bana da soru belki kafadan saçma olabilir gibi gelse de içimde kalmasın diye sormak istiyorum.
Günlük içmemiz gereken bir su miktarı var ya hani, az su içtiğimizi düşünüyoruzdur diyelim. Ama çaydır, kahvedir epey bir tüketiyoruz da diyelim. Bunların tüketiminin içilmesi gereken su miktarına faydası var mı diye soruyorum. Yoksa mideye bocalanması gereken suyun saf hali çok farklı bir şey midir?
Günlük içmemiz gereken bir su miktarı var ya hani, az su içtiğimizi düşünüyoruzdur diyelim. Ama çaydır, kahvedir epey bir tüketiyoruz da diyelim. Bunların tüketiminin içilmesi gereken su miktarına faydası var mı diye soruyorum. Yoksa mideye bocalanması gereken suyun saf hali çok farklı bir şey midir?
www.youtube.com 
genel olarak katılıyorum ben. evlenmek demek "göbekten bağlanmak" olmamalı. konu yine anlayışa ve frekanslara çıkıyor işte.

genel olarak katılıyorum ben. evlenmek demek "göbekten bağlanmak" olmamalı. konu yine anlayışa ve frekanslara çıkıyor işte.
soru mu sorayım da formata uysun. ne yaptınız bugün?
bir şiirimsi yazasım geldi bu güzel resimden (i.hizliresim.com
) ötürü bugünün anısına: öhöm öhöm..
.
çocuklar var; her ne kadar karanlık tarafta da olsa,
onlara yumurta pişiren bir babaları olan..
darth vader gibi...
babalar var; her ne kadar çoğu çocukları/mız bir yumurta'ya ulaşmasa da...
hepimiz gibi..
.
:) evet, hepimiz babayız, babalar günü/müz kutlu olsun...
(pişt baba, nerde kaldı layn benim çift sarılı ve mantarlı pazar kahvaltı (yeni uyandım da biraz..) omletim?.. babalar gününün hakkını ver biraz yahu...)
bir şiirimsi yazasım geldi bu güzel resimden (i.hizliresim.com

.
çocuklar var; her ne kadar karanlık tarafta da olsa,
onlara yumurta pişiren bir babaları olan..
darth vader gibi...
babalar var; her ne kadar çoğu çocukları/mız bir yumurta'ya ulaşmasa da...
hepimiz gibi..
.
:) evet, hepimiz babayız, babalar günü/müz kutlu olsun...
(pişt baba, nerde kaldı layn benim çift sarılı ve mantarlı pazar kahvaltı (yeni uyandım da biraz..) omletim?.. babalar gününün hakkını ver biraz yahu...)
ya da etrafınızda olan. istediğim şey tedaviye gitmeden/başlamadan önce özelden 1-2 konu hakkında ön konuşma yapmak. varsa böyle biri çok süper olur cidden...
başlıktaki gibi sözler, anlamlar içeren yabancı şarkılarınıza ihtiyacım var. içinde yalvarma, ağlaklık olmasın. yani "gel nolursun, yaşayamam böyle" gibi şeyler olmasın. sadece kararlı, serin bir duruş içeren "bırak kendini, sal kendin, ben tutarım" gibi, "buradayım" anladımda olan, "bekliyorum" anlamında olmayan...
aile büyükleri emeklilik sürecinde yemek yapılan bir yer açmayı düşünüyorlar. benim de hiç anlamadığım bir sektör. olur ya da olmaz diyemiyorum. yine de bir şekilde yanlarında olmam gerekecektir. annemin mesleği aşçılık normalde.
biraz fikre ihtiyacım var.
çok büyük bir yer olmayacak. hatta sırf kahvaltı üzerine olsun diye de düşünüyorlar. nasıl olur bilmem tabi. kahvaltı olacaksa sandviç tarzı olsun, zaten sabah çok vakti olmuyor insanların, gelip alıp giderler diye düşünüyorum.
pek tabiki açılacak semtin ve nasıl bir kitleye hizmet edeceğimiz bu işin seyrini etkileyecektir.
sizce özü gıda olan bir sektörde ne tarz bir olay daha mantıklı olur?
biraz fikre ihtiyacım var.
çok büyük bir yer olmayacak. hatta sırf kahvaltı üzerine olsun diye de düşünüyorlar. nasıl olur bilmem tabi. kahvaltı olacaksa sandviç tarzı olsun, zaten sabah çok vakti olmuyor insanların, gelip alıp giderler diye düşünüyorum.
pek tabiki açılacak semtin ve nasıl bir kitleye hizmet edeceğimiz bu işin seyrini etkileyecektir.
sizce özü gıda olan bir sektörde ne tarz bir olay daha mantıklı olur?
kendi işlerimizden epey bir bunaldığımız dönem (sene başlarına denk geliyor bu) oturduk 1-2 arkadaş bir site açtık sosyopia diye. onedio tarzı içerik sitesi işte. beceririz sandık ama cidden zormuş bu işler. gerçi biraz da etrafımızdaki arkadaşların nankörlüğüne uğradık. yazarız ederiz diyen onca insan ya hiç el atmadı, ya da 1-2 yazı yazıp çekildiler.
hatta direkt "biz kimiz" linkini vereyim fikir versin > www.sosyopia.com
gelip yazsanıza :) normalde site para kazanmaya başladığında yazı sayısı üzerinden paylaşılacaktı kazanç. işin o kısmından ben anlamıyorum. sinema ve dizi üzerine paylaşımlar yapmaktan öte değil benim misyonum. teknik kısmıyla arkadaş ilgileniyor. sunucu parası vs dahil. geçenlerde bir reklam aldı. adamlar hiti de umursamıyorlarmış. şu kadar yazı olsun falan istemişler ve işte o da bizi kitledi. oradan buradan çalıp çırpıp klon site gibi olmak da istemedik.
ne bileyim varsa aranızda ben şu konularda yazmak isterim diyen buyursun. ekşi'ye entry yazıyor gibi bile yazabilirsiniz. sizin olsun yani site biz kimiz'deki motto gereği. hem kanzuk kar payı da dağıtmıyor biliyorsunuz. :)
daraldım yeminle. böyle 3-5 kişi kalırsak bir süre daha, kapatacağız büyük ihtimal. hatta arkadaşım şimdiden bile yazı başına para vermeye razı, site kazansa da kazanmasa da.
hatta direkt "biz kimiz" linkini vereyim fikir versin > www.sosyopia.com
gelip yazsanıza :) normalde site para kazanmaya başladığında yazı sayısı üzerinden paylaşılacaktı kazanç. işin o kısmından ben anlamıyorum. sinema ve dizi üzerine paylaşımlar yapmaktan öte değil benim misyonum. teknik kısmıyla arkadaş ilgileniyor. sunucu parası vs dahil. geçenlerde bir reklam aldı. adamlar hiti de umursamıyorlarmış. şu kadar yazı olsun falan istemişler ve işte o da bizi kitledi. oradan buradan çalıp çırpıp klon site gibi olmak da istemedik.
ne bileyim varsa aranızda ben şu konularda yazmak isterim diyen buyursun. ekşi'ye entry yazıyor gibi bile yazabilirsiniz. sizin olsun yani site biz kimiz'deki motto gereği. hem kanzuk kar payı da dağıtmıyor biliyorsunuz. :)
daraldım yeminle. böyle 3-5 kişi kalırsak bir süre daha, kapatacağız büyük ihtimal. hatta arkadaşım şimdiden bile yazı başına para vermeye razı, site kazansa da kazanmasa da.
arkadaşımız olmayanlara mesaj attığımızda "diğer kutusuna" (şimdiki adıyla > mesaj istekleri) düşüyor malum. görmesi, farketmesi daha geç olabiliyor.
gördüğü zamanda da okuduğunu anlayamıyoruz hemen. anlamamız için ve daha sonra yeniden yazabilmemiz için "kabul etmesi" gerekiyor. ettiği zaman da bize bildirim geliyor "kabul etti" diye.
buraya kadar tamam.
peki biriyle arkadaş olduk diyelim. ve ona ilk kez bir şey yazdık. bu durumda da şu 2. paragrafta anlattığım şey mi gerçekleşiyor?
bunu tam kestiremiyorum. ama eğer öyleyse cidden, bu büyük bir saçmalık. soracak önemli bir meramımız var oluyor ve bu kadar yokuş çıkmak kastırıyor. ne yapacağız yani, gidip bir paylaşımı altına "sana bir mesaj attım da, diğer kutunda olabilir, ona bi bakar mısın?" mı diyeceğiz?
kabul etmez diye düşündüğüm birisiyle bir konuyu konuşmam gerekiyordu. yine de ekledim. kabul etmiş. asıl olan eklemesi değil de konuyu konuşabilmem. eğer normal kutusunda duruyorsa, açmaması da saçma. sonuçta sana mesaj atan adamı arkadaş olarak kabul etmişsin hani. mesajını görmezden geleceğini düşünmek istemiyorum.
gördüğü zamanda da okuduğunu anlayamıyoruz hemen. anlamamız için ve daha sonra yeniden yazabilmemiz için "kabul etmesi" gerekiyor. ettiği zaman da bize bildirim geliyor "kabul etti" diye.
buraya kadar tamam.
peki biriyle arkadaş olduk diyelim. ve ona ilk kez bir şey yazdık. bu durumda da şu 2. paragrafta anlattığım şey mi gerçekleşiyor?
bunu tam kestiremiyorum. ama eğer öyleyse cidden, bu büyük bir saçmalık. soracak önemli bir meramımız var oluyor ve bu kadar yokuş çıkmak kastırıyor. ne yapacağız yani, gidip bir paylaşımı altına "sana bir mesaj attım da, diğer kutunda olabilir, ona bi bakar mısın?" mı diyeceğiz?
kabul etmez diye düşündüğüm birisiyle bir konuyu konuşmam gerekiyordu. yine de ekledim. kabul etmiş. asıl olan eklemesi değil de konuyu konuşabilmem. eğer normal kutusunda duruyorsa, açmaması da saçma. sonuçta sana mesaj atan adamı arkadaş olarak kabul etmişsin hani. mesajını görmezden geleceğini düşünmek istemiyorum.
bu bi şarkı sözü.
"Önümde onca yokuş varken ben yine sana düzlüğüm."
bunu duyunca ne hissediyorsunuz? ne uyandırıyor sizde bu satır? ya da bunu nasıl bir hisle yazardınız?
"Önümde onca yokuş varken ben yine sana düzlüğüm."
bunu duyunca ne hissediyorsunuz? ne uyandırıyor sizde bu satır? ya da bunu nasıl bir hisle yazardınız?
sevgili poist yoldaşlar, poidaşlarım... burada da var sizlerden, hissediyorum. haydi bir "merhaba ben buradayım" yorumunuzu alayım. bir de dizi hakkında son yazdığım entry'mi iliştireyim buraya;
...
5x10'un göğsüme oturan "taş" etkisi malesef ki geçemedi. geçemedi ama en azından yarınki 5x11 gelmeden bir kaç cümle kurayım istedim.
dizileri filmleri izlerken, en sevdiğim izleyici profili (kendim de onlardan biri olduğum için) izlediği şeyin dünyasına gerçekten giren, onu gerçek kabul eden, yani onu deneyimlerken "bu bir dizi, bu bir kurgu" algısında olmayanlardır. direkt bire bir bağ kurabilenlerdir. izlerken etrafta senaristi, kameramanları, ışıkçıları falan görüyorsanız sizin adınıza ben üzgünüm. benim için poi dünyası gerçek. yani bir yerlerde root var, finch var, bear var...
o yüzden karakter ölümlerindeki 1 algıyı abuk buluyorum. (bir başka algıyı daha abuk buluyorum da o ayrı bir durumla alakalı olduğundan onu sonraki paragrafa erteliyorum) abicim/ablacım; ölümler üzerinden "görkemli bir ölüm olsa daha tatmin edici olurdu" ya da "ulan ne istediniz be o karakterden" gibi cümleleri nasıl kurabiliyorsunuz ya? bu neyin kafası? senariste falan seslenmek nedir ya? :) gerçek hayatın yeterince kaotik olduğunu farkedemiyor musunuz da "özel ayrıcalıklar" istemeyi, hadi istedin, bunu "bu bir kurgu" algısında senariste seslenmeyi nasıl hak buluyorsun kendinde? otur evinde, dizi için tam da senin istediğin gibi bir hikaye yaz ve mutlu ol, o zaman. istediğin karaktere istediğin gibi görkemli bir ölüm yaz, istediğin karakteri de sonsuza kadar yaşat.
diğer algıya geleyim. dizinin bizzat kendisi bile, içinde barındırdığı sözlerle gerçek hayata dair felsefik çıkarımlar yapıyorken, kimsenin yeterince özel, kimsenin yeterince merkezde olmadığını farkettirebiliyorken "görkemli ölüm" nedir? diye sormak istiyorum. dünyada her gün nice insan ölüyor? onların ne kadar özel olup olmadıklarını biliyor muyuz? alın işte yine saçma salak bombalar patladı ve canlar gitti. görkemli bir şekilde ölmüş olsalar idi daha mı içimize sinecekti? evrende tek bir hareket vardır ve herşey bu akışın içinde bir parçadır sadece. birinin diğerinden daha özel bir yanı yok. sevgi mevzusu işi değiştiriyor sadece ama o da bizim içimizdeki bir anlam olarak. bizzat root'un bu bölümde ölüm ve unutulma unutulmama hakkında finch'e ve shaw'a söylediklerini düşünün. root; elias için "inandığı yolda ilerliyor" dedi. bu yeterince özettir herşey için. yolun kendisi önemli. sonu, başı ya da herhangi bir noktası değil. ki herhangi bir noktası da yok zaten. baştan sona su gibi akan bir şey...
ayrıca arkadaşlar artık şu "nasıl bitirebilir yeaaa" yaklaşımından sıyrılın gözünüzü seveyim. "boş diziler izleyen abd halkı" evet. ama bu bizim ülkemizde de zaten olan bir şey. "boş diziler izleyen türk halkı" malumunuz. "kiralık aşk" gibi diziler tutarken, "46 yok olan" gibi farklı ve kaliteli işlerin fişi çekiliyor işte. dünya kapitalist. bunu kavrayın. sen diziyle, karakterlerle tekil bağ kuruyorsun, bu çok saf ve özel bir şey ama o dizileri yapan adamların ise bağ kurduğu tek şey "para." senin "sevgini" kim ipler? senin sevginin onların cebini yeterince doldurup doldurmadığına bakıyorlar. poi için de bu "yeterince" gelmiyor-muş işte.
--- bundan sonrası spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
root dizideki en sevdiğim karakter idi. fiziğinden her şeyine idealimdi benim. amy acker'i de angel'dan beri tanırım, severim, sayarım. büyük aşkı shaw'a kavuştu ve shaw onu kaybetti. shaw geldi, root gitti. tüm sözleri, bakış açıları, felsefeleri ile ufkumu açmış bir karakterdir. dizinin başarısı da biraz böyle. her karakterin ayrı bir bakış açısı var ve hepsinin toplamı ideal bütünü oluşturuyor. her karakteri ayrı ayrı sevmemiz bundan. hepsi aileden biri gibi. o yüzden root'un ölüp ölmemesi değil, varlığı yetiyor. yetti. öldü diye varlık bilgisi yok olmuyor. tıpkı makina'da yaşayacak olması gibi (hem anılar bütünü olarak, hem de sesiyle) bizim de içimizde hatırlanacak her daim. düşünün, root gibi bir aşkınız var ve o ölüyor. ya da root gibi bir aşk ile hiç karşılaşmıyorsunuz. hangisini tercih ederdiniz?... bu arada finch'in, makina ses seçerken, kendilerine ait bir ses seçmemesi için, kendilerini liste dışında tutmasından sonra, telefonda root'un sesini duyup "yoksaaaa" dediğimiz an, sahnenin root'un cesedine geçmesi, finch'in o "ses" sayesinde bunu öğrenmiş olması vs çok etkileyici çekim kurgusuydu. finch'in karanlık tarafını da aktifleştirdiği (karanlık tarafa geçiş değildir bu. zaten içinde hem aydınlık hem karanlık var. aydınlık baskın idi sadece. karanlığı da devreye aldı şu anda. bu aydınlığın yok olacağı anlamına gelmiyor) sahnedeki diyaloglar da aynı şekilde...
sezon başında root'un sesini duyduğumuz sahneye fazla takılınıyor gibi geldi. evet şu anda artık o sesin root'a değil de makina'ya ait olduğunu öğrendik. ama ille de öyle bir sahnenin dizinin içinde yer aldığını düşünmeye gerek var mı? onu makina bize söylüyor olabilir... göreceğiz er geç bunu...
dizinin akibetine dair 1-2 de teori yumurtlayıp kaçayım;
-finalde vagonun yerinde olmadığını gördük sezon başında. sanırım metro hattında güzel bir aksiyon bizleri bekliyor olabilir back to the future'un tren sahnesi gibi. yani makina mobil haldeyken, kısıtlı zamanda bir şeyler çözmeye çalışacak olabilir.
-kendimce görsel olarak şöyle bir sahne daha hayalledim. finch, greer amcayı bir yerde kıstırıp ona silah doğrultacak. sonra o sırada shaw'ın içindeki terminatör aktif olup finch'e silah doğrultacak. greer rahatlayacak falan. belki de o anda makina, shaw'ın kafasındaki çipleri hackleyip, ona root'un (aşkının) sesiyle seslenecek. ve shaw'ı kendine getirecek, shaw da silahı finch yerine greer'e doğrultup kafasına sıkacak.
-bana bir dramatik ölüm olarak mr reese'i kaybedecekmişiz gibi geliyor. geriye sağ kalanlar fusco olacak. oğluyla takılacak. shaw yine ajan olarak kalıp bear ile takılacak. finch de sevdiyeceğiyle dolaşacak. makina - samaritan arasındaki durum büyük büyük ihtimal savaşmak değil, birleşmek şeklinde olacak. samaritan'ın finch'e neden ihtiyacı olduğu da bununla alakalı olacak. yin-yang olacaklar. ahlakın tanrısı ile kaosun tanrısının, insanlığı korumak için bütünleştiği, bunun kafalarda "düstopik mi ütopik mi bir son olduğunun" soru işaretleriyle biten, ve dizinin giriş cümleleriyle son bulan bir dizi olarak tarihteki yerini alacak; "you are being watched..."
--- spoiler ---
...
5x10'un göğsüme oturan "taş" etkisi malesef ki geçemedi. geçemedi ama en azından yarınki 5x11 gelmeden bir kaç cümle kurayım istedim.
dizileri filmleri izlerken, en sevdiğim izleyici profili (kendim de onlardan biri olduğum için) izlediği şeyin dünyasına gerçekten giren, onu gerçek kabul eden, yani onu deneyimlerken "bu bir dizi, bu bir kurgu" algısında olmayanlardır. direkt bire bir bağ kurabilenlerdir. izlerken etrafta senaristi, kameramanları, ışıkçıları falan görüyorsanız sizin adınıza ben üzgünüm. benim için poi dünyası gerçek. yani bir yerlerde root var, finch var, bear var...
o yüzden karakter ölümlerindeki 1 algıyı abuk buluyorum. (bir başka algıyı daha abuk buluyorum da o ayrı bir durumla alakalı olduğundan onu sonraki paragrafa erteliyorum) abicim/ablacım; ölümler üzerinden "görkemli bir ölüm olsa daha tatmin edici olurdu" ya da "ulan ne istediniz be o karakterden" gibi cümleleri nasıl kurabiliyorsunuz ya? bu neyin kafası? senariste falan seslenmek nedir ya? :) gerçek hayatın yeterince kaotik olduğunu farkedemiyor musunuz da "özel ayrıcalıklar" istemeyi, hadi istedin, bunu "bu bir kurgu" algısında senariste seslenmeyi nasıl hak buluyorsun kendinde? otur evinde, dizi için tam da senin istediğin gibi bir hikaye yaz ve mutlu ol, o zaman. istediğin karaktere istediğin gibi görkemli bir ölüm yaz, istediğin karakteri de sonsuza kadar yaşat.
diğer algıya geleyim. dizinin bizzat kendisi bile, içinde barındırdığı sözlerle gerçek hayata dair felsefik çıkarımlar yapıyorken, kimsenin yeterince özel, kimsenin yeterince merkezde olmadığını farkettirebiliyorken "görkemli ölüm" nedir? diye sormak istiyorum. dünyada her gün nice insan ölüyor? onların ne kadar özel olup olmadıklarını biliyor muyuz? alın işte yine saçma salak bombalar patladı ve canlar gitti. görkemli bir şekilde ölmüş olsalar idi daha mı içimize sinecekti? evrende tek bir hareket vardır ve herşey bu akışın içinde bir parçadır sadece. birinin diğerinden daha özel bir yanı yok. sevgi mevzusu işi değiştiriyor sadece ama o da bizim içimizdeki bir anlam olarak. bizzat root'un bu bölümde ölüm ve unutulma unutulmama hakkında finch'e ve shaw'a söylediklerini düşünün. root; elias için "inandığı yolda ilerliyor" dedi. bu yeterince özettir herşey için. yolun kendisi önemli. sonu, başı ya da herhangi bir noktası değil. ki herhangi bir noktası da yok zaten. baştan sona su gibi akan bir şey...
ayrıca arkadaşlar artık şu "nasıl bitirebilir yeaaa" yaklaşımından sıyrılın gözünüzü seveyim. "boş diziler izleyen abd halkı" evet. ama bu bizim ülkemizde de zaten olan bir şey. "boş diziler izleyen türk halkı" malumunuz. "kiralık aşk" gibi diziler tutarken, "46 yok olan" gibi farklı ve kaliteli işlerin fişi çekiliyor işte. dünya kapitalist. bunu kavrayın. sen diziyle, karakterlerle tekil bağ kuruyorsun, bu çok saf ve özel bir şey ama o dizileri yapan adamların ise bağ kurduğu tek şey "para." senin "sevgini" kim ipler? senin sevginin onların cebini yeterince doldurup doldurmadığına bakıyorlar. poi için de bu "yeterince" gelmiyor-muş işte.
--- bundan sonrası spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
root dizideki en sevdiğim karakter idi. fiziğinden her şeyine idealimdi benim. amy acker'i de angel'dan beri tanırım, severim, sayarım. büyük aşkı shaw'a kavuştu ve shaw onu kaybetti. shaw geldi, root gitti. tüm sözleri, bakış açıları, felsefeleri ile ufkumu açmış bir karakterdir. dizinin başarısı da biraz böyle. her karakterin ayrı bir bakış açısı var ve hepsinin toplamı ideal bütünü oluşturuyor. her karakteri ayrı ayrı sevmemiz bundan. hepsi aileden biri gibi. o yüzden root'un ölüp ölmemesi değil, varlığı yetiyor. yetti. öldü diye varlık bilgisi yok olmuyor. tıpkı makina'da yaşayacak olması gibi (hem anılar bütünü olarak, hem de sesiyle) bizim de içimizde hatırlanacak her daim. düşünün, root gibi bir aşkınız var ve o ölüyor. ya da root gibi bir aşk ile hiç karşılaşmıyorsunuz. hangisini tercih ederdiniz?... bu arada finch'in, makina ses seçerken, kendilerine ait bir ses seçmemesi için, kendilerini liste dışında tutmasından sonra, telefonda root'un sesini duyup "yoksaaaa" dediğimiz an, sahnenin root'un cesedine geçmesi, finch'in o "ses" sayesinde bunu öğrenmiş olması vs çok etkileyici çekim kurgusuydu. finch'in karanlık tarafını da aktifleştirdiği (karanlık tarafa geçiş değildir bu. zaten içinde hem aydınlık hem karanlık var. aydınlık baskın idi sadece. karanlığı da devreye aldı şu anda. bu aydınlığın yok olacağı anlamına gelmiyor) sahnedeki diyaloglar da aynı şekilde...
sezon başında root'un sesini duyduğumuz sahneye fazla takılınıyor gibi geldi. evet şu anda artık o sesin root'a değil de makina'ya ait olduğunu öğrendik. ama ille de öyle bir sahnenin dizinin içinde yer aldığını düşünmeye gerek var mı? onu makina bize söylüyor olabilir... göreceğiz er geç bunu...
dizinin akibetine dair 1-2 de teori yumurtlayıp kaçayım;
-finalde vagonun yerinde olmadığını gördük sezon başında. sanırım metro hattında güzel bir aksiyon bizleri bekliyor olabilir back to the future'un tren sahnesi gibi. yani makina mobil haldeyken, kısıtlı zamanda bir şeyler çözmeye çalışacak olabilir.
-kendimce görsel olarak şöyle bir sahne daha hayalledim. finch, greer amcayı bir yerde kıstırıp ona silah doğrultacak. sonra o sırada shaw'ın içindeki terminatör aktif olup finch'e silah doğrultacak. greer rahatlayacak falan. belki de o anda makina, shaw'ın kafasındaki çipleri hackleyip, ona root'un (aşkının) sesiyle seslenecek. ve shaw'ı kendine getirecek, shaw da silahı finch yerine greer'e doğrultup kafasına sıkacak.
-bana bir dramatik ölüm olarak mr reese'i kaybedecekmişiz gibi geliyor. geriye sağ kalanlar fusco olacak. oğluyla takılacak. shaw yine ajan olarak kalıp bear ile takılacak. finch de sevdiyeceğiyle dolaşacak. makina - samaritan arasındaki durum büyük büyük ihtimal savaşmak değil, birleşmek şeklinde olacak. samaritan'ın finch'e neden ihtiyacı olduğu da bununla alakalı olacak. yin-yang olacaklar. ahlakın tanrısı ile kaosun tanrısının, insanlığı korumak için bütünleştiği, bunun kafalarda "düstopik mi ütopik mi bir son olduğunun" soru işaretleriyle biten, ve dizinin giriş cümleleriyle son bulan bir dizi olarak tarihteki yerini alacak; "you are being watched..."
--- spoiler ---
1 tane seçmek zordur elbette. ona çok takılmayın. en en en'lerden 1 tanesini paylaşın işte^^
hepsini dinleyip, fikrimi belirteceğim...
benden bu geldi. tam da böyle bir moddayım çünkü;
Slow Down - IMANY > www.youtube.com
hepsini dinleyip, fikrimi belirteceğim...
benden bu geldi. tam da böyle bir moddayım çünkü;
Slow Down - IMANY > www.youtube.com

i.hizliresim.com 
-Ne, ne dedin Neo ?
-Eee, Ehem hiç bir şey !
-Biraz önce bir şey söyledin
-Ha evet. Deja vu !
-Niye ki ? Niye böyle birşey deme gereği hissettin ?
-Biraz önce bir kara kedi geçti önümden. Sonra bir tane daha. Ama birbirlerinin kopyasıydılar sanki...
-Aman tanrım, ajanlar...

-Ne, ne dedin Neo ?
-Eee, Ehem hiç bir şey !
-Biraz önce bir şey söyledin
-Ha evet. Deja vu !
-Niye ki ? Niye böyle birşey deme gereği hissettin ?
-Biraz önce bir kara kedi geçti önümden. Sonra bir tane daha. Ama birbirlerinin kopyasıydılar sanki...
-Aman tanrım, ajanlar...
Bunu ben yaşamadım. Arkadaşımın hikayesi. Ama kendim yaşamış kadar seviniyorum. Belki bazılarımızı motive eder, güzel ve mucizevi şeylerin de olabileceğini hissettirir...
Sene 97. Arkadaşım irc üzerinden biriyle tanışıyor. 1 sene çıkıyorlar. sonra kız bunu terkediyor. arkadaşım yine de bir şekilde ara ara sesleniyor. doğum günlerini kutluyor falan işte.
2001 gibi başka birisiyle ilişkisi başlıyor. haliyle o sesleşmeleri de bitiriyor. derken arkadaşım, 2005 yılında askerdeyken bir gece rüyasında bu ilk kızla evlenmiş olarak görüyor kendini. uyanınca epey bir dumur oluyor. dayanamıyor ve kızı arayıp bunu söylüyor. gülüşüyorlar falan.
askerden döndükten 6 ay kadar sonra da mevcut ilişkisi bitiyor. (ilk kız için, şu anki ilişkisini bitirecek kötülükte bir karaktere sahip değil, onu söyleyeyim. olaylar öyle gelişiyor diyeyim.) ve ilk hatunla yeniden görüşmeye başlıyorlar.
ve geçenlerde evlendiler. :) epey bir severek. ve epey de mutlular şu anda.
oluyo yani arkadaşlar işte. ilişkiler üzerine kitap, tablo, şablon, istatistik, akıl yürütme, kaygı, kurgu, önyargı bla bla yapmayın. sallayın. tek motto var; "olacak olmakta olan."
sizin de var mı (ya da etrafınızda) böyle "hoş" hikayeleriniz?
Sene 97. Arkadaşım irc üzerinden biriyle tanışıyor. 1 sene çıkıyorlar. sonra kız bunu terkediyor. arkadaşım yine de bir şekilde ara ara sesleniyor. doğum günlerini kutluyor falan işte.
2001 gibi başka birisiyle ilişkisi başlıyor. haliyle o sesleşmeleri de bitiriyor. derken arkadaşım, 2005 yılında askerdeyken bir gece rüyasında bu ilk kızla evlenmiş olarak görüyor kendini. uyanınca epey bir dumur oluyor. dayanamıyor ve kızı arayıp bunu söylüyor. gülüşüyorlar falan.
askerden döndükten 6 ay kadar sonra da mevcut ilişkisi bitiyor. (ilk kız için, şu anki ilişkisini bitirecek kötülükte bir karaktere sahip değil, onu söyleyeyim. olaylar öyle gelişiyor diyeyim.) ve ilk hatunla yeniden görüşmeye başlıyorlar.
ve geçenlerde evlendiler. :) epey bir severek. ve epey de mutlular şu anda.
oluyo yani arkadaşlar işte. ilişkiler üzerine kitap, tablo, şablon, istatistik, akıl yürütme, kaygı, kurgu, önyargı bla bla yapmayın. sallayın. tek motto var; "olacak olmakta olan."
sizin de var mı (ya da etrafınızda) böyle "hoş" hikayeleriniz?
Adamın sadece "Şeker Prens ve Tuz Kral" albümünü dinledim. 1-2 şarkı eh işte ama albüm genel olarak epey bir başarılı geldi. Başka bir albümden de "Bana Ne Yaptın?" parçası ile "O Kirpik Hala Bende" şarkısı hoşuma gitti.
Dinleyip seviyorsanız sizin için en favori 2-3 parçanın ismini söyler misiniz?
Dinleyip seviyorsanız sizin için en favori 2-3 parçanın ismini söyler misiniz?
Aslında tam da "gönül işlerine" uygun bir soru değil ama nedense -daha çok empati kurabiliyorum sanırım bu kategoriye, insanların yardımseverliği adına falan, gibi gibi- buraya yazasım geldi. yoksa sorunun amacı altında "gönül işleri/niz adına ne hissediyorsunuz?" gibi bir soru yok. daha genel olarak hayata karşı vs "hissel" anlamda soruyorum. bunu kelimelere dökmenizi... sadece şarkıya odaklanabilirsiniz ama gayet uyumlu olduğundan ötürü klibini de izleyebilirsiniz cevaplarken. şimdiden teşekkürler...
www.youtube.com
www.youtube.com

Merhabalar. Kendime spor adı altında 2 şey yapıyorum. 1.si düzenli yürüyüş. 2.si de şınav. bir de uzakdoğu kaynaklı bir kas ve tendom sporum var günde 1 kez yaptığım. ismi Yi Jin Jing. (aslında sabah ve akşam yatmadan önce olmak şartıyla günde 2 kez yapmam lazım da..)
Şınav hakkında sorum olacak. Nisan ortası gibi başladım buna. Günde ya da 2 günde bir yapıyorum. Önceleri 11-12'de tıkanıyordum. Şimdi 28'lere çıktı sayı.
1) Bunun kaça kadar gideni makbuldür?
2) Bana tam olarak ne sağlar? Omuzları geniş bir insanım.
3) Ek olarak bir de mekik olayını eklemeli miyim sizce bunun yanına?
Şınav hakkında sorum olacak. Nisan ortası gibi başladım buna. Günde ya da 2 günde bir yapıyorum. Önceleri 11-12'de tıkanıyordum. Şimdi 28'lere çıktı sayı.
1) Bunun kaça kadar gideni makbuldür?
2) Bana tam olarak ne sağlar? Omuzları geniş bir insanım.
3) Ek olarak bir de mekik olayını eklemeli miyim sizce bunun yanına?
başlıktaki ve aşağıdaki şu iki parça gibi lezizine denk gelemedim bir türlü. Parçaları biliyorsanız ya da dinleyip bakarsanız, buna benzer tüm önerilere açığım. Vermesini istediğim his genel olarak şöyle bir şey; Dinlerken sevgisel anlamda (sevgiliniz varsa onu düşündüren, yoksa da sevgi'nin, sevebilme yetisinin hoşluğunu hissettiren) çoşku uyandırması ama aynı zamanda minik de olsa sızısal bir şeyler de aktarması. (yani düşük oranda hüzünlü olabilir ek olarak) naif olsun, depresif olmasın, mutluluktan havalara da uçurmasın.
Civil Wars - Dust to Dust > youtu.be
Bic Runga - Sway > youtu.be
Civil Wars - Dust to Dust > youtu.be
Bic Runga - Sway > youtu.be
facebook'ta / messenger'da birileriyle olan konuşmalarda geriye gitmez çok yorucu bilirsiniz. bunları böyle atıyorum word dosyası olarak dışarı çıkartabilecek bir program var mıdır bildiğiniz?
günümüzde herşeye yetişemiyoruz malumunuz. okumasını sevdiğim insanların kaçırdığım bir sürü tweet'i olabiliyor mesela. twitter'ın böyle bir hizmeti yok, biliyorum. ama bunu bir şekilde çözebilmemizin yolu var mıdır?
mesela ayarlayacaz programı vs. o kişinin her tweet'ini bize mail atacak. ya da bir yerde toplayacak vs gibi?
mesela ayarlayacaz programı vs. o kişinin her tweet'ini bize mail atacak. ya da bir yerde toplayacak vs gibi?
en bariz örneği olarak IOS'ta sohbetler içinde anahtar kelime araması yapamamak var. arkadaşlarımın aylar önce önerdiği bir link'e falan ulaşamıyorum bu yüzden. çok işkence oluyor geriye gitmek. (tamam favoriye alma diye bir özellik geldi eyvallah ama yeterli değil işlevsel olarak. çünkü bir şeyin sonradan favorim olacağını kestiremem ben. sonradan lazım olabilir bla bla) en fazla sohbeti komple maile yolluyorsun ve sonra text tabanlı bir arama yapabiliyorsun. ama bu da android'deki gibi pratik olmuyor. android'de ne güzel, anahtar kelime yazıp arama yapabiliyorsun misler gibi.
ben de sırf bu yüzden periyodik olarak maile atıp, sonra telefondan siliyorum konuşmaları. yer de kaplamamış oluyor bu sayede.
sizce işte bu eksiklik IOS'a da gelecek midir er geç? bunu bilmek belki silmekten vazgeçirebilir beni. en azından bazı arkadaşlarımla ve gruplarımla olan konuşmaları... ne dersiniz? 1 milyon kişi toplayıp bunu IOS'a iletsek dikkate alırlar mı mesela?
ve evet derdimi ben de zkeyim...
ben de sırf bu yüzden periyodik olarak maile atıp, sonra telefondan siliyorum konuşmaları. yer de kaplamamış oluyor bu sayede.
sizce işte bu eksiklik IOS'a da gelecek midir er geç? bunu bilmek belki silmekten vazgeçirebilir beni. en azından bazı arkadaşlarımla ve gruplarımla olan konuşmaları... ne dersiniz? 1 milyon kişi toplayıp bunu IOS'a iletsek dikkate alırlar mı mesela?
ve evet derdimi ben de zkeyim...
selamlar, wordpress kullanarak yönetilen sitelerde, hazırladığımız içeriklerin linkini kopyalayıp feysbuk'ta mesela kişisel sayfamızda paylaşırken abuk bir sorun yaşıyoruz;
örnek vereyim.
diyelim ki kediler hakkında bir içerik hazırladık. ve bu içeriğin başlığı "kedilerle yaşam" olsun. sitemizin de sloganı "küçük patiler" olsun. paylaşımı yapınca feysbuk'ta başlık aynen şöyle görünüyor;
Kedilerle YaşamKüçük patiler
bunun sebebi nedir. nasıl ve nereden çözeriz. yardım lütfen...
örnek vereyim.
diyelim ki kediler hakkında bir içerik hazırladık. ve bu içeriğin başlığı "kedilerle yaşam" olsun. sitemizin de sloganı "küçük patiler" olsun. paylaşımı yapınca feysbuk'ta başlık aynen şöyle görünüyor;
Kedilerle YaşamKüçük patiler
bunun sebebi nedir. nasıl ve nereden çözeriz. yardım lütfen...
zaman zaman harici disk ala ala sayısı 6-7'yi buldu. genelde hepsiyle tek adaptör kullanır oldum. ama bunun sağlıklı bir yol olmadığını söylediler. ben de kıllandım. en son zaten 1.5 tb'lık samsung marka bir disk bir anda RAW formatına dönüşüverdi. günlerdir kurtarmaya uğraşıyoruz. neyse.
adaptörlerin hepsini buldum ama marka falan yazmıyor bunlarda. hangi adaptör hangi diskin olduğunu anlayacak pratik bir yol var mıdır?
adaptörlerin hepsini buldum ama marka falan yazmıyor bunlarda. hangi adaptör hangi diskin olduğunu anlayacak pratik bir yol var mıdır?
iyi günler. bir arkadaşım sinema-dizi odaklı bir youtube kanalı kurdu. ilk işlerinden birisi şudur;
www.youtube.com
bir göz atıp, fikrinizi belirtebilir misiniz? buradan ya da direkt videonun altına yorum olarak. hunharca eleştirebilirsiniz bu arada. sado ve mazoya açığız :p sonraki işlerini bu eleştiriler doğrultusunda beslenerek oluşturacak çünkü.
şimdiden çok teşekkürler...
www.youtube.com

bir göz atıp, fikrinizi belirtebilir misiniz? buradan ya da direkt videonun altına yorum olarak. hunharca eleştirebilirsiniz bu arada. sado ve mazoya açığız :p sonraki işlerini bu eleştiriler doğrultusunda beslenerek oluşturacak çünkü.
şimdiden çok teşekkürler...
malesef ki devletin kurumlarında çalışan öküzlerin birinin söylediğini, diğeri bilmediği için, yani telefonla bile doğru düzgün sonuca ulaşamadığımız için buraya soruyorum. defalarca konuşulmuş olabilir konu, şimdiden kusura bakmayın.
malum 30 eylül 2015 gelir tespiti yaptırmak için son gündü. o güne kadar gelir tespitini yaptırmayanlar şu anda devletin belirlediği otomatik en alt rakamdan borçlanmaya başladılar. fakat bu sanırım 30 eylül tarihinde sigortasız olmayı, işkurdan işsizlik maaşı almamayı gerektiriyordu.
bu durumda 30 eylül'de zaten sigortalı olan, ya da zaten işsizlik maaşı alanlar, mesela şu anda 4 kasım 2015'te sigortaları sonlansa, işsizlik maaşları bitmiş olsa ne yapacaklar? onu merak ediyorum.
şimdiden çok teşekkür ederim.
malum 30 eylül 2015 gelir tespiti yaptırmak için son gündü. o güne kadar gelir tespitini yaptırmayanlar şu anda devletin belirlediği otomatik en alt rakamdan borçlanmaya başladılar. fakat bu sanırım 30 eylül tarihinde sigortasız olmayı, işkurdan işsizlik maaşı almamayı gerektiriyordu.
bu durumda 30 eylül'de zaten sigortalı olan, ya da zaten işsizlik maaşı alanlar, mesela şu anda 4 kasım 2015'te sigortaları sonlansa, işsizlik maaşları bitmiş olsa ne yapacaklar? onu merak ediyorum.
şimdiden çok teşekkür ederim.
periscope'ta yayın açmaya kadar götürmüşler işi. adam periscope yayınında herkesin gözü önünde geçen gün oynanan beşiktaş maçına tam 29.000 tl bastı. gerçi kaybetti. ama kazanan da epey bir insan var. kupon fotosu paylaşıyorlar vs vs. hayır yani, çoğu insan -afedersiniz- dötünden terler akıtarak asgari ücret için canla başla çalışırken, bu adamlar oturdukları yerde keyifler çatarak nasıl elde edebiliyorlar bu paraları. birisi "onların hepsi düzmece, inanma" desin, ispatlasın da rahatlayalım.
bu kadar kolaysa biz de evde bir odayı kapatıp, tüm günü mesai yapar gibi bu işlere tam odaklanarak geçirelim ve paraya para demeyelim o halde.
bu kadar kolaysa biz de evde bir odayı kapatıp, tüm günü mesai yapar gibi bu işlere tam odaklanarak geçirelim ve paraya para demeyelim o halde.
malum mesaj'a tıklayınca "gelen kutusu" ve "arşiv" diye 2 sekme var. bunların limitleri ile ilgili kesin bilgilere ihtiyacım var.
1) gelen kutusu'nda kaç başlık limiti vardır? (başlık diyorum çünkü x biriyle 10 kez, y biriyle 5 kez mesajlaşılmış olabilir ama bunlar kutunun içinde tek bölüm olarak görünmektedir)
2) şu kadar limit var dediniz diyelim. o limiti hiç aşmadığımızı farzedelim. peki son geçerlilik tarihi var mıdır? yani "mesaj başlıkları şu kadar günden sonra silinir" gibi bir durum var mıdır?
3) bir mesajı alıp arşive yolladık diyelim. 1. soru bunun için de soruluyor. arşivin mesaj limiti nedir?
4) 2. soru bunun için de soruluyor. arşivdeki mesajların tarihsel bir son kullanma tarihi var mı?
5) bir mesajı arşive attıktan sonra, yine yeni mesaj alırsa tekrar otomatikman gelen kutusuna mı taşınıyor?
şimdiden çok teşekkür ederim yardımcı ruhunuz için.
1) gelen kutusu'nda kaç başlık limiti vardır? (başlık diyorum çünkü x biriyle 10 kez, y biriyle 5 kez mesajlaşılmış olabilir ama bunlar kutunun içinde tek bölüm olarak görünmektedir)
2) şu kadar limit var dediniz diyelim. o limiti hiç aşmadığımızı farzedelim. peki son geçerlilik tarihi var mıdır? yani "mesaj başlıkları şu kadar günden sonra silinir" gibi bir durum var mıdır?
3) bir mesajı alıp arşive yolladık diyelim. 1. soru bunun için de soruluyor. arşivin mesaj limiti nedir?
4) 2. soru bunun için de soruluyor. arşivdeki mesajların tarihsel bir son kullanma tarihi var mı?
5) bir mesajı arşive attıktan sonra, yine yeni mesaj alırsa tekrar otomatikman gelen kutusuna mı taşınıyor?
şimdiden çok teşekkür ederim yardımcı ruhunuz için.
-şu günlerde
-haftaiçi kızlı-erkekli :p gidebileceğimiz
-sarıyer'e yakın (kilyos gibi)
-kilitli dolap hizmeti olan (EN ÖNEMLİSİ kesinlikle budur. çünkü kişisel aracımız yoktur, özel eşyalarımızı kitleyip içine gnül rahatlığı ile bırakabileceğimiz.)
hangi paralı plajları önerirsiniz? gidip beğendiniz, tavsiye edebileceğiniz yerler olarak?
-haftaiçi kızlı-erkekli :p gidebileceğimiz
-sarıyer'e yakın (kilyos gibi)
-kilitli dolap hizmeti olan (EN ÖNEMLİSİ kesinlikle budur. çünkü kişisel aracımız yoktur, özel eşyalarımızı kitleyip içine gnül rahatlığı ile bırakabileceğimiz.)
hangi paralı plajları önerirsiniz? gidip beğendiniz, tavsiye edebileceğiniz yerler olarak?
diyelim ki sevgiliniz bir ortamda (atıyorum barda, alkol kafasında falan) "hemcinsi" olan birisiyle 15-20 saniye öpüştü diyelim. (sizin yanınızda olması gerekmiyor. sonradan geldi size söyledi diye de farzedebiliriz.)
bunu nasıl karşılardınız?
aldatmak olarak görür müydünüz? ("açıkladığı için aldatma olmaz" gibi bir mantığa inceltmeyin konuyu.)
ilişkinizde, ona bakışınızda, sevginizde (aşkınızda) bir değişiklik olur muydu?
edit 1: soruyu her iki cinse de sordum. sırf erkeklee sormuş olsaydım bunu belirtmeyi unutmayacak kadar bilincim yerimde. ayrıca "tahrik" ya da "geyik" amaçlı bir soru değil. gayet psikolojik ve sosyolojik bir soru.
bunu nasıl karşılardınız?
aldatmak olarak görür müydünüz? ("açıkladığı için aldatma olmaz" gibi bir mantığa inceltmeyin konuyu.)
ilişkinizde, ona bakışınızda, sevginizde (aşkınızda) bir değişiklik olur muydu?
edit 1: soruyu her iki cinse de sordum. sırf erkeklee sormuş olsaydım bunu belirtmeyi unutmayacak kadar bilincim yerimde. ayrıca "tahrik" ya da "geyik" amaçlı bir soru değil. gayet psikolojik ve sosyolojik bir soru.
odama bir kitaplık yaptırmak istiyorum. tasarımını da kendi hayal gücüme uygun olarak oluşturmak istiyorum. bunu hangi programla çok zorlanmadan yapabilirim? maksat marangoza falan çıktı alıp verip adam gibi anlaşılır olabilmek. ücretsiz (ya da crack'lenebilir) olması tercihimdir.
sevmediğim insan davranışlarından bir tanesinin tam adını (tabi varsa yani) öğrenmek istiyorum. en azından yoksa da sizce ne denir böylesine diye soruyorum...
şöyle bir örnek düşünün:
adam geçen bayramda istanbul'dan gidiyor bir yerlere. giderken duyuruyor, tatilden fotolar şu bu. keyfini paylaşıyor bastıra bastıra. "oh be istanbul'dan kurtulma keyfi" diyor mesela.
bu bayramda da istanbul'da kalıyor. ve trafik durumunun haritasını paylaşıyor "oh be bayramda istanbul bomboş, gittiğiniz yerde kalın" diyor.
bir tür "işine geldiği gibi" davranıyor. objektif olamıyor. yani "dötlük" yapıyor işte kabaca. ben bunun kaba olmayanını merak ediyorum. bu tarz arkadaşların alnına şak diye yapıştırılası etiket nedir?...
şöyle bir örnek düşünün:
adam geçen bayramda istanbul'dan gidiyor bir yerlere. giderken duyuruyor, tatilden fotolar şu bu. keyfini paylaşıyor bastıra bastıra. "oh be istanbul'dan kurtulma keyfi" diyor mesela.
bu bayramda da istanbul'da kalıyor. ve trafik durumunun haritasını paylaşıyor "oh be bayramda istanbul bomboş, gittiğiniz yerde kalın" diyor.
bir tür "işine geldiği gibi" davranıyor. objektif olamıyor. yani "dötlük" yapıyor işte kabaca. ben bunun kaba olmayanını merak ediyorum. bu tarz arkadaşların alnına şak diye yapıştırılası etiket nedir?...