(3) 

Sesi itici olan biri seslendirme yapabilir mi?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1435215 
Merhaba arkadaşlar,

Sesi itici olan veya en azından kendi sesinin kötü olduğunu düşünen biri seslendirme yapabilir mi? Yani seslendirme yapan stüdyolar "Çeşitlilik olsun, iyidir." veya "Bize her tarzdan ses lazım!" kafasıyla falan sesi kötü olanlarla çalışır mı yoksa "Hangi çukurdan çıktıysan oraya geri gir,seni pis ucube!" mi der? Teşekkür ederim.
(9) 

Bir Türk Native Speaker ayda 2000 $ yapabilir mi?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1434758 
Merhaba arkadaşlar,

Üniversiteden yakın bir arkadaşım Native Speaker ve dünyanın her yerinden insanlara ders veriyor. Ayda 2000 $ kazandığını söylüyor.

Kendisi üniversitedeki son 2 yılından beri İngilizcesini geliştirmeye çalışıyor ve bu konuda bayağı kasıyordu. Yani bi 5-6 yıldır kendini geliştiriyor. Kendisi önceden yabancı dil kurslarında eğitmen olarak da çalıştı.

Son 1-2 yıldır da online Native Speakerlık yapıyor. Arkadaşıma güveniyorum, hava atmak için abartacağını düşünmüyorum ama bu ülkede bu parayı kazanmak biraz zor değil mi? Siz ne düşünüyorsunuz?
(4) 

Bu Linkedin' de mesajlara cevap vermeyenlerin motivasyonu nedir?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1434605 
Merhaba arkadaşlar,

Linkedin'de bugüne kadar gerek CV göndermek için olsun gerek bir şey sormak için bir sürü bağlantıma mesaj attım ama sadece ama sadece 1 kişi dönüş yaptı. Mesajlarımda anormallik, kabalık falan hiçbir şey yok. Önce kibar bir şekilde hal hatır sorup sonra meramımı anlatıyorum. Ama bir Allah'ın kulu da cevap vermiyor. Nedir bunların olayı? Hayır yani, tek şikayetçi olan ben değilim gerek sözlükte olsun gerek Linkedin'de olsun bir sürü insan tepki gösteriyor.

Bugün bir konuda akıl danışmak için listemdekilerden birine mesaj attım. Online olduğu halde dönmedi. Şaşırmadım haliyle. Bu kadar mı zor ya bi dönüp cevap vermek, bu insan ne diyormuş diye merak edip bir bakmak?

Valla kim olursa olsun biri bana mesaj atsa elimden geldiği kaldığı kadar yardımcı olmaya çalışıyorum. Ben mi enayiyim yoksa bunlar mı anormal merak ediyorum? Görüşlerinizi yazarsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(8) 

Japonlar ve Koreliler neden bu kadar bakımlı ve yakışıklı, güzel?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1434553 
Merhaba arkadaşlar,

Çoook uzun süredir dikkatimi çekmiştir ve merak etmişimdir. Kız olsun erkek olsun nerede bir Koreli veya Japon görsem çok güzel, çok yakışıklı ve dış görünüşlerine aşşırı şekilde özen gösterdiklerini görüyorum. Kız olsun erkek olsun neredeyse hepsinin de saçları fönlenmiş, dümdüz. Bu motivasyonu nereden buluyorlar?

Bir de hiç çirkin Koreli veya Japon görmedim. Hepsi de özenerek yaratılmış gibi. Yoksa benim bu arkadaşlara gereğinden fazla bir sempatim mi var? Siz ne düşünüyorsunuz.
(12) 

Sorumsuz ve maskesiz düğüncüleri şikayet etsem mi?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1434164 
Merhaba arkadaşlar,

3 gündür evimizin 50 metre karşısında düğün yapılıyor, kafamızın şişmesini bırakın bir Allah'ın kulunda maske yok, hiçbir şey yokmuş gibi sabahtan akşama kadar deli gibi halay çekiyorlar, birbirleriyle tokalaşıyorlar. Resmen korona bulaştırma düğünü yapıyorlar.

Benim şalterler attı. Karakolu falan arayıp şikayet etsem gelip durdururlar mı, ceza falan yazarlar mı? Polis gelip ceza yazsa 300 000 papel ceza yazılır. O kadar deli ettiler ki bir varil dezenfektan hazırlayıp gidip suratlarına sıkasım geliyor. Bunlar gibi tek hücreli yaşam formları yüzünden korona bir bitmedi gitti. Bir de karakolu mu arasam ifşa olma ihtimalim daha az yoksa 155'i falan mı? Siz olsanız şikayet eder miydiniz?
(13) 

Bu Almanların İngilizce ile alıp veremediği nedir?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1434005 
Merhaba arkadaşlar,

Geçenlerde CSGO oynarken Alman bir hanımefendi ile ekleştik ve o günden beri ara ara 1-2 saat oyun atıyoruz. Yalnız bu arkadaş ilk konuşmada Alman olduğunu ve İngilizcesinin iyi olmadığını söyledi. Almancam olduğu için Almanca konuşuyoruz ama benim kafama takıldı.

Hangi Alman'ı görsem ya İngilizcesi iyi değil ya da İngilizce konuşmak istemiyor. Birçok kişi Almanların bu durumundan şikayetçi. Benim anlamadığım sistem İngilizce öğretmiyor mu veya kötü mü öğretiyor yoksa bu arkadaşlar çok mu milliyetçi de Almanca'dan başka bir dili konuşmaya yaklaşmıyor.

Şimdi diyeceksiniz bizde de durum farklı değil ama bizimkilerin kafası basmıyor, önyargı çok, eğitim sistemini falan suçlamıyorum. Suç eğitim sisteminde değil bana göre Türkiye'de. Almanlar bizden her konuda üstün. Nasıl olur da bir Alman İngilizce bilmez, aklım almıyor. Yoksa çok mu şey bekliyorum onlardan? :D Teşekkür ederim.
(21) 

Fırlama çocuklara nasıl tahammül edilir?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1432218 
Durumu olmayanlar için özet sondadır. Ben olsam benim de durumum olmazdı. O kadar uzun. Kusura bakmayın.

Merhaba arkadaşlar,

Derdim büyük. 1 yaşında bir yeğenim var ve anne babası çalıştığı ve önceden ona bakan anneannesi 3 aylığına yaşadığı şehre gittiği için abimler yaz tatilinde çocuğu babaannesine getirdi. 3 ay annem bakacak. Onun yanında bir de 9 yaşındaki abisi olan yeğenim geldi. Anne babaları her sabah getirip akşam götürüyorlar. Buraya kadar sorun yok.

9 yaşındaki yeğenim bize geldiği için diğer kardeşimin çocuğu olan 8 yaşındaki yeğenim de gözünü bize dikti. 1-2 haftadır bizde duruyor hiç gitmek istemiyor. Sorun bizde kalmaları değil, sonradan gelen yeğenimin tam bir mağara adamı olarak yetiştirilmiş olması sorun.

Çocuğun her yaptığı hareket fiyasko, her konuştuğu laf falso. Küfürler, geğirmeler, gaz çıkarmalar falan havada uçuşuyor. Doğru düzgün tuvalet eğitimi yok. İlk geldiği zamanlarda tuvaletini yapıyordu, sifonu çekmeden,ellerini yıkamadan tuvaletten çıkıyordu. Biraz bağıra çağıra, uyararak adam ettim. Evet insan evladı değil çünkü. Sonra doğru düzgün yemek yemiyor, sürekli abur cubur tatlı, kek, pasta masta gibi işe yaramaz şeyler yemek istiyor. Sonra yatmaya yakın yemek istiyor, verince de suya abanıp gece altına yapıyor bıktım yeminle. Altına yaparsa diye bebek gibi altına ıslanmaz bez seriyoruz.

Ellerinde sürekli tablet, akşama kadar Brawl Stars mıdır nedir, öyle saçma sapan bir oyun oynayıp duruyorlar. İnterneti kesiyorum az uzak dursunlar diye ama bu sefer de diğer yeğenimle bir olup evde top oynuyorlar. Evin altını üstüne getiriyorlar. Kitap okumak, ders çalışmak falan aklına bile gelmiyor. Zaten kafası da bir şeye basmıyor. Basit bir toplama sorusu soruyorum, yarım saat bön bön bakıp duruyor suratıma. "Sanayiye verilecek çocuk" profiline cuk diye oturuyor. Kafası ancak tablette oyun oynamaya basıyor. Çok klişe olacak ama ben onun yaşındayken haftada kaç tane kitap bitiriyordum. Kitapların biri gidip diğeri geliyordu.

Onun yaşındaki diğer yeğenim öyle değil, çok çalışkan. Çok olmasa da kendisine verilen kitaplarını bitirir. Zaten onun annesi babası çok disiplinli. Ama diğerinin yani esas sorunlu olanın anne babası ebeveynlik ehliyetleri olsa ellerinden alınması gereken türden. Kardeşim işe gidiyor, hafta sonları bile evde kalmıyor bazen mesailer için. Annesi de çocukları gibi. Zaten ondan da ölümüne nefret ediyorum. Annesi neyse çocukları da öyle. Nereye giderlerse gitsinler herkes yaka silkiyor. Millet ayıplayıp duruyor. Onların yüzünden biz mahçup oluyoruz. Her neyse bu sorunlu olanın ondan 3-4 yaş küçük bir kız kardeşi var. O daha beter. Evlerden ırak, öyle böyle değil.

Her neyse daha anlatsam ne rezillikleri var. Şimdi ben bunları yeğenim olarak görmek istemiyorum, hiçbir şekilde tahammül edemiyorum. Ben zaten yaramaz çocuklara tahammül edemezken bunlar beni delirtecek artık. Yakında huni takıp gezeceğim yemin ederim. O kadar çıldırtıyorlar ki beni bağırmaktan yoruluyorum. Günün birinde elimden bir kaza çıkacak diye korkuyorum o derece. Zaten çabuk parlayan biriyim ve öfke kontrolüm iyi değil. Tokat attığım zamanlar bir elin parmaklarını geçmez ama zaten haklı olsam da buraya yazmıştım tokat attığımı, bayağı eleştiri gelmişti, destek de gelmişti yine. Ama çok kızarsam genelde yakasından tutup silkelerim.

Sürekli bağırdığım, çocuklara kötü davrandığım için anneleri babaları beni suçluyor. Kimse kötü yetiştirdiği çocuklarına suç bulmuyor. Bıktım artık. Hadi ben neyse de, annem babam 64 yaşında. Sürekli evi dağıtıyorlar, zaten bakılması gereken 1 bebek var bir de onların dağıttığı evi toplamakla uğraşıyorlar. İkisi birbirinden cesaret bulup anneme babama seslerini yükseltiyorlar. Annelerine babalarına şikayet edince de çocuklarına kızıyorlar dalga geçer gibi onların ağzına laf vermeyin diye. Ya sanki biz mecburuz sizin çocuğunuza bakmaya da üste çıkıyorlar bir de. Anneme babama kızıyorum yüz vermeyin şunlara diye, onlar da bana kızıyor her şeye karışma diye. Sıkıldım artık. Nasıl başa çıkacağız bu baş belaları ile? Görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.

Özet: Abimler yaz tatilinde bakmamız için 1 yaşındaki yeğenimi getirdiler. 10 yaşında da onun abisi olan bir yeğenim var. Doğal olarak o da geldi. O geldiği için diğer abimin çocuğu olan yeğenim geldi bizde kalmak için. Ama onu ve kardeşini annesi babası insan olarak değil, mağara insanları olarak yetiştirdikleri ve hiç terbiye vermedikleri için hayatı zehir ediyorlar. Çocuğunuz olsa ceplerine uyuşturucu koyup polise ihbar edilecek türden. Aynı ortamda olduğunuz süre boyunca hayatı size zehir edecek türden. Bu insan olmayan yaratıklara elimden bir kaza çıkmadan nasıl tahammül edebilirim? Düşünceleriniz benim için önemli. Teşekkür ederim.
(12) 

Cs Go oynarken ekleyen karşı cins arkadaş

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1432156 
Durumu olmayanlar için özet sondadır!

Merhaba arkadaşlar,

Son 1 haftadır nereden estiyse CS Go'ya dadandım. Aslında multi oynamak pek tarzım değildir. Bayağı eğlenceli gelmeye başladı, bir de şu hileciler olmasa.


Her neyse dün gece Deathmatch atıyordum. Elin birinde karşı takımdaki biriyle bayağı tatlı tatlı rekabet ederken buldum kendimi. Bir o vuruyor, bir ben. Oyunun deyimiyle birbirimizin azılı düşmanı olmuştuk. Böyle giderken bu arkadaş benim dikkatimi çekti, Steam profilini falan inceledim, profil resmine ve bilgilerine bakılırsa hoş bir Alman hanımefendi olduğunu gördüm, yalan değilse tabi ama yalan gibi de durmuyordu.

Her neyse maça devam ediyorduk ve 1 el daha attım, rekabetimiz hala devam ediyordu. Saat bayağı geç olduğu için el bitince çıktım ama hanımefendi de aklıma takıldı. Steam'den aradım ama bulamadım. Tekrardan aynı haritaya girdim ama onun olduğu maça atmamış sistem.

Tam yapacak bir şey yok artık kafasına girmişken bir de ne göreyim! Hanımefendi beni eklemiş. İkimizin kalbi de temizmiş. Gözlerime inanamadım. Biliyorum pek bir şey beklememek lazım ama onun beni eklemesiyle şok oldum. Çok tatlı bir anıydı.

Bu arada multici olmadığım için sadece 1 arkadaşım vardı Steam'de, okuldan samimi bir arkadaşımdı zaten o da ama onunla da iletişimi kesmiştim. İlk yabancı arkadaş olduğu için de yeri ayrı. Bir şey beklemiyorum ama yine de yükseldim. Siz ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim.

Özet: CS Go'da maç yaparken karşı cinsten birisi dikkatimi çekti. Maçtan çıkınca eklesem mi diye tereddüt ederken adını unuttuğumu fark ettim. Ama tam o sırada o beni ekledi. Bayağı tuhafıma gitmekle birlikte hoşuma gitti bu durum, karşılıklı olduğu için. Bir şey beklemiyorum ama biraz yükseldim. Siz ne düşünüyorsunuz?
(5) 

Şu çeviri için yardımcı olabilir misiniz? ( Motosiklet parçaları içerir)

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1427965 
Merhaba arkadaşlar,

Motosikletlerle alakalı bir oyunun çevirisini yapıyorum. Karşılığını bulamadığım birkaç kelime var.

hizliresim.com
hizliresim.com

Şu 2 resimdeki Head denen parçayı nasıl çevirsem bilemedim. Kaporta mı desem, burun mu desem bilemedim.

Bir de Tail Detail diye bir ifade var onu bulamadım. Resimleri oynanış videolarından çektiğim için Tail Detail ifadesini bulamadım. Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(5) 

Tedbirlere uymayan kuaför

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1427902 
Merhaba arkadaşlar,

Mecbur kaldığım için 2 gün önce saçlarımı kestirmek için kuaföre gittim. Önceki gün arayıp randevu aldım. Ancak kuaföre vardığımda randevuyu boş yere aldığımı anladım. Çünkü neredeyse tam kapasite çalışıyordu. Koltukların hepsi doluydu ve sırada da yine birileri vardı. Ben ve başka bir müşteri dışında kimsede maske yoktu, kuaförler dahil.

O an epey tırstım. Kimse tedbirleri uygulamıyordu. Oradan çıkıp başka yere gitmeyi düşündüm, hatta şikayet etmeyi bile düşündüm ama 10 yıldır adamlarla bir dostluğum var, ayıp olur diye yapmadım.

Sonra neyse sıra bana geldi. Maske takıp takmayacağını sordum, o da ben istiyorsam takacağını söyledi, maskesini taktı, ellerini kolonyayla dezenfekte etti göstere göstere.

Her neyse ben demesem takmayacaktı maskesini. Maske takmak daraltıyormuş. Biz de daralıyoruz ama takıyoruz mecbur. Siz ne düşünüyorsunuz? Sizin gittiğiniz kuaförlerde durum neydi? Teşekkür ederim.
(4) 

Hamilelik iznine giden personelin yerine başkasını alma

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1427796 
Merhaba arkadaşlar,

Diyelim ki bir şirkette çalışan bir kadın hamilelik iznine gitti ve çocuğu doğurduktan sonra da işe dönemeyeceğini söyledi. Şirket de onun yerine başkasını aldı. Fakat bu dönmeyeceğini söyleyen kadın sonradan fikrini değiştiriyor ve dönmek istediğini söylüyor. Ama şirket o departmanda fazladan 1 kişiye gerek duymuyor. Yani birinden biri dışarıda kalacak. Bir de şirket yönetimi o eski personeli almaya pek niyetli değil. Ama departmandakiler yeni geleni göz ardı ediyor ve eski personelin alınmasını istiyor.

Şimdi şirket yönetimi bu yeni alınan personeli deneme süresi dolmadan çıkarıp eski personeli alabilir mi? Vereceğiniz cevaplar için teşekkür ederim.
(6) 

Encard geldi ama şifre gelmedi.

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1423894 
Merhaba arkadaşlar,

Yaklaşık 2 hafta önce Enpara'dan Encard başvurusu yapmıştım. 9 gün önce elime ulaştı, sözleşmeyi imzaladım. Şifrenin SMS ile gelmesi gerekiyormuş ancak henüz gelmedi. Müşteri hizmetlerini aradım. Telesekreter henüz sözleşmemin tamamlanmadığını söylüyor.

Sizce ne kadar sürer sözleşmenin tamamlanıp şifrenin yollanması? Bu süreçte Enpara'dan kart falan alıp da kullanmaya başlayan var mı acaba? Teşekkür ederim.
(9) 

Garanti BBVA swift komisyonu

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1421767 
Merhaba arkadaşlar,

Bugün Payoneer hesabımdaki 50 doları Garanti dolar hesabıma çektim. Ancak çektikten sonra baktım ki birçok insan Garanti' nin paraları kuşa çevirdiğini söylemiş. 50 doların bile yarısını kesmişler. Benimkini de mi aynı oranda keserler? Keserlerse şikayet edip cüzi bir komisyon kesmelerini sağlayabilir miyim? Hangi hakla bu kadar komisyon kesme cüretini kendilerinde buluyorlar ki?

Geçen hafta Enpara hesabı açmıştım Payoneer için, henüz ulaşmadı. Onu beklemek istiyordum ancak paraya acilen ihtiyacım olduğu için Garanti' ye mecbur kaldım. Ama onlar da paramı kuşa çevirecek gördüğüm kadarıyla? Böyle bir şey olması durumunda hesaplarımı kapatmakla tehdit etsem geri adım atarlar mı? Yoksa mecbur muyuz öpülmeye? Sizce ne yapmalıyım? Teşekkür ederim.
(3) 

Kendimi oyun sektörüne atabilir miyim?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1421243 
Merhaba arkadaşlar,

Şu duyuruda
eksiduyu.ru
oyun bağımlısı olduğumdan ve KPSS'ye çalışmam gerektiğinden ve çalışmak istemediğimden, çalışamadığımdan bahsetmiştim. Sınav tarihlerinin ertelenmesinden dolayı ara vermiştim, şimdi tekrar başladım çalışmaya. Ancak halen çok isteyerek çalışmıyorum, işkence gibi geliyor ders çalışmak. KPSS'ye falan zaten çevremin zoruyla çalışıyorum, memurluk bana çok ters. Ama iş bulamadığım için mecburum.

Her neyse asıl bahsetmek istediğim oyun sektöründe çalışmak çok uzun zamandır hayallerimde olan bir tutku. O kadar ki maaş falan umrumda değil, ödemeseler bile olur o derece. Tek istediğim o sektörde yer almak, isterlerse sabaha kadar çalıştırsınlar kırbaç vurarak, gıkım çıkmaz. O denli istiyorum. Zaten bir şeye duyulan körü körüne bir tutku da bunu gerektirmez mi? Çünkü video oyunlarıyla 8-9 yaşında tanıştım. Önce Gameboy, sonra Playstation 1, sonra da bilgisayar. Neredeyse 20 yıldır bu dünyanın içindeyim ve bu dünyada kalmak istiyorum ama bunu ileri bir boyuta götürmek istiyorum. Ama bir sorun var, o da kodlama bilmiyorum. Fakat biraz düşününce kodlama gerektirmeyen pozisyonların da var olduğunun aklıma gelmesi uzun sürmedi.

Dün birkaç büyük oyun stüdyosunun iş ilanlarına baktım. İçinde benim niteliklerime uyan pozisyonlar da buldum düşündüğüm gibi; topluluk lideri, junior satış pazarlama yetkilisi gibi. Ama bunlar da tabi Avrupa'da, Amerika'da falan. O yüzden hayalden öte gidemez gibi geliyor. Yabancı dil konusunda sıkıntım yok. Ama sırf tutkulu diye başka ülkeden birini çağırıp çalışma izni, ıvırı zıvırı gibi bir ton işle uğraşıp beni işe almaları çok hayalperestçe geliyor. Bir yandan da "Bilemezsin, belki senin gibi birini arıyorlardır." diyorum. Siz ne diyorsunuz olabilitesi var mı yoksa boşa mı hayal kuruyorum? Teşekkür ederim.
(4) 

Payoneer banka hesabımı neden doğrulamıyor?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1421016 
Merhaba arkadaşlar,

Geçen yıl Payoneer hesabı açmıştım. Banka hesabımı da eklemiştim. Geçen ödeme aldım. Parayı banka hesabıma çekmek istedim ancak başarısız oldu. Sonra ertesi gün tekrar çekmek istedim baktım banka hesabım silinmiş. Sonra tekrar eklemek istedim. Onaylanması için 3 gün beklememi istediler.

Bu arada internete baktım daha fazla bilgi almak için. Banka hesabının onaylanması için kimliğin önlü arkalı fotoğrafının yüklenmesi gerekiyormuş sisteme. Yükledim ancak flaştan dolayı kısmen okunaksız diye saçma sapan bir sebeple tekrar yüklememi istediler. Halbuki flaş mlaş yok ve de okunabiliyor. Dün çektim yeniden yükledim. Bugün baktım banka hesabım halen onaylanmamış ve banka hesabım 4-5 gündür onay bekliyor.

Hadi önceden kimlik bilgilerim yoktu onaylanmıyordu, şimdi kimlik bilgilerim var neden hala onaylanmıyor? Sizce daha kaç gün beklemem gerekiyor? Teşekkür ederim.
(7) 

Ramazan için nereye bağış yapılabilir?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1419748 
Merhaba arkadaşlar,

Ailem Ramazan dolayısıyla fitre vermek istiyor ama çevremizde fitre verilebilecek kimse yok. Onun yerine bağış yapmak istiyorlar. Şöyle biz bağış yaptığımızda gerçekten fakir bir aileye yardımı olacak bir yere bağış yapmak istiyoruz. Her ne kadar büyük bir para olmasa da içimiz rahat bir şekilde bağış yapabileceğimiz bir kurum yok.

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin hesapları bloke edilmeseydi oraya yollardık ama bloke koydular. Aklıma başka bir kurum gelmiyor. Siz ne önerirsiniz veya böyle zamanlarda nereye bağış yapıyorsunuz? Teşekkür ederim
(7) 

Amazon.com.tr ödeme sistemi neden Allah'a emanet?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1417601 
Merhaba arkadaşlar,

Dün Amazon.com.tr'den ilk defa alışveriş yaptım ama o da ne ödeme sistemi resmen Allah'a emanet. Ne onay kodu var, ne şu kadar çekim yapıldı diye bildirim mesajı geldi. İnsan ister istemez tedirgin oluyor. Ben her alışverişte onay kodu girmeye alışkın olduğum için Amazon.com.tr'de onay kodu girmemek güvensizlik hissi oluşturdu.

Bankanın uygulamasından baktım çekim yapılmış ama şu kadar çekim yapıldı diye mesaj gelmedi. Hadi Allah korusun kredi kartı bilgilerim çalınsa ve buradan alışveriş yapılsa ruhum bile duymayacak. Neden hiç tedbir falan yok? Valla kusura bakmasınlar e-ticarette dünya devi olsalar da Türkiye'de Hepsiburada'nın tırnağı olamazlar, haksız mıyım? Siz ne düşünüyorsunuz?
(18) 

Oyun bağımlısı mıyım sizce ve öyleysem nasıl kurtulabilirim?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1417367 
Durumu olmayanlar için özet sondadır!!!

Merhaba arkadaşlar,

Dün kendime kabullenmesi zor bir şeyi sordum: Ben oyun bağımlısı mıyım? Çünkü 1 ay önce KPSS' ye çalışmaya odaklanmışken ve düzenli çalışmaya başlamışken virüsü ve sınavın ertelenmesini bahane edip çalışmaya ara verdim. Zaten isteyerek de çalışmıyordum ama yine de çalışıyordum. Ama şimdi surf yapıp, televizyon izleyip oyun oynuyorum. Bakıyorum birçok kişi kendine bir hedef koymuş ve deli gibi ona ulaşmaya çalışıyor. Bense ağustos böceği gibi her şeyi sallıyorum. Bunun en önemli nedeni ise ders çalışmayıp oyun oynamak istemem. Oyunlardan hiç kopmak istemiyorum, asla doymak bilmiyorum. Oyun oynamasam bile kendimi oyunlarla ilgili haberler okurken buluyorum. Sanki resmen beni avucuna almış. Tüm hayatımı etkiledi resmen. Asosyallik had safhada, aşk hayatı diye bir şey yok, spor yok, çekicilik yok, kendine bakmak yok. Koca bir loserlık var sadece.

Sadece bu da değil. Geçmişe baktığımda görüyorum ki hayatımı çok fena etkilemiş. Bunu inkar ediyordum hep ama gerçek daima oradaydı. 20 yıldan beri oyunlarla iç içeyim. Yani bir oyun basını mensubu olsam hiç sırıtmazdı. Hatta en büyük hayallerimden biri de oyun sektöründe çalışmak. Para almadan bile yapabilirim bunu. Her neyse oyunlara verdiğim emeği eğitim hayatıma, kariyerime falan verseydim şu an çaresizce neden KPSS'ye çalışmıyorum diye düşünmezdim. Bu arada yanlış anlaşılmasın tembel biri değilim ama gerekli özeni gösterseydim şu an çok iyi yerlerdeydim. Hiçbir şey için motivasyonum yok, kendime bir hedef koymuyorum koysam bile iki gün sonra unutulup gidiyor. Ne yapacağım böyle bilmiyorum. Kapasitesi yüksek bir insanken o kapasiteyi kullanmıyorum.

29 yaşına girdim, bir baltaya sap olamadığımı görünce kendimi sorgulamaya başladım. Bazen Duyuru'da hangi işi seçmeli başlıklarını görünce "Bu sen de olabilirdin" diyorum kendime. Artık kendime yazık ettiğim gerçeği sürekli aklımda. Umarım kendime çeki düzen verebilirim. Siz ne önerirsiniz? Aynı durumu yaşayıp kurtulan veya tanıdığı olan var mıdır? Biraz uzun oldu, kusura bakmayın. Teşekkür ederim.

Özet: Oyunlardan kopamıyorum, daha doğrusu kopmak istemiyorum ve eğitim ve kariyer hayatımda çok iyi yerlere gelebilecekken bu durumdan dolayı hiçbir şeye emek veremedim, motivasyonum olmadı hiçbir şey için ve kendime hedef koyamadım. Bu durumdan nasıl kurtulabilirim?
(5) 

Klozet kapağı ölçüsü çok fark eder mi?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1417245 
Merhaba arkadaşlar,

Klozetin kapağı menteşesinden çatladı ve karantinadan dolayı dışarı çıkıp alamıyoruz. İnternetten almak istiyorum ama tam aynı ölçülerde bulmak zor.

Mesela bizimkinin ebatları 44x36 ama 45x37 var 44x35 var tam birebir ölçüde bulamadım. Acaba bu ufak farklara sahip klozet kapaklarından alsam sorun olur mu? Bizimki standart oval tiplerden. Yoksa tam birebir ölçülerde mi almak gerekiyor? Teşekkür ederim.
(4) 

Ülkemizde virüs falan yok mu oldu yoksa ben başka bir alemde mi yaşıyorum?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1416419 
Merhaba arkadaşlar,

Bakıyorum da etrafa sanki virüs ülkemizden gitmiş gibi. 2 günlük zoraki sokağa çıkma yasağından sonra millet virüs mirüs kalmamış gibi sokaklara akın ediyor. Bir şey mi kaçırıyorum ben veya paralel bir evrendeki Türkiye'de mi yaşıyorum?

Sokağa çıkma yasağı ilan edildiği anki izdihamdan hiç bahsetmiyorum bile. Her gün o kadar vaka açıklandıktan ve o kadar insan öldükten sonra nasıl hala o kalabalığa girebildiler hayret ediyorum doğrusu. Açlıktan öleceğimi bilsem bile hiçbir güç beni o kalabalığın içine sokamazdı. 3-4 günde bir fırına gidiyorum ona bile tırsıyorum. Bunlarda nasıl bir umursamazlık veya cesaret var şaşıyorum.

Bir de en çok şaşırdığım olay milletin bu rahatlığına rağmen virüs nasıl ülkemizin anasını ağlatmadı İtalya veya ABD gibi? Onu da ülkemiz sağlık sisteminin diğer ülkelerden daha iyi olmasına bağlıyorum ama ne kadar iyi olursan ol bu bulaşıcılık seviyesindeki bir virüse göre fazla anormal bir durum. Yani kafam çok allak bullak oldu. Kaçırdığım bir nokta mı var acaba? Siz ne düşünüyorsunuz?
(2) 

The Walking Dead'e dönmeye değer mi? (Spoiler)

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1416031 
Merhaba arkadaşlar,

2-3 ay öncesine kadar her ne kadar eskisi gibi heyecan vermese de The Walking Dead' i takip ediyordum düzenli olarak. Sonra yoğun bir zamana girdim ve fırsat bulamadım izlemeye. 10. sezonun başlarında kaldım ve sonra bir daha da dönüp izlemeye devam etmedim, erteledim sonra devam ederim diye.

Şimdi düşününce dönsem mi diye artık eskisi kadar sevmediğimi fark etmeye başladım. Rick gittikten sonra The Walking Dead'in benim için bi anlamı kalmadı. Resmen saçmalamaya başladı. İlk sezonları falan çok özlüyorum. Shane' i, Glenn'i, Maggie'yi, Merle' ü hatta Lori' yi bile özledim. En baştan başlayıp 3 kere falan izlemişimdir tüm seriyi. O kadar seviyordum.

Dizi gittikçe kan kaybetmeye başladı ama benim için Rick gidince tüm heyecanını kaybetti. Maggie falan da gitti ama haberlerden onun tekrar döneceğini biliyordum. Demin Youtube'da önüme düşen fragmanda Maggie'nin dönüşünü gösteriyordu. Onu görünce yine dönsem mi dedim. Bir yandan da Rick'in gelecek filmlerini dört gözle bekliyorum. Sizce bir şans vermeye değer mi? Siz ne düşünüyorsunuz? Siz gidişattan memnun musunuz değil misiniz? Bu arada 10. sezonu izlemediğim için spoiler vermezseniz sevinirim.
(6) 

Komşuları ihbar etsem polis ihbarcının ben olduğumu söyler mi?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1415846 
Merhaba arkadaşlar,

Karşı apartmanda oturanların neredeyse hiçbiri virüsü falan umursamıyor ve adamlar sürekli dışarıda 10-15 kişi olup yan yana oturuyor ve çene çalıyorlar. Sosyal mesafe falan hak getire, her gün aynı manzara ve ben onları gördükçe sinir krizine giriyorum. İşin diğer kısmı babamı zaten evde zor tutuyoruz, onları görünce dışarı çıkası geliyor. Bugün dışarı çıkacaktı ancak ikna edebildim çıkmaması için.

Resmen toplum sağlığını tehlikeye atıyorlar. Yaş ortalamaları 55-60 arası. Ben bunları şikayet etsem 155'i arayıp polisler gelip ceza yazar mı bu sorumsuz neandertallere ve de en önemlisi polis ihbar eden numarayı falan ispiyon eder mi komşulara? İsimsiz ihbar yapacağım tabi.

Bizimle muhabbetleri vardır ama öyle samimi değiliz. İhbar edenin ben olduğumu anlarlarsa sadece onlarla değil, ailemle de papaz olurum. Teşekkür ederim.
(5) 

Neden sağlık görevlileri hazmat giymiyor?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1413944 
Merhaba arkadaşlar,

Gerek yabancı gerek yerli basından takip ettiğim kadarıyla gözüme takılan bir şey var. Sağlık görevlilerinin çoğu sadece maske ve eldiven takıyor. Oysa hazmat giyseler daha az riske girmezler mi? Neden hazmatı bu kadar az insan giyiyor?

Acaba pratik değil ve kasıntı diye mi? Yoksa pahalı olması mı acaba? Yani tabi filtresiydi, oksijen tankıydı falan derken bayağı pahalı olur . Hatta İngiliz bir koruyucu ekipman üreticisi bir tane hazmat üretmek için alınması gereken sertifikanın 63 bin €'ya mal olduğundan bahsetmiş. Sizce bununla mı alakalı yoksa başka bir sebebi mi var aklıma gelmeyen?
(24) 

İstifa eden sağlık çalışanlarına çok acımasız davranılmıyor mu?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1413223 
Merhaba arkadaşlar,

Okuduğum yabancı bir haberde İtalya'da virüs yüzünden 44 sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini ve bu sayının gittikçe arttığı yazıyordu. Şimdi düşündüm de bizdeki istifa eden sağlık çalışanları hem hükümet tarafından hem de toplum tarafından linç edildi. Neymiş hastaları kaderlerine terk etmişler, ettikleri hipokrat yeminini çiğnemişler, ölüyorum deseler bir bardak su verilmemesi gerekirmiş, yatacak yerleri yokmuş, hainlerin önde gidenleriymiş, bir daha hiçbir yerde çalışmalarına izin verilmemesi gerekiyormuş falan filan.

Şimdi düşünüyorum da çok acımasız davranılıyor ve olaya tek taraflı bakılıyor bana göre. Sonuçta herkes para için çalışıyor. İstifa eden sağlık çalışanları da ölümle karşı karşıya kaldıklarında kendi canlarını seçtiler. Etik mi değil mi orası tartışılır ama insan hayatındaki en baskın şey olan hayatta kalma güdüsünden bahsediyoruz ve sonuçta o baskın gelmiş. Bence yeteri kadar empati kurulmuyor. Bence sallayan birçok kişi de aynı durumda kaldıklarında aynı şeyi yaparlardı.

Burada onları savunmuyorum. Sadece olaya tek taraftan bakıldığını söylemeye çalışıyorum. Bu arada elbette her şeye rağmen pes etmeyip canı pahasına mücadele veren sağlık çalışanlarını göz ardı etmemek lazım. Herkes onların yaptığını yapamaz ve onlar gibi güçlü kalamaz. Ben sadece onlar gibi olmayanlardan bahsediyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?

Edit: Biz konuya kafa yorarken tüm özel ve kamuda çalışan sağlık çalışanlarına istifa kısıtlaması getirildi.
(3) 

Corona için risk grubunda mıyım?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1412796 
Merhaba arkadaşlar,

Az önce sözlükte dolaşırken İstanbul'da virüsten hayatını kaybeden 33 yaşındaki genç arkadaşımızın haberini okudum ve haberde arkadaşın FMF ve ankilozan spondilit( bir romatizmal rahatsızlık) rahatsızlıkları olduğunu öğrendim. O yüzden tırsmaya başladım. Çünkü bende de ankilozan spondilit var.

Bu virüsün ankilozan spondilit hastaları için ne gibi riskler oluşturduğu konusunda internete baktım ama kayda değer bir şey bulamadım. Bir yerde AS hastalarının kullandığı ilaçların enfeksiyonun ilerlemesini hızlandırdığını okudum. Kullandığım ilaçları FMF hastaları da kullanıyor.

Başka bir sitede de AS hastalarının 2. veya 3. risk grubunda olduğunu okudum. Tabi ne kadar doğru bilemiyorum ama endişelenmeye başladım. Tüm rahatlığımı kaybettim açıkçası. Bu konuda bilginiz var mı? Teşekkür ederim.
(4) 

Babamın vurdumduymazlığı yüzünden kudurucam artık

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1412265 
Merhaba arkadaşlar,

Korona muhabbeti ülkemizde bu raddeye henüz gelmemişken geçenlerde şu duyuruyu açmıştım bizimkilerin virüsü umursamadığıyla ilgili. www.eksiduyuru.com

Malum olaylar ciddiyete bindi, annem olayın ciddiyetinin farkına vardı her aklı başında insandan bekleneceği gibi ama babam aynı tas aynı hamam. Adama söz geçiremiyoruz. Kardeşlerim her gün sabah akşam arayıp uyarıyor dışarı çıkmamamız konusunda. Annemle ben kızıyoruz ama yok napıcaz bilmiyorum. Adam nato kafa nato mermer. Dışarıdan gelmek istemiyor, dışarı çıkması yetmiyor gibi bir de kimi görürse onun yanına gidiyor. Kuduracağım artık, ağzıma ne gelirse sayacağım, o noktaya geldim. Tam doğal seleksiyon tarafından ortadan kaldırılmalık yemin ediyorum. Ama insanın babası olunca atsan atılmıyor satsan satılmıyor.

Şimdi dışarı çıktı geldi, sinirlendim bağırdım çağırdım ama yok, zeytinyağı gibi üste çıkıyor bir de. Şeytan diyor al 2 metre zincir her tarafından bağla. Onu istiyor cidden. Şu an tek mantıklı gelen o. Belki yemeklerine uyku ilacı katıp sabah akşam uyumasını sağlamak. Bilmiyorum belki de polise şikayet etmeliyim. Hazmatlı polisler gelsinler gözaltına alsınlar toplum sağlığını tehlikeye atmaktan. O zaman belki bi ihtimal anlar durumun ciddiyetini. Nasıl başa çıkacağız bu adamla? Yol gösterirseniz sevinirim. Bir de sizde de benzer durum varsa nasıl başa çıktığınızı söyler misiniz? Teşekkür ederim.
(12) 

Bizimkiler virüsü umursamıyor. Napıcaz?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1410704 
Merhaba arkadaşlar,

Virüs konusunda çok tedirginim. Bir de Plague Inc'i falan çok oynayınca iyice tuz biber oluyor, korkuyorum. Millet sıcakları bekliyor ama oyundaki gibi hadi virüs "Sıcağa karşı kabuk geliştir" yeteneğini aktif hale getirirse napıcaz diye düşünüyorum.

İşin şakası bir yana bizimkiler virüsü hiç umursamıyor. Annem "Aman vade gelmişse önüne duracak değilsin ya!" diyor, " O kadar adamı eve mi kapatacaksın?" diyor. Babamın zaten hiç mi hiç umrunda değil, adam kahvehaneye gitmeden duramıyor, 1-2 gün gitmese ertesi gün mutlaka gidiyor. Bu pislik yuvalarından bir şey getirecek diye korkuyorum vallahi. Sonra dışarı dolaşmaya çıkıyor. Zaten hijyenine dikkat eden birisi de değil. Benim gibi lanet olası bir takıntılı bile onu hizaya getirebilmiş değil. Yemekten önce ellerini yıkarsa yıkar ancak. İkisinde de geleneksel bir mentalite olduğu için yeniliklere kapalılar.

Onlarla nasıl yaşayacağım bilmiyorum. Koskoca insanların üstünden kapıyı kilitleyecek halim yok. Zaten ben takıntılı olduğum için dinleyecekleri son kişi benim. Karşınızdaki çocuk olmadığı için laf geçiremiyorsunuz. Ne yapacağım onlarla? Sizde durumlar nedir? Teşekkür ederim.
(10) 

Assassin's Creed oyunlarının nesi beğeniliyor?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1409142 
Merhaba arkadaşlar,

20 yıldan beri video oyunlarının içindeyim. Karakterim oyunlar tarafından şekillendirildi, bir parçam haline geldi desem yeridir. Yani profesyonel anlamda bir " old school gamer" olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.

Ancak bir konu var ki içimde hep bir yara gibi hiç geçmiyor: Assassin's Creed. Bu serinin oyunlarını ne yaparsam yapayım bir türlü sevemiyorum. Çok yüzeysel geliyor. Dövüş mekaniklerini falan hiç mi hiç beğenmedim. Vuruş hissi yok bir şey yok. Taşa mı vuruyorsun adama mı belli değil. Sanki dövüşten ziyade oyun sizi sürekli birilerini sinsice öldürmeye zorluyor gibi. "Dövüşme bak, dövüş çok zevksiz, sen git adamı sinsice öldür" diyormuş gibi sanki. Bir türlü zevk alamadım. Hikayenin derinliğine falan girmeyeceğim. Sadece Revelations ve Black Flag oynadım. Ama ikisi de bana çok yüzeysel geliyor. Beğenseydim seriye baştan baştan başlamak isterdim.

Ben böyle beğenmezken bakıyorum millet deliriyor bu seriye. Nereyi kaçırıyorum anlamıyorum. Bende bir de biraz garez var sanırım bu seriye karşı Prince of Persia serisiyle karşılaştırdığım için ve bu seriyi bitirdiği için. Sanırım beğenmememin en büyük sebebi bu. POP'un bendeki yerini bir türlü dolduramadı. O yüzden de sanırım sevemiyorum ve hiç sevemeyeceğim de. Uplay hesabımda Ubi'nin ücretsiz dağıttığı bir sürü AC oyunu var ama hiçbirini de oynamak istemiyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?
(5) 

Referans gösterilecek kişiden izin alınmalı mı?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1407537 
Merhaba arkadaşlar,
Bir çeviri bürosuna serbest çevirmen olarak başvurdum. Onlar da referans veya özgeçmiş göndermemi istemişler. Ben de aslında referansın özgeçmişten etkili olduğunu düşünüyorum. İş yaptığım müşterimi referans olarak göstermek istiyorum.

Bunun için müşterimden izin almam gerekir mi? Sanırım nezaket icabı sormamız gerekiyor? Bir de siz olsanız sizden izin alınmadan referans olarak gösterilseniz ne düşünürsünüz? Bu arada dikkat edilmesi gereken noktalar var mı? İlk defa profesyonel anlamda bir referansım oluyor da birazcık cahilim :D Değerli düşüncelerinizi aydınlatırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(7) 

Oyunlardaki button mash işkencesi

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1407088 
Merhaba arkadaşlar,

Video oyunlarıyla çok derinden bir ilişkim var ve karşılaştığım bir sorun bu ilişkiyi tehdit ediyor. Bazı oyunlarda bildiğimiz üzere karşımıza çıkan kaçınılmaz QTE denilen Quick Time Events' dan bahsediyorum, hani oyun oynarken giren ara sahnelerde genellikle tehditlerle karşı kalındığında bunları püskürtmek için birden ekranda beliren tuşlara yarın yokmuş gibi arka arkaya basmanız gerekir, yeterince hızlı basmazsanız ölürsünüz genellikle. Mortal Kombat oyunlarındaki Test Your Might sahneleri gibi.

Hah işte, benim sorunum yeterince hızlı basamamam. Youtube'da bununla ilgili videolar izliyorum, adamlar makine gibi basıyor yemin ediyorum. Şu anda Metal Gear Solid 2 Sons of Liberty oynuyorum, oyunun sonuna geldim ama bu işkence yüzünden kaldı oyun ve okuduğuma göre serinin diğer oyunlarına da koymuş Kojima Efendi. Bazı trickler var ama beceremiyorum. Benzer durumla karşılaşıp aşan var mı hiç? Teşekkür ederim.
(2) 

Linkedin'deki Adecco Recruiter bağlantım

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1405060 
Merhaba arkadaşlar,

Linkedin'de bağlantı sayım 300'e dayandı. Bir süre önce Linkedin'deki klasik hale gelen "iş arıyorum, bulamıyorum, çok zor durumdayım" temalı postlardan birine denk geldim. Bilindiği üzere bu tarz postlar bayağı yorum ve beğeni topluyor, belki amacına da ulaşıyor. Her neyse Adecco'da Recruiter olan birisi post sahibine kısa süre içerisinde iş bulacağını yazmış. Tabi benim antenler de dikildi, Adecco bu sonuçta. Ben de nolur nolmaz diye ekledim, o da sağ olsun onaylamış.

O zamandan beri bağlantım işte. Şimdi işsiz olduğum için acaba iletişime geçsem yardım istemek için işe yarar mı yoksa o da diğerleri gibi cevap vermeye tenezzül etmez mi? Bu arada bir de çok kallavi biri de değilim işte, Alman Dili ve Edebiyatı mezunuyum. 7-8 aydır freelance çevirmenlik yapıyorum. Ondan önce farklı bi kaç yerde çalıştım. Şimdi adam ilgilense bile çok elde tutulur bir şeye sahip olmadığım için etkisiz mi kalır? Sonuçta bu adamlar yaptıkları işe alımdan sonra bir komisyon alıyor ve aldığı komisyon kişinin mesleğine ve uzmanlığına göre değişiyor. Ben de pro olmadığım için göz ardı eder mi beni yoksa yine de yardımcı olmaya çalışır mı. Yorumlarınızı bekliyorum. Teşekkür ederim.
(2) 

KPSS'ye 5 ay kala nasıl çalışılır?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1404374 
Merhaba arkadaşlar,

Hiç gönlüm olmamakla birlikte çevremin baskıları sonucunda KPSS' ye hazırlanmak zorundayım. İşsiz olduğum için herkes KPSS'ye gir, KPSS' ye gir diye baskı yapıyor. 2018' dekine girmediğim için bayağı tepki gördüm, sanki tek giren benim de çok istediğim bir yeri tutturacak bir puan alacağım. Kimse bu sınava milyonlarca insanın girdiğini, sanki başka bir yer olmazmış gibi KPSS' yi takıntı haline getirdiklerini ve herkesin hayalindeki tipik gişe görevlisi pozisyonlarına alımların artık fazlasıyla azaldığını ve o pozisyonların çoktan reserved edildiğini düşünmüyor.

Her neyse şunun şurasında 5 ay kalmış, içimde hiç istek yok, çünkü artık sıkıldım kağıt, kalemden. Ama çalışmak zorundayım sınava. 5 ay kala sizce nasıl çalışmalıyım? Hangi yayınları önerirsiniz? Günde kaç saat çalışmalıyım? Sayısalım pek iyi değil, onun üzerinden nasıl geleyim sizce? Sorular sorular sorular... Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(3) 

Elazığ depremi için bağışta bulunabileceğim güvenilir kurum önerisi

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1403524 
Merhaba arkadaşlar,

Elazığ depremi için çok olmasa da belli bir miktar bağış yapmak istiyorum. Ancak güvenilir bir kurum bulmakta zorlanıyorum. Aklıma Akut geldi, onlara gönül rahatlığıyla bağış yapabilirim gibi geliyor. Akut güvenilir mi sizce de? Bir de gönül rahatlığıyla bağış yapabileceğim hangi kurumlar var? Bu konuda tavsiye verebilir misiniz? Siz bağış yaptıysanız nerelere bağış yaptığınızı da söyleyebilirsiniz. Teşekkür ederim.
(7) 

Amerikan polislerine fazla yüklenilmiyor mu sizce de?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1402948 
Merhaba Arkadaşlar,

PoliceActivity diye Youtube'da takip ettiğim bir kanal var. Polislerin müdahale ettiği olaylar esnasında bodycamle çekilmiş anları yayınlıyorlar. Dikkatimi çeken bir nokta var. Kaç tane video izlediysem şüpheli/zanlıların hepsi de resmen kafayı sıyırmış, mental açıdan sağlıklı olduklarını düşünmüyorum. Ellerinde de mutlaka kesici veya ateşli silahlar var. Polisler bunları ikna etmek için deyim yerindeyse bozuk plak gibi sürekli yere yatmalarını söylüyor, ateş etmek istemediklerini ve onları öldürmek istemediklerini söylüyorlar. Ama laf olsun diye değil bayağı gerilmiş şekilde söylüyorlar.

Aklı başında olan birisi köşeye sıkışınca karşı koymaz ve yere yatar. Bodycam görüntüleri olduğu için polislerin ne hissettiğini daha kolay anlıyorsunuz. Bazıları çok soğukkanlı oluyor bazıları da bayağı gergin, telaşlı oluyor.

Her neyse şüpheli/zanlılar, polislerin çoğunun elinde profesyonel otomatik saldırı tüfekleri olmasına rağmen teslim olmak bir yana dursun polislere saldırıyorlar, resmen polislerin üstlerine koşuyorlar. Polisler de refleks olarak vuruyorlar tabi.

Şimdi benim burada anlamadığım bir nokta var. Amerikan polislerine karşı yaygın bir nefret var. Onları şiddet yanlısı ve orantısız güç kullanmakla suçluyorlar. Ama izlediğim videolardan yola çıkarak bu iddiaların çok ön yargılı ve yersiz olduğunu düşünüyorum. Videoların altına her ne kadar yine yersiz biçimde suçlayıcı yorum yapan kullanıcılar olsa da polislerle empati kuran ve onları destekleyen kullanıcı sayısı daha fazla tabi ki. Ama şimdi gerçekleri göz ardı edemeyiz, gerçekten orantısız güç kullanan, gereksiz yere silaha başvuran polisler de var. Onlar ayrı zaten. Şimdi aşağıda izlediğim videoların birkaçının linkini paylaşacağım.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

Siz ne düşünüyorsunuz sizce haksız yere yüklenilmiyor mu? Bana biraz SJW'nin işi gibi geliyor. Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Bu arada Amerikan polisi sevicisi falan değilim. Teşekkür ederim.
(3) 

Kariyer.net' de başvurularım için özgeçmişim listelenmiyor.

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1402586 
Merhaba arkadaşlar,

Kariyer.net'den yaptığım başvurularda yaklaşık 2-3 aydır bırakın özgeçmişimin görüntülenmesini, özgeçmişim başvuranlar listesinde görünmüyor bile. Tüm başvurularda "Başvurunuz iletildi" yazıyor. Sanki filtreye takılmışım gibi. Belki de gerçekten öyledir. Ama öyleyse bile filtreye takılmam için de bir sebep yok, çünkü istenen niteliklere sahibim.

Sebebini bulamıyorum, satış danışmanlığı gibi en basit iş ilanlarında bile durum böyle. Niteliklerimle alakası yok durumun, çünkü önceden özgeçmişim görüntüleniyordu, görüşmelere çağırılıyordum. Ancak ilgili şirkete mail atacağım da öyle görecekler. Sizce neden olabilir, benzer durum yaşayan var mı? Teşekkür ederim.
(6) 

Tamirciler bilgisayarıma keylogger falan atmış mıdır?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1399526 
Merhaba arkadaşlar,

Laptop klavyemin bir tuşu kırılmıştı. Ben de bugün bir bilgisayar tamircisine gidip tuş istedim. Onlar da laptopun yanımda olup olmadığını sordu. Laptop yanımda olduğu için hayır diyemedim. Neden hayır? Çünkü tamircilere güvenmiyorum, bilgisayardan parça çalacaklarını, hassas dosyaları ele geçireceklerini düşünüyorum, fazlasıyla paranoyağım anlayacağınız.

Her neyse bilgisayarı başka birisi aldı, bana "siz oturun, ben tuş var mı bakayım" dedi. Tabi içim hiç rahat değil. 10-15 dk sonra ilk konuştuğum adam bilgisayarı açmış, bana getirdi, tuşun çalıştığını gösterdi, sonra bana verdi. O zaman da aklıma "Keylogger atıp bilgilerimi ele geçirirler mi?" düşüncesi geldi. Format atardım ama yedekleme yapacak hafızaya sahip depolama cihazım yok. Yani format da atamam. Sizce çok mu paranoyağımn?
(2) 

Ziraat Bankası vadesiz hesabıma gelen parayı keser mi?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1399041 
Merhaba arkadaşlar,

Bir süredir freelance bir işte çalışıyorum. İşin sürekli kontrol edilmesi gerekiyor ve bu yüzden ofiste çalışıyoruz. Yol ve yemek paramız Ziraat Bankası hesabımıza yatıyor. Şu ana kadar henüz para gelmedi. Başlayalı 1 hafta oldu, başladığım gün Ziraat Bankası hesabımı verdim, daha doğrusu patron Ziraat istedi. Ödemeleri haftalık yapacağını söyledi. Ancak herhangi bir para gelmedi. Acaba patron gönderiyor da banka kesiyor mu? Kesiyorsa hesap hareketlerinde falan görünür mü veya transfer engeli mi vardır? Yoksa patron mu göndermedi henüz? Hesap hareketlerinde bir şey görünmüyor.

Ben aslında Ziraat hesabımı 2 yıldır falan kullanmıyorum ama kullandığım zamanlarda hesap işletim ücreti falan kesmiyordu ama kendi sitesinde vadesiz hesaptan işletim ücreti kesildiği yazıyor. Bir sürü şikayet de var. Benim asıl derdim bu yol ve yemek parası değil. Projelerimi teslim ettikten sonra gelecek paranın kesilmesinden korkuyorum. Ödemem kesilirse o zaman koyar bana. Bankacılık cahili olduğum için pek anlamıyorum. Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(7) 

Çek Cum. (Prag), Almanya ( Dorsten) ve Portekiz (Braga) için gezi planı

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1398375 
Merhaba arkadaşlar,

Başlıkta belirttiğim lokasyonlarda nerelere gidilir, hangi müzeler ziyaret edilir, hangi otelde kalınır? Gezilip görülecek yerleri(favorileriniz) yazar mısınız acaba? Yardımcı olursanız sevinirim.
(2) 

Sağlık Meslek Liseleriyle İlgili Bir Soru

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1398299 
Merhaba arkadaşlar,

eksiduyu.ru

Şurada bahsettiğim işe freelance olarak başlamış durumdayım ancak bir sorun var. Bana verilen konu hakkında proje yazamıyorum. Meslek liseleri öğrencilerinin Avrupa'da staj eğitimi görmeleri için AB projesi yazıyoruz ve bana da İstanbul'da bir sağlık meslek lisesinde Sağlık Bakım Teknisyenliği ve Hemşire Yardımcılığı okuyan öğrencilerin staj projesini yazma konusu verildi. Bu projeyi yazmam için bu bölümde okuyan öğrencilerin staj yapması için gerekli ihtiyaçlarından bahsetmem gerekiyor. Hadi ülkenin ücra bir köşesindeki bir okul olsa bir sürü zorluk var ancak İstanbul'dakiler için bir şey üretemiyorum. Daha doğrusu yazıyorum ama patron beğenmiyor. Kafayı yiyeceğim, millet projesini bitirdi ama ben hala yerimde sayıyorum. Beynim yanmış durumda.

Belirtilmesi gereken ihtiyaçların bilimsel verilere dayalı olması falan gerekiyor. Yani istediğinizi yazamıyorsunuz, gerçekçi olması gerekiyor ve Ulusal Ajans'a mantıklı gelmesi gerekiyor ki kabul edilsin.

İstanbul'da bu bölümde okuyan öğrencilerin karşılaştıkları zorlukları nasıl öğrenebilirim? Eğitmenlerin kalitesi nasıl? Altyapı yetersizliği var mı? gibi soruların cevaplarını bulmam gerek. Bu bölümlerde okuyan öğrencilerden birini tanıyan veya bu sektörle ilgilenen biri var mı acaba yardımcı olabilecek? Teşekkür ederim.
(7) 

Thermal air treatment'i nasıl çevirebilirim?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1397596 
Merhaba arkadaşlar

Aşağıdaki klima sistemleri ile ilgili paragrafta geçen "thermal air treatment" ifadesini nasıl çevirebilirim? İnternette aradım ama bir şey bulamadım.

Definition of the load scenario of the AHU and the calculation of the average unit performance and the energy reduction factors for the thermal air treatment and air transportation.

Havanın ısıl işlem kullanılarak arıtılması gibi bir anlam var ama tam tekabül eden bir ifade bulamadım. Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(2) 

İçime sinmeyen iş fırsatı

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1397075 
Merhaba Arkadaşlar,

Geçenlerde Kariyer' de yayınlanan bir AB Erasmus Proje Uzmanlığı ilanına başvurdum. Başvurudan sonra cvsi uygun olan adaylar otelde yapılacak bir bilgilendirme toplantısına davet edildi. Toplantıda ne iş yaptıklarından, AB projelerinin nasıl yazıldığından falan bahsettiler. Zaten daha önce araştırdığım, ilgilendiğim için yabancı değilim bu alana. Bu firma da meslek lisesi öğrencilerinin Avrupa'da staj görmesi için hibe sağlanması amacıyla proje danışmanlığı yapıyor. Biz de proje yazacağız işte.

Toplantının sonunda, katılımcılardan örnek bir proje yazıp yollamaları istendi. Projesi beğenilen adaylarla görüşme gerçekleştirip uygun görülenler arasından alım yapılacağı söylendi. Ben de istedikleri projeyi yazarak yolladım.

Projeyi yolladıktan 1 hafta sonra, dün beni arayıp yazdığım projeyi beğendiklerini söyleyip görüşmeye davet ettiler. Bugün görüşmeye gittim. Ancak pek benim istediğim profesyonellikte değil. Şubat ayına kadar freelance takılacakmışız, şubattan sonra tam zamanlı çalışacakmışız ama istersek freelance de takılabilirmişiz. Proje başına 800 TL alacakmışız. Durumun vahametini anlayınca sikörta, mayış falan sormadım, soramadım. Sanırım hayal ettiğim klasik bir tam zamanlı işten uzak.Yani iş olarak göresim bile gelmiyor. İçimde bir heyecan, sevinç bile yok.

Zaten serbest çevirmenlik yapıyorum, o yüzden bir değişiklik olmayacak. Tek avantajı, mesela 2 haftada bitirdiğim bir çeviriden 1000 TL alıyorsam bunda 4 gün uğraşarak 800 TL kazanacak olmam.

İşin kötüsü 1.5 yıldır işsizim, evden çıkasım yok. Tam zamanlıya geçtiğimde veya proje başvuru zamanlarında ofise gitmem gerektiğinde belki işsizlik psikolojisinden birazcık kurtulurum gibi geliyor ama bir şeyi değiştireceğini sanmıyorum.

Tipik bir işim olsun istiyorum, sabahın kör karanlığında gidip akşam eve geleyim, işin ne kadar yorucu olduğundan yakınayım, bir şey yanlış oldu diye patron bana kızsın mesela,bazen toplantılara katılayım, patron bana fikirlerimi sorsun, yetiştirilmesi gereken bir sunum veya rapor olduğu için fazla mesai yapayım ya da ödemeler geciksin, hatta mesai biteceği vakit patron iş kilitlesin, ben de küfredeyim arkasından.

Çok bir şey istemiyorum, klasik bir işim olsun istiyorum ama yine karşıma beni tatmin etmeyen bir şey çıktı. Zaten bir şey çıktığı yok, çıkarsa da ayda yılda böyle şeyler çıkıyor. Siz ne diyorsunuz? Sizce burun kıvırmakta haksız mıyım?
(2) 

Şu Almanca ifadeyi nasıl çevirebilirim?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1395208 
Arkadaşlar merhaba,

Çevirdiğim bir belgede kirletici emisyon kaynaklarının belirtildiği bir yüzde grafiği var ve burada "private Haushalte und Kleinverbraucher" diye bir ifade var. Yani bu ifade de kirletici emisyon kaynağının yüzde bilmem kaçlık dilimini oluşturuyor. Bu kaynağı oluşturan diğer yüzdelik dilimler de işte trafik, endüstriyel faaliyetler falan.

"Haushalte" kelimesini hanehalkı olarak çeviriyorum ama "Kleinverbraucher" kelimesini nasıl çevirsem bilemedim. Ne demek istediğini anladım, az tüketim yapan, alt sınıf tüketiciden bahsediyor ama buna tam karşılık gelen iktisat terimi gibi bir tüketici grubu var mı acaba? Ne kadar aradıysam bulamadım karşılık. Çünkü benim aklıma gelen "küçük çaplı tüketici" çeviri kokuyor gibi sanki. Bu "private Haushalte und Kleinverbraucher" ifadesi özellikle elektrik dağıtım piyasasında çok geçiyor. Çok teşekkür ederim.
(8) 

Kedinin pençesi battı. Yaşayacak mıyım?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1394892 
Merhaba Duyuru'nun Fedakar Kedi Anne ve Babaları,

Binamızın önünde bir süredir evcimen tipli bir kedi dolaşıyor. Yemek falan veriyoruz, seviyoruz falan. Sevmek için yere eğildiğimde üstüme tırmanmaya çalışıyor kerata. Az önce dizime tırmanmaya çalışırken pençesi dizime battı. İğne batması gibi bir şey. Pek bir şey olacağını sanmıyorum ama fazlasıyla paranoyak olduğum için sorayım dedim. Google'da bir şey bulamadım.

Bir şey olma olasılığı var mı? Aşı falan yaptırmalı mıyım? Ne kadar vaktim kaldı? Sevenlerimle vedalaşayım mı? :( Cevaplarınız için teşekkür ederim.
(6) 

Bir freelancerın erken kalkmasına gerek var mı?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1389750 
Merhaba arkadaşlar,

Uzun süredir işsiz olduğum için iş bulana kadar freelancer olarak ilerlemek istiyorum. Serbest çevirmen olarak çalışıyorum ve çok istediğim bir alanda faaliyet gösteren bir firmayla daha yeni anlaşma sağladım. Önümüzdeki zamanlarda iş vermeye başlarlar.

Ama ben gece çok geç saatlerde yatıyorum ve öğleden sonra kalkıyorum. Zaten gelen işleri falan da daha çok geceleri yapıyorum. Şimdi firma mail atar, Whatsapp' dan yazar ve ben geç kalktığım için geç görürüm. Sizce firma geç cevap verdiğim için falan bozulur mu veya sorun yaratır mı? Mesela bugün saat 7:30' da mail atmış firma. Bense 15:30'da falan okudum. Yani acil bir şey olursa sorun yaratabilir diye düşünüyorum. Artık erken kalkmaya başlasam mı? Aramızdaki diğer freelancerların durumlarını da öğrenmek isterim. Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(3) 

Şunu nasıl çevirebilirim?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1387991 
Merhaba arkadaşlar,

"In order to save Prior James' documents all brothers need to attend the meeting." cümlesindeki "Prior" kelimesini nasıl çevirebilirim? Daha iyi anlamanız açısından söylemem gerekirse bu James denen arkadaş bir manastır görevlisi. Biraz araştırınca manastır başkanı gibi bir anlama geldiğini öğrendim. Bu "Prior" ünvanını çevirmeli miyim sizce? Çevirmeliysem nasıl çevirebilirim acaba? Teşekkür ederim.
(5) 

Duyuru' nun iklimlendirme uzmanları bakar mısınız?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1387433 
Merhaba arkadaşlar,

Elimde çevirisini tamamladığım iklimlendirme markasıyla ilgili bir katalog var. Bunun çevirisini müşteriye yollamıştım bir süre önce. Ama müşteri çevirdiğim bazı terimlerin tam karşılığını bulmadığını söyledi ve biraz daha araştırmamı söyledi.

Bunlardan birisi " Cooling Ceiling". Almancası "Kühldecke". Ben de bunu "tavandan soğutma" olarak çevirdim. Şimdi biraz araştırınca " Soğutma Tavan Sistemi" olarak da çevirebileceğimi düşünüyorum.

İkincisi de " Radiant Ceiling Panel". Almancası "Kühlsegel". Bunu da "Radyant Tavan Paneli" olarak çevirdim. Ancak müşteri bunun tam karşılığını vermediğini söyledi. Sizce bunun yerine ne bulabilirim? "Soğuk tavan" gibi bir ifade de var, ama ona da pek içim ısınmadı? Siz ne dersiniz? Teşekkür ederim.
(2) 

F/p ürünü Wi- fi Sinyal Güçlendirici

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1387282 
Merhaba arkadaşlar,

Türk Telekom' un verdiği rezalet ötesi modemden dolayı bilgisayarın başındayken sövmeden duramıyorum. Sürekli kopuyor, 16 mbit hızında internet kullanıyorum ama modemin yanına gitmediğim sürece çoğunlukla 6- 7 mbit hız alabiliyorum. Bu yüzden sinyal güçlendirici almak istiyorum.

Bildiğiniz f/p oranı yüksek, 100- 120 TL arası bildiğiniz iyi bir güçlendirici var mıdır? Bi kaç tanesine baktım ama emin olamadım? Bir de N11' i saymazsak yakında indirim gelecek mecra var mıdır? Vatan ve Teknosa' da sanki daha güzel indirimler oluyor. Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(15) 

Müşteri ve aracı arasında kaldım çevirmen olarak. Ne yapsam?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1387119 
Merhaba arkadaşlar,

Bir süredir serbest çevirmenlik yapıyorum ve bir aydan fazla bir süredir paramı alamıyordum. Ben aracıyla çalışıyordum, aracı müşteriden çeviriyi alıp bana gönderiyordu ve para meselesinde de benim söylediğim rakama kendi komisyonunu ekleyip müşteriye iletiyordu. Yani ben 900 TL istiyorsam o 1200 TL istiyordu müşteriden. 300 TL ona kalıyordu.

Neyse bir aydan fazla bir süredir param ödenmediği için başka bir şekilde müşteriye ulaştım ve paramı istedim. O da paramı ödeyeceğini ve ne kadar ödemesi gerektiğini sorunca ben de alacağım para miktarını söyledim. Bu arada istersem aracıyı aradan çıkarıp beraber çalışabileceğimizi söyledi ve ben de onayladım. Aracının işkillenmemesi için de aracıyı arayıp benim numaramı isteyecekti. Müşteri aracıyı arayıp benim numaramı istedikten hemen sonra aracı beni aradı ve ödeme konusunda müşteriye kendisinin yani aracının söylediği rakamı söylememi söyledi.

Ama yapacak bir şey yoktu. Zaten konuşmuştuk. Biz konuştuktan sonra müşteri aracıya benim paramı ödeyeceğini söyleyince bu sefer aracıyla papaz oldum. O kadar arayıp söylemesine rağmen ben komisyonsuz rakamı söylemişim. Onun karının üzerine oturmuşum. Müşteriyle önceden konuştuğumu söyleyemedim. Sadece bu işi çözmeye çalışacağımı söyledim.

Şimdi ne yapsam ben? Gerçeği mi açıklasam yoksa görmezden mi gelsem? Kendi kazancımdan mı versem diye çok naif bir düşünce var ama kendi kazancımdan nasıl vereyim? Bir de aracı uyarmak için aradığında paraya ihtiyacı olduğunu söyledi. Ben de sıfırdayım. O yüzden yalan değilse ne durumda olduğunu anlayabiliyorum. Çok huzursuz hissediyorum. Resmen heart breaker gibi oldum. Teşekkür ederim. Biraz uzun oldu ama kusura bakmayın.
(4) 

Yabancı firmaya atılan mail sonrası gelen cevap

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1386449 
Merhaba arkadaşlar,

Türkiye' de yeni distribütörlük alan bir firmanın iletişim bilgilerini bulamadığım için Almanya' daki ana firmaya mail attım iletişim bilgilerini almak için. Onlar da sağ olsunlar bugün mail atmışlar . Ama maili okuyunca biraz kafam karıştı. Benim mailimi Türkiye' deki ortaklarına yönlendirdiklerini söylemişler ve daha fazla bilgi veya temas kurmanın doğrudan sağlandığını söylemişler. CC' ye de bu Türk firmadan birini eklemişler.

Sanırım böyle dediklerine göre Türk firma benimle iletişime geçecek değil mi? Yoksa benim cc' deki Türk'e yazmam mı gerekiyor. Biraz aptalca bir soru oldu ama kafam karıştı "Daha fazla bilgi ve temas kurma doğrudan sağlanır." cümlesinden dolayı.

Şimdi cevaba da ne yazacağımı bilemedim. "Ben onlara yazarım." mı desem yoksa "Onların cevabını bekliyorum." mu desem. Teşekkür ederim.
(6) 

Domain sahibinin iletişim bilgilerine ulaşma

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1385756 
Merhaba arkadaşlar,

Yeni kurulmuş ama daha tam olarak hazır olmayan bir internet sitesi var ve benim bu sitenin sahiplerine ulaşmam gerekiyor. Whois sorgusu yaptığımda registrar ve registrant bilgilerine ulaştım. Ama Registrant tarafında belirtilen şirketi araştırdığımda istediğim sonuca ulaşamadım.

Sormak istediğim Registrar ile iletişim kurarak site sahibinin iletişim bilgilerine ulaşmak mümkün müdür? Yani kullanıcı verilerinin gizliliği sebebiyle vermek istememe durumları var mı? Eğer bu bilgileri vermezlerse ki zaten muhtemelen vermeyeceklerini düşünüyorum benim başka şekilde bu domain sahibine başka şekillerde ulaşma imkanım var mı?

Bu benim için çok önemli çünkü bunlar için çevirmenlik yaptım ama 1 aydır param ödenmiyor. Aracı da ödeme almadığını söylüyor. Yani sorun esas müşteriden mi yoksa aracıdan mı kaynaklanıyor emin değilim. Esas müşteriye ulaşmam gerek bunun için. Bu yüzden de bu bilgilere ulaşmam şart. Yardımcı olursanız sevinirim. Şimdiden teşekkür ederim.

mobil görünümden çık