(6)
Sözlükte neden bu kadar çok muhakemeden yoksun, algıya kapılan insan var?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1469080
Merhaba arkadaşlar,
Sözlükte çok denk geldiğim bir durum var. Mesela bir olumsuzlukla ilgili bir başlık açılıyor. Millet doğruluğuna yanlışlığına bakmadan hemen atlıyor, esip gürlüyor, eleştiriyor, direk başlıktan okuduğuyla yorum yapılıyor. Dur bi iyice oku, nedir ne değildir bir düşün, karar ver, ona göre yorum yap. Yok illa sazan gibi atlayacaklar, sanki pusuya yatmışlar, o başlığın açılmasını bekliyorlar. Özellikle mahsus açılan trol başlıkları çok güzel sazan turnusolü görevi görüyor. Doğru şeyler yazanları görmek için özellikle inceliyorum, sayıları bir elin parmaklarını geçmiyor.
Mesela şimdi sözlüğe girdim,
eksisozluk.com
Bu başlık açılmış. Trol bir başlık olduğunu düşünüyorum. Çoğu entryde de hep aynı şey yazılmış "Daha ilk günden böyleyse bla bla". Yanlışım varsa düzeltin ama bu Covid-19 meretinin belirtileri belli bir süreden sonra ortaya çıkmıyor mu? Ben mi yanlış biliyorum? Millet bir gün içinde ne kadar çabuk virüsü kapıp belirtileri gösterip test olup pozitif olduğunu görüyor?
Bu akıma kapılmayanların düşüncelerini belirttiği entryler de var ama diğerlerinin yanında esameleri okunmaz. Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Sözlükte çok denk geldiğim bir durum var. Mesela bir olumsuzlukla ilgili bir başlık açılıyor. Millet doğruluğuna yanlışlığına bakmadan hemen atlıyor, esip gürlüyor, eleştiriyor, direk başlıktan okuduğuyla yorum yapılıyor. Dur bi iyice oku, nedir ne değildir bir düşün, karar ver, ona göre yorum yap. Yok illa sazan gibi atlayacaklar, sanki pusuya yatmışlar, o başlığın açılmasını bekliyorlar. Özellikle mahsus açılan trol başlıkları çok güzel sazan turnusolü görevi görüyor. Doğru şeyler yazanları görmek için özellikle inceliyorum, sayıları bir elin parmaklarını geçmiyor.
Mesela şimdi sözlüğe girdim,
eksisozluk.com
Bu başlık açılmış. Trol bir başlık olduğunu düşünüyorum. Çoğu entryde de hep aynı şey yazılmış "Daha ilk günden böyleyse bla bla". Yanlışım varsa düzeltin ama bu Covid-19 meretinin belirtileri belli bir süreden sonra ortaya çıkmıyor mu? Ben mi yanlış biliyorum? Millet bir gün içinde ne kadar çabuk virüsü kapıp belirtileri gösterip test olup pozitif olduğunu görüyor?
Bu akıma kapılmayanların düşüncelerini belirttiği entryler de var ama diğerlerinin yanında esameleri okunmaz. Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(3)
Şehirlerarası yollardaki araziler Hazine'ye mi ait?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1468631
Merhaba arkadaşlar,
Bu şehirlerarası yollardaki uçsuz bucaksız arazilerin geneli kime ait? Normal insanlara mı yoksa Hazine'ye mi? Kafama şuradan takıldı: Şimdi karavanım olsa, gitsem bu arazilerden birine karavanı çeksem hesap vermem gereken kim olur? İsteyen gidip böyle sahibi belli olmayan bir arazide gel keyfim gel yapabilir mi?
Bu şehirlerarası yollardaki uçsuz bucaksız arazilerin geneli kime ait? Normal insanlara mı yoksa Hazine'ye mi? Kafama şuradan takıldı: Şimdi karavanım olsa, gitsem bu arazilerden birine karavanı çeksem hesap vermem gereken kim olur? İsteyen gidip böyle sahibi belli olmayan bir arazide gel keyfim gel yapabilir mi?
Merhaba arkadaşlar,
Türkiye'de işverenlerin verdiği iş ilanlarının neredeyse hepsinde bi şekilcilik var. Prezentabıl, diksiyonu düzgün, bakımlı, kendine özen gösteren bilmem ne bilmem ne. Bu özelliklerin istenmediği neredeyse bir tane ilan yok. Sonra bakıyorum bu sefer de yurt dışı ilanlarında bu özelliklerin istendiği bir tane bile ilan yok. Adamlar sadece niteliğe, tutkuya önem veriyor. Merak ediyorum bizimkiler neden bu kadar şekilci? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Türkiye'de işverenlerin verdiği iş ilanlarının neredeyse hepsinde bi şekilcilik var. Prezentabıl, diksiyonu düzgün, bakımlı, kendine özen gösteren bilmem ne bilmem ne. Bu özelliklerin istenmediği neredeyse bir tane ilan yok. Sonra bakıyorum bu sefer de yurt dışı ilanlarında bu özelliklerin istendiği bir tane bile ilan yok. Adamlar sadece niteliğe, tutkuya önem veriyor. Merak ediyorum bizimkiler neden bu kadar şekilci? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(5)
Son zamanlarda fazlasıyla unutkanım, zeka geriliği var gibi hissediyorum
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1466714
Merhaba arkadaşlar,
Son 1-2 yıldır bi unutkanlık baş gösterdi ama şu son 6 ayda falan cidden "alarm verme" aşamasına çıktı. Mesela bir şeyler izlerken birinin söylediği bir şeyi 5-10 saniye sonra unutabiliyorum, sonra geriye sardırıyorum. Aklıma bir şey geliyor bir araştırayım diyorum Google'ı açıyorum, bi bakıyorum aklımdaki şey pufff diye uçmuş gitmiş. Aklıma geleli 10 saniye olmadı bile. Sonra zorlarken falan aklıma geliyor. Yine mesela bir şey yazıyorum aklımdaki şeyi yazacakken birdenbire kayboluyor aklımdaki şey. Bazen cümle kurarken falan söylemek istediğim şeyleri karşılayacak ifadeleri bulmakta zorlanıyorum. "Ne deniyordu ona?" diye düşünüyorum.
Daha kötüsü artık zihnimdeki keskinlik kaybolmuş gibi. En basit şeyi anlamak için bile 2-3 kez okumam, dinlemem gerekiyor bazen. Zekamda gerileme var gibi geliyor. Erken bunama, Alzheimer başlangıcı gibi şeyler olmasından aklım çıkıyor.
Sanırım bunların olması için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Düzenim bozuk, ot gibi bir hayatım var. Sabaha doğru saat 5 gibi yatıp öğleden sonra 1-2 gibi uyanıyorum. Günde 2 öğün yiyorum. Sürekli bilgisayar başındayım. Ekmek almak dışında dışarı çıkmıyorum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Pandemi de girince iyice modum düştü. Sizce bütün bunlardan sonra normal mi yoksa başka bir şey mi var? Sizce neyim var benim? Pandemi olduğu için doktora da gidemiyorum. Eskisi gibi keskin, zehir gibi kafaya dönmek için ne yapmalı? Benzer durumda oldunuz mu hiç? Fikirlerinizi ve tecrübelerinizi yazarsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Son 1-2 yıldır bi unutkanlık baş gösterdi ama şu son 6 ayda falan cidden "alarm verme" aşamasına çıktı. Mesela bir şeyler izlerken birinin söylediği bir şeyi 5-10 saniye sonra unutabiliyorum, sonra geriye sardırıyorum. Aklıma bir şey geliyor bir araştırayım diyorum Google'ı açıyorum, bi bakıyorum aklımdaki şey pufff diye uçmuş gitmiş. Aklıma geleli 10 saniye olmadı bile. Sonra zorlarken falan aklıma geliyor. Yine mesela bir şey yazıyorum aklımdaki şeyi yazacakken birdenbire kayboluyor aklımdaki şey. Bazen cümle kurarken falan söylemek istediğim şeyleri karşılayacak ifadeleri bulmakta zorlanıyorum. "Ne deniyordu ona?" diye düşünüyorum.
Daha kötüsü artık zihnimdeki keskinlik kaybolmuş gibi. En basit şeyi anlamak için bile 2-3 kez okumam, dinlemem gerekiyor bazen. Zekamda gerileme var gibi geliyor. Erken bunama, Alzheimer başlangıcı gibi şeyler olmasından aklım çıkıyor.
Sanırım bunların olması için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Düzenim bozuk, ot gibi bir hayatım var. Sabaha doğru saat 5 gibi yatıp öğleden sonra 1-2 gibi uyanıyorum. Günde 2 öğün yiyorum. Sürekli bilgisayar başındayım. Ekmek almak dışında dışarı çıkmıyorum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Pandemi de girince iyice modum düştü. Sizce bütün bunlardan sonra normal mi yoksa başka bir şey mi var? Sizce neyim var benim? Pandemi olduğu için doktora da gidemiyorum. Eskisi gibi keskin, zehir gibi kafaya dönmek için ne yapmalı? Benzer durumda oldunuz mu hiç? Fikirlerinizi ve tecrübelerinizi yazarsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(2)
İngilizce konuşan birini anlarken diğerini anlamamak
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1466466
Merhaba arkadaşlar,
Bazen ilgilendiğim şeylerle ilgili Youtube'da yabancıların videolarını izliyorum. Altyazıyı da açıyorum varsa. Bazılarının söylemek istediğini altyazıya gerek kalmadan anlarken bazılarının söylemek istediklerini altyazıya baksam bile anlamıyorum. Sanki laf salatası yapıyormuş gibi geliyor. Bir sürü şey söylemiş ama anlam ifade eden bir şey yok gibi geliyor ve bunları dinlerken fena derecede yoruluyorum. Bazıları bir de acayip hızlı konuşuyor, iyice mala bağlıyorum.
Mesela şimdi bir video izliyordum. Konuşmacılardan 2-3 tanesi İspanyol ama güzel İngilizce konuşuyorlar, bir tane de Mısırlı var. Ama Mısırlı olanı dinlerken mala bağladım. Böyle durumlarda diğer dinleyiciler ne yapıyor? Simultane çevirmenler falan ne yapıyor böyle durumlarda? Nasıl topluyorlar o laf salatasını? Siz ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim.
Bazen ilgilendiğim şeylerle ilgili Youtube'da yabancıların videolarını izliyorum. Altyazıyı da açıyorum varsa. Bazılarının söylemek istediğini altyazıya gerek kalmadan anlarken bazılarının söylemek istediklerini altyazıya baksam bile anlamıyorum. Sanki laf salatası yapıyormuş gibi geliyor. Bir sürü şey söylemiş ama anlam ifade eden bir şey yok gibi geliyor ve bunları dinlerken fena derecede yoruluyorum. Bazıları bir de acayip hızlı konuşuyor, iyice mala bağlıyorum.
Mesela şimdi bir video izliyordum. Konuşmacılardan 2-3 tanesi İspanyol ama güzel İngilizce konuşuyorlar, bir tane de Mısırlı var. Ama Mısırlı olanı dinlerken mala bağladım. Böyle durumlarda diğer dinleyiciler ne yapıyor? Simultane çevirmenler falan ne yapıyor böyle durumlarda? Nasıl topluyorlar o laf salatasını? Siz ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim.
(6)
Neyim var benim? İnsanlardan kaçmak, yalnızlık, arada kalmışlık...
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1465925
Merhaba arkadaşlar,
Kendimi bildim bileli hep içedönük, çok konuşmayan, sakin biriydim ama ortamına göre eğlenceli, espritüel ve enerjik de birisiyim. İnsanlarla pek içli dışlı olamıyorum, kalabalık ortamlara gelemiyorum ama bunu kimseye fark ettirmiyorum. Böyle ortamlarda bulununca soğukluğumu bırakıp ortama ayak uyduruyorum, eğleniyorum falan. Hatta arkadaşlarım beni standupçı gibi görüyor, ciddiyim.
Ama son zamanlarda iyice yabanileşmeye başladım. Artık insanlardan olabildiğince uzak yaşamak geliyor içimden. Kimseye tahammül edemiyorum, insanlara çok kolay kulp takıp onları aşağılayabiliyorum. İçimde bir nefret var sürekli. Kalabalık ortamlara girdiğimde kendimi hani Matrix'de Morpheus'un Neo'yu sahte dünyaya götürdüğü ve Kırmızılı Kadın ile karşılaştığı sahnedeki Neo gibi hissediyorum. Şu sahne:
www.youtube.com
Neo gibi her şey bana da yabancı geliyor.
Her neyse hayatım boyunca arkadaş sayım 2-3'den öteye gitmedi. Zaten bunda çok seçici biri olmamın da büyük etkisi var. Ama her zaman arkadaşım vardı. Şu anda bir tane bile arkadaşım kalmadı. Aramın çok iyi olduğu bir üniversite arkadaşım vardı, onunla da ergence davranışlarından dolayı iletişimi kestim. Çok aramıyorum artık arkadaşları ama kafamın uyuştuğu biriyle oturup muhabbet ettiğimde falan böyle arkadaşa, sohbete falan son derece ihtiyacım olduğunu anlıyorum. Hani soğukta kalırsınız da üşüdüğünüzü hissetmezsiniz ama bir ateşin başına geçtiğinizde "Ne kadar üşümüşüm böyle!" dersiniz ya tam olarak öyle oluyor.
Bazen oyun oynarken falan güzel bir uyum oluşturulan arkadaşlar denk geliyor. Öyle durumlarda "Keşke gerçek hayatta da arkadaş olsaydık!" diyorum. Hatta 5-6 ay önce bir tane Alman hanımefendi ile tanışıp bayağı muhabbet etmiştim. Çok da güzel olmuştu. Oyun oynamak için değil de onunla muhabbet etmek için falan oyun oynuyordum. Her şeyden o kadar zevk alırken, yoldaşlığa, muhabbete, goygoya bu kadar aç olduğumu fark etmeme rağmen insanlardan kaçmak, yalnızlığa sarılmak niye diye düşünüyorum ama bulamıyorum. Sanki bir paradoksun içindeyim ve ne onla ne de onsuz oluyor gibi.
Sorun doğru kişileri bulamamış olmam mı yoksa başka bir şey mi? Her neyse daha da uzun yazardım ama uzun olur. Sorunumun ne olduğunu yazarsanız veya düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Siz nasıl hissediyorsunuz onu da yazarsanız güzel olur. Teşekkür ederim.
Kendimi bildim bileli hep içedönük, çok konuşmayan, sakin biriydim ama ortamına göre eğlenceli, espritüel ve enerjik de birisiyim. İnsanlarla pek içli dışlı olamıyorum, kalabalık ortamlara gelemiyorum ama bunu kimseye fark ettirmiyorum. Böyle ortamlarda bulununca soğukluğumu bırakıp ortama ayak uyduruyorum, eğleniyorum falan. Hatta arkadaşlarım beni standupçı gibi görüyor, ciddiyim.
Ama son zamanlarda iyice yabanileşmeye başladım. Artık insanlardan olabildiğince uzak yaşamak geliyor içimden. Kimseye tahammül edemiyorum, insanlara çok kolay kulp takıp onları aşağılayabiliyorum. İçimde bir nefret var sürekli. Kalabalık ortamlara girdiğimde kendimi hani Matrix'de Morpheus'un Neo'yu sahte dünyaya götürdüğü ve Kırmızılı Kadın ile karşılaştığı sahnedeki Neo gibi hissediyorum. Şu sahne:
www.youtube.com
Neo gibi her şey bana da yabancı geliyor.
Her neyse hayatım boyunca arkadaş sayım 2-3'den öteye gitmedi. Zaten bunda çok seçici biri olmamın da büyük etkisi var. Ama her zaman arkadaşım vardı. Şu anda bir tane bile arkadaşım kalmadı. Aramın çok iyi olduğu bir üniversite arkadaşım vardı, onunla da ergence davranışlarından dolayı iletişimi kestim. Çok aramıyorum artık arkadaşları ama kafamın uyuştuğu biriyle oturup muhabbet ettiğimde falan böyle arkadaşa, sohbete falan son derece ihtiyacım olduğunu anlıyorum. Hani soğukta kalırsınız da üşüdüğünüzü hissetmezsiniz ama bir ateşin başına geçtiğinizde "Ne kadar üşümüşüm böyle!" dersiniz ya tam olarak öyle oluyor.
Bazen oyun oynarken falan güzel bir uyum oluşturulan arkadaşlar denk geliyor. Öyle durumlarda "Keşke gerçek hayatta da arkadaş olsaydık!" diyorum. Hatta 5-6 ay önce bir tane Alman hanımefendi ile tanışıp bayağı muhabbet etmiştim. Çok da güzel olmuştu. Oyun oynamak için değil de onunla muhabbet etmek için falan oyun oynuyordum. Her şeyden o kadar zevk alırken, yoldaşlığa, muhabbete, goygoya bu kadar aç olduğumu fark etmeme rağmen insanlardan kaçmak, yalnızlığa sarılmak niye diye düşünüyorum ama bulamıyorum. Sanki bir paradoksun içindeyim ve ne onla ne de onsuz oluyor gibi.
Sorun doğru kişileri bulamamış olmam mı yoksa başka bir şey mi? Her neyse daha da uzun yazardım ama uzun olur. Sorunumun ne olduğunu yazarsanız veya düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Siz nasıl hissediyorsunuz onu da yazarsanız güzel olur. Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
2 ay önce falan öğretmen olan komşum uzaktan eğitim vermek için Wifi şifremizi istemişti. Bunun mukabilinde faturanın yarısını da ödeyeceğini söylemişti. Ben de her ne kadar buna gerek olmadığı konusunda ısrar etsem de kabul etmedi.
Her neyse kendisi önceden kardeşiyle birlikte alt dairemizde oturuyordu ama tayini başka şehre çıktığı için o gitti, kardeşi kaldı. 2 ay önce bir süreliğine buraya gelmiş, mobil internetle öğrencilere eğitim vermenin zor olduğunu söyleyerek Wifi şifremizi istedi. Ben de söz konusu eğitim olduğu için iyi niyetle verdim. Öyle bir şey olmasa asla vermezdim.
Neyse o gittikten sonra burada kalan kardeşi interneti kullanmaya devam ediyor. Oyun oynarken falan bazen acayip sorun oluyor. Bütün oyun zevkim baltalanıyor. Öyle anlarda "Ne mecburum da kullandırmaya devam edeyim? Sanki elime para mı saydı?" diye dellenip şifreyi değiştirmeyi düşünüyorum. Para istemememin bir sebebi de aslında hak sahibi olmalarına müsaade etmeyip böyle durumlarda değişiklik yapma hakkını elimde bulundurmaktı.
Diğer yandan aramızda çok bir samimiyet olmasa da gördükleri yerde selam verirler, evde olmadıkları zaman kargoları geldiğinde bizim almamızı isteyecek derecede güvenirler bize. Şimdi o kadar kullanmalarına izin verdikten sonra şifreyi değiştirmek klas bir hareket olmaz diye de düşünüyorum. Siz ne diyorsunuz? Şifreyi değiştirsem mi değiştirmesem mi? Değiştirirsem de dargınlığa mahal vermeyecek hangi bahaneyi bulsam? Teşekkür ederim.
2 ay önce falan öğretmen olan komşum uzaktan eğitim vermek için Wifi şifremizi istemişti. Bunun mukabilinde faturanın yarısını da ödeyeceğini söylemişti. Ben de her ne kadar buna gerek olmadığı konusunda ısrar etsem de kabul etmedi.
Her neyse kendisi önceden kardeşiyle birlikte alt dairemizde oturuyordu ama tayini başka şehre çıktığı için o gitti, kardeşi kaldı. 2 ay önce bir süreliğine buraya gelmiş, mobil internetle öğrencilere eğitim vermenin zor olduğunu söyleyerek Wifi şifremizi istedi. Ben de söz konusu eğitim olduğu için iyi niyetle verdim. Öyle bir şey olmasa asla vermezdim.
Neyse o gittikten sonra burada kalan kardeşi interneti kullanmaya devam ediyor. Oyun oynarken falan bazen acayip sorun oluyor. Bütün oyun zevkim baltalanıyor. Öyle anlarda "Ne mecburum da kullandırmaya devam edeyim? Sanki elime para mı saydı?" diye dellenip şifreyi değiştirmeyi düşünüyorum. Para istemememin bir sebebi de aslında hak sahibi olmalarına müsaade etmeyip böyle durumlarda değişiklik yapma hakkını elimde bulundurmaktı.
Diğer yandan aramızda çok bir samimiyet olmasa da gördükleri yerde selam verirler, evde olmadıkları zaman kargoları geldiğinde bizim almamızı isteyecek derecede güvenirler bize. Şimdi o kadar kullanmalarına izin verdikten sonra şifreyi değiştirmek klas bir hareket olmaz diye de düşünüyorum. Siz ne diyorsunuz? Şifreyi değiştirsem mi değiştirmesem mi? Değiştirirsem de dargınlığa mahal vermeyecek hangi bahaneyi bulsam? Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Elimde uzay ile ilgili bir çeviri var. "A galaxy with a hyperlane connection to our system" diye bir ifade geçiyor. "Hiperyol" desem olur mu? Siz ne önerirsiniz? Teşekkür ederim.
Elimde uzay ile ilgili bir çeviri var. "A galaxy with a hyperlane connection to our system" diye bir ifade geçiyor. "Hiperyol" desem olur mu? Siz ne önerirsiniz? Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Az önce LinkedIn'de dolaşırken İspanyol bir First Officer abinin pandemi nedeniyle işini kaybedip Amazon kuryeliği yapıp, inşaatta çalıştığından bahsettiği bir gönderiye denk geldim. Bayağı bir etkileşim almış. Bir sürü insan destek mesajı, yorumu atmış. Görünce etkilendim haliyle.
Hayatın yaptığı trajikomik bir ironi gibi geliyor. Tamam pandemi var evet, bir sürü insanın hayatı mahvoldu ama bu derecede bir facianın olmasına insan akıl erdiremiyor. O kadar tecrübeyle, eğitimle inşaat işçiliğinden daha iyi bir şey bulunamaz mıydı? Siz ne düşünüyorsunuz? Hiç bildiğiniz böyle olay var mı? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Az önce LinkedIn'de dolaşırken İspanyol bir First Officer abinin pandemi nedeniyle işini kaybedip Amazon kuryeliği yapıp, inşaatta çalıştığından bahsettiği bir gönderiye denk geldim. Bayağı bir etkileşim almış. Bir sürü insan destek mesajı, yorumu atmış. Görünce etkilendim haliyle.
Hayatın yaptığı trajikomik bir ironi gibi geliyor. Tamam pandemi var evet, bir sürü insanın hayatı mahvoldu ama bu derecede bir facianın olmasına insan akıl erdiremiyor. O kadar tecrübeyle, eğitimle inşaat işçiliğinden daha iyi bir şey bulunamaz mıydı? Siz ne düşünüyorsunuz? Hiç bildiğiniz böyle olay var mı? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(6)
Yurt dışındaki şirketlerden kabul aldığımızda masraflar ödeniyor mu?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1461726
Merhaba arkadaşlar,
Diyelim yurt dışında bir şirkete başvurdunuz. Diyelim ki Kanada veya Amerika'da olsun bu şirket. Görüşmeleriniz çok güzel geçti ve olumlu cevap aldınız. Sizi bünyelerine katmaya karar verdiler. Tek yapmanız gereken kararlaştırılan vakitte orada olmanız.
Fakat bu süreçte yapmanız gereken de bir sürü masraf var. Vize, uçak biletleri, oraya gidince konaklama falan bir ton masraf var. Buraya gelmeden önce tabi çalışma izni mevzusu var. Neredeyse hiçbir yabancı şirketin açtığı ilanda çalışma izniyle ilgili bir detay yok. İzin çıkarttırıp çıkarttıramadıklarına bakabileceğimiz bir yer var mı acaba?
Her neyse ana konuya gelirsek şirketler yaptığımız bütün bu masrafları üstleniyor mu yoksa pamuk eller cebe mi? Baktığım şirketlerin çoğunun farklı ülkelerde birkaç ofisi var, oldukça büyükler. Kendi sektörlerinin önde gelenleri diyebiliriz.
Benim aslında açıkça sormak istediğim şu: Çulsuz birinin her şey uyuyor diye bir yurt dışı çalışma macerasına atılması ne kadar mantıklı? Bu süreçte ortaya çıkacak masrafların altından kalkabilir mi? Mantıklı olan "Kervan yolda düzülür." diye hiçbir şeye bakmadan yola çıkmak mı yoksa gerekli hazırlığı yapıp zamanı geldiğinde harekete geçmek mi? Tabi bu şirketlere, ülkeye göre değişir ama ana mantığı merak ediyorum ben.
Bence bu konu çok yabana atılıyor, kimse düşünmek istemiyor ama birilerini fena hayal kırıklığına uğratıyor gibi geliyor. Yurt dışıyla ilgilendiğim her an aklıma bu mevzu geliyor. Her neyse yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Diyelim yurt dışında bir şirkete başvurdunuz. Diyelim ki Kanada veya Amerika'da olsun bu şirket. Görüşmeleriniz çok güzel geçti ve olumlu cevap aldınız. Sizi bünyelerine katmaya karar verdiler. Tek yapmanız gereken kararlaştırılan vakitte orada olmanız.
Fakat bu süreçte yapmanız gereken de bir sürü masraf var. Vize, uçak biletleri, oraya gidince konaklama falan bir ton masraf var. Buraya gelmeden önce tabi çalışma izni mevzusu var. Neredeyse hiçbir yabancı şirketin açtığı ilanda çalışma izniyle ilgili bir detay yok. İzin çıkarttırıp çıkarttıramadıklarına bakabileceğimiz bir yer var mı acaba?
Her neyse ana konuya gelirsek şirketler yaptığımız bütün bu masrafları üstleniyor mu yoksa pamuk eller cebe mi? Baktığım şirketlerin çoğunun farklı ülkelerde birkaç ofisi var, oldukça büyükler. Kendi sektörlerinin önde gelenleri diyebiliriz.
Benim aslında açıkça sormak istediğim şu: Çulsuz birinin her şey uyuyor diye bir yurt dışı çalışma macerasına atılması ne kadar mantıklı? Bu süreçte ortaya çıkacak masrafların altından kalkabilir mi? Mantıklı olan "Kervan yolda düzülür." diye hiçbir şeye bakmadan yola çıkmak mı yoksa gerekli hazırlığı yapıp zamanı geldiğinde harekete geçmek mi? Tabi bu şirketlere, ülkeye göre değişir ama ana mantığı merak ediyorum ben.
Bence bu konu çok yabana atılıyor, kimse düşünmek istemiyor ama birilerini fena hayal kırıklığına uğratıyor gibi geliyor. Yurt dışıyla ilgilendiğim her an aklıma bu mevzu geliyor. Her neyse yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(13)
Kadınların erkeklerde aradığı kalite standardı neden bu kadar düştü?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1460978
Merhaba arkadaşlar,
Çok uzun bir süredir gözüme takılıyor ama son zamanlarda iyice artmaya başladı. Güzel kadınların yanında gördüğüm erkek tipleri gittikçe kalitesizleşiyor. Nerede çakal çukal, serseri, suç sabıkası olan, at hırsızı, okumamış, cahil tipler varsa onlarla takılmaya özen gösteriyor gibiler. Erkeklerdeki "Nefes alsın yeter!" kafası sanırım artık kadınlarda da baş göstermeye başladı.
Bakıyorum evrenin patroniçesi olabilecek, cemaati olsa müridi olabileceğim kadınların yanında böyle vasat altı tipler var. Sanki önceden bu kadar zevksiz değillerdi. Çoğunun yanında yakışıklı, kültürlü tipte beyefendiler görüyordum. Görünce de "Vay lan helal olsun!Birbirlerini hak ediyorlar!" diyordum. Örneğin şu linklerdeki birbiriyle uyum oluşturmuş ünlüler gibi.
hips.hearstapps.com
hips.hearstapps.com
Biliyorum bu örnekler biraz abartı olabilir ama anlatmak istediğimi ifade edebildiğimi düşünüyorum.
Bir de son zamanlarda sugar daddy mevzuları çoğalmaya başladı. Taş gibi kadınlar parası var diye harika bir midesizlik örneği göstererek babaları, dedeleri yaşlarında adamlarla birlikte oluyorlar. Tamam mevzu paraysa, rahat bir yaşamsa bunu vaad edebilecek bir sürü zengin genç var, neden onları tercih etmiyorlar da gidip normal zamanda köpek çekeceği adamlarla birlikte oluyorlar? Nedir bu yozlaşmanın sebebi? Düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Çok uzun bir süredir gözüme takılıyor ama son zamanlarda iyice artmaya başladı. Güzel kadınların yanında gördüğüm erkek tipleri gittikçe kalitesizleşiyor. Nerede çakal çukal, serseri, suç sabıkası olan, at hırsızı, okumamış, cahil tipler varsa onlarla takılmaya özen gösteriyor gibiler. Erkeklerdeki "Nefes alsın yeter!" kafası sanırım artık kadınlarda da baş göstermeye başladı.
Bakıyorum evrenin patroniçesi olabilecek, cemaati olsa müridi olabileceğim kadınların yanında böyle vasat altı tipler var. Sanki önceden bu kadar zevksiz değillerdi. Çoğunun yanında yakışıklı, kültürlü tipte beyefendiler görüyordum. Görünce de "Vay lan helal olsun!Birbirlerini hak ediyorlar!" diyordum. Örneğin şu linklerdeki birbiriyle uyum oluşturmuş ünlüler gibi.
hips.hearstapps.com
hips.hearstapps.com
Biliyorum bu örnekler biraz abartı olabilir ama anlatmak istediğimi ifade edebildiğimi düşünüyorum.
Bir de son zamanlarda sugar daddy mevzuları çoğalmaya başladı. Taş gibi kadınlar parası var diye harika bir midesizlik örneği göstererek babaları, dedeleri yaşlarında adamlarla birlikte oluyorlar. Tamam mevzu paraysa, rahat bir yaşamsa bunu vaad edebilecek bir sürü zengin genç var, neden onları tercih etmiyorlar da gidip normal zamanda köpek çekeceği adamlarla birlikte oluyorlar? Nedir bu yozlaşmanın sebebi? Düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(7)
Virüs tedbirlerine uymayan baba, çıkardığım rezillik, bütün tadın kaçması
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1460554
Merhaba arkadaşlar,
Önceden de buna benzer başlıklar açmıştım. Benim vurdumduymaz, sorumsuz, çocuk gibi davranan, laftan anlamayan, arsız, kalın kafalı bir babam var maalesef. Dışarı çıkmaması, çıksa bile başkalarıyla dipdibe girip konuşmaması gerektiği konusunda ne kadar uyarsak, rezil etsek hala aynı şeyleri yapmaya devam ediyor. Bugün gerizekalı komşularımız eve davet etmiş, babam da çok kibar(!) olduğu için kırmamış, teşrif etmiş. Bu komşularla aramız her ne kadar iyi olsa bile kurallara falan hiç uymuyorlar. Şikayet etmeyi bile düşündüm o derece, maskeyi daha yeni takmaya başladılar ama her gün sürekli birileri geliyor bunlara. Hal böyleyken adamlar yürüyen tehlike.
Babamın oraya gittiğini öğrenince beynime kan sıçradı. Rezillik çıkarttım. Bağırdım, çağırdım. Bir de utanmadan zeytinyağı gibi su üstüne çıkınca kalbini kırdım. Küstü, annemin o kadar hazırladığı yılbaşı sofrasına annemle ben oturduk. Ayıptır söylemesi aldığım o kadar içecek, cips, abur cubura falan dokunasım yok. Bütün tadımız kaçtı. Yılbaşı falan kutlamak istemiyor canım.
Yaptığımdan pişman falan değilim. Bir daha böyle bir durum yaşanmaması için özellikle ağır bir olay çıkartmak istedim. Ama babamı tanıyorsam yine yapar yine yapar. Ben kendi mutsuzluğumla kalırım. Bir de annemde de bende de virüs açısından tehlike arz edebilecek kronik rahatsızlıklar var. Buna rağmen bildiğini okumaya devam ediyor. Ne yapmak lazım böyle durumlarda? Siz olsanız böyle yapar mıydınız? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Önceden de buna benzer başlıklar açmıştım. Benim vurdumduymaz, sorumsuz, çocuk gibi davranan, laftan anlamayan, arsız, kalın kafalı bir babam var maalesef. Dışarı çıkmaması, çıksa bile başkalarıyla dipdibe girip konuşmaması gerektiği konusunda ne kadar uyarsak, rezil etsek hala aynı şeyleri yapmaya devam ediyor. Bugün gerizekalı komşularımız eve davet etmiş, babam da çok kibar(!) olduğu için kırmamış, teşrif etmiş. Bu komşularla aramız her ne kadar iyi olsa bile kurallara falan hiç uymuyorlar. Şikayet etmeyi bile düşündüm o derece, maskeyi daha yeni takmaya başladılar ama her gün sürekli birileri geliyor bunlara. Hal böyleyken adamlar yürüyen tehlike.
Babamın oraya gittiğini öğrenince beynime kan sıçradı. Rezillik çıkarttım. Bağırdım, çağırdım. Bir de utanmadan zeytinyağı gibi su üstüne çıkınca kalbini kırdım. Küstü, annemin o kadar hazırladığı yılbaşı sofrasına annemle ben oturduk. Ayıptır söylemesi aldığım o kadar içecek, cips, abur cubura falan dokunasım yok. Bütün tadımız kaçtı. Yılbaşı falan kutlamak istemiyor canım.
Yaptığımdan pişman falan değilim. Bir daha böyle bir durum yaşanmaması için özellikle ağır bir olay çıkartmak istedim. Ama babamı tanıyorsam yine yapar yine yapar. Ben kendi mutsuzluğumla kalırım. Bir de annemde de bende de virüs açısından tehlike arz edebilecek kronik rahatsızlıklar var. Buna rağmen bildiğini okumaya devam ediyor. Ne yapmak lazım böyle durumlarda? Siz olsanız böyle yapar mıydınız? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(4)
C1-C2 İngilizce istenen pozisyona B1 ile başvurulur mu(Yurt dışı)
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1460541
Merhaba arkadaşlar,
Bazen LinkedIn'de falan bana çok uyan yurt dışı iş ilanları görüyorum. Ama genellikle native seviyesinde İngilizce istiyorlar ama benimki B1. Uymayan tek şey dil oluyor. Diğer her şey çok iyi uyuyor. Native istendiği için başvurmuyorum. Sizce başvurmak lazım mı yine de yoksa başvurmamakla doğru mu yapıyorum? Siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Bazen LinkedIn'de falan bana çok uyan yurt dışı iş ilanları görüyorum. Ama genellikle native seviyesinde İngilizce istiyorlar ama benimki B1. Uymayan tek şey dil oluyor. Diğer her şey çok iyi uyuyor. Native istendiği için başvurmuyorum. Sizce başvurmak lazım mı yine de yoksa başvurmamakla doğru mu yapıyorum? Siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Ben dil alanında Türkiye'nin en iyi eğitimini veren okullardan birinde Alman Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Öğrenciyken ve mezun olduğum dönemde Almancam çok iyiydi. Çatır çatır Almanca konuşuyordum, Alman hocalarla, gelen değişim öğrencileriyle falan iletişimim harikaydı. Alman hocalar, diğer Türk hocalar falan beni seviyordu, çalışkan bir öğrenciydim. O dönemler Almanya'da yaşasaydım hiç zorluk çekmezdim, o derece kendime güveniyordum.
Sonra mezun oldum falan. Dil çıkışlı birinin öğretmenlikten başka yöneleceği kesin bir meslek olmadığı için iş bulmam zordu. Mezun olduktan sonra bölümümden epey uzaklaştım. Almanca'yı falan kullanmadığım için epey köreldi. Mülakatlarda falan İngilizce konusunda hep iyi bir sınav verdiğimi düşünürken Almanca konusunda hep rezil olma noktasına geldim. Çünkü o anlara kadar bu kadar paslandığımın farkına varamamıştım. O eski görkemli günlerimin eskide kaldığını anladım.
Geçen yıl serbest çevirmenliğe başladım. Büyük bir Almanca çeviri projesi aldım. O esnalarda Almancam biraz canlandı ama konuşma pratiğine katkısı olduğunu söyleyemem. Yazılı anlamda da epey zayıfladım ama çeviriyle falan biraz toparladım.
Bazen Almanca bildiğim için ayağıma o kadar güzel iş fırsatları geliyor ki paslandığım için değerlendiremiyorum. Az önce yine çok iyi bir yerden arandım ve paslandığımı söylediğim için olmadı. Üstelik başvuru yapmamışken. Bir insan kendini nasıl hayal kırıklığına uğratabilirin en iyi örneği galiba.
Başkalarına bakıyorum, yeni diller öğrenmeye çalışıyorlar. Ben elimdekini, 5 yıl emek verdiğim dili bile değerlendiremiyorum. Yazık cidden bana. Fakülteye eşek bağlasanız eşeğin daha başarılı olacağı tipler, ödevlerine falan yardım ettiğim, notlarımı verdiğim tipler öğretmen oldu, çocuklara Almanca öğretiyor. Benim geldiğim duruma bakın. Kendimi nasıl harcadım bilmiyorum, harcamaya da devam ediyorum.
Her neyse benim bu Almanca'daki en büyük problemim İngilizce gibi hayatımın bir parçası olmaması. İkisini de aktif olarak kullanayım istiyorum ama Almanca hep kenara atılmaktan kurtulamıyor. Ne yapsam, kendime ne hedef koysam da eski görkemli günlere dönebilsem? Biliyorum konuşma pratiği gidip Almanya'da yaşamadan veya biriyle konuşmadan pek ilerlemez ama hiç değilse ihmal etmem. Ne önerirsiniz? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim
Ben dil alanında Türkiye'nin en iyi eğitimini veren okullardan birinde Alman Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Öğrenciyken ve mezun olduğum dönemde Almancam çok iyiydi. Çatır çatır Almanca konuşuyordum, Alman hocalarla, gelen değişim öğrencileriyle falan iletişimim harikaydı. Alman hocalar, diğer Türk hocalar falan beni seviyordu, çalışkan bir öğrenciydim. O dönemler Almanya'da yaşasaydım hiç zorluk çekmezdim, o derece kendime güveniyordum.
Sonra mezun oldum falan. Dil çıkışlı birinin öğretmenlikten başka yöneleceği kesin bir meslek olmadığı için iş bulmam zordu. Mezun olduktan sonra bölümümden epey uzaklaştım. Almanca'yı falan kullanmadığım için epey köreldi. Mülakatlarda falan İngilizce konusunda hep iyi bir sınav verdiğimi düşünürken Almanca konusunda hep rezil olma noktasına geldim. Çünkü o anlara kadar bu kadar paslandığımın farkına varamamıştım. O eski görkemli günlerimin eskide kaldığını anladım.
Geçen yıl serbest çevirmenliğe başladım. Büyük bir Almanca çeviri projesi aldım. O esnalarda Almancam biraz canlandı ama konuşma pratiğine katkısı olduğunu söyleyemem. Yazılı anlamda da epey zayıfladım ama çeviriyle falan biraz toparladım.
Bazen Almanca bildiğim için ayağıma o kadar güzel iş fırsatları geliyor ki paslandığım için değerlendiremiyorum. Az önce yine çok iyi bir yerden arandım ve paslandığımı söylediğim için olmadı. Üstelik başvuru yapmamışken. Bir insan kendini nasıl hayal kırıklığına uğratabilirin en iyi örneği galiba.
Başkalarına bakıyorum, yeni diller öğrenmeye çalışıyorlar. Ben elimdekini, 5 yıl emek verdiğim dili bile değerlendiremiyorum. Yazık cidden bana. Fakülteye eşek bağlasanız eşeğin daha başarılı olacağı tipler, ödevlerine falan yardım ettiğim, notlarımı verdiğim tipler öğretmen oldu, çocuklara Almanca öğretiyor. Benim geldiğim duruma bakın. Kendimi nasıl harcadım bilmiyorum, harcamaya da devam ediyorum.
Her neyse benim bu Almanca'daki en büyük problemim İngilizce gibi hayatımın bir parçası olmaması. İkisini de aktif olarak kullanayım istiyorum ama Almanca hep kenara atılmaktan kurtulamıyor. Ne yapsam, kendime ne hedef koysam da eski görkemli günlere dönebilsem? Biliyorum konuşma pratiği gidip Almanya'da yaşamadan veya biriyle konuşmadan pek ilerlemez ama hiç değilse ihmal etmem. Ne önerirsiniz? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim
Merhaba arkadaşlar,
Bizim apartmanda birkaç dairede maske takmayan sorumsuzlar var. Daha bir kere bile maske taktıklarını görmedik. Sürekli oraya buraya gidiyorlar. Artık canıma tak etti. İhbar edeceğim. Ama ihbar edince ifşa olur muyum? En sorunsuz şekilde nasıl kesin ceza almalarını sağlayabilirim? Şikayet edip de ifşa olduğunuz oldu mu veya sayenizde ceza yiyenler veya başka yaptırımlara maruz kalanlar oldu mu? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Bizim apartmanda birkaç dairede maske takmayan sorumsuzlar var. Daha bir kere bile maske taktıklarını görmedik. Sürekli oraya buraya gidiyorlar. Artık canıma tak etti. İhbar edeceğim. Ama ihbar edince ifşa olur muyum? En sorunsuz şekilde nasıl kesin ceza almalarını sağlayabilirim? Şikayet edip de ifşa olduğunuz oldu mu veya sayenizde ceza yiyenler veya başka yaptırımlara maruz kalanlar oldu mu? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(18)
Cyberpunk 2077'yi iade ettim. Sizce iyi mi yaptım?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1457899
Merhaba arkadaşlar,
Birçok insan gibi ben de CP 2077'yi önsiparişle almıştım. Oyuna hiç dokunmadım. Oyun yerin dibine sokulduğu için iade ettim dün. En büyük sebebi de değiştirilemez olan kötü yapay zeka, diyalog ve Life Path seçimlerinin etki etmediği ile ilgili eleştirilerdi. Oyunlarda grafikten çok içeriğe, hikayeye, kaliteye önem veririm. Oyunda Fallout, Deus Ex, Skyrim tadında bir şeyler bulabileceğimi düşünmüştüm. Ama beklentilerimi karşılamayacağını düşünerek iade ettim.
Diğer yandan da şimdiye kadar oynadıkları en iyi oyunun CP 2077 olduğunu söyleyen bir sürü insan var. Kafam karıştı. Siz nasıl buldunuz oyunu? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Birçok insan gibi ben de CP 2077'yi önsiparişle almıştım. Oyuna hiç dokunmadım. Oyun yerin dibine sokulduğu için iade ettim dün. En büyük sebebi de değiştirilemez olan kötü yapay zeka, diyalog ve Life Path seçimlerinin etki etmediği ile ilgili eleştirilerdi. Oyunlarda grafikten çok içeriğe, hikayeye, kaliteye önem veririm. Oyunda Fallout, Deus Ex, Skyrim tadında bir şeyler bulabileceğimi düşünmüştüm. Ama beklentilerimi karşılamayacağını düşünerek iade ettim.
Diğer yandan da şimdiye kadar oynadıkları en iyi oyunun CP 2077 olduğunu söyleyen bir sürü insan var. Kafam karıştı. Siz nasıl buldunuz oyunu? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(1)
Yurtdışına çalışan çevirmen için ideal kelime ücreti
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1457765
Merhaba arkadaşlar,
Yurtdışına çalışan serbest çevirmenlerin talep edeceği kelime başına ücret ne olmalı? Ben genellikle 0.10 $ istiyorum ama bir şirket fazla buldu. Sizce istediğim ücret fazla mı normal mi düşük mü? Teşekkür ederim.
Yurtdışına çalışan serbest çevirmenlerin talep edeceği kelime başına ücret ne olmalı? Ben genellikle 0.10 $ istiyorum ama bir şirket fazla buldu. Sizce istediğim ücret fazla mı normal mi düşük mü? Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Malumunuz Cyberpunk 2077 birkaç gün sonra çıkacak. Sanırım şimdiye kadar en çok hype yiyen oyun kendisi olacak. Şu çıkış arefesinde ön sipariş versem mi vermesem mi diye kafama takıldı? Aslında çok da almak içimden gelmiyor ama bir yandan fiyatı yükselecek diğer yandan spoiler yiyeceğim diye sonraya bırakmak istemiyorum. Çıktıktan sonra her yerde memelerin, spoilerların cirit atacağından eminim. Yine şimdiye kadar en çok spoil edilen oyun olacağını düşünüyorum. Diğer yandan oynanacak, elimi hiç sürmediğim bir sürü oyun var. Onlar dururken onu almak gereksiz gibi duruyor, zaten eskisi kadar da çok oyun oynamıyorum.
Oyunun çok hoşuma gideceğinden eminim. Deus Ex serisine hayran olan, RPG mekaniklerini seven biri olarak oyunun bana hitap edeceğinden eminim. Ama içimden almak da pek gelmiyor. Alırsam sırf spoiler yememek için alırım. Çünkü spoiler yeme konusunda çok başarılıyım.
Siz ne yapacaksınız peki? Hemen çıkar çıkmaz oynayacak mısınız yoksa bi ara oynar mısınız? Ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Malumunuz Cyberpunk 2077 birkaç gün sonra çıkacak. Sanırım şimdiye kadar en çok hype yiyen oyun kendisi olacak. Şu çıkış arefesinde ön sipariş versem mi vermesem mi diye kafama takıldı? Aslında çok da almak içimden gelmiyor ama bir yandan fiyatı yükselecek diğer yandan spoiler yiyeceğim diye sonraya bırakmak istemiyorum. Çıktıktan sonra her yerde memelerin, spoilerların cirit atacağından eminim. Yine şimdiye kadar en çok spoil edilen oyun olacağını düşünüyorum. Diğer yandan oynanacak, elimi hiç sürmediğim bir sürü oyun var. Onlar dururken onu almak gereksiz gibi duruyor, zaten eskisi kadar da çok oyun oynamıyorum.
Oyunun çok hoşuma gideceğinden eminim. Deus Ex serisine hayran olan, RPG mekaniklerini seven biri olarak oyunun bana hitap edeceğinden eminim. Ama içimden almak da pek gelmiyor. Alırsam sırf spoiler yememek için alırım. Çünkü spoiler yeme konusunda çok başarılıyım.
Siz ne yapacaksınız peki? Hemen çıkar çıkmaz oynayacak mısınız yoksa bi ara oynar mısınız? Ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(6)
İş mailinde isimle hitap edilen kişiye soyadıyla hitap etme yanlışı
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1456235
Merhaba arkadaşlar,
Bir süre önce beraber çalışmak istediğim yabancı bir şirkete başvuru yapmıştım. Sağ olsunlar döndüler. İki taraf da isimle hitap ediyordu birbirine Dear Inatçı/ Dear X şeklinde. Ama kafam nereye gittiyse artık son yolladığım mailde arkadaşa soyadıyla hitap etmişim hem de Mr/Ms. olmadan. Yani soyadı Brown ise "Dear Brown" diye hitap etmişim.
Neden böyle bir hataya düştüm hiç bilmiyorum ama 2 gün önce süreç hakkında bilgi almak amacıyla mail atacaktım, önceki maillere bakarken fark ettim. Pot kırdım mı kırmadım mı bilmiyorum ama sanki kırmışım gibi hissettim. Yabancılarda birbirine direk soyadı ile hitap etme durumu da var ama bizde yok mesela. Bahsettiğim arkadaş Yunan bu arada.
Biri bana da Bay/Bayan ifadeleri kullanmadan hitap etse tuhafıma gider. Sizce sorun etmiş midir ilgili arkadaş? Pot kırma olmuş mudur? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Bir süre önce beraber çalışmak istediğim yabancı bir şirkete başvuru yapmıştım. Sağ olsunlar döndüler. İki taraf da isimle hitap ediyordu birbirine Dear Inatçı/ Dear X şeklinde. Ama kafam nereye gittiyse artık son yolladığım mailde arkadaşa soyadıyla hitap etmişim hem de Mr/Ms. olmadan. Yani soyadı Brown ise "Dear Brown" diye hitap etmişim.
Neden böyle bir hataya düştüm hiç bilmiyorum ama 2 gün önce süreç hakkında bilgi almak amacıyla mail atacaktım, önceki maillere bakarken fark ettim. Pot kırdım mı kırmadım mı bilmiyorum ama sanki kırmışım gibi hissettim. Yabancılarda birbirine direk soyadı ile hitap etme durumu da var ama bizde yok mesela. Bahsettiğim arkadaş Yunan bu arada.
Biri bana da Bay/Bayan ifadeleri kullanmadan hitap etse tuhafıma gider. Sizce sorun etmiş midir ilgili arkadaş? Pot kırma olmuş mudur? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(4)
Sürekli kendinden bahsetmek için yazan, samimi olunmayan tip
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1456061
Merhaba arkadaşlar,
Yaptığım işle ilgili bir meslek grubunda sorduğum bir şey ile alakalı birisi mesaj attı 2 ay önce falan. Kendisi de aynı işle ilgilendiği için konuşuruz diye ekledi, ben de kabul ettim. Epey konuştuk bu geçen süre zarfında. İlk başta bir şeyler sormak için yazıyordu 2 günde bir ama artık işin cılkı çıktı. Allah'tan eskisi kadar çok yazmıyor. Ya "Şuna mail attım, buna mail attım, şu şirketler bana döndü." diye haber vermek için yazıyor ya da bugün kendimi geliştirmek için "Şunları araştırdım, bunlara göz gezdirdim, şu kadar süre boyunca bunlara odaklanmalıyım."
Söze de bir şey sormak istediğini dile getirerek giriyor. Ama soru moru yok. Habire kendi işlerinden bahsediyor. Mesleğiyle alakam olmasa da bana tüyolar vermeye çalışıyor. Ama bunların hiçbirisi de beni ilgilendirmiyor. Doğru düzgün tanımıyorum, samimiyetimiz yok, bana ne bunlardan. Hadi yakın bir arkadaşım, yakınım falan olsa tamam diyeceğim de o da yok.
"Bana ne bunlardan?" diyeceğim o da olmayacak, gelen mesajları kim olursa olsun cevapsız bırakmayı da sevmiyorum. Bir insan neden kendisinden bahsetmek için yazar. Ayırdığım zamana bile yazık o derece. Lise de falan vardı böyle arkadaşlar, sadece kendinden bahsederdi, size söz fırsatı vermezdi. Neden böyleler sizce? Etrafınızda falan var mı böyle sizi boş yere meşgul edip "WTF?" dedirten? Teşekkür ederim.
Yaptığım işle ilgili bir meslek grubunda sorduğum bir şey ile alakalı birisi mesaj attı 2 ay önce falan. Kendisi de aynı işle ilgilendiği için konuşuruz diye ekledi, ben de kabul ettim. Epey konuştuk bu geçen süre zarfında. İlk başta bir şeyler sormak için yazıyordu 2 günde bir ama artık işin cılkı çıktı. Allah'tan eskisi kadar çok yazmıyor. Ya "Şuna mail attım, buna mail attım, şu şirketler bana döndü." diye haber vermek için yazıyor ya da bugün kendimi geliştirmek için "Şunları araştırdım, bunlara göz gezdirdim, şu kadar süre boyunca bunlara odaklanmalıyım."
Söze de bir şey sormak istediğini dile getirerek giriyor. Ama soru moru yok. Habire kendi işlerinden bahsediyor. Mesleğiyle alakam olmasa da bana tüyolar vermeye çalışıyor. Ama bunların hiçbirisi de beni ilgilendirmiyor. Doğru düzgün tanımıyorum, samimiyetimiz yok, bana ne bunlardan. Hadi yakın bir arkadaşım, yakınım falan olsa tamam diyeceğim de o da yok.
"Bana ne bunlardan?" diyeceğim o da olmayacak, gelen mesajları kim olursa olsun cevapsız bırakmayı da sevmiyorum. Bir insan neden kendisinden bahsetmek için yazar. Ayırdığım zamana bile yazık o derece. Lise de falan vardı böyle arkadaşlar, sadece kendinden bahsederdi, size söz fırsatı vermezdi. Neden böyleler sizce? Etrafınızda falan var mı böyle sizi boş yere meşgul edip "WTF?" dedirten? Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Kardeşimin 20 yıldır çalıştığı patronu bu yılın başlarında falan muhasebe bürosunu kardeşime devretti. Ben mezun olalı 4 yıl oldu ve doğru düzgün bir iş bulamadım. Pek fazla iş deneyimim yok. Ben de işsiz kaldığım için serbest çevirmenliğe başladım geçen yıl. Zaten dil-edebiyat bölümünden mezun oldum. Kardeşim hem işsiz kalmayayım hem de ona yardımcı olayım diye yanında istiyor.
Büroyu aldığı zamandan beri kardeşim bana "Seni yanıma alacağım" diyor.
İşte bütün olayın başladığı yer burası. Kardeşimin eşi benden pek hoşlanmadığı için bu duruma karşı. İlk başlarda böyle bir durumun olmaması için kendi çalıştığı işten çıkıp kendi işlerinde çalışacağını söylüyordu. "O her şeyi yaparmış, o hızlıymış, becerikliymiş. Ben yapamazmışım, yavaşmışım falanmışım filanmışım."
Ama çıkmadı işinden, üstelik kardeşim sürekli söylemesine ve çalıştığı işyerinde resmen sömürülmesine rağmen. Çalışmayı kabul etsem eminim hemen işinden çıkar kendi işlerinde çalışır. Ben de o yüzden pek gönüllü değilim gidip çalışmaya. Karı kocanın arasının bozulmasını ve ilişkilerimizin de bozulmasını istemiyorum. Diğer yandan kendi planlarım var ve yeni yeni istediğim şeyleri elde etmeye başladım.
Kardeşim ben pek gönüllü olmadığım için bir iki hafta önce stajyer almıştı. Sesi kesilmişti. Ama kısıtlama geldiği için o da gitmiş.O gidince işlerin yoğunluğu tekrar arttığı için yine gündeme geldi bu konu. Ne yapacağım bilmiyorum. Bir yandan işsizim diğer yandan onların arasını bozmak istemiyorum. Muhasebeyle yakından uzaktan alakam yok. Kolay mı olacak zor mu olacak? Bir ton sorun var. Parayla ilgili bir sorun yok. Normal maaş verecek. Ama bilmiyorum kafam karışık. Sizce ne yapmalıyım?Biraz uzun oldu kusura bakmayın. Teşekkür ederim.
Kardeşimin 20 yıldır çalıştığı patronu bu yılın başlarında falan muhasebe bürosunu kardeşime devretti. Ben mezun olalı 4 yıl oldu ve doğru düzgün bir iş bulamadım. Pek fazla iş deneyimim yok. Ben de işsiz kaldığım için serbest çevirmenliğe başladım geçen yıl. Zaten dil-edebiyat bölümünden mezun oldum. Kardeşim hem işsiz kalmayayım hem de ona yardımcı olayım diye yanında istiyor.
Büroyu aldığı zamandan beri kardeşim bana "Seni yanıma alacağım" diyor.
İşte bütün olayın başladığı yer burası. Kardeşimin eşi benden pek hoşlanmadığı için bu duruma karşı. İlk başlarda böyle bir durumun olmaması için kendi çalıştığı işten çıkıp kendi işlerinde çalışacağını söylüyordu. "O her şeyi yaparmış, o hızlıymış, becerikliymiş. Ben yapamazmışım, yavaşmışım falanmışım filanmışım."
Ama çıkmadı işinden, üstelik kardeşim sürekli söylemesine ve çalıştığı işyerinde resmen sömürülmesine rağmen. Çalışmayı kabul etsem eminim hemen işinden çıkar kendi işlerinde çalışır. Ben de o yüzden pek gönüllü değilim gidip çalışmaya. Karı kocanın arasının bozulmasını ve ilişkilerimizin de bozulmasını istemiyorum. Diğer yandan kendi planlarım var ve yeni yeni istediğim şeyleri elde etmeye başladım.
Kardeşim ben pek gönüllü olmadığım için bir iki hafta önce stajyer almıştı. Sesi kesilmişti. Ama kısıtlama geldiği için o da gitmiş.O gidince işlerin yoğunluğu tekrar arttığı için yine gündeme geldi bu konu. Ne yapacağım bilmiyorum. Bir yandan işsizim diğer yandan onların arasını bozmak istemiyorum. Muhasebeyle yakından uzaktan alakam yok. Kolay mı olacak zor mu olacak? Bir ton sorun var. Parayla ilgili bir sorun yok. Normal maaş verecek. Ama bilmiyorum kafam karışık. Sizce ne yapmalıyım?Biraz uzun oldu kusura bakmayın. Teşekkür ederim.
(4)
Küs olduğunuz,size ayıp eden biri evinize gelse "hoş geldin" der misiniz?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1453141
Merhaba arkadaşlar,
Diyelim ki sadece sizin yaşamadığınız evinize küs olduğunuz biri geliyor. Evin reisi siz olmadığınız için bir şey diyemiyorsunuz. Emr-i vaki gibi geliyorlar işte. Aranızda yaşanan olayı çıkaran o, hatalı da o ve buna rağmen zeytinyağı gibi üste çıkıp sizi suçluyor.Esas sizin olay çıkarmanız gerekirken o çıkarıyor, o kadar yüzsüz yani. Her neyse bir iki gün sizde kalacak diğer gelenlerle birlikte. Bu durumda siz nasıl davranırsınız? Yalancıktan "hoş geldin" mi dersiniz yoksa hiçbir şey demeyip görmezden mi gelirsiniz? Nasıl davranırsınız bu birkaç günlük süre içinde? "Hoş geldin" dememeyi falan nasıl karşılarsınız?
Diyelim ki sadece sizin yaşamadığınız evinize küs olduğunuz biri geliyor. Evin reisi siz olmadığınız için bir şey diyemiyorsunuz. Emr-i vaki gibi geliyorlar işte. Aranızda yaşanan olayı çıkaran o, hatalı da o ve buna rağmen zeytinyağı gibi üste çıkıp sizi suçluyor.Esas sizin olay çıkarmanız gerekirken o çıkarıyor, o kadar yüzsüz yani. Her neyse bir iki gün sizde kalacak diğer gelenlerle birlikte. Bu durumda siz nasıl davranırsınız? Yalancıktan "hoş geldin" mi dersiniz yoksa hiçbir şey demeyip görmezden mi gelirsiniz? Nasıl davranırsınız bu birkaç günlük süre içinde? "Hoş geldin" dememeyi falan nasıl karşılarsınız?
Merhaba arkadaşlar,
Takip ettiğim birkaç şirket var küçük bir yatırım yapmak ve kendimi denemek istediğim. Zaten BİST'de işlem yapıyorum ama ben yabancı piyasalarda işlem yapmak istiyorum. Doların alıp başını gittiği şu zamanlarda platformlara fazladan komisyon bayılmak istemiyorum ve güvenilir bir platform arıyorum. Sizce yeni başlayanlar için en ideal platform neresi? Yardımcı olursanız sevinirim.
Takip ettiğim birkaç şirket var küçük bir yatırım yapmak ve kendimi denemek istediğim. Zaten BİST'de işlem yapıyorum ama ben yabancı piyasalarda işlem yapmak istiyorum. Doların alıp başını gittiği şu zamanlarda platformlara fazladan komisyon bayılmak istemiyorum ve güvenilir bir platform arıyorum. Sizce yeni başlayanlar için en ideal platform neresi? Yardımcı olursanız sevinirim.
(2)
AÖF kaydı ders seçip harç yatırmama rağmen pasif görünüyor
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1449999
Merhaba arkadaşlar,
14 Ekim'de AÖF derslerimi seçtim, 15 Ekim'de de harcımı ödedim. Ondan sonra salak gibi bir daha girip bakmadım onaylanmış mı onaylanmamış mı diye. Kayıtlar bitmeden bir iki gün önce hatırlatma maili geldi ders kaydının son günden önce yapılmasını tavsiye eden. Mail gelince aklıma düştü girip bakmak ama yine unuttum ta ki bugün saat 3:30'da aklıma gelene kadar. Tabi süre bitti.
O sırada girip baktım ne durumda diye bir de ne göreyim kayıt bilgisi pasif yazıyor. Beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü 400 TL'ye yakın para bayıldım bu utanmazlara. Tüm sınavları uzaktan falan yapmalarına rağmen utanmadan harçları iki katına çıkarmışlar. En çok da bu zoruma gidiyor. Zaten iş yok güç yok. Benim için büyük para. Şimdi o kadar param boşuna mı gitti yoksa sonra güncellenir mi? Eğer pasif kalırsa yapabileceğim bir şey var mı bu paranın üstüne soğuk su içmekten başka? Para iadesi falan da yapmıyomuş utanmaz herifler. Vereceğiniz tavsiyelere ihtiyacım var. Teşekkür ederim.
14 Ekim'de AÖF derslerimi seçtim, 15 Ekim'de de harcımı ödedim. Ondan sonra salak gibi bir daha girip bakmadım onaylanmış mı onaylanmamış mı diye. Kayıtlar bitmeden bir iki gün önce hatırlatma maili geldi ders kaydının son günden önce yapılmasını tavsiye eden. Mail gelince aklıma düştü girip bakmak ama yine unuttum ta ki bugün saat 3:30'da aklıma gelene kadar. Tabi süre bitti.
O sırada girip baktım ne durumda diye bir de ne göreyim kayıt bilgisi pasif yazıyor. Beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü 400 TL'ye yakın para bayıldım bu utanmazlara. Tüm sınavları uzaktan falan yapmalarına rağmen utanmadan harçları iki katına çıkarmışlar. En çok da bu zoruma gidiyor. Zaten iş yok güç yok. Benim için büyük para. Şimdi o kadar param boşuna mı gitti yoksa sonra güncellenir mi? Eğer pasif kalırsa yapabileceğim bir şey var mı bu paranın üstüne soğuk su içmekten başka? Para iadesi falan da yapmıyomuş utanmaz herifler. Vereceğiniz tavsiyelere ihtiyacım var. Teşekkür ederim.
(8)
Whatsapp'dan yazıp sonra silenlere cevap verip vermemek
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1449752
Merhaba arkadaşlar,
Serbest çevirmenlik yapıyorum. Bazen beraber çalıştığım bürolar, Whatsapp'dan yazıyorlar. Ancak internetim sürekli açık olmadığı için bazen 30 dk- 1 saat sonra görüyorum. İnterneti açınca mesaj bildirimi geliyor, bakıyorum ki mesaj silinmiş. 2-3 defa böyle oldu, bazısında hemen görüyorum ancak telefonun başında bekliyormuşum gibi görünmesin diye hemen açmıyorum, bazen de internet kapalı olduğu için görmüyorum.
Bu arkadaşların gönderdikleri mesajı silmesinin sebebi nedir? Yanlışlıkla mı yazıyorlar yoksa benden cevap alamadıkları için mi? Büronun biri aynı şeyi iki kez yaptı. Ben de onların mesajlarını sildiklerini görünce cevap vermiyorum. Yanlış yazdıysan da geç gördüğüm için iptal olduysa da belirt. Ne diye bütün mesajları silip adamı muallakta bırakıyorsunuz? Bu silme özelliği geldi, işler değişti resmen. Siz de böyle durumlar yaşıyor musunuz? Gönderdiğiniz mesajları siliyor musunuz? Silinen mesajlara cevap veriyor musunuz? Sildiğiniz mesajlara cevap verilmesini istiyor musunuz? Kafamda deli sorular. Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Serbest çevirmenlik yapıyorum. Bazen beraber çalıştığım bürolar, Whatsapp'dan yazıyorlar. Ancak internetim sürekli açık olmadığı için bazen 30 dk- 1 saat sonra görüyorum. İnterneti açınca mesaj bildirimi geliyor, bakıyorum ki mesaj silinmiş. 2-3 defa böyle oldu, bazısında hemen görüyorum ancak telefonun başında bekliyormuşum gibi görünmesin diye hemen açmıyorum, bazen de internet kapalı olduğu için görmüyorum.
Bu arkadaşların gönderdikleri mesajı silmesinin sebebi nedir? Yanlışlıkla mı yazıyorlar yoksa benden cevap alamadıkları için mi? Büronun biri aynı şeyi iki kez yaptı. Ben de onların mesajlarını sildiklerini görünce cevap vermiyorum. Yanlış yazdıysan da geç gördüğüm için iptal olduysa da belirt. Ne diye bütün mesajları silip adamı muallakta bırakıyorsunuz? Bu silme özelliği geldi, işler değişti resmen. Siz de böyle durumlar yaşıyor musunuz? Gönderdiğiniz mesajları siliyor musunuz? Silinen mesajlara cevap veriyor musunuz? Sildiğiniz mesajlara cevap verilmesini istiyor musunuz? Kafamda deli sorular. Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(2)
Çocuk oyuncuların cinsel içeriğe maruz kalması(True Blood spoiler olabilir)
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1449436
Merhaba arkadaşlar,
E2 zamanlarında doğru düzgün izleyemediğim için içimde ukde kalan True Blood'a başlamıştım. İzleyenler hatırlayacaktır, ilk sezon son bölümde Arlene'nin çocukları kel vampir ve Maudette'nin sevişme görüntülerini izliyorlardı. Burası benim kafama takıldı. Bu çocuklar 11-12 yaşında falandı ve o yaştaki çocukların rol gereği bile olsa böyle yetişkin içeriklere maruz kalmasını biraz aşırı buldum.
Tamam, Amerika'nın medeniyet seviyesi bizden ileride, çocuklara okulda cinsel eğitim falan da veriliyor olabilir, bu konuda bir bilgim yok ama resmen porno izletmek de biraz abartı gibi geliyor. O yaştaki çocuklar için biraz travmatik bir deneyim olabilir bence, üstelik kafalarının da oldukça karışık olduğu ve cinsel dürtülerin kendini göstermeye başladığı yaşlardalar. Anne babalar nasıl gönül rahatlığıyla izin vermiş ki bu sahneye? Siz ne düşünüyorsunuz?
E2 zamanlarında doğru düzgün izleyemediğim için içimde ukde kalan True Blood'a başlamıştım. İzleyenler hatırlayacaktır, ilk sezon son bölümde Arlene'nin çocukları kel vampir ve Maudette'nin sevişme görüntülerini izliyorlardı. Burası benim kafama takıldı. Bu çocuklar 11-12 yaşında falandı ve o yaştaki çocukların rol gereği bile olsa böyle yetişkin içeriklere maruz kalmasını biraz aşırı buldum.
Tamam, Amerika'nın medeniyet seviyesi bizden ileride, çocuklara okulda cinsel eğitim falan da veriliyor olabilir, bu konuda bir bilgim yok ama resmen porno izletmek de biraz abartı gibi geliyor. O yaştaki çocuklar için biraz travmatik bir deneyim olabilir bence, üstelik kafalarının da oldukça karışık olduğu ve cinsel dürtülerin kendini göstermeye başladığı yaşlardalar. Anne babalar nasıl gönül rahatlığıyla izin vermiş ki bu sahneye? Siz ne düşünüyorsunuz?
(4)
Güven uyandırmayan ve birbirinin aynı şirketler nasıl ayakta kalıyor?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1448959
Merhaba arkadaşlar,
Uzun zamandır iş aradığım için bazen o kadar birbirinin aynı ve güven uyandırmayan şirket profiliyle karşılaşıyorum ki "Kim bunlara gidip müşteri oluyor?" diye soruyorum kendime. Misal ilk başta "Bilmem ne akademi", "Falan filan dil kursu" isimli eğitim kurumları var. Birbirinin kopyası olan bir sürü şirket var, işlek yerlere gittiğimde yine aynı manzara, bir sürü aynı profilde şirket tabelası. "Kim gidip bunların müşterisi oluyor, millet nasıl güveniyor, bu kadar aynı telden çalan şirket ayakta kalacak parayı nası kazanıyor?" gibi bir sürü soru canlanıyor kafamda.
Sonra şu devremülk satan yerler var. Hiçbir şekilde çekici gelmiyor. Oraya harcayacağım parayı daha güzel şeylere harcayabilirim. Çok saçma geliyor buralara para dökmek.
Sonra e-ticaret işine giren şirketler var. Kim ismi duyulmamış ve Google aramalarında 3.-4. sayfada veya daha sonraki sayfalarda yer alan bir şirketten bir şey almak istesin ki? Aslında çok da küçümsememek lazım. Dolandırılan tonla insan var.
Daha bunun gibi aklıma gelmeyen birçok örnek var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Uzun zamandır iş aradığım için bazen o kadar birbirinin aynı ve güven uyandırmayan şirket profiliyle karşılaşıyorum ki "Kim bunlara gidip müşteri oluyor?" diye soruyorum kendime. Misal ilk başta "Bilmem ne akademi", "Falan filan dil kursu" isimli eğitim kurumları var. Birbirinin kopyası olan bir sürü şirket var, işlek yerlere gittiğimde yine aynı manzara, bir sürü aynı profilde şirket tabelası. "Kim gidip bunların müşterisi oluyor, millet nasıl güveniyor, bu kadar aynı telden çalan şirket ayakta kalacak parayı nası kazanıyor?" gibi bir sürü soru canlanıyor kafamda.
Sonra şu devremülk satan yerler var. Hiçbir şekilde çekici gelmiyor. Oraya harcayacağım parayı daha güzel şeylere harcayabilirim. Çok saçma geliyor buralara para dökmek.
Sonra e-ticaret işine giren şirketler var. Kim ismi duyulmamış ve Google aramalarında 3.-4. sayfada veya daha sonraki sayfalarda yer alan bir şirketten bir şey almak istesin ki? Aslında çok da küçümsememek lazım. Dolandırılan tonla insan var.
Daha bunun gibi aklıma gelmeyen birçok örnek var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Merhaba arkadaşlar,
Skrill belasında bir miktar param vardı ve çekmeme izin vermiyordu lanet olası. Paramı kurtarmak için bitcoin alarak alengirli tuhaf birkaç işlemden sonra paramı BtcTurk'e çekebildim. Şimdi BtcTurk hesabımda 260 TL'lik Bitcoin var. Dün rüyamda Bitcoin çok oynak olduğu için bi 1000 TL kar ettiğimi, sonra karımın 300 TL'ye düştüğünü, bazen zarar ettiğimi gördüm :D
Birkaç gündür BtcTurk hesabıma bakıyorum, param bi 263 TL oluyor, bi 259 TL oluyor. Bunun yakın zamanlarda artma olasılığı var mı hiç? Tamam 260 TL'nin esamesi bile okunmaz ama BTC çok oynak olduğu için ne olacağı pek belli olmaz. Param orada dursun mu yoksa çekeyim kurtulayım mı? :D
Skrill belasında bir miktar param vardı ve çekmeme izin vermiyordu lanet olası. Paramı kurtarmak için bitcoin alarak alengirli tuhaf birkaç işlemden sonra paramı BtcTurk'e çekebildim. Şimdi BtcTurk hesabımda 260 TL'lik Bitcoin var. Dün rüyamda Bitcoin çok oynak olduğu için bi 1000 TL kar ettiğimi, sonra karımın 300 TL'ye düştüğünü, bazen zarar ettiğimi gördüm :D
Birkaç gündür BtcTurk hesabıma bakıyorum, param bi 263 TL oluyor, bi 259 TL oluyor. Bunun yakın zamanlarda artma olasılığı var mı hiç? Tamam 260 TL'nin esamesi bile okunmaz ama BTC çok oynak olduğu için ne olacağı pek belli olmaz. Param orada dursun mu yoksa çekeyim kurtulayım mı? :D
(20)
Siz olsanız ne tepki verirdiniz ( Kardeşimin kaynanası ile tartışmam)
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1448188
Merhaba arkadaşlar,
Yaz tatili başladığından beri kardeşlerimden birinin 2 çocuğuna da biz bakıyoruz. Yeğenlerimden birisi 1, diğeri 9 yaşında. Çocuklara kardeşimin kaynanası bakıyordu ama yaz tatili başlayınca o memleketine gitti. Kardeşimler, çocukları bize getirdi,sabah getirip akşam alıyorlardı. Sonra kardeşimler bu süreçte yeni ev aldılar ve oraya taşınacaklardı. Evin bir sürü tadilatı olduğu için eşyaları yeni eve götürdüler, ev taşınılacak durumda olmadığı için onlar da geldi, 1-2 aydır bizde duruyorlardı. Annem babam hizmetçileri oldu resmen.
Her neyse evin işleri az kaldı, taşınma noktasına gelindi diye kardeşimler gittiler, kaynanasını da getirdiler. Ulan evinizin bütün işleri bitsin, sonra onu da getirin de hepten evinize gitsenize. Yok! O da 1 haftadır bizde kalıyor. Ama esas sorun burada başlıyor. Kadın 60 yaşında ama hiç yaşının insanı değil. Küçük çocuk gibi hep bir ilgi bekliyor.
Sanki ev sahibi biz değil de oymuş gibi davranıyor. Televizyonu kimseye vermiyor. O başka yerdeyken bir kanal değiştirsen afra tafrasından geçilmiyor. Sonra bu televizyon izlerken kimse konuşmayacakmış, anlamıyormuş bu. Sıkıysa bir kelime et. Ulan anasını satayım evrenin sırrını mı dinliyorsun ne yapıyorsun? Kumanda mutlaka elinde olacak sonra.
Virüs var diye herkese virüslü muamelesi yapıyor. Elinizi yıkayın, maskenizi takın. Bunu kendini düşünerek söylüyor. Sonra sürekli hanımefendiyi besleyeceksin. Kendi ağzıyla istiyor. "Bugün şunu pişir bunu pişir". Ulan biz bu zamana kadar bir sürü misafir ağırladık yatılı, hiçbirinden de böyle bir istek duymadık. El alemin hizmetçisi olduk resmen.
Her neyse esas olaya geleceğim. Kaynana geldiğinden beri çocuğa çoğunlukla o bakıyor. Yemek yedirirken de anne babasının aksine çocuğa telefonda çizgi film açıyor. Az önce çocuk yemek yerken de çizgi film bitti ve çocuk ağlamaya başladı. Kaynana da çocuk ağlıyor diye yine sinirlendi, bir yemek yedirmiyormuş. Sonra büyük olan yeğenim de anne babasının yemek yerken çizgi film açmadığını söyledi. O öyle söylediği için daha da sinirlendi.
Sonra benden çocuğun suluğunu istedi, ben de nerede olduğunu görmediğim için biraz geç gördüm, bana o yüzden " Hadi inatçı, bir şeyi getiremiyorsun inatçı, orada gözünün önünde duranı görmüyorsun" dedi, arkasından da diğer yeğenimden istedi. Ben de sinirlendim "Napıyım pervane mi takayım?" dedim öylesine. Ondan sonra olay çıkardı. Kendi söylediği hata olmuyor, ben kendimi savununca hata oluyor. Beni terbiyesizlikle suçluyor, hiç beklemezmiş benden. Annem olay büyümesin diye benim yerime özür diliyor. Öleceğimi bilsem yine dilemem özür falan. Misafirse misafirliğini bilsin.
Kadına çatmamak için odama geçtim. Zaten kadına sinir oluyorum iyice tepemi attırdı. Bakalım birazdan kardeşimler işten gelince ne olacak? Her neyse arkadaşlar biraz uzun oldu kusura bakmayın. Siz olsanız ne tepki verirdiniz? Teşekkür ederim.
Yaz tatili başladığından beri kardeşlerimden birinin 2 çocuğuna da biz bakıyoruz. Yeğenlerimden birisi 1, diğeri 9 yaşında. Çocuklara kardeşimin kaynanası bakıyordu ama yaz tatili başlayınca o memleketine gitti. Kardeşimler, çocukları bize getirdi,sabah getirip akşam alıyorlardı. Sonra kardeşimler bu süreçte yeni ev aldılar ve oraya taşınacaklardı. Evin bir sürü tadilatı olduğu için eşyaları yeni eve götürdüler, ev taşınılacak durumda olmadığı için onlar da geldi, 1-2 aydır bizde duruyorlardı. Annem babam hizmetçileri oldu resmen.
Her neyse evin işleri az kaldı, taşınma noktasına gelindi diye kardeşimler gittiler, kaynanasını da getirdiler. Ulan evinizin bütün işleri bitsin, sonra onu da getirin de hepten evinize gitsenize. Yok! O da 1 haftadır bizde kalıyor. Ama esas sorun burada başlıyor. Kadın 60 yaşında ama hiç yaşının insanı değil. Küçük çocuk gibi hep bir ilgi bekliyor.
Sanki ev sahibi biz değil de oymuş gibi davranıyor. Televizyonu kimseye vermiyor. O başka yerdeyken bir kanal değiştirsen afra tafrasından geçilmiyor. Sonra bu televizyon izlerken kimse konuşmayacakmış, anlamıyormuş bu. Sıkıysa bir kelime et. Ulan anasını satayım evrenin sırrını mı dinliyorsun ne yapıyorsun? Kumanda mutlaka elinde olacak sonra.
Virüs var diye herkese virüslü muamelesi yapıyor. Elinizi yıkayın, maskenizi takın. Bunu kendini düşünerek söylüyor. Sonra sürekli hanımefendiyi besleyeceksin. Kendi ağzıyla istiyor. "Bugün şunu pişir bunu pişir". Ulan biz bu zamana kadar bir sürü misafir ağırladık yatılı, hiçbirinden de böyle bir istek duymadık. El alemin hizmetçisi olduk resmen.
Her neyse esas olaya geleceğim. Kaynana geldiğinden beri çocuğa çoğunlukla o bakıyor. Yemek yedirirken de anne babasının aksine çocuğa telefonda çizgi film açıyor. Az önce çocuk yemek yerken de çizgi film bitti ve çocuk ağlamaya başladı. Kaynana da çocuk ağlıyor diye yine sinirlendi, bir yemek yedirmiyormuş. Sonra büyük olan yeğenim de anne babasının yemek yerken çizgi film açmadığını söyledi. O öyle söylediği için daha da sinirlendi.
Sonra benden çocuğun suluğunu istedi, ben de nerede olduğunu görmediğim için biraz geç gördüm, bana o yüzden " Hadi inatçı, bir şeyi getiremiyorsun inatçı, orada gözünün önünde duranı görmüyorsun" dedi, arkasından da diğer yeğenimden istedi. Ben de sinirlendim "Napıyım pervane mi takayım?" dedim öylesine. Ondan sonra olay çıkardı. Kendi söylediği hata olmuyor, ben kendimi savununca hata oluyor. Beni terbiyesizlikle suçluyor, hiç beklemezmiş benden. Annem olay büyümesin diye benim yerime özür diliyor. Öleceğimi bilsem yine dilemem özür falan. Misafirse misafirliğini bilsin.
Kadına çatmamak için odama geçtim. Zaten kadına sinir oluyorum iyice tepemi attırdı. Bakalım birazdan kardeşimler işten gelince ne olacak? Her neyse arkadaşlar biraz uzun oldu kusura bakmayın. Siz olsanız ne tepki verirdiniz? Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Farklı birkaç pozisyonu ve çalışma şekli bana uyan uzmanı olduğum bir alanda faaliyet gösteren bir şirket buldum. Hepsinde de istenen nitelikleri gayet karşılıyorum. Birinde farklı pozisyonda freelance çalışırken diğerinde de tam zamanlı evden çalışıyorsunuz. Freelance için alınma şansım daha kolayken evden tam zamanlı çalışmanın da bildiğiniz gibi düzenli ve daha fazla geliri var. İkisine birden mi başvursam (Şirketin gözünde olumsuz bir izlenim bırakır mıyım bir de?) yoksa tek birine mi başvursam?). Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Farklı birkaç pozisyonu ve çalışma şekli bana uyan uzmanı olduğum bir alanda faaliyet gösteren bir şirket buldum. Hepsinde de istenen nitelikleri gayet karşılıyorum. Birinde farklı pozisyonda freelance çalışırken diğerinde de tam zamanlı evden çalışıyorsunuz. Freelance için alınma şansım daha kolayken evden tam zamanlı çalışmanın da bildiğiniz gibi düzenli ve daha fazla geliri var. İkisine birden mi başvursam (Şirketin gözünde olumsuz bir izlenim bırakır mıyım bir de?) yoksa tek birine mi başvursam?). Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Trump'ın tüm ekibi Covid-19 mu kaptı?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1447035
Merhaba arkadaşlar,
1 haftadır neredeyse her gün Trump'ın kadrosundan birilerinin Covid-19 testi pozitif çıkıyor. Önce Hope Hicks, ondan sonra Trump ve eşi, onlardan sonra şimdi de Kayleigh McEnany. Sizce daha da pozitif çıkanlar olur mu? Ben çıkacağını düşünüyorum. Bir de bu durum seçim kampanyasına, işlere falan çok etki eder mi sizce?
1 haftadır neredeyse her gün Trump'ın kadrosundan birilerinin Covid-19 testi pozitif çıkıyor. Önce Hope Hicks, ondan sonra Trump ve eşi, onlardan sonra şimdi de Kayleigh McEnany. Sizce daha da pozitif çıkanlar olur mu? Ben çıkacağını düşünüyorum. Bir de bu durum seçim kampanyasına, işlere falan çok etki eder mi sizce?
Merhaba arkadaşlar,
Bugün şartları benim için çok iyi olan bir iş teklifi aldım, Kariyer'den bulmuşlar beni. Arayan arkadaş tüm çalışma koşullarını falan anlattı. Ama iş beni biraz aşıyor. İyi bir yerde Almanca dilinde çağrı merkezi görevlisi olmak. Ancak sorun şu ki Alman Dili ve Edebiyatı'ndan mezun olmama rağmen pratiksizlikten dolayı konuşma anlamında bayağı paslandım. Mezun olduğum zamanlar şakır şakır Almanca konuşuyordum, Almanlarla bile çok iyi derecede iletişim kuruyordum ama paslanmışım konuşmaya konuşmaya. İngilizce'de sorun yok, onda kendime güvenim tam ama iş dışında bir etkileşimde olmadığım Almanca'da işler kötü.
Yazılı dilde sorunum yok, zaten çevirmenlik falan yapıyorum da konuşmaya gelince tıkanıyorum. Zaten arayan arkadaş da Almanca konuşmamın ne durumda olduğunu sordu, ben de açık açık izah ettim ama çok aşırı şeyler olmazsa yapabileceğimi de belirttim. O yüzden seviyemi test etmek için bir dil mülakatı yapacaklar. Normalde çok kafaya takmam ama uzun zamandır hem işşizim hem de bu kalitede bir yer bir daha çok zor gelir ayağıma. İş bulmaktan o kadar umudumu kesmiştim ki kendimi serbest çalışmaya hazırlamaya çalışıyordum. Ama hiç beklemediğim bir anda bu teklif geldi. Pek umudum yok ama yeteneğimi kullanamayıp bu şekilde başarısız olmak çok utanç verici geliyor.
Sizce ne yapsam? Mülakata kadar gece gündüz kasıp ilgili alanda araştırma yaparak mülakatı geçmeye mi çalışsam yoksa başarısızlığı baştan kabul edip zorlamasam mı? İşe alınma durumu olursa yarın yokmuş gibi kasacağım zaten. Siz böyle kendinizi yetersiz hissettiğiniz iş fırsatlarında ne yapıyorsunuz? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Bugün şartları benim için çok iyi olan bir iş teklifi aldım, Kariyer'den bulmuşlar beni. Arayan arkadaş tüm çalışma koşullarını falan anlattı. Ama iş beni biraz aşıyor. İyi bir yerde Almanca dilinde çağrı merkezi görevlisi olmak. Ancak sorun şu ki Alman Dili ve Edebiyatı'ndan mezun olmama rağmen pratiksizlikten dolayı konuşma anlamında bayağı paslandım. Mezun olduğum zamanlar şakır şakır Almanca konuşuyordum, Almanlarla bile çok iyi derecede iletişim kuruyordum ama paslanmışım konuşmaya konuşmaya. İngilizce'de sorun yok, onda kendime güvenim tam ama iş dışında bir etkileşimde olmadığım Almanca'da işler kötü.
Yazılı dilde sorunum yok, zaten çevirmenlik falan yapıyorum da konuşmaya gelince tıkanıyorum. Zaten arayan arkadaş da Almanca konuşmamın ne durumda olduğunu sordu, ben de açık açık izah ettim ama çok aşırı şeyler olmazsa yapabileceğimi de belirttim. O yüzden seviyemi test etmek için bir dil mülakatı yapacaklar. Normalde çok kafaya takmam ama uzun zamandır hem işşizim hem de bu kalitede bir yer bir daha çok zor gelir ayağıma. İş bulmaktan o kadar umudumu kesmiştim ki kendimi serbest çalışmaya hazırlamaya çalışıyordum. Ama hiç beklemediğim bir anda bu teklif geldi. Pek umudum yok ama yeteneğimi kullanamayıp bu şekilde başarısız olmak çok utanç verici geliyor.
Sizce ne yapsam? Mülakata kadar gece gündüz kasıp ilgili alanda araştırma yaparak mülakatı geçmeye mi çalışsam yoksa başarısızlığı baştan kabul edip zorlamasam mı? İşe alınma durumu olursa yarın yokmuş gibi kasacağım zaten. Siz böyle kendinizi yetersiz hissettiğiniz iş fırsatlarında ne yapıyorsunuz? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Appen'a kayıtlıydım ve başvurduğum birkaç proje vardı. Bugün bir transkripsiyon projesi için davet göndermişler. Ama hiç içime sinmedi. Çünkü söz konusu proje Appen China'ya ait ve projede çalışmak için bilgisayar ve telefona bir güvenlik uygulaması kurmamız gerekiyormuş. Fakat bu programı bilgisayardan kaldırmak için de low format atmak gerekiyormuş. Zaten buradan ne kadar sakıncalı bir şey olduğunu anladım ve içime sinmedi. Ben sırf güvenmediğim için Epic Games'in ücretsiz dağıttığı oyunları bile almıyorum.
Ama benim asıl endişelendiğim bu uygulamayla çok fena data mining yapmaları. Siz ne düşünüyorsunuz değmez değil mi? Saatine 4.6 dolares veriyorlar? Ne düşünüyorsunuz?
Güncelleme: Şansa bak, benim sorumun hemen altında da bir Appen sorusu var :D
Appen'a kayıtlıydım ve başvurduğum birkaç proje vardı. Bugün bir transkripsiyon projesi için davet göndermişler. Ama hiç içime sinmedi. Çünkü söz konusu proje Appen China'ya ait ve projede çalışmak için bilgisayar ve telefona bir güvenlik uygulaması kurmamız gerekiyormuş. Fakat bu programı bilgisayardan kaldırmak için de low format atmak gerekiyormuş. Zaten buradan ne kadar sakıncalı bir şey olduğunu anladım ve içime sinmedi. Ben sırf güvenmediğim için Epic Games'in ücretsiz dağıttığı oyunları bile almıyorum.
Ama benim asıl endişelendiğim bu uygulamayla çok fena data mining yapmaları. Siz ne düşünüyorsunuz değmez değil mi? Saatine 4.6 dolares veriyorlar? Ne düşünüyorsunuz?
Güncelleme: Şansa bak, benim sorumun hemen altında da bir Appen sorusu var :D
(1)
Şunu sizce doğru çevirmiş miyim? Duyuru'nun otomotiv ustalarının dikkatine!
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1444745
Merhaba arkadaşlar,
Araçların ateşleme sistemi ile ilgili bir çeviri yapıyorum. Aşağıdaki cümlede "waste spark" diye geçen ifadeyi "ikiz ateşleme" olarak çevirdim. İnternette baktığıma göre "boşa giden kıvılcım" doğru olsa da "ikiz ateşleme" veya "çift ateşleme" ifadesinin yaygın olarak kullanıldığını gördüm. Sizce doğru olmuş mu? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
This type of distributorless ignition system uses a "waste spark" method of spark distribution. Each cylinder is paired with the cylinder that is opposite it (1-4 or 2-3).
Bu tip distribütörsüz ateşleme sistemi, kıvılcım oluştururken “ikiz ateşleme” yöntemini kullanır. Her bir silindir karşısındaki silindir ile kardeştir (1-4 veya 2-3).
Araçların ateşleme sistemi ile ilgili bir çeviri yapıyorum. Aşağıdaki cümlede "waste spark" diye geçen ifadeyi "ikiz ateşleme" olarak çevirdim. İnternette baktığıma göre "boşa giden kıvılcım" doğru olsa da "ikiz ateşleme" veya "çift ateşleme" ifadesinin yaygın olarak kullanıldığını gördüm. Sizce doğru olmuş mu? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
This type of distributorless ignition system uses a "waste spark" method of spark distribution. Each cylinder is paired with the cylinder that is opposite it (1-4 or 2-3).
Bu tip distribütörsüz ateşleme sistemi, kıvılcım oluştururken “ikiz ateşleme” yöntemini kullanır. Her bir silindir karşısındaki silindir ile kardeştir (1-4 veya 2-3).
Merhaba arkadaşlar,
www.instagram.com
Burada arkadaş "Damn. Cut that one close" derken ne demek istemiş.
www.instagram.com
Burada arkadaş "Damn. Cut that one close" derken ne demek istemiş.
(6)
Siz de moral bozucu, kötü haberlere karşı duyarsızlaşıyor musunuz?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1443560
Merhaba arkadaşlar,
Son bir 4-5 yıldır artık ülkenin vazgeçilmezi haline gelmiş, olmasa şaşıracağınız ama duyunca hepimizin ortalığı ayağa kaldırması gereken haberleri görünce artık çok duyarsız davranıyorum, hiç şaşırmıyorum. "Ne olacaktı ki sanki!", "İşte yine bir olay daha!Bakalım bunda ne olmuş!" diye sakince karşılayıp olayla ilgili görüntü falan varsa bile moralim bozulmasın diye açıp bakmıyorum. Sonra unutup gidiyorum.
Mesela son zamanlarda sıklıkla gündeme gelen Afgan göçü ile ilgili sözlükte yine bir başlık açılmış. Neymiş ne değilmiş diye baktım. Görüp de kafamı bozmayayım diye verilen linkleri açmadım. Çünkü biliyorum ki ben o linkleri açarsam içimden müthiş bir nefret fışkıracak bunlara karşı. Ama " Battı balık yan gider" diyip geçtim. Ülkeden o kadar umudumu kestim ki sanki tüm ülkeyi yok edecek güçte bir saatli bomba kurulmuş da onun patlamasını bekliyor gibiyim.
Önceden ben böyle değildim. Facebook'daki muhalif amcalar gibi sağa sola saldırıp duruyordum. Bu yüzden başıma bela alacağım diye ailemle sürekli papaz oluyordum ve sosyal medya gönderilerinden dolayı tutuklanmaları falan görünce ve insanların hala içinde bulunduğu cehalete daha çok kapılmak istediğini görünce bıraktım tabi. Ama sanırım her şeyi değiştiren olay Mansur Yavaş'ın hakkıyla kazandığı seçimin elinden alınıp Gökçek'in kazanmasıydı. O gün gün doğana kadar yatmadım, sabaha kadar T3'den tutanak doldurdum. Ama bir işe yaramadı. O kadar bıraktım ki şimdi bu Facebook'da muhalif paylaşım yapan akrabalarım falan bile çok itici geliyor.
Her neyse çok uzatmayayım siz de duyarsızlaştınız mı yoksa savaşmaya devam mı ediyorsunuz? Ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Son bir 4-5 yıldır artık ülkenin vazgeçilmezi haline gelmiş, olmasa şaşıracağınız ama duyunca hepimizin ortalığı ayağa kaldırması gereken haberleri görünce artık çok duyarsız davranıyorum, hiç şaşırmıyorum. "Ne olacaktı ki sanki!", "İşte yine bir olay daha!Bakalım bunda ne olmuş!" diye sakince karşılayıp olayla ilgili görüntü falan varsa bile moralim bozulmasın diye açıp bakmıyorum. Sonra unutup gidiyorum.
Mesela son zamanlarda sıklıkla gündeme gelen Afgan göçü ile ilgili sözlükte yine bir başlık açılmış. Neymiş ne değilmiş diye baktım. Görüp de kafamı bozmayayım diye verilen linkleri açmadım. Çünkü biliyorum ki ben o linkleri açarsam içimden müthiş bir nefret fışkıracak bunlara karşı. Ama " Battı balık yan gider" diyip geçtim. Ülkeden o kadar umudumu kestim ki sanki tüm ülkeyi yok edecek güçte bir saatli bomba kurulmuş da onun patlamasını bekliyor gibiyim.
Önceden ben böyle değildim. Facebook'daki muhalif amcalar gibi sağa sola saldırıp duruyordum. Bu yüzden başıma bela alacağım diye ailemle sürekli papaz oluyordum ve sosyal medya gönderilerinden dolayı tutuklanmaları falan görünce ve insanların hala içinde bulunduğu cehalete daha çok kapılmak istediğini görünce bıraktım tabi. Ama sanırım her şeyi değiştiren olay Mansur Yavaş'ın hakkıyla kazandığı seçimin elinden alınıp Gökçek'in kazanmasıydı. O gün gün doğana kadar yatmadım, sabaha kadar T3'den tutanak doldurdum. Ama bir işe yaramadı. O kadar bıraktım ki şimdi bu Facebook'da muhalif paylaşım yapan akrabalarım falan bile çok itici geliyor.
Her neyse çok uzatmayayım siz de duyarsızlaştınız mı yoksa savaşmaya devam mı ediyorsunuz? Ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(2)
Motivasyon yazısı illa Word dosyasına mı yazılmalı?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1442713
Merhaba arkadaşlar,
Başvuru yaptığım şirketlere CV yollarken motivasyon yazısını direk emaile yazıp gönderiyorum. Acaba sizce yanlış mı yapıyorum? Yoksa Word dosyası şeklinde falan mı gönderilse daha iyi olur? Siz hangi formatta gönderiyorsunuz?
Başvuru yaptığım şirketlere CV yollarken motivasyon yazısını direk emaile yazıp gönderiyorum. Acaba sizce yanlış mı yapıyorum? Yoksa Word dosyası şeklinde falan mı gönderilse daha iyi olur? Siz hangi formatta gönderiyorsunuz?
Merhaba arkadaşlar,
Bu sınav herhalde bugüne kadar girdiğim en kötü geçen sınav olabilir. Türkçe kısmı bütün zamanımı aldı, Türkçe bittiğinde saat 11.30 falandı. Sınav tam bir zaman katiliydi benim için. Haliyle yetişmedi. Taş çatlasın 60 soru falan yapmıșımdır.
Daha önceden hiç kitabın kapağını açmadan girdiğim Ales dahil sınavlar daha kolay geçmişti. Bu sınavda çok olmasa da çalıştım, önceden boş bıraktığım soru türlerini falan bile çözmeyi öğrendim ama bunları ortaya dökecek imkan bulamadım. Çalışmadan 65 puan falan alıyordum biliyorum komik bir puan ama 65 alabileceğimi bile düşünmüyorum. 80 puan falan almam gerekiyordu ne kadar çalıştığıma bakarsam. Beni rahatsız eden şey önceki sınavlardan daha fazla puan almam gerekirken durumun kötüye gitmesi. Zaten milletin zoruyla girdim ama bu kadar kötü geçeceğini düşünmüyordum. Sizin durumunuz nedir? Ne düşünüyorsunuz? Sizin nasıl geçti.
Bu sınav herhalde bugüne kadar girdiğim en kötü geçen sınav olabilir. Türkçe kısmı bütün zamanımı aldı, Türkçe bittiğinde saat 11.30 falandı. Sınav tam bir zaman katiliydi benim için. Haliyle yetişmedi. Taş çatlasın 60 soru falan yapmıșımdır.
Daha önceden hiç kitabın kapağını açmadan girdiğim Ales dahil sınavlar daha kolay geçmişti. Bu sınavda çok olmasa da çalıştım, önceden boş bıraktığım soru türlerini falan bile çözmeyi öğrendim ama bunları ortaya dökecek imkan bulamadım. Çalışmadan 65 puan falan alıyordum biliyorum komik bir puan ama 65 alabileceğimi bile düşünmüyorum. 80 puan falan almam gerekiyordu ne kadar çalıştığıma bakarsam. Beni rahatsız eden şey önceki sınavlardan daha fazla puan almam gerekirken durumun kötüye gitmesi. Zaten milletin zoruyla girdim ama bu kadar kötü geçeceğini düşünmüyordum. Sizin durumunuz nedir? Ne düşünüyorsunuz? Sizin nasıl geçti.
(6)
Yabancı şirketlere iş başvurusunda kariyer.net cvsi göndermek abes mi olur?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1441894
Merhaba arkadaşlar,
Yabancı şirketlere iş başvurusu yaparken kariyer.net cvsi göndermek şirketler tarafından tuhaf bulunur mu? Birkaç yere kariyer.net cvsi gönderdim ama olumsuz bir izlenim bırakır mı sizce? Yoksa artık direk Europass mı göndereyim? Kendi deneyimlerinizi de paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Yabancı şirketlere iş başvurusu yaparken kariyer.net cvsi göndermek şirketler tarafından tuhaf bulunur mu? Birkaç yere kariyer.net cvsi gönderdim ama olumsuz bir izlenim bırakır mı sizce? Yoksa artık direk Europass mı göndereyim? Kendi deneyimlerinizi de paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(3)
Birden fazla şirketle çalışan freelancerlar iş akışını nasıl yönetiyor?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1441690
Merhaba arkadaşlar,
Aranızda birden fazla şirketle çalışan freelancerlar varsa iş akışını nasıl yönettiğinizi sorabilir miyim? Misal web tasarımcısınız ve iş yaptığınız 3-4 şirket var. Ellerinde iş oldukça size gönderiyor. Ama mesela A şirketi size bir proje yolladı. Siz onunla meşgulken B şirketi de size bir proje yolladı. Elinizdeki proje de kısa sürede bitecek bir şey değil. Böyle durumları nasıl yönetiyorsunuz?
Çünkü B şirketine meşgul olduğunuzu söyleseniz "meh" falan yapabilir ve iş başkasına kaçabilir ve ileride ilk tercih edilme şansınızı düşürebilir. Tamam sonuçta her şirketin böyle durumlarda çalıştığı birden fazla freelancer oluyor ama insan böyle durumlarda geriliyor. Şirketler böyle durumlarda neye dikkat ediyor ve siz böyle durumlarda ne yapıyorsunuz ve de şirketler ne cevap veriyor? Bu arada illa web tasarımına şart değil, çevirmen olabilir, grafik tasarımcı olabilir. Düşünceleriniz ve tecrübelerinizi yazarsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Aranızda birden fazla şirketle çalışan freelancerlar varsa iş akışını nasıl yönettiğinizi sorabilir miyim? Misal web tasarımcısınız ve iş yaptığınız 3-4 şirket var. Ellerinde iş oldukça size gönderiyor. Ama mesela A şirketi size bir proje yolladı. Siz onunla meşgulken B şirketi de size bir proje yolladı. Elinizdeki proje de kısa sürede bitecek bir şey değil. Böyle durumları nasıl yönetiyorsunuz?
Çünkü B şirketine meşgul olduğunuzu söyleseniz "meh" falan yapabilir ve iş başkasına kaçabilir ve ileride ilk tercih edilme şansınızı düşürebilir. Tamam sonuçta her şirketin böyle durumlarda çalıştığı birden fazla freelancer oluyor ama insan böyle durumlarda geriliyor. Şirketler böyle durumlarda neye dikkat ediyor ve siz böyle durumlarda ne yapıyorsunuz ve de şirketler ne cevap veriyor? Bu arada illa web tasarımına şart değil, çevirmen olabilir, grafik tasarımcı olabilir. Düşünceleriniz ve tecrübelerinizi yazarsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(4)
Deneyimli serbest çevirmen veya çeviri bürosunda çalışanlar bakabilir mi?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1440189
Merhaba arkadaşlar,
1 yıldır hem İngilizce hem de Almanca dillerinde serbest çevirmenlik yapıyorum. İngilizce için 1000 karaktere 11 TL, Almanca için 13 TL istiyorum. Ama bakıyorum ki bürolar falan asla istediğim fiyata çalışmıyor. Benim gönlümdeki rakam İngilizce için 12, Almanca için 15. Ama kimse yanaşmadığı için artıramıyorum.
Bugün bir büro İngilizce için 9 TL, Almanca için 11 TL teklif etti. Bakakaldım resmen. Türkiye'deki büroların hepsi de mi böyle? Serbest çevirmenler istedikleri ücreti veya bürolarda çalışanlar varsa teklif ettikleri ücretleri paylaşabilir mi acaba özel olmazsa? Teşekkür ederim.
1 yıldır hem İngilizce hem de Almanca dillerinde serbest çevirmenlik yapıyorum. İngilizce için 1000 karaktere 11 TL, Almanca için 13 TL istiyorum. Ama bakıyorum ki bürolar falan asla istediğim fiyata çalışmıyor. Benim gönlümdeki rakam İngilizce için 12, Almanca için 15. Ama kimse yanaşmadığı için artıramıyorum.
Bugün bir büro İngilizce için 9 TL, Almanca için 11 TL teklif etti. Bakakaldım resmen. Türkiye'deki büroların hepsi de mi böyle? Serbest çevirmenler istedikleri ücreti veya bürolarda çalışanlar varsa teklif ettikleri ücretleri paylaşabilir mi acaba özel olmazsa? Teşekkür ederim.
(4)
Büyük otellerin sansasyonlardan geçilmemesi hikayesi
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1440037
Merhaba arkadaşlar,
Aşağıdaki tanık olunan aldatma hikayeleri başlığını görünce aklıma geldi. 3 yıl önce kadın bir iş arkadaşımla iş mevzularını konuşurken otellerde çalışmak istemediğini söylemişti. Ben de nedenini sorduğumda bir arkadaşının büyük otel zincirlerinde çalıştığını ve otellerin çalışanlar arasında kim kime dum duma ilişkilerinden geçilmediğini anlattığını söyledi, aşçı uşağa, uşak bahçıvana gibi :D
Duyunca bayağı bi şaşırmıştım ama sonra düşününce hiç de şaşırılacak bir olay gibi gelmedi. Gayet de uygun bir ortam gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? Var mı böyle dökülecek kirli çamaşırlar bildiğiniz? Bir de neden böyle hikayelerin dedikodusunu yapmak çok çekici geliyor? :D
Aşağıdaki tanık olunan aldatma hikayeleri başlığını görünce aklıma geldi. 3 yıl önce kadın bir iş arkadaşımla iş mevzularını konuşurken otellerde çalışmak istemediğini söylemişti. Ben de nedenini sorduğumda bir arkadaşının büyük otel zincirlerinde çalıştığını ve otellerin çalışanlar arasında kim kime dum duma ilişkilerinden geçilmediğini anlattığını söyledi, aşçı uşağa, uşak bahçıvana gibi :D
Duyunca bayağı bi şaşırmıştım ama sonra düşününce hiç de şaşırılacak bir olay gibi gelmedi. Gayet de uygun bir ortam gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? Var mı böyle dökülecek kirli çamaşırlar bildiğiniz? Bir de neden böyle hikayelerin dedikodusunu yapmak çok çekici geliyor? :D
Merhaba arkadaşlar,
Geçenlerde bir Telegram grubuna katılmıştım. Dün değil ondan önceki gün biri yazdı. Profil fotolarına bakınca güven veriyor. Görünüşte bir kız. Söylediğine göre ABD, Ohio'da yaşıyormuş. Neyse ilk başlarda virüsle ilgili durumun ülkelerimizde nasıl seyrettiğinden, mesleklerimizden falan bahsettik.
Sonra bu sohbeti kripto paralara getirdi. İlgileniyor musun bunlarla falan dedi. Ben de Bitcoin'in falan çok pahalı olduğunu söyledim. O da aslında kripto para almadığını yatırım yaptığını söyledi. Para kazanmak için karlı bir yolmuş, kendisi de bu şekilde biraz para kazanıyormuş. Yatırabileceğiniz minimum miktar 50 dolarmış. Ben de bunun üzerine 1 doların kaç TL ettiğini ve ülkemizde azımsanmayacak bir rakama tekabül ettiğini söyledim ve şimdilik böyle bir rakamı feda edemeyeceğimi söyledim.
Tabi ben bunları karşımdaki kişi her defasında sohbeti beni ikna etmeye çalıştığı ve bu olayın nasıl kazançlı olduğunu söylediği için oluşan şüpheyle yazıyorum. Sonra bu beni pek istekli göremeyince "Sen beni anlamıyorsun, bana inanmıyorsun" noktasına getirdi olayı. İstersem kazançlarının dekontlarını falan gösterebilirmiş. Ben de korkutmamak için inandığımı ama şu an bunun zamanı olmadığını tekrarladım.
Esas beni şüphelendiren kısımsa ABD'de yaşadığını söylemesine rağmen benim uyanık olduğum zamanlarda bana yazması oldu. Eğer gerçekten ABD'de yaşıyorsa bana yazdığı zamanlarda uyuyor olması lazımdı hesaplarıma göre.
Acaba diyorum gerçekten de bu Bitcoin işleriyle ilgileniyor da biraz daha kazanmak için referans linkiyle benim o siteye kayıt olmamı mı istiyor? Çünkü bu tarz sitelerin çoğunda referans sistemi var. Acaba ondan mı faydalanmaya çalışıyor diye de düşünüyorum? Yoksa gerçekten dolandırıcı mı? Siz ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim.
Geçenlerde bir Telegram grubuna katılmıştım. Dün değil ondan önceki gün biri yazdı. Profil fotolarına bakınca güven veriyor. Görünüşte bir kız. Söylediğine göre ABD, Ohio'da yaşıyormuş. Neyse ilk başlarda virüsle ilgili durumun ülkelerimizde nasıl seyrettiğinden, mesleklerimizden falan bahsettik.
Sonra bu sohbeti kripto paralara getirdi. İlgileniyor musun bunlarla falan dedi. Ben de Bitcoin'in falan çok pahalı olduğunu söyledim. O da aslında kripto para almadığını yatırım yaptığını söyledi. Para kazanmak için karlı bir yolmuş, kendisi de bu şekilde biraz para kazanıyormuş. Yatırabileceğiniz minimum miktar 50 dolarmış. Ben de bunun üzerine 1 doların kaç TL ettiğini ve ülkemizde azımsanmayacak bir rakama tekabül ettiğini söyledim ve şimdilik böyle bir rakamı feda edemeyeceğimi söyledim.
Tabi ben bunları karşımdaki kişi her defasında sohbeti beni ikna etmeye çalıştığı ve bu olayın nasıl kazançlı olduğunu söylediği için oluşan şüpheyle yazıyorum. Sonra bu beni pek istekli göremeyince "Sen beni anlamıyorsun, bana inanmıyorsun" noktasına getirdi olayı. İstersem kazançlarının dekontlarını falan gösterebilirmiş. Ben de korkutmamak için inandığımı ama şu an bunun zamanı olmadığını tekrarladım.
Esas beni şüphelendiren kısımsa ABD'de yaşadığını söylemesine rağmen benim uyanık olduğum zamanlarda bana yazması oldu. Eğer gerçekten ABD'de yaşıyorsa bana yazdığı zamanlarda uyuyor olması lazımdı hesaplarıma göre.
Acaba diyorum gerçekten de bu Bitcoin işleriyle ilgileniyor da biraz daha kazanmak için referans linkiyle benim o siteye kayıt olmamı mı istiyor? Çünkü bu tarz sitelerin çoğunda referans sistemi var. Acaba ondan mı faydalanmaya çalışıyor diye de düşünüyorum? Yoksa gerçekten dolandırıcı mı? Siz ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim.
(4)
Bu Upwork, Freelancer, Bionluk gibi sitelerden nasıl iş kapılıyor?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1439759
Merhaba arkadaşlar,
1 yıldır serbest çevirmenlik yapıyorum İngilizce ve Almanca dillerinde. Ancak Upwork olsun Freelancer olsun daha hiç iş kapamadım. Sadece Bionluk'tan 1 kere bulabildim ve o da zaten Almanca olduğu için işi alma şansım daha yüksekti. Zaten o müşteri ile de bayağı çalıştım.
Şimdi benim demek istediğim İngilizce çeviri işi de almak istiyorum ama bu mümkün görünmüyor. Çünkü her İngilizce çeviri ilanına neredeyse en az 100 teklif geliyor. Hangi platformda olursa olsun bu böyle. O yüzden de teklif vererek connect harcamak istemiyorum. Zaten daha önce buralardan iş de almadığım için profilimde tecrübe görünmüyor.
Profilinde tecrübe görünmeyen biri buralardan nasıl iş koparabilir? Pusuya falan mı yatmak gerekiyor? İlan yayınlanır yayınlanmaz hemen teklif gönderelim ki onda da bi garanti yok. Nasıl başarılı olabiliriz? Kendi tecrübelerinizi de yazarsanız çok sevinirim. Teşekkür ederim.
1 yıldır serbest çevirmenlik yapıyorum İngilizce ve Almanca dillerinde. Ancak Upwork olsun Freelancer olsun daha hiç iş kapamadım. Sadece Bionluk'tan 1 kere bulabildim ve o da zaten Almanca olduğu için işi alma şansım daha yüksekti. Zaten o müşteri ile de bayağı çalıştım.
Şimdi benim demek istediğim İngilizce çeviri işi de almak istiyorum ama bu mümkün görünmüyor. Çünkü her İngilizce çeviri ilanına neredeyse en az 100 teklif geliyor. Hangi platformda olursa olsun bu böyle. O yüzden de teklif vererek connect harcamak istemiyorum. Zaten daha önce buralardan iş de almadığım için profilimde tecrübe görünmüyor.
Profilinde tecrübe görünmeyen biri buralardan nasıl iş koparabilir? Pusuya falan mı yatmak gerekiyor? İlan yayınlanır yayınlanmaz hemen teklif gönderelim ki onda da bi garanti yok. Nasıl başarılı olabiliriz? Kendi tecrübelerinizi de yazarsanız çok sevinirim. Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
2 tane erkek yeğenim var. İkisi de akşama kadar mal gibi aptal saptal oyunlar oynuyor ve saçma sapan Youtube videoları izleyip duruyorlar.
Bunlar kuzen. Birisi annesi babası işe gittiği için kardeşiyle tatilde bizde kalıyor. Yanımızda kaldığı için de bu aptal Youtuberların falan onda yarattığı etkiyi gözlemleme imkanım oluyor. Yeğenim nerede gerizekalı bir Youtuber var gidiyor onu izliyor, Enes Batur, Yorekok gibi. Başka hangi kanalları izlediğini bilmiyorum ama o izlerken kulak misafiri olduğum kadarıyla kalitesiz, leş bir kanal olduğunu anlıyorum. Çocuk, o yaşta (10) bir çocuğun bilmemesi gereken veya benim acayip nefret ettiğim kelimeler öğrenmiş. Bizden, çevresinden asla duyamayacağı kelimeler.
Dün babaannesine yani anneme hiç sebep yokken "cenabet" dedi. 10 yaşındaki çocuğun böyle bir kelime kullandığını düşünebiliyor musunuz? Her ne kadar artık kendimi "deist" olarak görsem de duyunca kan beynime sıçradı. Sonuç olarak bu aşağılayıcı bir hakaret özünde. Çok sert bir biçimde kızdım ve ne anlama geldiğini açıkladım. Ne anlama geldiğinden bihaberdi zaten. Eminim tepkimden sonra bir daha kullanmayacaktır ama yarın başka bir şey öğrenecek. Çocuk daha bu yaşında, bu gerizekalı Youtuberlardan pornoyu falan öğrense ne yapacağım? Belki de öğrenmiştir. Annesi babası diğer yeğeniminkilere kıyasla oldukça disiplinliler. Ama iş dolayısıyla pek ilgilenemiyorlar. Ama yanlarında bir saygısızlık yaparsa ikisi de deyim yerindeyse canına okuyor.
Sadece bu da değil, büyüklerine karşı çok saygısız davranmaya başladı. Ergenlerin ağzına sakız olmuş, laçka kelimeleri de öğrenmiş. Dünkü olaydan sonra iyice sabrım tükenme noktasına geldi. Youtube'u engellemeyi düşünüyorum. Ama evlerine gidince oradan devam edecek. Babasına falan söylesem mi? Annesi babası ben değilim, bana düşmez ama içim el vermiyor. Ya bi beyin yıkama operasyonu olsa ancak bu kadar olur. Ne yapılır bilmiyorum ama böyle Youtuberlara yaptırım uygulanması şart. Sokakta görsem bir kaşık suda boğarım hepsini de. Siz ne düşünüyorsunuz? Ne yapılmalı? Kendi çocuklarınızdan da bahsederseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
2 tane erkek yeğenim var. İkisi de akşama kadar mal gibi aptal saptal oyunlar oynuyor ve saçma sapan Youtube videoları izleyip duruyorlar.
Bunlar kuzen. Birisi annesi babası işe gittiği için kardeşiyle tatilde bizde kalıyor. Yanımızda kaldığı için de bu aptal Youtuberların falan onda yarattığı etkiyi gözlemleme imkanım oluyor. Yeğenim nerede gerizekalı bir Youtuber var gidiyor onu izliyor, Enes Batur, Yorekok gibi. Başka hangi kanalları izlediğini bilmiyorum ama o izlerken kulak misafiri olduğum kadarıyla kalitesiz, leş bir kanal olduğunu anlıyorum. Çocuk, o yaşta (10) bir çocuğun bilmemesi gereken veya benim acayip nefret ettiğim kelimeler öğrenmiş. Bizden, çevresinden asla duyamayacağı kelimeler.
Dün babaannesine yani anneme hiç sebep yokken "cenabet" dedi. 10 yaşındaki çocuğun böyle bir kelime kullandığını düşünebiliyor musunuz? Her ne kadar artık kendimi "deist" olarak görsem de duyunca kan beynime sıçradı. Sonuç olarak bu aşağılayıcı bir hakaret özünde. Çok sert bir biçimde kızdım ve ne anlama geldiğini açıkladım. Ne anlama geldiğinden bihaberdi zaten. Eminim tepkimden sonra bir daha kullanmayacaktır ama yarın başka bir şey öğrenecek. Çocuk daha bu yaşında, bu gerizekalı Youtuberlardan pornoyu falan öğrense ne yapacağım? Belki de öğrenmiştir. Annesi babası diğer yeğeniminkilere kıyasla oldukça disiplinliler. Ama iş dolayısıyla pek ilgilenemiyorlar. Ama yanlarında bir saygısızlık yaparsa ikisi de deyim yerindeyse canına okuyor.
Sadece bu da değil, büyüklerine karşı çok saygısız davranmaya başladı. Ergenlerin ağzına sakız olmuş, laçka kelimeleri de öğrenmiş. Dünkü olaydan sonra iyice sabrım tükenme noktasına geldi. Youtube'u engellemeyi düşünüyorum. Ama evlerine gidince oradan devam edecek. Babasına falan söylesem mi? Annesi babası ben değilim, bana düşmez ama içim el vermiyor. Ya bi beyin yıkama operasyonu olsa ancak bu kadar olur. Ne yapılır bilmiyorum ama böyle Youtuberlara yaptırım uygulanması şart. Sokakta görsem bir kaşık suda boğarım hepsini de. Siz ne düşünüyorsunuz? Ne yapılmalı? Kendi çocuklarınızdan da bahsederseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Uzun zamandır hep kendi işimi kurmak gibi bir hayalim olmuştur. Bayağıdır da dropshipping işini falan görüyorum. Ama şu Youtube'da lüks arabalar, lüks evlerin önünde foto çekinerek "çok zengin olacaksınız bla bla" teması altında milletin parasına göz dikenlerden gördüğümü zannetmeyin sakın. Zaten o dolandırıcıların söylediği kadar kolay olmadığını biliyorum. Bu dropshipping olayına girsem mi diye düşünüyorum? Ama tedarikçi kendi satmak yerine neden benim daha yükseğe satmama razı olup hem de malı kendi götürsün müşteriye veya müşteri daha ucuzunu bulabilecekken neden komisyoncudan alsın diye düşünüyorum?Bu konu aklımı karıştırıp duruyor. Ama biliyorum bu işi yapan insanlar var. Facebook, Telegram grularında falan var bu insanlar.
Konumuza dönecek olursak henüz ne satacağıma tam olarak karar vermiş değilim ama aklımda birkaç şey var. Takı toka, aksesuar, cep telefonu gibi herkesin sattığı bir şey olmayacak tabiki de. Daha sonra nerede/kimlere satış yapacağıma da daha tam karar veremedim ama Amerika gibi görünüyor. Herkesin zannettiği gibi Aliexpress'den falan sipariş etmeyeceğim tabiki de.
İki gündür bu işlerle ilgili bir şeyler okuyup duruyorum. Bir sürü ücretsiz kaynak var. Zaten hemen başlamayı düşünmüyorum. Ama daha şimdiden bir heyecan sardı. Para kazanmak değil de kendimize ait bir işe sahip olma düşüncesi insanı bayağı motive ediyor.
Her neyse siz ne düşünüyorsunuz? Boş bir hayal mi yoksa denemeye değer mi? Dropshipping yapanlar, yapanları tanıyanlar veya konu hakkında bilgisi olanlar yardımcı olursa sevinirim. Teşekkür ederim.
Uzun zamandır hep kendi işimi kurmak gibi bir hayalim olmuştur. Bayağıdır da dropshipping işini falan görüyorum. Ama şu Youtube'da lüks arabalar, lüks evlerin önünde foto çekinerek "çok zengin olacaksınız bla bla" teması altında milletin parasına göz dikenlerden gördüğümü zannetmeyin sakın. Zaten o dolandırıcıların söylediği kadar kolay olmadığını biliyorum. Bu dropshipping olayına girsem mi diye düşünüyorum? Ama tedarikçi kendi satmak yerine neden benim daha yükseğe satmama razı olup hem de malı kendi götürsün müşteriye veya müşteri daha ucuzunu bulabilecekken neden komisyoncudan alsın diye düşünüyorum?Bu konu aklımı karıştırıp duruyor. Ama biliyorum bu işi yapan insanlar var. Facebook, Telegram grularında falan var bu insanlar.
Konumuza dönecek olursak henüz ne satacağıma tam olarak karar vermiş değilim ama aklımda birkaç şey var. Takı toka, aksesuar, cep telefonu gibi herkesin sattığı bir şey olmayacak tabiki de. Daha sonra nerede/kimlere satış yapacağıma da daha tam karar veremedim ama Amerika gibi görünüyor. Herkesin zannettiği gibi Aliexpress'den falan sipariş etmeyeceğim tabiki de.
İki gündür bu işlerle ilgili bir şeyler okuyup duruyorum. Bir sürü ücretsiz kaynak var. Zaten hemen başlamayı düşünmüyorum. Ama daha şimdiden bir heyecan sardı. Para kazanmak değil de kendimize ait bir işe sahip olma düşüncesi insanı bayağı motive ediyor.
Her neyse siz ne düşünüyorsunuz? Boş bir hayal mi yoksa denemeye değer mi? Dropshipping yapanlar, yapanları tanıyanlar veya konu hakkında bilgisi olanlar yardımcı olursa sevinirim. Teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Bazen güzel rüyalar görüyorum ama uyandığımda keşke görmeseydim diyorum. Çünkü öyle bir şeyin olma ihtimali bazen çok uzak geliyor. Bir de yaşattıkları gerçeklik algısı yüzünden uyanıp öyle bir şeyin olmadığını görmek sahip olduğunuz çok önemli bir şeyi kaybetmiş gibi hissettiriyor. Kaç gün etkisinden kurtulamıyorum.
Çoook uzun zamandır bu durum böyle, senelerdir yani, o kadar uzun. Artık moralimi bozmaya başladı. Sanki evren bana mesaj yolluyor asla bunları yaşayamayacaksın, o yüzden rüyalarda yaşa diye. Bilmiyorum belki de geçenlerde açtığım bir duyuruda arkadaşlardan birinin söylediği gibi drama queene bağladım. Ama rüyalardan kurtulma imkanım olsaydı kesinlikle kurtulurdum.
Siz ne düşünüyorsunuz? Gerçek olma ihtimali düşük olan bir şeye rüyanızda sahip olsaydınız nasıl hissedersiniz veya canınızı acıtan rüyalar görüyor musunuz? Görüyorsanız memnun musunuz değil misiniz? Gerek idealistik bir şey, gerek duygusal bir şey veya bir eşya, her şey olabilir. Teşekkür ederim.
Bazen güzel rüyalar görüyorum ama uyandığımda keşke görmeseydim diyorum. Çünkü öyle bir şeyin olma ihtimali bazen çok uzak geliyor. Bir de yaşattıkları gerçeklik algısı yüzünden uyanıp öyle bir şeyin olmadığını görmek sahip olduğunuz çok önemli bir şeyi kaybetmiş gibi hissettiriyor. Kaç gün etkisinden kurtulamıyorum.
Çoook uzun zamandır bu durum böyle, senelerdir yani, o kadar uzun. Artık moralimi bozmaya başladı. Sanki evren bana mesaj yolluyor asla bunları yaşayamayacaksın, o yüzden rüyalarda yaşa diye. Bilmiyorum belki de geçenlerde açtığım bir duyuruda arkadaşlardan birinin söylediği gibi drama queene bağladım. Ama rüyalardan kurtulma imkanım olsaydı kesinlikle kurtulurdum.
Siz ne düşünüyorsunuz? Gerçek olma ihtimali düşük olan bir şeye rüyanızda sahip olsaydınız nasıl hissedersiniz veya canınızı acıtan rüyalar görüyor musunuz? Görüyorsanız memnun musunuz değil misiniz? Gerek idealistik bir şey, gerek duygusal bir şey veya bir eşya, her şey olabilir. Teşekkür ederim.
(18)
Şu işte çalışsam yapamazdım, rezil olurdum dediğiniz işler nelerdir?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1436555
Merhaba arkadaşlar,
Hangi işi yapsaydınız elinize yüzünüze bulaştırırdınız, sakarlık, hata yapma oranınız daha yüksek olurdu veya beceriksizliğiniz yüzünden işten atılırdınız? "Kesinlikle bana göre değil, hayatta yapamam!" dediğiniz hangi meslekler var?
Benimkisi açık ara garsonluk. Çay servisi falan yaparken bile acayip kasılıyorum dökülecek diye, o yüzden 2 saatte götürüyorum yavaş yavaş. Sanırım normal garsonlar gibi hızlı getirsem her şeyi dökerdim. Yavaş getirsem de yavaş olduğum için kızarlardı. İki şekilde de atılırdım işten :)
Sizinkiler neler?
Hangi işi yapsaydınız elinize yüzünüze bulaştırırdınız, sakarlık, hata yapma oranınız daha yüksek olurdu veya beceriksizliğiniz yüzünden işten atılırdınız? "Kesinlikle bana göre değil, hayatta yapamam!" dediğiniz hangi meslekler var?
Benimkisi açık ara garsonluk. Çay servisi falan yaparken bile acayip kasılıyorum dökülecek diye, o yüzden 2 saatte götürüyorum yavaş yavaş. Sanırım normal garsonlar gibi hızlı getirsem her şeyi dökerdim. Yavaş getirsem de yavaş olduğum için kızarlardı. İki şekilde de atılırdım işten :)
Sizinkiler neler?
(6)
Evliliğe, ilişkilere olan güvenim iyice sarsıldı. Kimseye güvenmiyorum.
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1435512
Merhaba arkadaşlar,
Bugün sözlükte dolaşırken şu Antalya'da belediye başkanının karıştığı aldatma haberini okudum. Müthiş derecede midem bulandı. Belediye başkanına bakıyorum en az 45 yaşında, geline bakıyorum 31 yaşında. Bu ikisi arasında 16 yaş var. Aldatma büyük ihtimalle zenginlik falan yüzünden.
Artık aldatma haberleri o kadar sıklaştı ki şaşıramıyorum. Zaten güven sorunları olan biriyim, kim olursa olsun bana karşı en ufak hatasında ihanet içindeymiş gibi düşünüyorum. Bu hale gelmemin belki de en büyük sebebi bu yozlaşmış yaratıklardır. Şimdi nasıl evleneceğiz? Nasıl yuva kuracağız? Var olan ilişkilerimizi nasıl sürdüreceğiz? Herkes kokuşmuş, herkes yozlaşmış. "Canım" dediğin bile arkandan vuruyor. Bunun düşüncesi bile insanı kahrediyor, bunu yaşamak kim bilir nasıl bir cehennem azabı yaşatır insana. Hiçbir zaman o acıyı unutamazsınız.
Düşünsenize çok sevdiğiniz, hayatınızı hiç düşünmeden feda edeceğiniz insanın sizi aldattığını. Bir de bu insanların çoğunun çocuğu var, ya eşine bunu yapıyor ama çocuklarına nasıl yapıyor bunu? Yazık değil mi onlara?
Hayatımda şimdiye kadar kimse olmadı. Zamanında uğraştım olmadı, bir daha da uğraşmadım gönül işleriyle. İnsanlara hep mesafeli davrandım. Gittikçe insanlara olan tahammülüm azaldı. Sanırım ksenofobik gibi bir şey oldum. Bu olayları gördükçe gönül ilişkisi kurma, evlenme, yuva sahibi olma düşüncelerinden daha da uzaklaşıyorum. Diğer yandan toplumun insanları evlendirmek için yaptığı baskı var. Bu gidişatla zor ama olur da evlenirsem bu mentaliteyle evliliğimi nasıl sürdüreceğim? Çok zor geliyor. Aldatılmaktansa yalnız kalmayı tercih ederim. Çünkü ben böyle şeyleri kaldırabilecek biri değilim. Ölümle aynı şey benim için. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bugün sözlükte dolaşırken şu Antalya'da belediye başkanının karıştığı aldatma haberini okudum. Müthiş derecede midem bulandı. Belediye başkanına bakıyorum en az 45 yaşında, geline bakıyorum 31 yaşında. Bu ikisi arasında 16 yaş var. Aldatma büyük ihtimalle zenginlik falan yüzünden.
Artık aldatma haberleri o kadar sıklaştı ki şaşıramıyorum. Zaten güven sorunları olan biriyim, kim olursa olsun bana karşı en ufak hatasında ihanet içindeymiş gibi düşünüyorum. Bu hale gelmemin belki de en büyük sebebi bu yozlaşmış yaratıklardır. Şimdi nasıl evleneceğiz? Nasıl yuva kuracağız? Var olan ilişkilerimizi nasıl sürdüreceğiz? Herkes kokuşmuş, herkes yozlaşmış. "Canım" dediğin bile arkandan vuruyor. Bunun düşüncesi bile insanı kahrediyor, bunu yaşamak kim bilir nasıl bir cehennem azabı yaşatır insana. Hiçbir zaman o acıyı unutamazsınız.
Düşünsenize çok sevdiğiniz, hayatınızı hiç düşünmeden feda edeceğiniz insanın sizi aldattığını. Bir de bu insanların çoğunun çocuğu var, ya eşine bunu yapıyor ama çocuklarına nasıl yapıyor bunu? Yazık değil mi onlara?
Hayatımda şimdiye kadar kimse olmadı. Zamanında uğraştım olmadı, bir daha da uğraşmadım gönül işleriyle. İnsanlara hep mesafeli davrandım. Gittikçe insanlara olan tahammülüm azaldı. Sanırım ksenofobik gibi bir şey oldum. Bu olayları gördükçe gönül ilişkisi kurma, evlenme, yuva sahibi olma düşüncelerinden daha da uzaklaşıyorum. Diğer yandan toplumun insanları evlendirmek için yaptığı baskı var. Bu gidişatla zor ama olur da evlenirsem bu mentaliteyle evliliğimi nasıl sürdüreceğim? Çok zor geliyor. Aldatılmaktansa yalnız kalmayı tercih ederim. Çünkü ben böyle şeyleri kaldırabilecek biri değilim. Ölümle aynı şey benim için. Siz ne düşünüyorsunuz?
Merhaba arkadaşlar,
Bende ekli olmayan ama bağlantılarımdan biri dolayısıyla gönderilerini gördüğüm bir kadın var. Her neyse bu kadının ilk gördüğüm gönderisi hem kendisinin hem eşinin virüsten dolayı işsiz kaldığını, çok acil iş aradıkları yönündeydi. Bir sürü insan da yorum atmış, yardımcı olmaya çalışmış, telefon numarası bırakmış, verdikleri mail adresine CV göndermelerini istemişler. Tamam buraya kadar sorun yok.
Sonra ara ara bu kadının gönderileri haber kaynağıma düşmeye devam etti. Ama artık yeni gönderileri okudukça kadından işkillenmeye başladım. Küçük çocuğu varmış ve istediğini alamıyormuş, faturaları ödeyemiyormuş, yeni ev almışlar çektikleri kredi yetmemiş. Yorum atanlardan bazıları IBAN istemiş, o da IBAN atmış.
Kadın artık gönderilerinde faturalarının ekran görüntülerini alıp paylaşmaya başlamış, direk IBAN numarasını paylaşmış. Valla artık insanların duygularını sömürerek onları istismar ettiğini düşünüyorum. İşin ilginci böyle düşünen tek ben değilmişim ki zaten bu çok doğal, kadını insanları kandırıp onlardan maddi çıkar sağladığını söyleyen insanlar gönderilerine yorum atmış, mesaj atmış. Kadın bunu kendi söylüyor ve bu yüzden onları insafsızlıkla, gaddarlıkla suçluyor. Bu arada şikayet seçeneği olsaydı direk şikayet edecektim.
Bugüne kadar işsiz kaldığını, çok zor durumda olduğunu, artık dayanacak gücü olmadığını söyleyen bir sürü insanın gönderilerini okudum. Hiçbiri de bu kadın gibi IBAN paylaşmamış, kimseden faturalarını ödemelerini istememişti. O durumda ben olsaydım açlıktan da ölsem kimseden para dilenmezdim.
Siz ne düşünüyorsunuz? Kadın sahtekar mı yoksa ben mi çok gaddarım?
Bende ekli olmayan ama bağlantılarımdan biri dolayısıyla gönderilerini gördüğüm bir kadın var. Her neyse bu kadının ilk gördüğüm gönderisi hem kendisinin hem eşinin virüsten dolayı işsiz kaldığını, çok acil iş aradıkları yönündeydi. Bir sürü insan da yorum atmış, yardımcı olmaya çalışmış, telefon numarası bırakmış, verdikleri mail adresine CV göndermelerini istemişler. Tamam buraya kadar sorun yok.
Sonra ara ara bu kadının gönderileri haber kaynağıma düşmeye devam etti. Ama artık yeni gönderileri okudukça kadından işkillenmeye başladım. Küçük çocuğu varmış ve istediğini alamıyormuş, faturaları ödeyemiyormuş, yeni ev almışlar çektikleri kredi yetmemiş. Yorum atanlardan bazıları IBAN istemiş, o da IBAN atmış.
Kadın artık gönderilerinde faturalarının ekran görüntülerini alıp paylaşmaya başlamış, direk IBAN numarasını paylaşmış. Valla artık insanların duygularını sömürerek onları istismar ettiğini düşünüyorum. İşin ilginci böyle düşünen tek ben değilmişim ki zaten bu çok doğal, kadını insanları kandırıp onlardan maddi çıkar sağladığını söyleyen insanlar gönderilerine yorum atmış, mesaj atmış. Kadın bunu kendi söylüyor ve bu yüzden onları insafsızlıkla, gaddarlıkla suçluyor. Bu arada şikayet seçeneği olsaydı direk şikayet edecektim.
Bugüne kadar işsiz kaldığını, çok zor durumda olduğunu, artık dayanacak gücü olmadığını söyleyen bir sürü insanın gönderilerini okudum. Hiçbiri de bu kadın gibi IBAN paylaşmamış, kimseden faturalarını ödemelerini istememişti. O durumda ben olsaydım açlıktan da ölsem kimseden para dilenmezdim.
Siz ne düşünüyorsunuz? Kadın sahtekar mı yoksa ben mi çok gaddarım?