dün kanalları gezerken şu son yayınlanan sezona ait bir tekrar gösterime denk geldim. haluk nezarethaneye düşmüş. yan hücredeki elemana niye düştüğünü anlatıyor, biz de flaşbek şeklinde izliyoruz anlattıklarını, oluyor sana dizi.
yok efendim yeni eve taşınmışlar, yok eşya almışlar, yok borca girmişler, yok yeni iş kurmuşlar. arada sahne tekrar nezarethaneye dönüyor. yandaki herif "ee taşınırken mi oldu, ondan mı düştün buraya" diyor, haluk yok diyip anlatmaya devam. "eee eşya alırken mi oldu?" yok. "ee iş kurarken mi oldu?" yok. amk içim şişti televizyon başında, çeviremedim de merakımdan, yandaki herif de "niye düştün onu söyle pezevenk amma anlattın" demedi de demedi.
uyumuşum en sonunda. niye düşmüş lan nezarethaneye?
yok efendim yeni eve taşınmışlar, yok eşya almışlar, yok borca girmişler, yok yeni iş kurmuşlar. arada sahne tekrar nezarethaneye dönüyor. yandaki herif "ee taşınırken mi oldu, ondan mı düştün buraya" diyor, haluk yok diyip anlatmaya devam. "eee eşya alırken mi oldu?" yok. "ee iş kurarken mi oldu?" yok. amk içim şişti televizyon başında, çeviremedim de merakımdan, yandaki herif de "niye düştün onu söyle pezevenk amma anlattın" demedi de demedi.
uyumuşum en sonunda. niye düşmüş lan nezarethaneye?
şu günlerde galiba hava soğuk diye pek yok ama bilenler bilir, ankara'da sokakta akordeon çalan kadınlar vardır. bunlara pek sokak müzisyeni diyemeyeceğim, çünkü sabahtan akşama aynı ezgiyi çalarlar. üstelik doğru da çalmazlar.
3/4'lük ritmde bir parça. eski bir vals olsa gerek. hatırlayan bilen duyan bana bu parçanın ne olduğunu söyleyebilir mi?
tornadan çıkmış gibi hepsi sabahtan akşama bir bu sorduğum ezgiyi, bir de "hatırla ey peri"yi çalıyor. uç uca ekleyip bir onu bir öbürünü bir onu bir öbürünü.
3/4'lük ritmde bir parça. eski bir vals olsa gerek. hatırlayan bilen duyan bana bu parçanın ne olduğunu söyleyebilir mi?
tornadan çıkmış gibi hepsi sabahtan akşama bir bu sorduğum ezgiyi, bir de "hatırla ey peri"yi çalıyor. uç uca ekleyip bir onu bir öbürünü bir onu bir öbürünü.
garanti bankası'ndan hgs alacağım. lakin cama yabıştırılan etiketlerden değil de bi de bunun kart gibi olanlarından var (ogs'den bahsetmiyorum, yine hgs ama kart şeklinde). onlardan da alabiliyor muyuz, tercih meselesi mi?
liseliler pek bilmez, sezen cumhur önal isimli mükemmel bir adam vardır. müzik programı yapardı ve programında şahane müzikler çalardı. o zamanlar dilimizde "hafif batı müziği" olarak adlandırılan müzik türünün karşılığı günümüzde ne oluyor?
hatta abartayım. trt 2'de şevket uğurluer'in sunduğu anılarla müzik diye bir program vardı. şevket amca o programda şahane parçalar çalardı.
bunların türü ne olarak geçiyor?
hatta abartayım. trt 2'de şevket uğurluer'in sunduğu anılarla müzik diye bir program vardı. şevket amca o programda şahane parçalar çalardı.
bunların türü ne olarak geçiyor?
geçen gün metroda yanımda oturan çocuk (çocuk dediğim lise yaşlarında) android telefonunda bir oyun oynuyordu. ne yapmaya çalıştığını ve oyunun mantığını pek anlamadım ama mavi, yeşil ve gri renkler hakimdi. 1980 yılının atari oyunları gibi piksel piksel bir görüntüsü vardı. çocuk ekrana tıkladıkça blok blok blok diziyordu, blokların üstüne basılı tutunca bloğu yıkıyordu. bir şeyler inşa ediyor gibiydi.
ne olduğunu anlamadım ama ilginç bir şey ebenziyordu. anlatabildim mi bilmiyorum ama nedir bu oyun anlayabilen var mı?
ne olduğunu anlamadım ama ilginç bir şey ebenziyordu. anlatabildim mi bilmiyorum ama nedir bu oyun anlayabilen var mı?
yoksa elektrik çarpsa anlar mıydım, zira anlam veremediğimiz bir şey oldu.
kayınvalidemler yeni eve taşındı. biz de yardıma gittik, çocuk da yanımızda. ortalıkta başına kaza gelmesin diye gözümüze çarpan her türlü tedbiri aldık ama her yer ayakta olunca, çocuk da hareketli ve yardım etmeyi seven bir çocuk olunca insanın kafasına takılıyor.
her birimiz bir iş yaparken evdeki 30 mA'lik kaçak akım rölesi attı, attığı anda da çocuk ağlamaya başladı (2.5 yaşında erkek). hem sigorta atıp hem çocuk ağlayınca anneannesi panikledi "çarpıldı çocuğum" diye. anında koştuk, çocukta hiçbir anormallik yok. en yakın prizin 2 metre gerisinde, o prizde de elektrik süpürgesinin fişi takılı yani parmak dürtülebilir durumda değil. priz duvardan sökülmüş değil. üstelik çocuk ayakta duruyor ve herhangi bir yeri ağrıyor gibi bir belirtisi yok. görünürde hiçbir şey yok. ağlaması da çok kısa sürdü. koşup kucağımıza alınca hemen sustu. eli kolu da boştu, hani bir şeyle dürtmüş de olamaz. elektrik zannetmemizdeki tek kriterimiz kaçak akım rölesinin atması ile ağlamasının aynı anda olması. daha önce de sormuştum (git: 871864), oğlum henüz konuşmuyor, derdini konuşarak anlatmıyor ama her şeyi çok iyi anlayıp sessiz sinema ile çok iyi anlatıyor. "ne oldu niye ağladın" diye sorduğumuzda prizi gösteriyor. ya da biz priz zannettik diye bizi trollüyor, anlamadım.
şimdi sorum şu. bu çocuğu elektrik çarpmış olabilir mi? gözle görünür olsun, çocuğun davranışları olsun hiçbir anormallik ve elektrik çarpma belirtisi yok. oğlumun mühendis dayısı "30mA'lik kaçak akım rölesi attığına göre zaten çarpmış olsa bile zarar vermez hemen atmıştır" diyor.
görünürde hiçbir şey olmamasına rağmen endişelenmeli miyim?
kayınvalidemler yeni eve taşındı. biz de yardıma gittik, çocuk da yanımızda. ortalıkta başına kaza gelmesin diye gözümüze çarpan her türlü tedbiri aldık ama her yer ayakta olunca, çocuk da hareketli ve yardım etmeyi seven bir çocuk olunca insanın kafasına takılıyor.
her birimiz bir iş yaparken evdeki 30 mA'lik kaçak akım rölesi attı, attığı anda da çocuk ağlamaya başladı (2.5 yaşında erkek). hem sigorta atıp hem çocuk ağlayınca anneannesi panikledi "çarpıldı çocuğum" diye. anında koştuk, çocukta hiçbir anormallik yok. en yakın prizin 2 metre gerisinde, o prizde de elektrik süpürgesinin fişi takılı yani parmak dürtülebilir durumda değil. priz duvardan sökülmüş değil. üstelik çocuk ayakta duruyor ve herhangi bir yeri ağrıyor gibi bir belirtisi yok. görünürde hiçbir şey yok. ağlaması da çok kısa sürdü. koşup kucağımıza alınca hemen sustu. eli kolu da boştu, hani bir şeyle dürtmüş de olamaz. elektrik zannetmemizdeki tek kriterimiz kaçak akım rölesinin atması ile ağlamasının aynı anda olması. daha önce de sormuştum (git: 871864), oğlum henüz konuşmuyor, derdini konuşarak anlatmıyor ama her şeyi çok iyi anlayıp sessiz sinema ile çok iyi anlatıyor. "ne oldu niye ağladın" diye sorduğumuzda prizi gösteriyor. ya da biz priz zannettik diye bizi trollüyor, anlamadım.
şimdi sorum şu. bu çocuğu elektrik çarpmış olabilir mi? gözle görünür olsun, çocuğun davranışları olsun hiçbir anormallik ve elektrik çarpma belirtisi yok. oğlumun mühendis dayısı "30mA'lik kaçak akım rölesi attığına göre zaten çarpmış olsa bile zarar vermez hemen atmıştır" diyor.
görünürde hiçbir şey olmamasına rağmen endişelenmeli miyim?
hani jüri yarışan yarışmacıyı beğenmeyip önündeki X butonuna basınca zööörrt diye bir ses çıkıyor ya, bunun wav veya mp3 şeklinde olanını bulabilir miyiz?
aynı o ses olacak ama. telefona alarm yapma niyetindeyim.
aynı o ses olacak ama. telefona alarm yapma niyetindeyim.
geçen hafta yarı gömülü, yarı çıkık 20 yaş dişimi çektireceğim için bilgi sormuştum.
dişim çekildi. cerrah çekti ama herhangi bir cerrahi müdahale de yapmadı, tornavida gibi bir şeyle kanırtıp tutacak yer açtıktan sonra pense gibi bir aletle çeke çeke söktü. kırılmadan etmeden kaymak gibi çıkardı. sonrasında ağrı sızı da çok olmadı, durum iyi.
lakin dişin çıktığı yer haliyle kuyu gibi delik. içine yemek artığı kaçıyor, orada kalıyor, rahatsız ediyor, dilimle sürekli orayı kurcalama isteği içindeyim. delik kapanacak dedi doktor ama ne zaman kapanacak bu, sinir etti beni. çok sürer mi kapanması? bir de içini temizlemenin bir yolu var mı, bırakayım mı kendi haline?
dişim çekildi. cerrah çekti ama herhangi bir cerrahi müdahale de yapmadı, tornavida gibi bir şeyle kanırtıp tutacak yer açtıktan sonra pense gibi bir aletle çeke çeke söktü. kırılmadan etmeden kaymak gibi çıkardı. sonrasında ağrı sızı da çok olmadı, durum iyi.
lakin dişin çıktığı yer haliyle kuyu gibi delik. içine yemek artığı kaçıyor, orada kalıyor, rahatsız ediyor, dilimle sürekli orayı kurcalama isteği içindeyim. delik kapanacak dedi doktor ama ne zaman kapanacak bu, sinir etti beni. çok sürer mi kapanması? bir de içini temizlemenin bir yolu var mı, bırakayım mı kendi haline?
hanımın telefonunu değiştirdik. rehber zaten google'daydı, oradan geldi. fotoğraflar, müzikler vs usb'den bellek gibin bağlayıp yine kopyaladım o da tamam.
peki sorun ne o zaman derseniz şu ki, bir de sms'ler, notlar vs, öyle usb bellek gibi takılıp alınmayacak şeyler var. samsung hazretleri bunun için kies diye bi porogram yapmış. lakin bağlıyorum, aygır terbiyecisi başarılı olamadı falan diyor. mtp aygıtını yüklemiyor. aha görselde mevcut. kies bir türlü telefonu göremiyor. bellek gibin bağlıyken oklar dönüyor dönüyor dönüyor.
nasıl gösterticez?
telefon samsung galaxy w, bilgisayar windows 7 64 bit, kies 3 son sürüm yüklü.
peki sorun ne o zaman derseniz şu ki, bir de sms'ler, notlar vs, öyle usb bellek gibi takılıp alınmayacak şeyler var. samsung hazretleri bunun için kies diye bi porogram yapmış. lakin bağlıyorum, aygır terbiyecisi başarılı olamadı falan diyor. mtp aygıtını yüklemiyor. aha görselde mevcut. kies bir türlü telefonu göremiyor. bellek gibin bağlıyken oklar dönüyor dönüyor dönüyor.
nasıl gösterticez?
telefon samsung galaxy w, bilgisayar windows 7 64 bit, kies 3 son sürüm yüklü.
Akıllı telefon alınacak, fiyatlar her ikisinde de aynı. Hangisinden alalım? Hani satış sonrası vs.
pazartesi günü sol alt 20 yaş dişim alınacak. daha önce hiç 20 yaş dişi operasyonu geçirmedim. diş gömülü değil, yamuk falan da değil, hatta oldukça düzgün şekilde çıkmış durumda ama tam olarak da çıkamıyor mu, çeneme mi sığmıyor nedir kaç gündür sızlıyor. bugün diş hekimim film çekti, "problemsiz görünüyor, almamız lazım ama ödem var, 1000 mg augmentin'e başla, pazartesi gel alalım, cerraha bile gerek yok, ben alabilirim. ufak bir kesi atarız, belki bir de dikiş atarız" dedi (endodonti uzmanı bir profesör kendisi). normalde cerrahlık işi olanlar için bir cerrah arkadaşını çağırıyor. yine de çağırayım, ben yapamazsam o geçer ama gerek olacağını sanmıyorum dedi. yine de çağırır mı, çağırmadan kendi halleder mi bilmiyorum.
dikkat etmem gereken şeyler var mı neferkitty'den veya operasyonu geçirmiş kişilerden biraz bilgi alabilir miyim? zor mudur, acılı mıdır, sonrası sıkıntılı mıdır? dişçiden, iğneden, frezden falan korkan bir adam değilim ama yine de operasyon falan diyince tedirginim haliyle.
dikkat etmem gereken şeyler var mı neferkitty'den veya operasyonu geçirmiş kişilerden biraz bilgi alabilir miyim? zor mudur, acılı mıdır, sonrası sıkıntılı mıdır? dişçiden, iğneden, frezden falan korkan bir adam değilim ama yine de operasyon falan diyince tedirginim haliyle.
böyle düşünen tek ben miyim bilmiyorum. anlam veremiyorum.
milli piyango yılbaşı büyük ikramiyesi 50 milyon tl. normalde 6 haneli olan biletler 7 haneli olarak basılıyor, deli gibi bilet satılıyor. millet büyük ikramiye hayalleri kuruyor. keza süper loto falan 10-15 hafta devredip yüksek rakamlara ulaşınca millet kupon oynamak için kuyruklara giriyor.
abicim bu milli piyango her 10 günde bir çekiliyor ki zaten. az buz da para değil, yine milyonlu rakamlar veriyor. neyinize yetmiyor? 50 milyon olunca ayrı bir coşuyorsunuz? yıl boyu tek bilet almayan adam 50 milyonu duyunca serisini alıyor.
hayır milli piyango da bunu biliyor 50 milyon diye ikramiye yapıyor. maksimum 4 kişi seviniyor buna da. ulan 50 tane 1 milyon koysan, 50 kişi, hatta çeyrek biletle 200 kişi sevinse ya? 250.000 liranın nesini beğenmiyonuz birader? evet 50 milyona veya çeyrek bilet 12.5 milyona göre daha az sevinirsin ama çıkma ihtimali daha yüksek lan işte. bilmiyorum 10 milyonda bir ihtimalle ödül kazanacağımıza 200 binde bir kazansak olmuyor mu?
magnum çubuğu hediye verir, lamboghini. ulan o lamborghini ile 20 tane passat alırsın. alıp dağıtsan alan adamın daha çok işine yaramaz mı, ben dondurmadan çıkan lamborghini'yi dikmen'deki apartmanın önüne mi park edecem?
milli piyango yılbaşı büyük ikramiyesi 50 milyon tl. normalde 6 haneli olan biletler 7 haneli olarak basılıyor, deli gibi bilet satılıyor. millet büyük ikramiye hayalleri kuruyor. keza süper loto falan 10-15 hafta devredip yüksek rakamlara ulaşınca millet kupon oynamak için kuyruklara giriyor.
abicim bu milli piyango her 10 günde bir çekiliyor ki zaten. az buz da para değil, yine milyonlu rakamlar veriyor. neyinize yetmiyor? 50 milyon olunca ayrı bir coşuyorsunuz? yıl boyu tek bilet almayan adam 50 milyonu duyunca serisini alıyor.
hayır milli piyango da bunu biliyor 50 milyon diye ikramiye yapıyor. maksimum 4 kişi seviniyor buna da. ulan 50 tane 1 milyon koysan, 50 kişi, hatta çeyrek biletle 200 kişi sevinse ya? 250.000 liranın nesini beğenmiyonuz birader? evet 50 milyona veya çeyrek bilet 12.5 milyona göre daha az sevinirsin ama çıkma ihtimali daha yüksek lan işte. bilmiyorum 10 milyonda bir ihtimalle ödül kazanacağımıza 200 binde bir kazansak olmuyor mu?
magnum çubuğu hediye verir, lamboghini. ulan o lamborghini ile 20 tane passat alırsın. alıp dağıtsan alan adamın daha çok işine yaramaz mı, ben dondurmadan çıkan lamborghini'yi dikmen'deki apartmanın önüne mi park edecem?
1988 yılındaki bir tutarın bugün kaç paraya denk geldiğini nasıl hesaplayabiliriz?
altı sıfır atılmış olması biraz işleri karıştırıyor sanki. yani o tarihte 3.000.000 lira olan bir tutarı asıl çevireceğiz? 3 olarak mı alacağız? ya da 3.000.000 olarak alıyorsak bulduğumuz sonuçtan altı sıfır mı atmalıyız?
ulaşabildiğim kadarıyla o günkü altın fiyatına endeksliyorum, ayrıca dolar fiyatına endeksliyorum, o tarihteki asgari ücrete endeksliyorum, birbirinden aşırı farklı çıkıyor. az da olsa yakın olması gerekmez mi?
altı sıfır atılmış olması biraz işleri karıştırıyor sanki. yani o tarihte 3.000.000 lira olan bir tutarı asıl çevireceğiz? 3 olarak mı alacağız? ya da 3.000.000 olarak alıyorsak bulduğumuz sonuçtan altı sıfır mı atmalıyız?
ulaşabildiğim kadarıyla o günkü altın fiyatına endeksliyorum, ayrıca dolar fiyatına endeksliyorum, o tarihteki asgari ücrete endeksliyorum, birbirinden aşırı farklı çıkıyor. az da olsa yakın olması gerekmez mi?
azalarak bitti mi, ne zamandır görmüyorum. yoksa bir yıldız verince yorumun üste çıkması usulünü mü değiştirdi google?
geçen gün nette bir video gördüm. adam bakır telden uzun bir spiral yapmış. bir kalem pilin de kutuplarına mıknatıs yabıştırmış, pili o şekilde bakır spiralin içine koyunca indüksiyon mudur artık ne haltsa tıkır tıkır yürüyor pil onun içinde.
çok sevdim dedim mıknatıslarım var, pilim var, bi bakır tel alıp bundan yapayım. ne kadar elektrikçi, kablocu, bobinajcı gezdiysem yalıtımı olmayan, çıplak bakır tel bulamadım. adam diyor ki yalıtımlı alıp soy. lan 10 metre teli nasıl soyayım ellerim kesilir hep.
yok mu ankara'da veya internette şöyle 1 mm civarı kalınlığı olan çıplak bakır tel? ulus posta caddesi, konya sokak vs. tüm elektrik, elektronik, kabloculara baktım.
bi de ellerinde var gibi soruyolar yok emaye mi olsun, antikrom mu olsun. lan bildiğin bakır tel olsun işte anlamıyom emaye antikrom falan.
çok sevdim dedim mıknatıslarım var, pilim var, bi bakır tel alıp bundan yapayım. ne kadar elektrikçi, kablocu, bobinajcı gezdiysem yalıtımı olmayan, çıplak bakır tel bulamadım. adam diyor ki yalıtımlı alıp soy. lan 10 metre teli nasıl soyayım ellerim kesilir hep.
yok mu ankara'da veya internette şöyle 1 mm civarı kalınlığı olan çıplak bakır tel? ulus posta caddesi, konya sokak vs. tüm elektrik, elektronik, kabloculara baktım.
bi de ellerinde var gibi soruyolar yok emaye mi olsun, antikrom mu olsun. lan bildiğin bakır tel olsun işte anlamıyom emaye antikrom falan.
geçen hafta bir yükseliş yaptı, önceki kadar olmasa da tekrar düştü, şu sıralar 2,32'de stabil.
ne dersiniz, önceki yükselişi kaçırdık. şu sıra dolar alayım mı, mantıklı olur mu?
ne dersiniz, önceki yükselişi kaçırdık. şu sıra dolar alayım mı, mantıklı olur mu?
bu başlıktaki taleple her gün birileri arayıp "almak istiyorsanız bire basın" diyip duruyor. alınabilecek bir sürü kart aidatım olmasına rağmen bir sefer bile bire basıp görüşmedim ama bugün merakıma yenik düştüm.
diyor ki, "size bazı belgeler göndereceğiz, bunları doldurup bankaya iadeli taahhütlü göndereceksiniz, banka size geçmişe dönük dökümlerinizi yollayacak, sonra o dökümlerdeki tutarı bilmemne yapıp geri göndereceksiniz, banka ödeyecek. bize belge gönderebilmemiz için adresiniz dışında hiçbir bilginizi göndermeyeceksiniz."
şimdi başta zannettim kart numaramı falan isteyip dolandırıcılık yapacak, onu da istemiyor. ee dedim peki sizin kazancınız ne bu işten? "tek seferlik, danışmanlık ve kargo masrafları için 100 lira göndereceksiniz, o kadar" dediler. tüketici hakem heyetiyle mahkemeyle falan uğraşmayacaksınız dediler.
şimdi güvenilir mi bu adamlara, ben pek güvenemedim. yani 100 lirayı veririm, bunlar da belgeleri gönderirler de o belgelerle bir halt edemem gibime geliyor.
ne dersiniz, paşa paşa bir avukata mı gideyim, kendim mi halletmeye çalışayım, güveneyim mi bunlara, ne yapayım?
diyor ki, "size bazı belgeler göndereceğiz, bunları doldurup bankaya iadeli taahhütlü göndereceksiniz, banka size geçmişe dönük dökümlerinizi yollayacak, sonra o dökümlerdeki tutarı bilmemne yapıp geri göndereceksiniz, banka ödeyecek. bize belge gönderebilmemiz için adresiniz dışında hiçbir bilginizi göndermeyeceksiniz."
şimdi başta zannettim kart numaramı falan isteyip dolandırıcılık yapacak, onu da istemiyor. ee dedim peki sizin kazancınız ne bu işten? "tek seferlik, danışmanlık ve kargo masrafları için 100 lira göndereceksiniz, o kadar" dediler. tüketici hakem heyetiyle mahkemeyle falan uğraşmayacaksınız dediler.
şimdi güvenilir mi bu adamlara, ben pek güvenemedim. yani 100 lirayı veririm, bunlar da belgeleri gönderirler de o belgelerle bir halt edemem gibime geliyor.
ne dersiniz, paşa paşa bir avukata mı gideyim, kendim mi halletmeye çalışayım, güveneyim mi bunlara, ne yapayım?
hani uzun süreden sonra spor yapınca kaslar ağrır, "oyyy hamlamışız" denir.
bu hamlamak nedir? biyolojik açıklamayı sormuyorum. kelimenin terminolojisini soruyorum.
ben bugüne kadar vücut spor yapamamaktan ham hale gelmiş, hamlaşmış (olgunlaşmanın tersi) olarak düşünüyordum. vücudun spor yapmamaktan olgunluktan hamlığa dönüşme hali.
ama herkes o ağrıma hadisesine "hamlamak" diyor.
çoğunlukla kullanılana bir örnek:
- ahmet niye gelmedi?
- bacağı hamlamış evde yatıyor.
benim zannettiğime bir örnek:
- bacağın niye ağrıyor?
- hamlamışım (vücudum ham hale gelmiş), o yüzden ağrıyor.
pek anlatamadım galiba ama hangisi doğru?
edit: ne kadar da okumayı sevmiyoruz, okumaya üşeniyoruz arkadaş. upuzun soru yazdım, örnekler verdim, adam geliyor, ilk cümleyi okuyup cevap yazıyor. şaşıp kalıyorum bazen.
bu hamlamak nedir? biyolojik açıklamayı sormuyorum. kelimenin terminolojisini soruyorum.
ben bugüne kadar vücut spor yapamamaktan ham hale gelmiş, hamlaşmış (olgunlaşmanın tersi) olarak düşünüyordum. vücudun spor yapmamaktan olgunluktan hamlığa dönüşme hali.
ama herkes o ağrıma hadisesine "hamlamak" diyor.
çoğunlukla kullanılana bir örnek:
- ahmet niye gelmedi?
- bacağı hamlamış evde yatıyor.
benim zannettiğime bir örnek:
- bacağın niye ağrıyor?
- hamlamışım (vücudum ham hale gelmiş), o yüzden ağrıyor.
pek anlatamadım galiba ama hangisi doğru?
edit: ne kadar da okumayı sevmiyoruz, okumaya üşeniyoruz arkadaş. upuzun soru yazdım, örnekler verdim, adam geliyor, ilk cümleyi okuyup cevap yazıyor. şaşıp kalıyorum bazen.
abi tamam komik de bu niye bu kadar sevildi? sözlükte bugüne kadar yüzlerce quote fenomen oldu. ama hiçbiri bu kadar hızlı sevilip kullanılmadı sanki. dün daha dün abi, çarşamba günü yazılan bir entry'de geçti, arkasından gelen o lafa bkz verip perşembe günü debe'ye girdi, giriş o giriş, patladı gitti. sırf bugün bu lafa gönderme yapan debe'ler var.
nedir lan bunun bu kadar sevilmesinin nedeni?
ilgili entry: (bkz: #47577490)
nedir lan bunun bu kadar sevilmesinin nedeni?
ilgili entry: (bkz: #47577490)
eşim (kadın) kullanacak. note 4'ün ram'i, işlemcisi, ekran çözünürlüğü falanı filanı dışında teknik olarak eşime gerekmeyecek üstünlükleri dışında, "şöyle bir özelliği var, o yüzden note 3'e kafa atar" denilebilecek bir özelliği var mı? arada 600 lira gibi bir fark var çünkü. teknik artıları dışında (işlemci, ram, çözünürlük, dahili hafıza vs) note 3'te olmayıp note 4'te olan ne var? öyle bir şey söyleyin ki 600 lira fazla vermeye değsin.
saçların yanları makineyle alınmış. üstler, önler uzun ve düzgünce, kalıp gibi taranmış. yüzde sakal var. sakalın yanak kısımları nispeten kısa, çene kısmı daha uzun.
son günlerin erkek modası. neydi bu tipin bir adı vardı sanki?
son günlerin erkek modası. neydi bu tipin bir adı vardı sanki?
"erkek çocukları geç konuşur" diyip duruyorlar, iki ay sonra 2.5 yaşı bitecek, bütün yaşıtları şakır şakır söktü, bizim oğlan anne, baba, dede, nene (anneanne), babaanne ve mama'dan öteye gidemedi. erkek yaşıtları da konuştu, bu kadar da geç konuşur mu?
doktoru "e konuşuyor ya işte" diyor (anne, baba, dede vs). nörolojik konuşma bozuklukları uzmanı bir fizyoterapist olan, yani doğrudan doğruya bu işin uzmanı olan kuzenim normal diyor, "konuşmayı iletişim kurma aracı olarak kodlamamış ki konuşmaya ihtiyaç duysun" diyor. kulakları falan zehir gibi duyuyor, hani öyle bir sıkıntısı da yok.
gerçekten de bu herif konuşmadan her dediğini sessiz sinema ile, pandomimle, ağzıyla yaptığı ses efektiyle veya eliyle göstererek anlatıyor. "anlamayın, mecbur kalsın" diyorlar hep. ama terrible two evresindeki bebenin anlatmak istediğini sıkıysa anlama, kıyametler kopuyor. o kadar da güzel anlatıyor ki sıpa, evde yeni dil geliştirdik, hiç sorunsuz anlayabiliyoruz. ilk defa gören bile anlıyor ne demek istediğini. üstelik anladığımızı ve özellikle anlamıyor gibi yaptığımızı fark ediyor, bu da onu iyice sinirlendiriyor.
bak örnek vereyim. taa küçükken çöpe ellemek istemişti, ben de "çöp o, öğ orası elleme" demiştim. şimdi çöpün adı oldu "öğ". arabaya, otobüse, kamyona da "hınn hınn" diyor hiç öyle arabayı düdüt, hınn hınn diye öğretmediğimiz halde nereden öğrendiyse. motosiklete bürrrr diyor. çöp kamyonu görünce "öğ hınn hınn" diye cümle bile kuruyor.
bir de buraya sormak istedim. "anlamayın da konuşsarak anlatmak zorunda kalsın" demeyin. anlamamak imkansız. anladığımız halde özellikle anlamıyor gibi yaptığımızı fark edecek kadar da akıllı. o yüzden anladığımız halde anlamıyor gibi yaptığımızda inadına yapıyoruz zannedip iyice sinirleniyor. delirtip sinirlerini bozmak da istemiyorum.
tek çare kreş gibi görünüyor ama annesi de yaşının erken olduğunu düşünüyor. bezden kurtulmadan kreşe verme taraftarı değil.
biraz da totem olsun diye soruyorum. buraya ne sorsam iki gün sonra kendiliğinden düzeliyor. evet gençler önerisi olan var mı?
doktoru "e konuşuyor ya işte" diyor (anne, baba, dede vs). nörolojik konuşma bozuklukları uzmanı bir fizyoterapist olan, yani doğrudan doğruya bu işin uzmanı olan kuzenim normal diyor, "konuşmayı iletişim kurma aracı olarak kodlamamış ki konuşmaya ihtiyaç duysun" diyor. kulakları falan zehir gibi duyuyor, hani öyle bir sıkıntısı da yok.
gerçekten de bu herif konuşmadan her dediğini sessiz sinema ile, pandomimle, ağzıyla yaptığı ses efektiyle veya eliyle göstererek anlatıyor. "anlamayın, mecbur kalsın" diyorlar hep. ama terrible two evresindeki bebenin anlatmak istediğini sıkıysa anlama, kıyametler kopuyor. o kadar da güzel anlatıyor ki sıpa, evde yeni dil geliştirdik, hiç sorunsuz anlayabiliyoruz. ilk defa gören bile anlıyor ne demek istediğini. üstelik anladığımızı ve özellikle anlamıyor gibi yaptığımızı fark ediyor, bu da onu iyice sinirlendiriyor.
bak örnek vereyim. taa küçükken çöpe ellemek istemişti, ben de "çöp o, öğ orası elleme" demiştim. şimdi çöpün adı oldu "öğ". arabaya, otobüse, kamyona da "hınn hınn" diyor hiç öyle arabayı düdüt, hınn hınn diye öğretmediğimiz halde nereden öğrendiyse. motosiklete bürrrr diyor. çöp kamyonu görünce "öğ hınn hınn" diye cümle bile kuruyor.
bir de buraya sormak istedim. "anlamayın da konuşsarak anlatmak zorunda kalsın" demeyin. anlamamak imkansız. anladığımız halde özellikle anlamıyor gibi yaptığımızı fark edecek kadar da akıllı. o yüzden anladığımız halde anlamıyor gibi yaptığımızda inadına yapıyoruz zannedip iyice sinirleniyor. delirtip sinirlerini bozmak da istemiyorum.
tek çare kreş gibi görünüyor ama annesi de yaşının erken olduğunu düşünüyor. bezden kurtulmadan kreşe verme taraftarı değil.
biraz da totem olsun diye soruyorum. buraya ne sorsam iki gün sonra kendiliğinden düzeliyor. evet gençler önerisi olan var mı?
üroloji branşı kadınların ve erkeklerin idrar yolları ile ilgilenmenin yanında, erkeklerin üreme organları ile de ilgileniyor. bu ikisinin tek bağlantısı erkekte idrar ve üreme için aynı orfanın kullanılıyor olması.
kadınların üreme organları ile ise jinekoloji ilgileniyor.
abi erkeklerin zik daşak hastalıkları için başka bir branşın olmayıp "aynı organ nasıl olsa ona da sen bakıver" denmiş gibi değil mi sizce de? annemin böbreğinden tümör alanla benim husyelerimi elleyen adam aynı olabiliyor. ama benim böbreğime bakanla, annemin yumurtalığına bakan aynı değil.
saçma değil mi?
kadınların üreme organları ile ise jinekoloji ilgileniyor.
abi erkeklerin zik daşak hastalıkları için başka bir branşın olmayıp "aynı organ nasıl olsa ona da sen bakıver" denmiş gibi değil mi sizce de? annemin böbreğinden tümör alanla benim husyelerimi elleyen adam aynı olabiliyor. ama benim böbreğime bakanla, annemin yumurtalığına bakan aynı değil.
saçma değil mi?
88 dolarlık flaş alsam gelir mi sorunsuz?
enflasyon, tüketici fiyat endeksi, dövüz kurlarındaki artışlar, işçi ve memur maaşlarındaki artışlar, altın fiyatları, mevduat banka faiz oranları, borsa endeksleri vs. gibi ekonomik verilere ulaşabileceğim bir adres var mıdır?
1988-2014 arası.
1988-2014 arası.
eğlenmeyi mi bilmiyorum acaba?
bir eğlence düşünün. lüks bir otelin balo salonunda. ben eş durumundan davetliyim. sahnede meşhur bir şarkıcı şarkı söylüyor. pistte millet dans ediyor eğleniyor.
ben ne yapıyorum? sahne ışıklarını kontrol eden elemanın yanında dikilip cihazı nasıl kullandığını, hangi düğmeye basınca hangi ışık yanıyor hey hey tey tey diye izliyorum. veya sahnede şarkı söyleyen şarkıcıyı değil, arkasında grupta klavye çalan yine türkiye'nin en iyi klavyecilerinden biri olan abinin klavye çalışını izleyip müzikteki klavyeyi ayırt etmeye çalışıyorum. şarkıcının milleti coşturan performansından çok bunlar beni daha çok etkiliyor. üstelik başka birinin ilgilenmediğini görünce bozuluyorum falan.
şimdi ben anormal miyim?
edit: mühendis değilim. ama içimde uktedir.
bir eğlence düşünün. lüks bir otelin balo salonunda. ben eş durumundan davetliyim. sahnede meşhur bir şarkıcı şarkı söylüyor. pistte millet dans ediyor eğleniyor.
ben ne yapıyorum? sahne ışıklarını kontrol eden elemanın yanında dikilip cihazı nasıl kullandığını, hangi düğmeye basınca hangi ışık yanıyor hey hey tey tey diye izliyorum. veya sahnede şarkı söyleyen şarkıcıyı değil, arkasında grupta klavye çalan yine türkiye'nin en iyi klavyecilerinden biri olan abinin klavye çalışını izleyip müzikteki klavyeyi ayırt etmeye çalışıyorum. şarkıcının milleti coşturan performansından çok bunlar beni daha çok etkiliyor. üstelik başka birinin ilgilenmediğini görünce bozuluyorum falan.
şimdi ben anormal miyim?
edit: mühendis değilim. ama içimde uktedir.
bir hücreye girdiğim sayının bütün basamaklarını veya bazı basamaklarını birbiriyle toplamamı sağlayacak bir formül var mı?
örnek: bir hücreye 45678 (kırk beş bin altı yüz yetmiş sekiz) yazacağım, öteki hücrede bana 30 diye sonuç verecek (4+5+6+7+8).
örnek: bir hücreye 45678 (kırk beş bin altı yüz yetmiş sekiz) yazacağım, öteki hücrede bana 30 diye sonuç verecek (4+5+6+7+8).
3-4 yıl önce epey popüler olan bir oyuncak vardı bilmem hatırlar mısınız, neocube diye. türkiye'de de daha çok hobi mağazalarında ve ilginç şeyler satan sitelerde satıldı. 216 tane neodiyum mıknatıs küreden oluşan bir puzzle.
şu: www.google.com.tr
bundan vardı bende. dün dolapta buldum, saydım 207 tane var. kaybolmuş. internette de tek tek satılan bir mağaza buldum. lakin küre çapı 3 mm diyor. set halinde satılan bir yerde de 5mm'liği var. şimdi benimki kaç mm bunu ben kumpas falan olmadan ev şartlarında nasıl ölçerim. cetvelle başarıya ulaşır mıyım?
şu: www.google.com.tr
bundan vardı bende. dün dolapta buldum, saydım 207 tane var. kaybolmuş. internette de tek tek satılan bir mağaza buldum. lakin küre çapı 3 mm diyor. set halinde satılan bir yerde de 5mm'liği var. şimdi benimki kaç mm bunu ben kumpas falan olmadan ev şartlarında nasıl ölçerim. cetvelle başarıya ulaşır mıyım?
savcılığa suç duyurusunda bulunabilmek için halihazırda vekalet vermiş olduğumuz avukata, suç duyurusu için ayrı bir vekalet vermek gerekiyor mu? yoksa avukat mevcut vekaletle savcılığa suç duyurusunda bulunabilir mi?
duyuru'nun değerli gıda israfçıları, tavuk dışarıda bir saat kalınca çöpe attırtanlar.
tavuk döner nedir hepiniz biliyorsunuz. hele bir de ankara'da hosta gibi sürümü çok, tekerlek gibi döner takan dönercileri biliyorsanız ne mutlu bana.
sorum şudur ki, bu tavuk eti çabuk bozulan ve bozuldu mu adamı zehirleyen bir gıda. peki kış günü bir saat açıkta kalınca bozulmuştur at gitsin diyorsunuz da, bu kamyon tekeri gibi tavuk döner ta sabahtan takılıyor, sürekli de dışarıdan dışarıdan aleve, dolayısıyla sıcağa maruz kalıyor. en dış yüzey pişiyor okey. peki o dönerin en iç tarafı ne oluyor? sabahtan taaa akşamın bir saatine kadar açıkta duruyor, üstelik sürekli dışarıdan sıcağı yiyor da yiyor. bozulmuyor mu? akşam o dönerin sonunu yiyen en az 10-15 kişi zehirlenmiyor mu?
ne dersiniz?
tavuk döner nedir hepiniz biliyorsunuz. hele bir de ankara'da hosta gibi sürümü çok, tekerlek gibi döner takan dönercileri biliyorsanız ne mutlu bana.
sorum şudur ki, bu tavuk eti çabuk bozulan ve bozuldu mu adamı zehirleyen bir gıda. peki kış günü bir saat açıkta kalınca bozulmuştur at gitsin diyorsunuz da, bu kamyon tekeri gibi tavuk döner ta sabahtan takılıyor, sürekli de dışarıdan dışarıdan aleve, dolayısıyla sıcağa maruz kalıyor. en dış yüzey pişiyor okey. peki o dönerin en iç tarafı ne oluyor? sabahtan taaa akşamın bir saatine kadar açıkta duruyor, üstelik sürekli dışarıdan sıcağı yiyor da yiyor. bozulmuyor mu? akşam o dönerin sonunu yiyen en az 10-15 kişi zehirlenmiyor mu?
ne dersiniz?
köpek havlamaları ve hırıltılarıyla cama koştum baktım ki o da ne. yan binanın her tarafı demirlerle çevrili bahçesinde bir kedi. kediyi biliyorum yavruları falan da var orada. bahçenin dört bir yanında kedinin tüm kaçış yollarında erketede bekleyen toplam yedi tane köpek. köpeklerden bir tanesi bahçe kapısını langır langır diye zorluyor. kaydırmalı bir kapı, açamaz. yani şu pozisyonda kedi olduğu yerde durursa köpeklerin hiçbiri kediye ulaşamaz ama kedinin mallığı tutar da bir yerden kaçmaya çalışırsa kesin yakalanır. belgesel gibi izliyorum ne olacak diye. kedi de kabarmış demirlerin üstüne tünemiş. hayır bi düşse ağzına sıçacaklar. gir içeride otur işte.
elleşmeyim doğal hayat dedim ama yediye bir çok adaletsiz. bir iki hoşt moşt dedim, ellerimi çırptım ama dördüncü kattan köpekler beni sallamıyor. köpek kovucu falan yok. evde çoluk çocuk uyuyor çok gürültü de yapamıyorum.
şimdi elleşmeyim, kedinin bildiği vardır, köpekler de uğraşır uğraşır gider mi? yoksa ne yapayım, şu saatte evde millet uyurken giyinip köpek kovalamak için aşağı inemem. hele bir de kediyi bırakıp bana girişirlerse hiç cesaret edemem o işe.
ne yapayım canlar?
elleşmeyim doğal hayat dedim ama yediye bir çok adaletsiz. bir iki hoşt moşt dedim, ellerimi çırptım ama dördüncü kattan köpekler beni sallamıyor. köpek kovucu falan yok. evde çoluk çocuk uyuyor çok gürültü de yapamıyorum.
şimdi elleşmeyim, kedinin bildiği vardır, köpekler de uğraşır uğraşır gider mi? yoksa ne yapayım, şu saatte evde millet uyurken giyinip köpek kovalamak için aşağı inemem. hele bir de kediyi bırakıp bana girişirlerse hiç cesaret edemem o işe.
ne yapayım canlar?
son zamanlarda avm'lerdeki yürüyen merdivenlerde, merdivenin tam binişinde, bebek arabası geçemesin diye ortaya dikilen bir kazık var.
bunun mantığı amacı nedir hacım bana bir anlatabilir misiniz? ulan zaten elimde bebek arabasıyla çıkabileceğim iki yol var. asansör dediğine herkes doluşuyor, ara katlarda aşağıdan a yukarıdan da dolu geliyor. siz binin, ben merdivenle çıkayım diye kimse inmiyor haliyle, binemiyorsun. içiden çocuğu alıp çocuğu kucakta, arabayı merdivenden çıkarayım desen onda da kazık var, sığmıyor araba.
ne yapayım ben bu bebek arabasını götüme mi sokayım?
yürüyen merdivenden bebek arabası çıkmasın istiyosan o asansöre de bebek arabası binmesini sağlamak zorunda değil misin o zaman?
görsel bulamadım, gören varsa anlamıştır neden bahsettiğimi.
bunun mantığı amacı nedir hacım bana bir anlatabilir misiniz? ulan zaten elimde bebek arabasıyla çıkabileceğim iki yol var. asansör dediğine herkes doluşuyor, ara katlarda aşağıdan a yukarıdan da dolu geliyor. siz binin, ben merdivenle çıkayım diye kimse inmiyor haliyle, binemiyorsun. içiden çocuğu alıp çocuğu kucakta, arabayı merdivenden çıkarayım desen onda da kazık var, sığmıyor araba.
ne yapayım ben bu bebek arabasını götüme mi sokayım?
yürüyen merdivenden bebek arabası çıkmasın istiyosan o asansöre de bebek arabası binmesini sağlamak zorunda değil misin o zaman?
görsel bulamadım, gören varsa anlamıştır neden bahsettiğimi.
aşağıdaki bir soruyu görünce aklıma geldi.
android telefon rehberi, senkronize edildiğinde google hesabında yedekleniyor biliyorsunuz.
peki hangisi asıl, hangisi yedek? yani ben telefondan silince google'dan da mı silinecek, ben google'dan silince telefondan mı silinecek? hangisi hangisine kendini uyduracak?
ben şimdi google hesabına bilgisayardan girsem, bütün rehberi uçursam. sonra telefondan senkronize et dediğimde telefondaki rehber google'a mı aktarılır, yoksa google'daki silinmiş bomboş rehber telefona mı aktarılır?
ve tam tersi. telefonun rehberini komple silip senkronize et desem, google'dan alıp telefona yeni rehber mi oluşur, google'daki de mi silinir?
süreniz 35 dakika. istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz.
android telefon rehberi, senkronize edildiğinde google hesabında yedekleniyor biliyorsunuz.
peki hangisi asıl, hangisi yedek? yani ben telefondan silince google'dan da mı silinecek, ben google'dan silince telefondan mı silinecek? hangisi hangisine kendini uyduracak?
ben şimdi google hesabına bilgisayardan girsem, bütün rehberi uçursam. sonra telefondan senkronize et dediğimde telefondaki rehber google'a mı aktarılır, yoksa google'daki silinmiş bomboş rehber telefona mı aktarılır?
ve tam tersi. telefonun rehberini komple silip senkronize et desem, google'dan alıp telefona yeni rehber mi oluşur, google'daki de mi silinir?
süreniz 35 dakika. istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz.
1997 yılından kalmış ve içinde çok önemli hatıraların yer aldığı çok iyi koşullarda saklanmış birkaç tane disket buldum. bunları bilgisayara aktarmam lazım.
usb disket sürücü diye aratıyorum, bir şey ler çıkıyor ama emin olamadım.sanalpazar'da var 60 lira, hepsiburada.com'da var 400 lira. oha o ne lan, ssd harddisk alırım o fiyata adamlara bak. 60 liralık da iş görür mü bilemedim.
kısacası usb'den bağlanınca flashdisk gibi kullanıp içine erişebileceğim ve kopyalayabileceğim bir disket sürücü arıyorum. ne tavsiye edersiniz?
usb disket sürücü diye aratıyorum, bir şey ler çıkıyor ama emin olamadım.sanalpazar'da var 60 lira, hepsiburada.com'da var 400 lira. oha o ne lan, ssd harddisk alırım o fiyata adamlara bak. 60 liralık da iş görür mü bilemedim.
kısacası usb'den bağlanınca flashdisk gibi kullanıp içine erişebileceğim ve kopyalayabileceğim bir disket sürücü arıyorum. ne tavsiye edersiniz?
türk veya yabancı fark etmez. artistlik yapıp, atarlanıp sonra da atarlandığı kişiden güzel bi sopa yeme videoları arıyorum.
birkaç tane önerebilir misiniz?
edit: bunları biliyorum. başka? şöyle az bilinenlerinden falan.
birkaç tane önerebilir misiniz?
edit: bunları biliyorum. başka? şöyle az bilinenlerinden falan.
heves ettim, şu ibiş modasına ben de uyayım, sakal bırakayım dedim. iki haftadır kesmiyorum. lakin abicim gece yanağımın üstüne yatınca çok pis kaşınıyor bunlar. şimdi daha uzama aşamasında olduğu için mi böyle, iyice uzayınca geçecek mi, yoksa bu sakallı olmanın getirdiği bir durum mu, uyku tutana kadar hatır hutur kaşındım durdum. hep böyle olacaksa gidip kesicem.
canon dslr makineler için magic lantern diye bir yazılım var. şimdi bunun son stabil sürümü v2.3 deniyor. lakin resmi sitesinin download linkinde stabil sürüm yok. nightly build'ler var.
yanlış yere mi bakıyorum, stabil sürüm mü artık indirilmiyor?
tecribesi olanlardan yardım bekliyorum. bu güncel nightly build'i indirsem aynısı olur mu? aşağıda da dezavantajlarını yazmışlar, diyor ki test edilmemiş yazılım yüklemiş olacaksınız falan.
lan peki nerede bu stabil v2.3 sürümü?
yanlış yere mi bakıyorum, stabil sürüm mü artık indirilmiyor?
tecribesi olanlardan yardım bekliyorum. bu güncel nightly build'i indirsem aynısı olur mu? aşağıda da dezavantajlarını yazmışlar, diyor ki test edilmemiş yazılım yüklemiş olacaksınız falan.
lan peki nerede bu stabil v2.3 sürümü?
bir yapı kredi world kartım vardı. kampanya falan olmazsa kullanmıyordum. kullansam da borcunu düzgün düzgün ödüyordum.
bu adamlar benim kullanmadığım kartıma kredi kartı aidatı yazmışlar 70 lira. başka harcama yok. ben bunu ödemedim. ertesi ay buna bir de gecikme yazmışlar, yine ödemedim. kartı iptal ettirmek için aradım, yok şu kadar harcama bu kadar harcama anca öyle sileriz borcu dediler. yok dedim harcama da yapmam, kartımı iptal et, bu borcu da ödemiyorum.
şimdi 3 günde bi arayıp ne zaman ödüyorsunuz diyorlar, ben de ödemiyorum ve ödemeyeceğim gereğini yapın diyorum.
şimdi kredi kartı aidatları tüketici hakem heyetine gidip geri alınabiliyor olduğuna göre benim henüz ödemediğim borcuma ne yapabilirler? icraya verebilirler mi? illa ki ödeyip mi geri almam gerekiyor, henüz ödememişken ödemeyerek kurtulmam mümkün müdür? nasıl bir yol izleyeyim?
bu adamlar benim kullanmadığım kartıma kredi kartı aidatı yazmışlar 70 lira. başka harcama yok. ben bunu ödemedim. ertesi ay buna bir de gecikme yazmışlar, yine ödemedim. kartı iptal ettirmek için aradım, yok şu kadar harcama bu kadar harcama anca öyle sileriz borcu dediler. yok dedim harcama da yapmam, kartımı iptal et, bu borcu da ödemiyorum.
şimdi 3 günde bi arayıp ne zaman ödüyorsunuz diyorlar, ben de ödemiyorum ve ödemeyeceğim gereğini yapın diyorum.
şimdi kredi kartı aidatları tüketici hakem heyetine gidip geri alınabiliyor olduğuna göre benim henüz ödemediğim borcuma ne yapabilirler? icraya verebilirler mi? illa ki ödeyip mi geri almam gerekiyor, henüz ödememişken ödemeyerek kurtulmam mümkün müdür? nasıl bir yol izleyeyim?
trt çocuk'ta yayınlanan maysa ve bulut isimli çizgi filmde dedeyi seslendiren kimdir? o kadar tanııdık bir ses ki dilimin ucunda ama çıkaramıyorum.
derdimi dürteyim ama merak ettim.
goal - gol
offside - ofsayt
free kick - frikik
corner - korner
centre - santra
forward - forvet
falan filan da niye throw-in'e taç atışı demişiz? trovin falan dememişiz?
goal - gol
offside - ofsayt
free kick - frikik
corner - korner
centre - santra
forward - forvet
falan filan da niye throw-in'e taç atışı demişiz? trovin falan dememişiz?
bu telefonu root ettiğimizde yine de stock rom'u kullanabiliyor muyuz? cyanogenmod falan kullanmak istemiyorum, sadece ıvır zıvır silinemeyen samsung programlarını silmek istiyorum diyelim. telefonu biraz rahatlatır mı? yoksa root ettiysen illa farklı bir rom mu yüklemeliyim, yüklemezsem root etmemin bir anlamı kalmaz mı?
bir de asıl sormak istediğim şu. root ettiğimde bu telefonun klendi kafasına göre koyduğu kısıtları kaldırabilir miyim? mesela şarj %15'in altına düşünce bana flaşlı fotoğraf çektirmiyor. şarj %5'in altına düşünce ekran açılamaz şekilde kısılıyor, ayrıca hiç fotoğraf çektirmiyor. bu saçma kısıtlamalarla oynayabiliyor muyum?
bir de asıl sormak istediğim şu. root ettiğimde bu telefonun klendi kafasına göre koyduğu kısıtları kaldırabilir miyim? mesela şarj %15'in altına düşünce bana flaşlı fotoğraf çektirmiyor. şarj %5'in altına düşünce ekran açılamaz şekilde kısılıyor, ayrıca hiç fotoğraf çektirmiyor. bu saçma kısıtlamalarla oynayabiliyor muyum?
çipli kimlik muhabbeti hortlayınca yeniden duyar oldum.
"eski mavi ve pembe nüfus cüzdanlarının yerine..."
abicim erkeklerin nüfus cüzdanı mavi tamam da kadınlarınki pembe değil ki, çok bariz bir sarı değil mi? niye pembe denip duruyor buna?
kuyumcuya gidiyorsun bildiğin sarı renkli altına "yeşil altın" diyor amcalar. ulan bunun nesi yeşil? beyaz altına beyaz altın diyorsun. buna da adam gibi sarı altın desene. sarı diyince kuyumcular odası gelip ceza mı kesiyor?
benim mi renk algım yıllardır yanlış arkadaş?
"eski mavi ve pembe nüfus cüzdanlarının yerine..."
abicim erkeklerin nüfus cüzdanı mavi tamam da kadınlarınki pembe değil ki, çok bariz bir sarı değil mi? niye pembe denip duruyor buna?
kuyumcuya gidiyorsun bildiğin sarı renkli altına "yeşil altın" diyor amcalar. ulan bunun nesi yeşil? beyaz altına beyaz altın diyorsun. buna da adam gibi sarı altın desene. sarı diyince kuyumcular odası gelip ceza mı kesiyor?
benim mi renk algım yıllardır yanlış arkadaş?
dün akşam hafif yağmurda arabanın kapısı 1-2 dakika açık kaldı. kapı içindeki plastik kısım hafif ıslanmış. ben de fark etmemişim, kapıyı kapatıp kilitledim gittim eve.
bu sabah bindiğimde kapı plastiği bu şekildeydi. ne kadar sildiysem de çıkmadı.
oha lan yağmur diye ne yağıyor tepemize? yağmur suyu buharlaşıp yoğunlaştığı için damıtık, yani saf su değil mi kireç mireç olmaz yağmur suyunda.
bu ne?
i.imgur.com
bu sabah bindiğimde kapı plastiği bu şekildeydi. ne kadar sildiysem de çıkmadı.
oha lan yağmur diye ne yağıyor tepemize? yağmur suyu buharlaşıp yoğunlaştığı için damıtık, yani saf su değil mi kireç mireç olmaz yağmur suyunda.
bu ne?
i.imgur.com

sevgili doktorlarım.
oğlum bugün parkta oynarken arkadaşının çarpmasıyla oturduğu yerden devrilip kaşını taşa çarptı. çok şiddetli bir çarpma değildi. kanamadı, kaşı açılmadı ama kötü yere denk geldi herhalde, hemen şişip morardı. biraz da taşa vurduğu yer çok hafif sıyrıldı.
direnmeyip izin verdiği ölçüde buz koyup hastaneye acile götürdük. kontrolleri yapıldı. tomografiye falan gerek duyulmadı, zaten nörolojik bir sıkıntısı da yok, doktor da öyle söyledi. sadece gözü şiş ve mor. rocky balboa'nın edriyııınn diye bağırdığı yüzü gibi oldu sağ tarafı.
acildeki genç doktor bir antibiyotik yazdı, augmentin bid 400/57mg oral süspansiyon. kaşındaki sıyrıklar gözüne yakın, olası bir enfeksiyonda göz kasları etkilenmesin diye tedbir amaçlı sabah akşam birer ölçek (5'er ml) kullanın dedi. güya kilosuna göre dozunu hesapladı (oğlum 11,5kg ve 2 yaş+2 aylık)
lakin prospektüsü okuyorum, 2-6 yaş arası çocuklarda hafif ve orta dereceli enfeksiyonlarda günde iki sefer yarımşar ölçek (2,5'ar ml) diyor. şiddetli enfeksiyonlarda 5 ml verin diyor. bizde enfeksiyon bile yok, sadece tedbir amaçlı. doktor birer ölçek dedi.
şimdi diyeceksiniz doktor ne dediyse öyle kullan. ama devlet hastanesinin kalabalık çocuk acil şartlarında (özel hastaneye de götürdük, muayene bile etmeden devlet hastanesine yolladılar) doktorun dediğine de pek güvenemedim açıkçası. yanlış da söylemiş olabilir, onlarca çocukla ilgileniyordu. el kadar çocuğa da gereksiz yere fazla doz vermek de istemiyorum.
önerileriniz nelerdir? ne yapayım? ulaşıp sorabileceğim bir doktor değil kendisi. acil servis doktoru.
oğlum bugün parkta oynarken arkadaşının çarpmasıyla oturduğu yerden devrilip kaşını taşa çarptı. çok şiddetli bir çarpma değildi. kanamadı, kaşı açılmadı ama kötü yere denk geldi herhalde, hemen şişip morardı. biraz da taşa vurduğu yer çok hafif sıyrıldı.
direnmeyip izin verdiği ölçüde buz koyup hastaneye acile götürdük. kontrolleri yapıldı. tomografiye falan gerek duyulmadı, zaten nörolojik bir sıkıntısı da yok, doktor da öyle söyledi. sadece gözü şiş ve mor. rocky balboa'nın edriyııınn diye bağırdığı yüzü gibi oldu sağ tarafı.
acildeki genç doktor bir antibiyotik yazdı, augmentin bid 400/57mg oral süspansiyon. kaşındaki sıyrıklar gözüne yakın, olası bir enfeksiyonda göz kasları etkilenmesin diye tedbir amaçlı sabah akşam birer ölçek (5'er ml) kullanın dedi. güya kilosuna göre dozunu hesapladı (oğlum 11,5kg ve 2 yaş+2 aylık)
lakin prospektüsü okuyorum, 2-6 yaş arası çocuklarda hafif ve orta dereceli enfeksiyonlarda günde iki sefer yarımşar ölçek (2,5'ar ml) diyor. şiddetli enfeksiyonlarda 5 ml verin diyor. bizde enfeksiyon bile yok, sadece tedbir amaçlı. doktor birer ölçek dedi.
şimdi diyeceksiniz doktor ne dediyse öyle kullan. ama devlet hastanesinin kalabalık çocuk acil şartlarında (özel hastaneye de götürdük, muayene bile etmeden devlet hastanesine yolladılar) doktorun dediğine de pek güvenemedim açıkçası. yanlış da söylemiş olabilir, onlarca çocukla ilgileniyordu. el kadar çocuğa da gereksiz yere fazla doz vermek de istemiyorum.
önerileriniz nelerdir? ne yapayım? ulaşıp sorabileceğim bir doktor değil kendisi. acil servis doktoru.
sevgili inşaat mühendisleri.
teyzemin evinin yanındaki eski ev yıkıldı. yerine apartman yapılacakmış. şimdi oraya temel kazıyorlar. kazıyorlar da, kazılan yerin sağında solunda bina var ve o toprağı tutan hiçbir şey yok. hani ne bileyim bir istinat duvarı, bir kazık mi diyorsunuz ne diyorsunuz ondan yapılması gerekmiyor mu? toprak kayıp çökmesin diye?
i.imgur.com
çökmez mi lan burası?
teyzemin evinin yanındaki eski ev yıkıldı. yerine apartman yapılacakmış. şimdi oraya temel kazıyorlar. kazıyorlar da, kazılan yerin sağında solunda bina var ve o toprağı tutan hiçbir şey yok. hani ne bileyim bir istinat duvarı, bir kazık mi diyorsunuz ne diyorsunuz ondan yapılması gerekmiyor mu? toprak kayıp çökmesin diye?
i.imgur.com

çökmez mi lan burası?
şimdi yanlış bilmiyorsam, batı müziğinde iki tam ses arası yarım ses olacak şekilde bölünmüş, yarım ses incesine diyez, yarım ses kalınına bemol denmiş.. türk müziğine ise iki tam ses arası 9 parçaya bölünmüş. bu bilgi doğru ise soruma geçeyim.
koma sesler olmasa olmaz mıydı? yani bildiiğimiz batı müziği gamındaki notalar ve bunların diyezleri bemolleri bir türk musikisi şarkısını çalmaya yetmez miydi? niye illa daha da ara seslere ihtiyaç duyulmuş?
mesela bir piyano ile çalınıp koma sesleri çıkaramadığı için bok gibi olan bir musiki eseri dinlemek isterim ki "vay be koma sesler hakikaten gerekliymiş, olmayınca baksana güzelim şarkı ne hale geldi" diyebileyim.
cahilliğimden dolayı kusura bakmayın. öğrenmek için soruyorum.
koma sesler olmasa olmaz mıydı? yani bildiiğimiz batı müziği gamındaki notalar ve bunların diyezleri bemolleri bir türk musikisi şarkısını çalmaya yetmez miydi? niye illa daha da ara seslere ihtiyaç duyulmuş?
mesela bir piyano ile çalınıp koma sesleri çıkaramadığı için bok gibi olan bir musiki eseri dinlemek isterim ki "vay be koma sesler hakikaten gerekliymiş, olmayınca baksana güzelim şarkı ne hale geldi" diyebileyim.
cahilliğimden dolayı kusura bakmayın. öğrenmek için soruyorum.
yıllardır denizden çıkardığım onlarca yüzlerce deniz kabuğu var irili ufaklı çeşit çeşit. fakat çoğunun rengi mat, üzerleri yosun tutmuş, kararmış. bu kabukları süs yapıp satan dükkanlarda bakıyorum hepsi pırıl pırıl, ayna gibi. hatta datça'da tezgahta kendi yapıp satan bir amcaya sordum vernik mi sürdün, cila mı attın diye, hayır dedi kesinlikle en ufak cila yok. sadece temizledim. nasıl temizlediğini söylemedi.
hakikaten de vernik, cila olmasa gerek. çünkü içlerinde denizden çıktığı haliyle pırıl pırıl olan da var. ama aynı cins, aynı renk kabuğun yosun tutmuş, kararmış olanı da var.
ben bunları nasıl temizleyip cillop gibi yaparım?
hakikaten de vernik, cila olmasa gerek. çünkü içlerinde denizden çıktığı haliyle pırıl pırıl olan da var. ama aynı cins, aynı renk kabuğun yosun tutmuş, kararmış olanı da var.
ben bunları nasıl temizleyip cillop gibi yaparım?
ankara üniversitesi havuzu tadilattaymış. gazi'ye ulaşamıyorum. belediyelerin havuzlarını da ben istemiyorum.
önerebileceğiniz olimpik veya yarı olimpik havuz var mı? cup cup yapmalık küvet gibi havuzlar işimi görmez maalesef. kulvarlı mulvarlı olmalı.
önerebileceğiniz olimpik veya yarı olimpik havuz var mı? cup cup yapmalık küvet gibi havuzlar işimi görmez maalesef. kulvarlı mulvarlı olmalı.
hacılar şimdi son dönem gurmeler, etçiler falan hep diyor ki işte efendim eti yüksek ateşte mühürleyeceksin, yoksa suyu kaçar, kuru olur, et dediğin böyle olur, suyu kaçmadan pişmeli, dışı mühür olmalı, içi pembe kalmalı vsvs.
abicim tandır denen bir gerçek var. ne yüksek ateşi, ne hızlı pişmesi. ağır ateşte saatlerce pişiriliyor et. suyunu da bırakıyor, hatta kendi suyunda pişiriliyor. lokum gibi de oluyor.
şimdi hangisi doğru? yıllardır yediğimiz lokum gibi tandır kötü müymüş?
abicim tandır denen bir gerçek var. ne yüksek ateşi, ne hızlı pişmesi. ağır ateşte saatlerce pişiriliyor et. suyunu da bırakıyor, hatta kendi suyunda pişiriliyor. lokum gibi de oluyor.
şimdi hangisi doğru? yıllardır yediğimiz lokum gibi tandır kötü müymüş?