elimizde açılmayan bir bilgisayar vardı, önceki duyuruma bakabilirsiniz.
az önce şöyle bir hata verdi: i332.photobucket.com
servislik herhalde, yanlış anlamıyorum?
az önce şöyle bir hata verdi: i332.photobucket.com
servislik herhalde, yanlış anlamıyorum?
toshiba marka emektar laptopum an itibari ile açılmama kararı vermiş bulunuyor.
kullanırken bir anda takıldı, başlat çubuğu yok oldu, kafayı yedi falan ama sonra kısmen düzeldi. ben de verilerimi kaydedip yeniden başlatayım dedim adam akıllı kendine gelsin diye. demez olaydım. şu anda açılmıyor deyyus. ekrana windows 10'un logosu geliyor, bir iki dakika duruyor, sonra da ekran siyah hale geçiyor (arkada ışık var ama).
daha önce benzer bir durumda buradan biri hard diskin üzerine hafifçe vurmamı tavsiye etmişti ve işe yaramıştı ancak o zaman ekrana bir hata kodu falan geliyordu. bu sefer bildiğin bomboş ekran var karşımda.
yarına yetişmesi gereken işlerim var (ve bilirsiniz ki murphy kanunları her daim işler). bu bilgisayarı açamazsam ayvayı yedim. ayvanın da mevsimi mi şimdi? ne zaman çıkıyordu ayv... neyse, konumuza dönelim.
el birliğiyle şu laptopu açalım gözünüzü seveyim. bu görevi tamamlayanlara yüklü miktarda sevap points içeren supply drop gönderilecektir.
kullanırken bir anda takıldı, başlat çubuğu yok oldu, kafayı yedi falan ama sonra kısmen düzeldi. ben de verilerimi kaydedip yeniden başlatayım dedim adam akıllı kendine gelsin diye. demez olaydım. şu anda açılmıyor deyyus. ekrana windows 10'un logosu geliyor, bir iki dakika duruyor, sonra da ekran siyah hale geçiyor (arkada ışık var ama).
daha önce benzer bir durumda buradan biri hard diskin üzerine hafifçe vurmamı tavsiye etmişti ve işe yaramıştı ancak o zaman ekrana bir hata kodu falan geliyordu. bu sefer bildiğin bomboş ekran var karşımda.
yarına yetişmesi gereken işlerim var (ve bilirsiniz ki murphy kanunları her daim işler). bu bilgisayarı açamazsam ayvayı yedim. ayvanın da mevsimi mi şimdi? ne zaman çıkıyordu ayv... neyse, konumuza dönelim.
el birliğiyle şu laptopu açalım gözünüzü seveyim. bu görevi tamamlayanlara yüklü miktarda sevap points içeren supply drop gönderilecektir.
bir iki gün önce tesisatta bir tıkanıklık oluştu, sifon çekildiğinde banyonun giderinden az miktarda su taşıyordu. dün bu taşan su miktarı bir anda fazlasıyla arttı, üstelik taşan su bu sefer temiz de değil, pisti. ayrıca ev arkadaşımın gözlemlediği kadarıyla mutfak musluğundan bile lağım kokulu su geliyormuş, ben de duş teknesine bir anda pis su dolduğuna şahit oldum. klozete kapsül şeklinde bir klozet açıcı attık dün. bugün giderden su taşmıyormuş, sadece biraz kabartı yapıyormuş (baştaki hali gibi yani). bir de klozet sonuna kadar dolduktan sonra yavaş yavaş su çekiliyormuş. sorulara geleyim:
1- klozet açıcı tablet, kostik gibi çözümlerden devam mı edelim, yoksa tesisatçı mı çağıralım artık?
2- madem musluklardan pis su geldi, o halde muslukların içinin, buraya temiz su götüren boruların vs. de temizlenmesi gerekmez mi? bunu nasıl yapabilir ya da yaptırabiliriz?
şimdiden teşekkürler.
1- klozet açıcı tablet, kostik gibi çözümlerden devam mı edelim, yoksa tesisatçı mı çağıralım artık?
2- madem musluklardan pis su geldi, o halde muslukların içinin, buraya temiz su götüren boruların vs. de temizlenmesi gerekmez mi? bunu nasıl yapabilir ya da yaptırabiliriz?
şimdiden teşekkürler.
bu sabah yatırmayı unuttuğum eski bir fatura yüzünden doğalgaz kesilmiş. yatırdım, akşam gelip açtılar tekrar, hatta açan kişi bizzat kapıyı çalıp açtım dedi ve gitti. şimdi de kombinin 90 derece sembolünün üstündeki ışık yanıp sönüyor, kombiye gaz gitmiyor demekmiş (herhalde, cahilliğime verin).
tüm vanaları yüz kez kontrol ettim, sorun yok gözüküyor. gazı mı açmadılar acaba, yoksa sorun sende değil bende mi?
güncelleme: kombiyi kapatıp bekledim ama bu sefer kombinin üstündeki butondan kapattım. hafiften bir sarımsak kokusu geldi, dedim aha gidiyoruz. camları açtım, mutfak kapısını kapattım (kombi mutfakta), koku gidince de kombiyi çalıştırdım, çalışmaya başladı.
kombiyi çalıştırmam bu aşamada saçma mıydı bilmiyorum, evi patlatacaksın falan diyenler varsa iki arkadaş ölmeden önce son yorumları da alabilirim.
tüm vanaları yüz kez kontrol ettim, sorun yok gözüküyor. gazı mı açmadılar acaba, yoksa sorun sende değil bende mi?
güncelleme: kombiyi kapatıp bekledim ama bu sefer kombinin üstündeki butondan kapattım. hafiften bir sarımsak kokusu geldi, dedim aha gidiyoruz. camları açtım, mutfak kapısını kapattım (kombi mutfakta), koku gidince de kombiyi çalıştırdım, çalışmaya başladı.
kombiyi çalıştırmam bu aşamada saçma mıydı bilmiyorum, evi patlatacaksın falan diyenler varsa iki arkadaş ölmeden önce son yorumları da alabilirim.
biraz da detay.
pattex marka hızlı yapıştırıcı var şu hani aktivatörlü olanlar, işte bunları kullanarak yapılmış küpeler cilde zarar verir mi? küpenin figür kısmı ile kulağa geçirilen metal aparat bu yapıştırıcı ile yapıştırılmış, yani pek fazla temas etmiş olmayacak aslında kulağa ama yine de merak ettim bir sorun olma olasılığı var mı diye.
pattex marka hızlı yapıştırıcı var şu hani aktivatörlü olanlar, işte bunları kullanarak yapılmış küpeler cilde zarar verir mi? küpenin figür kısmı ile kulağa geçirilen metal aparat bu yapıştırıcı ile yapıştırılmış, yani pek fazla temas etmiş olmayacak aslında kulağa ama yine de merak ettim bir sorun olma olasılığı var mı diye.
hani bazı siteler oluyor, atıyorum on tane resim yüklüyorsun. bu on resim için sana tek url veriyor. sen de bu url'yi kullandığın zaman her defasında o on resim içinden rastgele birini gösteriyor sana. işte o siteler hangileri?
hani şu sarelle duo ya da onun gibi ikili fındık kremaları oluyor ya, hah işte oradaki kakaolu olan değil de diğeri, beyaz renkli olanı var; sadece bu beyaz renkli fındık kremasını nereden bulabiliriz?
not: marketlerdeki kakaolu olmayan fındık kremalarından değil o beyaz renkli şey, daha farklı.
not: marketlerdeki kakaolu olmayan fındık kremalarından değil o beyaz renkli şey, daha farklı.
sanki güneşin altında kalmış da yanmış gibi acıyor alnım bu sabahtan beridir. çok kuru hissediyorum, gözlerimi yumup gerdiğimde alnımı hatta deri çatlıyormuş gibi bir acıya dönüşüyor.
lakin, güneşe çıkmadım yüzümü yakacak bir biçimde. yüzümün diğer noktalarında da hiçbir sıkıntı yok. alnımda da görünüşte bir sorun yok, caps koymuyorum o yüzden (bildiğin alın işte, hiçbir fark yok normal haline göre, evirip çevirdim iyice ama bir şey bulamadım).
ne oldu? zekam kabardı da beynim kafatasımdan mı fışkıracak yoksa, onun mu hazırlığı bu?
lakin, güneşe çıkmadım yüzümü yakacak bir biçimde. yüzümün diğer noktalarında da hiçbir sıkıntı yok. alnımda da görünüşte bir sorun yok, caps koymuyorum o yüzden (bildiğin alın işte, hiçbir fark yok normal haline göre, evirip çevirdim iyice ama bir şey bulamadım).
ne oldu? zekam kabardı da beynim kafatasımdan mı fışkıracak yoksa, onun mu hazırlığı bu?
bana bir tiyatro oyunu önermenizi rica edeceğim. önereceğiniz oyunun mümkünse internette herhangi bir sahne tarafından herhangi bir dildeki kaydını bulabilmeliyim. ayrıca birden fazla (mümkünse en az üç) sahne düzeni kullanması gerekiyor.
tiyatroya gönül vermişlere şimdiden teşekkürler.
tiyatroya gönül vermişlere şimdiden teşekkürler.
hincik, efendim ben vakti zamanında eli yüzü düzgün diye sekiz cigabayt remli, iki cigabayt ekran kartlı, intel i yedi işlemcili bu toşiba arkadaşa vurulup, kendisine bir miltar para bayılarak evimin laptopu, dizimin bilgisayarı yapmıştım. lakin ilk gününden beridir aşırı ısınma problemi mevcut. şu sıralar bir de zannedersem ekran kartı ile alakalı bazı problemler yaşıyoruz, zira oyun performansında da acayip sıkıntılar var. mesela şu yeni çıkan kholat diye bir oyun var, hah işte onun en düşük grafik ayarlarında bile akıcı bir deneyim yaşayamıyoruz. sorulara geçelim:
1- yaklaşık üç yılı deviren bu emektarın bir format zamanı gelmiş midir?
2- ısınma problemini ne edelim de çözelim?
3- yeni nesil oyunları en düşük grafik özellikleri ile takıla takıla çalıştırması normal mi? (ne bileyim, belki bu donanım için anormal bir durum da değildir.)
1- yaklaşık üç yılı deviren bu emektarın bir format zamanı gelmiş midir?
2- ısınma problemini ne edelim de çözelim?
3- yeni nesil oyunları en düşük grafik özellikleri ile takıla takıla çalıştırması normal mi? (ne bileyim, belki bu donanım için anormal bir durum da değildir.)
uzun uzun yazıp kendimi acındırmıyorum, zira terlemeyi rahatsızlık olarak görmüyor kimse. "oğlum ben de terliyorum lan, takma kafana." diyen insanlardan da usandım.
aşırı terlemem var. tüm bölgelerde ama ne yazık ki, belirli bölgelerle sınırlı değil. ameliyat olasılığını düşünüyorum. klipsli ets diye bir hede varmış, ama el ve yüz bölgesine etki ettiği söyleniyor sadece. bir de yan etki olarak diğer bölgelerdeki terlemeyi arttırabilirmiş, ki oran olarak da %40-60 veriyorlar. pek cazip değil bu yan etki, zira şu anki terlemem artacak olursa artık kendime kostüm diktirip "eriyen adam" olarak sirke katılacağım.
en güzeli toptan çözüm aslında. intihar edeceksin bitecek de ulan biri beni ölü bulduğunda giysilerim ıslak olmasın istiyorum. swh nasıl bir çözüm önerirsiniz acaba bu terleme olayıyla ilgili? özellikle kendi ya da yakını bu tarz aşırı terleme yaşamış kişilerden daha bir fazla yorum bekliyorum.
not: şimdiden söyleyeyim, "aabi nivea'nın bir roll-on'u var..." ile başlayan cevaplar gelmesin lütfen. emin olun roll-on ve deodorant piyasasına sizden çok daha fazla hakimim.
aşırı terlemem var. tüm bölgelerde ama ne yazık ki, belirli bölgelerle sınırlı değil. ameliyat olasılığını düşünüyorum. klipsli ets diye bir hede varmış, ama el ve yüz bölgesine etki ettiği söyleniyor sadece. bir de yan etki olarak diğer bölgelerdeki terlemeyi arttırabilirmiş, ki oran olarak da %40-60 veriyorlar. pek cazip değil bu yan etki, zira şu anki terlemem artacak olursa artık kendime kostüm diktirip "eriyen adam" olarak sirke katılacağım.
en güzeli toptan çözüm aslında. intihar edeceksin bitecek de ulan biri beni ölü bulduğunda giysilerim ıslak olmasın istiyorum. swh nasıl bir çözüm önerirsiniz acaba bu terleme olayıyla ilgili? özellikle kendi ya da yakını bu tarz aşırı terleme yaşamış kişilerden daha bir fazla yorum bekliyorum.
not: şimdiden söyleyeyim, "aabi nivea'nın bir roll-on'u var..." ile başlayan cevaplar gelmesin lütfen. emin olun roll-on ve deodorant piyasasına sizden çok daha fazla hakimim.
dün gece odama kanatlı karınca tarzı bir böcek girmiş. tam ben ensemi kaşıyorken elimin üzerinde bir kıpırtı hissettim. sinek falandır diye elimi öne çekecektim ki bir anda bu alışılmadık böcek arkadaşın görüntüsüyle panik oldum ve elimi hızla salladım bir kere. tam o anda kolumun, omzumun hemen altındaki kısmı bir anda yanmaya başladı. aynı zamanda başım döndü ve midem bulandı. hatta kusacak gibi oldum, tuvalete kadar gidemedim bile baş dönmesinden. yeşilçam filmlerindeki fakir kız gibi bir duvardan diğerine çarpa çarpa yürüdüm ve en sonunda dayanamayıp yere yığıldım. yaklaşık yarım saat sonra tüm belirtiler geçti, ve hayatıma kaldığım yerden devam ettim.
yalnız şimdi kolum acıyor, sanki kramp girmiş de yeni geçmiş gibi. ben gayet normal biçimde otururken nasıl oldu da böyle bir azap yaşadım? bir de bu kola ne oldu şimdi, burkuldu falan mı acaba? kas gevşetici alayım mı? daha fazla manyak manyak hareket yapıp kendime zarar vermemek için kendimi bağlayayım mı?
yalnız şimdi kolum acıyor, sanki kramp girmiş de yeni geçmiş gibi. ben gayet normal biçimde otururken nasıl oldu da böyle bir azap yaşadım? bir de bu kola ne oldu şimdi, burkuldu falan mı acaba? kas gevşetici alayım mı? daha fazla manyak manyak hareket yapıp kendime zarar vermemek için kendimi bağlayayım mı?
güzel bir şişe var elimde, bir yıldır içine çiçek koyar tutarım odamda diye bekletiyorum. şişenin içinde ne yetiştirsem acaba? hafif de kokan bir şey olsa tadından yenmez.
ne düşünüyorsunuz?
az önce tumblr'da gördüm (tumblr kapatıldı mı bu arada yahu? vpn olmadan ulaşamıyorum), amerikanlar twitter'da coşmuşlar, yok efendim gay propagandası, yok efendim çocuğumun ipodunu elinden aldım çünkü gay emojileri görmesini istemiyorum vs. var mı böyle düşünenler burada da?
az önce tumblr'da gördüm (tumblr kapatıldı mı bu arada yahu? vpn olmadan ulaşamıyorum), amerikanlar twitter'da coşmuşlar, yok efendim gay propagandası, yok efendim çocuğumun ipodunu elinden aldım çünkü gay emojileri görmesini istemiyorum vs. var mı böyle düşünenler burada da?
bir belgesel vardı şu mezbahaların, et fabrikalarının falan durumunu apaçık gösteriyordu. arkadaşım bana "sakın izleme, iğrenirsin yediğinden." demişti de ben de riske atmamak adına izlememiştim.
artık vejetaryenliğe geçtiğime göre izleyebilirim, hatta izleyerek et dönemini tamamen mühürleyip kapatabilirim gibi düşündüm. belgeseli ilk duyduğumdan beridir merak ediyorum zaten içeriğini. tek sorun, ismini hatırlayamamam.
bu tarz birden fazla belgesel vardır elbet, böyle her türlü belgesel önerisine açığım. sadece et ile alakalı değil, diğer yiyeceklerin üretimi ve içerdikleri ile alakalı belgeseller de olabilir. gecemi şenlendirin, leğenimi aldım yanıma bekliyorum.
artık vejetaryenliğe geçtiğime göre izleyebilirim, hatta izleyerek et dönemini tamamen mühürleyip kapatabilirim gibi düşündüm. belgeseli ilk duyduğumdan beridir merak ediyorum zaten içeriğini. tek sorun, ismini hatırlayamamam.
bu tarz birden fazla belgesel vardır elbet, böyle her türlü belgesel önerisine açığım. sadece et ile alakalı değil, diğer yiyeceklerin üretimi ve içerdikleri ile alakalı belgeseller de olabilir. gecemi şenlendirin, leğenimi aldım yanıma bekliyorum.
bugün mutfakta bir yandan yemek yapıyor, bir yandan da laptoptan bir şeyler dinliyorken nasıl olduğunu anlayamadığım biçimde touchpad'in üzerinde koca bir su birikintisi olduğunu gördüm. hemen suyu temizledim ancak yanlardan falan geçeceği kadar geçmiş herhalde. şu anda touchpad neredeyse çalışmıyor, aynı zamanda sürekli internet explorer'da microsoft'un sitesi açılıyor. touchpad'i etkisiz hale getirdiğimde ise hiçbir sıkıntım yok.
ne yapabilirim? su buharlaşınca geçer mi acaba?
laptopu bozdum tamam da yemek de bok gibi oldu zaten, ona iyice üzüldüm.
ne yapabilirim? su buharlaşınca geçer mi acaba?
laptopu bozdum tamam da yemek de bok gibi oldu zaten, ona iyice üzüldüm.
ne zaman elektriklerin geleceğini öğrenmek için sayısız kez boğaziçi elektrik'in çağrı hattını aradım ancak devamlı meşgulde. ne demek bu, hatlarımız yoğun mu demek, sizi siklemiyoruz mu demek yoksa o kadar elimize yüzümüze bulaştırdık ki bizim bile elektriğimiz yok mu?
eve türksat kablo internet bağlatacağız. şöyle iki sorum var.
1- apartmana türksat kablo servisi getirildi, onu biliyorum ancak bunun olmuş olması dairelere de dağıtıldığı anlamına geliyor mu? elektrikçi falan çağırıp daireye hat çektirmem gerekiyor mu?
2- kablolu tv ile birlikte bağlayacaklarmış, bunun için önceden yapılması gereken bir şey var mı?
1- apartmana türksat kablo servisi getirildi, onu biliyorum ancak bunun olmuş olması dairelere de dağıtıldığı anlamına geliyor mu? elektrikçi falan çağırıp daireye hat çektirmem gerekiyor mu?
2- kablolu tv ile birlikte bağlayacaklarmış, bunun için önceden yapılması gereken bir şey var mı?
turkcell olur, vodafone olur, avea olur, ne olursa. bunlardan bir tane almak istiyorum, mümkünse sınırsız, mümkün değilse de yüksek kotalı olmalı. bildiğiniz ettiğiniz iyi fiyat veren bir kampanya var mı şu aralar?
hafızasının tümünü kaybeden insanlar konuştukları dili nasıl unutmuyorlar? bu insanlar anadillerinin dışında bildikleri diğer dilleri hafıza kaybı sonrası unuturlar mı? dil bilmek refleks ile aynı mantığa mı sahiptir? tarihte hafızasını kaybedip konuşmayı unutan kişiler var mıdır?
işbu soru kendini imha edecektir. niye bilmiyorum, herhalde çocukken çok inspector gadget izledim ondan.
itü'de mimarlık öğrencisiyim. fen lisesi çıkışlı olduğum için mimarlığı sayısal bölümlerin içerisinde sanata dair tek kaçış olarak gördüğüm için yazdım; nitekim hem benim detaycı karakterime uymayan ölçeklerde çalışması, hem de yoğun oranda mühendislik içermesi nedeniyle bir türlü sevemedim, bilhakis nefret ettim. dört dönem zar zor okuduktan sonra beşinci dönemimin ortasında yaşadığım ağır depresyon, ergenlik zamanından beridir peşimi bırakmayan ancak nedense bir türlü teşhisi konmamış dikkat bozukluğu ile adeta balık-süt ikilisi gibi birleşti ve ben evden, hatta odamdan çıkamaz, hiçbir işimi halledemez hale geldim. beşinci dönemki finallerin hiçbirine girmedim, teslimlerin hiçbirini yapmadım ve tüm derslerden kaldım.
şu anda altıncı dönemimi okuyor olmam gerekirken okula odaklanacak durumda hissetmediğim için bir dönemlik dondurma kararı aldım. bu süre içerisinde gelecekte yapmak istediklerim üzerine iyice düşünüp kısa ve uzun vadede planlar yapmayı, bir yandan da antidepresanların ve terapilerin işe yarar hale gelmesini beklemeyi uygun gördüm.
gel gelelim, ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok ve düşündükçe, araştırdıkça da bir türlü elle tutulur bir şeyler elde edemedim. bana klasik "ne olmak istiyorsun?" sorusu yöneltildiğinde pat diye yanıtlayabileceğim hayallerim yok. senaryo ve roman yazmak istiyorum mesela; modern sanat ve sergi küratörlüğü ile ilgileniyorum (ilgileniyorumdan kasıt üretim aşaması ile ilgileniyorum, yani merhaba ben knight, sergi gezmeyi severim tarzı değil), oyun yapımcılığı ile ilgili fikirlerim var, reklamcılığa şiddetli biçimde göz kırpıyorum, moda tasarımı ile senli benliyim, grafik tasarım gomşumuz oluyo... gördüğünüz gibi lisedeki "ya tıp mı yazsam makine mi yoksa uluslararası ilişkiler mi karar veremiyorum." diyen tipler gibi değilim. gelecekte yapmak istediğim şeyler gayet de birinin yanında ötekilerle de uğraşılabilirliği bulunan meslek dalları veya uğraşılar. yalnız işte eğitim kısmı var bu işin ve ne okuyacağım konusunda sudan çıkmış balıktan farksızım an itibariyle.
aslında beni tüm bu yapmak istediklerime götürecek yolun ilk adımı reklamcılık gibi geliyordu, ancak sayısal öğrencisiydim ve reklamcılık sözelden alıyormuş. eşit ağırlık falan haydi bir derece kurtarılırdı da sözeli üstelik bu kadar süre kalmışken asla başaramam. bir de türkiye'deki reklamcılık bölümlerinin durumları ne kadar iyidir onu da bilemiyorum (amarika da beni bekliyordu ya ondan kafam karışık .s) mimarlık için de bana söylenen "temel bir dizayn eğitimi almış olursun, süper olur şahane olur hadi koçum!" minvalinde şeylerdi ancak dediğim gibi 1- çok mühendislik 2- çok küçük ölçek. benim binayı değil de sanki binanın bir odasındaki sandalyeyi tasarlamaya eğilimim var gibi. entas'ı tanımladığımın farkındayım az önce ancak açık söylemek gerekirse onun da mimarlık okumaktan çok farklı bir deneyim olmayacağını düşünüyorum ve bu artık köprüden önceki son çıkış olacağı için bir daha deneme-yanılma riskim olmayacak.
mesaj yoluyla olur, cevablayaraktan olur, bir şekilde yol gösterseniz bana ne güzel olur. belki benimle aynı sıkıntıları yaşamış ve şu anda bahsettiğim sektörlerden birinde çalışan bir tanıdığınız vardır, onunla iletişim kurabilir konuşabilirim. ya da o kişi sizsinizdir falan. geleceğin belirsizliği üzerimdeki baskıyı ve dolaylı yoldan stresi çok arttırıyor ve daha fazla böyle kalsın istemiyorum.
şuraya kadar sabırla okuyana çok teşekkürler etmeyi bir borç bilir, okuyamayana da allah kabul etsin der kaçarım.
itü'de mimarlık öğrencisiyim. fen lisesi çıkışlı olduğum için mimarlığı sayısal bölümlerin içerisinde sanata dair tek kaçış olarak gördüğüm için yazdım; nitekim hem benim detaycı karakterime uymayan ölçeklerde çalışması, hem de yoğun oranda mühendislik içermesi nedeniyle bir türlü sevemedim, bilhakis nefret ettim. dört dönem zar zor okuduktan sonra beşinci dönemimin ortasında yaşadığım ağır depresyon, ergenlik zamanından beridir peşimi bırakmayan ancak nedense bir türlü teşhisi konmamış dikkat bozukluğu ile adeta balık-süt ikilisi gibi birleşti ve ben evden, hatta odamdan çıkamaz, hiçbir işimi halledemez hale geldim. beşinci dönemki finallerin hiçbirine girmedim, teslimlerin hiçbirini yapmadım ve tüm derslerden kaldım.
şu anda altıncı dönemimi okuyor olmam gerekirken okula odaklanacak durumda hissetmediğim için bir dönemlik dondurma kararı aldım. bu süre içerisinde gelecekte yapmak istediklerim üzerine iyice düşünüp kısa ve uzun vadede planlar yapmayı, bir yandan da antidepresanların ve terapilerin işe yarar hale gelmesini beklemeyi uygun gördüm.
gel gelelim, ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok ve düşündükçe, araştırdıkça da bir türlü elle tutulur bir şeyler elde edemedim. bana klasik "ne olmak istiyorsun?" sorusu yöneltildiğinde pat diye yanıtlayabileceğim hayallerim yok. senaryo ve roman yazmak istiyorum mesela; modern sanat ve sergi küratörlüğü ile ilgileniyorum (ilgileniyorumdan kasıt üretim aşaması ile ilgileniyorum, yani merhaba ben knight, sergi gezmeyi severim tarzı değil), oyun yapımcılığı ile ilgili fikirlerim var, reklamcılığa şiddetli biçimde göz kırpıyorum, moda tasarımı ile senli benliyim, grafik tasarım gomşumuz oluyo... gördüğünüz gibi lisedeki "ya tıp mı yazsam makine mi yoksa uluslararası ilişkiler mi karar veremiyorum." diyen tipler gibi değilim. gelecekte yapmak istediğim şeyler gayet de birinin yanında ötekilerle de uğraşılabilirliği bulunan meslek dalları veya uğraşılar. yalnız işte eğitim kısmı var bu işin ve ne okuyacağım konusunda sudan çıkmış balıktan farksızım an itibariyle.
aslında beni tüm bu yapmak istediklerime götürecek yolun ilk adımı reklamcılık gibi geliyordu, ancak sayısal öğrencisiydim ve reklamcılık sözelden alıyormuş. eşit ağırlık falan haydi bir derece kurtarılırdı da sözeli üstelik bu kadar süre kalmışken asla başaramam. bir de türkiye'deki reklamcılık bölümlerinin durumları ne kadar iyidir onu da bilemiyorum (amarika da beni bekliyordu ya ondan kafam karışık .s) mimarlık için de bana söylenen "temel bir dizayn eğitimi almış olursun, süper olur şahane olur hadi koçum!" minvalinde şeylerdi ancak dediğim gibi 1- çok mühendislik 2- çok küçük ölçek. benim binayı değil de sanki binanın bir odasındaki sandalyeyi tasarlamaya eğilimim var gibi. entas'ı tanımladığımın farkındayım az önce ancak açık söylemek gerekirse onun da mimarlık okumaktan çok farklı bir deneyim olmayacağını düşünüyorum ve bu artık köprüden önceki son çıkış olacağı için bir daha deneme-yanılma riskim olmayacak.
mesaj yoluyla olur, cevablayaraktan olur, bir şekilde yol gösterseniz bana ne güzel olur. belki benimle aynı sıkıntıları yaşamış ve şu anda bahsettiğim sektörlerden birinde çalışan bir tanıdığınız vardır, onunla iletişim kurabilir konuşabilirim. ya da o kişi sizsinizdir falan. geleceğin belirsizliği üzerimdeki baskıyı ve dolaylı yoldan stresi çok arttırıyor ve daha fazla böyle kalsın istemiyorum.
şuraya kadar sabırla okuyana çok teşekkürler etmeyi bir borç bilir, okuyamayana da allah kabul etsin der kaçarım.
geçen gün ilk defa şu eliptik bilmemne aletleri var ya hani havada yürüyorsun gibi, ne haltsa işte onlarda kardiyo egzersizi yaptım. bir ara merak ettim nabzım kaç acaba diye, aletin metal kısımlarını tutarak nabzımı ölçtüm ve 180 çıktı. haliyle çok fazla geldi (uzun sürer spor yapan, kondüsyon manyağı biri değilim) bayağı yavaşladım ama ancak 160'lara indirebildim. aleti biraz zorladığımda 192'ye kadar çıktığını gördüm hatta nabzımın, ancak kesinlikle egzersiz boyunca herhangi bir anda rahatsızlık hissetmedim.
şimdi normalde yürüme bandında çalışıyorken çok daha fazla yorulup terliyordum, herhalde bantta nabzım 200'ü geçiyordur o halde. çok yüksek değil mi bu değerler yahu?
şimdi normalde yürüme bandında çalışıyorken çok daha fazla yorulup terliyordum, herhalde bantta nabzım 200'ü geçiyordur o halde. çok yüksek değil mi bu değerler yahu?
benim gibi üşümeyen bir adam için bile çok soğuk şu anda dışarısı. sokakta devamlı mama ve su götürdüğüm kediler vardı, bugün bir tanesini görebildim mama götürünce yalnızca. en azından şu kar falan geçene kadar eve alsam hayvanı, sonra sokağa bıraktığımda sıkıntı yaşar mı? bir de eve alacak olursam kum kabından başka ihtiyacım olan bir şey yok sanırım?
ben bunu buraya zilyon kez sordum ama bir türlü istediğimi bulamadım. tekrar soruyorum, bu sefer istediğimi bulamazsam bir sonraki ifşada resmini yayınlayan herkesin resimlerini teker teker basıp duvarlarıma asacağım, kırmızı marker ile suratlarını işaretleyeceğim, teker teker yerlerini tespit edeceğim ve sırası ile öldüreceğim bu kişileri.
şimdi efendim, doksanların sonu - iki binlerin başlarında çıkmış adventure oyunlarını arıyorum. misal bir harry potter and the sorcerer's stone, bir woody woodpecker: escape from buzz buzzard park... ulan işte bir tek bu ikisi geliyor aklıma, başka gelmiyor. böyle güzel oyunlardan önersenize bana, çok muhtacım.
zamane adventure oyunlarına da kafam girsin bu arada.
şimdi efendim, doksanların sonu - iki binlerin başlarında çıkmış adventure oyunlarını arıyorum. misal bir harry potter and the sorcerer's stone, bir woody woodpecker: escape from buzz buzzard park... ulan işte bir tek bu ikisi geliyor aklıma, başka gelmiyor. böyle güzel oyunlardan önersenize bana, çok muhtacım.
zamane adventure oyunlarına da kafam girsin bu arada.
elimde bir adet nintendo 3ds oyunu var, ne yazık ki ntsc-u konsollara uygun olduğu için benim pal konsolumda çalıştıramıyorum. satmak istiyorum ama satamıyorum türkiye'de haliyle. dedim bunu ebay'e koyayım oradan satayım, ama tonla kargo ücreti binecek üzerine ki amerika'dan satış yapan muadilleri ile yarışma şansım kalmayacak doğal olarak. ne yapıp ne etmeli acaba, nasıl mümkün olduğunca ucuza yollamalı bunu?
gibisinden bir soru. arkadaşla baktık internette ancak fikir verecek bir fiyat bulamadık.
kardeşim samsung s5 mini aldı, bir de samsung tableti var. telefona kendi android hesabıyla giriş yaptığında otomatik olarak tabletteki tüm uygulamalar telefona yüklenmeye başladı. karıştırdık kurcaladık ama bulamadık nereden kapatacağımızı, yardım eden yok mudur?
bir tür organizasyonun yöneticisiyim diyelim. gruplardan ikişer takım seçilecek şekilde eleme yapmam gerekiyor grupları karşılaştırarak. çift sayıda takım olan gruplarda zaten sıkıntı yok, üç takım içeren gruplar için de üçün ikili kombinasyonundan gidip toplamda üç maç ile en yüksek skoru toplayan iki takımı seçtim. ancak, beş takım içeren bir grup var. kombinasyon yoluna gitsem yine çok maç çıkacak, ne yapmalı acaba da beş takımı karşılaştırıp ikiye indirmeli?
nereden bulabilirim? görseldeki gibi dokuzlu olması tercihim.
zilyon kere sorulduğunun farkındayım ancak aradığım yanıtı bulamadım önceki sorulanlarda.
efendim şimdi bana bir gece vahiy gelmesi ile beraber işbu gecenin sabahında jet hızıyla yataktan kalkıp doğru cevahir lush'a gittim. karıştırırım hep cevahir'deki mağazaların yerlerini, bulamadım bir türlü lush'ı; derken cevahir mağazasının kapandığını öğrendim. neyse dedim, bakayım başka nerelerde mağazaları varmış. demez olaydım. türkiye pazarından çekilmişler hayırsızlar. bunca yıl kızların "hadi yaa lush'a girelim nooluur!" diye beni sürüklemesi ile zorla girdiğim o mağazadan kırk yılın başında bir alışveriş yapma isteğim geldi ve onda da adamlar pılını pırtını toplayıp ülkeyi terk etmiş çıktı. daha sonra kötü yorumlar bulmak ve markadan soğumak ümidi ile hiçbir şeyi beğenmeyen insanların en yoğunlukta olduğu yer olan ekşisözlük'te lush başlığına bakmamla birlikte yıkıldım, çünkü orada bile kötü bir yorum yoktu, bilhakis insanlar resmen lush ürünlerine tapıyorlardı.
şimdi benim içimde bu ukte devasa boyutlara ulaşmış durumda. kafama bir şey taktım mı gerçekleştirmeden asla rahat edemem. lush'tan ürün almak da şu anda kafama taktığım bir husus. isteyen derdine sekeyim butonu yollayabilir, zira evet ben de bazen kendi kendime "derdimi sekeyim olum." diyorum ancak huyum kurusun işte, ne yapacaksın.
esas konu burada başlıyor: lush ingiltere mağazasından alışveriş yapmak istiyorum. son zamanlarda gümrüğe takılmıyor falan demişler, ancak pek de riske atmak istemedim.
1- gümrüğe takılmak ne demek? hiç yaşamadığım için soruyorum, ürün gümrükte kalıyor mu yoksa adrese geri mi yollanıyor? eğer kalıyorsa ne yapıyoruz, arafta kalan ruh gibi bırakıyor muyuz orada?
2- kozmetik dışındaki ürünler için kişi başı senede beş kere yurtdışı alışveriş hakkı varmış ancak benim sırf geçen seneki alışverişlerim elliyi geçmiştir. (burayı okuyan gümrük görevlileri varsa adım bilal erdoğan.) hepsi elime ulaştı, herhangi bir sıkıntı yaşamadım, bu da biraz gaza getirdi beni zaten "yek yea gümrük mümrük hikaye olum!" gibisinden. şu beş ürün olayı tüm ürünlerde mi geçerli yoksa onun da kategori sınırlaması var mı elektronik, kitap gibi.
3- şu amerika'dan iste gibi siteler var hani, öyle bir şey bulsam da bana hediye paketi yapsalar bunu, gümrük görevlileri yer mi acaba?
şimdiden şükranlarımı sunarım.
efendim şimdi bana bir gece vahiy gelmesi ile beraber işbu gecenin sabahında jet hızıyla yataktan kalkıp doğru cevahir lush'a gittim. karıştırırım hep cevahir'deki mağazaların yerlerini, bulamadım bir türlü lush'ı; derken cevahir mağazasının kapandığını öğrendim. neyse dedim, bakayım başka nerelerde mağazaları varmış. demez olaydım. türkiye pazarından çekilmişler hayırsızlar. bunca yıl kızların "hadi yaa lush'a girelim nooluur!" diye beni sürüklemesi ile zorla girdiğim o mağazadan kırk yılın başında bir alışveriş yapma isteğim geldi ve onda da adamlar pılını pırtını toplayıp ülkeyi terk etmiş çıktı. daha sonra kötü yorumlar bulmak ve markadan soğumak ümidi ile hiçbir şeyi beğenmeyen insanların en yoğunlukta olduğu yer olan ekşisözlük'te lush başlığına bakmamla birlikte yıkıldım, çünkü orada bile kötü bir yorum yoktu, bilhakis insanlar resmen lush ürünlerine tapıyorlardı.
şimdi benim içimde bu ukte devasa boyutlara ulaşmış durumda. kafama bir şey taktım mı gerçekleştirmeden asla rahat edemem. lush'tan ürün almak da şu anda kafama taktığım bir husus. isteyen derdine sekeyim butonu yollayabilir, zira evet ben de bazen kendi kendime "derdimi sekeyim olum." diyorum ancak huyum kurusun işte, ne yapacaksın.
esas konu burada başlıyor: lush ingiltere mağazasından alışveriş yapmak istiyorum. son zamanlarda gümrüğe takılmıyor falan demişler, ancak pek de riske atmak istemedim.
1- gümrüğe takılmak ne demek? hiç yaşamadığım için soruyorum, ürün gümrükte kalıyor mu yoksa adrese geri mi yollanıyor? eğer kalıyorsa ne yapıyoruz, arafta kalan ruh gibi bırakıyor muyuz orada?
2- kozmetik dışındaki ürünler için kişi başı senede beş kere yurtdışı alışveriş hakkı varmış ancak benim sırf geçen seneki alışverişlerim elliyi geçmiştir. (burayı okuyan gümrük görevlileri varsa adım bilal erdoğan.) hepsi elime ulaştı, herhangi bir sıkıntı yaşamadım, bu da biraz gaza getirdi beni zaten "yek yea gümrük mümrük hikaye olum!" gibisinden. şu beş ürün olayı tüm ürünlerde mi geçerli yoksa onun da kategori sınırlaması var mı elektronik, kitap gibi.
3- şu amerika'dan iste gibi siteler var hani, öyle bir şey bulsam da bana hediye paketi yapsalar bunu, gümrük görevlileri yer mi acaba?
şimdiden şükranlarımı sunarım.
google sheets ile oluşturduğum sheet'i paylaştığım kişiler benim tarafımdan hazırlandığını görebiliyorlar. bunu nasıl engelleyebilirim?
www.crazycardtrick.com
sb.
öğrendikten sonraki ek: ulan yıl olmuş 2015, ben hala doksanlardan kalma numaralara kanıyorum.
sb.
öğrendikten sonraki ek: ulan yıl olmuş 2015, ben hala doksanlardan kalma numaralara kanıyorum.
ulan nasıl bir başlık yazayım bilemedim de, neyse. efendim şimdi x.com diye bir site düşünün. bu sitede yyy kelimesini aramak için ctrl+f yapıp arıyoruz ya hani basit bir biçimde, işte bu x.com'un x.com/a.html, x.com/b.html, x.com/c.html gibi uzayıp giden tüm alt başlıklarında (ya da adı neyse) bu yyy kelimesinin nerelerde olduğunu teker teker girip kontrol etmeden bulmamıza yarayan bir teknik var mı?
evet bayağı değişik bir soru olacak, hazırsanız başlıyoruz.
şimdi benim bir süre önce almış olduğum deniz maymunlarım mutlu mesut yaşıyorlar. uzunca bir müddet evden uzakta olacağım ve bu maymunları bırakabileceğim biri de yok. uçak yolculuğu yapacağım, bu deniz maymunlarını uçakta nasıl taşıyabilirim? ufak bir akvaryumda su içerisindeler normalde, bir şişenin içine falan koysam ben bu arkadaşları oradan da valize koysam, sarsıntı falan etkilemesin bunları? acaba valizde kırılacak şeyler var desem nasıl olur? bir de x-ray'den geçerken maymunları görüp "bu ne lan?" derler mi?
ya da türk hava yolları için bir ilk olacak ama uçağa evcil hayvan olarak deniz maymunu yazdıracağım hehehe. kesin haberlere falan çıkarım, takip edin beni.
ne yapsam?
thy arandıktan sonraki ekleme: 100ml'lik bir şişe içerisinde uçakta yanınızda götürebilirsiniz dediler. bayağı ufaklar şu anda, toplu iğne başı kadarlar, sıkıntı yaratmaz bu yüzden dediler. referans olması açısından buraya yazıyorum.
şimdi benim bir süre önce almış olduğum deniz maymunlarım mutlu mesut yaşıyorlar. uzunca bir müddet evden uzakta olacağım ve bu maymunları bırakabileceğim biri de yok. uçak yolculuğu yapacağım, bu deniz maymunlarını uçakta nasıl taşıyabilirim? ufak bir akvaryumda su içerisindeler normalde, bir şişenin içine falan koysam ben bu arkadaşları oradan da valize koysam, sarsıntı falan etkilemesin bunları? acaba valizde kırılacak şeyler var desem nasıl olur? bir de x-ray'den geçerken maymunları görüp "bu ne lan?" derler mi?
ya da türk hava yolları için bir ilk olacak ama uçağa evcil hayvan olarak deniz maymunu yazdıracağım hehehe. kesin haberlere falan çıkarım, takip edin beni.
ne yapsam?
thy arandıktan sonraki ekleme: 100ml'lik bir şişe içerisinde uçakta yanınızda götürebilirsiniz dediler. bayağı ufaklar şu anda, toplu iğne başı kadarlar, sıkıntı yaratmaz bu yüzden dediler. referans olması açısından buraya yazıyorum.
sürekli oluyor bu olay. internetten stream olarak izlerken de, yüklenmiş dosyaları izlerken de arada bir müddet takıla takıla ilerliyor, sonra düzeliyor kendiliğinden. bir süre düzgün gittikten sonra tekrar takıla takıla ilerliyor. bunun dışında belirgin bir sorun yok bilgisayarda. c sürücüsünde 1-2 gb yer kaldı, o mu sıkıyor acaba diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi.
öyle bir site arıyorum ki her beş dakikada bir sürenin dolduğunu bildirsin. var mı böyle bir site?
biri ne olur mesaj atsın, beni gaza getirmesini isteyeceğim.
yalan dünya'nın eski bölümlerini izliyorken açılay'ın tek kişilik gösterilerinden birine denk geldim. bir anda dedim ki, ulan niye böyle gösterilere gitmiyorum ben hiç?
bu tarz kafe ya da ufak mekanlarda, amatör veya değil, ufak çapta oyunların oynandığı yerler var mı bildiğiniz? tercihen istanbul, avrupa yakasında.
bu tarz kafe ya da ufak mekanlarda, amatör veya değil, ufak çapta oyunların oynandığı yerler var mı bildiğiniz? tercihen istanbul, avrupa yakasında.
selam duyurunun ev hanımları, ev beyleri ve ev işi yapmak zorunda olan diğer bireyleri,
iki üç gün önce spor dönüşü poşete koyduğum terli dri-fit kumaş tişörtü çantamda unutmuşum. şu anda koku olarak tişört kokmuyor (direkt kokmuyor, hiçbir koku yok ilginç olarak) ancak kokladığımda gözlerimi yaktığını fark ettim. bu detaylı bilgilerden sonra, bu tişörtü tam olarak nasıl temizleyebileceğim hakkındaki en ufak bilginin gözlerinden öperim.
sağlıcakla kalın, temiz kalın.
iki üç gün önce spor dönüşü poşete koyduğum terli dri-fit kumaş tişörtü çantamda unutmuşum. şu anda koku olarak tişört kokmuyor (direkt kokmuyor, hiçbir koku yok ilginç olarak) ancak kokladığımda gözlerimi yaktığını fark ettim. bu detaylı bilgilerden sonra, bu tişörtü tam olarak nasıl temizleyebileceğim hakkındaki en ufak bilginin gözlerinden öperim.
sağlıcakla kalın, temiz kalın.
zararlı mıdır? bir paket falan. (oha!)
şu kaktüs duyurusunu görünce aklıma geldi, ne zamandır sinekkapan bitkilerden beslemek istiyorum. bunlardan istanbul'da nereden bulabilirim, bulsam nasıl bakabilirim, ayrıca evde meyve sineği oluyor genelde, bu arkadaş bu meyve sineklerini yer de mutlu olur mu onun da merakı içerisindeyim. (sinekleri kovmak için almıyorum bitkiyi yanlış anlaşılmasın.)
basics of industrial production hakkında dört sayfalık bir ödev hazırlamam gerekiyor(muş). hoca şu şekilde madde madde ayırmış:
division of work
repetition
specialization
standardization
mechanization
scientific management
ulan ben mimarlık okuyorum, nereden geldi bu ödev onu da anlamadım ama bayağı yabancı kaldım. bir el atsanız, kaynak falan önerseniz? google'a yazıyorum sürekli grafik çıkıyor, anlamadım işi.
division of work
repetition
specialization
standardization
mechanization
scientific management
ulan ben mimarlık okuyorum, nereden geldi bu ödev onu da anlamadım ama bayağı yabancı kaldım. bir el atsanız, kaynak falan önerseniz? google'a yazıyorum sürekli grafik çıkıyor, anlamadım işi.
abilerim, ablalarım, şu konuya bir el atsanız da haram yiyen gavurun kıçına tekmeyi atıatıversek, ha? hukukçulara selam olsun. önce şu soruyu okuyoruz:
www.eksiduyuru.com
şu olayın üzerine paypal'da yardım bileti (türkçesi ne zıkkımsa ya da) oluşturdum, bir iki dakika sonra bilet kapatıldı (olum ne diyom lan ben). açıklama olarak paypal'ın müşteri sorunları ile ilgili soruşturma süresinin 45 gün ile sınırlı olduğunu söylemişler. benim satın alma olayı 19 haziran'da gerçekleşiyor tabii, 45'i biraz geçmiş.
ertesi gün (bu sabaha tekabül etmektedir) paypal müşteri hizmetlerini aradım. tatlı bir hanımefendi çıktı telefona, 45 gün olayını tekrarladıktan sonra bunun ilk yardım biletim olduğunu, bu süreden haberdar olmayabileceğim için yine de sorunu yetkili birimlere ileteceğini söyledi. telefonu kapatmadan önce de alırız parayı falan diye gaz verdi ben de yükseldim. akşama doğru paypal'dan mail geldi ve yasal müdahale sürelerinin 45 gün olduğunu yine tekrarladılar, bir şey yapamayacaklarını, satıcı ile muhattap olmamı söylediler.
ne yapayım ben şimdi, gidip adamın topuğuna falan mı sıkayım? beş on dolarlık bir şeyden söz etmiyoruz, yüz doları aşkın bir alışveriş var ortada.
www.eksiduyuru.com
şu olayın üzerine paypal'da yardım bileti (türkçesi ne zıkkımsa ya da) oluşturdum, bir iki dakika sonra bilet kapatıldı (olum ne diyom lan ben). açıklama olarak paypal'ın müşteri sorunları ile ilgili soruşturma süresinin 45 gün ile sınırlı olduğunu söylemişler. benim satın alma olayı 19 haziran'da gerçekleşiyor tabii, 45'i biraz geçmiş.
ertesi gün (bu sabaha tekabül etmektedir) paypal müşteri hizmetlerini aradım. tatlı bir hanımefendi çıktı telefona, 45 gün olayını tekrarladıktan sonra bunun ilk yardım biletim olduğunu, bu süreden haberdar olmayabileceğim için yine de sorunu yetkili birimlere ileteceğini söyledi. telefonu kapatmadan önce de alırız parayı falan diye gaz verdi ben de yükseldim. akşama doğru paypal'dan mail geldi ve yasal müdahale sürelerinin 45 gün olduğunu yine tekrarladılar, bir şey yapamayacaklarını, satıcı ile muhattap olmamı söylediler.
ne yapayım ben şimdi, gidip adamın topuğuna falan mı sıkayım? beş on dolarlık bir şeyden söz etmiyoruz, yüz doları aşkın bir alışveriş var ortada.
amerika'daki bir mağazadan kart ve koleksiyon ürünleri satın aldım. ürünler elime ulaşması gereken süre içerisinde ulaşmayınca satıcıyla iletişime geçtim ve herif "ürün bana geri döndü sizi adreste bulamadıkları için." dedi, sormasam haber bile vermeyecek şerefsiz. işkillendim haliyle ve ptt ile görüştüm, onlar da ürünün türkiye'ye girdiğini ancak adres değişikliği nedeniyle beni ne telefon, ne de mail yoluyla bilgilendirme ihtiyacına bile düşmeden iki gün içinde kargoyu satıcıya geri gönderdiklerini söylediler, ki aynı zaman aralığında yurtdışından birçok kargom geldiğini ve bunları da ptt'nin ilettiğini de ekleyeyim. nedenin alıcının adreste olmaması değil adres değişikliği olduğunu ve kargonun şirkete geldiğini, yani alacak kimsenin olmaması gibi bir durumun olasılık dışı olduğunu da anlatayım, ptt'nin de suratına ayrıca tüküreyim.
şimdi yaklaşık bir aydır satıcının paketi bana yeniden kargolaması için uğraşıyorum ancak kargo ücretini ödemeyi kabul etmeme rağmen onca yazdığım şeye karşılık haftada bir kere cevap alabiliyorum, ki bu da "tamam, şu numaralı hesaba yatırın." diyip işi kapatabilecek bir cevap değil de saçmasapan ve oyalayıcı türden şeyler oluyor. bu heriflere şimdi hem kibar hem sert bir mail attım ve artık ürünü istemediğimi, para iadesi istediğimi ve iki gün içerisinde param iade edilmezse yasal yollara başvuracağımı söyledim, ancak bunu nasıl yapabileceğim hakkında açıkçası pek de bir fikrim yok. uğraşma değmez falan demeyin, elin amerikalısının parasını ödediğim ürün kendi elinde olduğu halde beni sikine takmaması beni o kadar sinir etmiş durumda ki şu anda tüm mesaimi bu işe ayırabilirim. iki gün içerisinde para iadesi alamazsam nereden başlayabilirim şimdi ben?
not: site www.pokeorder.com
şimdi yaklaşık bir aydır satıcının paketi bana yeniden kargolaması için uğraşıyorum ancak kargo ücretini ödemeyi kabul etmeme rağmen onca yazdığım şeye karşılık haftada bir kere cevap alabiliyorum, ki bu da "tamam, şu numaralı hesaba yatırın." diyip işi kapatabilecek bir cevap değil de saçmasapan ve oyalayıcı türden şeyler oluyor. bu heriflere şimdi hem kibar hem sert bir mail attım ve artık ürünü istemediğimi, para iadesi istediğimi ve iki gün içerisinde param iade edilmezse yasal yollara başvuracağımı söyledim, ancak bunu nasıl yapabileceğim hakkında açıkçası pek de bir fikrim yok. uğraşma değmez falan demeyin, elin amerikalısının parasını ödediğim ürün kendi elinde olduğu halde beni sikine takmaması beni o kadar sinir etmiş durumda ki şu anda tüm mesaimi bu işe ayırabilirim. iki gün içerisinde para iadesi alamazsam nereden başlayabilirim şimdi ben?
not: site www.pokeorder.com
istiyorum. metal alerjim var ve daha önce kulağımı deldirdiğimde bu ilk kullanılan küpeyi on gün kadar çıkarmadığım için kulağım birkaç hafta boyunca alerjiden dolayı yara yaptı. şu küpeyi çıkarıp yerine hemen boya kaplı, alerji yapmayacak bir küpe taksam olmuyor mu?
ben mi keşfedemedim ne oldu? 3'teki birçok özellik kırpılmış, grafiksel açıdan da pek gelişmemiş, simlerin suratları hala muşmula gibi. hatta oyun iyice facebook oyunlarına dönmüş aniden patlayan level up mesajları, ne bileyim basitleştirilmesi falanla.
niye geriye gitti bunlar lan?
niye geriye gitti bunlar lan?
yatak için marka/model önerileri alınır.
az önce kirada oturduğum evin sahibi aradı, karşı apartmandaki bir komşu benden çok rahatsızmış. devamlı camlardan uygunsuz şeyler görüyormuş, hatta dün eşi de görmüş, bunun üzerine çok sinirlenmiş ve neredeyse polisi arayacakmış falan filan.
uygunsuz dediği en fazla şey camdan üzerimi değiştiğimi görmüş olabilir, ki tül perdeleri de hep kapalı tutarım, gördüyse siluet gördü yani. üzerimi değişirken çıplak kaldığım on saniye için de kalın perde kapatmak saçma geliyor, cama çıkmıyorum sonuçta çıplak vaziyette. onun dışında yazın üstüme bir şey giymiyorum, bazen çok sıcak olunca sadece boxer ile falan dolaşıyorum, acaba bunu gördüler de rahatsız mı etti? cidden bu herifler kapıma polis ile dayanırsa ne yapabilirim? hukuken ev halimde bir sıkıntı var mı?
uygunsuz dediği en fazla şey camdan üzerimi değiştiğimi görmüş olabilir, ki tül perdeleri de hep kapalı tutarım, gördüyse siluet gördü yani. üzerimi değişirken çıplak kaldığım on saniye için de kalın perde kapatmak saçma geliyor, cama çıkmıyorum sonuçta çıplak vaziyette. onun dışında yazın üstüme bir şey giymiyorum, bazen çok sıcak olunca sadece boxer ile falan dolaşıyorum, acaba bunu gördüler de rahatsız mı etti? cidden bu herifler kapıma polis ile dayanırsa ne yapabilirim? hukuken ev halimde bir sıkıntı var mı?
iki gün önce üzerinize afiyet yatağıma kustum, direkt şilteye. domestos ile iki kere sildim, bir de traş köpüğü emer demişler onu denedim falan, leke çıkabileceğinin maksimumunda çıktı ancak sorun şu ki hala kokusu duruyor bir miltar. ben bu yatağa neyleyim de çıksın bu koku, bir yardım eli uzatın a dostlar.
şimdi photoshop'a bir imaj yüklediğimizde, özellikle de bu imaj küçük ise program bunu bulanıklaştırarak ekliyor. ilk ekleme anında transform moddayken halbuki pikseller net bir biçimde, pixel art gibi seçilebiliyor. bu bulanıklığı engellemenin, direkt ilk gösterdiği şekilde imaj eklemenin yolu yok mudur?