seksenlerin sonu doksanların başında çocuk ve genç olanlar hatırlar bu hadiseyi.
soruma geçeyim. doksanların başında metal ile kapışmaya hatta kavgaya neden olan ve "acid" ismi verilen müzik türüne günümüzdeki en yakın tür nedir? hiçbir şey hatırlamadığım için kulağımda canlandıramıyorum ama techno/elektronik müzik gibi geliyor bana sanki?
soruma geçeyim. doksanların başında metal ile kapışmaya hatta kavgaya neden olan ve "acid" ismi verilen müzik türüne günümüzdeki en yakın tür nedir? hiçbir şey hatırlamadığım için kulağımda canlandıramıyorum ama techno/elektronik müzik gibi geliyor bana sanki?
gmail'i bilgisayardaki mail client'i aracılığıyla kullanıyorum. bir sıkıntı yoktu, fakat birkaç gündür mail kontrol etme aşamasında kullanıcı adı ve şifre soruyor. hesap hacklendi falan zannettim ama aynı kullanıcı adıyla web'den de girebiliyorum, telefondan da girebiliyorum, mail atıp yollayabiliyorum. hatta log out yapıp tekrar girdim, sorunsuz giriyor. ama bilgisayardaki mail programı ısrarla kullanıcı adı ve şifre soruyor.
acaba gmail'in pop3 ayarları mı değişti, başka bir şey mi oldu? sitede herhangi bir şey bulamadım, orada yazan pop3 ayarları da doğru görünüyor.
sıkıntı nerede?
acaba gmail'in pop3 ayarları mı değişti, başka bir şey mi oldu? sitede herhangi bir şey bulamadım, orada yazan pop3 ayarları da doğru görünüyor.
sıkıntı nerede?
arkadaşlar 3 hafta önce bu bileklikten aldım. amacım adım saysın, nabız ölçsün falandı, ama aldıktan sonra bildirim göstersin, uykumu analiz etsine döndü.
güzel, lakin uykumu neye göre ölçtüğünü pek anlayamadım. tamam neticede altı üstü bir bileklik. black mirror gibi yapay zekalı mekalı analiz edecek hali yok elbette.
ama geçen gün sabaha karşı çişe kalktım, elimi yıkarken de çıkarıp aynanın önüne koymuşum. taa saat 9-10 gibi fark ettim. telefondan uygulamaya baktım ki anaa, çişe kalktığım saati 1-2 dakika uyanık gösteriyor, sonra çıkarıp koymamla fark edip almam arasını uyuyor diye yazmış.
dibinde nabız sensörü var, kola takılı mısın değil misin anlamıyor musun, saatlerce sıfır hareket var, sıfır nabız var, adam öldü mü, kolundan mı çıkardı ne oldu demez mi alet?
hadi tamam o kadar akıllı değil diyelim, hareketsiz gördü mü uyuyor sandı. e abi o sürenin de bir kısmını hafif uyku, derin uyku diye ayırmış. lan aynanın önünde duruyor, onu nerenden uydurdun? sıfır hareketi görünce bu herif çok derin uyuyor dese anlarım. başı hafif, ortası derin, sonra yine hafif. kolumda takılı olmayan şey. ee nasıl güveneyim şimdi ben bunun ölçtüğüne?
bazen televizyon karşısında koltukta uyuyorum, bayaa da yatakta yatar gibi güzel güzel uyuyorum yani öyle 5 dakikalık şekerleme değil. onu hiç saymıyor. ne zaman ki kalkıp yatağıma giderim, oradan başlıyor uyku saymaya.
velhasıl uykuyu nasıl ve ne şekilde ölçüyor lan bu alet?
güzel, lakin uykumu neye göre ölçtüğünü pek anlayamadım. tamam neticede altı üstü bir bileklik. black mirror gibi yapay zekalı mekalı analiz edecek hali yok elbette.
ama geçen gün sabaha karşı çişe kalktım, elimi yıkarken de çıkarıp aynanın önüne koymuşum. taa saat 9-10 gibi fark ettim. telefondan uygulamaya baktım ki anaa, çişe kalktığım saati 1-2 dakika uyanık gösteriyor, sonra çıkarıp koymamla fark edip almam arasını uyuyor diye yazmış.
dibinde nabız sensörü var, kola takılı mısın değil misin anlamıyor musun, saatlerce sıfır hareket var, sıfır nabız var, adam öldü mü, kolundan mı çıkardı ne oldu demez mi alet?
hadi tamam o kadar akıllı değil diyelim, hareketsiz gördü mü uyuyor sandı. e abi o sürenin de bir kısmını hafif uyku, derin uyku diye ayırmış. lan aynanın önünde duruyor, onu nerenden uydurdun? sıfır hareketi görünce bu herif çok derin uyuyor dese anlarım. başı hafif, ortası derin, sonra yine hafif. kolumda takılı olmayan şey. ee nasıl güveneyim şimdi ben bunun ölçtüğüne?
bazen televizyon karşısında koltukta uyuyorum, bayaa da yatakta yatar gibi güzel güzel uyuyorum yani öyle 5 dakikalık şekerleme değil. onu hiç saymıyor. ne zaman ki kalkıp yatağıma giderim, oradan başlıyor uyku saymaya.
velhasıl uykuyu nasıl ve ne şekilde ölçüyor lan bu alet?
netflix cahiliyim. yani nedir ne değildir biliyorum da hiç almadım, kullanmadım.
televizyonum pek akıllı değil, en azından netflix uygulaması yok. ama ben televizyondan izlemek istiyorum. bilgisayarı bağlayarak film izledik bir kaç sefer ama zor iş bilgisayar yanda parlar, elde mouse falan.
böyle cihazlar var galiba, onlardan alsak olur mu, ne önerirsiniz.
bir de evde turkcell tv+ var. kablo ile internetten yayın alıyor, hdmi ile televizyona bağlanıyor. lan işte aynı amaçlı bir alet bu da zaten. hatta içinde youtube uygulaması var, ordan youtube'a girip izleniyor. e bunun içine netflix de konmuyor mu, ordan uygulamayı seçip izlesek? her boka ayrı cihaz mı takacaz?
bir de netflix'in üç tane paketi var inceledim şimdi. aynı anda birden fazla izleyen olmaz, en düşük paketi alayım dedim ama onda da hdyok diyor. ne yani 2019 yılında hd olmayan çamur gibi yayın mı izliyecez? sırf hd için hiç gerekmediği halde 2 kullanıcılı mı alıcaz? en düşük paket görüntü kalitesi açısından işimizi görmez mi?
televizyonum pek akıllı değil, en azından netflix uygulaması yok. ama ben televizyondan izlemek istiyorum. bilgisayarı bağlayarak film izledik bir kaç sefer ama zor iş bilgisayar yanda parlar, elde mouse falan.
böyle cihazlar var galiba, onlardan alsak olur mu, ne önerirsiniz.
bir de evde turkcell tv+ var. kablo ile internetten yayın alıyor, hdmi ile televizyona bağlanıyor. lan işte aynı amaçlı bir alet bu da zaten. hatta içinde youtube uygulaması var, ordan youtube'a girip izleniyor. e bunun içine netflix de konmuyor mu, ordan uygulamayı seçip izlesek? her boka ayrı cihaz mı takacaz?
bir de netflix'in üç tane paketi var inceledim şimdi. aynı anda birden fazla izleyen olmaz, en düşük paketi alayım dedim ama onda da hdyok diyor. ne yani 2019 yılında hd olmayan çamur gibi yayın mı izliyecez? sırf hd için hiç gerekmediği halde 2 kullanıcılı mı alıcaz? en düşük paket görüntü kalitesi açısından işimizi görmez mi?
Samsung galaxy note 5 google asistan
kibritsuyu #1362164
Google asistan denen bir şey var. Siri'nin Google versiyonu.
Şimdi ben note 5 kullanıyorum. Ok Google diyince telefon beni dinliyor, sorduğum soruyu google'da arayıp bazen sesli, bazen yazılı cevap veriyor. Ama sohbet etmiyor.
Eşimde de note 5 var. Onunki bildiğin sohbet ediyor adamla.
Örneğin ben "şarkı söyle" diyorum, Google'da "şarkı söyle" cümlesini aratıyor.
Eşimin telefonuna "şarkı söyle" diyince bildiğin kadın asistan sesi, gitar mitar eşliğinde şarkı söylüyor.
Babamın kullandığı samsung j7 mi ne, o da sohbet edip cevap veriyor.
Derdimi seveyim evet, benimki de öyle olsun, epey kurcaladım halledemedim.
Nasıl olacak?
Yasal olarak gelen en güncel android sürümü yüklü.
Şimdi ben note 5 kullanıyorum. Ok Google diyince telefon beni dinliyor, sorduğum soruyu google'da arayıp bazen sesli, bazen yazılı cevap veriyor. Ama sohbet etmiyor.
Eşimde de note 5 var. Onunki bildiğin sohbet ediyor adamla.
Örneğin ben "şarkı söyle" diyorum, Google'da "şarkı söyle" cümlesini aratıyor.
Eşimin telefonuna "şarkı söyle" diyince bildiğin kadın asistan sesi, gitar mitar eşliğinde şarkı söylüyor.
Babamın kullandığı samsung j7 mi ne, o da sohbet edip cevap veriyor.
Derdimi seveyim evet, benimki de öyle olsun, epey kurcaladım halledemedim.
Nasıl olacak?
Yasal olarak gelen en güncel android sürümü yüklü.
şimdi çok övüldü diye oturdum en baştan izliyorum. anlamadığım bir sahne var.
şimdi 39. bölümde kenan ile eyşan lunaparka gidiyorlar. dayı da ali'yi gönderiyor. orası kenan'ın gizli mekanı kimse bilmez falan filan. kenan ile eyşan da konuşuyorlar buranın özelliği ne, niye geldik, ne iş falan diye.
bölümün sonunda geçmiş zamanı görüyoruz, 1971 istanbul yazıyor. lunaparkta ramiz, kenan ve selma, yerde de hayratlı yatıyor kan revan. boynundan nabzına bakıyorlar, hepsinde endişeli bir surat.
aradan 4-5 bölüm geçiyor, kenan'ın ailesinin falan ortaya çıktığı bölümler. yine geçmiş zamanı görüyoruz, bu sefer 1973 istanbul yazıyor. lunapark sahnesinin üstünden 2 sene geçmiş ama hayratlı mayratlı hala gazinonun başında.
e bu herif 1971 istanbul'da lunaparkta ölmedi mi yani? neydi o lunapark sahnesi, aradan 4-5 bölüm geçti, bir şey çıkmadı.
saçmalayıp unutturdular mı o sahneyi, yoksa daha ileride çıkacak mı o 1971'de lunapark'ta ne olduğu? meğersem hayratlı dönme dolaptan düşmüş ehehe falan mı diyecekler?
daha ileride çıkacaksa siz de spoiler vermezseniz sevinirim. sadece ortaya çıkacak veya çıkmayacak diyebilirsiniz.
şimdi 39. bölümde kenan ile eyşan lunaparka gidiyorlar. dayı da ali'yi gönderiyor. orası kenan'ın gizli mekanı kimse bilmez falan filan. kenan ile eyşan da konuşuyorlar buranın özelliği ne, niye geldik, ne iş falan diye.
bölümün sonunda geçmiş zamanı görüyoruz, 1971 istanbul yazıyor. lunaparkta ramiz, kenan ve selma, yerde de hayratlı yatıyor kan revan. boynundan nabzına bakıyorlar, hepsinde endişeli bir surat.
aradan 4-5 bölüm geçiyor, kenan'ın ailesinin falan ortaya çıktığı bölümler. yine geçmiş zamanı görüyoruz, bu sefer 1973 istanbul yazıyor. lunapark sahnesinin üstünden 2 sene geçmiş ama hayratlı mayratlı hala gazinonun başında.
e bu herif 1971 istanbul'da lunaparkta ölmedi mi yani? neydi o lunapark sahnesi, aradan 4-5 bölüm geçti, bir şey çıkmadı.
saçmalayıp unutturdular mı o sahneyi, yoksa daha ileride çıkacak mı o 1971'de lunapark'ta ne olduğu? meğersem hayratlı dönme dolaptan düşmüş ehehe falan mı diyecekler?
daha ileride çıkacaksa siz de spoiler vermezseniz sevinirim. sadece ortaya çıkacak veya çıkmayacak diyebilirsiniz.
daha önce de sormuştum, hem 7 yaşındaki oğluma karne hediyesi olarak playstation almayı düşünüyorum diye (daha önce neredeyse hiç oynamadım, çok cahilim bu konuda ama arada kendim de oynarım eheh). (git: 1355561)
ps4'lerin oyun masrafına yetişemeyeceğimi kırılmış bir ps3 alırsam oğlanı da eğleyeceği, benim de tatmin edeceği tavsiye edildi, benim de aklıma yattı.
şimdi ps3'lerin sıfırı yok. ben bu cihazları sorunsuz sıkıntısız ankara'da nereden bulabilirim? japon oyuncak pazarı falan var kızılay'da üst geçidin içinde, güvenilir mi bunlara? ya da internetten (n11.com, gittigidiyor vs) alırsam güvenebilir miyim? sonra elimizde patlamasın.
ps4'lerin oyun masrafına yetişemeyeceğimi kırılmış bir ps3 alırsam oğlanı da eğleyeceği, benim de tatmin edeceği tavsiye edildi, benim de aklıma yattı.
şimdi ps3'lerin sıfırı yok. ben bu cihazları sorunsuz sıkıntısız ankara'da nereden bulabilirim? japon oyuncak pazarı falan var kızılay'da üst geçidin içinde, güvenilir mi bunlara? ya da internetten (n11.com, gittigidiyor vs) alırsam güvenebilir miyim? sonra elimizde patlamasın.
fen bilgisi uzmanları. bırakın öğrencileri, öğretmenleri de ikiye bölen bir soru hakkında sizin de fikrinizi almak istiyorum. özellikle sorunun öncüllerine ve soru köküne dikkat ederek cevap verirseniz sevinirim. (a işaretlenmiş ama onu dikkate almayın, şüpheli şık o değil).
soru: eksiup.com
soru: eksiup.com
Arkadaşlar playstation hakkında zerre kadar bilgim yok. Sadece oyun oynanan bişey olduğunu biliyorum.
Oğlan istedi (7 yaş), baba playstation alalım mı diye. Karne hediyesi alayım diyorum. Biraz baktım, arada 1000 lira civarı fark var. Yok pro'su var bilmemnesi var.
Ne farkı var, ne alayım? Böyle bilgisayar gibi işlemcisi, ram'i, ekran kartı falan mı fark ediyor? O oyunu açmaz bu oyunda yavaş çalışır, takılır gibi bir durum mu var?
Telefon oyunlarını saymazsak en son 25 yıl önce Amiga 500 oynamış şu babaya yardımcı olursanız sevinirim.
Oğlan istedi (7 yaş), baba playstation alalım mı diye. Karne hediyesi alayım diyorum. Biraz baktım, arada 1000 lira civarı fark var. Yok pro'su var bilmemnesi var.
Ne farkı var, ne alayım? Böyle bilgisayar gibi işlemcisi, ram'i, ekran kartı falan mı fark ediyor? O oyunu açmaz bu oyunda yavaş çalışır, takılır gibi bir durum mu var?
Telefon oyunlarını saymazsak en son 25 yıl önce Amiga 500 oynamış şu babaya yardımcı olursanız sevinirim.
sevgili duyuru yönetmenleri. filmlerde veya dizilerde çokça karşılaştığım bir tekniğin adını merak ediyorum. yani bunun illa bir adı vardır diye tahmin ediyorum.
bir önceki sahne henüz bitmeden, sonraki sahnenin sesinin başlamasına bir isim veriliyor mu?
yani iki tane adam kahvehanede oturmuş konuşuyorlar. konuşma bitiyor, sahnenin sonu gelmiş, kesilip sonraki sahneye geçilecek ama görüntü daha kahvehanedeyken kapı çalma sesi duyuluyor mesela. 2-3 saniye sonra, sonraki sahne ev. kadın kapıyı açmaya gidiyor.
şimdi kapı zili sesini niye daha görüntüde kahvehane varken verdin? görüntü değişsin, kapı da öyle çalsın? bu bir teknik gibi duruyor. kötü de değil. ama eğer öyle ise bir adı var mı?
bir önceki sahne henüz bitmeden, sonraki sahnenin sesinin başlamasına bir isim veriliyor mu?
yani iki tane adam kahvehanede oturmuş konuşuyorlar. konuşma bitiyor, sahnenin sonu gelmiş, kesilip sonraki sahneye geçilecek ama görüntü daha kahvehanedeyken kapı çalma sesi duyuluyor mesela. 2-3 saniye sonra, sonraki sahne ev. kadın kapıyı açmaya gidiyor.
şimdi kapı zili sesini niye daha görüntüde kahvehane varken verdin? görüntü değişsin, kapı da öyle çalsın? bu bir teknik gibi duruyor. kötü de değil. ama eğer öyle ise bir adı var mı?
sevgili doktorlar, eczacılar, doktor yazısı okurum diyenler.
ekte bulunan raporlarda ne yazdığını bana deşifre edebilecek olan var mı acaba?
1. eksiup.com
2. eksiup.com
ekte bulunan raporlarda ne yazdığını bana deşifre edebilecek olan var mı acaba?
1. eksiup.com
2. eksiup.com
arkadaşlar son kullanma tarihinin üzerinden tam 3 yıl geçmiş olan iki paket yoğurdum var. biri buzdolabında, biri açıkta duruyor.
ben şimdi bu yoğurdu video çekerek açsam, yoğurt da olur ya hala bozulmamışsa, ben bu videoyu yoğurdun markası ile birlikte "x marka yoğurt 3 yıldır bozulmuyor, bize yoğurt diye ne zıkkım yediriyorlar" şeklinde youtube'a koysam firma bana "ticari itibar zedeliyor" diye dava açar mı?
veya eğer hakikaten yoğurt bozulmamışsa benim bunu kamuoyu ile başıma bir iş gelmeden paylaşmamın bir yolu var mı? ekşi sözlük'te gündem mi oluşturayım, gazetelere mi göndereyim, firmaya mı göndereyim, ne yapayım?
aslında ben bu deneyi 1 yılda sonlandıracaktım, unuttum. hadi 2 yıla tamamlayayım dedim, yine unuttum. 3 yıla tamamlayayım dedim yine unuttum anasını satayım. 3 yılı da 3 ay geçti aslında. ya 4 yıla tamamlayacağım, ya da artık sonlandıracağım.
ben şimdi bu yoğurdu video çekerek açsam, yoğurt da olur ya hala bozulmamışsa, ben bu videoyu yoğurdun markası ile birlikte "x marka yoğurt 3 yıldır bozulmuyor, bize yoğurt diye ne zıkkım yediriyorlar" şeklinde youtube'a koysam firma bana "ticari itibar zedeliyor" diye dava açar mı?
veya eğer hakikaten yoğurt bozulmamışsa benim bunu kamuoyu ile başıma bir iş gelmeden paylaşmamın bir yolu var mı? ekşi sözlük'te gündem mi oluşturayım, gazetelere mi göndereyim, firmaya mı göndereyim, ne yapayım?
aslında ben bu deneyi 1 yılda sonlandıracaktım, unuttum. hadi 2 yıla tamamlayayım dedim, yine unuttum. 3 yıla tamamlayayım dedim yine unuttum anasını satayım. 3 yılı da 3 ay geçti aslında. ya 4 yıla tamamlayacağım, ya da artık sonlandıracağım.
Dertliyim bu konuda, uzun yazacağım kusura bakmayın, içimi dökesim var artık. Bunu söylemek, beklemek ayıpsa da ayıp naapiyim.
Şu hayatta en çok özendiğim şeydir birinin aklına gelmek, birinin bana hediye alması. Doğum günümde, yılbaşında eve davet ettğim kişilerin gelirken görev gibi aldığı hediyeden bahsetmiyorum. Hep etrafımda görüyorum, duyuyorum, ben de özeniyorum. Birinin aklına geleyim. İşini gördüğüm, yardımcı olduğum birileri, veya senelerdir çalıştığım, bir dediklerini iki etmediğim, yeri geliyor aylarca ücretimi alamadığım mükelleflerim bir jest yapsın, azıcık motive edip sevindirsin, ama yok.
Mesleğe başladığımdan beri bir mükellefim var. Hatta babam babasının, dedem dedesinin muhasebesini tutarmış, dükkan da muhasebe de üçüncü kuşak, öyle eski, hatırı olan bir yer. Konfeksiyon işi yapıyorlar. Ücretlerini de düzgün verdikleri yok, yeri geliyor aylar yıllar sonra alıyorum. Ooo hoşgeldin abicimler, amcam nasıllar (babamı diyo), selamlar hörmetler. Anca pışpış. Ulan bir günden bir güne bir gömlek hediye et, bir kravat hediye et, bekliyorum lan böyle şeyler, çok mu şey bekliyorum. Aylarca bedava çalıştırmayı biliyorsun. Para verdiğin yok, çıkar raftan bi gömlek ver bari, sevineyim hiç değilse.
Çocuğum oldu, tekstil işi yapan müşterimden gittim nevresim, çarşaf falan aldım çocuğa, çatır çatır aldı parasını. Ulan "bu da yeğenime benim hediyem olsun" de, kaç yıl olmuş birlikte çalışıyoruz. Üç kuruşluk çarşaf be. Çok mu şey bekliyorum cidden? Ayıp mı insanlardan hediye beklemek? İnsan bekliyor lan işte.
Yumurta çiftliği için şirket kurdum, her işini hallettim, koşturdum, istediği ünvanı alamıyordu, araya adamlar soktum onu da oldurdum. Senelerce defterini tuttum, üstelik de arkadaşımdı, birlikte yemişliğimiz, içmişliğimiz vardı. Bir günden bir güne al da bir koli yumurta getir, "al bak bizim yumurtamız, çoluğunla çocuğunla afiyetle ye" diyip ver, ne olacak 10 liralık yumurta. Ben bir şey üretsem eşime dostuma dağıtmak için can atarım be. Ama hiç aklına gelmedim.
Mart'ta eş dost gelir, kira beyannamelerini yaparım. Eşten dosttan da para alınmaz ya, ayıp, öyle görmüşüz. Tahakkukunu alan gider ertesi yıl Mart'a kadar bir daha gözükmez. İçlerinde sürekli yurt dışına giden gelen de var. Yıllardır bir kere de demez ki ulan bu hıyara yıllardır beyanname yaptırıyoruz, para pul da almıyor. Şuradan bi şişe viski götüreyim. Yok abi. Ben küçükken babam her Mart ayında viskiyle çikolatayla bilmemneyle gelirdi, beyannamesini yaptıran eli boş gelmez jest yapardı. Ben de yapıyorum ama bana yok.
Mükelleflerden de yurt dışına giden olur, duty free'den aldıklarının faturasını da koyar evraklarının içine. İçkiler, purolar, çikolatalar, parfümler alınmış herkese. Hep özenirim bir gün aklına gelir de şurdan bana da bir şey alır mı diye, seneler oldu, yok kimsenin aklına gelmem.
Ha bak en bombası. Bir mükellefime bir şey imzalatacaktım. Karar mıydı, dilekçe miydi neydi. Kendi kalemimi uzattım. Kalem dediğim de bildiğiniz uyduruk pilot kalem. Aldı, imzaladı. "Ne güzel yazıyormuş kaleminiz" dedi. Beğendiyseniz sizde kalabilir dedim. Yok dedi "bende de var bir sürü kalem". Masasının dolabını açtı, 6-7 tane siyah suni deri kaplı kutu. Birini aldı, açtı. İçinde şık bir kalem ve not defteri. Dedi ki "bana firmalardan bir sürü eşantiyon geliyor böyle. Verecek yer de bulamıyorum, ben de çocuklara götürüyorum naapiyim" dedi. Bak dedi nasıl yazıyor? Aldım kalemi, denedim, güzelmiş dedim. Kalemi geri verdim, kutusuna koydu, kutuyu kapattı, dolaba geri koydu asdfdghkl.
Ben adama cebimdeki kullandığım kalemi teklif ediyorum beğendiysen al senin olsun diye, herif verecek kimse bulamadığı için çocuklarına oynasın diye götürdüğü eşantiyon kalemi çıkarıp, bana denetip, geri alıp dolabına koyuyor abi. Yüzüme yüzüme "verecek kimse de yok, çocuklara götürüyorum" diyip, gösterdiği, denettiği eşantiyon kalemi bile vermiyor ya lan, nasıl lanet bir adamsam. Gerçekten çok gücüme gidiyor artık.
Herkesle de muhabbetim iyidir ha odun gibi adam değilim. Tanısanız seversiniz yani. Belki de çok yavşağım bilemedim şimdi, ondan gıcık oluyorlarsa.
Velhasıl okuduğunuz için teşekkür ederim de, kurşun mu döktüreyim, ne yapayım da insanlar azıcık değer versin, üç kuruşluk jest falan yapsın ya. Nasıl kurtulayım bu lanetten?
Ha "çok şey bekliyorsun, sen yanlışsın, hediye beklenir mi dangalak" derseniz ona da eyvallah.
Şu hayatta en çok özendiğim şeydir birinin aklına gelmek, birinin bana hediye alması. Doğum günümde, yılbaşında eve davet ettğim kişilerin gelirken görev gibi aldığı hediyeden bahsetmiyorum. Hep etrafımda görüyorum, duyuyorum, ben de özeniyorum. Birinin aklına geleyim. İşini gördüğüm, yardımcı olduğum birileri, veya senelerdir çalıştığım, bir dediklerini iki etmediğim, yeri geliyor aylarca ücretimi alamadığım mükelleflerim bir jest yapsın, azıcık motive edip sevindirsin, ama yok.
Mesleğe başladığımdan beri bir mükellefim var. Hatta babam babasının, dedem dedesinin muhasebesini tutarmış, dükkan da muhasebe de üçüncü kuşak, öyle eski, hatırı olan bir yer. Konfeksiyon işi yapıyorlar. Ücretlerini de düzgün verdikleri yok, yeri geliyor aylar yıllar sonra alıyorum. Ooo hoşgeldin abicimler, amcam nasıllar (babamı diyo), selamlar hörmetler. Anca pışpış. Ulan bir günden bir güne bir gömlek hediye et, bir kravat hediye et, bekliyorum lan böyle şeyler, çok mu şey bekliyorum. Aylarca bedava çalıştırmayı biliyorsun. Para verdiğin yok, çıkar raftan bi gömlek ver bari, sevineyim hiç değilse.
Çocuğum oldu, tekstil işi yapan müşterimden gittim nevresim, çarşaf falan aldım çocuğa, çatır çatır aldı parasını. Ulan "bu da yeğenime benim hediyem olsun" de, kaç yıl olmuş birlikte çalışıyoruz. Üç kuruşluk çarşaf be. Çok mu şey bekliyorum cidden? Ayıp mı insanlardan hediye beklemek? İnsan bekliyor lan işte.
Yumurta çiftliği için şirket kurdum, her işini hallettim, koşturdum, istediği ünvanı alamıyordu, araya adamlar soktum onu da oldurdum. Senelerce defterini tuttum, üstelik de arkadaşımdı, birlikte yemişliğimiz, içmişliğimiz vardı. Bir günden bir güne al da bir koli yumurta getir, "al bak bizim yumurtamız, çoluğunla çocuğunla afiyetle ye" diyip ver, ne olacak 10 liralık yumurta. Ben bir şey üretsem eşime dostuma dağıtmak için can atarım be. Ama hiç aklına gelmedim.
Mart'ta eş dost gelir, kira beyannamelerini yaparım. Eşten dosttan da para alınmaz ya, ayıp, öyle görmüşüz. Tahakkukunu alan gider ertesi yıl Mart'a kadar bir daha gözükmez. İçlerinde sürekli yurt dışına giden gelen de var. Yıllardır bir kere de demez ki ulan bu hıyara yıllardır beyanname yaptırıyoruz, para pul da almıyor. Şuradan bi şişe viski götüreyim. Yok abi. Ben küçükken babam her Mart ayında viskiyle çikolatayla bilmemneyle gelirdi, beyannamesini yaptıran eli boş gelmez jest yapardı. Ben de yapıyorum ama bana yok.
Mükelleflerden de yurt dışına giden olur, duty free'den aldıklarının faturasını da koyar evraklarının içine. İçkiler, purolar, çikolatalar, parfümler alınmış herkese. Hep özenirim bir gün aklına gelir de şurdan bana da bir şey alır mı diye, seneler oldu, yok kimsenin aklına gelmem.
Ha bak en bombası. Bir mükellefime bir şey imzalatacaktım. Karar mıydı, dilekçe miydi neydi. Kendi kalemimi uzattım. Kalem dediğim de bildiğiniz uyduruk pilot kalem. Aldı, imzaladı. "Ne güzel yazıyormuş kaleminiz" dedi. Beğendiyseniz sizde kalabilir dedim. Yok dedi "bende de var bir sürü kalem". Masasının dolabını açtı, 6-7 tane siyah suni deri kaplı kutu. Birini aldı, açtı. İçinde şık bir kalem ve not defteri. Dedi ki "bana firmalardan bir sürü eşantiyon geliyor böyle. Verecek yer de bulamıyorum, ben de çocuklara götürüyorum naapiyim" dedi. Bak dedi nasıl yazıyor? Aldım kalemi, denedim, güzelmiş dedim. Kalemi geri verdim, kutusuna koydu, kutuyu kapattı, dolaba geri koydu asdfdghkl.
Ben adama cebimdeki kullandığım kalemi teklif ediyorum beğendiysen al senin olsun diye, herif verecek kimse bulamadığı için çocuklarına oynasın diye götürdüğü eşantiyon kalemi çıkarıp, bana denetip, geri alıp dolabına koyuyor abi. Yüzüme yüzüme "verecek kimse de yok, çocuklara götürüyorum" diyip, gösterdiği, denettiği eşantiyon kalemi bile vermiyor ya lan, nasıl lanet bir adamsam. Gerçekten çok gücüme gidiyor artık.
Herkesle de muhabbetim iyidir ha odun gibi adam değilim. Tanısanız seversiniz yani. Belki de çok yavşağım bilemedim şimdi, ondan gıcık oluyorlarsa.
Velhasıl okuduğunuz için teşekkür ederim de, kurşun mu döktüreyim, ne yapayım da insanlar azıcık değer versin, üç kuruşluk jest falan yapsın ya. Nasıl kurtulayım bu lanetten?
Ha "çok şey bekliyorsun, sen yanlışsın, hediye beklenir mi dangalak" derseniz ona da eyvallah.
bir tanıdığımız evini boşaltıyormuş. evindeki bazı kullanmadığı eşyaları da isteyenlere bedelsiz olarak veriyor.
tchaika marka bir akustik piyano varmış. oğlum heves edip çalarsa diye bana vermeyi düşünüyor. örtüsüyle duruyor dedi, aletin kondüsyonu, akordu falan ne alemde bilmiyorum, uzun zamandır duruyormuş. ailede piyano çalan yok ama 7 yaşındaki oğlumun niyeti var gibi görünüyor.
piyanolar, özellikle akustik duvar piyanoları hakkında hiç bilgim yok. "ben alırım" dedim ama bunun nakliyesi var, akordu bozuksa onun ayarı var, başka bakımı falan oluyorsa onlar var. bedelsiz piyanomuz olacak diye işimize yaramayacak bir şeyse, "ohoo o çok dandik bir markadır hiç uğraşma" diyorsanız, bakımı bilmemnesi dert olacaksa baştan hiç heves etmeyeyim, ama illa ki iş görürse alacağım.
ne diyorsunuz, tchaika marka, örtüsüyle yıllardır duran temiz bir piyano. alayım mı? ("almıyorsan bana yolla ehe ehe" cevaplarını kabul etmediğimi baştan söyleyeyim)
tchaika marka bir akustik piyano varmış. oğlum heves edip çalarsa diye bana vermeyi düşünüyor. örtüsüyle duruyor dedi, aletin kondüsyonu, akordu falan ne alemde bilmiyorum, uzun zamandır duruyormuş. ailede piyano çalan yok ama 7 yaşındaki oğlumun niyeti var gibi görünüyor.
piyanolar, özellikle akustik duvar piyanoları hakkında hiç bilgim yok. "ben alırım" dedim ama bunun nakliyesi var, akordu bozuksa onun ayarı var, başka bakımı falan oluyorsa onlar var. bedelsiz piyanomuz olacak diye işimize yaramayacak bir şeyse, "ohoo o çok dandik bir markadır hiç uğraşma" diyorsanız, bakımı bilmemnesi dert olacaksa baştan hiç heves etmeyeyim, ama illa ki iş görürse alacağım.
ne diyorsunuz, tchaika marka, örtüsüyle yıllardır duran temiz bir piyano. alayım mı? ("almıyorsan bana yolla ehe ehe" cevaplarını kabul etmediğimi baştan söyleyeyim)
kışın kazaklarımın içine lc waikiki'den aldığım 15-20 liralık düz renk tişörtlerden giyiyorum. hem fanila niyetine, hem de sıcak olur da kazağı çıkarırsam atletle kalmayayım diye.
her gün duş alır, deodorant sürerim (deodorant=deotak roll on), kişisel temizliğime de dikkat ederim.
bir gün giydiğim tişörtü ertesi gün giymem.
akşam çıkardığım tişörtü hemen kirli sepetine atmam, terli terli sepete girmesin diye önce kapı koluna asar kurutur havalandırırım, sonra sepete gider.
haliyle 3 parça için makine çalıştırmadığımızdan o tişört en az 1 hafta sepette durur, ondan sonra yıkanır.
lakin kaliteli deterjanla mis gibi yıkandığı halde bu tişörtlerin koltuk altlarına sinen ter kokusu bir türlü çıkmıyor abicim. ilk giydiğimde 1 saat içinde o kokuyu kusuyor ve akşama kadar leş gibi kokutuyor.
ben bu sinen kokuları nasıl çıkarırım? 3-5 giyişten sonra komple yer bezi mi yapayım sapasağlam tişörtleri? hadi sineni çıkarmanın yolu yok diyelim, hepsini atıp yeni seri alayım. peki sinmemesini nasıl sağlarız? her gün tek tişörte makine çalıştır, bekletme demeyin.
her gün duş alır, deodorant sürerim (deodorant=deotak roll on), kişisel temizliğime de dikkat ederim.
bir gün giydiğim tişörtü ertesi gün giymem.
akşam çıkardığım tişörtü hemen kirli sepetine atmam, terli terli sepete girmesin diye önce kapı koluna asar kurutur havalandırırım, sonra sepete gider.
haliyle 3 parça için makine çalıştırmadığımızdan o tişört en az 1 hafta sepette durur, ondan sonra yıkanır.
lakin kaliteli deterjanla mis gibi yıkandığı halde bu tişörtlerin koltuk altlarına sinen ter kokusu bir türlü çıkmıyor abicim. ilk giydiğimde 1 saat içinde o kokuyu kusuyor ve akşama kadar leş gibi kokutuyor.
ben bu sinen kokuları nasıl çıkarırım? 3-5 giyişten sonra komple yer bezi mi yapayım sapasağlam tişörtleri? hadi sineni çıkarmanın yolu yok diyelim, hepsini atıp yeni seri alayım. peki sinmemesini nasıl sağlarız? her gün tek tişörte makine çalıştır, bekletme demeyin.
Niye prezervatif gibi abicim? Camilerdeki bu ampullerin şeklini görünce bir tek benim mi aklıma prezervatif geliyor? Başka şekil mi kalmadı, normal ampul tak? Bütün camilerde de aynı ha. Bir özelliği mi var bu şeklin?
bu prezervatif: hamilelik.com.tr
bu da cami avizesi: www.sevincleraydinlatma.com.tr
bu prezervatif: hamilelik.com.tr

bu da cami avizesi: www.sevincleraydinlatma.com.tr

ofisteki çekmecemde, geçen sene bu sıralar tayyip erdoğan'ın mektup ile gönderdiği kara çam tohumlarını buldum. aha şu: im.haberturk.com 
bu tohumlar sağlam mıdır? aradan 1 yıl geçmiş. şimdi eksem çıkar mı?

bu tohumlar sağlam mıdır? aradan 1 yıl geçmiş. şimdi eksem çıkar mı?
arkadaşlar elimde 2020 ocak-mayıs arası vadeli 5 tane 4000 liralık, toplam 20.000 liralık senet var.
ama benim kredi kartı borcum var ve bana para lazım. bu senetleri en düşük ücretle nasıl nakite çevirebilirim? senetleri teminat olarak versem banka kredi verir mi? ya da kırdırsam ölü fiyatına mı kırarlar?
kimse paramı ödemiyor, ödeyen de senet menet veriyor işte. ben de taş yemiyorum, para lazım. kredi kartlarını da tükettik. ne yapayım ben?
ama benim kredi kartı borcum var ve bana para lazım. bu senetleri en düşük ücretle nasıl nakite çevirebilirim? senetleri teminat olarak versem banka kredi verir mi? ya da kırdırsam ölü fiyatına mı kırarlar?
kimse paramı ödemiyor, ödeyen de senet menet veriyor işte. ben de taş yemiyorum, para lazım. kredi kartlarını da tükettik. ne yapayım ben?
www.youtube.com 
herkes istediği altyazıyı yapıştırıp komiklik yapıyor (komik de oluyor namıssız). lakin bu videodaki asıl olay nedir, rusça mıdır nedir bilmiyorum, bu dili bilen bir açıklayabilir mi, ne konuşuyorlar, bebe neye bu kadar seviniyor?

herkes istediği altyazıyı yapıştırıp komiklik yapıyor (komik de oluyor namıssız). lakin bu videodaki asıl olay nedir, rusça mıdır nedir bilmiyorum, bu dili bilen bir açıklayabilir mi, ne konuşuyorlar, bebe neye bu kadar seviniyor?
hadi imamoğlu'nun açıklamalarını falan saymaz anlarım.
tayyip erdoğan çıktı balkona, ankara ve istanbul'da büyükşehirleri kaybettik ama ilçelerin çoğunu aldık dedi. hadi yanlış anlaşılmış olsun. meğersem öyle dememiş olsun.
ertesi gün oldu, sabah diğer haber ajansı haber verdi, hadi onu da saymasın.
ysk başkanı çıktı artık resmen açıkladı sonucu, itiraz süresi başladı dedi.
AA daha neyi bekliyor ki artık gir verileri de son durum ne olmuş bi görelim. daha girmemenin amacı ne?
tayyip erdoğan çıktı balkona, ankara ve istanbul'da büyükşehirleri kaybettik ama ilçelerin çoğunu aldık dedi. hadi yanlış anlaşılmış olsun. meğersem öyle dememiş olsun.
ertesi gün oldu, sabah diğer haber ajansı haber verdi, hadi onu da saymasın.
ysk başkanı çıktı artık resmen açıkladı sonucu, itiraz süresi başladı dedi.
AA daha neyi bekliyor ki artık gir verileri de son durum ne olmuş bi görelim. daha girmemenin amacı ne?
bilgisayara yüklemem gereken bir program var, fakat "güvenlik ayarlarınız bu programın yüklenmesini engelledi" diyor.
eksiup.com
virüs programını kapattım, bütün windows güvenlik duvarı ayarlarını kapattım, hala izin vermiyor.
windows 7 kullanıyorum. başka neresini kapatayım da bu program yüklensin?
eksiup.com
virüs programını kapattım, bütün windows güvenlik duvarı ayarlarını kapattım, hala izin vermiyor.
windows 7 kullanıyorum. başka neresini kapatayım da bu program yüklensin?
10.000 kadar bir ihtiyacım var. 1 yılda geri öderim.
en düşük faizli krediyi kim veriyor bu ara? krediyle borçla işim olmaz normalde, o yüzden nereden araştırılır kime sorulur bilemedim.
en düşük faizli krediyi kim veriyor bu ara? krediyle borçla işim olmaz normalde, o yüzden nereden araştırılır kime sorulur bilemedim.
eve pizza söylüyorum, kurye pos cihazıyla geliyor. lokantada hesap istiyorum, garson pos cihazı getiriyor. alışveriş yaptığım her kurumda, eğer alışverişi kasadan uzakta bir yerde yapıyorsam hizmet veren kişi pos cihazı getiriyor. kak git kasadan öde diyen yok.
niye yakıt alınca kartla ödeyeceksem içeri dükkana girip ödüyorum ki, pompacı alsın işte pos cihazıyla? nakit verince alıyor, ona içeri gitmiyorsun. bu adamlara niye pos vermiyorlar? en azından pompanın üstündeki fişi çıkaran zamazingoya entegre alet konamaz mı yani?
kendilerine de eziyet, arabayı pompanın önünde bırakıp gidiyorum, içeride kuyruk bekliyorum ki para vereyim. o arada arabanın arkasına 3 tane araba diziliyor, benim keyfimi bekliyor.
niye yakıt alınca kartla ödeyeceksem içeri dükkana girip ödüyorum ki, pompacı alsın işte pos cihazıyla? nakit verince alıyor, ona içeri gitmiyorsun. bu adamlara niye pos vermiyorlar? en azından pompanın üstündeki fişi çıkaran zamazingoya entegre alet konamaz mı yani?
kendilerine de eziyet, arabayı pompanın önünde bırakıp gidiyorum, içeride kuyruk bekliyorum ki para vereyim. o arada arabanın arkasına 3 tane araba diziliyor, benim keyfimi bekliyor.
hiç ümidim yok, tahmini cevaplar gelecek gibi hissediyorum ama yine de sormam lazım.
facebook'ta mesleki konuları konuşup tartıştığımız, soru cevap yaptığımız bir grup var, facebook'u da sadece o grup için kullanıyorum zaten.
dün akşam bir soru sordum. altına yorum olarak cevaplar geldi. ama sadece son 2 yorum görünüyor, üstte de "13 diğer yorumu gör" diye tıklama yeri var. ama ben ona ne kadar tıklarsam tıklayayım yorumlar açılmıyor. önceki yorumları göremiyorum.
ne yapmak lazım, önemli bir mesele.
not: bilgisayardan giriyorum, tarayıcı chrome.
facebook'ta mesleki konuları konuşup tartıştığımız, soru cevap yaptığımız bir grup var, facebook'u da sadece o grup için kullanıyorum zaten.
dün akşam bir soru sordum. altına yorum olarak cevaplar geldi. ama sadece son 2 yorum görünüyor, üstte de "13 diğer yorumu gör" diye tıklama yeri var. ama ben ona ne kadar tıklarsam tıklayayım yorumlar açılmıyor. önceki yorumları göremiyorum.
ne yapmak lazım, önemli bir mesele.
not: bilgisayardan giriyorum, tarayıcı chrome.
arkadaşlar derdimi dürteceksiniz belki ama başıma böyle bir olay geldi.
adı bende saklı bir shell istasyonuna elini uzatınca otomatik açılan bir kayar kapı koymuşlar. ben bu tuvalete girerken elimi uzattım, kapı açıldı. içeride işimi gördüm, çıkarken önümdeki adam elini uzattı, kapıyı açtı çıktı. ben de arkasından, hala açık olan kapıdan geçmeye çalışırken amk kapısı kapandı, kapanmakla kalmadı ayağımın üzerinden geçip ayakkabımı da, ayak tırnağımı da yamulttu. hatta kapı zorlandığı halde sonuna kadar da kapandı. gidip görevliye söylediğimde "elinizi uzatınca açılır" gibi bir cevap aldım. ulan diyorum kapı açık zaten. önümdeki adam açtı çıktı. arkasından çıkarken açık kapıya da mı elimizi uzatıcaz, gelen geçen var mı diye sensörü yok mu bunun? evet diyor açık kapıya da elini uzatıcan.
hayır sinirim bozuldu. ayakkabıyı boşver, ciddi bir şey de olmadı, neticede ayı gibi adamım, tam sıkışsam kapıyı göçertirim de, oradaki 6 yaşındaki oğlum da olabilirdi, ciddi şekilde de yaralanabilirdi. yamulan 1500 liralık ayakkabı da olabilirdi. durduk yere canım sıkıldı. ota boka iş güvenliği miş güvenliği deniyorken bu devirde otomatik kapının araya adam sıkıştırması nedir?
şimdi sorum şu. gerçekten de bu elini uzatınca açılan kapılar zaten açıkken, geçmek için elimizi mi uzatmamız lazım, haklı mı adamlar? yoksa aradan bi geçen olduğunu fark edip kapının kapanmasını engelleyen bi sensör yok mu? bizim otopark bariyerinde var mesela. kumandaya basıp açıyon, tam kapanırken bile geçsen durup geri açılıyo. shell tuvaletinde yok mu bu sistem?
sırf gıcıklığına şikayet edesim var, nereye şikayet edilir bu?
adı bende saklı bir shell istasyonuna elini uzatınca otomatik açılan bir kayar kapı koymuşlar. ben bu tuvalete girerken elimi uzattım, kapı açıldı. içeride işimi gördüm, çıkarken önümdeki adam elini uzattı, kapıyı açtı çıktı. ben de arkasından, hala açık olan kapıdan geçmeye çalışırken amk kapısı kapandı, kapanmakla kalmadı ayağımın üzerinden geçip ayakkabımı da, ayak tırnağımı da yamulttu. hatta kapı zorlandığı halde sonuna kadar da kapandı. gidip görevliye söylediğimde "elinizi uzatınca açılır" gibi bir cevap aldım. ulan diyorum kapı açık zaten. önümdeki adam açtı çıktı. arkasından çıkarken açık kapıya da mı elimizi uzatıcaz, gelen geçen var mı diye sensörü yok mu bunun? evet diyor açık kapıya da elini uzatıcan.
hayır sinirim bozuldu. ayakkabıyı boşver, ciddi bir şey de olmadı, neticede ayı gibi adamım, tam sıkışsam kapıyı göçertirim de, oradaki 6 yaşındaki oğlum da olabilirdi, ciddi şekilde de yaralanabilirdi. yamulan 1500 liralık ayakkabı da olabilirdi. durduk yere canım sıkıldı. ota boka iş güvenliği miş güvenliği deniyorken bu devirde otomatik kapının araya adam sıkıştırması nedir?
şimdi sorum şu. gerçekten de bu elini uzatınca açılan kapılar zaten açıkken, geçmek için elimizi mi uzatmamız lazım, haklı mı adamlar? yoksa aradan bi geçen olduğunu fark edip kapının kapanmasını engelleyen bi sensör yok mu? bizim otopark bariyerinde var mesela. kumandaya basıp açıyon, tam kapanırken bile geçsen durup geri açılıyo. shell tuvaletinde yok mu bu sistem?
sırf gıcıklığına şikayet edesim var, nereye şikayet edilir bu?
abicim bu amk koltuklarını tasarlayıp üreten kimdir? ben mi oturmayı bilmiyorum, yoksa bu koltuklarda mı bir problem var. ortalama bir boya sahip bir erkeğim, bir türlü şu otobüs koltuğuna cuk diye oturamıyorum.
bak görsel:
www.tasimacilar.com
tr.seatchairshop.com
www.ozyildiz.net
hepsinin tepesi öne doğru eğik. kafamı koltuğa yaslayınca ensemle koltuk arası boş kalıyor. oraya illa yok şişme yastık, yok bilmemne doldurmak gerekiyor.
bu gerizekalılar koltuğun tepesini öne doğru bükmese olmuyor mu? o öne doğru büküntü ne halta yarıyor? yani koltuğu yatırsan bile uyuyunca kafa öne düşüyor öyle bir dikeltmiş üst tarafı.
mok var gibi bütün taşıtların koltukları da böyle ha. yav ben mi oturmayı beceremiyorum, koltuklar mı özürlü anlamadım, bir aydınlatır mısınız?
bak görsel:
www.tasimacilar.com

tr.seatchairshop.com

www.ozyildiz.net

hepsinin tepesi öne doğru eğik. kafamı koltuğa yaslayınca ensemle koltuk arası boş kalıyor. oraya illa yok şişme yastık, yok bilmemne doldurmak gerekiyor.
bu gerizekalılar koltuğun tepesini öne doğru bükmese olmuyor mu? o öne doğru büküntü ne halta yarıyor? yani koltuğu yatırsan bile uyuyunca kafa öne düşüyor öyle bir dikeltmiş üst tarafı.
mok var gibi bütün taşıtların koltukları da böyle ha. yav ben mi oturmayı beceremiyorum, koltuklar mı özürlü anlamadım, bir aydınlatır mısınız?
şimdi bu arkadaş servis için getirdiği alevli malevli yemeklerin üstüne alevleri coşturmak için bir şey serpiyor.
o serptiği şey nedir? onca arabın yiyeceği yemeğe alkol serpiyor olamaz herhalde.
o serptiği şey nedir? onca arabın yiyeceği yemeğe alkol serpiyor olamaz herhalde.
nasıl yapılır diye sormuyorum da merak ettim. şimdi bunun bireysel üyeliği var, 4 kişi birleşip girileni var falan.
bireysel üyenin şifresini farklı arkadaşlarına verip kullandırmasının önündeki engel nedir? aynı şifreyi 10 kişi niye girip kullanamıyor? olayın yasallığını sormuyorum, elbette bu şekil kullanım yasal da değil, etik de değil. lakin şerrrefsiz olduğumuzu varsayarsak bunu yapmanın önündeki engel ne? şifre sahibi üyenin ve/veya arkadaşlarının vicdanı mı, yoksa aynı anda izleyemiyor olmak falan gibi bir kısıt mı?
bireysel üyenin şifresini farklı arkadaşlarına verip kullandırmasının önündeki engel nedir? aynı şifreyi 10 kişi niye girip kullanamıyor? olayın yasallığını sormuyorum, elbette bu şekil kullanım yasal da değil, etik de değil. lakin şerrrefsiz olduğumuzu varsayarsak bunu yapmanın önündeki engel ne? şifre sahibi üyenin ve/veya arkadaşlarının vicdanı mı, yoksa aynı anda izleyemiyor olmak falan gibi bir kısıt mı?
hangisini yapacağız?
doktorun dediğini yapacaksak o prospektüsü yazan koca ilaç firması dötünden mi sallıyor? bir bildiği yok mu?
prospektüs o ilacın kullanma kılavuzu. içinde yazan neyse onu yapalım desek, doktor eşşek başı mı, ilacı mı bilmiyor?
kimin dediğini yapalım?
antibiyotik şurup, "mide rahatsızlıklarını önlemek için yemeklerden önce alın" yazıyor içinde. ama doktor ne demiş? "tok karnına".
"6 yaşından küçük çocuklar kullanmamalıdır" yazıyor, (yetişkinler için bile) "3 günden fazla kullanılmamalıdır" yazıyor içinde. doktor ne yapmış? 4 yaşındaki çocuğa yazmış 5 gün kullansın diye.
e amk içini okuya okuya ilaç kullanacaksak doktora niye gidiyoruz biz? ondan sonra kamu spotu, yok efendim kafanıza göre ilaç almayın rererö.
elbette doktora güvenelim, tamam. e ama ilacı üreten öyle kullanma diyor, şu şekil kullan diyor, o mu yalan yazmış içine?
doktorun dediğini yapacaksak o prospektüsü yazan koca ilaç firması dötünden mi sallıyor? bir bildiği yok mu?
prospektüs o ilacın kullanma kılavuzu. içinde yazan neyse onu yapalım desek, doktor eşşek başı mı, ilacı mı bilmiyor?
kimin dediğini yapalım?
antibiyotik şurup, "mide rahatsızlıklarını önlemek için yemeklerden önce alın" yazıyor içinde. ama doktor ne demiş? "tok karnına".
"6 yaşından küçük çocuklar kullanmamalıdır" yazıyor, (yetişkinler için bile) "3 günden fazla kullanılmamalıdır" yazıyor içinde. doktor ne yapmış? 4 yaşındaki çocuğa yazmış 5 gün kullansın diye.
e amk içini okuya okuya ilaç kullanacaksak doktora niye gidiyoruz biz? ondan sonra kamu spotu, yok efendim kafanıza göre ilaç almayın rererö.
elbette doktora güvenelim, tamam. e ama ilacı üreten öyle kullanma diyor, şu şekil kullan diyor, o mu yalan yazmış içine?
arkadaş hep aynı problem, yine aynı problem. derdime derman bulamadım.
kablosuz internet var. diğer bilgisayar bağlanıyor, telefon bağlanıyor, benim bilgisayarım bağlanmıyor.
benim bilgisayarın wifi kartında problem var diyecem, telefondan hotspot mudur, mobil veri paylaşımı mıdır nedir hani şu turkcell'in paralı yapacam dediği boku açıyorum, ona bir güzel bağlanıyor.
modemde sorun var diyecem, benden başka herkes bağlanıyor.
modemin ayarıyla falan oynayan olmadı. filtre koyan, engel koyan olmadı. yanımda duruyor modem. elli kere kapatıp açtım düzelmedi.
bu amk modemi niye benden başka herkesi bağlıyor da ben bağlanamıyorum?
ha internet de bağlı gözüküyor. sarı ünlem falan yok. ama hiçbir siteyi açmıyor, mail alıp göndermiyor.
kablosuz internet var. diğer bilgisayar bağlanıyor, telefon bağlanıyor, benim bilgisayarım bağlanmıyor.
benim bilgisayarın wifi kartında problem var diyecem, telefondan hotspot mudur, mobil veri paylaşımı mıdır nedir hani şu turkcell'in paralı yapacam dediği boku açıyorum, ona bir güzel bağlanıyor.
modemde sorun var diyecem, benden başka herkes bağlanıyor.
modemin ayarıyla falan oynayan olmadı. filtre koyan, engel koyan olmadı. yanımda duruyor modem. elli kere kapatıp açtım düzelmedi.
bu amk modemi niye benden başka herkesi bağlıyor da ben bağlanamıyorum?
ha internet de bağlı gözüküyor. sarı ünlem falan yok. ama hiçbir siteyi açmıyor, mail alıp göndermiyor.
hani şu büfelerin üstünde köfte, tavuk kızarttığı, son dönem tostçuların üstüne yumurta kırıp, sucuk, kavurma falan döküp pişirdiği, sonra malzemeyi ekmeğin içine koyup, ekmeğe ütü gibi bir şeyle bastırdığı o pişirme tezgahlarının malzemesi nedir?
hem hiçbir şey yapışmıyor, hem bildiğin metal spatulayla cart cart diye kazıdığın halde çizilmiyor. nedir lan bu malzeme? teflon gibi çizildiğinde kanserojen olan bir şey olsa bütün büfeler kullanmaz herhalde. bunun tava olanından yok mu, evde de kullanalım?
paslanmaz çelik diye düşündüm, çelik tavayla yumurta yapayım dedim, yapıştı kaldı. böyle tostçu erol'un on tane yumurtayı kırıp karıştırdığı gibi olmuyor.
nedir işin ve malzemenin sırrı?
hem hiçbir şey yapışmıyor, hem bildiğin metal spatulayla cart cart diye kazıdığın halde çizilmiyor. nedir lan bu malzeme? teflon gibi çizildiğinde kanserojen olan bir şey olsa bütün büfeler kullanmaz herhalde. bunun tava olanından yok mu, evde de kullanalım?
paslanmaz çelik diye düşündüm, çelik tavayla yumurta yapayım dedim, yapıştı kaldı. böyle tostçu erol'un on tane yumurtayı kırıp karıştırdığı gibi olmuyor.
nedir işin ve malzemenin sırrı?
elimde 20-25 tane vhs video kasedi ve v8 kamera kasedi var. bunları bilgisayara çekmek istiyorum.
bir yer buldum, 4 tane kasetteki 10 saat görüntü için 100 lira verdim. yani olmuş da birer saatlik klipler halinde yapmış, aralarda eksikler var sanki. bir de hepsini yaptırmaya kalksam dünyanın parası tutacak.
elimde vhs video var. v8 kasetleri oynatacak bir kamera da var. peki benim bunları bilgisayara bağlayıp adam gibi capture edebilmem için nasıl bir cihaza ve nasıl bir programa ihtiyacım var? kırtasiyeye vereceğime kendim cihaz alıp, program kurup kendim yapayım.
bir yer buldum, 4 tane kasetteki 10 saat görüntü için 100 lira verdim. yani olmuş da birer saatlik klipler halinde yapmış, aralarda eksikler var sanki. bir de hepsini yaptırmaya kalksam dünyanın parası tutacak.
elimde vhs video var. v8 kasetleri oynatacak bir kamera da var. peki benim bunları bilgisayara bağlayıp adam gibi capture edebilmem için nasıl bir cihaza ve nasıl bir programa ihtiyacım var? kırtasiyeye vereceğime kendim cihaz alıp, program kurup kendim yapayım.
sömestr tatilinden dönerken bizim eleman çorum'dan leblebi getirmiş. bildiğin düz sarı leblebi. pek de taze namussuz. ama 3-4 gündür çok affedersiniz gece gündüz bi tarafımla borazan çalıyorum. ben leblebiden diye düşünüyorum da yapar mı böyle bir şey? yoksa bizim egzoz ayarı mı bozuldu?
hepsi birbirinin aynısı aslında ama asıl aradığım şudur:
hani lane'lerin kenarında top kanala düşmesin diye bariyer (bumper) olur ya. acemiler için isteğe bağlı o bariyer kaldırılır. hah işte üç oyuncu oynarken o bariyer, üçüncü oyuncuya sıra geldiğinde otomatik kalksın, o oyuncunun sırası geçtikten sonra tekrar insin.
iki yetişkin ve 6 yaşında bir çocukla oynarken çocuğun da her attığı kanala gitmesin, yetişkinler de bebe bariyerleriyle oynamasın.
vardı bu bi yerde ama nerde hatırlamıyorum. en son bilkent rollhouse'da sorduğumda "bizimkiler manuel, elle tutup çekince kalkıyor. yani ya başta bi sefer çekip kaldıracaz, ya da bariyersiz oynayacaksınız" dedilerdi. o yüzden 1-2 sene içinde teknolojiyi değiştirmedilerse bilkent'i eledim.
hani lane'lerin kenarında top kanala düşmesin diye bariyer (bumper) olur ya. acemiler için isteğe bağlı o bariyer kaldırılır. hah işte üç oyuncu oynarken o bariyer, üçüncü oyuncuya sıra geldiğinde otomatik kalksın, o oyuncunun sırası geçtikten sonra tekrar insin.
iki yetişkin ve 6 yaşında bir çocukla oynarken çocuğun da her attığı kanala gitmesin, yetişkinler de bebe bariyerleriyle oynamasın.
vardı bu bi yerde ama nerde hatırlamıyorum. en son bilkent rollhouse'da sorduğumda "bizimkiler manuel, elle tutup çekince kalkıyor. yani ya başta bi sefer çekip kaldıracaz, ya da bariyersiz oynayacaksınız" dedilerdi. o yüzden 1-2 sene içinde teknolojiyi değiştirmedilerse bilkent'i eledim.
iki tane uzunca entry'im vardı. silinmiş değil, çöpte yoklar. başlığı da entry'leri de bulamıyorum. taşındı mı, taşındıysa ne oldu yenisi?
her ay mükellefimin işyerinde kullandığı muhasebe programının yedeğini harici harddiske alıyorum. yedek alma yöntemi, program klasörünü alıp aynen harici harddiske kopyalamak şeklinde.
lakin ertesi ay yeni yedeği almak için gittiğimde eski klasörü silemiyorum. resimdeki hatayı veriyor. ben de eski klasörün adını değiştirip yeni yedeği de yanına kopyalıyorum. 3-4 aydır işe yaramaz bir sürü eski yedek oldu. sil diyorum silmiyor.
niye silmiyor yahu, nasıl sileceğiz fazla klasörleri?
eksiup.com
lakin ertesi ay yeni yedeği almak için gittiğimde eski klasörü silemiyorum. resimdeki hatayı veriyor. ben de eski klasörün adını değiştirip yeni yedeği de yanına kopyalıyorum. 3-4 aydır işe yaramaz bir sürü eski yedek oldu. sil diyorum silmiyor.
niye silmiyor yahu, nasıl sileceğiz fazla klasörleri?
eksiup.com
aşağıda kombi bacası ile ilgili parça sorusunu görünce ben de kafama takılanları sorayım.
hermetik bir kombimiz var. yoğuşmalı değil, konvansiyonel kombi. çevredeki binalarda da bütün dairelerde aynı şekilde hermetik kombiler var (onların modelini bilemiyorum elbet, sadece bacalarını görüyorum).
şimdi hava buz gibi diyelim. evde olduğumuz sürece 45-50 derece aralığında yakıyoruz, evde yokken kapatıyoruz. sorulara gelelim:
1. bakıyorum alt komşunun bacasından gürül gürül duman (buhar?) çıkıyor. kendi bacama bakıyorum, neredeyse gözükmüyor. kombiyi köklüyorum, en sıcak ayarda suyu açıyorum, yine de o kadar duman çıkartamıyorum.
şimdi çıkması mı iyi, çıkmaması mı iyi? bu çıkan dumana bakarak kombinin verimi hakkında yorum yapabilir miyiz? (çok yakıyor ama az ısıtıyor, az yakıyor ama çok ısıtıyor vs. gibi)
2. aynı şekilde karşı apartmanda birinin bacasından bacağım kadar buz sarkıyor. demek ki su damlıyor ve orada donuyor. bazı bacalarda daha ufak buzlar var, kendi bacama bakıyorum, hiç buz yok.
aynı şekilde bacadan damlayan su miktarına bakarak kombinin verimi hakkında yorum yapabilir miyiz? damlaması mı iyi, damlamaması mı iyi?
hermetik bir kombimiz var. yoğuşmalı değil, konvansiyonel kombi. çevredeki binalarda da bütün dairelerde aynı şekilde hermetik kombiler var (onların modelini bilemiyorum elbet, sadece bacalarını görüyorum).
şimdi hava buz gibi diyelim. evde olduğumuz sürece 45-50 derece aralığında yakıyoruz, evde yokken kapatıyoruz. sorulara gelelim:
1. bakıyorum alt komşunun bacasından gürül gürül duman (buhar?) çıkıyor. kendi bacama bakıyorum, neredeyse gözükmüyor. kombiyi köklüyorum, en sıcak ayarda suyu açıyorum, yine de o kadar duman çıkartamıyorum.
şimdi çıkması mı iyi, çıkmaması mı iyi? bu çıkan dumana bakarak kombinin verimi hakkında yorum yapabilir miyiz? (çok yakıyor ama az ısıtıyor, az yakıyor ama çok ısıtıyor vs. gibi)
2. aynı şekilde karşı apartmanda birinin bacasından bacağım kadar buz sarkıyor. demek ki su damlıyor ve orada donuyor. bazı bacalarda daha ufak buzlar var, kendi bacama bakıyorum, hiç buz yok.
aynı şekilde bacadan damlayan su miktarına bakarak kombinin verimi hakkında yorum yapabilir miyiz? damlaması mı iyi, damlamaması mı iyi?
abi youtube'da audi quattro ile bmw xdrive'ın karda karşılaştırmalı sürüş videoları var. xd'lerin tamamı patinaj çekip dururken quattro cayır cayır gidiyor.
www.youtube.com
bunlar gerçek mi? yani gerçek tabi de araçla mı ilgili? bunlar sanki pilotajla, zemin farkıyla, lastiklerin durumuyla, kar durumuyla, eğimle bilmemneyle alakalı farklar ve bmw'ye çakmak için özellikle audi fan'ları (veya bizzat auti'nin kendisi) tarafından yayılıyor gibi. bu videodaki durum sadece xd ve quattro farkı mı yani?
dün hanımla çocukla kartopu oynamaya giderken "abi bi el atıversen" diye çevirdiler. hafif meyilli sokağımızda dört kişi, kış lastikleri olan bir audi q7 quattro'yu ite ite zor çıkardık. adam dütdüt yaptı teşekkür edip gitti, ben de oğlumla kar oynamaya giderken uzaktan gördüm. adamı ittiğimiz aynı yoldan ne olduğunu anlamadığım gayet ortalama bir araba (hyundai accent gibi bir şeydi) zırt diye çıktı gitti. ne iten oldu, ne patinaj yaptı.
e hani nooldu xd'leri tokatlayan quattro? accent mi daha iyiymiş audi'den?
www.youtube.com

bunlar gerçek mi? yani gerçek tabi de araçla mı ilgili? bunlar sanki pilotajla, zemin farkıyla, lastiklerin durumuyla, kar durumuyla, eğimle bilmemneyle alakalı farklar ve bmw'ye çakmak için özellikle audi fan'ları (veya bizzat auti'nin kendisi) tarafından yayılıyor gibi. bu videodaki durum sadece xd ve quattro farkı mı yani?
dün hanımla çocukla kartopu oynamaya giderken "abi bi el atıversen" diye çevirdiler. hafif meyilli sokağımızda dört kişi, kış lastikleri olan bir audi q7 quattro'yu ite ite zor çıkardık. adam dütdüt yaptı teşekkür edip gitti, ben de oğlumla kar oynamaya giderken uzaktan gördüm. adamı ittiğimiz aynı yoldan ne olduğunu anlamadığım gayet ortalama bir araba (hyundai accent gibi bir şeydi) zırt diye çıktı gitti. ne iten oldu, ne patinaj yaptı.
e hani nooldu xd'leri tokatlayan quattro? accent mi daha iyiymiş audi'den?
nisan 2017'de aldığım telefonumun bataryası artık dayanmamaya, çabuk azalmaya, %15 iken zart diye %2'ye düşüp, şarj aletine koşmama kalmadan kapanmaya falan başladı.
telefon hala garanti kapsamında. bildiğim kadarıyla batarya da garanti kapsamında.
ama bu telefonlarda batarya sökülebilir değil. yani ancak servis açıp söküyor. telefonum da cillop gibi maşallah. hiç tornavida değmesini istemesem de batarya beni iyice yarı yolda bırakmadan, garantisi de bitmeden değiştirteyim diyorum.
bu aletin içinin açılması, bataryanın değişmesi falan telefonu çok örseler mi, yıpratır mı, başka bir yerleri bozulur mu? korkularım bunlar, ne dersiniz?
telefon hala garanti kapsamında. bildiğim kadarıyla batarya da garanti kapsamında.
ama bu telefonlarda batarya sökülebilir değil. yani ancak servis açıp söküyor. telefonum da cillop gibi maşallah. hiç tornavida değmesini istemesem de batarya beni iyice yarı yolda bırakmadan, garantisi de bitmeden değiştirteyim diyorum.
bu aletin içinin açılması, bataryanın değişmesi falan telefonu çok örseler mi, yıpratır mı, başka bir yerleri bozulur mu? korkularım bunlar, ne dersiniz?
sabah temizlikçi teyze geldi. mutfağı, aspiratörü falan temizliyordu. bi ara baktım ankastre ocağın çakmağı (hani gaz düğmesini bastırınca çıt çıt çıt yapar ya, çevirip gazı açınca da ateşleyip yakar ya o işte) hiçbir düğme basılı olmadığı halde çıt çıt çıt çıt diye çakıyor. takılı mı kaldı acaba diye düğmeleri kurcaladım, içlerine üfledim, ıslak falan da değil. ne yaptıysam susturamadım. elimin yetişebileceği bir yerde fişini de bulamadım. ankastre fırını söküp arkasından fişi bulup çektim sustu. tabii şimdi ateşleme de çalışmıyor.
bozuldu mu dersiniz ne oldu buna? akşam fişi takıp bakıcam. umudum bir yerleri ıslandığı için kontak yaptı, kuruyunca geçecek diye. ama öyle değilse, fişi takınca hala çıt çıtlıyorsa ne yapayım? servis çağırmadan bir çözümü var mıdır bunun?
bozuldu mu dersiniz ne oldu buna? akşam fişi takıp bakıcam. umudum bir yerleri ıslandığı için kontak yaptı, kuruyunca geçecek diye. ama öyle değilse, fişi takınca hala çıt çıtlıyorsa ne yapayım? servis çağırmadan bir çözümü var mıdır bunun?
çocuk dediğim kendi oğlum. biz zaten istediklerini, ihtiyaçlarını alıyoruz. ama dedesiyle (babamla) çok fazla görüşemiyorlar. adamcağız da çıkıp bir şey bakamıyor, baksa da ne alsam mutlu ederim bilemiyor. bana dedi, benim adıma bi hediye al çocuğa da vereyim diye.
şimdi ne alayım bilemedim. ben kendim kitap aldım ama dedesinden öyle bir hediye olsun ki aklında kalsın, dedesini hatırlasın istiyorum.
lego olmaz, ev lego dolu, pek spesifik bir şey olmayacak zaten doğumgününde de lego aldı dedesi.
uzaktan kumandalı zımbırtıları falan var.
aslında oyuncak namına her şeyi var. öyle doyumsuz, sürekli oyuncak isteyen, tutturan bir çocuk da değil, görür ister ama gereksiz olduğunu anlatınca da anlar. gerçekten istiyorsa onu anlarız zaten, öyle de bir şey yok şimdilik.
bütçe derseniz 150-200'den çok olmasın.
ne önerirsiniz?
şimdi ne alayım bilemedim. ben kendim kitap aldım ama dedesinden öyle bir hediye olsun ki aklında kalsın, dedesini hatırlasın istiyorum.
lego olmaz, ev lego dolu, pek spesifik bir şey olmayacak zaten doğumgününde de lego aldı dedesi.
uzaktan kumandalı zımbırtıları falan var.
aslında oyuncak namına her şeyi var. öyle doyumsuz, sürekli oyuncak isteyen, tutturan bir çocuk da değil, görür ister ama gereksiz olduğunu anlatınca da anlar. gerçekten istiyorsa onu anlarız zaten, öyle de bir şey yok şimdilik.
bütçe derseniz 150-200'den çok olmasın.
ne önerirsiniz?
arkadaşlar 20 aralık 2018'de ankara'da gerçekleşen şu aşağıdaki linkte yer alan olayın haber videosunu arıyorum.
twitter.com
hiçbir google aramasında veya haber sitesinde buna rastlamadım. haber olmamış olması imkansız. tv haberlerinde yarım yamalak gördüm, yakalayamadım. illa ki internette de haberin videosu olmalı. bi buldurun be.
twitter.com
hiçbir google aramasında veya haber sitesinde buna rastlamadım. haber olmamış olması imkansız. tv haberlerinde yarım yamalak gördüm, yakalayamadım. illa ki internette de haberin videosu olmalı. bi buldurun be.
şimdi aşağıda "neden türkçe bilmiyoruz" başlıklı duyuruyu okuyunca yazmak istedim.
o duyuruyı açan arkadaş çok güzel yazmış, çok güzel eleştiriler yapmış. fakat ben bu "fotoğraf çekinmek" kavramını bir türlü anlamıyorum. bu kullanımın yanlış olduğunu arkadaş da yazmış, sözlükte de epey eleştirilmiş.
fakat düşünüyorum düşünüyorum, bu kavramı, yani "fotoğraf çekinmek" kavramını tam olarak karşılayabilecek başka bir ifade bulamıyorum. türkçe dilbilgisi kurallarına da uygun. "dönüşlü fiil" denir buna. niye bu kadar çok takılıyor, niye bu kadar eleştiriliyor?
en doğru soru; madem yanlış, doğrusu nedir?
dönüşlü fiilin tanımında olduğu gibi eylemi yapan da etkilenen de aynı kişi ise, yani bahsettiğimiz şey fotoğraf olduğuna göre kendi kendimizi fotoğrafını çekiyorken ne diyelim?
fotoğraf çekmek? olmadı, başkasını çekerken de öyle deriz.
fotoğraf çektirmek? bu da olmadı, burada da eylemi başkası yapıyor.
selfi çekmek? özçekim yapmak? bunlar da olmadı, zira yanımızda başkası da varken özçekim doğru karşılık değil.
sokakta tarkan'ı gördüm, yanına gittim ve omuz omuza verip kendi cep telefonumla ikimizin fotoğrafını çektim.
boşlukları dolduralım. ben bugün tarkan'la .............
o duyuruyı açan arkadaş çok güzel yazmış, çok güzel eleştiriler yapmış. fakat ben bu "fotoğraf çekinmek" kavramını bir türlü anlamıyorum. bu kullanımın yanlış olduğunu arkadaş da yazmış, sözlükte de epey eleştirilmiş.
fakat düşünüyorum düşünüyorum, bu kavramı, yani "fotoğraf çekinmek" kavramını tam olarak karşılayabilecek başka bir ifade bulamıyorum. türkçe dilbilgisi kurallarına da uygun. "dönüşlü fiil" denir buna. niye bu kadar çok takılıyor, niye bu kadar eleştiriliyor?
en doğru soru; madem yanlış, doğrusu nedir?
dönüşlü fiilin tanımında olduğu gibi eylemi yapan da etkilenen de aynı kişi ise, yani bahsettiğimiz şey fotoğraf olduğuna göre kendi kendimizi fotoğrafını çekiyorken ne diyelim?
fotoğraf çekmek? olmadı, başkasını çekerken de öyle deriz.
fotoğraf çektirmek? bu da olmadı, burada da eylemi başkası yapıyor.
selfi çekmek? özçekim yapmak? bunlar da olmadı, zira yanımızda başkası da varken özçekim doğru karşılık değil.
sokakta tarkan'ı gördüm, yanına gittim ve omuz omuza verip kendi cep telefonumla ikimizin fotoğrafını çektim.
boşlukları dolduralım. ben bugün tarkan'la .............
özellikle engelli park yerleri ve engelli asansörleri için soruyorum.
hayatımda engelli park yerine park etmişliğim yok, edebilmek için de sormuyorum ama ortada ciddi bir kavram karmaşası olduğunu düşünüyorum.
"engelli" denilen kavram nedir? sadece engelli kartına sahip olmak mıdır?
yani bedensel engelli veya kanser hastası babasının üzerine araba alıp engelli kartı çıkaran sapasağlam adamın, sırf kartı var diye engelli otoparkına park etmeye hakkı oluyor mu?
ya da engelli kartı falan yok, adam 90 yaşında bastonla zor yürüyen dedesini veya ayağı kırık olduğu için 20 gün koltuk değneği kullanacak olan karısını daha az yürütmek için engelli otoparkına park edince vay şerefsiz duyarsız ipne mi oluyor?
engelli demek illa engelli kartı mı, illa tekerlekli sandalye ve koltuk değneği mi?
40 yaşında adamım, ama bel fıtığıyım. fıtık azdı mı iki adım zor atıyorum. metroda engelli asansörüne binmeye çalışınca kötü bakışlara maruz kalıyorum. çünkü bedensel engelli değilim, herhangi bir yardımcı araç gerecim yok. ama yürüyemiyorum amk işte yani geçici de olsa engelliyim. bir engelim var. asansöre binice duyarsız ipne mi oluyorum?
ankara trafik instagram sayfasında gördüm. adam engelli yerine park etmiş, sileceğe de "bastonluyum" diye not koymuş. vay efendim epey gömmüşler adamı.
tamam ben de engelli park yerini işgal eden dallamalara uyuzum ama adamın bir şekilde geçici bir engeli var demek ki işte. engelli kartı yok ama bastonu var. bana çok da yanlış gelmiyor oraya park etmesi.
yani velhasıl sorgulamamız gereken şey kart mı, kişinin engeli mi?
hayatımda engelli park yerine park etmişliğim yok, edebilmek için de sormuyorum ama ortada ciddi bir kavram karmaşası olduğunu düşünüyorum.
"engelli" denilen kavram nedir? sadece engelli kartına sahip olmak mıdır?
yani bedensel engelli veya kanser hastası babasının üzerine araba alıp engelli kartı çıkaran sapasağlam adamın, sırf kartı var diye engelli otoparkına park etmeye hakkı oluyor mu?
ya da engelli kartı falan yok, adam 90 yaşında bastonla zor yürüyen dedesini veya ayağı kırık olduğu için 20 gün koltuk değneği kullanacak olan karısını daha az yürütmek için engelli otoparkına park edince vay şerefsiz duyarsız ipne mi oluyor?
engelli demek illa engelli kartı mı, illa tekerlekli sandalye ve koltuk değneği mi?
40 yaşında adamım, ama bel fıtığıyım. fıtık azdı mı iki adım zor atıyorum. metroda engelli asansörüne binmeye çalışınca kötü bakışlara maruz kalıyorum. çünkü bedensel engelli değilim, herhangi bir yardımcı araç gerecim yok. ama yürüyemiyorum amk işte yani geçici de olsa engelliyim. bir engelim var. asansöre binice duyarsız ipne mi oluyorum?
ankara trafik instagram sayfasında gördüm. adam engelli yerine park etmiş, sileceğe de "bastonluyum" diye not koymuş. vay efendim epey gömmüşler adamı.
tamam ben de engelli park yerini işgal eden dallamalara uyuzum ama adamın bir şekilde geçici bir engeli var demek ki işte. engelli kartı yok ama bastonu var. bana çok da yanlış gelmiyor oraya park etmesi.
yani velhasıl sorgulamamız gereken şey kart mı, kişinin engeli mi?
ekmeğe sürmek için tasarlanmış bu koyu kıvamlı kardeşimizi neyle açıp daha likit, daha akışkan hale getirebiliriz? tatlı/pasta sosu olacak.
not: özellikle nutella olacak. yani kuvertür çiko ile yapılmış herhangi bir ganaj istemiyorum.
not: özellikle nutella olacak. yani kuvertür çiko ile yapılmış herhangi bir ganaj istemiyorum.
şimdi 200 metre mesafeden bir keskin nişancı benim kafama nişan alıp ateş etse, ben silahın patladığını duymadan mermiyi kafama yer miyim, yoksa önce patlamayı mı duyarım? (ortamın normalde 200 metreden sıkılmış bir silahın sesini duyabilecek kadar sessiz olduğunu varsayıyoruz, ehe ehe araba gürültüsünden duymazsın ki diye sulandırmayalım)
elbette silahtan silaha, mermi çıkış hızına göre değişiyordur ama hangi mesafeden sonra, önce patlamayı duyup, o neydi gız diyene kadar mermiyi yemiş olurum? başa baş noktası aşağı yukarı nedir?
elbette silahtan silaha, mermi çıkış hızına göre değişiyordur ama hangi mesafeden sonra, önce patlamayı duyup, o neydi gız diyene kadar mermiyi yemiş olurum? başa baş noktası aşağı yukarı nedir?
yav çok basit bir şey arıyorum abi çok basit yav. sitelerimizi arama motorlarına mı tanıtamıyoruz, doğru düzgün site yapmayı mı beceremiyoruz nedir ya bu basiretsizlik? ben mi beceriksizim?
aradığım şey çokbasit bir şey abicim. başkentray isimli ankara banliyö tren hattının sincan istasyonu nerede?
heh bu kadar. google bunu bulamıyor. siksok haberler çıkıyor, forumlar çıkıyor, dünkü kaza çıkıyor, ulan bir tane ya bir tanecik "istasyon koskoca sincan ilçesinin nah şurasında" diye bir şey yok. gideceğim yere yakın mı, uzak mı, motroyla mı gideyim, otobüse mi bineyim anlayabileceğim bir zıkkım yok. yok ulan.
varsa gözünüzü seveyim nasıl aranır bana bir öğretin. yolu yoksa da bir binen inen vardır illa, 1. organize sanayi bölgesinin neresinde kalıyor istasyon onu bi söylerse duamı alır.
aradığım şey çokbasit bir şey abicim. başkentray isimli ankara banliyö tren hattının sincan istasyonu nerede?
heh bu kadar. google bunu bulamıyor. siksok haberler çıkıyor, forumlar çıkıyor, dünkü kaza çıkıyor, ulan bir tane ya bir tanecik "istasyon koskoca sincan ilçesinin nah şurasında" diye bir şey yok. gideceğim yere yakın mı, uzak mı, motroyla mı gideyim, otobüse mi bineyim anlayabileceğim bir zıkkım yok. yok ulan.
varsa gözünüzü seveyim nasıl aranır bana bir öğretin. yolu yoksa da bir binen inen vardır illa, 1. organize sanayi bölgesinin neresinde kalıyor istasyon onu bi söylerse duamı alır.
2-3 hafta önce migros'taki 1 alana 1 bedava kampanyasından gaza gelip 2 paket somon füme aldım. durdu durdu, 2 gün sonra son kullanma tarihi dolacak.
internetten baktım bu nasıl yenir diye, ne söylendiyse gittim malzeme aldım. öyle yaptım olmadı, böyle yaptım olmadı. ben bu şeyi hiç sevmedim yav.
ya sokak kedilerine lüks bir ziyafet çekicem, ya da bir yolunu bulup yiycem bunu.
nasıl yenir klasik tarifler dışında? tavada kızartıp normal balık gibi yiyeyim mi ne yapayım?
internetten baktım bu nasıl yenir diye, ne söylendiyse gittim malzeme aldım. öyle yaptım olmadı, böyle yaptım olmadı. ben bu şeyi hiç sevmedim yav.
ya sokak kedilerine lüks bir ziyafet çekicem, ya da bir yolunu bulup yiycem bunu.
nasıl yenir klasik tarifler dışında? tavada kızartıp normal balık gibi yiyeyim mi ne yapayım?
e ankara'nın bütün merkez ilçelerinde randevular dolu abicim. gün seçtirmeye bile izin vermiyor, dolu diyor. yav tamam taa 6 ay sonraya ver gerekiyorsa. yeter ki bi takvim falan göster. hepsi mi dolu? kızılcahamam'a mı gideyim koçhisar'a mı gideyim ehliyet yenilemeye? sen bana takvim göstermezsen nasıl boşunu bulacağım ki ben?
geçen yıl oğlan 5 yaşındayken bir kulüpte basketbola yazdırdık. çok da sevdi, hevesle gidiyordu. 1 yıl boyunca devam etti. hatta bu yıl bir üst gruba geçtiler, antrenmanları değişti.
lakin kulüp salon sıkıntısı nedeniyle antrenmanlara ara verdi. kısa vadede de çözüm bulacaklar gibi görünmüyor.
okuldaki aynı zamanda okulun basketbol koçluğunu da yapan beden öğretmeni dedi ki "6 yaş basketbol için çok erken. önce jimnastik, yüzme gibi bir spor yapsın, kasları gelişsin, kolları güçlensin, en erken 7 yaşından itibaren basketbola başlasın. bunu size kulüpler demez, çünkü para alıyorlar. onlar için çocuk yürüyen para demek. kulüp arıyorsanız ben sizi göndereyim, bu daha küçük, almayız demezler, alırlar ama para olarak görürler, bence devam etmeyin, önce jimnastik, yüzme gibi bir spor yapsın" dedi. oğlan da basketbola gidemediği için çok üzgün, ona sorsak basketbola gitmek istiyor, çok da hevesli.
siz ne düşünüyorsunuz? önce jimnastiğe, yüzmeye falan yönlendirip ilerleyen yıllarda mı baskete gitsin, yoksa doğrudan başka bir kulüp bulup yazdırayım da baskete mi devam etsin hazır ilerliyorken?
eğer devam etsin derseniz ankara'da iyi bir basketbol kulübü önerebilir misiniz? fiyatı da çok tuzlu olmasın.
lakin kulüp salon sıkıntısı nedeniyle antrenmanlara ara verdi. kısa vadede de çözüm bulacaklar gibi görünmüyor.
okuldaki aynı zamanda okulun basketbol koçluğunu da yapan beden öğretmeni dedi ki "6 yaş basketbol için çok erken. önce jimnastik, yüzme gibi bir spor yapsın, kasları gelişsin, kolları güçlensin, en erken 7 yaşından itibaren basketbola başlasın. bunu size kulüpler demez, çünkü para alıyorlar. onlar için çocuk yürüyen para demek. kulüp arıyorsanız ben sizi göndereyim, bu daha küçük, almayız demezler, alırlar ama para olarak görürler, bence devam etmeyin, önce jimnastik, yüzme gibi bir spor yapsın" dedi. oğlan da basketbola gidemediği için çok üzgün, ona sorsak basketbola gitmek istiyor, çok da hevesli.
siz ne düşünüyorsunuz? önce jimnastiğe, yüzmeye falan yönlendirip ilerleyen yıllarda mı baskete gitsin, yoksa doğrudan başka bir kulüp bulup yazdırayım da baskete mi devam etsin hazır ilerliyorken?
eğer devam etsin derseniz ankara'da iyi bir basketbol kulübü önerebilir misiniz? fiyatı da çok tuzlu olmasın.