Şimdi ben bu belgesel serisinin ilk sezonunu bulabildim. Hepsini seyrettim ama diğer sezonlara ait tek bir ne bölüm ne de altyazı bulabildim. Nereden buluruz seyrederiz? Böyle paket halinde satılan bir yer olsa da alsak?
Sevgili lidyalılar,
google'da veya başka bir platformda örneğin domain adının içerisinde "elma" geçen ve yayında olan siteleri aramanın bir kısa yolu var mıdır?
sevgiler saygılar,
google'da veya başka bir platformda örneğin domain adının içerisinde "elma" geçen ve yayında olan siteleri aramanın bir kısa yolu var mıdır?
sevgiler saygılar,
Böyle aşırı yorgun ve mutsuzken açıp izlenildiğinde kahkaha attırıp böyle mutlu eden videolar var mıdır?
Uzun süredir uydu cihazının içinden bir cızırtı geliyordu. En sonunda dayanamayıp açtım kulağımı dayayınca sargı kısmındaki aksamdan gelen bir cızırtı olduğunu tespit ettik. Ne yapmalı nereleri kontrol etmeliyim?
İngilizcede bir deyim var Hijacking diye Hi ve jacking kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Genellikle uçak kaçırma eylemlerinde bu hijack olarakta sıklıkla kullanılıyor. Anlamı gasp etmek, kaçırmak olarak geçiyor sözlüklerde peki Merhaba Jack ile ilişkisi nedir ki? Bir olaydan mı esinlenilmiştir?
Öncelikle (#508093) nolu duyuruma bakınız. Şimdi işler değişti. 2 saattir samsungları inceliyorum. Note 2'nin şarj süresi mükemmel ama çok büyük gibi duruyor. s3 normal insani boyutlarda ama şarj süresi düşük.
s3 ile note 2 arasında şarj süresi bakımından çok büyük fark var mıdır? Hangisi tercih edilmeli a dostlar bi el atın...
s3 ile note 2 arasında şarj süresi bakımından çok büyük fark var mıdır? Hangisi tercih edilmeli a dostlar bi el atın...
Sevgili Moğollar,
Benim bir telefonum var çift hatlı samsung ve gerek konuşma süresi şarj durumu vs. inanılmaz memnunum. Birazda eskidi ama gayette işimi görüyor. Fakat çalıştığım şirketteki bütün elemanların telefonları iphone. Yani o kadar yoğun bir psikoloji baskısına soktular ki beni "Oğlum yeme içme iphone al" şeklinde bir baskı düşünün, öyle bir baskı. Şimdi tabi bugüne kadar kendini bilen ve ihtiyacı neyse onu tercih eden bir adam oldum. Birde öyle bir tribe girdim ki görüşme yaptığımız müşterilerin arasında telefonumu çıkarmaktan çekinir hale soktu bu şerefsizler.
Sonuç; Turkcell kontratlı paket olarak şirket üzerinden istesem alabiliyorum. Fakat iphone 5 henüz kontratlı olarak gelmemiş aralıkta gelecekmiş. İphone 4s'i hemen alabiliyorum. Kafamda karıştı 2 ay bekleyeyim mi? Yoksa alayım mı ne yapayım a dostlar?
Benim bir telefonum var çift hatlı samsung ve gerek konuşma süresi şarj durumu vs. inanılmaz memnunum. Birazda eskidi ama gayette işimi görüyor. Fakat çalıştığım şirketteki bütün elemanların telefonları iphone. Yani o kadar yoğun bir psikoloji baskısına soktular ki beni "Oğlum yeme içme iphone al" şeklinde bir baskı düşünün, öyle bir baskı. Şimdi tabi bugüne kadar kendini bilen ve ihtiyacı neyse onu tercih eden bir adam oldum. Birde öyle bir tribe girdim ki görüşme yaptığımız müşterilerin arasında telefonumu çıkarmaktan çekinir hale soktu bu şerefsizler.
Sonuç; Turkcell kontratlı paket olarak şirket üzerinden istesem alabiliyorum. Fakat iphone 5 henüz kontratlı olarak gelmemiş aralıkta gelecekmiş. İphone 4s'i hemen alabiliyorum. Kafamda karıştı 2 ay bekleyeyim mi? Yoksa alayım mı ne yapayım a dostlar?
Hayat çok kısa. O kadar kısa ki, üniversiteyi bitirip sırf daha iyi bir iş bulabilmek için 2-3 senenizi ayırıp yüksek lisans yapmayın. 10 yıldır profesyonel iş yaşamında biri olarak şunu söyleyebilirim ki bu harcadığınız zamanının şirketlerde inanın bana hiç bir karşılığı yok. Akademik kariyer peşindeysen sonuna kadar git. Ama özel sektörde çalışacağım diye kendi kendini yıpratma. Hayat, üzerinde o kadar planlar yapılarak kurulan ve başarıya ulaşılan bir alan değil. (soru formatı gereği) itirazı olan?
Aşağıdaki şarkının Türkçe versiyonu olduğuna eminim ama hangi şarkı çıkartamıyorum. Bi el atın gençler..
www.youtube.com
www.youtube.com
Emre belezoğlu'nun galatasaray'dan fenerbahçe'ye geçmesi gibi dünyada buna benzer iki derbi takımları arasında diğer takıma transfer olan futbolcular kimlerdir ve hangi takımdan hangi takıma transfer olmuştur?
Neler neler görmüştür bu hayatta.. Ne badireler, ne ihanetler, ne acılar, ne kural tanımazlıklar, ne kabullenilmişlikler, olmamışlıklar, ölümler, parasız kalmalar, mücadele gücünün bittiğine inanmalar vs. vs.
Ama hiç birisinde ağlayamamıştır bu erkek. Yani ne yaşarsa yaşasın hiç ağlamamışsa sadece gözleri dolmuşsa hatta geriye dönüp baktığında hüngür hüngür ne zaman ağladığını bile hatırlamıyorsa, durum nedir gençler? bu erkek nasıl bir erkektir?
Ama hiç birisinde ağlayamamıştır bu erkek. Yani ne yaşarsa yaşasın hiç ağlamamışsa sadece gözleri dolmuşsa hatta geriye dönüp baktığında hüngür hüngür ne zaman ağladığını bile hatırlamıyorsa, durum nedir gençler? bu erkek nasıl bir erkektir?
Şimdi öncelikle şu haberlere bir bakın; www.google.com.tr
Memlekette "polisim" diyen herkese default olarak gelen bu korkuyu anlayamıyorum. Kardeşim kimlik sorun. O polis size kimlik göstermek zorundadır! Bakın gösterebilir demiyorum göstermesi yasal bir zorunluluk. Ben fizanda yaşamıyorum. İstanbul'da yaşıyor ve Polisle zaman zaman karşı karşıya geliyorum. Her seferinde kimlik soruyorum. Bir tanesi de bana çıkıp sen kimsin kimlik soruyorsun demedi.
Polis kimliğinin nasıl bir şey olduğunu yandaki fotoğraftan bakabilirsiniz.
Sevgiler, saygılar.
edit:
link düzeltildi.
Memlekette "polisim" diyen herkese default olarak gelen bu korkuyu anlayamıyorum. Kardeşim kimlik sorun. O polis size kimlik göstermek zorundadır! Bakın gösterebilir demiyorum göstermesi yasal bir zorunluluk. Ben fizanda yaşamıyorum. İstanbul'da yaşıyor ve Polisle zaman zaman karşı karşıya geliyorum. Her seferinde kimlik soruyorum. Bir tanesi de bana çıkıp sen kimsin kimlik soruyorsun demedi.
Polis kimliğinin nasıl bir şey olduğunu yandaki fotoğraftan bakabilirsiniz.
Sevgiler, saygılar.
edit:
link düzeltildi.
Bir hava yolu şirketi yıllar önce girilmiş (bkz: #995195) nolu entryde de görüleceği üzere tek yön gidiş bileti 960 tl iken gidiş-dönüş tercih edilirse fiyat 520 tl'ye düşüyor. Buradaki pazarlama stratejisi nedir?
Not: gidiş-dönüş biletin toplam maliyeti 520 tl'dir.
Süreniz: 1 saat.
Başarılar. :)
Cevaplar üzerine edit:
Peki aslında tek yön bilet alacak kişi sırf daha ucuz diye gidiş dönüş alsa ve dönüşe binmese uçakta bu sebeple kimse gelmemesinden ötürü uçağı boş kaldırma ihtimali ve riskini neden alır?
Not: gidiş-dönüş biletin toplam maliyeti 520 tl'dir.
Süreniz: 1 saat.
Başarılar. :)
Cevaplar üzerine edit:
Peki aslında tek yön bilet alacak kişi sırf daha ucuz diye gidiş dönüş alsa ve dönüşe binmese uçakta bu sebeple kimse gelmemesinden ötürü uçağı boş kaldırma ihtimali ve riskini neden alır?
Şimdi sevgili kolombiyalılar,
Merak etmeyin herhangi bir aşk börtü böcek meselem yok. Sadece merak ettiğim ve öneride bulunmak istediğim bir kaç hususu dile getirmek istiyorum. (husus, dile getirmek deyince milletvekili ağzı oldu ama neyse)
Sevgili abilerim/ablalarım, evet hayatın içerisinde gönül ilişkileriniz karmaşık hale gelebiliyor, bazen de sırf içinizden atmak için bazı şeyleri yazabiliyorsunuz. Bunları hepimiz saygıyla karşılıyoruz. Fakat bazı sıkıntılarımız var.
Şimdi bazen hepimiz denk geliyoruz. Böyle acayip acayip ilişki yumaklarına giriyorsunuz. Biz de elimizde çekirdekle heyecanlı heyecanlı okuyoruz. Hayır nasıl denk getiriyorsunuz nasıl böyle acayip kallavi durumları yaşayabiliyorsunuz bazen inanamıyorum. Ardından size gelen cevapları da merakla bekliyorsunuz. Fakat burada bir gönül ilişkinizle ilgili herkes sizi tek taraflı olarak dinliyor.
- Ya bırak malmış o adam yol ver gitsin
-Hemen ayrıl
-Savcılığa git şikayette bulun
ya da
-Sittir et panpa kezbanmış kız
türünden yorumlar yapılabiliyor.
Lütfen bu yorumların hiç birini ciddiye alıp hayatınızla uygulamayın!
Çünkü, ne yaşadığınızı, neler hissettiğinizi, anlattıklarınızın ne kadar objektif olduğunu bilmiyoruz. Buradaki en büyük sıkıntı da o zaten. Belki gerçekten de problem sizde ama öyle bir anlatıyorsunuz ki biz Allah belasını versin o kızın diyebiliyoruz.
O sebeple lütfen yaşadığınız ilişki yumaklarında çareyi burada aramayın. Buradaki insanlar da sizin gibi evinde elinde kahvesi, bi yandan playstation oynayan bir yandan laptop önünde bunları okuyan tipler. Hiç birimiz (bakın kendimi de dahil ediyorum) ilişki uzmanı/ psikolog filan değiliz.
O sebeple burayı referans alıp gaza gelip kıza tekmeyi koymayın! Manyak mısınız? :)
Merak etmeyin herhangi bir aşk börtü böcek meselem yok. Sadece merak ettiğim ve öneride bulunmak istediğim bir kaç hususu dile getirmek istiyorum. (husus, dile getirmek deyince milletvekili ağzı oldu ama neyse)
Sevgili abilerim/ablalarım, evet hayatın içerisinde gönül ilişkileriniz karmaşık hale gelebiliyor, bazen de sırf içinizden atmak için bazı şeyleri yazabiliyorsunuz. Bunları hepimiz saygıyla karşılıyoruz. Fakat bazı sıkıntılarımız var.
Şimdi bazen hepimiz denk geliyoruz. Böyle acayip acayip ilişki yumaklarına giriyorsunuz. Biz de elimizde çekirdekle heyecanlı heyecanlı okuyoruz. Hayır nasıl denk getiriyorsunuz nasıl böyle acayip kallavi durumları yaşayabiliyorsunuz bazen inanamıyorum. Ardından size gelen cevapları da merakla bekliyorsunuz. Fakat burada bir gönül ilişkinizle ilgili herkes sizi tek taraflı olarak dinliyor.
- Ya bırak malmış o adam yol ver gitsin
-Hemen ayrıl
-Savcılığa git şikayette bulun
ya da
-Sittir et panpa kezbanmış kız
türünden yorumlar yapılabiliyor.
Lütfen bu yorumların hiç birini ciddiye alıp hayatınızla uygulamayın!
Çünkü, ne yaşadığınızı, neler hissettiğinizi, anlattıklarınızın ne kadar objektif olduğunu bilmiyoruz. Buradaki en büyük sıkıntı da o zaten. Belki gerçekten de problem sizde ama öyle bir anlatıyorsunuz ki biz Allah belasını versin o kızın diyebiliyoruz.
O sebeple lütfen yaşadığınız ilişki yumaklarında çareyi burada aramayın. Buradaki insanlar da sizin gibi evinde elinde kahvesi, bi yandan playstation oynayan bir yandan laptop önünde bunları okuyan tipler. Hiç birimiz (bakın kendimi de dahil ediyorum) ilişki uzmanı/ psikolog filan değiliz.
O sebeple burayı referans alıp gaza gelip kıza tekmeyi koymayın! Manyak mısınız? :)
Üniversiteyi bitireli 10 sene oldu. Bugüne kadar ne bir kağıt, ne de bir bildirim aldım. Bir kaç sene evvel bu borç sorgulama kısmına girdiğimde bir netice bulamamıştım.
Benim gibi olanlar var mı ? Sonra yarın gelip 10 senelik faizi de dayamasınlar? Çok pisleşirim şimdiden söyleyeyim...
edit: burs değil krediydi.
Benim gibi olanlar var mı ? Sonra yarın gelip 10 senelik faizi de dayamasınlar? Çok pisleşirim şimdiden söyleyeyim...
edit: burs değil krediydi.
İşe alım süreçlerinde karşılaşabileceğiniz bazı noktaları bir çok yerden kurumsal bir dille yazılmış şeylere alternatif olarak kişisel görüşlerimi siz sevgili yeni mezunlara/işsiz ama işli olmaya azim etmişlere adamak istedim. Evet başlayalım..
işe alım süreçlerinde en önemli ilk silahımız nedir? tabi ki Cv.
zilyon tane makalelerde "Etkili Cv hazırlama yöntemleri" vb. şeyler okumuşsunuzdur. Şimdi o bütün zırvalıkları boşverin. Cv'nin en önemli argüman olmasının sebebi ortalama 1 dakika içerisinde o ortak çalışan ik'cı beyinlerde merak uyandırmak zorundasınız.
Burada, resminizin çekilme şekline, kravatlı mı olsun? gülümseyeyim mi? gibi akıl girdaplarına kapılmayın. Normalde hiç bir ülkede Cv'de resim aranmaz, ama bizim Türkiye'mizde bu tam tersi, resimsiz Cv'ye bakılmaz.
O nedenle kızların şansı biz erkeklere göre daha yüksektir. Güzel hatun, her zaman beyindeki loplara daha güçlü mesajlar gönderir.
Biz erkekler nasıl resim koymalıyız? tabi ki rahat adam duruşu ile bunu yapabilirsiniz. Peki, nedir bu rahatlık? efendim, vesikalık resim yerine daha uzaktan ama yalnızca sizin olduğunuz bir resim olabilir. Kravatlı resim koymayın. Neden? çünkü erkek resimlerinin tamamı kravatlıdır. Farklı olun. Zaten artık neredeyse bütün kurumsal şirketler takım elbiseden rahat giyim tarzına çoktan geçtiler bile. (bkz: casual)
Cv'nin içeriğine gelelim. klasik cümlelerle şurda şu pozisyonda çalıştım yerine, küçük bir hikaye anlatın. Çalıştığınız şirkette o pozisyonda neler yaptınız? sizden önce durum neydi sizden sonra ne oldu?
Örneğin; satış sorumlusu olduğunuz pozisyonda size düşen bölgedeki satışlar neydi? ne oldu? siz bunu hangi yöntemleri kullanarak yaptınız. En önemlisi rakam kullanın. Sizden kaynaklı "katma değer" nedir onu paylaşın.
Cv'de önceki çalıştığınız yerleri istediğiniz sıralama ile koyun. Tarih filan sırası önemli değildir. Önemli olan sizin en etkili olduğunuz işle başlayın.
Hobilerinizi filan yazmayın. Kimsenin okuduğu ettiği yok. Bunun yerine ekstra donanımlarınızı yazabildiğiniz kadar yazın. Yani çalıştığınız şirkette seminer dahi aldıysanız onu ekleyin. Dil eğitimi, satış eğitimi, pozisyonunuzla ilgili özel kurumlardan aldığınız ekstra eğitimleri neden aldığınızı nasıl bir katkı sağladığını yazın.
Cv'den sonraki süreç Mülakat...
Şimdi, şirketin kurumsallık derecesine göre mülakat süreçleri değişkenlik gösterebiliyor. Ultra kafayı sıyırmış ik departmanı kişilik testinden hızlı anlama testlerine kadar sizi sokabiliyor. Kişilik kısaca "d.i.s.c" (bkz: d.i.s.c. kişilik envanteri) dedikleri test sizin aslında düz mantıkla yalancı mı? dürüst mü? olduğunuzu araştırır.
Size 21. soruda "sevgiliniz sizi aldatırsa ne yaparsınız? dediğinde sırf cool ve medeni insan görünmek için "hiç bir şey yapmam, telefon eder ayrılırım" dediyseniz, 145. soruda sevgilinizi bir adamla öpüşürken gördüğünüzde ne yaparsınız? şeklinde aynı mantıktaki soruyu tekrar sorduğunda "dayanamam giderim adama kafayı gömerim" derseniz, size güle güle! neden? çünkü bu testte sizin tutarlılığınız ölçülüyor. Yani yapmanız gereken ilk soruda da gider kıza tokatı basarım deseydiniz. Testi geçerdiniz.
Bütün bu testlerin genel mantığı tutarlılık üzerinedir. Tutarlı olun ama olması gereken adamı/kadını oynamayın. Mutlaka açık verirsiniz.
Diğer bir yazılı test ise mantık ve algılama düzeyinin ölçümlendiği testtir. Burada çok kısıtlı bir zamanda 100 soru sorarlar en bastaki sorular cıtır cerezdir sonlara dogru zorlasır. Sizden bu 100 tane mantık testini çözmenizi istemezler.
Çünkü yapmanız zaten imkansızdır. Burada yapılması gereken, sorulara en alttan başlamaktır. Neden? çünkü ilk soruların yani kolay soruların değeri sistemde "1" puansa alttaki zor soruların değeri "15", "20" puandır. Düz mantık kuracak olursak altlardaki zor mantık sorularını çözen adam ilk 50 soruyu zaten çözebilecek kapasitededir.
Tüm bunlar bitti sıra geldi, yüzyüze mülakata...
Burada yine bazı şirketler önce grup mülakatına alırlar, sonra geçersen bireysel mülakata alırlar. Grup mülakatlarında ik'cılar sizleri 2 gruba ayırır ve her iki tarafa (benimseyip benimsememeniz önemli değil) bir konuyu savunmasını ister.
Tartışmanızı seyrederler. Burada dikkat edilmesi gereken şey siz konunuzu savunurken karşınızda tam tersini savunan bir kişiyi kurban olarak seçmenizdir. Bu kurban eğer size "saçmalıyorsun" derse müthiş bir orta atmış olur. Sizde buna karşılık olarak müthiş bir sakinlikle "benim saçmaladığımı düşünüyor olabilirsiniz. ben bunları anlatırken şu argümanları sunuyorum." dediğiniz anda olay bitmiştir. Çünkü grup mülakatının amacı ilerde yöneticinizle tartıştığınızda nasıl bir ruh haline sahip olabileceğinizi gözlemlemektir.
Son hamle bireysel mülakat;
Burada acayip şehir efsanesi şeyler dönüyor, bazen okuyorum. yok efendim ik'cının elini ne çok sık ne de çok gevsek sıkacakmışsın, falan filan bunların tamamı üfürükten teyyare tek geçerli kural var, "rahat" olacaksın rahat. "Beni nolur alın işe" modunda ve heyacanında değil.
Sanki size o işi sunuyorlarmış ve siz bunu değerlendiriyormuşsunuz ruh halinde konuşmalarınızı gerçekleştirin. Sorulara karşılık siz de şirket veya pozisyonla ilgili sorular sorun. Bazı ekstra sorular olacaktır, "Neden yörsan yoğurt?" gibi. Bu tip sorular ik'cıların "bu adam buraya geldi de biz kimiz neyiz tanıyor mu ediyor mu?, araştırmış mı?" sorularına cevap aradığı sorulardır.
Bunun cevabı ise "-aslına bakarsanız neden yörsan yoğurt olduğunu tam anlamıyla söylemem imkansız. Çünkü sizin firmanızı tam anlamıyla tanımıyorum. Bu sebeple sadece işimi en iyi ve en verimli yapabileceğim bir şirket benim için en önemlisi... yörsan yoğurt'un bu anlamda bir kurumsal bir şirket yapısına sahip olduğunu düşündüğüm için buradayım" olmalıdır.
Bireysel mülakatta önemli olan karşınızdakine şirket için fayda sağlayacak birisi olduğunuzu göstermektir. Asla ayrıldığınız eski şirketlerinizi kötülemeyin. Çünkü eğer bunu yaparsanız öyle olmasanız dahi arıza çıkartabilen bir insan izlenimi oluşabilir. Harika eğlenceli vakitler geçirdiğinizden bahsedin. Ne gibi şeyleri size kattığından bahsedin.
Son olarak herkesin en karın ağrısı çektiği soru; "Ne kadarlık bir maaş düşünüyorsunuz?" sorusudur. Burada yine net konuşmamız gerekiyor. "Sizin firmanızda benim pozisyonum için belirlediğiniz bir ücret politikası olduğunu tahmin ediyorum. Eğer bu politikadaki maaş aralığı 1500-2000 arası ise ben bu politikaya uymayı tercih ederim." güzel anlaşılır ve net bir cevap olabilir.
Buraya kadar okumuş insanlar için; eleştirileriniz sorularınız varsa beraber kafa patlatalım.
Teşekkürler.
editler:
@devilred
Şimdi karşında birisi var ve o kişi bu işi yapabilir mi? sorusunun cevabını arıyorsun. Fakat karşındaki kişi heyecanlı ve konuşurken sesi titriyor. Belki gerçekten inanılmaz yeterli bir insan fakat ne kendisini net ifade edebiliyor, ne de bu konuda güven verebiliyor. Bu sebeple rahat olup istediklerini, kim olduğunu neler yapabileceğini taahhüt edersen o zaman güven oluşturabilirsin kafalarda değil mi? Rol yap demiyorum ki rahat ol sadece...
@violetsky
Kıyafet gideceğin şirkette başvuracağın pozisyona göre değişir. Ne demek bu? Yani eğer saha satış temsilcisi, ilaç mümessili, yönetici/şirket sekreterya asistanlığı veya müşteriyle yüzyüze yapılacak bir pozisyon ise kesinlikle takım elbise giymelisin. Çünkü o pozisyonlarda çalışırken de takım elbise giymek zorundasındır. Bu tür pozisyonlarda aranan önemli bir olguda sizin dış görünüşünüzdür. Eğer bçyle bir pozisyon ise evet kravat ve takım elbise kombinasyonunuz karşı tarafı etkileyebilir. Çünkü siz şirketi temsil edeceksiniz.
Şayet şirket içi bir pozisyon ve dış temasın olmadığı ofis içerisinde bir pozisyon ise erkekler için casual pantalon (ketene benzer) üzerine bir gömlek kadınlar için de yine benzer kıyafetler olabilir. Buradaki kıstas t-shirt, saç sakal karışmış parmak arası terlikle gitmemektir. Onun dışında sorun yok.
işe alım süreçlerinde en önemli ilk silahımız nedir? tabi ki Cv.
zilyon tane makalelerde "Etkili Cv hazırlama yöntemleri" vb. şeyler okumuşsunuzdur. Şimdi o bütün zırvalıkları boşverin. Cv'nin en önemli argüman olmasının sebebi ortalama 1 dakika içerisinde o ortak çalışan ik'cı beyinlerde merak uyandırmak zorundasınız.
Burada, resminizin çekilme şekline, kravatlı mı olsun? gülümseyeyim mi? gibi akıl girdaplarına kapılmayın. Normalde hiç bir ülkede Cv'de resim aranmaz, ama bizim Türkiye'mizde bu tam tersi, resimsiz Cv'ye bakılmaz.
O nedenle kızların şansı biz erkeklere göre daha yüksektir. Güzel hatun, her zaman beyindeki loplara daha güçlü mesajlar gönderir.
Biz erkekler nasıl resim koymalıyız? tabi ki rahat adam duruşu ile bunu yapabilirsiniz. Peki, nedir bu rahatlık? efendim, vesikalık resim yerine daha uzaktan ama yalnızca sizin olduğunuz bir resim olabilir. Kravatlı resim koymayın. Neden? çünkü erkek resimlerinin tamamı kravatlıdır. Farklı olun. Zaten artık neredeyse bütün kurumsal şirketler takım elbiseden rahat giyim tarzına çoktan geçtiler bile. (bkz: casual)
Cv'nin içeriğine gelelim. klasik cümlelerle şurda şu pozisyonda çalıştım yerine, küçük bir hikaye anlatın. Çalıştığınız şirkette o pozisyonda neler yaptınız? sizden önce durum neydi sizden sonra ne oldu?
Örneğin; satış sorumlusu olduğunuz pozisyonda size düşen bölgedeki satışlar neydi? ne oldu? siz bunu hangi yöntemleri kullanarak yaptınız. En önemlisi rakam kullanın. Sizden kaynaklı "katma değer" nedir onu paylaşın.
Cv'de önceki çalıştığınız yerleri istediğiniz sıralama ile koyun. Tarih filan sırası önemli değildir. Önemli olan sizin en etkili olduğunuz işle başlayın.
Hobilerinizi filan yazmayın. Kimsenin okuduğu ettiği yok. Bunun yerine ekstra donanımlarınızı yazabildiğiniz kadar yazın. Yani çalıştığınız şirkette seminer dahi aldıysanız onu ekleyin. Dil eğitimi, satış eğitimi, pozisyonunuzla ilgili özel kurumlardan aldığınız ekstra eğitimleri neden aldığınızı nasıl bir katkı sağladığını yazın.
Cv'den sonraki süreç Mülakat...
Şimdi, şirketin kurumsallık derecesine göre mülakat süreçleri değişkenlik gösterebiliyor. Ultra kafayı sıyırmış ik departmanı kişilik testinden hızlı anlama testlerine kadar sizi sokabiliyor. Kişilik kısaca "d.i.s.c" (bkz: d.i.s.c. kişilik envanteri) dedikleri test sizin aslında düz mantıkla yalancı mı? dürüst mü? olduğunuzu araştırır.
Size 21. soruda "sevgiliniz sizi aldatırsa ne yaparsınız? dediğinde sırf cool ve medeni insan görünmek için "hiç bir şey yapmam, telefon eder ayrılırım" dediyseniz, 145. soruda sevgilinizi bir adamla öpüşürken gördüğünüzde ne yaparsınız? şeklinde aynı mantıktaki soruyu tekrar sorduğunda "dayanamam giderim adama kafayı gömerim" derseniz, size güle güle! neden? çünkü bu testte sizin tutarlılığınız ölçülüyor. Yani yapmanız gereken ilk soruda da gider kıza tokatı basarım deseydiniz. Testi geçerdiniz.
Bütün bu testlerin genel mantığı tutarlılık üzerinedir. Tutarlı olun ama olması gereken adamı/kadını oynamayın. Mutlaka açık verirsiniz.
Diğer bir yazılı test ise mantık ve algılama düzeyinin ölçümlendiği testtir. Burada çok kısıtlı bir zamanda 100 soru sorarlar en bastaki sorular cıtır cerezdir sonlara dogru zorlasır. Sizden bu 100 tane mantık testini çözmenizi istemezler.
Çünkü yapmanız zaten imkansızdır. Burada yapılması gereken, sorulara en alttan başlamaktır. Neden? çünkü ilk soruların yani kolay soruların değeri sistemde "1" puansa alttaki zor soruların değeri "15", "20" puandır. Düz mantık kuracak olursak altlardaki zor mantık sorularını çözen adam ilk 50 soruyu zaten çözebilecek kapasitededir.
Tüm bunlar bitti sıra geldi, yüzyüze mülakata...
Burada yine bazı şirketler önce grup mülakatına alırlar, sonra geçersen bireysel mülakata alırlar. Grup mülakatlarında ik'cılar sizleri 2 gruba ayırır ve her iki tarafa (benimseyip benimsememeniz önemli değil) bir konuyu savunmasını ister.
Tartışmanızı seyrederler. Burada dikkat edilmesi gereken şey siz konunuzu savunurken karşınızda tam tersini savunan bir kişiyi kurban olarak seçmenizdir. Bu kurban eğer size "saçmalıyorsun" derse müthiş bir orta atmış olur. Sizde buna karşılık olarak müthiş bir sakinlikle "benim saçmaladığımı düşünüyor olabilirsiniz. ben bunları anlatırken şu argümanları sunuyorum." dediğiniz anda olay bitmiştir. Çünkü grup mülakatının amacı ilerde yöneticinizle tartıştığınızda nasıl bir ruh haline sahip olabileceğinizi gözlemlemektir.
Son hamle bireysel mülakat;
Burada acayip şehir efsanesi şeyler dönüyor, bazen okuyorum. yok efendim ik'cının elini ne çok sık ne de çok gevsek sıkacakmışsın, falan filan bunların tamamı üfürükten teyyare tek geçerli kural var, "rahat" olacaksın rahat. "Beni nolur alın işe" modunda ve heyacanında değil.
Sanki size o işi sunuyorlarmış ve siz bunu değerlendiriyormuşsunuz ruh halinde konuşmalarınızı gerçekleştirin. Sorulara karşılık siz de şirket veya pozisyonla ilgili sorular sorun. Bazı ekstra sorular olacaktır, "Neden yörsan yoğurt?" gibi. Bu tip sorular ik'cıların "bu adam buraya geldi de biz kimiz neyiz tanıyor mu ediyor mu?, araştırmış mı?" sorularına cevap aradığı sorulardır.
Bunun cevabı ise "-aslına bakarsanız neden yörsan yoğurt olduğunu tam anlamıyla söylemem imkansız. Çünkü sizin firmanızı tam anlamıyla tanımıyorum. Bu sebeple sadece işimi en iyi ve en verimli yapabileceğim bir şirket benim için en önemlisi... yörsan yoğurt'un bu anlamda bir kurumsal bir şirket yapısına sahip olduğunu düşündüğüm için buradayım" olmalıdır.
Bireysel mülakatta önemli olan karşınızdakine şirket için fayda sağlayacak birisi olduğunuzu göstermektir. Asla ayrıldığınız eski şirketlerinizi kötülemeyin. Çünkü eğer bunu yaparsanız öyle olmasanız dahi arıza çıkartabilen bir insan izlenimi oluşabilir. Harika eğlenceli vakitler geçirdiğinizden bahsedin. Ne gibi şeyleri size kattığından bahsedin.
Son olarak herkesin en karın ağrısı çektiği soru; "Ne kadarlık bir maaş düşünüyorsunuz?" sorusudur. Burada yine net konuşmamız gerekiyor. "Sizin firmanızda benim pozisyonum için belirlediğiniz bir ücret politikası olduğunu tahmin ediyorum. Eğer bu politikadaki maaş aralığı 1500-2000 arası ise ben bu politikaya uymayı tercih ederim." güzel anlaşılır ve net bir cevap olabilir.
Buraya kadar okumuş insanlar için; eleştirileriniz sorularınız varsa beraber kafa patlatalım.
Teşekkürler.
editler:
@devilred
Şimdi karşında birisi var ve o kişi bu işi yapabilir mi? sorusunun cevabını arıyorsun. Fakat karşındaki kişi heyecanlı ve konuşurken sesi titriyor. Belki gerçekten inanılmaz yeterli bir insan fakat ne kendisini net ifade edebiliyor, ne de bu konuda güven verebiliyor. Bu sebeple rahat olup istediklerini, kim olduğunu neler yapabileceğini taahhüt edersen o zaman güven oluşturabilirsin kafalarda değil mi? Rol yap demiyorum ki rahat ol sadece...
@violetsky
Kıyafet gideceğin şirkette başvuracağın pozisyona göre değişir. Ne demek bu? Yani eğer saha satış temsilcisi, ilaç mümessili, yönetici/şirket sekreterya asistanlığı veya müşteriyle yüzyüze yapılacak bir pozisyon ise kesinlikle takım elbise giymelisin. Çünkü o pozisyonlarda çalışırken de takım elbise giymek zorundasındır. Bu tür pozisyonlarda aranan önemli bir olguda sizin dış görünüşünüzdür. Eğer bçyle bir pozisyon ise evet kravat ve takım elbise kombinasyonunuz karşı tarafı etkileyebilir. Çünkü siz şirketi temsil edeceksiniz.
Şayet şirket içi bir pozisyon ve dış temasın olmadığı ofis içerisinde bir pozisyon ise erkekler için casual pantalon (ketene benzer) üzerine bir gömlek kadınlar için de yine benzer kıyafetler olabilir. Buradaki kıstas t-shirt, saç sakal karışmış parmak arası terlikle gitmemektir. Onun dışında sorun yok.
Sevgili Lidyalılar,
Bu aşk sevgi börtü böcek duyurularınızı zaman zaman okuyorum. Genel olarak gördüğüm bir hadise şudur ki; Karşı cinste tanımadığınız bir hatunla konuşabilme yetisi üzerine ciddi problemleriniz var.
Yani şimdi herhangi bir ortamda hoşunuza giden ya da etkilendiğiniz bir hatun ablanın yanına gidip usulca "Merhaba, özür dilerim. Yaklaşık 15 dakikadır arkadaşlarımla sohbete odaklanamıyorum. Böyle ayaküstü konuşmalara da alışık birisi değilim ama size baktığımda sohbeti kaçıyorum. Sizi tanımama izin verir misiniz?"
deseniz, karşısınızdaki kızın sizi darp etme veya bağırıp sizi rezil etme olasılığı var mıdır?
Yani hem bu ve buna benzer bir durumu tecrübe edinmiyor hem de rezil olurum korkusuyla kızlara yaklaşamıyorsunuz. Yani hayatınızda kaç kere gidip konuştunuzda rezil rüsva oldunuz?
Bu işten bu konuşma meselesinden neden bu kadar korkuyoruz? Size şunu net ama kesin bir şekilde söyleyebilirim ki en kötü ihtimal kız sizinle tanışmak istemez, reddeder, teşekkür eder gönderir. Bu kadar!
Şimdi bunun dışında inanın bana hiç bir ihtimal yok.
Şimdi tüm bu donelere rağmen halen otobüste öküz gibi bakıştıktan sonra kızın indiği durakta inmeyecek misin?
Bu aşk sevgi börtü böcek duyurularınızı zaman zaman okuyorum. Genel olarak gördüğüm bir hadise şudur ki; Karşı cinste tanımadığınız bir hatunla konuşabilme yetisi üzerine ciddi problemleriniz var.
Yani şimdi herhangi bir ortamda hoşunuza giden ya da etkilendiğiniz bir hatun ablanın yanına gidip usulca "Merhaba, özür dilerim. Yaklaşık 15 dakikadır arkadaşlarımla sohbete odaklanamıyorum. Böyle ayaküstü konuşmalara da alışık birisi değilim ama size baktığımda sohbeti kaçıyorum. Sizi tanımama izin verir misiniz?"
deseniz, karşısınızdaki kızın sizi darp etme veya bağırıp sizi rezil etme olasılığı var mıdır?
Yani hem bu ve buna benzer bir durumu tecrübe edinmiyor hem de rezil olurum korkusuyla kızlara yaklaşamıyorsunuz. Yani hayatınızda kaç kere gidip konuştunuzda rezil rüsva oldunuz?
Bu işten bu konuşma meselesinden neden bu kadar korkuyoruz? Size şunu net ama kesin bir şekilde söyleyebilirim ki en kötü ihtimal kız sizinle tanışmak istemez, reddeder, teşekkür eder gönderir. Bu kadar!
Şimdi bunun dışında inanın bana hiç bir ihtimal yok.
Şimdi tüm bu donelere rağmen halen otobüste öküz gibi bakıştıktan sonra kızın indiği durakta inmeyecek misin?
Şimdi birazdan anlatacağım konuyu full ve stabil bir tarafsızlık ve objektif bakış açısıyla yazdığımı bilmenizi istiyorum.
Osmanlının son zamanlarında devletin kurtuluş için vermiş olduğu azmi, inancı, fedakarlıkları ve özveriyi hepimiz biliyor ve takdir ediyoruz.
Ülke kurtuluyor. Bağımsızlığını Atatürk'ün önderliğinde sağlıyor. Buraya kadar herşey gerçekten kusursuz ilerliyor.
Sonra bir şeyler olmaya başlıyor.
İnanırsınız ya da inanmazsınız bilemem ama 4 halifeden sonra 661 yılında I.muaviye'den başlayıp 1924 yılına kadar 1300 yıldır süregelen halifelik kavramını ortadan kaldırıyor. Halifelerin tam listesi için bkz: tr.wikipedia.org
1500'lü yıllardan itibarende 495 yıldır bu topraklarda liderliği sürdürülen bir kavramdan bahsediyoruz.
Halifelik benim açımdan inanılmaz köklü bir geleneği olduğu için önemli buluyorum. Yani bugün hristiyanlardaki "Papa" kavramına eşdeğer bir islam kavramı olduğundan dolayı önemini de bu anlamda koruyor.
13.yüzyıldan itibaren bu topraklarda kullanılan eski türkçe diye de bilinen osmanlıca'yı ortadan kaldırıyor ve latin alfabesini getiriyor. Şimdi medeniyet gelişen dünya vs. bilemem önümüzde bir japonya örneği mis gibi duruyor. Her şeyi geçtim ben bu ülkenin 100 yıl öncesi geçmişine ait arşivleri okuyamıyorum. Bu bile büyük bir infaal aynı zamanda bir koparış değil midir?
Bu ülkenin yurttaşlarına zorla ve cebren şapka takmak zorunluluğu getirilmiş. Yani düşünebiliyor musunuz? Ülkenin yönetimi "şapka devrimi" yapıyor, size sokakta şapka ile dolaşmak zorunluluğunu getiriyor. Çok yönlü düşünüyorum ama bunun makul ve haklı sebeplerini bulamıyorum. Birisi izah edebilir mi ?
Türk musikisinin yasaklanması yine atatürk döneminde olan farklı bir uygulama.
Şimdi toparlayalım. Atatürk neden geçmişle olan irtibatı koparmaya çalışmış?
Teşekkürler.
Osmanlının son zamanlarında devletin kurtuluş için vermiş olduğu azmi, inancı, fedakarlıkları ve özveriyi hepimiz biliyor ve takdir ediyoruz.
Ülke kurtuluyor. Bağımsızlığını Atatürk'ün önderliğinde sağlıyor. Buraya kadar herşey gerçekten kusursuz ilerliyor.
Sonra bir şeyler olmaya başlıyor.
İnanırsınız ya da inanmazsınız bilemem ama 4 halifeden sonra 661 yılında I.muaviye'den başlayıp 1924 yılına kadar 1300 yıldır süregelen halifelik kavramını ortadan kaldırıyor. Halifelerin tam listesi için bkz: tr.wikipedia.org
1500'lü yıllardan itibarende 495 yıldır bu topraklarda liderliği sürdürülen bir kavramdan bahsediyoruz.
Halifelik benim açımdan inanılmaz köklü bir geleneği olduğu için önemli buluyorum. Yani bugün hristiyanlardaki "Papa" kavramına eşdeğer bir islam kavramı olduğundan dolayı önemini de bu anlamda koruyor.
13.yüzyıldan itibaren bu topraklarda kullanılan eski türkçe diye de bilinen osmanlıca'yı ortadan kaldırıyor ve latin alfabesini getiriyor. Şimdi medeniyet gelişen dünya vs. bilemem önümüzde bir japonya örneği mis gibi duruyor. Her şeyi geçtim ben bu ülkenin 100 yıl öncesi geçmişine ait arşivleri okuyamıyorum. Bu bile büyük bir infaal aynı zamanda bir koparış değil midir?
Bu ülkenin yurttaşlarına zorla ve cebren şapka takmak zorunluluğu getirilmiş. Yani düşünebiliyor musunuz? Ülkenin yönetimi "şapka devrimi" yapıyor, size sokakta şapka ile dolaşmak zorunluluğunu getiriyor. Çok yönlü düşünüyorum ama bunun makul ve haklı sebeplerini bulamıyorum. Birisi izah edebilir mi ?
Türk musikisinin yasaklanması yine atatürk döneminde olan farklı bir uygulama.
Şimdi toparlayalım. Atatürk neden geçmişle olan irtibatı koparmaya çalışmış?
Teşekkürler.
Kim yapmışsa inanılmaz eğlenceli görüntüler çıkarmışlar ortaya.
2 dakikada bir ülkeye ait ne varsa o ülkeye ait yerel müzik eşliğinde paylaşmışlar.
Sizce hangisi en eğlencelisi? :)
Hindistan - www.youtube.com
Rusya - www.youtube.com
Japonya - www.youtube.com
Türkiye - www.youtube.com
Polonya - www.youtube.com
Arjantin - www.youtube.com
Meksika - www.youtube.com
Jamaika - www.youtube.com
Amerika - www.youtube.com
Brezilya - www.youtube.com
İspanya - www.youtube.com
edit: yeni ülkeler eklendi.
2 dakikada bir ülkeye ait ne varsa o ülkeye ait yerel müzik eşliğinde paylaşmışlar.
Sizce hangisi en eğlencelisi? :)
Hindistan - www.youtube.com
Rusya - www.youtube.com
Japonya - www.youtube.com
Türkiye - www.youtube.com
Polonya - www.youtube.com
Arjantin - www.youtube.com
Meksika - www.youtube.com
Jamaika - www.youtube.com
Amerika - www.youtube.com
Brezilya - www.youtube.com
İspanya - www.youtube.com
edit: yeni ülkeler eklendi.
Şimdi durum çok enteresan geçenlerde televizyonlarda emre belezoğlu'nun atletico madrid maçında attığı bir frikik gölünün haberine rast gelmiştim. Yani bu nasıl bir ezikliktir yahu? mesala çek cumhuriyeti televizyonları milan baros burda gol attığında haber yapar mı? nedir bunun sebebi? bir aralar sırf nihat kahveci yabancı bir takımda top oynuyor diye o takımın maçları her hafta canlı yayınlanırdı. cüneyt çakır hakem olduğu yabancı maçları helal olsun! süper yönetti diye haber yapabiliyoruz.
arda turan hakkında ispanyolca hazırlanmış her videonun altında tamamiyle türk kullanıcıların yorumları var.
Burada bir hadise olduğunda yabancı basın bizden bahsetti diye haber yapılabiliyor.
Tüm bunların sebebini bana mantıklı iki cümleyle açıklar mısınız?
arda turan hakkında ispanyolca hazırlanmış her videonun altında tamamiyle türk kullanıcıların yorumları var.
Burada bir hadise olduğunda yabancı basın bizden bahsetti diye haber yapılabiliyor.
Tüm bunların sebebini bana mantıklı iki cümleyle açıklar mısınız?
Hepimiz yıllardır bu internetin içerisindeyiz. Eskiler bilirler, internetin herhangi bir alanında (sözlük, chat siteleri, arkadaşlık siteleri vb.) tanımadığınız bir insanla konuşurken size adını, yaşını hatta hangi şehirde bile olduğunu söylemek istemezlerdi.
Şimdi tabi aradan yıllar geçti. Facebook bu pandoranın kutusunu açtı. Sonra insanoğlu kendi şahsına ait olan, kendine özel olan ne varsa paylaşır oldu.
Adını soyadını, yaşını, memleketini, yaşadığı şehiri, nerede çalıştığını, ailesi ve akrabalarının kimler olduğunu, yaşadığı özel anların resimlerini ve son olarakta o anda nerede olduğunu bile paylaşmak için deli gibi zaman harcar oldu.
Sizce de bir tuhaflık yok mu? Bu kadar özel bilgileri neden paylaşıyor insanlar? Yapmış olduğum iş sebebiyle bir çok insanla telefonda konuşuyor, mail üzerinden haberleşiyoruz. Durum öyle bir hal aldı ki en basit örnek sesi güzel bir kızın nasıl birisi olduğunu merak ettiğimde google'a, twitter'a veya facebook'a yazdığım zaman hemen hemen hepsinde tüm bu bilgileri anında edinebiliyorum.
Bu ürkütücü bir şey değil mi ?
Şimdi tabi aradan yıllar geçti. Facebook bu pandoranın kutusunu açtı. Sonra insanoğlu kendi şahsına ait olan, kendine özel olan ne varsa paylaşır oldu.
Adını soyadını, yaşını, memleketini, yaşadığı şehiri, nerede çalıştığını, ailesi ve akrabalarının kimler olduğunu, yaşadığı özel anların resimlerini ve son olarakta o anda nerede olduğunu bile paylaşmak için deli gibi zaman harcar oldu.
Sizce de bir tuhaflık yok mu? Bu kadar özel bilgileri neden paylaşıyor insanlar? Yapmış olduğum iş sebebiyle bir çok insanla telefonda konuşuyor, mail üzerinden haberleşiyoruz. Durum öyle bir hal aldı ki en basit örnek sesi güzel bir kızın nasıl birisi olduğunu merak ettiğimde google'a, twitter'a veya facebook'a yazdığım zaman hemen hemen hepsinde tüm bu bilgileri anında edinebiliyorum.
Bu ürkütücü bir şey değil mi ?
Şimdi tesadüfen bir yerde okudum. İskambil kağıtlarının satrancı yazıyordu. Nasıl oynanır diye baktım. Çok karmaşık gibi geldi. Sizce öğrenmek için çaba harmaya değer bir oyun mu? Bir de zeka geliştirici bir oyunmuş diyolla?
geride bıraktığımız günde ne öğrendin ?
Şimdi bu konuyu araştırdım. İnternette özellikle iki farklı görüş hakim.
Birinci görüş der ki;
- Penaltının avantajı olmaz. Futbolcuya ceza sahası içerisinde takım arkadaşına pas attığı veya şut çektiği sırada rakip takımın oyuncusu faul yaptığı anda oyun durdurulur. gol olsa dahi gol geçersiz sayılır. Penaltı kullanılması sağlanıp, rakip takım oyuncusuna sarı/kırmızı kart verilir. Penaltının avantajı olmaz.
Diğer görüşte der ki;
- Futbol oyununun tamamında "avantaj" durumu geçerlidir. Penaltı olması gerekse dahi avantaj ve %100 gol pozisyonu var ise avantaj vardır. Gol olduktan sonra hakem rakip takımın oyuncusunu kart ile cezalandırabilir.
Bunlardan hangisi doğru?
Ayrıca 2. görüşte takım arkadaşına pas atarken avantaja girse ve adam vuramayıp aut olursa ne olacak? Hakem geri dönüp penaltı diyebilir mi?
Birinci görüş der ki;
- Penaltının avantajı olmaz. Futbolcuya ceza sahası içerisinde takım arkadaşına pas attığı veya şut çektiği sırada rakip takımın oyuncusu faul yaptığı anda oyun durdurulur. gol olsa dahi gol geçersiz sayılır. Penaltı kullanılması sağlanıp, rakip takım oyuncusuna sarı/kırmızı kart verilir. Penaltının avantajı olmaz.
Diğer görüşte der ki;
- Futbol oyununun tamamında "avantaj" durumu geçerlidir. Penaltı olması gerekse dahi avantaj ve %100 gol pozisyonu var ise avantaj vardır. Gol olduktan sonra hakem rakip takımın oyuncusunu kart ile cezalandırabilir.
Bunlardan hangisi doğru?
Ayrıca 2. görüşte takım arkadaşına pas atarken avantaja girse ve adam vuramayıp aut olursa ne olacak? Hakem geri dönüp penaltı diyebilir mi?
Az önce bir ilan girdim çevirmenlik konusunda destek olabilecek kuruluşlar mail atsın diye ama iş/eleman arama gerekçesiyle silindi.
Ben iş aramıyorum. Ya da şirkete eleman aramıyorum. "Tanıdığınız güzel bir restaurant var mı? lezzetli yemek yemek istiyoruz" demek nasıl iş aramak değilse, çevirmen burosu sormakta iş aramak anlamına gelmez.
Moderatörleri birisi dizginleyebilir mi ?
Ben iş aramıyorum. Ya da şirkete eleman aramıyorum. "Tanıdığınız güzel bir restaurant var mı? lezzetli yemek yemek istiyoruz" demek nasıl iş aramak değilse, çevirmen burosu sormakta iş aramak anlamına gelmez.
Moderatörleri birisi dizginleyebilir mi ?
Merhaba,
İngilizce- Türkçe Hukuk çevirmenliği alanında güçlü deneyimlere sahip, Hukuk terminolojisine ve yazım diline -çok iyi- derecede hakim tercihen avukat veya çevirmen arıyoruz. Bu konuda yardımcı olabilecek tanıdığınız kişi/kuruluşlar var mıdır?
Teşekkürler.
İngilizce- Türkçe Hukuk çevirmenliği alanında güçlü deneyimlere sahip, Hukuk terminolojisine ve yazım diline -çok iyi- derecede hakim tercihen avukat veya çevirmen arıyoruz. Bu konuda yardımcı olabilecek tanıdığınız kişi/kuruluşlar var mıdır?
Teşekkürler.
Taksilerin, polis araçlarının tavanında neden plaka yazısı olur? Faydası nedir? Zorunluluk mudur? Neden? :)
Teşekkürler. sevgiler, saygılar.
Teşekkürler. sevgiler, saygılar.
Merhaba,
Hukuk çevirmenliği güçlü deneyimlere sahip, Hukuk terminolojisine ve yazım diline çok iyi derecede hakim avukat veya çevirmen arıyoruz. Bu konuda bildiğiniz tanıdığınız referans olabileceğiniz kimse var mı?
Hukuk çevirmenliği güçlü deneyimlere sahip, Hukuk terminolojisine ve yazım diline çok iyi derecede hakim avukat veya çevirmen arıyoruz. Bu konuda bildiğiniz tanıdığınız referans olabileceğiniz kimse var mı?
Merhaba,
Hukuk çevirisi konusunda uzman avukat/çevirmen bildiğiniz tanıdığınız kişiler var mıdır?
Hukuk çevirisi konusunda uzman avukat/çevirmen bildiğiniz tanıdığınız kişiler var mıdır?
Sevgili Romalılar, satine nickli yazara kendisine ulaşmak istediğimi ileten bir mesaj atar mısınız?
Mesaj atan kişi buraya da attım derse birden fazla gitmemiş olur.
sevgiler, saygılar.
Mesaj atan kişi buraya da attım derse birden fazla gitmemiş olur.
sevgiler, saygılar.
Arkadaşlar sadece sonundaki uzantıları değişik ismi aynı olan, aynı veya benzer içeriğe sahip siteler var mıdır? varsa hangileridir?
70 puan değerinde bir Sorum var sevgili romalılar; İstanbul'da cumartesi günü bir bankanın hesabından 10.000 TL nin üzerinde bir paranın diğer banka hesabına transfer/havale/eft vs. edilmesi mümkün müdür? Mümkünse nasıldır?
Not: Atm'den çekip diğerinin atm'sinden yatırmak çözüm değil. Günlük para çekme limiti probleminden dolayı...
Not: Atm'den çekip diğerinin atm'sinden yatırmak çözüm değil. Günlük para çekme limiti probleminden dolayı...
Dün öğleden beri midemde bir ekşime başladı hala geçmiş değil. yer yer azalıyor yer yer yükseliyor. talcid ve soda içtim ama herhangi gözle görülür bir faydası olmadı. ne yapabilirim? önerileriniz nedir?
Annem bugün biber doğrarken çok acı olmasından dolayı el yanması yaşıyor. Suya tuttuk, limonlu suda denedik. 2-3 saat geçti bir faydası olmadı. Hala acısı devam ediyor. Evde yapılabilecek bir önerinize ihtiyacım var. teşekkürler.
sadece ben mi böyle düşünüyorum? Şu anda saydığım 10 tane haber sitesine sıradan bir sitenin moderasyonunun ayrılması gibi sikko bir konu haber olmuş durumda.
Moderasyonun viral yaptığını filan da düşünmüyorum da, sadece olay muaazzam bir viral reklama döndü. Siz ne düşünüyorsunuz?
Moderasyonun viral yaptığını filan da düşünmüyorum da, sadece olay muaazzam bir viral reklama döndü. Siz ne düşünüyorsunuz?
Sevgili Romalılar,
Ekşi sözlük kullanıcı sözleşmesinde yer alan "ekşi teknoloji ekşi sözlük'ü oluşturan tüm unsurları ücretlendirme haklarını saklı tutmaktadır." maddesi sebebiyle size ait olan (Email, cinsiyet , doğum tarihi, lokasyon, ad soyad) tüm bilgilerinizin datalarını satabileceğini, ve sizin de bu maddeyi onayladığınızı biliyor muydunuz?
Ekşi sözlük kullanıcı sözleşmesinde yer alan "ekşi teknoloji ekşi sözlük'ü oluşturan tüm unsurları ücretlendirme haklarını saklı tutmaktadır." maddesi sebebiyle size ait olan (Email, cinsiyet , doğum tarihi, lokasyon, ad soyad) tüm bilgilerinizin datalarını satabileceğini, ve sizin de bu maddeyi onayladığınızı biliyor muydunuz?
Arkadaşlar Merhaba,
Bir proje dolayısıyla acilen dünyadaki gelişmiş 25 ülkenin her ülkenin kullanıcılarının en çok ziyaret ettiği ilk 5 e ticaret web siteleri bilgilerine ihtiyacım var. Bu bilgiye nasıl ulaşabilirim?
Örneğin;
Türkiye;
sahibinden.com
gittigidiyor.com
...
Amerika
amazon.com
ebay.com
...
gibi ülke bazlı bilgilere ihtiyacım var.
Bir proje dolayısıyla acilen dünyadaki gelişmiş 25 ülkenin her ülkenin kullanıcılarının en çok ziyaret ettiği ilk 5 e ticaret web siteleri bilgilerine ihtiyacım var. Bu bilgiye nasıl ulaşabilirim?
Örneğin;
Türkiye;
sahibinden.com
gittigidiyor.com
...
Amerika
amazon.com
ebay.com
...
gibi ülke bazlı bilgilere ihtiyacım var.
Efendim üniversite harçları yasalara göre öğrenim katkı payı olarak geçmektedir. Ögrenim gideri bedeli ise farklı bir yasayla getirilmiştir. İlgili haberde şöyle bir şey geçmektedir;
"Arınç'ın konuya ilişkin açıklaması şöyle:
"Sayın başbakanımızın, bakanlarımızın imzaladığı kararnameyle bundan böyle birinci öğretimden ve açıköğretimden katkı payı alınması, yani harçlar tamamen kaldırılmıştır. "
Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse yandaki resimde Öğrencinin üniversiteye ödediği bedeller yer alıyor. Yani 45 TL lik ödeme kaldırılmıştır.
Anlattıklarımda herhangi bir hata var mı?
"Arınç'ın konuya ilişkin açıklaması şöyle:
"Sayın başbakanımızın, bakanlarımızın imzaladığı kararnameyle bundan böyle birinci öğretimden ve açıköğretimden katkı payı alınması, yani harçlar tamamen kaldırılmıştır. "
Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse yandaki resimde Öğrencinin üniversiteye ödediği bedeller yer alıyor. Yani 45 TL lik ödeme kaldırılmıştır.
Anlattıklarımda herhangi bir hata var mı?
"Öğretmenlikten mezun olup devlet bizi atamıyo diye çığırtkanlık yapanlar" başlıklı yazıyı az önce göndermiş ve bu konu hakkındaki fikirlerimi yazmıştım. Ama nedense ışık hızıyla silindi. ve üstelik şu notla beraber.
"Gerekçe: Tartışma başlatıcı içerik.
Moderatör Notu: forum değil burası."
Ekşi duyuru'da konular hakkında fikir alışverişinde bulunup tartışmak ne zamandan beri yasaklandı ?
"Gerekçe: Tartışma başlatıcı içerik.
Moderatör Notu: forum değil burası."
Ekşi duyuru'da konular hakkında fikir alışverişinde bulunup tartışmak ne zamandan beri yasaklandı ?
Birisi kısaca özetleyebilir mi ? Aykut kocaman Alex'i neden oynatmıyor? ve Alex bu duruma nasıl yaklaşım gösteriyor?
Şimdi sezon başlangıcında 3-4 milyon euro'ya futbolcular transfer ediliyor. Şimdi bu futbolcu parayı aldıktan sonra hiç oynamazsa, umursamazsa, hasta olursa, trafik kazası geçirir de bacağını kırarsa bu tip durumlarda kulüp verdiği parayı geri alma hakkı var mıdır? Yoksa yapacağı herhangi bir şey yok mudur? Nasıl bir yol izlenir?
Az önce "sokakta çocuklar görmüş kediyi çok şirin benim çok var, Yalvarırım birisi sahiplensin. ben getiririm gerekirse annem izin vermiyooo :(" minvalinde bir duyuru da okuyunca artık yazmak farz oldu.
Yahu ben bu altını çiziyorum "aşırı hayvan sevgisi"ni çok sağlıklı bulamıyorum. Bana hep bir samimiyetsiz duyguymuş gibi geliyor. Yani hayatımda evimde hiç hayvan beslemesem de dışarıda sokakta gördüğüm hayvanları seven oynayan bir adamım. Yani evimde beslemek gibi bir ihtiyaç içerisinde olamadım bugüne kadar. Yani sırf "bana ötsün de duyayım" diye bir kuşu kafese hapsetmedim. Bende de böyle bir garip düşünce var. Özellikle kafese konan hayvanlar noktasında hassasiyet barındırıyorum.
Ama hani böyle kedilerinin her hareketinin resmini çekip sosyal paylaşım sitelerini dolduran, böyle aşırı hayvan sevgisi fışkırtan insanlara ısınamıyorum arkadaş!
Yani dışarıdan bakıldığında belki problemli düşünen taraf ben olabilirim ama böyle cıvık cıvık sevgi pıtırcıklarını saçan insanlara karşı bir antipati besliyorum. Mevzu anladığınız üzere hayvan seven değil, bu duygusunu aşırı ölçülerde yaşayanlar ile alakalı...
Bir veteriner müşterim vardı. Onunla da bu konuyu konuştuğumuz da aslında kendisine hayvan getiren ve bazen abartarak evinde 5'ten fazla aynı hayvan türünü besleyen kişilerden bahsederken çoğunluğunun "yalnız" "problemli" insan olduğunu söylerdi.
Siz ne düşünüyorsunuz ?
Yahu ben bu altını çiziyorum "aşırı hayvan sevgisi"ni çok sağlıklı bulamıyorum. Bana hep bir samimiyetsiz duyguymuş gibi geliyor. Yani hayatımda evimde hiç hayvan beslemesem de dışarıda sokakta gördüğüm hayvanları seven oynayan bir adamım. Yani evimde beslemek gibi bir ihtiyaç içerisinde olamadım bugüne kadar. Yani sırf "bana ötsün de duyayım" diye bir kuşu kafese hapsetmedim. Bende de böyle bir garip düşünce var. Özellikle kafese konan hayvanlar noktasında hassasiyet barındırıyorum.
Ama hani böyle kedilerinin her hareketinin resmini çekip sosyal paylaşım sitelerini dolduran, böyle aşırı hayvan sevgisi fışkırtan insanlara ısınamıyorum arkadaş!
Yani dışarıdan bakıldığında belki problemli düşünen taraf ben olabilirim ama böyle cıvık cıvık sevgi pıtırcıklarını saçan insanlara karşı bir antipati besliyorum. Mevzu anladığınız üzere hayvan seven değil, bu duygusunu aşırı ölçülerde yaşayanlar ile alakalı...
Bir veteriner müşterim vardı. Onunla da bu konuyu konuştuğumuz da aslında kendisine hayvan getiren ve bazen abartarak evinde 5'ten fazla aynı hayvan türünü besleyen kişilerden bahsederken çoğunluğunun "yalnız" "problemli" insan olduğunu söylerdi.
Siz ne düşünüyorsunuz ?
Tıp ile ilgili sorular konusunda herkesin bir fikri bir deneyimi olabilir bunu da paylaşmak isteyebilirler. Buna bir şey diyemem. Ama arkadaşım ilaç kullanım konusunda kesinlikle hiç bir sorunun paylaşılmaması gerekiyor.
İlaç ciddi bir durum. "X ilacı aldım uyuyamadım. 2 tane daha içsem sorun olur mu?" "X ilacı içtim. Alkol alsam sorun olur mu?" gibi soruların derhal yasaklanması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu tip sorulara cevap vermek çok tehlikeli. Sende bir şey olmayabilir. Ama o kişi alkolu aldığı anda acil servise zor yetiştirilir belki? bunu ön görebilir misin?
Bir başka örnek;
Soru soran kişi "Uyuyamıyorum" diyor.bakıyorum altta bir yorum "Lustral al mışıl mışıl uyursun" Lan denyo sen kimsin? Karşındaki kim? tanıyor musun? fizyolojisini biliyor musun? Alerjisi var mı yok mu biliyor musun? Antidepresanı elma şekeri mi zannediyorsun? Neye göre ilaç tavsiyesinde bulunuyorsun ?
Ekşi duyuru bu ilaç meselesini çözmeli ve yasaklamalı. Oyuncak değil bu iş.
İlaç ciddi bir durum. "X ilacı aldım uyuyamadım. 2 tane daha içsem sorun olur mu?" "X ilacı içtim. Alkol alsam sorun olur mu?" gibi soruların derhal yasaklanması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu tip sorulara cevap vermek çok tehlikeli. Sende bir şey olmayabilir. Ama o kişi alkolu aldığı anda acil servise zor yetiştirilir belki? bunu ön görebilir misin?
Bir başka örnek;
Soru soran kişi "Uyuyamıyorum" diyor.bakıyorum altta bir yorum "Lustral al mışıl mışıl uyursun" Lan denyo sen kimsin? Karşındaki kim? tanıyor musun? fizyolojisini biliyor musun? Alerjisi var mı yok mu biliyor musun? Antidepresanı elma şekeri mi zannediyorsun? Neye göre ilaç tavsiyesinde bulunuyorsun ?
Ekşi duyuru bu ilaç meselesini çözmeli ve yasaklamalı. Oyuncak değil bu iş.
Bütün dünyada araç kullanırken yapabileceğiniz maksimum hız limitleri var. Bu araç üreten firmalara neden en fazla 120 km/s hızla gidebilecek araç üretebilirsin zorunluluğu getirilmiyor?
Arkadaşlar merhaba,
Sorumun detayı şu; dizi veya filmin içeriğinde sadece türkiye'ye dair tek bir kelime geçen değil, içeriğinde
- Türkiye'nin iç durumuna yönelik diyaloglar
- Türk şarkıları/Türküleri
- Türkiye'nin şehirlerine yönelik diyaloglar
- Türkiye'nin siyasi durumuna yönelik diyaloglar
- Türkiye'nin ekonomisine dair diyaloglar
veya buna benzer durumların geçtiği dizi veya filmler nedir? Bu filmlerin hangi bölümünde nasıl bir diyalog geçiyor?
Örnek;
Spartacus 2. sezonun finalinde bir türküyü fon müziği yaptı.
www.youtube.com
Teşekkürler.
Sorumun detayı şu; dizi veya filmin içeriğinde sadece türkiye'ye dair tek bir kelime geçen değil, içeriğinde
- Türkiye'nin iç durumuna yönelik diyaloglar
- Türk şarkıları/Türküleri
- Türkiye'nin şehirlerine yönelik diyaloglar
- Türkiye'nin siyasi durumuna yönelik diyaloglar
- Türkiye'nin ekonomisine dair diyaloglar
veya buna benzer durumların geçtiği dizi veya filmler nedir? Bu filmlerin hangi bölümünde nasıl bir diyalog geçiyor?
Örnek;
Spartacus 2. sezonun finalinde bir türküyü fon müziği yaptı.
www.youtube.com
Teşekkürler.
Şimdi kısaca şu; elimde jpeg formatında resim var. google'dan resim arama bölümüne yükletilip aratıldığında aynı resmi yayınlayan kaynaklara ulaşılabiliyor. Ben bu resme öyle bir şey yapmalıyım ki google da aransada bulunamasın ? Ama nasıl?
Ya bu kezban ve türk kızı geyiklerinin döndüğü o başlık neydi? Aradım bulamadım..
Sonunda "oooooohaaa!" "hasss sktrrrr" dedirten, türkçe veya yabancı filmler?
Bu FourSquare'de yeniyim bizim siteyi check in ettim. Benden başka 81 kişi de check in etmiş ama o kişileri göremiyorum. Nasıl görebilirim?