bunlar son yıllarda mı ortaya çıkmaya başladı?
en basitinden 1700-1800lü yıllarda bu gibi durumlar var mıydı acaba? varsa şayet napıyo olabilirler. ilaç vs hiç bişi yok*
osmanlılar zamanında yanlış hatırlamıyorsam edirne'de ilk akıl hastanesi kurulmuş. müzik ile hastaları iyileştirmeye çalışıyorlarmış.
çünkü o zamanlar seni özgüvensiz, sosyal fobik, blah blah olduğuna inandırıp sana zorla ilaç aldırmak isteyen ilaç şirketleri yoktu.
ayrıntılı bilgi için: www.youtube.com
edaydin +1
(bkz: asklepion) Bergama'da bulunan bu sağlık merkezinde psikoterapi uygulamasının olduğu söyleniyor. Hatta yerle duvarrların birleştiği yerlerde küçük su yolları vardı, buradan geçen su sesinin insanı rahatlattığı anlatılmıştı. Tarih M.Ö. 5.yüzyıl.
Ama yine de teknoloji öncesi dönemde oran olarak bu kadar ağır depresyon olmadığını sanıyorum. Yani tüm dünya olarak depresyondayız var mı ötesi?
Hayatın hızı o kadar arttı ki yetişemiyoruz. hep koşturmak durumundayız küçüklükten beri. Hep kendimizi başkalarıyla kıyaslamak durumunda bırakılıyoruz, "benim neden yok?" bunalımı veya "benim de olsun!" hırsı.
Eskiden sahip olunacak şey azdı, şimdi sahip olup hemen tüketip yeni bir şey istemek durumundayız. Trafik, gürültü, politika, bunları saymıyorum bile. Doğayla bir ilişkimiz kalmadı. "Yıllık izinde Bodrum'a kaçıyoruz şekerim"den veya ofis pikniklerinden başka toprak veya suya en son ne zaman temas ettik?
Çok doluymuşum ben de aman!
ortaçağ avrupasında da içine şeytan girdi, bu cadı diye öldürülebiliyorlardı tedavi yerine.. ya da insanlar bir şey diyecek diye sorunlu çocuğunu insan içine çıkarmamaya çalışıyordu aileler. izole edildikleri için toplumdan, haklarında şimdi olduğu kadar çok şey bilmiyorduk. ama bu hastalıklar firmaların uydurması değil abartmayın. yok şizofreni illuminati uydurdu hatta.
schopenowski +1
Elbetteki ekstrem durumlar vardı ama şu an günümüzde kişilik özellikleri bile sanki bir hastalıkmış gibi aksettiriliyor ve ilaç kullanman için gazlanıyorsun. Geçenlerde ciddi bir tıp dergisinde bir makale okudum hiperaktivite ve dikkat eksikliği diye bir hastalık olmadığı, bu davranış biçiminin ilkel insandan gelen bir özellik olduğu (yani hayvandan börtüden böcekten kendini korumak için sürekli teyakkuzda olmak, hareketli olmak ama hiç bir şeye de aşırı yoğunlaşmamak), bu özelliğin bazı insanlarda daha fazla ortaya çıkabileceği, bunun bir hastalık olmadığını falan yazmış adamlar. Bugün biraz hareketli bir çocuğu doktora götür, aha ADHD deyip ilaç başlıyorlar... Yani olay biraz farklı...
ilaç firmalarının etkisi elbette var ama bu hastalıkların olmadığı anlamına gelmiyor. ibn-i sina'nin kitabında da bahsedilmiş bazı psikiyatrik hastalıklardan, delüzyonlardan ve değişik tedavi şekillerinden. o zaman da psikoterapi ve farmakoterapiyi kombine ediyorlarmış. tabi ilaçlar bitkilerden falan elde edilen karışımlarmış ama mantık benzer.
Öncelikle zaten insanın psikolojik hastalıklarının olacağı bile baya yakın zamanda kabul edilmiş bir şey. daha öncesinde sadece bir kaç ileri görüşlü bilim insanı buna inanmış ama yaygın bir görüş olmamış.
bir de günümüzdeki sorunların çok büyük kısmının etkenleri boş takılmaktan kaynaklı. misalen araştırmalara bakarsan yada direk kendi hayatına bakarsan evde boş oturduğun zamanlarla çalıştığın, meşgul olduğun zamanlar arasında problem bakımından büyük fark olması lazım. bunun haricinde şu doğal beslenme olayı var ya, o da psikolojiyi dolaylı olarak ama büyük ölçüde etkiler diye çalışmalar var. hani kaliteli benzinle çalışmış aracı düşün bir de kirli, katkılı benzinle çalışmış aracı düşün problem bazında. amatörce, sadece son 2 yılın araştırmalarının odaklandığı noktalara bakarak böyle bir açıklama getirdim profesyonel bir görüş değil.
metin münir'in bununla ilgili çok güzel bir yazı serisi vardı. üzülmek ne zamandan beri hastalık oldu diyordu. yapısal depresyon haricindeki, üzüntü eylemlerinin insanın doğasında var olduğunu, hastalık olarak nitelendirilemeyeceğini söylüyordu. tabii ki ilaç ve hastane kapitalizminin bir sonucu bunlar.