Ben çok daha önce izlerdim. O zamanlar barichello, david coulthard, juan pablo montoya falan vardı. Raikonnen yeni yeni geliyordu. Schumi gene ambargo koyuyordu ama izlemesi zevkliydi bence de eskiden. Şimdi hiç içimden gelmiyor. Nedeni bence daha çok eski zamanlarda olmasına dayanıyor o zevkin. Açayım biraz. O zamanlar böyle internetler, dizi furyası falan yoktu. Mecburen tv karşısında olurduk ve F1 de bir ayrıcalık gibi bir şeydi. Ayrıca malum küçüktük kanımız çabuk kaynardı. Böyle F1 gibi bir şey de tam bize hitap ediyordu sanki. Arabalar, yarış, az kişi izlediği için gelen bir ayrıcalıklı olma hissi vardı.
Şurada açıklamışlar bir kısmını.
www.turkf1.com
Mühendislik açısından ses iyi bir şey değil. Makine mühendisliği bölümünde titreşim dersi var seçmeli olarak. Bu derste gürültü konusu da işleniyor. Ses televizyondan ne kadar güzel gelse de uzun vadede hem sürücü için, hem de çevredekiler için zararlı. Makinelerde amaç titreşimi ve gürültüyü en aza indirmek. Motorun sesinin çok olması onun güçlü olduğu anlamına gelmiyor. Bu çamaşır makinesi için de böyle, otomobiller için de böyle. Bir de mühendislik geliştikçe tasarımlara yeni bir gözle bakılıyor. Yapılan bir değişiklik, başka bir değişikliği tetikliyor.
Hey gidi. Lacrim'in de dediği gibi ben de Alonso ve Renoult hayranı idim ve Michael'in ambargo koyduğu yıllarda Alonso kazansın diye hırslanırdım. Sonra nedense bir burukluk oluştu.. İzlememeye başladım. Ardından şifreli yayın vs.. derken işler iyice sarpa sardı. Belki de hala Avrupa da F1 aynı heyecanda izleniyordur ancak bizde şifreli yayın olmasından tut neredeyse hiçbir spor haberinde geçmemesi bu durumu yarattı.
İzliyoruz babamla.