bir marketten alınabilicek veya bir mekanda oturup içilebilicek hindistan cevizli bir içecek arıyorum ama bulamıyorum. alkollüleri biliyorum zaten onları saymanıza gerek yok, alkolsüz bir şey arıyorum. var mı sizin bildiğniz bi şeyler?
bir adam önce bir kadına halleniyordu, onu seksi şekilde betimliyordu. sonra bir adam görüp ona da halleniyordu yine öyle seksi şekilde betimliyordu, en sonda da bir köpeğe yapıyordu aynısını. direkt karikatür değil de o dergilerdeki mizahi bir yazı da olabilir o kısmını tam hatırlayamadım. bulamadım bir türlü sizden çıkar mı?
yıllardır kalitesiz bir uykucuyum, zor uyurum, zorlanarak uyanırım, uykum kolay kaçar vs. bunlara alıştım artık ama bir süredir rezalet bir huyum türedi ki düşman başına. alarmdan 1-2 saat önce sebepsiz yere uyanıyorum ve sonra tekrar uyuyamıyorum. çıldırıcam. alarm 7'de, 1'de yatıyorum, 3'te anca uykuya geçiyorum, 6'da uyanıyorum, alarm çalana kadar uzanıyorum. doğal olarak ölü gibi geziyorum uzun zamandır. en fazla 5 saat uyuyabildim mesela bu hafta. hayat zaten zor, böyle hiç çekilmiyor takdir edersiniz ki. en olmadı uyku terapisine gidicem ama o da işe yarayan bi şey midir değil midir bilmiyorum. o konuda bilgi verebilicek olan veya bizzat uyku problemimi çözmek için tavsiyeleri olan varsa çok makbule geçer. zor durumdayım gerçekten.
not: spor denedim, fayda etmedi
not: spor denedim, fayda etmedi
özellikle belirli günlerde, anmalarda, olaylarda çalan şarkıları soruyorum. 2 temmuz'da türküler yanmaz, deniz gezmişlerin anmalarında deniz koydum adını, denizlerin dalgasıyım, bazen bir görüş kabininde, erdal eren için ankara adı kara vs. kesin unuttuklarım vardır, var mı sizin ekliycekleriniz?
edit: uğur mumcu için uğurlar olsun geldi aklıma şimdi.
edit: uğur mumcu için uğurlar olsun geldi aklıma şimdi.
türk dizilerine ön yargılıydım epeydir ama sağda solda duydukça merak ettim, bunlar kaliteli yapımlar mı sizce? ve de hangisi size göre daha iyi? bunlardan birine başlayabilirim yakında. 7yüz ve yeni çıkan çıplak'ı da merak ediyorum bunların yanında, onlar hakkında da yorumlarınızı merak ediyorum.
bir de bir dizinin ağır olması onu otamatik olarak kaliteli yapmaz, türkiye'de böyle bir algı var gibi geliyor bana. ooo ağır dizi iyi oyuncular var iyi diyeyim buna şeklinde düşünceler. özellikle masum bana bu algı sayesinde iyi olduğu düşünülmüş bir iş gibi geldi ama sadece ön yargılar bunlar tabi.
bir de bir dizinin ağır olması onu otamatik olarak kaliteli yapmaz, türkiye'de böyle bir algı var gibi geliyor bana. ooo ağır dizi iyi oyuncular var iyi diyeyim buna şeklinde düşünceler. özellikle masum bana bu algı sayesinde iyi olduğu düşünülmüş bir iş gibi geldi ama sadece ön yargılar bunlar tabi.
başlıktaki kitabın ücretsiz ebook'unu arıyorum ingilizce olarak. ebook işine pek ilgim olmadığı için hiçbir bilgim yok bu konuda torrentte arattım, google'da arattım bulamadım başka da kaynak bilmiyorum. bulabileceğim yerler bilen varsa çok memnun olurum.
(8)
tv'de 43 inç uhd samsung, lg mi 49 inç uhd telefunken, vestel mi
semaforo de medianoche #1423849
tv almayı düşünüyorum. bütçeyi 3600'ın altında tutmaya çalışıyorum ama duruma göre biraz daha çıkabilirim. bu fiyatlara bakınca başlıkta yazdığım seçenekler çıkıyor. özellikle tv'ler artık smart tv olduklarından dolayı marka önemli diye düşünüyorum. internette takılan arayüz, açılmayan uygulamalar gibi şeyler okudum bazı markalarla ilgili. almışken 49 inç almak istiyorum ama sizce telefunken, vestel seviyesi markalar sıkıntı yaşatır mı? yoksa 43 olsun samsung, lg, philips'ten şaşma mı dersiniz? yoksa zorla kendini 3900'a falan hem 49 inç hem samsung olanından al, zorladığına değer mi dersiniz? arada çok net farklar yoksa sırf marka için 500-1000 tl fazla vermek de istemem açıkçası.
esasında öyle görüntü delisi değilim full hd de olurdu ama 49 inçte 1 tane samsung modeli var sadece fhd olan, onun da ekran kenarları çok kalın, kaba durduğu için istemedim.
esasında öyle görüntü delisi değilim full hd de olurdu ama 49 inçte 1 tane samsung modeli var sadece fhd olan, onun da ekran kenarları çok kalın, kaba durduğu için istemedim.
temel şeyleri yaparım, çok güzel yemek ısıtırım falan ama bunlar dışında mutfakla pek aram yok. bu pek aram olmamasını biraz abarttığımı düşündüm ve önümüzde 4 günlük bayram tatili varken bir tatlı sever olarak tatlı yapmaya karar verdim. hem mutfak skillerimi geliştiririm hem de güzel (umarım) bir tatlı yer ve yediririm diyerekten. s*çıp sıvama ihtimalimin az olduğu, lezzetli bir tarif bilen varsa çok makbule geçer (link de olur, kendiniz de anlatabilirsiniz). ama aşırı basit olmasını da istemiyorum az da olsa uğraştırsın, biraz experience point'e ihtiyacım var.
zamanında mango'dan bir pijama takımı aldım alt-üst, 1.5 yıla falan altı dizden ve ağ yerinden yırtıldı paramparça oldu. ama kumaşı inceydi ve biraz da üstüme oturuyodu yani çok değil ama pijama için dardı denilebilir o yüzden normaldir neyse dedim gittim h&m'den bir pijama altı aldım. bu hem kesinlikle dar değildi hem de kumaşı o kadar ince değildi ama yine yaklaşık aynı sürede dizden ve arka baldır kısmından yırtıldı. ben de mi bir sorun var makine mi sert davranıyor bilemiyorum ama yeni pijama alıcam sonuç olarak. şöyle dayanıklı, güzel, çok pahalı olmayan bir tavsiyesi olan varsa güzel olur.
mesela bir insanın 50 kiloyken 5 kilo alması 100 kiloyken 5 kilo almasından daha kolay olur ya (daha az kaloriyle olur yani) o mantıkla doların da büydükçe büyümesi zorlaşıyor mu? 1.5'ten 2'ye gelmesiyle 6.5'ten 7'ye gelmesi aynı zorlukta mı yani?
dün test yaptırdım, sanırım e-devletten kontrol edilebiliyomuş sonucu ama bulamadım neresinden edildiğini, bilen var mı?
hiç eric rohmer filmi izlemedim. adamın epey de bi sevilen filmi olunca aralarında seçim de yapamadım. hiç eric rohmer izlemeyen birine şöyle ürkütmeyecek, güzel bi film önericek olsanız bu film ne olurdu?
örneğin ben godard'ın la chinoise filmini çok seviyorum ama ilk kez godard izleyecek birine hayatta önermezdim. a bout de souffle veya pierrot le fou önerirdim. bunu göz önünde bulundurmanızı istedim sizden de.
örneğin ben godard'ın la chinoise filmini çok seviyorum ama ilk kez godard izleyecek birine hayatta önermezdim. a bout de souffle veya pierrot le fou önerirdim. bunu göz önünde bulundurmanızı istedim sizden de.
çok fazla böyle sorunum var bence ama şimdi 1 tanesinden bahsedicem. 2020 yılında yaşayan bir genç olarak (özel bi sebep olmadığı sürece) insanlarla bireysel yazışmayı sevmiyorum. sevme nolucak diyeceksiniz ama bu çağda ve bu yaşta böyle olmak sosyal ilişkileri mahvediyor, romantik ilişkileri başlamadan bitiriyor. öğrenciyken yine üniversite ortamında olduğumdan arada flört mlört oluyodu bi şekil ama şimdi iş ortamında öyle bi rahatlık da kalmadı artık olay aşırı dikkat çekici bi tip değilsen (ki değilim) tamamen bireysel çabaya kalıyor. yaz o zaman derseniz de işte o kadar içimden gelmiyor ki yakınlaşmak istediğim birine çok zorlayıp yazsam da kaliteli bi sohbet olmuyor öyle olunca da tam tersi ilişkiyi daha geriye götürüyor bu. sırf bu sebepten dolayı ilişki konusunda umudum kalmadı hayata dair çok kötü bi his bu.
düz sosyal ilişkilerime verdiği sıkıntı da can sıkıcı. insanlar beni sever eder çok güzel goygoy yaparım ortamın neşe kaynağı olurum vs. ama asla kimseyle yakınlaşamıyorum yine bu sebepten bu da canımı sıkıyor. yani diyelim 5 kişilik arkadaş grubuyuz ben hariç 4 kişinin inciğini cıcığını bilen en az 1 kişi vardır mutlaka ama ben doğru düzgün bi şey bilmem benim hakkımda da aynı şekil toplu ortamlarda anlattıklarım dışında bi şey bilinmez pek. bu sadece yazışma mevzusu da değil tabi bahsettiğim şey özel olarak yakınlaşmayı bilmiyorum insanlarla. sosyal hayatta safi goygoy yapıp eğlence peşinde olan birisiyim. yalnızken de evde ya bi şeyler izlerim ya oyun oynarım sıkılmam pek yazmaya zaman ayırma düşüncesi bile canımı sıkıyor, kendi kendime aktivetilerimden yeterince keyif alıyorum çünkü millete yazmakla niye uğraşayım. sonuç olarak da bu durumumun kendisinden hoşnutsuzluğum yok ama sonuçlarından (insanlarla yakınlaşamama ve romantik ilişki kurmamın mucizelere kalması) hoşnusuzluğum var. lütfen bu mevzular için birisi bana akıl hocalığı yapsın, yol göstersin, motivasyon versin ne bileyim yanlışlarımı sertçe yüzüme vursun bi şey yapsın çok sıkıldım bu durumdan.
düz sosyal ilişkilerime verdiği sıkıntı da can sıkıcı. insanlar beni sever eder çok güzel goygoy yaparım ortamın neşe kaynağı olurum vs. ama asla kimseyle yakınlaşamıyorum yine bu sebepten bu da canımı sıkıyor. yani diyelim 5 kişilik arkadaş grubuyuz ben hariç 4 kişinin inciğini cıcığını bilen en az 1 kişi vardır mutlaka ama ben doğru düzgün bi şey bilmem benim hakkımda da aynı şekil toplu ortamlarda anlattıklarım dışında bi şey bilinmez pek. bu sadece yazışma mevzusu da değil tabi bahsettiğim şey özel olarak yakınlaşmayı bilmiyorum insanlarla. sosyal hayatta safi goygoy yapıp eğlence peşinde olan birisiyim. yalnızken de evde ya bi şeyler izlerim ya oyun oynarım sıkılmam pek yazmaya zaman ayırma düşüncesi bile canımı sıkıyor, kendi kendime aktivetilerimden yeterince keyif alıyorum çünkü millete yazmakla niye uğraşayım. sonuç olarak da bu durumumun kendisinden hoşnutsuzluğum yok ama sonuçlarından (insanlarla yakınlaşamama ve romantik ilişki kurmamın mucizelere kalması) hoşnusuzluğum var. lütfen bu mevzular için birisi bana akıl hocalığı yapsın, yol göstersin, motivasyon versin ne bileyim yanlışlarımı sertçe yüzüme vursun bi şey yapsın çok sıkıldım bu durumdan.
bi karakter vardı (herkesin görünce bileceği karakteristik bi tip) looney tunes'ta diye düşünüyodum ama vikipedi'den bütün looney tunes karakterlerine baktım hiçbiri çıkmadı ama ben hala ordan olduğunu düşünüyorum eksik karakterler var muhtemelen. bi insandı bu karakter, adamın oldukça inik ve pembe göz kapakları vardı, gözleri de büyüktü ve dudağı da kırmızımsıydı belirgindi epey. smokin veya takım elbise falan giydiğini düşünüyorum yani ya zengin biri ya da bi kahya falan tarzı bi şeydi. adı ne bu karakterin bilen çıkar mı?
adam hakkında suçlamalar malum, kendisine karşı olumsuz konumda olanların söyledikleriyle her yerde karşılaşmak mümkün. ama kendisini savunan isimler de olduğunu biliyoruz. bir sürü ünlü var, ünlülerden bir sürü varsa halktan da bir sürü vardır. günümüz dünyasında (en azından ünlüler arasında) kimsenin de kimseyi "tecavüz etmişse etmiş helali hoş olsun" diyerek savunmayacağını düşünürsek savunanların bir takım (kendince) mantıklı argümanları olmalı. sorum şu, bu adamı savunanlar hangi argümanlarla savunuyor? bu konuda bir yazı linki atabilicek olan veya kendisi durumu anlatabilicek olan var mı?
epeydir kullanmamıştım twitter archive'ı bugün bi şeye bakmak için indirdim ama baya değişmiş. eskiden direkt twitter arayüzünde açan bir dosya geliyordu, istediğimiz ayı açabiliyorduk vs. şimdi .js uzantılı dosya gönderiyorlar, tarayıcıda açınca kod şeklinde epey kullanışsız ve arayüzsüz bir şekilde binlerce tivit geliyor. bunu düzgün bi şekilde açmanın bi yolu var mı? "Tweet are available in our API documentation: developer.twitter.com" şeklinde bir bilgi de var mesela readme dosyasında belki bi işe yarar. tivitlerin nasıl geldiğini de aşağıda 1 örnekle göstereyim.
"tweet" : {
"retweeted" : false,
"source" : "<a href=\"twitter.com\" rel=\"nofollow\">Twitter Web Client</a>",
"entities" : {
"hashtags" : [ ],
"symbols" : [ ],
"user_mentions" : [ ],
"urls" : [ ]
},
"display_text_range" : [ "0", "140" ],
"favorite_count" : "0",
"id_str" : "489024253048962880",
"truncated" : false,
"retweet_count" : "0",
"id" : "489024253048962880",
"created_at" : "Tue Jul 15 12:35:42 +0000 2014",
"favorited" : false,
"full_text" : "örnek metin",
"lang" : "tr"
"tweet" : {
"retweeted" : false,
"source" : "<a href=\"twitter.com\" rel=\"nofollow\">Twitter Web Client</a>",
"entities" : {
"hashtags" : [ ],
"symbols" : [ ],
"user_mentions" : [ ],
"urls" : [ ]
},
"display_text_range" : [ "0", "140" ],
"favorite_count" : "0",
"id_str" : "489024253048962880",
"truncated" : false,
"retweet_count" : "0",
"id" : "489024253048962880",
"created_at" : "Tue Jul 15 12:35:42 +0000 2014",
"favorited" : false,
"full_text" : "örnek metin",
"lang" : "tr"
buraya en son 10-15 yıl önce gitmiştim ve hiç hoş izlenimleri yok bende. şimdi baktım da tekrar hizmete girmiş (3 ay falan olmuş) ve gideceğim film konum ve saat olarak en uygun burada. son 3 ayda gidenler varsa onlara soruyorum ne durumdadır gidilir mi?
(5)
ıssız/uzak bir yerde tek veya bir grupla beraber kalıp delirme temalı
semaforo de medianoche #1397792
filmleri soruyorum. the lighthouse izleyince aklıma geldi böyle başka işler de vardı sanki ama çok hatırlayamadım. the thing, the shining geldi aklıma. sarmaşık da sayılabilir ama orada esas mevzu insanlardan uzakta olmaktan ziyade yasalardan & medeniyetten uzakta olmak ve otoritenin & iktidarın yeniden dağılımı yani o tarz işler çok da sayılmaz.
şimdi baktım da 19 filmini izlemişim üstadın 8 de izlemediğim kalmış, o kadar filmini izleyip o 8'ini hala izlememiş olmamın bir sebebi var tabii, bana bir türlü çekici gelmedi o filmler (the color of money, bringing out the dead, the last temptation of christ, new york new york, the last waltz, new york stories, kundun). bunların içinden kesin izle seversin ya da hiç bakma rezalet diyeceğiniz filmler var mı?
şurdaki twitter.com ilk 2 foto hangi sahneden hiç hatırlayamıyorum var mı hatırlayan?
mesela sarah lynn karakterinin "that's too much, man" repliği vardı bojack'in de sanki böyle bir klasik repliği vardı kelime oyunlu horse'lu falan bi şey gibi hatırlıyorum ben (horsin around'daki karakterini kastediyorum) repliği hatırlayan var mı? yoksa yok muydu öyle bir repliği?
(1)
hani bi sitede yazı yazıyoduk ve o tüm ekranı kaplıyodu ve yanıp sönüyodu
semaforo de medianoche #1392071
onu yaptığımız sitenin adı neydi ya ve duruyo mu hala? bigass falan tarzı bi şeyler hatırlıyorum adında ama sıkıntılı bir isim olduğu için aramak sonuç vermedi.
benim en sevdiklerim polad bülbüloğlu - gel ey seher, ayrılık (fikrimden geceler yatabilmirem), bir de kız kardeşler filminde çalan lay lay ninnisi çok güzeldi. sizin bu tarzda en sevdiğiniz azeri şarkıları neler?
bu filmin olayını çözemedim. tamam karagöz - hacivat gibi 2 karakterimiz mevcut o göndermeleri anladık. kadın aslında var mıydı yok muydu gibi bir ikilem yaratmışlar ama bu mu tek mevzu? daha derin bi şeyler vardır diye düşünüyorum. kadının fantastik güçleri vardı mesela yaşlı kadını, ölü kuşu falan iyileştiriyor. bir de kadın annesini arıyor, buluyor, ona para veriyor. bunlar bize ne anlatmak istiyor elbet bir önemi olmalı ama tam çözemedim. hele sürekli yüzünü sallayan fedainin olayı ne hiç anlamadım bi önemi olmasa yüzünü sallatmazlardı. tabii şu da var kadın bir şekilde abidin'i ve mahmut'u da iyileştirmiş oldu hadi şifacılığının olayı buydu diyelim ama (ki öyleyse hiç hoşuma gitmedi, sıradan biri olarak hayatlarına dokunması daha etkileyici olurdu bence) diğer noktalar çok yarım kaldı bende.
bunu sırasıyla izlemezssek tadı kaçar mı? gördüğüm kadarıyla en sevilen film bal bu üçlemede ilk onu izleyeyim seversem diğerlerine de bakarım dedim ama önce yumurta'yı izlememiş olmam tadını kaçıracaksa yapmayayım öyle.
uzun yıllardır konsere gitmiyorum. levent yüksel konseri varmış (kendisi bence ülkenin en iyi erkek vokali) dedim şu orucu bozayım da gideyim konsere artık ama hem ilgisini çeken hem de şartları uyan bir arkadaş bulamadım maalesef. ilgisini çekmeyenlerden bir arkadaşa ısrar etsem gelir ama pek de keyif alamyacağı bi şey için insanı zorlamaya gerek var mı bilemedim öyle olunca tek gitsem mi diye düşünmeye başladım. sorum şu: bu konsere tek gitsem keyif alabilir miyim veya absürt mü kaçar konsere tek gitmek?
not: sinemaya tek gitmeyi seviyorum oldukça yani yalnız tuvalete bile gidemeyen tiplerden değilim ama konser garip mi kaçar emin olamadım uzun süredir gitmediğim için.
not: sinemaya tek gitmeyi seviyorum oldukça yani yalnız tuvalete bile gidemeyen tiplerden değilim ama konser garip mi kaçar emin olamadım uzun süredir gitmediğim için.
bu filmin dvdrip altyazısı (turkcealtyazi.org) aşırı kötü. oezel nickli bir arkadaş da kendi çevirisini yapmış (turkcealtyazi.org) baktım gayet iyi gözüküyor. o yüzden o çeviriyle izlemek istiyorum ama onun çevirisi 136 dakikalık versiyon için ve hem de 25 fpsye göre. benim indirebildiğim versiyon ise 142 dakikalık olan ve 24 fps. aslında 136 dakikalık versiyonu da indirdim ama o HECV (x265) riplerden çıktı o ripleri televizyon oynatmıyor maalesef yoksa onu izlerdim. bu sebeple oezel altyazısını diğer versiyona senkronlamak istiyorum, sorun sadece fps farkı olsa bunu subtitle workshop'ta başlangıç ve bitiş sürelerini ayarlayarak yapabiliyorum ama bunda fps senkronu dışında fazla sahnelerden kaynaklı bi farklılık da var ikisi birleşince içinden çıkamadım. bunu halledebilicek bir arkadaş var mıdır burda veya yol göstericek. aslında fps farkını benim yöntem (ilk ve son altyazıların sürelerini ayarlayarak) dışında bi ayarlama stili varsa önce fpsler eşlenir sonrası kolay ama o yapılabiliyor mu bilmiyorum.
şu an çalışıyorum. işim oldukça dandik bir iş, bana bi katkı sağlayacak bir iş değil ama boş oturmayayım çalışırken iş arayayım diye çalışıyorum. maaşı çok düşük, çalışma ortamı çok kötü, ben mühendis olarak girdim ama çırak muamelesi yapılıyor, işçi işlerine yardım ediyorum vs. bunlar kötü tarafları. güzel taraflarına bakarsak da pek benlik bi iş olmadığından günde 1 saat civarı çalışıyorum geri kalan zamanda kitap falan okuyorum, işçilerin üretimi bitince ben de çıkıyorum ki o da erken bitiyor, ortalama çıkışım 3-3:30 civarı diyelim daha erken de olabiliyor nadiren 4-4:30'a kaldığı da oldu tabii (mesai başlangıçı 8:30). bu sırada şöyle bir işten kabul aldım; ortamı güzel, maaşı 500 tl daha yüksek, oldukça kurumsal, mesai 8-17:30 ve yoğun çalışmalı, ilk 1 ay eğitim varmış ki o sırada epey işi zor bulup bırakan oluyormuş (mülakatı yapan yönetici dedi bunu ilk ama sonra bir çalışanla temasa geçtim o da bunu söyledi ben sormadan), o 1 aylık eğitimi geçersen 1 yıllık sözleşme imzalıyolarmış ve o sürede ayrılmak istersen 2 brüt maaş tazminat vermen gerekiyormuş (yani beklediğim fırsat karşıma bu 1 yılda çıkarsa ya değerlendiremeyeceğim ya da borçlarıma bir yenisini daha ekleyip omuzlarımdaki yükü iyice büyütücem), öğrendiğime göre iş öyle basamak olucak bir iş de değil tek olayı 6 ayda bir zammı var o da performansa bağlı %0 da olabiliyormuş max %20 oluyormuş.
sizce bu durumda işimden istifa edip bu işe geçmem mantıklı mı? her şeyi geçiyorum da şu 1 yıl durumu ciddi can sıkıcı 1 yıldır düzgün bi iş arıyorum o fırsat karşıma bu sözleşmeyi imzaladıktan sonra çıkabilir ve belki bir daha yıllarca bulamam o fırsatı. ya da ilk ay zorlanıp çıkanlardan olurum ben de ve sonra işsiz evde oturmaya başlarım tekrardan. tabii şu anki işimden kesinlikle daha iyi bir iş bu o da gerçek.
sizce bu durumda işimden istifa edip bu işe geçmem mantıklı mı? her şeyi geçiyorum da şu 1 yıl durumu ciddi can sıkıcı 1 yıldır düzgün bi iş arıyorum o fırsat karşıma bu sözleşmeyi imzaladıktan sonra çıkabilir ve belki bir daha yıllarca bulamam o fırsatı. ya da ilk ay zorlanıp çıkanlardan olurum ben de ve sonra işsiz evde oturmaya başlarım tekrardan. tabii şu anki işimden kesinlikle daha iyi bir iş bu o da gerçek.
yılların creative ep630'cusuyum. f/p zirvesiydi bence ergonomik açıdan gayet rahat ve temiz ses veren bir kulaklıktı ama artık üretilmiyormuş. bi kaç ay önce kaybettim telefonun kendi kulaklığını kullanıyorum o da rezalet. kulağımda durmuyor bi kere rejiden haber almaya çalışan muhabir gibi elim kulağımda geziyorum durması için, durunca da rahat değil zaten. neyse f/p performans olarak ep630 ayarında (şimdi baktım 2016 yılında 60 tl'ye almışım gittigidiyor'dan) bir kulak içi tavsiyesi verebilicek olan var mı? önceliklerim kulakta konforlu durması ve temiz ses vermesi, ekstra işlere gerek yok. bu arada sennheiser cx180 kullanmıştım zamanında creative'den önceliğim olan 2 konuda da daha kötüydü bence.
bildiğim sitelerde orijinal ve ingilizce adlarıyla arattım ama inebilen bir versiyonunu bulamadım. daha doğrusu bir tane buldum o da rusça dublajlı çıktı. bilen bulabilen olursa çok sevinirim link paylaşmak yasaksa mesaj da atabilirsiniz.
edit: dublajsız kaydı da varmış inen versiyonda @hasmetizm hatırlatmasıyla bakınca farkettim. silmiyorum yine de belki izlemek isteyen biri görür diye.
edit: dublajsız kaydı da varmış inen versiyonda @hasmetizm hatırlatmasıyla bakınca farkettim. silmiyorum yine de belki izlemek isteyen biri görür diye.
günlük kullanım için ayakkabı arıyorum. tarzımı göstermesi için bir örnek vereyim eski ayakkabım şunun encrypted-tbn0.gstatic.com bi değişik modeliydi ve çok da severdim. fikir oluşturması açısından önerilerinizi bekliyorum. fiyat 400'den aşağı olsun mümkünse ama aşırı iyi dediğiniz bi şey varsa atın pahalıysa da gaza gelip alırım belki.
öncelikle şunu söyleyeyim teknik bilgi gerekmeyen bir sınav çözüyorum. gerektiği yerde açıklama yapıyor ama buradaki açıklama bana pek yardımcı olmadı olayı anlayan var mı?
Explanation:
“In PharmaCircle database, injection volume per each administration (injection) should be added as administration volume in terms of ml.”
Please write the corresponding administration volume values in terms of ml for each case according to explanation given above.
a) "After reconstitution, 2ml prefilled syringe contains 1.5 ml injection solution having 500 mcg of romiplostim (500 mcg/ml)". --->
Explanation:
“In PharmaCircle database, injection volume per each administration (injection) should be added as administration volume in terms of ml.”
Please write the corresponding administration volume values in terms of ml for each case according to explanation given above.
a) "After reconstitution, 2ml prefilled syringe contains 1.5 ml injection solution having 500 mcg of romiplostim (500 mcg/ml)". --->
posta olarak gelmese bile bir şekilde trafik cezası yediği haber veriliyor mu kişiye yoksa kendin mi araştırmak zorundasın ceza yemiş miyim diye?
fiziksel kusurlarla dalga geçilmesi her zaman ayıptı tabii ama son yıllarda sosyal medya sayesinde iyice yerin dibine sokuldu bu davranış. dalga geçilmediği gibi insanların kendini sevebilmesi adına övülmeye bile başlandı. obeziden cücesine çirkinlik abidesinden kıllısına vs gerekli gereksiz övgüler görüyoruz internette. ama bu olay anlamadığım bi şekilde kellikte işlemiyor. övmeyi geçtim herkes ilkokul seviyesi dalga geçmeye başladı iyice. en son işte norm ender'in şarkısı sayesinde iyice arttı, ondan önce de hem sanal hem gerçek hayatta görüyodum/duyuyodum sık sık. sebebi ne bunun?
az önce farkettim emily blunt'ın başrolde oynadığı epey filmini izlememiş olmama rağmen kendisini yolda görsem tanımam. bende hiç iz bırakmamış yani kendisi. sizin için de böyle isimler var mı? gerçi böyle birinin aklınıza gelmesi de düşük ihtimal ama sorayım dedim böyle bi model mi var yoksa bana özgü bir durum mu diye.
3 filmini izledim kendisinin. wild strawberries'i baya seviyorum en az 8/10 gözümde. persona da çok benlik değil ama iyi filmdi yine de, anlatış tarzı pek bana hitap etmese de anlattığı şey çok iyiydi 7/10 alır benden. seventh seal'den ise nefret etmiştim böyle aşırı sürreal aşırı metafor kusan filmleri sevmiyorum 2-3 falan veririm 10 üstünden. sorum şu sizce autumn sonata'yı ve fanny & alexander'ı sevme ihtimalim nedir? başka kesin seversin veya sevmezsin diyebileceğiniz bergman filmlerini de yazabilirsiniz (scenes from a marriage ve cries and whispers'ı da merak ediyorum).
herkes için böyle mi bilemiycem tabii ama gece 4'te yatsam kendiliğimden 11:30 civarı uyanıyorum uykumu almış vaziyette. gece 12'de yatıp 7:30'da alarmla uyandığımda ise ömrümden ömür gidiyor, sabah evden çıkana kadar tüm hayatıma küfrediyorum. ikisinde de aynı süre uyumama rağmen böyle olmasının sebebi nedir fikri olan var mı? 100 milyar maaş da alsam iş yerimde inanılmaz keyifli bi ortamım da olsa erken saatte uyanmam gerektiği sürece mutlu bir hayat sürmem mümkün değil çok etkiliyor bu durum beni. aşmak istiyorum bunu.
indirimden alıcam da sanırım bu serinin yıldız oyunu 2. oyun. 1 de iyi mi yoksa onu boşverip 2'den başlasam daha mı iyi olur sizce? tabii 1 oynanmadan 2'den çok tat alınmaz gibi bir durum varsa vasat bile olsa mecbur 1'den başlarım o ayrı.
şurada twitter.com fatih altaylı'nın 1.16'da ne dediğini anlayamadım bi türlü. "o zaman ben gideyim izmir'e..." sonrası yok
6 filmini izledim. kosmos ve a ay'ı hiç sevmiyorum hatta nefret ediyorum diyebilirim, hayat var'da çok sıkılmıştım ama yine de etkilemişti, beş vakit, kaç para kaç ve korkuyorum anne filmleri ise baya sevdiğim filmler oldu. soru kısmına gelirsek jin, koca dünya ve şarkı söyleyen kadınlar filmlerini önerir misiniz az biraz anlatmaya çalıştığım zevkime göre? kosmos'dan sonra hep o tarz devam etmiş gibi laflar var ama belki tam da öyle değildir diye sorayım dedim.
10 yıllık berberim geçen söyledi bi müşterisi getiriyormuş. kendi çektiği before - after fotolarını gösterdi 5 müşterisi kullanmış hepsinde de saç çıkmış. 10 yıllık berberim olduğu için de güveniyorum doğal olarak en azından bana yalan söylemeyeceğine. bana dediğine göre kanada'da yapılan bi ilaç varmış epey pahalı, bu da onu taklit ediyormuş, telife falan takılmamak için de markasız falan böyle kulaktan kulağa duyurarak pazarlamasını yapıyor. internette baktım böyle şeyler gördüm mardin'den malatya'dan başka yerlerden yapanlar da var sanırım. olumsuz yorum da görmedim. bu ilaç hakkında bilgisi olan var mı etken maddesi nedir, olayı nedir, yan etkisi var mı vs.? adam 1 şişe al şişe bitmeden etkisini görüceksin zaten etkiyi görünce kendin gelir istersin 2. 3. şişeyi diyor.
evde cv'ye koymak için çektiğim şöyle bi fotom var (bu kesilmiş hali, orijinalinde daha fazla boşluk var her yönde) www.eleman.net bunu gerekiyorsa (arkaplanı düz beyaz yapmak, uygun ölçülerde sağdan soldan boşluk vermek) biraz shoplatarak kimlik için kullanabilir miyim yoksa hiç oluru yok mu? bu konuda bilgisi olan çıkar umarım.
bir de olabiliyorsa ve shop gerekiyorsa fotoğrafçılar yapar mı bunu? direkt onlara sormaya güvenemedim yeni foto çekmek daha işlerine gelir gerekmese de öyle yapmaya çalışırlar diye.
bir de olabiliyorsa ve shop gerekiyorsa fotoğrafçılar yapar mı bunu? direkt onlara sormaya güvenemedim yeni foto çekmek daha işlerine gelir gerekmese de öyle yapmaya çalışırlar diye.
bu turkceltyazi'ya bir çeviri koydum, filmi izlemek için yeterli değil etiketi koymuşlar ki çokça altyazılı film izleyen biri olarak söyleyebilirim ki bu yaptıkları haksızlık. altyazı kontrol grubuna ulaşmak istiyorum sebebini açıklamaları için nasıl ulaşabilirim bilen var mı?
ciddi çeviri hataları, ciddi imla hataları diyor. çeviri hatası yok bir kere her cümleyi üstünde dura dura çevirdim, deyimleri vs. hep kontrol ettim ama hadi diyelim 2-3 cümlede yanlış bi anlam verdim çeviriye, öyle olsa bile ciddi mi olur? imla hatası olarak da kelime bazında yok, çok kontrol ettim eminim. belki arada virgül falan hataları vardır ama ona da ciddi denmez tabii. yeterli etiketli çokça vasat altyazı gördüm, altyazımın bu etiketi almasını anlamadım. oldukça özenmiştim karşılığında böyle bir şey görünce sinirim bozuldu. merak edene mesaj atabilirim altyazı linkini. aklıma gelen tek mantıklı açıklama çoğu altyazının arasında salise boşluk bile olmaması ama film öyle ben napayım. kaynak altyazı da öyleydi. birinin konuşması bitiyor cümle sonunda cut var, sonra hemen diğer konuşma başlıyor.
ciddi çeviri hataları, ciddi imla hataları diyor. çeviri hatası yok bir kere her cümleyi üstünde dura dura çevirdim, deyimleri vs. hep kontrol ettim ama hadi diyelim 2-3 cümlede yanlış bi anlam verdim çeviriye, öyle olsa bile ciddi mi olur? imla hatası olarak da kelime bazında yok, çok kontrol ettim eminim. belki arada virgül falan hataları vardır ama ona da ciddi denmez tabii. yeterli etiketli çokça vasat altyazı gördüm, altyazımın bu etiketi almasını anlamadım. oldukça özenmiştim karşılığında böyle bir şey görünce sinirim bozuldu. merak edene mesaj atabilirim altyazı linkini. aklıma gelen tek mantıklı açıklama çoğu altyazının arasında salise boşluk bile olmaması ama film öyle ben napayım. kaynak altyazı da öyleydi. birinin konuşması bitiyor cümle sonunda cut var, sonra hemen diğer konuşma başlıyor.
bir film çevirisinde 3 yerde sorun yaşadım yardımlarınızı bekliyorum.
1- e sigara gibi bir şeyden puffer diye bahsetmişler ama e sigara çok resmi duruyor. bunun daha sokak ağzı falan bir adı var mı türkçede?
2- mevzu çıkaracağını tahmin ettiği bir kişi ortama geldiğinde karakter yanındakine "here we go, unleash hell" diye esprili bir şekilde takılıyor. hell, gladiator'de maximus'un köpeğinin adıymış ve maximus savaş başlamadan önce arkadaşlarına "at my signal, unleash hell" diyor. oraya bir gönderme var yani. sizce bunu nasıl çevirmek lazım direkt cehennemi serbest bırakın, salın şeklinde falan mı yoksa özel isim gibi bıraksam mı veya başka bi fikri olan var mı?
3- yaşlı ve yalnız bir adama napıyorsun diye sorduklarında adam "I go up and down to the shops, surf the internet for the news, the occasional flutter on the DGs and go quietly mad." diyor. diğer kısımlar basit ama DG's neyin kısaltması bilemediğim için o kısmı anlayamadım. araştırdım ama bulamadım da çok fazla şey çıkıyor. sizce karakter burada ne demek istemiştir?
1- e sigara gibi bir şeyden puffer diye bahsetmişler ama e sigara çok resmi duruyor. bunun daha sokak ağzı falan bir adı var mı türkçede?
2- mevzu çıkaracağını tahmin ettiği bir kişi ortama geldiğinde karakter yanındakine "here we go, unleash hell" diye esprili bir şekilde takılıyor. hell, gladiator'de maximus'un köpeğinin adıymış ve maximus savaş başlamadan önce arkadaşlarına "at my signal, unleash hell" diyor. oraya bir gönderme var yani. sizce bunu nasıl çevirmek lazım direkt cehennemi serbest bırakın, salın şeklinde falan mı yoksa özel isim gibi bıraksam mı veya başka bi fikri olan var mı?
3- yaşlı ve yalnız bir adama napıyorsun diye sorduklarında adam "I go up and down to the shops, surf the internet for the news, the occasional flutter on the DGs and go quietly mad." diyor. diğer kısımlar basit ama DG's neyin kısaltması bilemediğim için o kısmı anlayamadım. araştırdım ama bulamadım da çok fazla şey çıkıyor. sizce karakter burada ne demek istemiştir?
son zamanlarda game of thrones sebebine sık girmeye başladım reddit'e onla ilgili subredditlere aboneyim ama başka şeyler de görmek istiyorum artık anasayfamda. mizah (ofansif de daha mainstream mizah da olur), sinema, futbol alanlarında en sevdiğiniz subredditleri veya bu alanlarda olmasa da ilgi çekici olduğunu düşündüğünüz subredditleri paylaşabilir misiniz?
-------------------spoiler------------------------------------------------melisandre en sonda neden kendini öldürdü bu konuda bi teorisi olan veya internette bunla ilgili bi teori gören var mı?
game of thrones'ta greyjoyların sözlerinden olan bu cümlenin çevirisi "ölen asla ölmeyebilir" şeklinde olmuyor mu? öyleyse may kullanımı saçma gibi geldi bana yerine ne kullanmak gerekirdi bilmiyorum ama "ölü olan asla ölemez" gibi bir anlam ifade etmesi gerekir sanki bu cümlenin. yoksa zaten öyle mi may burda ebilmek anlamı katmak dışında bi görevde mi kullanılmış?
stalker izleyip de sevmeyen birine önerebileceğiniz tarkovski filmi var mı yoksa stalker'ı sevmediysen hiç zorlama boşa mı dersiniz? sevmemekten de ziyade hiç kafamı veremedim filme gözlerim baktı ama aklımda başka şeyler vardı. kafamı versem de pek bayılacağımı sanmıyorum gerçi.
nokia 8 kullanıyorum saf android kapatıp açtım ve yeni açılınca parmak izi yetmiyor üstüne şifre de girmem gerekiyor. ama şifreyi girmem için klavye çıkmıyor. bi kaç kere daha kapattım açtım ama sorun aynı servise götürmeden yapabiliceğim bi şey var mı? tavsiyesi olan vardır umarım
bioshock'un ilk oyununu oynadım ama onda mesela 5 mermin var 3 el ateş ettin öldün kaldığın yerden tekrar başlayınca 2 mermiyle başlıyodun. oyunda zaten cephane kısıtlı bu olay iyice sinirimi bozdu ben de yarıda bırakmıştım. infinite'ta da böyle mi?