önce ülkeye mültecilerin dolması, kızım genç kız olduğunda sokakta rahatça dolaşabilecek mi endişesi, ya yolunu keserlerse, ya zarar verirlerse, nasıl korurum, dışarı çıkma diyemem ama çıkınca da hep bir risk vs. önceden korkularım nispeten önceye aitti. sonra yangınlar, yanan insanlar, hayvanlar, evsiz barksız kalanlar... tam yangınlar söndü yardımlar yerine ulaşıyor derken suriyeliler yetmezmiş gibi tipi bozuk afganlar doluştu ülkeye. on sene sonra naparım derken şimdi bile kızımı okula götürüp getirirken huzursuzum. oturduğum yer istanbul, fatih suriçi. buralar zaten birleşmiş milletler gibi her milletten insan var. hep diken üstündeyim, hep gergin ve savunma halindeyim. ülkenin durumu zaten belli ekonomik ve sosyolojik çöküş hali ayrı geriyor. ben çok mutlu bir çocukluk ve gençlik yaşadım ama kızım benim o yaşlarıma geldiğinde başka ülkede mülteci olmak zorunda mı kalacak, iç savaşın ortasında mı yaşayacak diye düşünmekten delireceğimden korkuyorum.
şimdi de bozkurttaki sel videolarına denk geldim salak gibi oturdum izledim bir de. videonun sonunda biri "çocukların cesetlerini poşetlere dolduruyorlardı anne" dediği yerde videoyu aniden kapattım ve nefesimin kesildiğini hissettim.
direkt sahne geliyor aklıma kızım sokakta oynarken sel sularına kapılıyor ve bir şey yapamıyorum. yazdıkça biraz daha nefes alabilir haldeyim ama ofiste yalnızım, dışarı çıkma şansım yok ve bu duyuruyu yazmaya başlayalı yaklaşık 25 dk oldu ben ara vere vere yazıyorum. nefes alamıyorum kalbim çok hızlı atıyor. bağıra bağıra ağlamak istiyorum içim yanıyor. o annelerin yaşadıklarını, o çocukların yaşadıklarını düşünüyorum elimde olmadan.
düşünmemi durduramıyorum! zihnimi susturamıyorum kendime de kızıyorum benim daha empati yaparken fenalaştığım şeyi insanlar yaşadı, yaşıyor. daha başımıza neler gelecek belli değil üstelik başımızda beklenen büyük istanbul depremi var.
bilmiyorum yazarak rahatlayabiliyorum şu an çünkü konuşabileceğim kimsem yok, sanırım en kısa zamanda da psikolojik yardım almaya başlamam lazım. sıtma tutmuş gibi titriyorum şu an, dişlerim bile birbirine vuruyor, sakinleşemiyorum, ağlamaya başlarsam susamayacağımdan korkuyorum.
hiç mi güzel gün göremeyeceğiz artık, bir daha gülüp eğlenemeyecek miyiz? evde bile 1 2 dk mutlu olsam vicdan azabı gibi oluyor insanlar ne halde ben burda gülüp eğleniyorum tuzum kuru tabii diye. hayatı kendime zindan etmeye başladım.
üstelik sosyal medya olmasa bunların hiçbirinden haberimiz olmayacak. haberlerde şöyle bi kısa özet verip geçiyorlar sanki ufak bir şeyden bahseder gibi. durumun vehametinden çoğu kişinin haberi yok!
ben artık kafayı sıyırıyorum diye eşim kafamızı dağıtmak için tatil ayarladı, yola çıktığımız andan eve girinceye kadar da haber izlemek, sosyal medyaya bakmak yok dedik. normalde yolculuğa gideceğimiz zaman aşırı mutlu olurdum, müzik açıp valiz hazırlardım güle oynaya. onu bile yapmak gelmiyor içimden.
sürekli kötüyü düşüne düşüne kötüyü çağırıyorum gibi geliyor. elimden geldiğince felaket bölgesindeki insanlara yardım ediyorum, kendi çevremde de çantamda mamalarla, su kaplarıyla geziyorum ama benim etim ne budum ne elimden gelin sadece bu kadarı.
bu kadar üzüntü yeter, ben artık mutlu olmak istiyorum diye düşünmek bencillik midir? elimden gelen yardımı yaptım bundan sonrası beni aşar zaten diyip içimi ferahlatmak istiyorum ama olmuyor. sosyal medyaya giriyorum bakıyorum kimsenin umrunda değil o tatil storisi atıyor, beriki yediği yemeği paylaşmış, ötekisi birilerine atarlı giderli laflar sokarak gönderi paylaşıyor. ya son 10 günde yüzlerce belki binlerce can öldü bu ülkede. ben mi abartıyorum nasıl bu kadar umursamaz olunabilir?
nolur arkadaşlar gelin dertleşelim, konuşup rahatlayalım, ben en büyük derdimin yuh 450 lira doğalgaz faturası mı olur olduğu günleri çok özledim. çocuğum diş çıkardığı için günlerdir uyumuyor diye dünyamın karardığı günleri çok özledim. dertsizlikten sikko sorunları büyütüp aşılmaz dağlar gibi şımarıklık yaptığım günleri çok özledim. işyerindekilerle takışıp iş üstüne iş kitleniyor diye söylenmeyi özledim.
sizin psikolojileriniz nasıl?
edit: gerçekten bok gibi bir psikolojiyle ve nefes alamadıkça dura kalka yazdım. bazı yerlerde saçmaladıysam ya da kendimi tam ifade edemediysem kusuruma bakmayın lütfen.
hepimizin psikolojisi böyle. ben ve eşim de tam olarak böyle hissediyoruz. özellikle pandemi ve sonrasındaki süreç hepimizi etkiledi. ama bu süreçte mesela twitter'ı kaldırdık, ekşiye girmemeye çalışıyoruz, instada haber paylaşan siteleri engelledik, yani bilmemnerdeki afganın bilmemnesine maruz bırakmıyoruz kendimizi, bunları bilmek zorunda da değiliz esasında. eğer bu uyaranlardan uzaklaşmazsanız psikolojik problem yaşamamak elden değil. 7 24 olumsuz haberlere maruz kalan bir insan normal kalamaz. gerekirse gidin bir 3310 telefon alın, bilgisayarda bu siteleri engelleyin ama bu haberlere (ve özellikle video - fotolara) maruz kalmayın derim.
Twitter ve Instagram'ı kaldırdım. Twitter hesabımı dondurdum hatta. Ekşi'deki haber başlıklarını okumuyorum. Ankara'daki saldırıdan dün arkadaşlarım konuşurken haberdar oldum, sel felaketini de ailem söyledi. Duymak, bunlardan kaçınmak mümkün değil gibi ama sosyal medyadan kaçınmak kesinlikle işe yarıyor.
Ben henüz üniversite öğrencisiyim, TR'de önü açık 2 3 bölüm var bence ve onlarda okumuyorum :D Yeğenim 2.5 yaşında, yaz aylarında vakit geçirme fırsatımız oluyor ve ona baktıkça hem onun hem kendim için güzel bir gelecek pek hayal edemiyorum ben de...
Bütün bu felaketler yaşanırken insanların normal hayatlarını sürdürmesine bir şey diyemiyorum ben. Evet belki hiçbir şey yokmuş gibi davranmak duyarsızlık çoğumuzun hayatı zaten kötü. İnsan başına gelmedikçe bilmez böyle şeyleri ama şahsen benim yapabildiğim tek şey bağış oldu. Afet bölgelerine gidip yardım etme imkanım olmadı ne yazık ki. Birçok insan da sosyal medyada bağış kampanyalarını vs paylaşıp bağış yapıp vicdanını rahatlatıyor ben de dahil olmak üzere. Bir insana ufak bir yardım bile önemli sonuçta.
Ben kendimi sizin kadar yıpratmazdım ama. Hakikaten zor günler geçiriyoruz ve kendiniz için daha da zorlaştırmayın :(
Sizin durumunuz cok kotuymus, bence bir psikiyatra gorunun. Evet herkesin psikolojisi cok bozuk ama siz bu olaylardan once de anksiyeteli bir insanmissiniz (kizim elimi birakirsa, tutamazsam vs yazmaniz bana bunu dusundurdu) o yuzden hayati kendinize ve sevdiklerinize daha da zorlastirmamak adina modern tiptan yararlanin derim. Gecmis olsun.
psikolojik olarak benzer bir durumdayım. neyse ki çocuğum yok, ama olmamasının en büyük sebebinin çocuk istemeyişim olmasını isterdim. ülke bu haldeyken, biz bu psikolojideyken çocuk sahibi olmak çocuğa haksızlık gibi geliyor artık. en çok da bu sebeple aile kurmak istemiyorum. zorlasam yurt dışına gitme şansım var ama ya geride bırakacaklarımız? ailem, kardeşlerim. küçük kız kardeşimin çocukluğu pandemiye denk geldi mesela, ne okula gidebildi ne dışarı çıkabildi. gençliğinde kim bilir nelerle uğraşacak. her şey hep kötüye evriliyor gibi geliyor. hiçbir sorunu sağlıklı bir ortamda tartışamıyoruz. kim olduğu belli olmayan insanlar hiçbir sağlık veya kimlik kontrolü olmadan yaşam alanlarımıza yığılıyor, ama "bu iş normal değil, olacaksa da bir uyum politikası/eğitim programı vs olsun" diyorsunuz ne hikmetse ırkçı oluyorsunuz. tecavüz-taciz korkusu çok gerçek bir korku benim için, ama bu veya benzeri kaygılar en ummadığımız insanlar tarafından 3 kuruşluk konfor olarak addediliyor. kaldı ki, ülke doğalında da güvenli bir yer değil zaten. devlet mevlet de yok. herhangi bir şeyi paylaşıp tartışamadığımız ortamda neye nasıl çözüm üretilebilir onu da bilmiyorum. ne kendim güvende hissediyorum ne de yakınlarım için olduğundan daha güvenli bir ortam sağlayabileceğimi sanıyorum. keşke hiç doğmasaydık gerçekten.
Öncelikle bütün bu konularda endişelenmekte son derece haklısınız. Ancak yorumlarda yazdığı gibi haber siterlerini onu bunu engelleyip "olanı görmezden gelmek" sadece kafanızı kuma gömmekten ibaret olur. Evet daha az kötü habere maruz kalırsınız ve bir miktar psikolojiniz rahatlayabilir ancak etraftan haberiniz yokken nereden nasıl bir tehlike geleceğini de kestiremeyip hazırlıksız yakalanma ihtimalleriniz her bir olay için artar ve en önemlisi de gerçeklerden nereye kadar kaçabilirsiniz?
Gün içinde o kadar çok habere olaya maruz kalıyoruz ki herşey artık anlık gibi geliyor. Biri yangınla boğuşurken diğeri selle boğuşuyor başkası ise denizde keyif yapıyor ve diğer yandan günlük çalışmalar, koşturmalar, zamlar vs vs.. Normal bir psikoloji zaten bu kadar şeyi dengeleyemez. Sağlık bakanı son bir yılda artan antidepresan kullanımı ve psikolojik tıbbi destek alan hasta sayılarından bahsetti bu çok normal. Diyorlar ya avrupada sıradan bir ülkede bir yılda yaşacanacak gündem bizde 3-5 günde yaşanıyor diye, tam olarak öyle gibi hissediyorum.
Eşimle yıllardır çocuk sahibi olmama sebebimiz tam olarak bugünleri ve daha ilerisini öngörmemizle alakalı. Eminim çocuğumuz olsa şu an kafaları yiyor olurduk. ben küçük çocuklara, yiğenlerime vs bakarken bile üzülüyor, üç gün sonası dahi bu kadar belirsizken onlarca yıl sonrası nasıl olur kestiremiyorken
kendi çocuğum olsa ne olurdu hiç tahmin edemiyorum. Akıl işi değil çünkü. sizin adınıza üzgünüm.
Diğer taraftan 20 yıl önce var olmayan şeyler şu an hayatımızın olmazsa olmazlarıyken bir 20 yıl sonrasını düşünmek gerçekten çok zor. Hele ki küresel ısınma etkisinin her geçen gün artacağı, iklim ve su krizlerinin kapımızı çalacağı gerçeği karşımızdayken ben huzurun geçmişte kalıp artık oradan bize el salladığını düşünüyorum. Günden güne borçlarımız artıyor ve fakirleşiyoruz ve anlık kısmi mutluluklar yşarsak onunla avunuyoruz.
Herkesin psikolojisi son donemde olan olaylardan cok etkilendi.
Ama sizin durumunuz sadece bu durumdan etkilenmek degil, zaten oncesinde de farkinda olmasaniz da bir seyler varmis.
Profesyonel yardim alacaginizi soylemissiniz zaten, bir an once baslayin bence.
medyadan uzak durulmalı haber medyası insanların korkularından beslenir.