Marka ve model öneriniz var mıdır? Annemlerin 2 köpeği var. Dağ evinde yaşıyorlar, evin her tarafı çevrildi ama yine de bir delik bulup, yaratıp kaçabiliyorlar. Yerli köylü de tehdit etmiş bunları zehirleriz bizim bahçemize girerlerse diye :/ Başka önlemler de alınacak ama aklımıza bir de bunlardan takmak geldi.
Bütçe köpek başı 400TL civarı, kullanışlı, konum doğruluğu konusunda çok baş ağrıtmayacak, tasmaya takılabilen, f/p takip cihazı önerileriniz var mıdır?
Bütçe köpek başı 400TL civarı, kullanışlı, konum doğruluğu konusunda çok baş ağrıtmayacak, tasmaya takılabilen, f/p takip cihazı önerileriniz var mıdır?
Sizin bildiğiniz, duyduğunuz, tecrübe ettiğiniz, bu konuda uzman avukatlar kimlerdir? Babamın davası AYM tarafından da reddedildi. Sanırım bu durumda TR’deki tüm yargı yollarını tüketmiş oluyoruz. İşinde uzman kişilere ihtiyacım var. Bir de bu tarz başvurularda tecrübeli avukatların hizmetinin rayiçi nedir fikriniz var mıdır?
Tavsiyeleriniz olursa şimdiden teşekkür ederim.
*Şehir önemli değil, her yere gidip görüşebilirim.
Tavsiyeleriniz olursa şimdiden teşekkür ederim.
*Şehir önemli değil, her yere gidip görüşebilirim.
Selamlar herkeseee, çok uzun zaman oldu :)) Çok zamandır aklımdaydınız ama bir türlü ilk adımı atamıyordum. Bugün o gün millet! :D
Öncelikle güzel dileklerle başlayayım. Umarım tanıdığım/tanımadığım herkes bu uzun süre zarfında iyi ve mutlu kalabilmiştir. Özellikle içinde bulunduğumuz ekstra garip dönemde hepinize sağlık, geçim kolaylığı ve yaşam motivasyonu diliyorum can ı gönülden.
Kimler gitti kimler kaldı pek bilemiyorum ama beni hatırlayıp merak edenler için bir özet geçeyim. Ben kısa tutmaya çalışacağım ama çok söz de veremiyorum :D Durumu olmayanlar şimdiden kusuruma bakmasın :))
Geride bıraktığım 5 senenin neredeyse her saniyesi kabus gibiydi diyebilirim. Güzel şeyler de oldu yalan yok ama geneli gerçekten kalitesiz bir yeşilçam filminin saçma sapan bir bollywood versiyonu gibiydi. Daha fazlası olmaz herhalde artık dedikçe her şey üst üste gelmeye devam etti :D Son 5 senem bir film olsaydı ilk 10 dakikasında çıkmıştım, öyle bir şey :D
Belki hatırlayanlar vardır tiroid problemlerim vardı. Öncelikle tiroide bağlı gelişen başka bir rahatsızlık sebebiyle minnoş gözlerimi kaybettim :D Çok şükür hala görüyorum ama şekilleri ve boyutları değişip büyüyüp yuvarlaklaştılar :D Sonra ameliyat geçirip tiroid problemimden kurtuldum ama gözler yadigar kaldı :D
Sonra evlendim ve Bodrum'a taşınıp ufak bi cafe/pub açtım. Sanırım buraya kadar bilenler biliyordu. Bodrum'un ve evliliğimizin ilk 6 ayı tek kelimeyle mü-kem-mel-di. İstanbul'da yaşarken benim de eşimin de güzel işlerimiz ve güzel maaşlarımız vardı. Çok şükür yiyip içip gezmemize hatta balta girmemiş ormanlardaki orangutanlara bile yardım etmemize rağmen paramız artıyordu ve biz de biriktiriyorduk :D Ne güzel zamanlarmış. Önce düğünümüze, ev eşyalarımıza bir yatırım olur diye biriktiriyorduk. Bu hastalıktan sonra ben dedim ki düğünü eşyayı boşverelim, dünyayı gezelim. Beğendiğimiz yerde kalabilmenin imkanlarını araştıralım ve yerleşelim. Şimdiki eşim, o zamanki erkek arkadaşım da iflah olmaz bir kurumsal kimlikti ve bu maceralara pek yanaşmıyordu. Bana dedi ki "son kez müdür pozisyonlu başvurularımı yapayım 15Ocak'a kadar geri dönüş olmazsa dünyayı gezelim. Eğer istediğim işlerden birine kabul edilirsem kariyer yapmak istiyorum" :D Naif planlar. Dedim hay hay. Gayet adaletli bir bakış açısı. Ama tabii onun işine çok ihtimal vermediğim için ben dünya gezisi rotasını oluşturmaya başladım :D Derken boş zamanlarında sahibinden.com'da hiçbir zaman almayacağı tekneleri, motorları ya da dükkanları gezen her Türk genci gibi biz de hiç aklımızda yokken Bodrum'da bi dükkan bulup tutmaya karar verdik. Tarih 31 Aralık 2015. Dedim ki yeter ki İstanbul'dan gidelim de bir işimiz olduktan sonra dünyayı sonra da gezebiliriz. NAAAH gezersin! :D 15 gün sonra başvurduğu işlerden olumlu geri dönüş alan eşim için de benim için de artık hayat başka bir yola savurmuştu bizi çoktan. Sonra işte şipşak düğün dernek, işlerden istifa, dükkanı kurmaca derken kendimizi burada işletmeci olarak bulduk.
Normalde kendi paramız dükkanı tutmaya ve düzeltmeye; aşçı, barmen vs tutmaya yetiyordu ama kocacıııım yine her Türk gencinin hayali olan "liseden arkadaşlarıyla ileride bir bar açma" hayaline tutunarak, çocukluk arkadaşını ve eşini de bize ortak etti. İlk FAIL! Ta daaa :D İlk 6 aya dönelim, mükemmeldi dedik. Çocukluğumuz ve ilk gençliğimiz berbat geçmiş olduğundan "Hayatımızda ilk defa mutlu ve huzurluyuz" diye düşündük. Ortağımızın eşi "ben mükemmel bir aşçıyım, sana her şeyi öğretirim" dediği; ve onun kocası da "ben mükemmel bir barmenim" dediği için bir süre insanlara pişmemiş pirinç yedirdik ve bara gelip cin tonik isteyenlere bira verdik. Ona rağmen mutlu, çözüm odaklı ve iyimserdik. Her şeyi zamanla, çalışkanlığımızla, dürüstlüğümüzle, gençliğimizle çözeceğimize inanıyorduk. Bu arada ben 25, eşim 27 yaşındaydık.
6.ayımızda babam bir cinsel istismar iftirası sonucu tutuklandı. Huzurla uyuduğumuz bir gecenin sabahına birçok yalan haber ve ölüm tehditleriyle uyandık. Bana göre bu mümkün olamazdı ama yine de beşer şaşar diyerek apar topar İstanbul'a gidip babamla yüzleştim. Kafamdaki plan çok netti. Eğer bu şerefsizliği yapmışsa, ölmüş kabul edip yoluma devam edecektim. Yapmamışsa yolumuz uzun ve sancılıydı. Babam olanlardan, hakkında söylenenlerden, tehditlerden, gazete ve televizyonlarda dönen yalan haberlerden habersiz, masum ve şaşkındı. Avukatlar tuttum, onun varolan borçlarını ödedim, dükkanını araştırmaya gelmeleri için aylarca kirasını ödedim, tüm masraflarını üstlendim kısaca. Hakkında ortaya atılan tüm iddiaların aksi kanıtlanmasına rağmen, iftirayı atanlar söyledikleri şeyleri geri çekmelerine rağmen, polis raporları bizden yana olmasına rağmen, bilir kişi raporları bizden yana olmasına rağmen, tanık beyanlarının tümü bizden yana olmasına rağmen, görüntülü kayıtlar, fotoğraf ve videolarla da birçok şeyi desteklememize rağmen; her celse değişen hakim ve savcılar, karşı tarafın medya ve belediyeyle olan yakın ilişkileri; dosyayı açıp okumadan karar veren sözde yetkililer sebebiyle dosyamız okunmadan, hiçbir delil değerlendirilmeden babam 25 yıl hapis cezası aldı. Günde 15-16 saat kafede çalışarak, her hafta İstanbul'a gidip geldim. Düğünden gelen tüm takı ve paraları bu iş için harcadım, yetmedi krediler çektim (sağolsun eşim inanılmaz destekledi), yine de başaramadım. Hukuki sürecin devamı çok uzun ama yıllar boyunca tüm sosyal mecralardan taciz edilmeye devam ettim. Esasında duyuruyu bırakmam bu olaya dayanıyor.
Biz bilim ışığında, akılla mantıkla sunulan kanıtlarla kendimizi bozmadan süreci ilerletelim, vicdanımız rahat, kanıtlarımız tam, nasılsa birileri okuyup bu konuyu aklına mantığına sığdıramayacak dedik ama ne yazık ki kurunun yanında yaş da yandı ve dosya hiçbir zaman okunmadı. Sonra yargıtay cezayı 17 seneye düşürdü. Şu an anayasa mahkemesindeyiz. Hala bekliyor ve mücadele ediyoruz, bakalım.
Bu süreçten birkaç ay sonra ortaklar da tüm yaşadıklarımızı bilmelerine rağmen, girerken koydukları paranın 2,5 katını talep ederek ayrılmak istediler. Toplamda 9-10 ay beraber çalışmıştık. Dedik ki madem kardeş dediğimiz insanlar 9 ayın sonunda, tüm sıkıntılarımıza rağmen bu şekilde ayrılarak böyle bir para talep ediyorlar; verelim. Dükkan bi marka filan olmadı, daha sandalyelerde minder yok :D 5 sene öncenin parasıyla 45bin tl istiyorlar şaka gibi :D Yine kredi çektik. Onlara istedikleri rakamı ödedik ve ayrıldılar. Sonradan öğrendik ki "İstanbul'dan varlıklı arkadaşlarımız geliyor, işi kurup sonra ayrılıp para alıcaz" diye yapmışlar zaten planlarını :D Fail 2! :D Varlıklı olsaydık keşke gerçekten. Aynı parayı bölüşüyorduk; bu herif kumar oynayıp bütün parayı kaybedip devamlı ailesinden destekle yaşıyordu. Bizse hem kendimize, hem baktığımız hayvanların tüm giderlerine (sokaktaki 20 kedi, 5 köpek filan, kısırlaştırmalar, mamalar, aşılar:D), hem babamın giderlerine, hem benim her hafta İstanbul'a gidip gelmeme yettiriyorduk. Kendi kıçı kırık motorumuzu bile onlara vermiştik, işe kolay gidip gelsinler diye izinli günlerimizde, yaz gününde Bodrum'da yeni evli çift olarak evde oturuyorduk aracımız ve paramız olmadığından :D Neyse, öyle ayrıldılar. Sonra biz dükkanda ikimiz kaldık eşimle.
Benim İstanbul süreci ayda 1-2'ye düşmüştü. Dükkanı toparlamaya çalışıyorduk. Buradan da gelenler oldu bu arada :D Sağolsunlar, yolunuz düşerse hepinizi bekleriz :D
Bi 6 ay da böyle geçti. Borç ve kredi yükümüz çok ağır geldiğinden dükkana yeni bir çalışan almadan her şeyi kendimiz yaptık. Mutfağa ben, bara eşim geçti. Sabahlara kadar çalıştık, denedik, alışverişi de kendimiz yaptık, tuvaleti de kendimiz temizledik, servisi de biz yaptık, hazırlığı da, müziği de, bulaşığı da... Aklınıza ne gelirse, gece gündüz çalışıp, hiç es vermeden kendimizi babamı kurtarmaya ve borç ödemeye adadık. Bir yandan da hizmet sektöründe her ne kadar sabah güne yeni bir tehditle, hakaretle, kötü haber veren bir telefonla uyanmış olursan ol, insanlara gülümsemek ve onları eğlendirmek zorunda olmanın psikolojik yükü de ekleniyordu ama yine de güçlüydük. Sonraaa tam yeniden hayata karşı umutlanacakken eşimin babasının akciğer kanseri olduğunu öğrendik. Bu sefer de o süreç başladı.
Önce Eskişehir, İzmir, Ankara, İstanbul vb yerlerde çeşitli profesör ve hastane arama süreçleri, sonra tedavi süreci başladı. Kayınpederim bu dönemde artık çalışamaz duruma geldiği için onun ailesinin masraflarını da biz üstlendik. (İkinci eşinden 20 yaşında bir oğlu ve 8 yaşında kızı vardı).
Gece yarısına kadar çalışıyorduk, dükkanı kapatınca eşim Marmaris'e gidip babasını alıp İzmir'e götürüp kemoterapiyi bekleyip, yeniden Marmaris'e gidip babasını bırakıp, Bodrum'a dönüyor ve çalışmaya devam ediyordu. Bazı zamanlar 10-15 gün dükkanı tek başıma açıp kapattığım oldu. O dönünce ben aynı matematikle İstanbul'a gidip, babamı görüp, avukatlarla görüşüp aynı gün geri dönüp gece çalışmaya devam ediyordum. Kayınpederlerin mutfak alışverişi, çocuğun okul giderleri vb destekçileriydik.
Sanırım gençliğin verdiği güçle gerçekten her düştüğümüzde daha güçlü kalktık hep ayağa. Biraz da enayilik. Ama çok şükür artık iş yeri azıcık daha profesyonel olmaya ve para kazandırmaya başlamıştı. Ne duruyoruz o zaman helva yapalım dedik. Eşimin, son 5 senedir odasından hiç çıkmamış 20 yaşındaki kardeşine iş verelim, onu hayata hazırlayalım dedik. Bak bak :D:D Fail 3'ün zemini geliyo :D Bu çocukcağız da 15 yaşında liseyi bırakmış, işte 5 senedir odasından çıkmıyor, eli bir iş tutmuyor, akşam okulunun borcu biriktiği için okula devam edemiyor filan. Marmaris'ten geldi, bize taşındı. İlk etapta 6 ay kadar birlikte yaşadık ve çalıştık. Çok şükür, iki kelimeyi yan yana getirmeye utanan çocuk açıldı, özgüvenlendi; barı, kahveyi, mutfağı öğrendi; para kazandı. Biz kazandığı paradan ayrı olarak okulunun geçmiş borçlarını ve yeni gelen taksitlerini ödedik, cep telefonunu aldık, üst baş alışverişini yaptık ve sezon sonunda bir sonraki yaza da görüşmek üzere vedalaştık.
Bu arada kayınpederim de kanseri atlattı, güzel bir kutlama yaptık; derken çok kısa bir zamanda nüksetti ve yukarıda anlattığım süreç yeniden başladı. Sonra da tam her şey yeniden iyi gidiyorken kendisini aniden kaybettik.
Bu arada ben devamlı mahkemelere gidiyorum, her celse büyük umutlarla gidip aşağılanarak dönüyorum, yeniden televizyonlarda, gazetelerde dönüyoruz filan çok zor. Kayınpederimin hastaneye kaldırıldığı haberini duyar duymaz dükkanı kapatıp yola çıktık. Yolda eşim arabayı süremeyeceğini söyleyip yanımızda da bir büyük olsun diye annesini çağırdı. Kayınvalidemle gittik Marmaris'e ama kayınvalidem kayınpederin eski eşi. Validenin de 25 senelik yeni eşi var. Bütün hikayelerin üstünden 25 yıl geçmiş ama kadıncağız insanlık yaptı bize.
Biz Marmaris'e giderken, babayı kaybettiğimizin haberi geldi. Yıkıldık. Neyse gittik, gerekli işlemleri hallettik ve 24 saat geçmeden Bodrum'a geri döndük. Günlerden Pazar. Pazartesi günü benim babamın İstanbul'da mahkemesi var. Salı günü ise eşimin babası yine İstanbul'da defnedilecek. Pazartesi sabahı 6.30'da uçağımız var diyelim.
Kayınvalidemi evine bıraktık, eşim de üvey babasının yanına çıktı, sarılıp teselli ettiler birbirlerini. Aksi bir şey yok gibiydi. Biz de eve geldik. Aramız 15dk. Eşim artık ağlayabilirim dedi. Kahve yaptım, içerken telefon çaldı. Telefonda sadece kayınvalidemin çığlıkları geliyordu "yapma, vurma, yeter" gibi :( Eşim "annemi dövüyo" dedi. Valla yalın ayak arabaya nasıl atladık, nasıl gittik oralar bende yok. 4-5 dk içinde oradaydık. Yolda jandarmayı aradık, biz içeri bi girdik ki kadını 40 dk darp etmiş şerefsiz. Kıskançlık sebebiyle ve alkol problemi bahanesiyle. Kadıncağızın ayakta duracak gücü yok, her yerden kanlar süzülüyor, bir yandan şoktan mıdır nedir "o çok iyi bir insan, onu polise vermeyin" diye yalvarıyor :/ Allah'ım son 3 sene kesin kabustu diyorum artık. Birazdan uyanacağım, uyanmam lazım yani. Daha babayı kaybedeli 24 saat geçmedi, bu nedir.
Üvey kayınpeder daya atmaktan yorulmuş sandalyeye oturmuş, oturduğu yerden kayınvalideye ve eşime ve hatta daha vefatının üzerinden 1 gün bile geçmeyen babasına küfürler hakaretler ediyor. Eşim önce üvey babayı dövdü, sonra jandarmalar müdahale etti. Ve de yanlış bi hareket yaparsa artık onu da nezarete atacaklarını söyledikleri için başına bir şey gelmesin diye kalanında da ben dövdüm. Bir yandan eşim sinir krizi geçiriyor, bir yandan herif kayınpedere küfrediyor, bir yandan kayınvalide "o çok iyi bir insan, onu götürmeyin" diyor, jandarma ultimatom veriyor asjdha o ara ben de yerlere düşürüp tekmeledim adamı, bi de suratını yumrukladım :/ Yaşadığımız her şeyin içinde vicdanım bi tek bazen buna sızlıyor. Hala utanıyorum yaptığım şeyden. Ama yine olsa yine yapardım...
İstanbul uçağının kalkmasına 4-5 saat var, günlerdir uykusuzuz, kayınpederi kaybetmişiz, kayınvalide öldüresiye dövülmüş, sabahında babamın mahkemesi var, ertesi gün cenazemiz var ve sabaha kadar hastane, karakol vs dolaşıyoruz. İşin kötüsü kayınvalidem de hastanede yaralarını saklıyor, karakolda hayır dövmedi diye yalan söylüyor, inanılmaz bir şey yaşıyoruz.
Uçağa birkaç saat kala, güvendiğimiz bir ablamızı kayınvalidemin yanına yerleştirdik ve biz gelene kadar buradan ayrılma dedik. Sonra gittik, babam bu sefer kesin çıkıyor dediğimiz mahkeme de g.tümüze girdi. Ertesi gün de cenaze... Sonra Bodrum'a döndük.
Kayınvalideye gittik, uzaklaştırma çıkarıldı, tehditler alıyor adamdan ama bize söylemiyor. Jandarmaya da söylemiyor öyle bekliyor ve adamı koruyor. Yanına koyduğumuz abla vardı ya bize o anlatıyor gelen mesajları. Bu arada bi de eşimin anneannesi var, alzheimer hastası, kayınvalidemlerle yaşıyordu. Bizim gittiğimiz o bir haftada her geçen gün kadının hareketleri kısıtlanıyor, birkaç gün sonrasında da tamamen felç geçirmiş gibi oldu. Hop yine hastaneler, meğer herif bunun kafasına telefon fırlatmış annemi dövdüğü gün. Anneanne de o günden beri ufak ufak beyin kanaması geçiriyormuş. 85 yaşında kadın. Masada kalabilir denerek ameliyata alındı. Daha kayınpederin yasını tutamadan yine hastane süreci. Bu arada çalışmaya devam ediyoruz. Ben dükkanda kalıyorum, eşim anneannesinin yanında hastanede. Neyse ki ameliyat başarılı geçti ama bu olaydan sonra anneanne tamamen yatağa bağımlı hale geldi...
Tekrar bahar geldi, kardeşimin erkek kardeşini geçen sene söz verdiğimiz gibi yeniden yanımıza aldık. Bu arada maddi anlamda götü biraz doğrulttuğumuz için bir arkadaş daha bizimle çalışmaya başlamıştı. Toplamda 4 kişi olduk dükkanda. Derken bu sefer eşimin üvey annesi tutturdu ben de Bodrum'a taşınacağım diye. Yapma etme dedik, buralar pahalı, küçük kız babasını yeni kaybetti, okul ve çevre değişikliği iyi gelmeyebilir filan. Yok dedi taşınacam. Ok dedik o zaman yakınımıza taşın ki tanıdıklarımızı kullanarak sana iş bulabilelim. Okul çıkışında kızı alabilelim filan. Evler bulduk, gönderdik, bak sakın bize sormadan ev tutma çünkü burada yeni gelenleri çok kazıklıyorlar, arada bir tanıdık buluruz, bize farklı davranırlar dedik. Dedik de dedik. Fail vol. 45764
Anaaa bi baktık kadın bize haber vermeden bize oldukça uzak bi yerde, oldukça yüksek fiyatlı bi ev tutmuş. Bize tuttuktan sonra haber veriyo. Hayırlısı dedik, belki kadın 50 yaşından sonra özgür kalmak istiyor hayatında ilk kez. Saygı duyalım. Duyduk da.
Biz erkek kardeşe hayat yolu çizmeye odaklıyız. Bu sezonun sonunda lise bitince MSA'ya gönderelim, masraflarını da biz üstlenelim, eli artık iş tutuyor, mesleği de olsun planları yapıyoruz. Annesi dedi ki ben bayramın 1. günü taşınıyorum. Yardıma gelir misiniz...
Bilenler biliyor, tatil yöresinde bayram günü hizmet sektöründeki yoğunluğu. Bütün kış beklediğimiz gün gelmiş. Kadın o gün taşınacak. Hay hay babamızın emaneti. Erkek kardeş yine bizimle yaşıyor bu arada. Eşim dedi ki "yarın şu saatte uyanıyoruz, bu saatte evden çıkıp, şu saatte anneni taşıyoruz, akşam da bu saatte dükkana dönüyoruz rezervasyonlar full". Ok, sabah oldu, kardeşi uyandırıyoruz uyanmıyor. Belki 10-15 defa uyandırdık. Evden çıkma saati geldi geçiyor, eşim de kendi başına çıktı, üvey anneyi taşımaya gitti. Yarım saat sonra kardeşi uyandı, abisini sordu, anlattım. Tamam deyip evden çıktı. Gidiş o gidiş :D Yukarıda fail 3 zemini olarak anlatmıştım ya :D Cebine henüz çalışmadan verdiğimiz maaşını da koyup kaçtı herif akdljhsa :D Bayram günü dükkanda iki kişi de kaldık mı :D Arıyoruz açmıyor filan sonra arkadaşları haber verdi, Türkiye turuna çıkmış lkdsjla :D Neyse biz bütün yazı güç bela 3 kişi hallettik ama sezon ortasında yeni eleman da bulamadığımız için iflahımız s.kildi afedersiniz.
Bu arada babadan 400.000tl filan borç kaldı dahgsd kafamız çok karışık ama üvey anne abuk subuk harcamalar yapıyor, atıyorum 6 tane kahvaltı tabağına 1.000 tl veriyor, saçma sapan bir elbiseye 900tl veriyor. Sonra param bitti diye bizden destek istiyor, veriyoruz; evden kaçan kardeşin okul taksidi diye para istiyor, veriyoruz filan saçma sapan bir durum :D Küçük kız için yine okul ve üst baş harcamaları, onu gezdirip yedirip içirmeler, helali hoş olsun, tüm hikayeler içindeki en masum kişi kendisi...
Abi 6 ay sonra, kadın dedi ki ben Bodrum'da yapamıyorum, burası çok pahalı, kız okuldan eve geliyor tek başına, ev sahibi beni dolandırıyor vs. Be amk, biz 6 ay önce bunları söyledik zaten sana. Peki ne yapalım? Ben tekrar Marmaris'e taşınacağım, bana nakliyeci ayarlayın. Bi de bilmem ne kadar para. Ok. Bunları da yaptık.
En son benim doğum günümden önceki akşam saat 9'da eşimi arıyor. Sabah 8'de taşınıyorum, yardıma gelebilir misin diye. Ben de kendimce yasta olduğum için senelerdir doğum günü kutlamamışım; o sene Antalya'dan annemler ananemler geliyor, dükkanda müdavim müşteri ve arkadaşlarla kutlama yapacağız. Eşim de durumu izah ediyor, evde 4 kişi misafirimiz var, yarın kızın doğumgünü, dükkanda organizasyon var vs. derken telefon suratına kapanıyor :D Kapanış o kapanış :D Bi daha ulaşamadık. Taşınıp bizi sildi hayatından. Küçük kızı da taşınmadan iki hafta önce Marmaris'e yollamıştı zaten. Veda bile ettirmeden :D
Bu arada eşimin annesi adamdan ayrılma arifesindeydi ya, o da yanında bir erkeğin eksikliğini hissetmesin filan diye ona da maddi manevi yardımcı oluyoruz. Gece 5'te dükkanı kapatıp, sabah 7'de eşim kapı montajına gidip, birkaç saat sonra dükkanı açıp 15 saat aralıksız çalışıyor filan öyle bir şey.
Ama annesi yalnız kalma kısmını kabullenemeyip adamla tekrar barıştı. Çok boktan hissettik.
Aileden yediğimiz bu son kazıklardan sonra bizim psikolojimiz baya gitti bitti. Çok garip oldu. Peki dedik, öldürülmek istiyorsan artık senin kararın ama madem kocan yanında o zaman bizden maddi manevi bir desteğe gerek kalmadı diye blöf yaptık. Yeniden birleşme denemeleri 1 ay sürdü. Ama o 1 ayda çektiğimizi Allah biliyor. Her gece evlerini gözetledik kavga var mı, kötü bir şey var mı diye. Her uykudan kabusla uyandık.
1 ayın sonunda herif yine içip sıçmaya başlayınca anne nihayet uyandı ve adamı kovdu. Bu sefer de onun bozulan psikolojisiyle yaptığı işler batmaya başladı. Bir yandan yatalak annesine bakıp bi yandan çalışmaya çalışıyordu ama başaramadı. Dedik ki bu böyle olmaz, hiçbir şey yapmasan aylık giderin (dükkanın masrafı, ev kirası, bakıcı parası, çalışan maaşı vs) 20.000TL. Gel bizimle yaşa, dükkanını da kapat, tüm masraflarından kurtul.
Böylelikle kayınvalide bize taşındı. Bu arada 2+1 evde 2 kedi, 1 köpek, 1 kayınvalide, 1 yatalak anneanne bir de biziz ashdkajsdh :D Bu şekilde 7 ay kadar birlikte yaşadık. Zaten melek gibi insanlar, başımın üstünde yerleri. Ama bu sayede kadıncağız son 1 iş daha yapıp, ufak tefek borç kapatıp, cebine de bir miktar parasını koyabildi. Geçtiğimiz Mayıs ayında onu Antalya'da ufak bir köye taşıdık. Şimdi tarım yapıyor, annesiyle emekli maaşlarıyla tatlıca geçiniyorlar.
Anam ne uzun oldu :D Aralarda bi sürü şey daha var onları geçiyorum artık. Tam yine her şeyi yoluna koyduk, artık bi Avrupa yapabiliriz derken bu sefer de pandemiler çıktı işte oralar zaten malum. Dolar euro da öyle :D Bu bir senenin yaklaşık 6 ayında kapalıydık. Bu aradaaa yaş da 30 oldu :D
Sonuç, işler ve dükkan genel olarak gayet güzel oturdu. Bu yaz dükkanda çalışan nihayet 5 kişiydik. Küçük kız kardeş Darüşşafaka'yı kazandı :,) Annesi telefonlarımızı açmadığı için görüşemiyorduk, geçtiğimiz aylarda ona güzel bi telefon hediye ettik kendisine ait, artık rahatça görüşebiliyoruz :)
Borçlar bitti sayılır; yeniden borca girmeden kendi birikimimizden harcayabiliyoruz en azından pandemi sürecinde. Kendimizden çokça ödün vererek belki bir güzel ev ve araba parasını havaya üfledik ama vicdanlarımız rahat diye bakıyorum.
Geçenlerde eşimin annesi ufak bir kanser tehlikesi atlattı, ameliyatı için Antalya'ya gittik, anneanneye ben baktım, eşim de annesinin yanında durdu mesela. Annem de bize yardıma geldi kayınvalidelere. Sonra hep beraber benim Anneannemlere gittik. Yetişemiyorlarmış perdelerini yıkadık, yemeklerini yaptık :) Dedem kalp krizi geçirmişti, onu bi daha göremem diye çok korkuyordum, onu gördüm. Ailenin kalan kısmıyla mutlu zamanlar geçirebilmek çok değerli bence. Nolur size değer verenlere sıkı sıkı sarılın. Küsseniz barışın.
Şimdi de benim annem tiroid kanseri oldu sanırım. Pazartesi günü belli olacak, bakalım. Özet olamadı ama özetle benim de duyuruya ara verme sebeplerim böyle şeylerdi.
Şu sıralar artık daha fazla vakit ayırmaya çalışacağım. Umarım başarabilirim. Bana ulaşamayan mesajlarınız olduysa hepinizden özür dilerim.
Hatırlayanlara bol sevgiler, ve bir de kapanış fotoğrafı gönderirim :))
İlk kedimi sahiplenmeden önce duyuruya sormuştum. Herkes sende kalsın lütfen sokağa bırakma demişti. Buradan aldığım en güzel cevaptı. Çünkü tüm bu boktan süreçlerde hiçbir terapi, hiçbir ilaç olmadan, hayata tutunmamı sağlayan en güzel şeydi kendisi. Sonra sorunlar arttıkça, evdeki terapicilerin sayısı da arttı asdhajga :D Teşekkür ederim tekrardan. Onlardan bi hatıra bırakıyorum buraya.
Sorularınız varsa sorun, umarım modlar silmez :p Sağlıcakla kalın.
Sevgiler.
Öncelikle güzel dileklerle başlayayım. Umarım tanıdığım/tanımadığım herkes bu uzun süre zarfında iyi ve mutlu kalabilmiştir. Özellikle içinde bulunduğumuz ekstra garip dönemde hepinize sağlık, geçim kolaylığı ve yaşam motivasyonu diliyorum can ı gönülden.
Kimler gitti kimler kaldı pek bilemiyorum ama beni hatırlayıp merak edenler için bir özet geçeyim. Ben kısa tutmaya çalışacağım ama çok söz de veremiyorum :D Durumu olmayanlar şimdiden kusuruma bakmasın :))
Geride bıraktığım 5 senenin neredeyse her saniyesi kabus gibiydi diyebilirim. Güzel şeyler de oldu yalan yok ama geneli gerçekten kalitesiz bir yeşilçam filminin saçma sapan bir bollywood versiyonu gibiydi. Daha fazlası olmaz herhalde artık dedikçe her şey üst üste gelmeye devam etti :D Son 5 senem bir film olsaydı ilk 10 dakikasında çıkmıştım, öyle bir şey :D
Belki hatırlayanlar vardır tiroid problemlerim vardı. Öncelikle tiroide bağlı gelişen başka bir rahatsızlık sebebiyle minnoş gözlerimi kaybettim :D Çok şükür hala görüyorum ama şekilleri ve boyutları değişip büyüyüp yuvarlaklaştılar :D Sonra ameliyat geçirip tiroid problemimden kurtuldum ama gözler yadigar kaldı :D
Sonra evlendim ve Bodrum'a taşınıp ufak bi cafe/pub açtım. Sanırım buraya kadar bilenler biliyordu. Bodrum'un ve evliliğimizin ilk 6 ayı tek kelimeyle mü-kem-mel-di. İstanbul'da yaşarken benim de eşimin de güzel işlerimiz ve güzel maaşlarımız vardı. Çok şükür yiyip içip gezmemize hatta balta girmemiş ormanlardaki orangutanlara bile yardım etmemize rağmen paramız artıyordu ve biz de biriktiriyorduk :D Ne güzel zamanlarmış. Önce düğünümüze, ev eşyalarımıza bir yatırım olur diye biriktiriyorduk. Bu hastalıktan sonra ben dedim ki düğünü eşyayı boşverelim, dünyayı gezelim. Beğendiğimiz yerde kalabilmenin imkanlarını araştıralım ve yerleşelim. Şimdiki eşim, o zamanki erkek arkadaşım da iflah olmaz bir kurumsal kimlikti ve bu maceralara pek yanaşmıyordu. Bana dedi ki "son kez müdür pozisyonlu başvurularımı yapayım 15Ocak'a kadar geri dönüş olmazsa dünyayı gezelim. Eğer istediğim işlerden birine kabul edilirsem kariyer yapmak istiyorum" :D Naif planlar. Dedim hay hay. Gayet adaletli bir bakış açısı. Ama tabii onun işine çok ihtimal vermediğim için ben dünya gezisi rotasını oluşturmaya başladım :D Derken boş zamanlarında sahibinden.com'da hiçbir zaman almayacağı tekneleri, motorları ya da dükkanları gezen her Türk genci gibi biz de hiç aklımızda yokken Bodrum'da bi dükkan bulup tutmaya karar verdik. Tarih 31 Aralık 2015. Dedim ki yeter ki İstanbul'dan gidelim de bir işimiz olduktan sonra dünyayı sonra da gezebiliriz. NAAAH gezersin! :D 15 gün sonra başvurduğu işlerden olumlu geri dönüş alan eşim için de benim için de artık hayat başka bir yola savurmuştu bizi çoktan. Sonra işte şipşak düğün dernek, işlerden istifa, dükkanı kurmaca derken kendimizi burada işletmeci olarak bulduk.
Normalde kendi paramız dükkanı tutmaya ve düzeltmeye; aşçı, barmen vs tutmaya yetiyordu ama kocacıııım yine her Türk gencinin hayali olan "liseden arkadaşlarıyla ileride bir bar açma" hayaline tutunarak, çocukluk arkadaşını ve eşini de bize ortak etti. İlk FAIL! Ta daaa :D İlk 6 aya dönelim, mükemmeldi dedik. Çocukluğumuz ve ilk gençliğimiz berbat geçmiş olduğundan "Hayatımızda ilk defa mutlu ve huzurluyuz" diye düşündük. Ortağımızın eşi "ben mükemmel bir aşçıyım, sana her şeyi öğretirim" dediği; ve onun kocası da "ben mükemmel bir barmenim" dediği için bir süre insanlara pişmemiş pirinç yedirdik ve bara gelip cin tonik isteyenlere bira verdik. Ona rağmen mutlu, çözüm odaklı ve iyimserdik. Her şeyi zamanla, çalışkanlığımızla, dürüstlüğümüzle, gençliğimizle çözeceğimize inanıyorduk. Bu arada ben 25, eşim 27 yaşındaydık.
6.ayımızda babam bir cinsel istismar iftirası sonucu tutuklandı. Huzurla uyuduğumuz bir gecenin sabahına birçok yalan haber ve ölüm tehditleriyle uyandık. Bana göre bu mümkün olamazdı ama yine de beşer şaşar diyerek apar topar İstanbul'a gidip babamla yüzleştim. Kafamdaki plan çok netti. Eğer bu şerefsizliği yapmışsa, ölmüş kabul edip yoluma devam edecektim. Yapmamışsa yolumuz uzun ve sancılıydı. Babam olanlardan, hakkında söylenenlerden, tehditlerden, gazete ve televizyonlarda dönen yalan haberlerden habersiz, masum ve şaşkındı. Avukatlar tuttum, onun varolan borçlarını ödedim, dükkanını araştırmaya gelmeleri için aylarca kirasını ödedim, tüm masraflarını üstlendim kısaca. Hakkında ortaya atılan tüm iddiaların aksi kanıtlanmasına rağmen, iftirayı atanlar söyledikleri şeyleri geri çekmelerine rağmen, polis raporları bizden yana olmasına rağmen, bilir kişi raporları bizden yana olmasına rağmen, tanık beyanlarının tümü bizden yana olmasına rağmen, görüntülü kayıtlar, fotoğraf ve videolarla da birçok şeyi desteklememize rağmen; her celse değişen hakim ve savcılar, karşı tarafın medya ve belediyeyle olan yakın ilişkileri; dosyayı açıp okumadan karar veren sözde yetkililer sebebiyle dosyamız okunmadan, hiçbir delil değerlendirilmeden babam 25 yıl hapis cezası aldı. Günde 15-16 saat kafede çalışarak, her hafta İstanbul'a gidip geldim. Düğünden gelen tüm takı ve paraları bu iş için harcadım, yetmedi krediler çektim (sağolsun eşim inanılmaz destekledi), yine de başaramadım. Hukuki sürecin devamı çok uzun ama yıllar boyunca tüm sosyal mecralardan taciz edilmeye devam ettim. Esasında duyuruyu bırakmam bu olaya dayanıyor.
Biz bilim ışığında, akılla mantıkla sunulan kanıtlarla kendimizi bozmadan süreci ilerletelim, vicdanımız rahat, kanıtlarımız tam, nasılsa birileri okuyup bu konuyu aklına mantığına sığdıramayacak dedik ama ne yazık ki kurunun yanında yaş da yandı ve dosya hiçbir zaman okunmadı. Sonra yargıtay cezayı 17 seneye düşürdü. Şu an anayasa mahkemesindeyiz. Hala bekliyor ve mücadele ediyoruz, bakalım.
Bu süreçten birkaç ay sonra ortaklar da tüm yaşadıklarımızı bilmelerine rağmen, girerken koydukları paranın 2,5 katını talep ederek ayrılmak istediler. Toplamda 9-10 ay beraber çalışmıştık. Dedik ki madem kardeş dediğimiz insanlar 9 ayın sonunda, tüm sıkıntılarımıza rağmen bu şekilde ayrılarak böyle bir para talep ediyorlar; verelim. Dükkan bi marka filan olmadı, daha sandalyelerde minder yok :D 5 sene öncenin parasıyla 45bin tl istiyorlar şaka gibi :D Yine kredi çektik. Onlara istedikleri rakamı ödedik ve ayrıldılar. Sonradan öğrendik ki "İstanbul'dan varlıklı arkadaşlarımız geliyor, işi kurup sonra ayrılıp para alıcaz" diye yapmışlar zaten planlarını :D Fail 2! :D Varlıklı olsaydık keşke gerçekten. Aynı parayı bölüşüyorduk; bu herif kumar oynayıp bütün parayı kaybedip devamlı ailesinden destekle yaşıyordu. Bizse hem kendimize, hem baktığımız hayvanların tüm giderlerine (sokaktaki 20 kedi, 5 köpek filan, kısırlaştırmalar, mamalar, aşılar:D), hem babamın giderlerine, hem benim her hafta İstanbul'a gidip gelmeme yettiriyorduk. Kendi kıçı kırık motorumuzu bile onlara vermiştik, işe kolay gidip gelsinler diye izinli günlerimizde, yaz gününde Bodrum'da yeni evli çift olarak evde oturuyorduk aracımız ve paramız olmadığından :D Neyse, öyle ayrıldılar. Sonra biz dükkanda ikimiz kaldık eşimle.
Benim İstanbul süreci ayda 1-2'ye düşmüştü. Dükkanı toparlamaya çalışıyorduk. Buradan da gelenler oldu bu arada :D Sağolsunlar, yolunuz düşerse hepinizi bekleriz :D
Bi 6 ay da böyle geçti. Borç ve kredi yükümüz çok ağır geldiğinden dükkana yeni bir çalışan almadan her şeyi kendimiz yaptık. Mutfağa ben, bara eşim geçti. Sabahlara kadar çalıştık, denedik, alışverişi de kendimiz yaptık, tuvaleti de kendimiz temizledik, servisi de biz yaptık, hazırlığı da, müziği de, bulaşığı da... Aklınıza ne gelirse, gece gündüz çalışıp, hiç es vermeden kendimizi babamı kurtarmaya ve borç ödemeye adadık. Bir yandan da hizmet sektöründe her ne kadar sabah güne yeni bir tehditle, hakaretle, kötü haber veren bir telefonla uyanmış olursan ol, insanlara gülümsemek ve onları eğlendirmek zorunda olmanın psikolojik yükü de ekleniyordu ama yine de güçlüydük. Sonraaa tam yeniden hayata karşı umutlanacakken eşimin babasının akciğer kanseri olduğunu öğrendik. Bu sefer de o süreç başladı.
Önce Eskişehir, İzmir, Ankara, İstanbul vb yerlerde çeşitli profesör ve hastane arama süreçleri, sonra tedavi süreci başladı. Kayınpederim bu dönemde artık çalışamaz duruma geldiği için onun ailesinin masraflarını da biz üstlendik. (İkinci eşinden 20 yaşında bir oğlu ve 8 yaşında kızı vardı).
Gece yarısına kadar çalışıyorduk, dükkanı kapatınca eşim Marmaris'e gidip babasını alıp İzmir'e götürüp kemoterapiyi bekleyip, yeniden Marmaris'e gidip babasını bırakıp, Bodrum'a dönüyor ve çalışmaya devam ediyordu. Bazı zamanlar 10-15 gün dükkanı tek başıma açıp kapattığım oldu. O dönünce ben aynı matematikle İstanbul'a gidip, babamı görüp, avukatlarla görüşüp aynı gün geri dönüp gece çalışmaya devam ediyordum. Kayınpederlerin mutfak alışverişi, çocuğun okul giderleri vb destekçileriydik.
Sanırım gençliğin verdiği güçle gerçekten her düştüğümüzde daha güçlü kalktık hep ayağa. Biraz da enayilik. Ama çok şükür artık iş yeri azıcık daha profesyonel olmaya ve para kazandırmaya başlamıştı. Ne duruyoruz o zaman helva yapalım dedik. Eşimin, son 5 senedir odasından hiç çıkmamış 20 yaşındaki kardeşine iş verelim, onu hayata hazırlayalım dedik. Bak bak :D:D Fail 3'ün zemini geliyo :D Bu çocukcağız da 15 yaşında liseyi bırakmış, işte 5 senedir odasından çıkmıyor, eli bir iş tutmuyor, akşam okulunun borcu biriktiği için okula devam edemiyor filan. Marmaris'ten geldi, bize taşındı. İlk etapta 6 ay kadar birlikte yaşadık ve çalıştık. Çok şükür, iki kelimeyi yan yana getirmeye utanan çocuk açıldı, özgüvenlendi; barı, kahveyi, mutfağı öğrendi; para kazandı. Biz kazandığı paradan ayrı olarak okulunun geçmiş borçlarını ve yeni gelen taksitlerini ödedik, cep telefonunu aldık, üst baş alışverişini yaptık ve sezon sonunda bir sonraki yaza da görüşmek üzere vedalaştık.
Bu arada kayınpederim de kanseri atlattı, güzel bir kutlama yaptık; derken çok kısa bir zamanda nüksetti ve yukarıda anlattığım süreç yeniden başladı. Sonra da tam her şey yeniden iyi gidiyorken kendisini aniden kaybettik.
Bu arada ben devamlı mahkemelere gidiyorum, her celse büyük umutlarla gidip aşağılanarak dönüyorum, yeniden televizyonlarda, gazetelerde dönüyoruz filan çok zor. Kayınpederimin hastaneye kaldırıldığı haberini duyar duymaz dükkanı kapatıp yola çıktık. Yolda eşim arabayı süremeyeceğini söyleyip yanımızda da bir büyük olsun diye annesini çağırdı. Kayınvalidemle gittik Marmaris'e ama kayınvalidem kayınpederin eski eşi. Validenin de 25 senelik yeni eşi var. Bütün hikayelerin üstünden 25 yıl geçmiş ama kadıncağız insanlık yaptı bize.
Biz Marmaris'e giderken, babayı kaybettiğimizin haberi geldi. Yıkıldık. Neyse gittik, gerekli işlemleri hallettik ve 24 saat geçmeden Bodrum'a geri döndük. Günlerden Pazar. Pazartesi günü benim babamın İstanbul'da mahkemesi var. Salı günü ise eşimin babası yine İstanbul'da defnedilecek. Pazartesi sabahı 6.30'da uçağımız var diyelim.
Kayınvalidemi evine bıraktık, eşim de üvey babasının yanına çıktı, sarılıp teselli ettiler birbirlerini. Aksi bir şey yok gibiydi. Biz de eve geldik. Aramız 15dk. Eşim artık ağlayabilirim dedi. Kahve yaptım, içerken telefon çaldı. Telefonda sadece kayınvalidemin çığlıkları geliyordu "yapma, vurma, yeter" gibi :( Eşim "annemi dövüyo" dedi. Valla yalın ayak arabaya nasıl atladık, nasıl gittik oralar bende yok. 4-5 dk içinde oradaydık. Yolda jandarmayı aradık, biz içeri bi girdik ki kadını 40 dk darp etmiş şerefsiz. Kıskançlık sebebiyle ve alkol problemi bahanesiyle. Kadıncağızın ayakta duracak gücü yok, her yerden kanlar süzülüyor, bir yandan şoktan mıdır nedir "o çok iyi bir insan, onu polise vermeyin" diye yalvarıyor :/ Allah'ım son 3 sene kesin kabustu diyorum artık. Birazdan uyanacağım, uyanmam lazım yani. Daha babayı kaybedeli 24 saat geçmedi, bu nedir.
Üvey kayınpeder daya atmaktan yorulmuş sandalyeye oturmuş, oturduğu yerden kayınvalideye ve eşime ve hatta daha vefatının üzerinden 1 gün bile geçmeyen babasına küfürler hakaretler ediyor. Eşim önce üvey babayı dövdü, sonra jandarmalar müdahale etti. Ve de yanlış bi hareket yaparsa artık onu da nezarete atacaklarını söyledikleri için başına bir şey gelmesin diye kalanında da ben dövdüm. Bir yandan eşim sinir krizi geçiriyor, bir yandan herif kayınpedere küfrediyor, bir yandan kayınvalide "o çok iyi bir insan, onu götürmeyin" diyor, jandarma ultimatom veriyor asjdha o ara ben de yerlere düşürüp tekmeledim adamı, bi de suratını yumrukladım :/ Yaşadığımız her şeyin içinde vicdanım bi tek bazen buna sızlıyor. Hala utanıyorum yaptığım şeyden. Ama yine olsa yine yapardım...
İstanbul uçağının kalkmasına 4-5 saat var, günlerdir uykusuzuz, kayınpederi kaybetmişiz, kayınvalide öldüresiye dövülmüş, sabahında babamın mahkemesi var, ertesi gün cenazemiz var ve sabaha kadar hastane, karakol vs dolaşıyoruz. İşin kötüsü kayınvalidem de hastanede yaralarını saklıyor, karakolda hayır dövmedi diye yalan söylüyor, inanılmaz bir şey yaşıyoruz.
Uçağa birkaç saat kala, güvendiğimiz bir ablamızı kayınvalidemin yanına yerleştirdik ve biz gelene kadar buradan ayrılma dedik. Sonra gittik, babam bu sefer kesin çıkıyor dediğimiz mahkeme de g.tümüze girdi. Ertesi gün de cenaze... Sonra Bodrum'a döndük.
Kayınvalideye gittik, uzaklaştırma çıkarıldı, tehditler alıyor adamdan ama bize söylemiyor. Jandarmaya da söylemiyor öyle bekliyor ve adamı koruyor. Yanına koyduğumuz abla vardı ya bize o anlatıyor gelen mesajları. Bu arada bi de eşimin anneannesi var, alzheimer hastası, kayınvalidemlerle yaşıyordu. Bizim gittiğimiz o bir haftada her geçen gün kadının hareketleri kısıtlanıyor, birkaç gün sonrasında da tamamen felç geçirmiş gibi oldu. Hop yine hastaneler, meğer herif bunun kafasına telefon fırlatmış annemi dövdüğü gün. Anneanne de o günden beri ufak ufak beyin kanaması geçiriyormuş. 85 yaşında kadın. Masada kalabilir denerek ameliyata alındı. Daha kayınpederin yasını tutamadan yine hastane süreci. Bu arada çalışmaya devam ediyoruz. Ben dükkanda kalıyorum, eşim anneannesinin yanında hastanede. Neyse ki ameliyat başarılı geçti ama bu olaydan sonra anneanne tamamen yatağa bağımlı hale geldi...
Tekrar bahar geldi, kardeşimin erkek kardeşini geçen sene söz verdiğimiz gibi yeniden yanımıza aldık. Bu arada maddi anlamda götü biraz doğrulttuğumuz için bir arkadaş daha bizimle çalışmaya başlamıştı. Toplamda 4 kişi olduk dükkanda. Derken bu sefer eşimin üvey annesi tutturdu ben de Bodrum'a taşınacağım diye. Yapma etme dedik, buralar pahalı, küçük kız babasını yeni kaybetti, okul ve çevre değişikliği iyi gelmeyebilir filan. Yok dedi taşınacam. Ok dedik o zaman yakınımıza taşın ki tanıdıklarımızı kullanarak sana iş bulabilelim. Okul çıkışında kızı alabilelim filan. Evler bulduk, gönderdik, bak sakın bize sormadan ev tutma çünkü burada yeni gelenleri çok kazıklıyorlar, arada bir tanıdık buluruz, bize farklı davranırlar dedik. Dedik de dedik. Fail vol. 45764
Anaaa bi baktık kadın bize haber vermeden bize oldukça uzak bi yerde, oldukça yüksek fiyatlı bi ev tutmuş. Bize tuttuktan sonra haber veriyo. Hayırlısı dedik, belki kadın 50 yaşından sonra özgür kalmak istiyor hayatında ilk kez. Saygı duyalım. Duyduk da.
Biz erkek kardeşe hayat yolu çizmeye odaklıyız. Bu sezonun sonunda lise bitince MSA'ya gönderelim, masraflarını da biz üstlenelim, eli artık iş tutuyor, mesleği de olsun planları yapıyoruz. Annesi dedi ki ben bayramın 1. günü taşınıyorum. Yardıma gelir misiniz...
Bilenler biliyor, tatil yöresinde bayram günü hizmet sektöründeki yoğunluğu. Bütün kış beklediğimiz gün gelmiş. Kadın o gün taşınacak. Hay hay babamızın emaneti. Erkek kardeş yine bizimle yaşıyor bu arada. Eşim dedi ki "yarın şu saatte uyanıyoruz, bu saatte evden çıkıp, şu saatte anneni taşıyoruz, akşam da bu saatte dükkana dönüyoruz rezervasyonlar full". Ok, sabah oldu, kardeşi uyandırıyoruz uyanmıyor. Belki 10-15 defa uyandırdık. Evden çıkma saati geldi geçiyor, eşim de kendi başına çıktı, üvey anneyi taşımaya gitti. Yarım saat sonra kardeşi uyandı, abisini sordu, anlattım. Tamam deyip evden çıktı. Gidiş o gidiş :D Yukarıda fail 3 zemini olarak anlatmıştım ya :D Cebine henüz çalışmadan verdiğimiz maaşını da koyup kaçtı herif akdljhsa :D Bayram günü dükkanda iki kişi de kaldık mı :D Arıyoruz açmıyor filan sonra arkadaşları haber verdi, Türkiye turuna çıkmış lkdsjla :D Neyse biz bütün yazı güç bela 3 kişi hallettik ama sezon ortasında yeni eleman da bulamadığımız için iflahımız s.kildi afedersiniz.
Bu arada babadan 400.000tl filan borç kaldı dahgsd kafamız çok karışık ama üvey anne abuk subuk harcamalar yapıyor, atıyorum 6 tane kahvaltı tabağına 1.000 tl veriyor, saçma sapan bir elbiseye 900tl veriyor. Sonra param bitti diye bizden destek istiyor, veriyoruz; evden kaçan kardeşin okul taksidi diye para istiyor, veriyoruz filan saçma sapan bir durum :D Küçük kız için yine okul ve üst baş harcamaları, onu gezdirip yedirip içirmeler, helali hoş olsun, tüm hikayeler içindeki en masum kişi kendisi...
Abi 6 ay sonra, kadın dedi ki ben Bodrum'da yapamıyorum, burası çok pahalı, kız okuldan eve geliyor tek başına, ev sahibi beni dolandırıyor vs. Be amk, biz 6 ay önce bunları söyledik zaten sana. Peki ne yapalım? Ben tekrar Marmaris'e taşınacağım, bana nakliyeci ayarlayın. Bi de bilmem ne kadar para. Ok. Bunları da yaptık.
En son benim doğum günümden önceki akşam saat 9'da eşimi arıyor. Sabah 8'de taşınıyorum, yardıma gelebilir misin diye. Ben de kendimce yasta olduğum için senelerdir doğum günü kutlamamışım; o sene Antalya'dan annemler ananemler geliyor, dükkanda müdavim müşteri ve arkadaşlarla kutlama yapacağız. Eşim de durumu izah ediyor, evde 4 kişi misafirimiz var, yarın kızın doğumgünü, dükkanda organizasyon var vs. derken telefon suratına kapanıyor :D Kapanış o kapanış :D Bi daha ulaşamadık. Taşınıp bizi sildi hayatından. Küçük kızı da taşınmadan iki hafta önce Marmaris'e yollamıştı zaten. Veda bile ettirmeden :D
Bu arada eşimin annesi adamdan ayrılma arifesindeydi ya, o da yanında bir erkeğin eksikliğini hissetmesin filan diye ona da maddi manevi yardımcı oluyoruz. Gece 5'te dükkanı kapatıp, sabah 7'de eşim kapı montajına gidip, birkaç saat sonra dükkanı açıp 15 saat aralıksız çalışıyor filan öyle bir şey.
Ama annesi yalnız kalma kısmını kabullenemeyip adamla tekrar barıştı. Çok boktan hissettik.
Aileden yediğimiz bu son kazıklardan sonra bizim psikolojimiz baya gitti bitti. Çok garip oldu. Peki dedik, öldürülmek istiyorsan artık senin kararın ama madem kocan yanında o zaman bizden maddi manevi bir desteğe gerek kalmadı diye blöf yaptık. Yeniden birleşme denemeleri 1 ay sürdü. Ama o 1 ayda çektiğimizi Allah biliyor. Her gece evlerini gözetledik kavga var mı, kötü bir şey var mı diye. Her uykudan kabusla uyandık.
1 ayın sonunda herif yine içip sıçmaya başlayınca anne nihayet uyandı ve adamı kovdu. Bu sefer de onun bozulan psikolojisiyle yaptığı işler batmaya başladı. Bir yandan yatalak annesine bakıp bi yandan çalışmaya çalışıyordu ama başaramadı. Dedik ki bu böyle olmaz, hiçbir şey yapmasan aylık giderin (dükkanın masrafı, ev kirası, bakıcı parası, çalışan maaşı vs) 20.000TL. Gel bizimle yaşa, dükkanını da kapat, tüm masraflarından kurtul.
Böylelikle kayınvalide bize taşındı. Bu arada 2+1 evde 2 kedi, 1 köpek, 1 kayınvalide, 1 yatalak anneanne bir de biziz ashdkajsdh :D Bu şekilde 7 ay kadar birlikte yaşadık. Zaten melek gibi insanlar, başımın üstünde yerleri. Ama bu sayede kadıncağız son 1 iş daha yapıp, ufak tefek borç kapatıp, cebine de bir miktar parasını koyabildi. Geçtiğimiz Mayıs ayında onu Antalya'da ufak bir köye taşıdık. Şimdi tarım yapıyor, annesiyle emekli maaşlarıyla tatlıca geçiniyorlar.
Anam ne uzun oldu :D Aralarda bi sürü şey daha var onları geçiyorum artık. Tam yine her şeyi yoluna koyduk, artık bi Avrupa yapabiliriz derken bu sefer de pandemiler çıktı işte oralar zaten malum. Dolar euro da öyle :D Bu bir senenin yaklaşık 6 ayında kapalıydık. Bu aradaaa yaş da 30 oldu :D
Sonuç, işler ve dükkan genel olarak gayet güzel oturdu. Bu yaz dükkanda çalışan nihayet 5 kişiydik. Küçük kız kardeş Darüşşafaka'yı kazandı :,) Annesi telefonlarımızı açmadığı için görüşemiyorduk, geçtiğimiz aylarda ona güzel bi telefon hediye ettik kendisine ait, artık rahatça görüşebiliyoruz :)
Borçlar bitti sayılır; yeniden borca girmeden kendi birikimimizden harcayabiliyoruz en azından pandemi sürecinde. Kendimizden çokça ödün vererek belki bir güzel ev ve araba parasını havaya üfledik ama vicdanlarımız rahat diye bakıyorum.
Geçenlerde eşimin annesi ufak bir kanser tehlikesi atlattı, ameliyatı için Antalya'ya gittik, anneanneye ben baktım, eşim de annesinin yanında durdu mesela. Annem de bize yardıma geldi kayınvalidelere. Sonra hep beraber benim Anneannemlere gittik. Yetişemiyorlarmış perdelerini yıkadık, yemeklerini yaptık :) Dedem kalp krizi geçirmişti, onu bi daha göremem diye çok korkuyordum, onu gördüm. Ailenin kalan kısmıyla mutlu zamanlar geçirebilmek çok değerli bence. Nolur size değer verenlere sıkı sıkı sarılın. Küsseniz barışın.
Şimdi de benim annem tiroid kanseri oldu sanırım. Pazartesi günü belli olacak, bakalım. Özet olamadı ama özetle benim de duyuruya ara verme sebeplerim böyle şeylerdi.
Şu sıralar artık daha fazla vakit ayırmaya çalışacağım. Umarım başarabilirim. Bana ulaşamayan mesajlarınız olduysa hepinizden özür dilerim.
Hatırlayanlara bol sevgiler, ve bir de kapanış fotoğrafı gönderirim :))
İlk kedimi sahiplenmeden önce duyuruya sormuştum. Herkes sende kalsın lütfen sokağa bırakma demişti. Buradan aldığım en güzel cevaptı. Çünkü tüm bu boktan süreçlerde hiçbir terapi, hiçbir ilaç olmadan, hayata tutunmamı sağlayan en güzel şeydi kendisi. Sonra sorunlar arttıkça, evdeki terapicilerin sayısı da arttı asdhajga :D Teşekkür ederim tekrardan. Onlardan bi hatıra bırakıyorum buraya.
Sorularınız varsa sorun, umarım modlar silmez :p Sağlıcakla kalın.
Sevgiler.
Elimde 1 aylık bir yavru kedi var. Birkaç gündür benimle yaşıyor; sanırım sahipleneceğim. Bu süreçte yoğurt ve ezilmiş kuru mama ile besledim ama eğer ömürlük arkadaşım olacaksa onu en sağlıklı şekilde büyütmek isterim.
Bunun için ne yapmak lazım? Hazır mamalar da paketli bütün gıdalar gibi sağlıksızmış gibi geliyor bana. Nedir bu işin Aslı astarı? Market mamalarına güvenebilir miyim? Yoksa nereden ne almalıyım? Sadece bizim yediğimiz şeylerle de beslenebilir mi kedi? Et, tavuk, yumurta, sebze, çorba vs? Bunlara alıştırsam daha sağlıklı olur mu? Kesinlikle yemesi ve yememesi gereken şeyler nelerdir?
Ha bi de bonus soru, ilk aşısını neye karşı ne zaman yaptırmalıyım?
Bunun için ne yapmak lazım? Hazır mamalar da paketli bütün gıdalar gibi sağlıksızmış gibi geliyor bana. Nedir bu işin Aslı astarı? Market mamalarına güvenebilir miyim? Yoksa nereden ne almalıyım? Sadece bizim yediğimiz şeylerle de beslenebilir mi kedi? Et, tavuk, yumurta, sebze, çorba vs? Bunlara alıştırsam daha sağlıklı olur mu? Kesinlikle yemesi ve yememesi gereken şeyler nelerdir?
Ha bi de bonus soru, ilk aşısını neye karşı ne zaman yaptırmalıyım?
Bu fotoğraftaki yavrucağı(i.hizliresim.com ) iki gün önce ana yolda tek başına koşarken bulduk. Çevredeki yeni doğum yapmış anne kedilerden hiçbiri kendisini kabul etmedi. Ben de çaresizlikten eve aldım. İki gündür çok az miktarda junior kedi mamasını eziyor, yanına da yoğurt koyuyorum hapır hupur yiyor :) ama az gelmesinden ve yetersiz beslenmesinden korkuyorum. 1 aylık kediye başka ne yedirmek gerekir? Bebelac filan diyen oldu. Onu yapayım mı, nasıl yapayım?
Dükkanda baktığım 1 anne ve 4 tane yavru kedi daha var. Doğum zamanında bi duyuru açmıştım o zamanlar :) ama onlar şu boya geldiler, büyükler biraz: i.hizliresim.com
Bizim minik kediyi bu büyüklerin arasına koysam ne olur? Geçinirler mi birlikte? Benim çok alerjim var ama evimizin balkonu büyük baya. Genişçe bir terasta üstü kapalı bir yerde ömür boyu beslenebilir mi bu kedi? Eve kedi sokmaya hem sorumluluk hem de alerjiler sebebiyle pek hazır hissetmiyorum. Ama çok da alıştım kerataya; ne yapayım da bir orta yol bulayım bana bir akıl verin... Öncelikle hepsini sahiplendirmeye çalışacağım ama çok umudum da yok açıkçası. Evde biraz daha büyüttükten sonra bu küçük kediyi de dükkana mı alsam? Dükkanın arkası bahçe gibi ama kedicik bi kere eve alıştıktan sonra ona kötülük yapmış olur muyum? Of bilemiyorum :( önerilerinizi dinliyorum.
Dükkanda baktığım 1 anne ve 4 tane yavru kedi daha var. Doğum zamanında bi duyuru açmıştım o zamanlar :) ama onlar şu boya geldiler, büyükler biraz: i.hizliresim.com
Bizim minik kediyi bu büyüklerin arasına koysam ne olur? Geçinirler mi birlikte? Benim çok alerjim var ama evimizin balkonu büyük baya. Genişçe bir terasta üstü kapalı bir yerde ömür boyu beslenebilir mi bu kedi? Eve kedi sokmaya hem sorumluluk hem de alerjiler sebebiyle pek hazır hissetmiyorum. Ama çok da alıştım kerataya; ne yapayım da bir orta yol bulayım bana bir akıl verin... Öncelikle hepsini sahiplendirmeye çalışacağım ama çok umudum da yok açıkçası. Evde biraz daha büyüttükten sonra bu küçük kediyi de dükkana mı alsam? Dükkanın arkası bahçe gibi ama kedicik bi kere eve alıştıktan sonra ona kötülük yapmış olur muyum? Of bilemiyorum :( önerilerinizi dinliyorum.
Pişirip kediye versem zehirlenir mi? Buzluktan hiç çıkmadı, hiç çözülmedi ama bilemedim...
Merhabalar,
Rock, Jazz, Blues ağırlıklı; içinde 80'ler 90'lar, eski 45'likler de bulunabilecek, Türkçe ya da yabancı şarkılardan aklınıza gelenler; böyle bi konsere gitsem dinlemek isterim dediğiniz şarkılar hangileridir?
Yaş grubu olarak 25-55 civarı bir müşteri kitlemiz var. Çalacak olan kişiler Bülent Ortaçgil tipli abiler; enstrümanlar da iki akustik gitar ve bir perküsyon :)
Teşekkürler.
Rock, Jazz, Blues ağırlıklı; içinde 80'ler 90'lar, eski 45'likler de bulunabilecek, Türkçe ya da yabancı şarkılardan aklınıza gelenler; böyle bi konsere gitsem dinlemek isterim dediğiniz şarkılar hangileridir?
Yaş grubu olarak 25-55 civarı bir müşteri kitlemiz var. Çalacak olan kişiler Bülent Ortaçgil tipli abiler; enstrümanlar da iki akustik gitar ve bir perküsyon :)
Teşekkürler.
Günaydınlar, aklıma bir şey takıldı. Diyelim ki bir kafeye oturdunuz, bir kahve ısmarladınız. Başka bir şey istemediniz. Yanında ufak bi ikramla kahveniz geldi, içtiniz. Aradan yarım saat civarı geçti, oturmaya devam ediyorsunuz; kafenin sahibi sizi görüp "hoşgeldiniz, kahvemizi beğendiniz mi, başka bir isteğiniz var mıydı" diye soruyor. Siz de "elinize sağlık, kurabiye de çok güzeldi, başka bir şey istemiyorum" filan diye muhabbet ediyorsunuz ama hesabı da istemiyorsunuz.
Heh işte bu durum için bir sorum var. Benim için hiç problem yok. İsterse bir su bile içmeden isteyen istediği kadar otursun; ya da bir kahveyi bütün gün içsin, hiç önemli değil. Yani insanların bir şey ısmarlama baskısı olmadan oturabildikleri bir yer olmasını istiyorum zaten kafenin. Ama yukarıdaki senaryoda muhabbet sonrasında adamın bitirdiği kahvenin bardağını önünden alırsam "içeceğini içtiysen o zaman hadi s.ktir git" demiş gibi hissediyorum kendimi. O bardağı almazsam da "bak içeceğimizin bittiğini görüyorlar ama bi kaldırma zahmetine girmiyorlar, ne kadar özensiz bir yer" diye düşünülebilir diye düşünüyorum. Orada durmaya devam eden bardak, o adamın orada rahatça oturmaya devam edebilmesi için kendisine psiolojik bi güvenceymiş gibi geliyor bana. Adam "bardağımı da alabilirsiniz" diye eklememişse bardağa dokunmuyorum. Rahatına müdahale etmek istemiyorum ama emin de olamıyorum.
Bu durumda size nasıl davranılmasını isterdiniz?
Heh işte bu durum için bir sorum var. Benim için hiç problem yok. İsterse bir su bile içmeden isteyen istediği kadar otursun; ya da bir kahveyi bütün gün içsin, hiç önemli değil. Yani insanların bir şey ısmarlama baskısı olmadan oturabildikleri bir yer olmasını istiyorum zaten kafenin. Ama yukarıdaki senaryoda muhabbet sonrasında adamın bitirdiği kahvenin bardağını önünden alırsam "içeceğini içtiysen o zaman hadi s.ktir git" demiş gibi hissediyorum kendimi. O bardağı almazsam da "bak içeceğimizin bittiğini görüyorlar ama bi kaldırma zahmetine girmiyorlar, ne kadar özensiz bir yer" diye düşünülebilir diye düşünüyorum. Orada durmaya devam eden bardak, o adamın orada rahatça oturmaya devam edebilmesi için kendisine psiolojik bi güvenceymiş gibi geliyor bana. Adam "bardağımı da alabilirsiniz" diye eklememişse bardağa dokunmuyorum. Rahatına müdahale etmek istemiyorum ama emin de olamıyorum.
Bu durumda size nasıl davranılmasını isterdiniz?
Duyuru ahalisi, merhabalar efendim :)
Bizim dükkanın önünde bir kedi var, iki ay önce miyav da miyav diye gelip bizi sahiplendi, kapımızın önünden kıpırdamaz oldu. Ben de gidip mamalar alıp beslemeye başladım ve aramızda süper bi bağ oluştu derken bu kızcağızım hamile kalıverdi.
Kendisi dünyanın en uyumlu, en uysal varlıklarından biri. Kedi değil, adeta insan bebeği gibi, devamlı kucakta uyuyup sevilmek istiyor; hiçbi kediyle kavga etmiyor, mamalarını paylaşıyor (beyle: i.hizliresim.com ), tam bir tatlış ^^ :)
Benim, bu tarz dışarıdan kedi beslemeler dışında hiç derin bi tecrübem yok :( Kediciğim doğurmak üzere sanırım. Sorularıma gelelim:
-EV-
Yağmurdan rüzgardan korunsun diye ona bi ev almıştım ama içine çok fazla girmiyor, genelde evin kapısının önünde uyuyor. Onu evin içine alıştırmak için yapabileceğim bir şey var mıdır? Ben minderi evin önüne koyup bi süre o minderin üzerinde yattıktan sonra minderi içeri almayı filan denedim ama pek bir işe yaramadı. Acaba sıcaktan dolayı mı girmiyordur?
Ev bu: i.hizliresim.com
Minderle deneme yaptığım hali de bu: i.hizliresim.com İçine giriyor ama 5 dk sonra çıkıyor yine. Evin çatısını açık kullanmayı denedim, mamasını içeride vermeyi denedim. Sonuç yine değişmiyor.
-DOĞUM YERİ-
Bi de bu aralar bizim dükkanın ve komşu dükkanın içine girmeyi deniyor, galiba kendisine doğum için kuytu yer arayışında? Benim bu süreçte yapabileceğim neler var? Eve götürmem saçma olur değil mi? Sonuçta biz günün 20 saati dükkandayız. Eve günde bikaç saat uyumak için giriyoruz sadece. Burada devamlı gözümüzün önünde, güzelce besleyip ilgilenebiliyoruz. Bu süreçte ona mekan değiştirtip bi yere kapatmanın faydalı olmayacağını düşünüyorum, doğru mudur? Bugün mutfakta patates soğan dolabının oraya girdi ve uzun süre çıkmadı. Sonra çıkardık mecbur :( Ben bu yukarıda gösterdiğim evi alıp, bi merdiven altı kuytu bi yere koysam, ona öğretsem olur mu? :/
-BESLENME-
Nasıl beslemem gerektiğini bilmediğim için ben genellikle kuru mamayla; bir iki günde bir dükkandan artan yemekler, tavuk, peynir vb şeylerle; haftada 2-3 kez de yaş mamayla besliyorum. Hamileler için olan mamalar var, onlardan alıyorum; suyunu hiç eksik etmiyorum. Başka bir şey yapmam gerekir mi? Doğurduktan sonra nasıl beslemeli?
-ETRAFTAKİ DİĞER HAYVANLAR-
Çevrede şuna benzer çok tatlı köpekler de var: i.hizliresim.com Bu canlarım da uysal hayvanlar ama bebekler doğunca kediye sataşırlar mı? Yavruları yemek isterler mi? Öyle bir şey olmaz değil mi, olmasın ne olur :(
Sizce şimdi bu yavrumun doğumuna ne kadar kalmıştır? Etrafımda hazır bulundurmam gereken bir şeyler var mı? Bu kediyi ve yavrularını herhangi bir şeylere karşı aşılatmam gerekiyor mu? Gerekiyorsa ne zaman gerekiyor? Sonuçta sokak kedisi, kendi başının çaresine bakmak durumunda belki ama bu kız biraz fazla saf ve naif olduğu için yapabileceğim ne varsa yapmak istiyorum. Bu yüzden aklınıza gelen her konuda yardım cevaplarınızı bekliyorum, çok teşekkürler.
Bonus: Bu da kocası :D i.hizliresim.com Çocuklar çok güzel olacak bence :D
Bi de aklıma şimdi geldi, hala bi ismi yok, isim önerilerinize de açığız :D
Bizim dükkanın önünde bir kedi var, iki ay önce miyav da miyav diye gelip bizi sahiplendi, kapımızın önünden kıpırdamaz oldu. Ben de gidip mamalar alıp beslemeye başladım ve aramızda süper bi bağ oluştu derken bu kızcağızım hamile kalıverdi.
Kendisi dünyanın en uyumlu, en uysal varlıklarından biri. Kedi değil, adeta insan bebeği gibi, devamlı kucakta uyuyup sevilmek istiyor; hiçbi kediyle kavga etmiyor, mamalarını paylaşıyor (beyle: i.hizliresim.com ), tam bir tatlış ^^ :)
Benim, bu tarz dışarıdan kedi beslemeler dışında hiç derin bi tecrübem yok :( Kediciğim doğurmak üzere sanırım. Sorularıma gelelim:
-EV-
Yağmurdan rüzgardan korunsun diye ona bi ev almıştım ama içine çok fazla girmiyor, genelde evin kapısının önünde uyuyor. Onu evin içine alıştırmak için yapabileceğim bir şey var mıdır? Ben minderi evin önüne koyup bi süre o minderin üzerinde yattıktan sonra minderi içeri almayı filan denedim ama pek bir işe yaramadı. Acaba sıcaktan dolayı mı girmiyordur?
Ev bu: i.hizliresim.com
Minderle deneme yaptığım hali de bu: i.hizliresim.com İçine giriyor ama 5 dk sonra çıkıyor yine. Evin çatısını açık kullanmayı denedim, mamasını içeride vermeyi denedim. Sonuç yine değişmiyor.
-DOĞUM YERİ-
Bi de bu aralar bizim dükkanın ve komşu dükkanın içine girmeyi deniyor, galiba kendisine doğum için kuytu yer arayışında? Benim bu süreçte yapabileceğim neler var? Eve götürmem saçma olur değil mi? Sonuçta biz günün 20 saati dükkandayız. Eve günde bikaç saat uyumak için giriyoruz sadece. Burada devamlı gözümüzün önünde, güzelce besleyip ilgilenebiliyoruz. Bu süreçte ona mekan değiştirtip bi yere kapatmanın faydalı olmayacağını düşünüyorum, doğru mudur? Bugün mutfakta patates soğan dolabının oraya girdi ve uzun süre çıkmadı. Sonra çıkardık mecbur :( Ben bu yukarıda gösterdiğim evi alıp, bi merdiven altı kuytu bi yere koysam, ona öğretsem olur mu? :/
-BESLENME-
Nasıl beslemem gerektiğini bilmediğim için ben genellikle kuru mamayla; bir iki günde bir dükkandan artan yemekler, tavuk, peynir vb şeylerle; haftada 2-3 kez de yaş mamayla besliyorum. Hamileler için olan mamalar var, onlardan alıyorum; suyunu hiç eksik etmiyorum. Başka bir şey yapmam gerekir mi? Doğurduktan sonra nasıl beslemeli?
-ETRAFTAKİ DİĞER HAYVANLAR-
Çevrede şuna benzer çok tatlı köpekler de var: i.hizliresim.com Bu canlarım da uysal hayvanlar ama bebekler doğunca kediye sataşırlar mı? Yavruları yemek isterler mi? Öyle bir şey olmaz değil mi, olmasın ne olur :(
Sizce şimdi bu yavrumun doğumuna ne kadar kalmıştır? Etrafımda hazır bulundurmam gereken bir şeyler var mı? Bu kediyi ve yavrularını herhangi bir şeylere karşı aşılatmam gerekiyor mu? Gerekiyorsa ne zaman gerekiyor? Sonuçta sokak kedisi, kendi başının çaresine bakmak durumunda belki ama bu kız biraz fazla saf ve naif olduğu için yapabileceğim ne varsa yapmak istiyorum. Bu yüzden aklınıza gelen her konuda yardım cevaplarınızı bekliyorum, çok teşekkürler.
Bonus: Bu da kocası :D i.hizliresim.com Çocuklar çok güzel olacak bence :D
Bi de aklıma şimdi geldi, hala bi ismi yok, isim önerilerinize de açığız :D
Motor almak için 6.000TL civarı bi bütçem var. Evden işe-işten eve gidicem daha çok 5 dakikalık bir yol için. Bi de arada belki paket servis götürürüm ^^ Kıyaslamamız Yamaha delight 115 cc vs Honda spacey 110 üzerine. Hangisinin avantajı-dezavantajı nedir? Var mi bir fikir ya da öneriniz? Bu fiyata şuna da bak diyebileceğiniz başka modeller de olur. En önemli kriterim yokuş çıkarken çok kasmaması. Teşekkürler.
50.000 tl'lik altını, bozdurup vadeli yapmak mı (galiba en saçması bu?), bozdurup döviz yapmak mı (öyleyse hangisi? Dolar/Euro?), yoksa oldukları şekliyle altın olarak kasaya koymak mı daha mantıklı sizce?
Kısa vadede ihtiyacımız olmayacak gibi duruyor ama bu konularda cahilim biraz. Gidişat nasıl, ne yapalım?
Kısa vadede ihtiyacımız olmayacak gibi duruyor ama bu konularda cahilim biraz. Gidişat nasıl, ne yapalım?
Ben gelinliğin üzerine böyle biraz hellenistik bir aksesuar takmak istiyorum saçıma. Saçlarım da çok basit, açık, dalgalı bi model olsun, ortasından da örgü geçsin istiyorum. Örnek olması açısından daha önce yaptırdığım bi saç bu: imgur.com Düğünde de buna benzeyecek. Sadece saçlarım o zamankinden birazcık daha kısa ama daha sağlıklı.
Takmak istediğim aksesuar da şu: imgur.com
Şimdi sorularıma geleyim:
1) Bu akesuara 75TL dedi satıcısı. Ama instagram üzerinden satış yapıyor. Ürünü görmeden almak çok riskli geliyor bana da. Bu fiyat, bu ürüne sizce değer mi?
2) Buna benzer aksesuarları İstanbul'da daha kolay ve uygun fiyatla alabileceğim bir yerler var mı?
3) Duvak bu saç modelinde, o aksesuar varken nereye ve nasıl takılmalı? Çok cahilim gerçekten.
4) Koyu renkte çok güzel durmuş ama kızıl saça, gümüş renkli aksesuar çok sırıtır mı?
Komple düşündüğümüzde özetle, bu saça, bu tarz bir model üstüne, o aksesuar olur mu? Fiyat uygun değilse ya da internetten almak riskliyse daha iyisini nerede bulurum?
Her soruyu bilemeyebilirsiniz :D İstediğiniz soruyu yanıtlayabilirsiniz, teşekkürler :D
Takmak istediğim aksesuar da şu: imgur.com
Şimdi sorularıma geleyim:
1) Bu akesuara 75TL dedi satıcısı. Ama instagram üzerinden satış yapıyor. Ürünü görmeden almak çok riskli geliyor bana da. Bu fiyat, bu ürüne sizce değer mi?
2) Buna benzer aksesuarları İstanbul'da daha kolay ve uygun fiyatla alabileceğim bir yerler var mı?
3) Duvak bu saç modelinde, o aksesuar varken nereye ve nasıl takılmalı? Çok cahilim gerçekten.
4) Koyu renkte çok güzel durmuş ama kızıl saça, gümüş renkli aksesuar çok sırıtır mı?
Komple düşündüğümüzde özetle, bu saça, bu tarz bir model üstüne, o aksesuar olur mu? Fiyat uygun değilse ya da internetten almak riskliyse daha iyisini nerede bulurum?
Her soruyu bilemeyebilirsiniz :D İstediğiniz soruyu yanıtlayabilirsiniz, teşekkürler :D
Zamanında doktor, erkek arkadaşıma kabızlığı sebebiyle bi ilaç yazmıştı ama o ilacı kullandıktan sonra sabah yarım saat hareket etmek, yürüyüş yapmak filan gerekiyordu. O da bunu yapamayacağı için ilacı almamıştı. Şimdi sabahları yürüyüşe başladı ama ilacı hatırlamıyoruz. Eczaneye böyle anlatsak bilirler mi? :D Sizin fikriniz var mı?
Kabataş'ta vapurdan indikten sonra en kolay yol hangisi? Direkt taksi yapsam çok trafik olur mu bu saate? Yoksa tramvay yapıcam sanırım değil mi? Hangi durakta inip ne yöne ne kadar yürümem gerek?
Şimdi ben anlamıyorum. Yeni bir yer açıyoruz diyelim. Biz başka cafelerin isimleriyle çakışmasın diye henüz tescil edilmemiş bir isim arayışındayız. Ama etrafa bakıyorum, ülkede binlerde "Çınaraltı Cafe" var mesela. Bu nasıl oluyor?
Bu adamların şirket adı farklı, tabela adı farklı olabilir mi? Kanuna göre bu mümkün mü?
Bizim irtibat halinde olduğumuz patent firmasındaki temsilcinin de bir dediği bir dediğini tutmadı. Bi diyo ki "bulduğunuz ismin hangi dilde olduğu farketmez. eğer herhangi bir dilde patenti alınmışsa siz alamazsınız" . (yani mesela uyduruyorum, umut cafe varsa sen hope diye isim koyamazsın). Sonra aynı kadın bi de diyo ki "yok, yazılışı ve okunuşu farklı olan kelimeleri alabilirsiniz". Aklımı oynatacağım. Bu konuda ya da mevzuatı nasıl araştırabileceğim konusunda bilgisi olan var mıdır?
Bu adamların şirket adı farklı, tabela adı farklı olabilir mi? Kanuna göre bu mümkün mü?
Bizim irtibat halinde olduğumuz patent firmasındaki temsilcinin de bir dediği bir dediğini tutmadı. Bi diyo ki "bulduğunuz ismin hangi dilde olduğu farketmez. eğer herhangi bir dilde patenti alınmışsa siz alamazsınız" . (yani mesela uyduruyorum, umut cafe varsa sen hope diye isim koyamazsın). Sonra aynı kadın bi de diyo ki "yok, yazılışı ve okunuşu farklı olan kelimeleri alabilirsiniz". Aklımı oynatacağım. Bu konuda ya da mevzuatı nasıl araştırabileceğim konusunda bilgisi olan var mıdır?
Bunların daha çok öbeklendiği bir yerler varsa, vapurdan indikten sonra nasıl gidilebileceğini tarif edebilecek var mıdır?
İki aynı marka, aynı model set var. Biri 12 kişilik çatal bıçak vs takımı; diğeri de 6 kişilik. Normalde fiyatlarının da birbirinin yarısı/iki katı olması gerekirken, burada 6 kişilik olan diğerinden çok çok çok acayip daha ucuz.
1) www.hisar.com.tr (12 kişilik olan)
2) www.hisar.com.tr (6 kişilik olan)
Görebildiğim aralarındaki tek fark da 12 kişilikte ayrıca verilen 1'er adet adet kürek, kevgir ve kepçe :D Yani 6 kişilik olan takımdan 3 tane alıp 18 kişilik bi takım çıkarsam bile, 12 kişilik takıma kıyasla 112 liram daha cebimde kalıyor??? O paraya da kürek, kevgir ve kepçe alırım herhalde :D:D
Benim göremediğim bir şey mi var burada, çok saçma değil mi bu hesap?
1) www.hisar.com.tr (12 kişilik olan)
2) www.hisar.com.tr (6 kişilik olan)
Görebildiğim aralarındaki tek fark da 12 kişilikte ayrıca verilen 1'er adet adet kürek, kevgir ve kepçe :D Yani 6 kişilik olan takımdan 3 tane alıp 18 kişilik bi takım çıkarsam bile, 12 kişilik takıma kıyasla 112 liram daha cebimde kalıyor??? O paraya da kürek, kevgir ve kepçe alırım herhalde :D:D
Benim göremediğim bir şey mi var burada, çok saçma değil mi bu hesap?
Gelinliğin arkası bu ekteki gibi.
Önüyse şuradaki gibiymiş ama ben açıkçası pek beğenmedim: i.hizliresim.com Fazla atlet gibi geldi gözüme.
Sizce ön kısmı böyle olsa daha iyi olur mu? i.hizliresim.com (bunun daha taşsızı olacak şekilde).
Elbisenin ön kısmı için sizin önerileriniz var mıdır? Daha kapalı da olabilir önü, farketmez. Sadece tek omuzlu ya da straplez bir model istemediğimi biliyorum; benzer farklı model gelinlik önerileriniz varsa o da olur. :)
Bonus soru olarak da: Gelinliği dikecek işinin ehli bir terzi arıyorum, tercihen Anadolu yakası, Kadıköy dolaylarında. Gören, duyan, bilen var mıdır? Böyle bir model için şuraya bak, diktirmekle uğraşma da diyebilirsiniz tabi o daha harika olur :D Teşekkürler.
Önüyse şuradaki gibiymiş ama ben açıkçası pek beğenmedim: i.hizliresim.com Fazla atlet gibi geldi gözüme.
Sizce ön kısmı böyle olsa daha iyi olur mu? i.hizliresim.com (bunun daha taşsızı olacak şekilde).
Elbisenin ön kısmı için sizin önerileriniz var mıdır? Daha kapalı da olabilir önü, farketmez. Sadece tek omuzlu ya da straplez bir model istemediğimi biliyorum; benzer farklı model gelinlik önerileriniz varsa o da olur. :)
Bonus soru olarak da: Gelinliği dikecek işinin ehli bir terzi arıyorum, tercihen Anadolu yakası, Kadıköy dolaylarında. Gören, duyan, bilen var mıdır? Böyle bir model için şuraya bak, diktirmekle uğraşma da diyebilirsiniz tabi o daha harika olur :D Teşekkürler.
Benim spor ayakkabılarım hep sadece sporda giyilecek cinsten, görüntü olarak hiç zarif olmayan kaba ayakkabılar. Alışmışım yıllardır öyle alıyorum, günlük hayatta da hiç spor ayakkabı giymiyorum. Ama artık giyinmek istiyorum. Şöyle eteğin ya da skinny pantolonun altına giydiğimde ayaklarımda palyaço ayakkabısı gibi sırıtmayacak cinsten; günlük, zarif spor ayakkabılar konusunda marka ve model önerileriniz var mıdır?
Elimde 2 seçenek var. 9 Nisan vs 16 Nisan 2016.
Elimde iki tane başka seçenek var. Ya sadece nikah yapacağız; ya da nikah sonrası başka bir yerde kokteylle evlilik kutlaması ve İstanbul'a veda organizasyonumuzu da yapacağız.
Kokteyl olması halinde de iki seçenek var. İç mekan / dış mekan. Tabii ki ferah ferah dışarıda olmasını isterim ama o tarihlerde havanın yağışlı olabilmesi ihtimali... :/
Kokteyl olması halinde, kokteyl mekanı nikah salonuna yakın olacak. Özel araçlar ve servislerle ulaşım sağlanacak. O tarihlerin geçmiş hava durumlarına baktığım zaman 9 Nisan hep yağmış. 16 Nisan da bazen yağmış bazen yağmamış.
9'unda yapıp erkenden İstanbul'dan gitmeyi yeğlerim ama 9'unda yaparsak bu sefer de yağmur çamur, kapalı hava, kapalı mekan nasıl olur hayal edemiyorum. Bu sebeple 9'unda yapmaya karar verirsek belki kokteylden vazgeçmeyi tercih edeceğim. 16'sında yaparsak ve şansımıza yine yağmur yağarsa da yazlık yerde sezondan 1 hafta kaybetmiş olacağız. Ama eğer hava açık olursa şahane olacak.
Yarın gün almamız gerekiyor. Bu bilgiler ışığında siz olsanız hangi tarihi, hangi organizasyonla tercih ederdiniz?
(Geçen sene o tarihlerde havanın nasıl olduğunu hatırlayabileceğiniz anlarınız olduysa da paylaşınız :( Hatta o tarihlerde yağmur yağmadığını iddia eden hava durumu raporları ve hissiyatlarınızı bile paylaşabilirsiniz :D)
Elimde iki tane başka seçenek var. Ya sadece nikah yapacağız; ya da nikah sonrası başka bir yerde kokteylle evlilik kutlaması ve İstanbul'a veda organizasyonumuzu da yapacağız.
Kokteyl olması halinde de iki seçenek var. İç mekan / dış mekan. Tabii ki ferah ferah dışarıda olmasını isterim ama o tarihlerde havanın yağışlı olabilmesi ihtimali... :/
Kokteyl olması halinde, kokteyl mekanı nikah salonuna yakın olacak. Özel araçlar ve servislerle ulaşım sağlanacak. O tarihlerin geçmiş hava durumlarına baktığım zaman 9 Nisan hep yağmış. 16 Nisan da bazen yağmış bazen yağmamış.
9'unda yapıp erkenden İstanbul'dan gitmeyi yeğlerim ama 9'unda yaparsak bu sefer de yağmur çamur, kapalı hava, kapalı mekan nasıl olur hayal edemiyorum. Bu sebeple 9'unda yapmaya karar verirsek belki kokteylden vazgeçmeyi tercih edeceğim. 16'sında yaparsak ve şansımıza yine yağmur yağarsa da yazlık yerde sezondan 1 hafta kaybetmiş olacağız. Ama eğer hava açık olursa şahane olacak.
Yarın gün almamız gerekiyor. Bu bilgiler ışığında siz olsanız hangi tarihi, hangi organizasyonla tercih ederdiniz?
(Geçen sene o tarihlerde havanın nasıl olduğunu hatırlayabileceğiniz anlarınız olduysa da paylaşınız :( Hatta o tarihlerde yağmur yağmadığını iddia eden hava durumu raporları ve hissiyatlarınızı bile paylaşabilirsiniz :D)
Farkı ne bunların? Yani birinin diğerine üstünlüğü, avantajı ve dezavantajı ne?
Yeni eve her iki takımdan da alınmalı mı? Hangisi ne işe yarıyor pek bilmiyorum :/ Çelikle yaptığım bütün yemekleri granitlerle de yapabiliyorsam sadece granit alayım mı? Yoksa "şu parçaları çelik, şu parçaları başka bir şey al" mı dersiniz? Yoksa her ikisi de mutlaka olmalı mı dersiniz, ne dersiniz?
Yeni eve her iki takımdan da alınmalı mı? Hangisi ne işe yarıyor pek bilmiyorum :/ Çelikle yaptığım bütün yemekleri granitlerle de yapabiliyorsam sadece granit alayım mı? Yoksa "şu parçaları çelik, şu parçaları başka bir şey al" mı dersiniz? Yoksa her ikisi de mutlaka olmalı mı dersiniz, ne dersiniz?
İstediğim nikah dairesinde istediğim tüm tarih ve saatleri almışlar :(
Şu fotoğraflardaki gibi sadece çardak ve 300 tane sandalyeyle işi çözebileceğim yerler var mıdır? Belki basit bi kokteyl olabilir ve bi quartet de gelip bir iki bişeyler çalar. Ama asıl istediğim, İstanbul içinde, fahiş fiyat çekmeyen, ulaşımı çok zor olmayan bir yerler varsa irtibata geçmek. Çok fena gg oldu yoksa :D Teşekkürler.
Mobiller için link:
1) i.hizliresim.com
2) i.hizliresim.com
Şu fotoğraflardaki gibi sadece çardak ve 300 tane sandalyeyle işi çözebileceğim yerler var mıdır? Belki basit bi kokteyl olabilir ve bi quartet de gelip bir iki bişeyler çalar. Ama asıl istediğim, İstanbul içinde, fahiş fiyat çekmeyen, ulaşımı çok zor olmayan bir yerler varsa irtibata geçmek. Çok fena gg oldu yoksa :D Teşekkürler.
Mobiller için link:
1) i.hizliresim.com
2) i.hizliresim.com
Kaşlarım devamlı şu şekilde st1.uzmantv.com ve orada artık kalıcı izler oluşmak üzere! Nedense farkında olmadan kaşlarımı çatmış halde buluyorum kendimi devamlı. Mimiğim de öyle alışmış. Konuşurken, düşünürken, sevinirken, üzülürken devamlı o hareketi yapıyorum galiba. Sorular şunlar:
1) kaş çatmaktan nasıl vazgeçebilirim? resmen kontrol edemiyorum oradaki kaslar devamlı çatılmaya programlanmış gibi; uyurken bile kaş çatıyorum.
2) şu anda var olan belli belirsiz izleri geçirmenin ve daha da ilerletmemenin/ilerlemesini geciktirmenin yöntemleri neler?
Böyle giderse o izler gittikçe derinleşecek çünkü. Botoks denen şey bunun için mi var mesela? Bi kere yaptırsam ne olur?
Teşekkürler.
1) kaş çatmaktan nasıl vazgeçebilirim? resmen kontrol edemiyorum oradaki kaslar devamlı çatılmaya programlanmış gibi; uyurken bile kaş çatıyorum.
2) şu anda var olan belli belirsiz izleri geçirmenin ve daha da ilerletmemenin/ilerlemesini geciktirmenin yöntemleri neler?
Böyle giderse o izler gittikçe derinleşecek çünkü. Botoks denen şey bunun için mi var mesela? Bi kere yaptırsam ne olur?
Teşekkürler.
F/p en uygun nereden alınır?
Masa, sandalyesinden, servis tabak çanağı, tencere tavası, bar ekipmanlarına kadar hepsi için ayrı ayrı ya da genel tavsiyeleriniz varsa çok makbule geçer.
Eminönüne mi gideyim, internetten mi bakayım, normal bildiğimiz markalı mobilyacı ya da tabak çanakçıları mı gezeyim ne yapayım?
Masa, sandalyesinden, servis tabak çanağı, tencere tavası, bar ekipmanlarına kadar hepsi için ayrı ayrı ya da genel tavsiyeleriniz varsa çok makbule geçer.
Eminönüne mi gideyim, internetten mi bakayım, normal bildiğimiz markalı mobilyacı ya da tabak çanakçıları mı gezeyim ne yapayım?
Normal şartlarda 2016 içinde kullanacağım 2 haftalık iznimi kullanma hakkım olur mu?
Özetle, ben Nisan ayında evlenip, evlendikten sonraki ilk Pazartesi günü bu sebeple istifamı vereceğim. Bu durumu da bu hafta içinde işverenime açacağım. Önümüzde daha 3 ay var, bilgileri olsun, arkadan iş çevirmek gibi olmasın diyerek. Ancak bu konuşmayı yaparken bu seneki 2 haftalık tatilimi de ara ara ihtiyaç duydukça bu 3 ay içinde kullanma isteğimi dile getirmek istiyorum.
Bu hukuki bir hakkım mıdır; değil midir yoksa işverenin insiyatifinde midir? Bu işin aslı astarı nedir?
Özetle, ben Nisan ayında evlenip, evlendikten sonraki ilk Pazartesi günü bu sebeple istifamı vereceğim. Bu durumu da bu hafta içinde işverenime açacağım. Önümüzde daha 3 ay var, bilgileri olsun, arkadan iş çevirmek gibi olmasın diyerek. Ancak bu konuşmayı yaparken bu seneki 2 haftalık tatilimi de ara ara ihtiyaç duydukça bu 3 ay içinde kullanma isteğimi dile getirmek istiyorum.
Bu hukuki bir hakkım mıdır; değil midir yoksa işverenin insiyatifinde midir? Bu işin aslı astarı nedir?
Aldığım riskin ne derece makul gözüktüğünü merak ediyorum, bu sebeple içinde bulunduğum durumu açıklayarak sorucam sorumu. Asıl amacım tavsiyelerinize bir kez daha dönüp bakmak, kendi içimde değerlendirmek ve emin olmak olacak.
Ben 7 göbek İstanbulluyum. Hayatımda buradan daha küçük bir şehirde hiç yaşamadım. Yaz tatillerinde gittiğim bir köyüm filan hiç olmadı, başka memleket bilmiyorum. Ama bu şehirden çoğumuz gibi nefret ediyorum. İşim, yoğun olsa da iyi becerebildiğim ve kendimi geçindirebildiğim bir iş. İş saatlerim ve tatil günlerim mükemmel. Ben çıkmak istemezsem 100 yıl boyunca beni çıkarmayacakları kadar da garanti. Ama çok berbat ve travmalarla dolu bir sene geçirdim. Sağlık problemleri ve bir dolu talihsizlikler peşimi bırakmadı ve aslında sevmediğim bir işi sadece iyi yaptığım için yapıyor olmaktan ötürü çok mutsuzum. Bu sebeple iyice daraldım. Bu yüzden radikal bir karar aldım. Henüz 2 gün oldu netleşeli. Çat diye evlenip, pat diye İstanbul'dan taşınacağım ve hiç bilmediğim bir iş alanına atılacağım. Bir de bunların hepsini 3 ay içinde yapmak durumundayım.
25 yaşındayım, hiçbir zaman çok zengin olmak, sahip olduklarımı arabalara ya da lüks bir şeylere yatırmak gibi bir tutkum olmadı, olmaz. Hayatta istediğim tek şey, kendimi geçindirecek kadar kazanıp, hayatımı da güzel yiyeceklerle taçlandırıp, güzel dostlarla paylaşmak.
Bu yüzden taşınmak üzere seçtiğim yer, arkadaşımızın bol olduğu küçük bir sahil ilçesi.
- Özellikle de İstanbul'dan ayrılıp daha küçük bir şehre taşınanlar hayatlarında olumlu/olumsuz neler hissettiler merak ediyorum.
- İş alanını alakasız biçimde değiştirenler (özellikle de kariyer yapmaktan vazgeçenler), aldıkları riske deyip değmediğine günün sonunda neye göre karar veriyorlar merak ediyorum.
- Planlanan evlenme tarihini ani bir kararla 6 ay öncesine çekmek zor olacak. (Bahsedilen şehirde ev bulunması, buranın döşenmesi, buradaki eşyalarımızın oraya götürülmesi vb ekstra iş yükleri; ayrıca düğün ihtimalinin ortadan kalkacak olması dolayısıyla ailelerin mutsuz olması vs). Bu konuda, işimizi kolaylaştırmak adına tavsiyeleriniz olursa merak ediyorum.
Bu gibi durumlarla karşılaşan, ani ve radikal kararlar alan insanlar olarak; yaşadığınız olumlu ve olumsuz şeyler sizin için nedir? Sizce bunların gerekçesi nedir?
Ben bu yaşta bu riski almaz ve en azından 1 kez olsun denemezsem ömür boyu mutsuz olacakmış gibi hissediyorum. Siz olsanız dener miydiniz?
Ben 7 göbek İstanbulluyum. Hayatımda buradan daha küçük bir şehirde hiç yaşamadım. Yaz tatillerinde gittiğim bir köyüm filan hiç olmadı, başka memleket bilmiyorum. Ama bu şehirden çoğumuz gibi nefret ediyorum. İşim, yoğun olsa da iyi becerebildiğim ve kendimi geçindirebildiğim bir iş. İş saatlerim ve tatil günlerim mükemmel. Ben çıkmak istemezsem 100 yıl boyunca beni çıkarmayacakları kadar da garanti. Ama çok berbat ve travmalarla dolu bir sene geçirdim. Sağlık problemleri ve bir dolu talihsizlikler peşimi bırakmadı ve aslında sevmediğim bir işi sadece iyi yaptığım için yapıyor olmaktan ötürü çok mutsuzum. Bu sebeple iyice daraldım. Bu yüzden radikal bir karar aldım. Henüz 2 gün oldu netleşeli. Çat diye evlenip, pat diye İstanbul'dan taşınacağım ve hiç bilmediğim bir iş alanına atılacağım. Bir de bunların hepsini 3 ay içinde yapmak durumundayım.
25 yaşındayım, hiçbir zaman çok zengin olmak, sahip olduklarımı arabalara ya da lüks bir şeylere yatırmak gibi bir tutkum olmadı, olmaz. Hayatta istediğim tek şey, kendimi geçindirecek kadar kazanıp, hayatımı da güzel yiyeceklerle taçlandırıp, güzel dostlarla paylaşmak.
Bu yüzden taşınmak üzere seçtiğim yer, arkadaşımızın bol olduğu küçük bir sahil ilçesi.
- Özellikle de İstanbul'dan ayrılıp daha küçük bir şehre taşınanlar hayatlarında olumlu/olumsuz neler hissettiler merak ediyorum.
- İş alanını alakasız biçimde değiştirenler (özellikle de kariyer yapmaktan vazgeçenler), aldıkları riske deyip değmediğine günün sonunda neye göre karar veriyorlar merak ediyorum.
- Planlanan evlenme tarihini ani bir kararla 6 ay öncesine çekmek zor olacak. (Bahsedilen şehirde ev bulunması, buranın döşenmesi, buradaki eşyalarımızın oraya götürülmesi vb ekstra iş yükleri; ayrıca düğün ihtimalinin ortadan kalkacak olması dolayısıyla ailelerin mutsuz olması vs). Bu konuda, işimizi kolaylaştırmak adına tavsiyeleriniz olursa merak ediyorum.
Bu gibi durumlarla karşılaşan, ani ve radikal kararlar alan insanlar olarak; yaşadığınız olumlu ve olumsuz şeyler sizin için nedir? Sizce bunların gerekçesi nedir?
Ben bu yaşta bu riski almaz ve en azından 1 kez olsun denemezsem ömür boyu mutsuz olacakmış gibi hissediyorum. Siz olsanız dener miydiniz?
14 yaşında bir kuzenim var. Kızcağızın annesi babası ayrı, lise sınavlarına hazırlanıyor, ergenlik filan, zor bir dönemden geçiyor. Biraz önce bana telefon etti, beni ne zaman alacaksın seninle görüşmek istiyorum diye. Ben de şehir dışındayım, bir sonraki hafta sonu alayım dedim. Sonra bir anda dökülmeye başladı "seninle görüşmemiz lazım, kafam çok karışık, kendimi keşfetmeye çalışıyorum ve kendimle ilgili sevmediğim şeyler var" dedi. Ben de "kendinle ilgili sevmemen gereken hiçbir şey olduğunu düşünmüyorum, gönlünü ferah tut" dedim. "Ama tüm dünya görüşümüze aykırı şeyler" dedi (ergenlik gazlı biraz büyük bir cümle :)). "Çocuklara ve hayvanlara zarar vermek istemiyorsan hiçbir problemin yok ablacım, sana kendini kötü hissettiren dünya görüşüne de tüküreyim, hiç kafanı yorma, konuşup hallederiz" dedim ve pat diye ağlamaya başladı. Senden başka kimseyle konuşamam, lütfen görüşmemizi çok geciktirmeyelim diye.
Konu bu kadar üstü kapalıydı ama ben sanki biseksüellikle ilgili bir şeyler söyleyeceği hissiyatına kapıldım. Bana böyle bir konuyu açarsa ne yapayım? 2 yaş daha büyük olsa yapacağımız konuşmayı biliyorum ama 14 yaşındakini bilmiyorum ben. Şimdilik bunlara kafanı yorma, en güzel yaşlarının tadını çıkar, güzel bir lise kazan konuşması mı yapayım yoksa bilimsel mi yaklaşayım ne yapayım?
Konu cinsel bir şeyler değilse sizce nedir? Buluşmamızdan önce yeterince düşünmüş olmak, sonrasında apışıp kalmamak istiyorum da. Teşekkürler.
Konu bu kadar üstü kapalıydı ama ben sanki biseksüellikle ilgili bir şeyler söyleyeceği hissiyatına kapıldım. Bana böyle bir konuyu açarsa ne yapayım? 2 yaş daha büyük olsa yapacağımız konuşmayı biliyorum ama 14 yaşındakini bilmiyorum ben. Şimdilik bunlara kafanı yorma, en güzel yaşlarının tadını çıkar, güzel bir lise kazan konuşması mı yapayım yoksa bilimsel mi yaklaşayım ne yapayım?
Konu cinsel bir şeyler değilse sizce nedir? Buluşmamızdan önce yeterince düşünmüş olmak, sonrasında apışıp kalmamak istiyorum da. Teşekkürler.
Dostlar merhaba. Bir cafe bistro devralmak üzereyiz. Yer Bodrum'da. İşin içine girdikçe bilmediğimiz çok fazla şey çıkıyor. Bu yüzden size minik sorularım var. Aydınlatabilen/yönlendirebilen olursa çok makbule geçecek.
1. İki ortaklı içkili kafeterya için en uygun şirket ortaklığı biçimi nedir?
2. İçkili kafeterya ruhsatıyla ev yemekleri, tabldot gibi hizmetler vermek mümkün müdür? Bunu daha çok kış sezonunda yapmayı düşünüyorum. (Ben iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatları diye araştırdığımda şöyle bir madde buldum "Tek ruhsatla açılan ve birden fazla faaliyet alanı bulunan işyerlerinde her faaliyet dalı için ilgili bölümlerde öngörülen şartlar ayrıca aranacaktır." Şartları sağlarsak istediğimizi satabilir miyiz yani?)
3) Yakında bir yerde bizden başka ev yemekleri yapan bir yer varken, civarlarda bir ikincisinin olması belediye nezdinde bir sorun teşkil eder mi? (Biz makarnadan basit sebzelere, kahveden içkiye sunabileceğimiz birçok çeşidi sunmayı istiyoruz)
4) İçkili "kafeterya" için belli bi saat uygulaması olur mu?
5) Bu tarz bir işletme için herhangi bir sertifikaya ihtiyaç var mı (usta aşçı gibi) ve bu sertifikaların belli bir kriteri var mıdır? (minimum şu kadar saat eğitim, gibi)
İstediğiniz sorudan başlayabilir, aklıma gelmeyen şeyler olursa hatırlatabilirsiniz.
Çok teşekkürler.
1. İki ortaklı içkili kafeterya için en uygun şirket ortaklığı biçimi nedir?
2. İçkili kafeterya ruhsatıyla ev yemekleri, tabldot gibi hizmetler vermek mümkün müdür? Bunu daha çok kış sezonunda yapmayı düşünüyorum. (Ben iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatları diye araştırdığımda şöyle bir madde buldum "Tek ruhsatla açılan ve birden fazla faaliyet alanı bulunan işyerlerinde her faaliyet dalı için ilgili bölümlerde öngörülen şartlar ayrıca aranacaktır." Şartları sağlarsak istediğimizi satabilir miyiz yani?)
3) Yakında bir yerde bizden başka ev yemekleri yapan bir yer varken, civarlarda bir ikincisinin olması belediye nezdinde bir sorun teşkil eder mi? (Biz makarnadan basit sebzelere, kahveden içkiye sunabileceğimiz birçok çeşidi sunmayı istiyoruz)
4) İçkili "kafeterya" için belli bi saat uygulaması olur mu?
5) Bu tarz bir işletme için herhangi bir sertifikaya ihtiyaç var mı (usta aşçı gibi) ve bu sertifikaların belli bir kriteri var mıdır? (minimum şu kadar saat eğitim, gibi)
İstediğiniz sorudan başlayabilir, aklıma gelmeyen şeyler olursa hatırlatabilirsiniz.
Çok teşekkürler.
(32)
Devamlı karşılaştığınız ama tanımadığınız insanlarla selamlaşıyor musunuz?
pandispanya #1030309
Okul, iş vb ortak bir noktanızın bulunmadığı; sadece bi yolda yürürken ya da bi cafeden alışveriş yaparken aynı saatte orada olduğunuz için gördüğünüz insanlarla bir süre sonra selamlaşmaya başlıyor musunuz?
Benim 3 yıldır Trumanshow misali her gün aynı saatte aynı yerde karşılaştığım, karşılıklı geçtiğimiz, yan yana trafik lambası filan beklediğimiz insanlar var. Ben yapamıyorum :/ Aslında yapmamanın kabalık olduğunu düşünüyorum ama yine de yapamıyorum. Yanlış anlaşılırsa diye korktuğum için sanırım.
Sizde durumlar nasıl? Sizce bu insanlarla göz göze gelindiğinde günaydınlaşılmalı mı?
Benim 3 yıldır Trumanshow misali her gün aynı saatte aynı yerde karşılaştığım, karşılıklı geçtiğimiz, yan yana trafik lambası filan beklediğimiz insanlar var. Ben yapamıyorum :/ Aslında yapmamanın kabalık olduğunu düşünüyorum ama yine de yapamıyorum. Yanlış anlaşılırsa diye korktuğum için sanırım.
Sizde durumlar nasıl? Sizce bu insanlarla göz göze gelindiğinde günaydınlaşılmalı mı?
Başkası için bi kredi çekmiştim, kendisi bana ödeyemiyor. 1 yıllık bir kredi, 5 ayını ödedim bitti ama 7 ay daha bu eziyeti çekmek istemiyorum.
Önümüzdeki 2 ay içinde ev kredisi çekme ve bir ufak şirket kurma (bu yüzden belki onun için kredi çekme) durumum var. Bu kredinin bana ayak bağı olmasını istemediğim için şimdi tek seferde kapatsam ne olur? Banka bana kızar mı erken ödediğim için yoksa ihtiyaç kredilerinde öyle bir durum yok mu? Bi de benim ileride isteyeceğim ev kredimi filan olumlu/olumsuz etkiler mi?
Önümüzdeki 2 ay içinde ev kredisi çekme ve bir ufak şirket kurma (bu yüzden belki onun için kredi çekme) durumum var. Bu kredinin bana ayak bağı olmasını istemediğim için şimdi tek seferde kapatsam ne olur? Banka bana kızar mı erken ödediğim için yoksa ihtiyaç kredilerinde öyle bir durum yok mu? Bi de benim ileride isteyeceğim ev kredimi filan olumlu/olumsuz etkiler mi?
Bu konuda tecrübesi olan var mı? Merkezde bir yer bütçemizi şu an aşar ama Yalıkavak'ta Marinaya 50 metre uzaklıkta, devren kiralık güzel bir cafe bar bulduk. Bodrum'u ya da bu sektörü bilenler, akıllarına gelebilecek her konuda fikir beyan edebilirse çok mutlu olurum.
Mesela bu tarz bi işletmenin ortalama giderleri nelerdir, kazancımızın ne kadarını kar olarak düşünebiliriz? Ya da burada 3-4 ay iş yapsak, kışın ne yaparız? Benim kendi çok alakasız profesyonel yaşantımın yanında çikolata yapımı, organizasyonel işler ve fotoğrafçılık konularında tecrübelerim de var. Kış aylarında da bunları kullandığım bir şeyler yaratabilsem, İstanbul'dan kurtulma isteğim gerçekleşebilir mi, geçinebilir miyiz sizce?
Mesela bu tarz bi işletmenin ortalama giderleri nelerdir, kazancımızın ne kadarını kar olarak düşünebiliriz? Ya da burada 3-4 ay iş yapsak, kışın ne yaparız? Benim kendi çok alakasız profesyonel yaşantımın yanında çikolata yapımı, organizasyonel işler ve fotoğrafçılık konularında tecrübelerim de var. Kış aylarında da bunları kullandığım bir şeyler yaratabilsem, İstanbul'dan kurtulma isteğim gerçekleşebilir mi, geçinebilir miyiz sizce?
Dedem yarın ameliyat oluyor. Uzak şehirlerde olduğumuz için maalesef yanında olamıyorum, onu mutlu edecek bir şeyler göndermek istiyorum ama hayatımda daha önce bi erkeğe hiç çiçek göndermedim, abes olur mu acaba?
Arayışlarım içinde en uygun olarak bunu buldum: www.ciceksepeti.com
Sizin önerileriniz var mı? Odun üzerinde ağacımsı çiçeklerden mi göndersem? Yanına biraz da kurabiye ekliycem.
Arayışlarım içinde en uygun olarak bunu buldum: www.ciceksepeti.com
Sizin önerileriniz var mı? Odun üzerinde ağacımsı çiçeklerden mi göndersem? Yanına biraz da kurabiye ekliycem.
%16-17 civarı yağ oranım var. Boyum 1.64, kilom 48. Kilo verme gibi isteğim yok ama benim bu yağ oranımı 15'e çekme ihtimalim nedir?
En önemli kısmı, önümüzdeki 6 ay boyunca spor salonuna gitme şansım olmayacak. Evimde bisikletim ve dambıllarım var. Düzgün beslenme programı ve kendi yapabileceğim egzersizlerle bu mümkün mü yoksa şimdilik bu oranı korumak mı tek çarem?
Bi de kadınlarda meme de bu yağ oranına dahil oluyor mu? Yani aynı boy ve kilodaki daha büyük memeli kadının yağ oranının daha küçük memeliye göre daha yüksek çıkması mı gerekir?
Teşekkürler.
En önemli kısmı, önümüzdeki 6 ay boyunca spor salonuna gitme şansım olmayacak. Evimde bisikletim ve dambıllarım var. Düzgün beslenme programı ve kendi yapabileceğim egzersizlerle bu mümkün mü yoksa şimdilik bu oranı korumak mı tek çarem?
Bi de kadınlarda meme de bu yağ oranına dahil oluyor mu? Yani aynı boy ve kilodaki daha büyük memeli kadının yağ oranının daha küçük memeliye göre daha yüksek çıkması mı gerekir?
Teşekkürler.
Dedemin bacağındaki bir damarın tıkandığını söylemişler. Lazerle bi iğneyle girip damarı kapatalım, sen kararını ver ona göre Cuma günü (yarın) tetkikler için gel, Pazartesi günü ameliyatını yapalım demişler.
Bu bacakta damar tıkanması nedir? Çok varisi var adamcağızın. Bana da sordu "kızım ilaçla tedavisi yok muymuş bunun, damar kapatılınca daha kötü olmasın :(" diye. İçim gitti yahu, avantajı & dezavantajı nedir bu durumun? Farklı çözüm yolu yok mudur? Başka doktorlara da götürelim mi yoksa olağan bir şey midir?
Bu bacakta damar tıkanması nedir? Çok varisi var adamcağızın. Bana da sordu "kızım ilaçla tedavisi yok muymuş bunun, damar kapatılınca daha kötü olmasın :(" diye. İçim gitti yahu, avantajı & dezavantajı nedir bu durumun? Farklı çözüm yolu yok mudur? Başka doktorlara da götürelim mi yoksa olağan bir şey midir?
Soyadı değişti diye eski imzayı da değiştirmek gerekiyor mu? :/ Hanımlar, ne yaptınız?
İstenmeyen tüylerini ağdayla alan hanımlar ve eşleri, sorum sizlere efendim.
Hep merak ettiğim bişey ama insanlara da soramıyorum :) Düzenli bi ilişkisi, sevgilisi, eşi olan ve ağda kullanan hanımlar, ağda için kılların bir miktar uzaması gerekiyor ya, bu süreçte ne yapıyorsunuz? Eşinizle münasebetlere giriyor musunuz yoksa ilişkilerinizi o günlere denk getirmiyor musunuz? Aranızda gizli bi anlaşma gibi bir şey mi var, "ilk 10 gün özgürüz, sonraki 10 gün dokunma" diye yoksa hiçbir şey farketmiyor mu? Bu konuda aydınlanabilirsem ufkumun iki katına çıkacağına inanıyorum. Buradan yazmayı tercih etmeyen mesajla da aydınlatabilir :) Teşekkürler.
Hep merak ettiğim bişey ama insanlara da soramıyorum :) Düzenli bi ilişkisi, sevgilisi, eşi olan ve ağda kullanan hanımlar, ağda için kılların bir miktar uzaması gerekiyor ya, bu süreçte ne yapıyorsunuz? Eşinizle münasebetlere giriyor musunuz yoksa ilişkilerinizi o günlere denk getirmiyor musunuz? Aranızda gizli bi anlaşma gibi bir şey mi var, "ilk 10 gün özgürüz, sonraki 10 gün dokunma" diye yoksa hiçbir şey farketmiyor mu? Bu konuda aydınlanabilirsem ufkumun iki katına çıkacağına inanıyorum. Buradan yazmayı tercih etmeyen mesajla da aydınlatabilir :) Teşekkürler.
Dün ofisin altında, sokakta bi kavga gürültü sesi geldi. Camdan baktım, bir adam bir kadını yerlerde sürükleyip çekiştiriyor. Aşağı fırladım, ofistekiler bizim camları kapıları kapatıp kilitlemişler, çığlık atıyorlar filan (15 tane kadın çalışıyoruz). Dedim çıldırdınız mı, kadını almamız gerekiyor, siz kapıları kilitliyorsunuz. Sekretere polisi arattırıp ben dışarı çıktım. O esnada çok uzaktan seyreden birkaç kişi dışında kimse de yok ortalıkta. Herkes korkudan kaçışmış. Arabalar da gayet umursamadan geçip gidiyor; bu esnada adam da kadını sürükleyerek yolun karşı tarafına kadar götürmüş. Kadına "arabaya bin" diyor, kadın da "binmem" diyor. Bu arada dayak, dövme gibi olaylar yok; olsa direkt allah ne verdiyse adama dalmaya hazırım. Ama böyle bir şey olmadan da harekete geçemiyorum, bi de sokak insanları bunlar; emin de olamıyorum olay kumpas mı ya da ben karışırsam kadın bi anda "sana ne ulan kocam döver de sever de" derse diye... Olmayan şey değil.
Ben bu adamın yanına gidip, polis çağırdık, bırak kadını dedim. Benden bir iki dakika sonra da insanlar yavaş yavaş toplanmaya başladılar. Her ne kadar olay alanının çok gerisinde bekleseler de adam da kalabalıktan biraz rahatsız oldu ve kamyonetine gitti, "o arabaya geleceksin, bekliyorum" dedi.
Adam gider gitmez kadın bana yalvarmaya başladı. Abla kurtar beni, abla polis çağır filan. Kadını aldım, insanların olduğu kalabalık alana getirdim, oturttuk, su, sigara vs içirip konuştuk. Bu adam bonzai içiyo, hap atıyo, beni ve çocukları dövüyo filan bir sürü şeyler anlattı. Şikayetçiyim, polis çağırın, attıralım bunu içeri diyor. Polisi bu esnada 2-3 kez daha aradık, gelen giden yok. 10-15 dakika sonra adam bir hışımla ve bu sefer kamyonetle geri döndü. Dedim ezmeye geliyor heralde. Meraktan toplaşan insanların hepsi çil yavrusu gibi önce bi dağıldı. Ben de kadını onların arasına gönderdim öyle en önde adamı bekliyorum asahksja.
Adam indi, verin o kadını bana, geberticem, öldürücem, tehditler küfürler havalarda uçuşuyor. Bu esnada özel güvenlik de gelmiyor, etrafta erkek olarak da sadece bi otoparkçı bi de bi şoför var ama onlar da adama pek yaklaşmıyorlar. Neyse sonuç olarak adam, kadını yakaladı bir ara ve yine sürüklemeye çalıştı. Kadın bu sefer benim bacağıma yapıştı, abla beni bırakma diye. Ben de bir yandan öyle tek başıma adamla itişip kakıştım, bi yandan kadını tutmaya çalıştım derken adamı kadından uzaklaştırmayı başardım. Adam bana bir şey yapmadı. Daha çok ben ona yaptım. Sonra adamı arabaya bindirdim. Bu arada arabada biri 3, diğer 1 yaş civarlarında iki tane de bebek var zırıl zırıl ağlıyorlar, bağırıyorlar. Adam avaz avaz bağırıp küfür ediyor. Kadına tehditler, hakaretler. Yarım saati geçti, polis hala yok. Adamla konuşmaya yine tek başıma gittim. Sana bu kadını bu halde vermeyiz, git bi sakinleş öyle gel dedim. Yani sadece böyle demedim de, bikaç dakika konuştum daha yapıcı bi şekilde. Nasıl olduysa dinledi ve sakinleşti. Tamam peki gidiyorum dedi, bastı gitti.
Şimdi bu olay, benim için hayal kırıklıklarıyla dolu bir olay oldu. Birçoğu sürpriz değil ama bu kadar yakından görmek çok korkunçtu.
1. Polis yok. Gelmedi. Gelmeyecek. Gelse de bunları barıştıracak ve gidecek.
2. Etrafta güvenebileceğimiz hiçbi kimse yok. İstanbul'un göbeğinde, bir adam bir kadını sürükleyip onu öldüreceğini söylerken yardımcı olabilecek kimse yok resmen.
3. Adam boş olmayabilirdi. Ben de ortamdaki tek enayi olarak 9 kere üst üste öldürülebilirdim.
Olaylar bitip millet dağıldıktan sonra herkes geldi beni tebrik etti, sarıldı, ağladı filan (wtf?!). Akşam eve geldim yine 50 tane kadın cinayeti haberi. Ben de dün şansıma çok uzun zaman sonra ilk kez kot pantolon, bot filan giymiştim. Bu sebeple hareket şansım çok rahat olduğu için, cesaretim de tavandaydı. Dövüşmek gerekse adamla rahatlıkla dövüşürdüm. Ama topuklu ayakkabı & etekle de olabilirdim ve o zaman adama birebir müdehale edemeyebilirdim.
Yine de içim içimi yiyor, bir şeyleri yanlış ya da eksik yaptım mı diye. O kargaşa anında aklıma gelen tek şey, adamı kadından uzak tutmak ve sakinleştirmekti. Çünkü eninde sonunda yine bir araya gelecekler ve adamın sinir kat sayısı ne kadar artarsa, kadına vereceği ceza da o kadar büyük olur diye endişe içindeydim. Gece uyku filan uyuyamadım, devamlı kadını kurtarmaya çalışmaktan. Çocukların hali gözümün önünden gitmiyor. Onların da her yeri çizik çizikti. Kadının ensesinden bir tutam kan akıyordu, eti kopmuş birazcık. Adamın plakasını da aldım, kadının dediğine göre arabada uyuşturucu maddeleri de varmış. Ama adamı bir sebeple ihbar etsem, kadının başına kalır mı diye korkuyorum. Yapılabilecek başka bir şey var mıydı ya da hala var mı sizce?
Bu kadar okuduğunuz için çok teşekkürler.
Ben bu adamın yanına gidip, polis çağırdık, bırak kadını dedim. Benden bir iki dakika sonra da insanlar yavaş yavaş toplanmaya başladılar. Her ne kadar olay alanının çok gerisinde bekleseler de adam da kalabalıktan biraz rahatsız oldu ve kamyonetine gitti, "o arabaya geleceksin, bekliyorum" dedi.
Adam gider gitmez kadın bana yalvarmaya başladı. Abla kurtar beni, abla polis çağır filan. Kadını aldım, insanların olduğu kalabalık alana getirdim, oturttuk, su, sigara vs içirip konuştuk. Bu adam bonzai içiyo, hap atıyo, beni ve çocukları dövüyo filan bir sürü şeyler anlattı. Şikayetçiyim, polis çağırın, attıralım bunu içeri diyor. Polisi bu esnada 2-3 kez daha aradık, gelen giden yok. 10-15 dakika sonra adam bir hışımla ve bu sefer kamyonetle geri döndü. Dedim ezmeye geliyor heralde. Meraktan toplaşan insanların hepsi çil yavrusu gibi önce bi dağıldı. Ben de kadını onların arasına gönderdim öyle en önde adamı bekliyorum asahksja.
Adam indi, verin o kadını bana, geberticem, öldürücem, tehditler küfürler havalarda uçuşuyor. Bu esnada özel güvenlik de gelmiyor, etrafta erkek olarak da sadece bi otoparkçı bi de bi şoför var ama onlar da adama pek yaklaşmıyorlar. Neyse sonuç olarak adam, kadını yakaladı bir ara ve yine sürüklemeye çalıştı. Kadın bu sefer benim bacağıma yapıştı, abla beni bırakma diye. Ben de bir yandan öyle tek başıma adamla itişip kakıştım, bi yandan kadını tutmaya çalıştım derken adamı kadından uzaklaştırmayı başardım. Adam bana bir şey yapmadı. Daha çok ben ona yaptım. Sonra adamı arabaya bindirdim. Bu arada arabada biri 3, diğer 1 yaş civarlarında iki tane de bebek var zırıl zırıl ağlıyorlar, bağırıyorlar. Adam avaz avaz bağırıp küfür ediyor. Kadına tehditler, hakaretler. Yarım saati geçti, polis hala yok. Adamla konuşmaya yine tek başıma gittim. Sana bu kadını bu halde vermeyiz, git bi sakinleş öyle gel dedim. Yani sadece böyle demedim de, bikaç dakika konuştum daha yapıcı bi şekilde. Nasıl olduysa dinledi ve sakinleşti. Tamam peki gidiyorum dedi, bastı gitti.
Şimdi bu olay, benim için hayal kırıklıklarıyla dolu bir olay oldu. Birçoğu sürpriz değil ama bu kadar yakından görmek çok korkunçtu.
1. Polis yok. Gelmedi. Gelmeyecek. Gelse de bunları barıştıracak ve gidecek.
2. Etrafta güvenebileceğimiz hiçbi kimse yok. İstanbul'un göbeğinde, bir adam bir kadını sürükleyip onu öldüreceğini söylerken yardımcı olabilecek kimse yok resmen.
3. Adam boş olmayabilirdi. Ben de ortamdaki tek enayi olarak 9 kere üst üste öldürülebilirdim.
Olaylar bitip millet dağıldıktan sonra herkes geldi beni tebrik etti, sarıldı, ağladı filan (wtf?!). Akşam eve geldim yine 50 tane kadın cinayeti haberi. Ben de dün şansıma çok uzun zaman sonra ilk kez kot pantolon, bot filan giymiştim. Bu sebeple hareket şansım çok rahat olduğu için, cesaretim de tavandaydı. Dövüşmek gerekse adamla rahatlıkla dövüşürdüm. Ama topuklu ayakkabı & etekle de olabilirdim ve o zaman adama birebir müdehale edemeyebilirdim.
Yine de içim içimi yiyor, bir şeyleri yanlış ya da eksik yaptım mı diye. O kargaşa anında aklıma gelen tek şey, adamı kadından uzak tutmak ve sakinleştirmekti. Çünkü eninde sonunda yine bir araya gelecekler ve adamın sinir kat sayısı ne kadar artarsa, kadına vereceği ceza da o kadar büyük olur diye endişe içindeydim. Gece uyku filan uyuyamadım, devamlı kadını kurtarmaya çalışmaktan. Çocukların hali gözümün önünden gitmiyor. Onların da her yeri çizik çizikti. Kadının ensesinden bir tutam kan akıyordu, eti kopmuş birazcık. Adamın plakasını da aldım, kadının dediğine göre arabada uyuşturucu maddeleri de varmış. Ama adamı bir sebeple ihbar etsem, kadının başına kalır mı diye korkuyorum. Yapılabilecek başka bir şey var mıydı ya da hala var mı sizce?
Bu kadar okuduğunuz için çok teşekkürler.
Erkek arkadaşım basketbol oynarken bileğini çatlattı. Alçıya aldılar, 2 hafta sonra çıkarıp tekrar film çekeceğiz dediler. Kendisi devamlı araba kullandığı bir işte çalıştığı için alçıdan mümkün olan en kısa sürede kurtulmak istiyor. Süreci hızlandırmak için yapabileceğimiz herhangi bir şeyler var mı? Olay dün geç saatte olduğu için telaştan kimseye bir şey soramadık. Bi de bi hafta sonra alçıyı çıkarttırmak istese mesela; sırf o istiyor diye çıkarırlar mı ki?
Yüz ve kalp güzelliklerini bir tutacak olursak :p
Uzun boylu (1.70 ve üzeri), kolları bacakları ince, poposu ve memesi az olan, daha düz kız mı;
Orta boylu (1.60-1.69 arası), meme ve poposu daha belirgin olan, ince belli fit kız mı?
Bi de neden?
Haydi bakalım :d
Uzun boylu (1.70 ve üzeri), kolları bacakları ince, poposu ve memesi az olan, daha düz kız mı;
Orta boylu (1.60-1.69 arası), meme ve poposu daha belirgin olan, ince belli fit kız mı?
Bi de neden?
Haydi bakalım :d
Kurumsal bir şirkette İK'cıyla ilk görüşme gerçekleşti diyelim. Sonra ikinci görüşme direktörlere gerçekleşti, adamların elinde CV vardı ama yine de takdim edildi (renkli baskı farkı :p). Son görüşme de bugün Genel Müdürle gerçekleşiyor. İK'cı Genel Müdür'e özgeçmişi sağlayacaktır muhtemelen diye düşünüyorum ama elde CV yine de her ihtimale karşı götürülsün mü?
Bi de genel müdürle ne konuşuluyor genel olarak? Yani CV ile ilgilenilme kısmı bitti, öyle genel muhabbetler mi dönüyor yoksa yine önceki görüşmelere benzer şeyler mi? Adam o kısımla ilgilenmiyorsa elde CV ile gitmek komik olmasın?
Bi de genel müdürle ne konuşuluyor genel olarak? Yani CV ile ilgilenilme kısmı bitti, öyle genel muhabbetler mi dönüyor yoksa yine önceki görüşmelere benzer şeyler mi? Adam o kısımla ilgilenmiyorsa elde CV ile gitmek komik olmasın?
ve saçınıza maske yapıyor musunuz? (yapıyorsanız nasıl, ne sıklıkta?)
Ben sanırım çocukluktan beri Pantene kullanıyorum, şampuan değiştirmeye kalktığım her seferim pişmanlıkla sonuçlanmıştır ama özellikle son bikaç senede çok çeşitler çıktı sanırım, bu yüzden biraz özeniyorum yeni bir şeylere. Saçlarımın parlaklığına parlaklık kattı, yıpranmalarını en maksimum şekilde onardı diyebileceğiniz yeni şampuan önerileriniz var mıdır?
Ben sanırım çocukluktan beri Pantene kullanıyorum, şampuan değiştirmeye kalktığım her seferim pişmanlıkla sonuçlanmıştır ama özellikle son bikaç senede çok çeşitler çıktı sanırım, bu yüzden biraz özeniyorum yeni bir şeylere. Saçlarımın parlaklığına parlaklık kattı, yıpranmalarını en maksimum şekilde onardı diyebileceğiniz yeni şampuan önerileriniz var mıdır?
Öyle birkaç parça değil, çok fazla eşyam var satmak istediğim. İşe yarayabilecek kalın kazak, eşofman, bot tarzı şeyleri ihtiyaç sahiplerine dağıttım ama bi de günlük giyilecek, çoğunun etiketi üstünde olan ya da bir iki defadan fazla giymediğim şeyler, abiyeler, gömlek ve ceketler de var. Bunları da çok komik rakamlara satıp, geliriyle yine yardımvari bir şeyler yapmak istiyorum; bu yüzden en etkili yöntem neresi olursa oradan ilerleyeyim dedim. Bi site yapıp oraya mı koymam gerekir topluca ve detaylı biçimde? Öyleyse en kolay hazır siteyi nasıl yaparım; değilse bildiğiniz başka mecralar, uygulamalar filan var mı?
Dostlar, kısmet olursa ufak bir cafe-pastane açıyoruz. İçinde simitler, atıştırmalıklar, pastalar, kurabiyeler, tartlar, reçeller, limonatalar; işte aklınıza ne gelirse olabilecek tarzda şeyler olacak. Şimdi ufaktan bir isim arayışımız başladı; ben de duyurudan güzel fikirler çıkabileceğini düşündüm.
Var mı "şöyle bi ufak cafem olsa adını da şu yapardım" dediğiniz önerileriniz? Eğer duyurudan bulduğumuz bir isim seçersek tüm duyurudaşlara ömür boyu indirim sağlayacağım :)) Gerçi bulamasak da sağlarım :D Çaylar da hep benden :))
Var mı "şöyle bi ufak cafem olsa adını da şu yapardım" dediğiniz önerileriniz? Eğer duyurudan bulduğumuz bir isim seçersek tüm duyurudaşlara ömür boyu indirim sağlayacağım :)) Gerçi bulamasak da sağlarım :D Çaylar da hep benden :))
Arkadaş, çenemde 3 gündür oluşmaya çalışan bir sivilce var ama oluşmuyor da sönmüyor da öylece kaldı sadece bir şişlik şeklinde. Neutrogena'nın hesapta 4 saatte etki eden jelinden de sürüyorum, clean&clear'ın aynı konulu ürününü de denedim, fayda etmiyor. Başka ne yöntem tavsiye edersiniz bu üçüncü gözümü söndürmek için?
Benim konuşurken ay ne kadar ince ya da kalın demeyeceğiniz, ne kadarr berbat ya da vaay ne kadar güzel de demeyeceğiniz normal bir sesim var. Lakin bu ses, şarkı söylerken adeta bir karga :(
Bunu düzeltmek için, bir Adele olamasam da en azından detonesiz şarkı söyleyebilmeyi öğrenmek için yapılması gereken şey şan dersi almak mı? 25 yaşından sonra sesi bu şekilde eğitebilmek mümkün mü? Bu soruların cevabı evetse, İstanbul'da önerebileceğiniz birileri var mı?
Bunu düzeltmek için, bir Adele olamasam da en azından detonesiz şarkı söyleyebilmeyi öğrenmek için yapılması gereken şey şan dersi almak mı? 25 yaşından sonra sesi bu şekilde eğitebilmek mümkün mü? Bu soruların cevabı evetse, İstanbul'da önerebileceğiniz birileri var mı?
Göğsümüzün üzerinde kemikler vardır ya, onlardan birisi bi süredir biraz şiş gibi bende. Dün genel cerraha gittim film filan çektirdik, evet gerçekten diğeriyle tam simetrik olması gerekirken biraz daha geniş dedi doktor.
Sebebini bilmiyorum, spordan olabilir, incitmiş olabilirsin ya da kemik enfeksiyonu olabilir dedi. Kemik enfeksiyonuna da şimdi baktım: kemik üzerinde hassasiyet, deride kızarıklık ve sıcaklık, kemik yakınındaki açık yaradan irin akması, hareket ve destek için kemiğin kullanılmasının sınırlanması diyor. Bu belirtiler yok ki bende :/
Sonra da miden iyi durumda mı diye sordu; evet dedim ve Tetradox (100mgx2) yazdı. Ağrı kesici yazdı + günde 4 kez buz kompresi yapacaksın, haftaya Cuma görüşelim dedi.
Şimdi bu ilaca başlamadan önce okuyayım dedim de, zührevi hastalıklar, mantar, kolera, amip tedavisinde kullanılır filan diyor :/ Yan etkilerinde de "hayatı tehdit eden", yemek borusuna hasar veren, "ciltte ya da gözde içi su dolu veya kanlı sıvı dolu kabarcıkların gelişmesi" gibi şeyler var :// Sözlükteki başlığına da baktım, bakmaz olaydım. Sağlam insanları süründürmüş bu hain ilaç.
Şimdi ben çok korktum. Benim için hiç önemi olmayan bi kemik için bu kadar büyük risk almak istemiyorum :/ Kemik enfeksiyonu belirtilerinden hiçbirine de sahip değilim :/ Doktor bugün de çalışmıyormuş, yani kendisiyle görüşme şansım yok. Ne yapsam? İlaca başlamasam ne olur? Ya da muadili yok mu daha risksiz ve acısız olanı? Niye verdi bana bu ilacı? :(
Sebebini bilmiyorum, spordan olabilir, incitmiş olabilirsin ya da kemik enfeksiyonu olabilir dedi. Kemik enfeksiyonuna da şimdi baktım: kemik üzerinde hassasiyet, deride kızarıklık ve sıcaklık, kemik yakınındaki açık yaradan irin akması, hareket ve destek için kemiğin kullanılmasının sınırlanması diyor. Bu belirtiler yok ki bende :/
Sonra da miden iyi durumda mı diye sordu; evet dedim ve Tetradox (100mgx2) yazdı. Ağrı kesici yazdı + günde 4 kez buz kompresi yapacaksın, haftaya Cuma görüşelim dedi.
Şimdi bu ilaca başlamadan önce okuyayım dedim de, zührevi hastalıklar, mantar, kolera, amip tedavisinde kullanılır filan diyor :/ Yan etkilerinde de "hayatı tehdit eden", yemek borusuna hasar veren, "ciltte ya da gözde içi su dolu veya kanlı sıvı dolu kabarcıkların gelişmesi" gibi şeyler var :// Sözlükteki başlığına da baktım, bakmaz olaydım. Sağlam insanları süründürmüş bu hain ilaç.
Şimdi ben çok korktum. Benim için hiç önemi olmayan bi kemik için bu kadar büyük risk almak istemiyorum :/ Kemik enfeksiyonu belirtilerinden hiçbirine de sahip değilim :/ Doktor bugün de çalışmıyormuş, yani kendisiyle görüşme şansım yok. Ne yapsam? İlaca başlamasam ne olur? Ya da muadili yok mu daha risksiz ve acısız olanı? Niye verdi bana bu ilacı? :(
Göğüs kafesimin üst taraflarında bi kemiğin biraz çıktığını düşünüyorum. Dışarıdan gözle görünmüyor da ben dokununca hissediyorum. Bi iki aydır da geçmedi. Bununla ilgilenen bölüm hangisi olur?
2 tane bağımlılığım var sanırım, basit işler ama ben aşamıyorum. Her defasında "aman boşver bu sefer de yapayım ne olacak bi dahakine düşünürüm ^^" diyorum. Fiziksel değil, ruhsal bağımlılıklar. Kendinize uygulayıp memnun kaldığınız minik başarı hikayeleriniz var mı acaba anlatsanız da feyzalsak?
Yani eskiden böyle deniz/okyanus aşırı bombalarla değil de cephede birebir savaşılan zamanlarda yapılabilecek bir dolu şey varmış. Bireysel silahlanıyorsun, bölgesel kurtuluş hareketlerine katılıyorsun, tuzak kuruyorsun, cepheye mermi taşıyorsun filan ama şimdi o şekilde orduların dahil olmadığı bir durumda halka düşen görev ne mesela savaş halinde?
Sadece bizim devletimizin de kalkıp düşman ülkelere bomba atmasını mı bekleyeceğiz artık? Nasıl oluyor o işler, bilen birisi aydınlatabilir mi?
Sadece bizim devletimizin de kalkıp düşman ülkelere bomba atmasını mı bekleyeceğiz artık? Nasıl oluyor o işler, bilen birisi aydınlatabilir mi?