Geçen hafta aceleyle bir yere gidiyordum, mendil satan çok çok yaşlı bir kadın gördüm. Bir deri bir kemik kalmış, vücudu yara bere içinde, elleri çok titriyor. Daha önce de onu o muhitte bir yerde gördüğümü anımsadım ama bu kadar dikkat etmemiştim. Gerçekten ihtiyacı vardı o paraya, ihtiyacı varmış gibi görünmeye çalışmıyordu. Gariban biriydi, babaanneme benziyordu. Yanımda nakit taşımadığım için sadece cüzdanımdaki beş lirayı verebildim, benden başka para veren de yoktu zaten. Sonra gitmem gereken yere gittim, zaten geç kalmıştım.

Arada aklıma geliyor, üzülüyorum. Keşke bir yolunu bulup daha fazla para verseydim diyorum, belki halini hatırını sorabilirdim, belki belediyeyi arayıp (gerçi geçtiğimiz senelerde yine yaşlı ve kör evsiz bir amca için aramıştım ama hiç yardımcı olmamışlardı) bir huzurevine yerleşmesini sağlayabilirdim.

Bu şekilde üzüldüğüm bir dolu şey var. Özellikle kadınlara, çocuklara, artık rahat etmesi gereken dönemde çaresizlik içinde sürünen yaşlılara, hayvanlara üzülüyorum. Bazen itilip kakılan sokak hayvanlarına, bazen bir yerlerde denk geldiğim kucağında çocuğuyla dilenen 13-14 yaşındaki roman kızlara, bazen pazarda küçücük tezgah açan ama pek bir şey satamayan yaşlı insanlara üzülüyorum. Herkese yardım etmeye ne param ne enerjim ne de zamanım yeter, bu da var.

İç dökmek için yazmış oldum, gönül işlerinde olma sebebi de bu. Hayattan zevk alabilmek ve üzüntü içinde boğulmamak için dünyanın bu yüzüne aldırış etmemek mi lazım? Bakmayalım, görmeyelim, düşünmeyelim, düşünsek de hissetmeyelim demekle geçer mi? İstanbul'da yağmur var şu an, o yaşlı ve hasta kadın korunaklı bir yerde midir? Düşünüyorum, üzülüyorum.

 

Ben insanlara üzülmeyi yıllar önce bıraktım. Çok eskiden çalıştığım iş yerinin oralarda çok yaşlı bir kadın dileniyordu ve ben çok üzülüyordum. 80 yaşlarında vardır. Her gördüğümde kadına para veriyordum çok büyük para değil tabi. Hatta keşke daha fazla şey yapabilsem diye aklımdan geçiriyordum. Hep çıplak ayakla gezerdi yaz kış böyle. Çorap alıp giydirmeyi düşündüm, ayakkabı almak istedim. Yan tarafta kafe vardı, çorba almak istedim dişleri de yoktu çünkü. Bunları yapamadım iyi ki yapamadım.

Bir gün televizyonda haberler açık benim iş yerimin orada çekim yapmışlar. Bu teyzeyi taksiye binerken görüntülemişler. Dilenmeye taksiyle gelip gidiyor diye haberlerde söylüyor muhabir. Hatta kadına mikrofon uzattılar. Taksiyle dilenmeye gelip gidiyorsunuz utanmıyor musunuz? diye sordular. Bu kadın enayiler veriyor ne yapayım dedi kahkaha atarak ve oynadı kameranın önünde. Gerçekten verilmiş sadakam varmış daha fazlasını yapmadım :))

İnsan gerçekten herkes olmasa da kötü bir tür. Ben sadece hayvanlara, doğaya insan olarak da bebek ve çocuklara üzülüyorum artık. Gerisi umurumda değil.

rock n roll

İstersen arayıp bulabilirsin. Demek ki anlattığın kadar üzülmüyorsun.

gabe h coud

entry nick olmuş tam :)
ben de rocknroll+1 diyorum
mutlaka birileri yardıma muhtaçtır ve ihtiyacı vardır evet, ama maalesef kim doğru kim yanlış çözemiyorum ve çareyi dilenen kimseye para vermemekte buldum. bunları vazgeçirmenin tek yolu da bu sanırım. onun dışında üzülecek de çok şey var, evsizler, işsizler, sokak hayvanları vs.
aldırış etmemek mümkün değil. ama bunların çaresi de halk olarak bizde değil. daha global çözümler üretilmeden maalesef çözülemiyor. o kadar çok yardıma muhtaç var ki hiç birine yetişemeyiz. o yüzden bunlara çok odaklanmamak gerekiyor sanırım.

veritaslibertas

Üzülecek çok şey var ve bunların çaresi de halk olarak bizde değil. +1 İnsanlara güvenmiyorum ve özellikle devletin, hükûmetin, hiç olmadı vali veya muhtarın yapması gerekenleri kendimize yük etmememiz gerektiğine inanıyorum. Bunların sorumlusu veya çözümü biz değiliz, haliyle elimizden gelen de sınırlı olmaya mahkum.

Zamanın birinde sevdiğim bir hanım odak noktasının bir para birimi gibi olduğunu, odaklandığımızı büyütüp kendi duygu dünyamıza egemen ettiğimiz için onu akıllıca harcamamız gerektiğini söylemişti. Üzülmek normal, son derece insani ama anlık olmalı, fikrimizi ve hissimizi meşgul etmemeli. Öbür türlü yakın çemberimizden en uzağına her köşe başında kendimize dert edeceğimiz bir acı buluruz ve yaşamayı unuturuz, hele de böyle bir ülkede.

moonie

İslamiyette zekât sadaka fitre fidye îsar gibi çeşitleri olan şey tam da bu duyguyla baş edebilmek ve bu sayede de toplumdaki gelir adaletsizliğin azaltmak için var.

İslamiyetten önce eski Türklerde kağan ve katın yılda bir kez bütün mallarını mülklerini ne varsa ortaya koyar herkesi başlarına toplar ve yağmaya verirlermiş. Artık yıl içinde ne biriktiyse ne varsa ne yoksa hepsi de fakirler tarafından kapışılırmış, fakirmiş gibi yağmacılık etmek çok ağır derecede ayıpmış, kötü gözle bakılırmış, şereften düşülürmüş.

Düzenli olarak maddî yardımda bulunmak iyi bir şey. Ama bunu tıpkı senin yaşadığın gibi yüz yüze, yani paranın nereye gittiğini görmeden bilmeden değil de ihtiyaçlıyı ve sevincini gözünle görerek yapmak daha önemli. Üstelik "sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek" ilkesini de tam bu yüz yüze yardımlaşmanın üzerine oturtmak lazım ki gerçek ego kontrolü sağlansın.

Üzülebilmen iyi bir şey... hâlâ insansın. Ne mutlu sana.

muhayyer divan

Bknz. "virtue signalling".

Yourcousinmarvinberry
1

mobil görünümden çık