Mantığını da anlatarak özet geçiyorum:
1. Kapitalizm tüketime dayanır. Para yoktan var edilemez. 19. yüzyıldan itibaren kapitalist düzenin iyice yerleşmesinden sonra zenginler daha zengin, fakirler daha fakir oldu, gelir dağılımdaki uçurum arttı.
2. Ekonomik anlamda alt tabakanın alım gücü kalmadığında kriz doğdu. 1929'daki Büyük Buhran talep eksikliğinden doğmuştur.
3. Devletler, bu soruna "sosyal devlet anlayışı"yla çözüm bulmuşlardır. Gerektiğinde devletler bu alt tabakaya alım gücü sağlarlar.
4. Komünizmi zaten biliyormuşsun. İşte sosyalizm, 3. maddedeki bu anlayışla hazırlanmış bir ütopyadır(Bana göre gerçekleştirilmesi hiç güç değil). Alım gücü olmayan insan kalmaz. Komünizm kadar sert bir eşitlik yoktur. Ancak şu anki kapitalist devlet anlayışından daha çok komünizme yakın olduğu için ikisi karıştırılır.
Şu son örnekle netliğe kavuşacağını düşünüyorum:
Ülkece bir yere gidiyoruz diye düşün, yürüyoruz, bir yaylaya gidiyoruz mesela.
Kapitalizmde, yaylaya koşarak ilk varanlar kazanır, oranın nimetini kendilerine ayırırlar. Kimse arkasına bile bakmaz. Arkada kalanlar ölür.
Sosyal devlette, yaylaya koşanlar da olur, nimetleri kaparlar. Ama liderimiz/şefimiz (devlet) onlardan önce koşmuştur en arkada kalanlara da yer ayırır. Çünkü yaylada koyun güdeceklere de ihtiyaç vardır.
Sosyalizmde, koşanlar olur, nimetleri kaparlar. Ama liderimiz (devlet) arkada kalanları alıp götürür. Koyun güdeceklerin yanına çift sahibi olacakları da yanına alır. Daha kalabalıktırlar.
Komünizmde, koşanlar olmaz. Liderimiz, onlara yavaş gitmelerini söyler. Herkes yaylaya beraber varır. Ancak, lider bütün yaylaya sahip çıkar. Hızlı koşma yeteneğine sahip olup olmadığına bakmaksızın herkese çift sürdürür.
Kısa yazacağım dedim ama baya uzattım anasını satayım :)
(Bir de bunlarla ilgili verilen inek-süt örneği vardı. İnternette vardır belki. Onun da yararı olur.)
Sosyalizmin alfabesi diye 80 sayfalik meshur bi kitap var. İnternette ekitap olarak bulabilirsin beles.
insanın kendisine yakışanı giymesidir.