afaki değil de yaşanmış olanları soruyorum. şöyle bir düşündüğünüzde çok sevdiğiniz hocalarınızın özellikleri neydi?




 

Öğretmek için bir tarafını yırtması. Gerek ilkokulda ve lisede, gerek üniversitede en sevdiğim hocalar tembellik yapmayıp, çok basit şeyleri bile dakikalarca tahtada anlatan insanlardı.

dissendium

Benim en sevdigim ogretmenlerim, soguk ve mesafeli duran ama konulari mukemmelen ogreten hakiki ogretmenlerdi. Varsin espri yapmasin, varsin siritmasin ama konuyu boyle anlatsin iste ogretmen diye ben buna derim.

dougsampson

öğrencinin kafasında ışık yakabilen ve onu bir şeyleri merak etmeye sevk edebilenlerdi.

tabirimekruh

Zeki, esprituel olmaları.

femme vitale

ilköğretimde; bana dersi sevdiren, bendeki ışığı görüp yürü ya blue eyes white dragon diyen 2 öğretmenimi çok severim.

üniversitede ise; işini bilen bir hocam vardı. notu da bol değildi ama bir şeyler öğretiyordu. çünkü işini biliyordu, ehliydi. hatta bu yüzden çoğu seçmeli derslerimi o hocanın olduğu alandan almıştım.

blue eyes white dragon

-adalet
-insanlık
-dersi iyi anlatmak

gölgede aynı

-dersini iyi anlatması
-adaletli olması
-idealist olması.

chitosan

Vasıflı, esprili ve iyi insan olmaları

taktikmaktikyokbambambam

öğrenciyle gaynatabilmesi

regardless of what they say

dissendium + 1
Bir tarafını yırtarak anlatması, anladığımızdan emin olmak istemesi
Bunun dışnda bir de zorlaması, olabildiğince çok şeyi öğretmesi ve dersin boş geçen 5 dakikasının olmaması

aychovsky

-Disiplinli
-Alaninda iyi
-Vizyonlu
-Anlatma/ogretme yetenegine sahip
-Analoji yapabilen, pratik zekali

yuzır

Ben 11 yıllık temel eğitimimi 11 ayrı okulda yaptığım için çok öğretmenle, uygulamayla karşılaştım. (yazsam roman olur :)

Sevdiğim, bana olumlu katkıda bulunanlardan bazıları:

Ortaokulda bi matematik öğretmenimiz vardı. Çok yaşlıydı, sanırım yorulmuştu. Sürekli "bunu daha önce gördümüz, nasıl bilmezsiniz" derdi. O emekli oldu yerine gelen öğretmen konuyu anlatırken "bu konuya dikkatinizi verin, ilerde karşınıza çıkacak" diyordu. Bizi dersin içine çekerdi, öğrenirdik baya baya. Notlar yükseldi. Ama daha önemlisi artık matematik öğrenmek, çalışmak zevkliydi.

Benim en korktuğum ders resim dersiydi. Aralarında meşhur bi ressam da olan kaç öğretmen geldi geçti.. ben resim yaparken hep korktum. En son gelen öğretmenim bana resim yapmayı sevdirmekle kalmadı sergiye bile katıldım.
Asla tenkit etmezdi. Çalışmalarımızı coşkuyla hevesle yorumlardı. Mum boyama, batik, kitap resimleme, kolaj... hemen her tekniği öğrendik, çalıştık. Mezun olduktan 10 yıl sonra buldum o öğretmenimi. 30 yıldır görüşüyoruz.

Lisede ikinci gelen kimya öğretmenimle de hala görüşürüz arada. Konuları hayatla birleştirerek anlatırdı. Konsantrasyon konusuna "konsantrasyonununz kaç" diyerek başlamıştı sınıfa girerken mesela. Sonrasında biraz konuşma ve biz farketmeden konu işlenmeye başlanmış olurdu. Arada dağılırsak bizim seviyemizde espiriler yapar, bazen tatlı tatlı eleştrir ama eleştirirken de bizi anladığını hissederdik.

İngilizceyi bana en iyi öğreten geçici olarak dersimize giren müdürün kızı olmuştu. İlk öğretmenim Mümtaz Baş'tı o da iyiydi ama "metin ezberletme yöntemi"ni kullanan müdürün kızı benim için daha başarılıydı.

Tarım öğretmenim, o da hayattan örnekler verirdi. Anlattıkları hâlâ aklımdadır.

Bizim zamanımızda köy enstitüsü mezunu vaya enstitü tedrisatlı öğretmenlerden eğitim almış öğretmenler vardı. Davranışlarıyla, eğitimleriyle çok farklılarmış sonra sonra daha iyi anladım. Arayıp bulduk bir çoğunu. Toplaşkalarımızda bulunuyorlar sağolsunlar.

hayat aklini konusacak bir filozof uret
1

mobil görünümden çık