komik bir soru belki. ama semazen deyince benim aklıma ilk gelen konya oluyor. az önce istanbul'la ilgili yapılmış bir afişte gördüm semazen de ilginç geldi gözüme.
bir geri zekalı vardır ve bir gün bir kıza aşık olur. birbirlerini çok sevdiklerini sanır bizim geri zekalı. birlikteyken her şey mükemmeldir de aslında. amma ve lakin oğlan x şehrinde, kız ise y şehrinde yaşamaktadır. -ve aralarındaki mesafe saatte 80 km hızla, 3 saatte bir yarım saat molayla 8 saatte gidilebilecek kadardır...... mizanseni bozuyorum.
şimdi bu üç dört hafta önce yanımdan gitti. gittiği zamandan beri her geçen gün soğuyordu bana karşı, hissediyordum. "benden ötürü mü, senden ötürü mü?" tarzı bir şey sordum birkaç saat önce ve biraz konuşmanın ardından "başka birinden hoşlanıyorum." dedi açık bir şekilde. ondan sonrası sırf caz.. konuşmayı bitirdik, kol boyutunda mesajlar döşenme faslına geçti ben bir iki şey deyince. işte evine döndüğünden beri her gün düzenli olarak ot içiyormuş da, bana bu haliyle dönmek istemiyormuş da.. ama hala konuşmak istermiş de.. filanlar falanlar..
şimdiye kadar tutarlı konuşmaya çalıştım da içimden bir ses "ver olm odunu jack!" diye kükrüyor. ya da ne bileyim en azından "ne kadar ağır sürtük olduğunu şimdi anladım." diye iğneleyici bir şeyler demek istiyorum. hayır, ondan sonra "lan neden böyle demedim, off.." diye çok pişman oluyor insan. bu sefer o sefer olmasın mı? yoksa yine alttan alayım, büyüklük bende mi kalsın? kısa bir yorum yaparsanız sevineceğim.
şimdi bu üç dört hafta önce yanımdan gitti. gittiği zamandan beri her geçen gün soğuyordu bana karşı, hissediyordum. "benden ötürü mü, senden ötürü mü?" tarzı bir şey sordum birkaç saat önce ve biraz konuşmanın ardından "başka birinden hoşlanıyorum." dedi açık bir şekilde. ondan sonrası sırf caz.. konuşmayı bitirdik, kol boyutunda mesajlar döşenme faslına geçti ben bir iki şey deyince. işte evine döndüğünden beri her gün düzenli olarak ot içiyormuş da, bana bu haliyle dönmek istemiyormuş da.. ama hala konuşmak istermiş de.. filanlar falanlar..
şimdiye kadar tutarlı konuşmaya çalıştım da içimden bir ses "ver olm odunu jack!" diye kükrüyor. ya da ne bileyim en azından "ne kadar ağır sürtük olduğunu şimdi anladım." diye iğneleyici bir şeyler demek istiyorum. hayır, ondan sonra "lan neden böyle demedim, off.." diye çok pişman oluyor insan. bu sefer o sefer olmasın mı? yoksa yine alttan alayım, büyüklük bende mi kalsın? kısa bir yorum yaparsanız sevineceğim.
kız arkadaşım şunu sırtına yaptırmak istiyor:
waktattoos.com
bir karış kadar olacakmış tarif ettiği kadarıyla. ben beklemesini, çok daha güzel bir şey bulabileceğini söyledim. bence hiç yaptırmasa daha iyi tabii ama ikna edemedim.
böyle ankavari çizimler, dövmeler gördüyseniz daha önceden sağda solda.. link'ini atarsanız sevinirim. "onu yaptırmasın, bu daha iyi olur bence.." dediğiniz ne varsa sallayın. teşekkürler.
waktattoos.com

bir karış kadar olacakmış tarif ettiği kadarıyla. ben beklemesini, çok daha güzel bir şey bulabileceğini söyledim. bence hiç yaptırmasa daha iyi tabii ama ikna edemedim.
böyle ankavari çizimler, dövmeler gördüyseniz daha önceden sağda solda.. link'ini atarsanız sevinirim. "onu yaptırmasın, bu daha iyi olur bence.." dediğiniz ne varsa sallayın. teşekkürler.
tense içi kullanımlarından bahsetmiyorum. cümle başında "fakat" manasında kullanırken yet'i, sonrasında virgül gelmeli midir, gelmemeli midir? "yet, if he puts me out of temper again, i may kill him." mi denir, "yet if he puts.." mu denir?
bir de since için benzer bir sorum olacak. bu da "çünkü" anlamındaki since hakkında..
"i want to make up with you, since that quarrel was my fault." mu, yoksa "i want to make up with you since that qu.." mu?
cevaplar için teşekkürler.
bir de since için benzer bir sorum olacak. bu da "çünkü" anlamındaki since hakkında..
"i want to make up with you, since that quarrel was my fault." mu, yoksa "i want to make up with you since that qu.." mu?
cevaplar için teşekkürler.
"aşil'in öfkesi" hakkında yazı yazıyorum da şu an.. en sonda "this paper will analyze.." tarzı gerzek bir thesis kurdum. bu tarz cümleler hiç hoşuma gitmiyor ama başka türlü bir şey yazamadım, beynimin tıkandığı o vakitlerden birine denk geldim. şu son cümleye bir el atarsanız müthiş olur valla. paper'sız nasıl bir şey yazabilirim oraya? bi' de genel olarak gözünüze çarpan bir aksaklık varsa yazıda söyleyin lütfen.
.......
“Rage-Goddess, sing the rage of Peleus’s son Achilles” (77).
Despite the chain of events in which the great quarrel between Greeks and Troyans is portrayed, the first line of Homer’s Iliad indicates its principal theme as wrath instead of warfare explicitly. Throughout the whole story, Achilles’ rage seals the fate of himself and many warriors on both sides. His rage is the main dynamic in the action in the Iliad. At first, he gets angry with Agamennon and comes out of the war. It is not just a simple withdrawal, since he also relinquishes his dream of obtaining a form of immortality because of his feats on the battlefield. Later, he gets angry with Hector because of the slaughter of Patroclus and rejoins the war. Eventually, his rage becomes such an intensive that changes the course of the war completely and makes his name unforgettable for the Greek World. Considering all these, undoubtedly that in order to recognize the Iliad properly, Achilles’ rage and its effect on his destiny ought to be analyzed with all the details. Therefore, in this paper, starting with his conflict with Agamennon, to the death of Patroclus, and with the slaying of Hector, Achilles’s emotions and actions will be examined.
.......
.......
“Rage-Goddess, sing the rage of Peleus’s son Achilles” (77).
Despite the chain of events in which the great quarrel between Greeks and Troyans is portrayed, the first line of Homer’s Iliad indicates its principal theme as wrath instead of warfare explicitly. Throughout the whole story, Achilles’ rage seals the fate of himself and many warriors on both sides. His rage is the main dynamic in the action in the Iliad. At first, he gets angry with Agamennon and comes out of the war. It is not just a simple withdrawal, since he also relinquishes his dream of obtaining a form of immortality because of his feats on the battlefield. Later, he gets angry with Hector because of the slaughter of Patroclus and rejoins the war. Eventually, his rage becomes such an intensive that changes the course of the war completely and makes his name unforgettable for the Greek World. Considering all these, undoubtedly that in order to recognize the Iliad properly, Achilles’ rage and its effect on his destiny ought to be analyzed with all the details. Therefore, in this paper, starting with his conflict with Agamennon, to the death of Patroclus, and with the slaying of Hector, Achilles’s emotions and actions will be examined.
.......
bu yılları kapsayan, dönem hakkında en şahane bilgileri barındırdığını düşündüğünüz kaynak nedir? teşekkürler.
eve yeni geldim. annem anlatıyor. arbury pure water systems'tan gelen bir pazarlamacı eve girip içme suyunu ve musluk suyunu test etmiş bir aletle. iki çay bardağında kahve turuncu renkteki tortuyu çöktürmüş bırakmış köşeye. "aha bunu içiyorsunuz, aletimizi alın temizini için." demiş. işte musluk suyu 115 birim zararlıymış, içme suyu 65 birim zararlıymış. bu cihazı alırsak vücuda verdiği zarar minimuma inecekmiş filan falan. ben "yoh ya, yalan yanlış şeyler onlar.. almayın sakın." dedim direkt ama fazla da bir bilgim yok açıkçası. alınma mıdır bu cihazlar, alınmalıysa hangi marka tercih edilmelidir? cevaplar için teşekkürler.
link'teki sorulardan birini yahut ikisini çözüp anlatabilecek kimse varsa kendisine şimdiden teşekkürlerimi iletiyorum..
s7.directupload.net
s1.directupload.net
s7.directupload.net

s1.directupload.net

xilinx'in vasfını yerine getirsin ama yüklemesi o kadar zahmetli olmasın. var mı alternatif bir şey?
mona lisa gibi. var mı aklınıza gelen birileri?
hist dersinin böyle bir zulmü var.. cumhuriyetin ilanından sonra tarihimizde yaşamış/yaşanmış herhangi bir gelişmeyi, kişiyi,.. ya da inşa edilmiş bir binanın tarihini filan araştırmamızı istiyorlar. haliyle internet araştırması olmamalı bu ödev, birinci dereceden kaynak bulmak şart. durum böyleyken, aklınıza araştırılmaya yatkın gelen bir konu geliyorsa lütfen belirtin. tabii konu başlığının kapsamını mümkün olduğu kadar özel tutmakta fayda var. konu ne kadar genel ele alınırsa işi o kadar çok olur.
kaçtır?
benim kuzen gölbaşı'nda, haymana yolu'nun civarında oturuyor. bu sene üniversiteyi kazandı kız. okula gitmeye kalksa, hele ki dersi erkense sabah 6'da yola çıkmak zorunda. alternatif bir çözüm var mıdır bilkent'e gitmek için? okulun sitede servis yokmuş gibi gözüküyor. ama bir çözümü olmalı.. yakınlardan geçen bir başka servis filan vardır belki. öneri verebilecek olan var mı?
jack sparrow'un sakalının örülmemiş haline benzer bir sakal keçi bırakmak istiyorum. ama cücük başıma bela oldu. ilk başta çene altındaki sakalların üç katı hızla uzamaya başlayıp göze batar bir hale geldi ve sivilce yaptı. sonra da cücük ve bir parmak altındaki bölge fazlasıyla kaşınmaya başladı. sonuç olarak dayanamayıp kestim. ama çenede geriye kalanlar yalın haliyle bir tuhaf durdu. işin raconu bu değil midir? hiç düzeltmeden, ölümüne salmak mı lazım sakalı? youtube'dan birkaç hayvani sakal uzatma girişimi izledim. bir noktadan sonra gavurun bıyık ve cücük uzaması duruyor sanki. makineyle düzelte düzelte devam ediyorlar tabii ki de, yine de sakalın sırıttığı bir poz anları yok? ne cücükle, ne cücüksüz oluyor.. :( bende mi bir anormallik var?
şu ingilizce'de "tamamdır, oldu bil" manasında kullanılan roger kelimesi ^rouga^ diye mi yokse ^rajır^ diye mi okunuyor? ikisini de duydum çünkü farklı ağızlardan, emin olamadım.
güneş gözlüğünden bahsetmiyorum, uzak gözlüğü almak istiyorum da yeni..
şu an ray-ban'in çerçevesiz bir modelini kullanmaktayım ama sıkıldım o modelden. çok oynuyorum burna gelen kısmıyla filan. onu takmaktansa hiçbir şey takmayıp gözleri kısa kısa dolanmayı yeğliyorum çoğu zaman.
sizin kullanmakta olduğunuz ya da birinde görüp beğendiğiniz gözlük modelleri varsa modelini yazın, resmini koyun lütfen. marka, fiyat.. çerçeveli, çerçevesiz.. büyük, küçük fark etmez. maksat şablon genişlesin, almaya giderken daha çok fikir olsun aklımda. cevaplar için şimdiden teşekkürler.
şu an ray-ban'in çerçevesiz bir modelini kullanmaktayım ama sıkıldım o modelden. çok oynuyorum burna gelen kısmıyla filan. onu takmaktansa hiçbir şey takmayıp gözleri kısa kısa dolanmayı yeğliyorum çoğu zaman.
sizin kullanmakta olduğunuz ya da birinde görüp beğendiğiniz gözlük modelleri varsa modelini yazın, resmini koyun lütfen. marka, fiyat.. çerçeveli, çerçevesiz.. büyük, küçük fark etmez. maksat şablon genişlesin, almaya giderken daha çok fikir olsun aklımda. cevaplar için şimdiden teşekkürler.
son birkaç haftadır dikkatimi çekiyor bu halim. normalde gayet akıcı konuşan biriyimdir. kafam yerinde olduğu sürece duraksamam hiç. ama artık sık sık konuşurken şak diye laf boğazımda düğümleniyor nedense. öyle heyecandan filan olan bir durum değil. babamla konuşuyorum mesela.. "iş bugün nasıldı?" diyeceğim, onun yerine "iş buğğğbgbff.. (yutkunma) -ün nasıl?" çıkıyor ağzımdan. nefesimde mi sıkıntı var, ne bok var çözemedim. konuşmaya başladıktan bir süre sonra akıcılık yeniden sağlanıyor. on dakika susayım, başka biriyle konuşayım yine aynı şey oluyor ama. paranoya oldum. sürekli su bulunduruyorum yanımda. neden kaynaklı olabilir bu? ne yaparsam eski, sağlıklı, tuti dilime kavuşabilirim?
2008 focus kullanıyorum. bir şekilde fırsat geçti elime. az biraz üstüne katarak 2010 model focus'la takas edebilme imkanım var şu an. araçlar arası çok büyük fark olduğundan değil de.. elimizdeki mal değerlensin hesabı.
2008 model olan 110 bin km'de, 2010'sa 50-60 bindeymiş. ikisinin şu anki gideri nedir? hangisi kaça sayılır? alt limit, üst limit vererekten yardımcı olabilirseniz şahane olur. sahibinden'deki ilanlar şişirme geldi biraz, güvenemedim. şimdiden teşekkürler.
edit: @ahmetcan44
bir anlık gaflet, haklısın tabii. :)
ikisi de dizel, 1.6 motor ve collection.
2008 model olan 110 bin km'de, 2010'sa 50-60 bindeymiş. ikisinin şu anki gideri nedir? hangisi kaça sayılır? alt limit, üst limit vererekten yardımcı olabilirseniz şahane olur. sahibinden'deki ilanlar şişirme geldi biraz, güvenemedim. şimdiden teşekkürler.
edit: @ahmetcan44
bir anlık gaflet, haklısın tabii. :)
ikisi de dizel, 1.6 motor ve collection.
geceleyin gerçekleştirilecek bu eylem. otobüs var mıdır o civarlardan geçen saat yarım (ya da bir) gibi? bir ihtimal vardır diye düşünüyorum çevre yolundan geçen bir şey, umarım farklı bir güzergah seyretmiyorlardır.
muhabbetin nereden geldiğini açıklamayacağım. özü şu işin.. arkadaşla iddiaya girdik. birimiz diyor ki erkeğin kıza "hanfendi, bugün nasılsınız bakalım?" gibi şeyler demesi.. kısaca cümle kurarken içerisinde "hanfendi" geçirmesi gereksiz, sırnaşıkça, itici. diğerimiz de diyoruz ki "yok ulan ne alakası var.. şirinlik peşinde eleman, olur öyle." size nasıl tınıyor "hanımefendi" diye hitap etmesi erkeğin, şakayla karışık da olsa? çok abuk bir soru olduğunun farkındayım ama iddianın meblağı yüksek epey. geçerli bir istatistik elde etmek istiyoruz. cevaplar için peşinen teşekkürler.
ailemle beraber yazlıktayım şu an. pazar geri döneceğiz ankara'ya. yalnız cumartesi dönsek bir konuda kafam daha rahat olacak (onlara kolay kolay izah edemeyeceğim bir şey.) "okulla ilgili bazı durumlar var, cumartesi dönsek daha iyi olur." dediydim pedere, onay verdi gibi. ancak detaylı bir bahanem yok. bana öyle sıkı bir bahane bulun ki "aa çocuğun bir gün önce dönmesi lazımdı, ondan gitti." desinler. "okula gidiyorum, evden ders seçilmiyor." favori bahanemdi bu tarz durumlar için ama eskidi.
konu benle ilgili değil, o yüzden ayrıntıları geçiyorum.
bildiğimiz tc kimlik no sorgulama sayfasında aile sıra no, birey no, ot bok bir sürü şey soruyor. ancak söz konusu vatandaş nüfus kağıdını bulamamakta şu an için. ama pasaportu elinde. internet vasıtasıyla, sadece pasaport üzerindeki bilgilerle bu şahsın tc kimlik numarasına ulaşabilir miyiz? kesin ulaşılamayacağını düşünüyorsanız da "mümkün değil, olmaz öyle iş kardeş." diyin kafi. durum biraz acil. şimdiden teşekkürler.
bildiğimiz tc kimlik no sorgulama sayfasında aile sıra no, birey no, ot bok bir sürü şey soruyor. ancak söz konusu vatandaş nüfus kağıdını bulamamakta şu an için. ama pasaportu elinde. internet vasıtasıyla, sadece pasaport üzerindeki bilgilerle bu şahsın tc kimlik numarasına ulaşabilir miyiz? kesin ulaşılamayacağını düşünüyorsanız da "mümkün değil, olmaz öyle iş kardeş." diyin kafi. durum biraz acil. şimdiden teşekkürler.
one piece'i izliyorum bir süredir, şu an 4. sezon 30. bölümdeyim. duyduğuma göre filmleri de varmış serinin. ancak hangi filmi hangi bölümü izledikten sonra izlemem gerektiğini bilmiyorum. bir anda aşina olmadığım bir karakter karşıma çıkar, karakterlerin tipleri değişmiştir, ölen kalan vardır,.. gereksiz spoiler görmek istemiyorum şimdi. var mı yardımcı olabilecek? bana bu sezona kadar izlediysen şu filmi izlemende sakınca yok diyebileck?
ön bilgi: ben ankara'da oturuyorum. bir hafta öncesine kadar ankara'daydım, şu an ise önce erdek'e gitmek, sonra da bursa'da kalmak zorundayım bir haftalığına.
öylesine, bir kızla buluştum geçen. normalde izmir'de oturuyor ama bir sebepten ötürü iki üç haftalığına ankara'ya gelmiş. arkadaşımın arkadaşıydı. büyük bir beklentim yoktu ilk başta yani. "amaan belki bir şeyler olur, eğlenirim. görüş gitsin." dediydim kendi kendime. gün geldi, buluştuk. oturduk, içtik, konuştuk.
konuştukça fark ettim ki uzun zamandır bana bu kadar uyumlu biriyle karşılaşmamışım. ağzından çıkan her kelimeyi hayran hayran dinledim. artık ne oldu bilmiyorum, aura'sına kapıldım diyelim kısaca ilk görüşte. bunlara ek olarak, kız gayet güzel de. ziyadesiyle etkilendim yani beklenmedik bir şekilde. bir işim vardı bursa'da. öyle olunca ayrıldım ankara'dan. dönüşte tekrar buluşmak üzere anlaştık. onu görmek için yine döneceğim üç günlüğüne.
ilk buluşma olması sebebiyle fazla ileri gitmedik tabii. benim hoşuma gitti bir şeyler, o ne düşündü bilemem. öyle de kaldı.. ben en iyi ihtimalle takılmalık bir kız gibi düşünüyordum görüşmeden önce, "geceye evdeyim bunla, ehehe." diyordum. çok uzun zamandır bu tandansta ilerliyordu kızlarla olan ilişkilerim çünkü.
lakin içimdeki bu tip tüm hayvani içgüdüler dizginlendi onu tanıyınca. sürekli o endeksli düşünmeye başladım her şeyi. bu kadar kafaya takmazdım kimseyi oysa ki. şöyle bir sıkıntımız var yalnız.. ben ankara'da okuyorum, o izmir'de. ben her ne kadar onun benim için doğru kişi olduğunu düşünürsem düşüneyim.. ya da o aynı şekilde düşünsün.. zor be o iş.
aynı şehirde yaşasaydık ne kadar da mutlu olacaktık kim bilir. uzak mesafe ilişkileri bana sürdürülebilir gelmediğinden hayal ettiğim gibi bir birlikteliğimiz hiçbir zaman olamayacak anlaşılan. ben onun için "görüştük birkaç ankara'da. tatlı kızdı, çok zekiydi. içtendi. şöyleydi, böyleydi.." minvalinde methiyeler düzeceğim. o da "öylesine bir çocuktu işte." deyip geçecek ve başka birini bulacak muhtemelen. bir süre sonra da tamamen unutacağız birbirimizi. ya da en azından başka kişilerle devam edeceğiz kaldığımız yerden.
böyle olmasını hiç ama hiç istemiyorum. bir şeyler yapabilmek istiyorum.. elimden gelen yeterli olabilse keşke. ankara'dan izmir'e kaç kere gidebilirim ki nihayetinde bir sene içerisinde? bunca yıldır ışınlanmayı mümkün kılamamış bilimin tarihine sokayım.. cismin hareketsiz haldeki kütlesine de sokayım.. onu ışık hızının karesiyle çarpayım, ona da sokayım.
bu uzak mesafe ilişkisi denen boku yapan nasıl yapıyor arkadaş yav? imkansız gibi bir şey değil mi bu? ben mi çok umutsuz konuşuyorum yoksa? birileri bir şeyler anlatsın, akıl fikir versin.. tadım yok günlerdir.
öylesine, bir kızla buluştum geçen. normalde izmir'de oturuyor ama bir sebepten ötürü iki üç haftalığına ankara'ya gelmiş. arkadaşımın arkadaşıydı. büyük bir beklentim yoktu ilk başta yani. "amaan belki bir şeyler olur, eğlenirim. görüş gitsin." dediydim kendi kendime. gün geldi, buluştuk. oturduk, içtik, konuştuk.
konuştukça fark ettim ki uzun zamandır bana bu kadar uyumlu biriyle karşılaşmamışım. ağzından çıkan her kelimeyi hayran hayran dinledim. artık ne oldu bilmiyorum, aura'sına kapıldım diyelim kısaca ilk görüşte. bunlara ek olarak, kız gayet güzel de. ziyadesiyle etkilendim yani beklenmedik bir şekilde. bir işim vardı bursa'da. öyle olunca ayrıldım ankara'dan. dönüşte tekrar buluşmak üzere anlaştık. onu görmek için yine döneceğim üç günlüğüne.
ilk buluşma olması sebebiyle fazla ileri gitmedik tabii. benim hoşuma gitti bir şeyler, o ne düşündü bilemem. öyle de kaldı.. ben en iyi ihtimalle takılmalık bir kız gibi düşünüyordum görüşmeden önce, "geceye evdeyim bunla, ehehe." diyordum. çok uzun zamandır bu tandansta ilerliyordu kızlarla olan ilişkilerim çünkü.
lakin içimdeki bu tip tüm hayvani içgüdüler dizginlendi onu tanıyınca. sürekli o endeksli düşünmeye başladım her şeyi. bu kadar kafaya takmazdım kimseyi oysa ki. şöyle bir sıkıntımız var yalnız.. ben ankara'da okuyorum, o izmir'de. ben her ne kadar onun benim için doğru kişi olduğunu düşünürsem düşüneyim.. ya da o aynı şekilde düşünsün.. zor be o iş.
aynı şehirde yaşasaydık ne kadar da mutlu olacaktık kim bilir. uzak mesafe ilişkileri bana sürdürülebilir gelmediğinden hayal ettiğim gibi bir birlikteliğimiz hiçbir zaman olamayacak anlaşılan. ben onun için "görüştük birkaç ankara'da. tatlı kızdı, çok zekiydi. içtendi. şöyleydi, böyleydi.." minvalinde methiyeler düzeceğim. o da "öylesine bir çocuktu işte." deyip geçecek ve başka birini bulacak muhtemelen. bir süre sonra da tamamen unutacağız birbirimizi. ya da en azından başka kişilerle devam edeceğiz kaldığımız yerden.
böyle olmasını hiç ama hiç istemiyorum. bir şeyler yapabilmek istiyorum.. elimden gelen yeterli olabilse keşke. ankara'dan izmir'e kaç kere gidebilirim ki nihayetinde bir sene içerisinde? bunca yıldır ışınlanmayı mümkün kılamamış bilimin tarihine sokayım.. cismin hareketsiz haldeki kütlesine de sokayım.. onu ışık hızının karesiyle çarpayım, ona da sokayım.
bu uzak mesafe ilişkisi denen boku yapan nasıl yapıyor arkadaş yav? imkansız gibi bir şey değil mi bu? ben mi çok umutsuz konuşuyorum yoksa? birileri bir şeyler anlatsın, akıl fikir versin.. tadım yok günlerdir.
geçen akşam bir kızla dışarıdaydım. sabahtan cafe des cafes'e oturduk, akşam üstü david people'a geçtik. geceyi de corvus'ta noktaladık. süper içtik, aralıksız sohbet ettik.. iyi, hoş, güzel.. lakin böyle bir nebze olsun farklı bir yere gitseydik, canlı müzik filan olan, daha şık bir gece geçirirdik herhalde gibime geldi ertesi gün. benzer bir senaryoda, mekan arayan bir çifte nereyi tavsiye ederdiniz tunalı'da? "la tunalı'da saydıklarından başka nere var ki?" derseniz şayet, civar caddelerde bulunan alternatifleri de değerlendirmeye alabilirim.
bir süredir yoktum şehirde. yeni geldim, henüz adapte olamadım. kaçta kararır bu hava? saat 5 ile 10 arasında dışarıda olacağımı var sayarsak.. güneş gözlüğü almaya gerek var mıdır? şimdi dingil gibi elde, yakada dolanmak istemiyorum gözlükle akşam vakti.
grup olandan bahsediyorum. gotiy, gati, gatyie, götye.. nasıl okunur bu?
tunalı'da içiyorum mesela, gece zifiri karanlık, toplu taşıma biteli saatler olmuş. ev de çayyolu'nda.. taksiyle kaça gidilir çayyolu'na?
varsa size de denk gelen youtube sağ frame ünlüsü süper parçalar, söyleyin gitsin. yeni ve farklı bir şeyler dinlemek istiyorum. soley'in pretty face'i gibi mesela. sahi sırrı nedir bu işin, neden o kadar prim tanıyorlar bazılarına? beş şarkı aratsam, dördünde çıkıyor sağda pretty face.
olayı kavratabilmek adına biraz fazla ayrıntıya kaçabilirim, baştan söyleyeyim.
benim en yakın arkadaşlarımdan biri bir senedir izmir'de çalışıyor.
çocukluğumuz beraber geçti keratayla, yazlıklarımız aynı yerdeydi..
her sene kesintisiz iki üç ay görürüm yani.
elemanın izmir'de sık sık görüştüğü iki kız var.
ikisini de sever sayar baya ama cidden kardeş gibi görüyor bu denyo ona biraz yüz veren her kızı. öyle bir huyu var.
bu kızların birini eh tanıyorum. diğerini ise hiç tanımıyorum. ikisi de benim olmadığım dönemde yazlığa gelirler genelde. o yüzden pek aşinalığım yok ikiliye.
her neyse.. bunlardan birinin bir sebepten bir aylığına ankara'ya gelesi tutmuş. ben de bizim elemanın korumacı, kardeşçi garip bir güdüsü olduğunu bildiğimden takılıyordum sürekli.. "olm o kız benden kaçmaz bak.. güzel kız çok lan.. sanırım aşık oldum." filan falan diye resimlerini gördükçe.
o esnada bir şeyler oldu işte.. dün kıza bir iki kelam yazayım dedim. bir baktım.. şakayla karışık, sadri alışık.. ankara'ya döneceğim pazartesi, sen neredesin, arkadaşın hala izmir'de mi filan derken.. gelecek hafta içinde buluşalım diye kararlaştırdık.
şimdi aklıma düşen hususları paylaşacağım.
bir, kız benim elemanla olan samimiyetimden haberdar olduğundan ben onu davet edince geri çeviremedi mi acaba? o zaman bizim bu buluşmamızın adı, vasfı ne olacak ki?
iki, acaba o ne düşündü ki? acaba macera mı arıyor, yoksa fazla mı hafif? ya da başka bir şey mi?
üç, buluştuğumuzda nasıl davranmam hoş kaçar? belli olmaz,.. nabzını mı yoklayayım illa?
dört, birbirimizi zerre tanımıyoruz. sadece fotoğraflardan tiplerimizi biliyoruz iyi kötü. sokakta görsem kızı, tanımam belki. e o halde ne konuşacağım yav ben bununla saatlerce?
kısaca.. ben böyle bir bok yedim. biraz tanısam çok şahane işin alından kalkabileceğime olan inancım tam ama böylesi ilk defa başıma geldi. ne yapsam?
benim en yakın arkadaşlarımdan biri bir senedir izmir'de çalışıyor.
çocukluğumuz beraber geçti keratayla, yazlıklarımız aynı yerdeydi..
her sene kesintisiz iki üç ay görürüm yani.
elemanın izmir'de sık sık görüştüğü iki kız var.
ikisini de sever sayar baya ama cidden kardeş gibi görüyor bu denyo ona biraz yüz veren her kızı. öyle bir huyu var.
bu kızların birini eh tanıyorum. diğerini ise hiç tanımıyorum. ikisi de benim olmadığım dönemde yazlığa gelirler genelde. o yüzden pek aşinalığım yok ikiliye.
her neyse.. bunlardan birinin bir sebepten bir aylığına ankara'ya gelesi tutmuş. ben de bizim elemanın korumacı, kardeşçi garip bir güdüsü olduğunu bildiğimden takılıyordum sürekli.. "olm o kız benden kaçmaz bak.. güzel kız çok lan.. sanırım aşık oldum." filan falan diye resimlerini gördükçe.
o esnada bir şeyler oldu işte.. dün kıza bir iki kelam yazayım dedim. bir baktım.. şakayla karışık, sadri alışık.. ankara'ya döneceğim pazartesi, sen neredesin, arkadaşın hala izmir'de mi filan derken.. gelecek hafta içinde buluşalım diye kararlaştırdık.
şimdi aklıma düşen hususları paylaşacağım.
bir, kız benim elemanla olan samimiyetimden haberdar olduğundan ben onu davet edince geri çeviremedi mi acaba? o zaman bizim bu buluşmamızın adı, vasfı ne olacak ki?
iki, acaba o ne düşündü ki? acaba macera mı arıyor, yoksa fazla mı hafif? ya da başka bir şey mi?
üç, buluştuğumuzda nasıl davranmam hoş kaçar? belli olmaz,.. nabzını mı yoklayayım illa?
dört, birbirimizi zerre tanımıyoruz. sadece fotoğraflardan tiplerimizi biliyoruz iyi kötü. sokakta görsem kızı, tanımam belki. e o halde ne konuşacağım yav ben bununla saatlerce?
kısaca.. ben böyle bir bok yedim. biraz tanısam çok şahane işin alından kalkabileceğime olan inancım tam ama böylesi ilk defa başıma geldi. ne yapsam?
telefonun şöyle bir sıkıntısı oldu. arıyorum x'i mesela. "x aranıyor" yazısı çıkıyor.. arıyor da arıyor.. ama x'in telefon çalmıyor. sonra "bitir"e basıyorum. bu sefer arama ekranında takılı kalıyor telefon. bitir tuşu fonksiyonsuz gibi bir şey yani. o ekranda kalırken de birisi beni aradı mı telefon kullanılanın dışında bir zil sesiyle uyarı veriyor yahut hiçbir sinyal vermiyor. bu sık rastlanan bir sorun mu? benim düzeltebileceğim bir şey mi? servise mi vermeliyim illa?
sık sık saunaya girip kalori yakarak kilo vermeye çalışmak mantıklı mıdır? yoksa saunada yakılan kaloriden hayır gelmez mi?
adları bir türlü hatırlanamayan filmlerden biri bu da. babam bahsetti, "zamanında böyle boktan bir film izlemiştim, çok küçüktüm. nasıl sapıkça bir şeyse bir türlü aklımdan çıkmadı." dedi. filmde siyah bir araba mevcutmuş. bu arabanın sürücüsü ruh hastasıymış, türlü gaddarlıkla buna denk gelen diğer araç sürücülerini öldürüyormuş. babamın 61'li olduğunu hesaba katıyorum, filmi de çocukluğumda izledim dedi.. muhtemelen 70'lerin sonunda, taş çatlasın 80'lerin başında çekilmiş bir film. ne bunun adı, bilen var mı?
s7.directupload.net 
s14.directupload.net
californication'da richard bates'in taktığı gözlük hoşuma gitti. merak ettim modelini, ilk gözlükçüye gittiğimde deneyeceğim. ama modelinden emin olamadım. ilk bakışta new wayfarer gibi geldi. sonra dikkatli baktım biraz daha.. çizgileri wayfarer'a oranla daha ince, ayrıca köşelerinde süsleme yok. var mı bilen, duyan bu gözlüğün modelini?

s14.directupload.net

californication'da richard bates'in taktığı gözlük hoşuma gitti. merak ettim modelini, ilk gözlükçüye gittiğimde deneyeceğim. ama modelinden emin olamadım. ilk bakışta new wayfarer gibi geldi. sonra dikkatli baktım biraz daha.. çizgileri wayfarer'a oranla daha ince, ayrıca köşelerinde süsleme yok. var mı bilen, duyan bu gözlüğün modelini?
böyle çok yemek istediğim bir şeyi sürekli gözümün önünde tutsam, ona baktıkça salya akıtsam ama onu yemesem.. bu yaptığımın diyet namına bir katkısı olur mu? hani sakız çiğnemek gibi.. vücudu kandırıp boş yere sindirim enzimi salgılatmaya zorlamak gibi gibi..
aklınızda böyle bir imge kaldı mı? "pee.. sene bin dokuz yüz altmış bir, sarı sarı x model taksiler vızır vızır dolanır idi." diyebiliyor musunuz? o halde neydi bu taksilerin modeli tam olarak?
şundan bahsediyorum..
img849.imageshack.us
navigator benzeri önerebileceğiniz ayakkabı modelleri var mı?
ön koşul hem klasik, hem spor bir havası olması ayakkabının.
yani, kumaş pantolon altına da, kot altına da giyilebilsin.
dün yaptığım kısa bir tur sonrası en beğendiğim model dexter navigator oldu. ama 250 liralık da bir ayakkabı olduğunu düşünmüyorum.
önereceğiniz model illa 250'nin altında olmak zorunda değil. vereceğim parayı hak edeceğine inanıyorsanız zibilyon lira olsa da fark etmez. cevaplar için şimdiden teşekkürler.
img849.imageshack.us

navigator benzeri önerebileceğiniz ayakkabı modelleri var mı?
ön koşul hem klasik, hem spor bir havası olması ayakkabının.
yani, kumaş pantolon altına da, kot altına da giyilebilsin.
dün yaptığım kısa bir tur sonrası en beğendiğim model dexter navigator oldu. ama 250 liralık da bir ayakkabı olduğunu düşünmüyorum.
önereceğiniz model illa 250'nin altında olmak zorunda değil. vereceğim parayı hak edeceğine inanıyorsanız zibilyon lira olsa da fark etmez. cevaplar için şimdiden teşekkürler.
duyuru olsun, sözlük olsun, yahut bambaşka bir platform olsun.. niçin ingilizce menşeli bir nick seçiyorsunuz? elimden geldiği kadar şıklara böleceğim soruya verilebilecek olası cevapları. vereceğiniz cevap şıklarda olmayabilir tabii ki de. her neyse ingilizce nick tercih etmenizdeki sebep, onu da yazın. şıklarımız..
a) nick'imle aramızda tarif edemeyeceğim cinsten bir bağlantı var, ondan ingilizce. türkçe de olabilirdi yoksa.
b) bir gün tüm dünya ingilizce konuşacak, şimdiden biat ettim.
c) götlük olsun.
d) türkçe nick'i olanlar çok banal tipler, onlar gibi gözükmek istemedim.
e) ilk aklıma bu geldi, sebepsiz.
f) what're you talkin' about dude?
g) ndn türkce seçcekmişhimki, mathafakaa?!
benim nedenimden bahsedeyim kısaca. öncelikle, konuşurken ve yazarken sözcüklerin mümkün olduğu kadar türkçe olanlarını kullanmaya dikkat etsem de.. eğer ki bir şeyi ingilizce bir sözcüğün daha iyi anlattığını düşünüyorsam çekinmeden onu kullanırım. "lakap" ya da "kullanıcı adı" yerine "nick"i tercih etmem gibi şu anda. nick'ime gelirsek.. sözlük öncesi sabit bir nick'im yoktu, unutuyordum çoğu zaman bilmem ne forumuna hangi nick'i aldığımı. öyle olunca "ekşi sözlük'le beraber bu nick'i bir daha değiştirmeyeceğim arkadaş!" dedim kendi kendime. baktım yazarlara şöyle bi'.. nick seçimlerine göre ikiye ayırdım genel olarak; ingilizce nick'liler ve dikkat çekmek için kendini epey zorlamış türkçe nick'liler. elbet çok sade türkçe nick'li veya abidik gubidik ingilizce nick'li kişiler de var ama nedense benim ilk izlenimim böyle oldu. nick'imle sosyal mesaj vermek gibi bir gayem yoktu, sıradışı bir nick seçmenin bana sağlayacağı olası bi' popülarite de olmaz olsun diye düşündüm. böylece ingilizce bir şey seçmeye karar verdim. nick'imin pek özel anlamı yok benim için.. okur olmaya karar verdiğim o gün, bir şarkı dinledim (-ki pek sevmediğim bir şarkı), içinde "jack of hearts" geçiyordu işte,.. öyle.
a) nick'imle aramızda tarif edemeyeceğim cinsten bir bağlantı var, ondan ingilizce. türkçe de olabilirdi yoksa.
b) bir gün tüm dünya ingilizce konuşacak, şimdiden biat ettim.
c) götlük olsun.
d) türkçe nick'i olanlar çok banal tipler, onlar gibi gözükmek istemedim.
e) ilk aklıma bu geldi, sebepsiz.
f) what're you talkin' about dude?
g) ndn türkce seçcekmişhimki, mathafakaa?!
benim nedenimden bahsedeyim kısaca. öncelikle, konuşurken ve yazarken sözcüklerin mümkün olduğu kadar türkçe olanlarını kullanmaya dikkat etsem de.. eğer ki bir şeyi ingilizce bir sözcüğün daha iyi anlattığını düşünüyorsam çekinmeden onu kullanırım. "lakap" ya da "kullanıcı adı" yerine "nick"i tercih etmem gibi şu anda. nick'ime gelirsek.. sözlük öncesi sabit bir nick'im yoktu, unutuyordum çoğu zaman bilmem ne forumuna hangi nick'i aldığımı. öyle olunca "ekşi sözlük'le beraber bu nick'i bir daha değiştirmeyeceğim arkadaş!" dedim kendi kendime. baktım yazarlara şöyle bi'.. nick seçimlerine göre ikiye ayırdım genel olarak; ingilizce nick'liler ve dikkat çekmek için kendini epey zorlamış türkçe nick'liler. elbet çok sade türkçe nick'li veya abidik gubidik ingilizce nick'li kişiler de var ama nedense benim ilk izlenimim böyle oldu. nick'imle sosyal mesaj vermek gibi bir gayem yoktu, sıradışı bir nick seçmenin bana sağlayacağı olası bi' popülarite de olmaz olsun diye düşündüm. böylece ingilizce bir şey seçmeye karar verdim. nick'imin pek özel anlamı yok benim için.. okur olmaya karar verdiğim o gün, bir şarkı dinledim (-ki pek sevmediğim bir şarkı), içinde "jack of hearts" geçiyordu işte,.. öyle.
ankara'nın "la"sı, "bebe"si, "hocam"ı.. bandırma'nın "sağdıcım"ı gibi.. var mı istanbul'a has deyişler?
diyetteyim bir süredir. normalde şu saatlerde acıkınca bisküvidir, makarnadır, sucuklu yumurtadır.. böyle harika şeyler yerdim. hele ki dışarıda kadayıfla şekerpare var, of! :p bok boğazım baskın geldi maalesef.. bir şey yememek için çok kastım ama dayanamadım. buzdolabında 250 g'lık yoğurt buldum, onu yemeyi planlıyorum. bu gibi açlıktan göz dönmesi durumlarında yoğurt bir kurtarıcı mıdır, yoksa dombililiğe giden yolda sağlam bir adım mıdır? bu gece için artık çok geç de.. ileriki günler için aklımda bulunsun. 12 sonrası hiçbir şey yememeye daha bi' şartlarım kendimi belki.
not: soranlar olabilir, peşinen yazayım. 1.77 boyundayım ve 73 kiloyum. hedefim 67-68.
not: soranlar olabilir, peşinen yazayım. 1.77 boyundayım ve 73 kiloyum. hedefim 67-68.
siluetten kastım şu tarz bi' şey..
www.sherlock-holmes.co.uk
olur da böyle bir siluet bulamadık.. gerçeğinden bir "saat satan zenci" resmi de beni idare eder.
hadi o da olmadı.. ceketinin bir yanını çaktırmadan açıp mal gösteren herhangi bir milletten insan figürü istiyorum.
isteklerim çok tuhaf, farkındayım ama lazım cidden böyle bir şey. :d bulduranlara teşekkürler.
www.sherlock-holmes.co.uk
olur da böyle bir siluet bulamadık.. gerçeğinden bir "saat satan zenci" resmi de beni idare eder.
hadi o da olmadı.. ceketinin bir yanını çaktırmadan açıp mal gösteren herhangi bir milletten insan figürü istiyorum.
isteklerim çok tuhaf, farkındayım ama lazım cidden böyle bir şey. :d bulduranlara teşekkürler.
bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastane'sinde rodin'in düşünen adam heykeli (-nin imitasyonu) var ya hani.. onu "istanbul'un simgelerinden biri" diye nitelendirebilir misiniz? çocukken yaptığım kısa istanbul seyahatlerinden aklımda kalan yegane şey o heykel ama.. herkesin bildiği bir şey mi, değil mi karar veremedim.
istanbulluların çok sevdiği kadın şarkıcı, tiyatrocu, aktris, yazar,.. kim var? erkeklerden nazım hikmet, orhan veli, münir özkul, sadri alışık, barış manço, cem karaca, neyzen tevfik, kemal sunal, zeki alasya ve metin akpınar cepte. kadınlardan aklıma gelen tek kişi türkan şoray. istanbulluluğuyla bilinen başka ünlü bayanlar kimler size göre?
s7.directupload.net 
link'teki kişi kim? başlıktaki "-test-" ibaresinin nedeni şu.. ben bu kişinin kim olduğunu biliyorum aslında ama üstüne bu efekti atınca biraz özünden şaşmış gibi geldi resim. ondan soruyorum.

link'teki kişi kim? başlıktaki "-test-" ibaresinin nedeni şu.. ben bu kişinin kim olduğunu biliyorum aslında ama üstüne bu efekti atınca biraz özünden şaşmış gibi geldi resim. ondan soruyorum.
özellikle kadın olanlarını pek hatırlayamadım. aklıma sadece türkan şoray ve adile naşit geldi. ön şartımız sadece istanbul'da doğmuş olması değil kişinin, hayatının belli bir dönemini istanbul'da geçirmiş ve istanbul halkının aşık olduğu kimseler de olmalılar. var mı aklınıza gelen bu tarz ünlüler?
biliyorum, vektörel çizmek en makbul olanı. yalnız şöyle bir sıkıntı var, sadece ne demek olduğunu biliyorum vektörel grafiklerin. nasıl yapıldıklarına dair bir fikrim yok hiç. daha önceden birkaç baskı çalışmam olmuştu ve dolayısıyla bunları da vektörel çizemedim. hal böyle iken soruyorum.. mümkün olan en ideal ölçü nedir bir çalışma yaparken photoshop'ta baskı için? tişörtteki hali göz önünde bulundurulduğunda,.. 1/1 ölçek iyi mi, daha büyüğü mü icap eder?
şu kumarhanelerdeki asayişi merak ettim. 20 yaşındayım ve iki hafta sonra kıbrıs'a gideceğim. elbet belli bir sınırlama koymuşlardır giriş yaşı olarak. okudum bir iki şey de, net bir yaş belirtilmemiş.. 18 diyen var, 21 diyen var, 25 diyen var. gidip görenler bilgilendirsin beni bu hususta lütfen. otelden otele değişebilir tabii sınır. ya da sallamayabilirler bazı yerlerde. o yüzden gideceğim yerin adını da vermekte yarar görüyorum; cratos. cevaplar için şimdiden teşekkürler.
geçen sene tamamen sportif maksatla bir çalışma yapayım dedim. böyle bir sürü, minik minik silueti birleştirip bir daire yapmak amaç. konsept olarak da istanbul'u belirledim. yavaş yavaş tamamlayıp koydum bobiler'e. şundan bahsediyorum:
s7.directupload.net
www.bobiler.org
sonradan bu çalışmanın tişörte basılmasını istedi bazı üyeler, yoğun talep üzerine de basıldı cidden. ama ben ne boyut olarak, ne de harcadığım emek, kalite olarak tişörte basılmalık bir şey ortaya koyduğumu düşünmüyordum.. hala da düşünmüyorum. istanbul'u oldu, ankara'sı niye olmasın dediler.. onu da yaptım bir haftada:
s7.directupload.net
www.bobiler.org
ikisi arasında çok bariz kalite farkı olmasını istemediğimden, aynı özensizlikle bitirdim bunu da. (özensizlik dediğim şu,.. aslında baya zaman harcatan çalışmalar ama detaylar konusunda pek titiz davranmamıştım ve nesnelerin yerleştirilmesi epey düzensiz olması gerekenden.)
gözüme çok kaba geliyor şimdi bunlar, hele ki tişörte basmak için.. bir şey yaptım mı tam layığıyla olmasını isterim. bu sefer her noktasını işleyeceğim yeni bir şey yapmayı düşünüyorum, elimden geldiği kadar hazır siluet kullanmadan. link'lere bakarak çakmış olmanız lazım. "uu şunu da koy bak.." dediğiniz şeyleri yazarsanız çok sevinirim. şimdiden teşekkürler fikirler için.
s7.directupload.net

www.bobiler.org
sonradan bu çalışmanın tişörte basılmasını istedi bazı üyeler, yoğun talep üzerine de basıldı cidden. ama ben ne boyut olarak, ne de harcadığım emek, kalite olarak tişörte basılmalık bir şey ortaya koyduğumu düşünmüyordum.. hala da düşünmüyorum. istanbul'u oldu, ankara'sı niye olmasın dediler.. onu da yaptım bir haftada:
s7.directupload.net

www.bobiler.org
ikisi arasında çok bariz kalite farkı olmasını istemediğimden, aynı özensizlikle bitirdim bunu da. (özensizlik dediğim şu,.. aslında baya zaman harcatan çalışmalar ama detaylar konusunda pek titiz davranmamıştım ve nesnelerin yerleştirilmesi epey düzensiz olması gerekenden.)
gözüme çok kaba geliyor şimdi bunlar, hele ki tişörte basmak için.. bir şey yaptım mı tam layığıyla olmasını isterim. bu sefer her noktasını işleyeceğim yeni bir şey yapmayı düşünüyorum, elimden geldiği kadar hazır siluet kullanmadan. link'lere bakarak çakmış olmanız lazım. "uu şunu da koy bak.." dediğiniz şeyleri yazarsanız çok sevinirim. şimdiden teşekkürler fikirler için.
ağırlık çalışırken sürekli atladığım bir kısımdı bacaklar.. çünkü öyle bir baldırım, bileğim var ki değil 75, 375 kilo olsam da sırıtmayacakmış gibi duruyorlar. ama içim rahat etmiyordu hiç, hakkıyla çalışmadığımı düşünüyordum. ayda bir iki squat mukuat yapıyordum yine.
geçen sonbahardan beri elime ağırlık almamıştım iki hafta öncesine kadar. "bu kadar tembellik yeter, artık ortada bahane edeceğin okuldur, finaldir, ot bok da yok.. çalış ulan köpek!" dedim kendi kendime. yaklaşık beş kiloluk bir fazlam olsa da eskiye göre, baktım öyle gözle görülür bir hamlamam yok. bunun gazıyla, bacak çalışmazsam istediğim şekilde verimli olmayacağını bildiğimden antrenmanların, gittim bir program belirledim kendi kendime..
görünürde basit bir programdı, çalıştığım kilolar da düşüktü aslında.. hep o koduğumun lunge'ı yüzünden başıma geldi bunlar.. biliyorum. şuydu program merak edenler için:
4 * 12 dumbbell lunge
3 * 12 dumbbell step up
4 * 12 dumbbell squat
4 * 12 ball leg curl
ilk üç hareketin üçünü de 7,5 kiloluk dambıllarla yaptım. bu kadar kasmaması gerekirdi aslında. antrenman bitti.. ertesi günden bugüne kadar iki gün geçti. bacağımın önü, arkası, sağı, solu, çaprazı ve kıç loblarım saatlerce dayak yemiş gibi acıyor. öyle tatlı bir antrenman sonrası ağrısından bahsetmiyorum. yürürken farklı acıyor, oturunca farklı, yatınca daha bi' farklı..
bir daha bu tarz bir ızdırap çekmemek için nasıl bir bacak çalışması yapmalıyım sizce? bir de hiçbir ağrı kesici işe yaramadı, var mı tavsiye edeceğiniz mega etkili bir tane?
geçen sonbahardan beri elime ağırlık almamıştım iki hafta öncesine kadar. "bu kadar tembellik yeter, artık ortada bahane edeceğin okuldur, finaldir, ot bok da yok.. çalış ulan köpek!" dedim kendi kendime. yaklaşık beş kiloluk bir fazlam olsa da eskiye göre, baktım öyle gözle görülür bir hamlamam yok. bunun gazıyla, bacak çalışmazsam istediğim şekilde verimli olmayacağını bildiğimden antrenmanların, gittim bir program belirledim kendi kendime..
görünürde basit bir programdı, çalıştığım kilolar da düşüktü aslında.. hep o koduğumun lunge'ı yüzünden başıma geldi bunlar.. biliyorum. şuydu program merak edenler için:
4 * 12 dumbbell lunge
3 * 12 dumbbell step up
4 * 12 dumbbell squat
4 * 12 ball leg curl
ilk üç hareketin üçünü de 7,5 kiloluk dambıllarla yaptım. bu kadar kasmaması gerekirdi aslında. antrenman bitti.. ertesi günden bugüne kadar iki gün geçti. bacağımın önü, arkası, sağı, solu, çaprazı ve kıç loblarım saatlerce dayak yemiş gibi acıyor. öyle tatlı bir antrenman sonrası ağrısından bahsetmiyorum. yürürken farklı acıyor, oturunca farklı, yatınca daha bi' farklı..
bir daha bu tarz bir ızdırap çekmemek için nasıl bir bacak çalışması yapmalıyım sizce? bir de hiçbir ağrı kesici işe yaramadı, var mı tavsiye edeceğiniz mega etkili bir tane?