hollanda kelimesini ne zaman duysam aklıma esrar, mantar, eroin ve benzeri şeyler geliyor. ne zaman hollanda'dan bahsedilse herkes ortamın en keş insanına dönüşüyor, coffee shop'lardan girip konuyla ilgili en son yasal düzenlemeden çıkıyorlar. ama eskiden bu böyle değildi. en azından benim için. 21 yaşında olduğumu düşünürsek belki aklımın böyle şeylere zamanla ermesine bağlanabilir ama sanki hollanda hakkındaki algı son 6-7 yılda iyice bir bu yöne kaydı. eskiden hollanda denince benim aklıma lale, yeldeğirmeni falan gelirdi yahu. acaba sizce de böyle mi, yoksa hollanda ezelden beri otuyla bokuyla bilinen bir ülke miydi? yoksa bol miktarda öğrenci erasmus vb. nanelerle avrupa'ya gönderilmeye başladıktan sonra mı böyle oldu?
merhaba,
zorunluluktan dolayı almakta olduğum ve yabancı bir dilde olması, konuyla da alakam olmaması nedeniyle anlamakta oldukça zorlandığım bir dersle ilgili küçük bir yardıma ihtiyacım var. yazacağım terimleri kısaca açıklayabilirseniz veya bunları anlaşılır bir dille basite kaçmadan anlatan bir yere beni yönlendirebilirseniz sevinirim. (ekşi sözlük'e baktım zaten ama pek bir şey anlamadım yazılanlardan)
söz konusu terimler ve muhtemel türkçe karşılıkları:
-scène (sahne)
-séquence (sekans)
-plan (plan)
şimdiden teşekkürler.
zorunluluktan dolayı almakta olduğum ve yabancı bir dilde olması, konuyla da alakam olmaması nedeniyle anlamakta oldukça zorlandığım bir dersle ilgili küçük bir yardıma ihtiyacım var. yazacağım terimleri kısaca açıklayabilirseniz veya bunları anlaşılır bir dille basite kaçmadan anlatan bir yere beni yönlendirebilirseniz sevinirim. (ekşi sözlük'e baktım zaten ama pek bir şey anlamadım yazılanlardan)
söz konusu terimler ve muhtemel türkçe karşılıkları:
-scène (sahne)
-séquence (sekans)
-plan (plan)
şimdiden teşekkürler.
iyi akşamlar,
türkçe olarak yazdığım metinlerin %90'ını uzun zamandır sadece ekşi sözlük ve ekşi duyuru platformlarına giriyorum. ekşiden önceki klonlarda da benzer durumda olduğumu, yıllardır yabancı bir dilde eğitim yapan bir okulda okuduğumu ve kendi kendime türkçe not tutma alışkanlığımın pek olmadığını da hesaba katarsak bu durum neredeyse 5-6 yıldır devam etmekte. doğal olarak da ilkokuldayken en süpersonik seviyeden öğrendiğim, kağıt gazete ve bolca kitap okuyarak pekiştirdiğim türkçede büyük harflerin cümle içerisinde nerede kullanacağına dair kurallara kendimi yabancılaşmış hissediyorum son 1-2 senedir. her ne kadar burada büyük harf kullanabiliyor olsak da küçük haflere olan alışkanlıktan dolayı zor geliyor.
bir de cümleye başlarken büyük harf kullanmama konusu eskiden dikkatimi çekmiyordu fakat artık koca bir paragrafı küçük harflerle yazmanın okunabilirliği azalttığı düşüncesindeyim. bir yandan kendime de kızıyorum, diğer yandan da üşeniyorum shift'e basmaya.
en kötüsü de 8 sene önce bir internet forumuna yazdığım yazıları gördüm ve o dönem liseye henüz başlamış biriyken yazdığım bütün cümlelere büyük harfle başladığımı, neredeyse hiç imla hatası yapmadığımı fark etmem ettim, kendimi bir garip hissettim.
bu konuda benle benzer durumda olanlar var mı, sırf bunu sormak için bu duyuruyu açtım. ne düşünüyorsunuz bu konuda? sadece küçük harf yazanlara karşı yavaştan oluşan bir gıcıklık var mı, "de, da"ları ayıramayanlara, "şey"leri ayıramayanlara karşı oluşanın benzeri gibisinden :)
türkçe olarak yazdığım metinlerin %90'ını uzun zamandır sadece ekşi sözlük ve ekşi duyuru platformlarına giriyorum. ekşiden önceki klonlarda da benzer durumda olduğumu, yıllardır yabancı bir dilde eğitim yapan bir okulda okuduğumu ve kendi kendime türkçe not tutma alışkanlığımın pek olmadığını da hesaba katarsak bu durum neredeyse 5-6 yıldır devam etmekte. doğal olarak da ilkokuldayken en süpersonik seviyeden öğrendiğim, kağıt gazete ve bolca kitap okuyarak pekiştirdiğim türkçede büyük harflerin cümle içerisinde nerede kullanacağına dair kurallara kendimi yabancılaşmış hissediyorum son 1-2 senedir. her ne kadar burada büyük harf kullanabiliyor olsak da küçük haflere olan alışkanlıktan dolayı zor geliyor.
bir de cümleye başlarken büyük harf kullanmama konusu eskiden dikkatimi çekmiyordu fakat artık koca bir paragrafı küçük harflerle yazmanın okunabilirliği azalttığı düşüncesindeyim. bir yandan kendime de kızıyorum, diğer yandan da üşeniyorum shift'e basmaya.
en kötüsü de 8 sene önce bir internet forumuna yazdığım yazıları gördüm ve o dönem liseye henüz başlamış biriyken yazdığım bütün cümlelere büyük harfle başladığımı, neredeyse hiç imla hatası yapmadığımı fark etmem ettim, kendimi bir garip hissettim.
bu konuda benle benzer durumda olanlar var mı, sırf bunu sormak için bu duyuruyu açtım. ne düşünüyorsunuz bu konuda? sadece küçük harf yazanlara karşı yavaştan oluşan bir gıcıklık var mı, "de, da"ları ayıramayanlara, "şey"leri ayıramayanlara karşı oluşanın benzeri gibisinden :)
merhabalar sevgili duyuru kullanıcıları, çok gerekli bir soruyla daha karşınızdayım.
sözlükte gerek ciddiyet içerisinde gerekse de trol kisvesi altında "ateistlik" yapanlara ayar vermeye çalışan muhteremlerin bir kısmı bu insanların daha rahat sevgili yapmak, hatun kaldırmak, skora ulaşmak, karşı cinsle ilişkiye geçmek, ne derseniz deyin işte, bu dediğim ve benzeri şeyler için ateist gibi görünerek prim yapmaya çalıştıklarını söylüyorlar.
şimdi benim anlamadığım nokta, kızlar artık ateistleri beğenmeye, ateistlere mi vermeye başladı türkiye'de? nedir bu olay ben çözemedim. ben ateistim diye çıkanların peşinden mi koşuyor kızlar? bu durumda kızlar ateist erkeklerden daha önce ateizmi benimsemiş ama çaktırmıyor değil midir? acaba bu kızlar tüm kızlar mı, bir kısım kızlar mı, bazı kızlar mı yoksa var olmayan kızlar mı?
ayrıca bu iddiayı dillendirebilen arkadaşlar müslüman veya tek tanrı inancına dayalı dindar kimliklerinden dolayı cinsel ihtiyaçlarını gideremeyip abazan mı kalmışlardır, kendilerini içten içe yiyor, "öbür dünyada görüşcez olum sizle" diye kendilerini teselli ederken bir yandan da ateistlere veya ateist taklidi yaptıklarını düşündükleri ergenlere bakarak "vay amk *m üstünde ceviz kırıyo pezemekler" diye iç mi geçiriyorlardır? bir müslüman cinsel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekmek zorunda mıdır? nedir yahu?
yazdıklarım absürd ve saçma görünebilir ama "karı bulmak için ateist taklidi yapanlar" ve benzeri şeyleri gördükçe aklıma bu yazdıklarım ve daha buna benzer bir sürü şey geliyor. dalga geçmek isteyenler geçebilir ama şakayla karışık olsa da olmasa da ciddi cevap verenlere teşekkür ediyorum şimdiden.
sözlükte gerek ciddiyet içerisinde gerekse de trol kisvesi altında "ateistlik" yapanlara ayar vermeye çalışan muhteremlerin bir kısmı bu insanların daha rahat sevgili yapmak, hatun kaldırmak, skora ulaşmak, karşı cinsle ilişkiye geçmek, ne derseniz deyin işte, bu dediğim ve benzeri şeyler için ateist gibi görünerek prim yapmaya çalıştıklarını söylüyorlar.
şimdi benim anlamadığım nokta, kızlar artık ateistleri beğenmeye, ateistlere mi vermeye başladı türkiye'de? nedir bu olay ben çözemedim. ben ateistim diye çıkanların peşinden mi koşuyor kızlar? bu durumda kızlar ateist erkeklerden daha önce ateizmi benimsemiş ama çaktırmıyor değil midir? acaba bu kızlar tüm kızlar mı, bir kısım kızlar mı, bazı kızlar mı yoksa var olmayan kızlar mı?
ayrıca bu iddiayı dillendirebilen arkadaşlar müslüman veya tek tanrı inancına dayalı dindar kimliklerinden dolayı cinsel ihtiyaçlarını gideremeyip abazan mı kalmışlardır, kendilerini içten içe yiyor, "öbür dünyada görüşcez olum sizle" diye kendilerini teselli ederken bir yandan da ateistlere veya ateist taklidi yaptıklarını düşündükleri ergenlere bakarak "vay amk *m üstünde ceviz kırıyo pezemekler" diye iç mi geçiriyorlardır? bir müslüman cinsel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekmek zorunda mıdır? nedir yahu?
yazdıklarım absürd ve saçma görünebilir ama "karı bulmak için ateist taklidi yapanlar" ve benzeri şeyleri gördükçe aklıma bu yazdıklarım ve daha buna benzer bir sürü şey geliyor. dalga geçmek isteyenler geçebilir ama şakayla karışık olsa da olmasa da ciddi cevap verenlere teşekkür ediyorum şimdiden.
merhabalar,
biraz ilginç birkaç sorum var.
18. yüzyılda anadoluda veya istanbul'da yaşayan bir kişi saatin kaç olduğunu neye göre söylüyordu? evlerde saat var mıydı, saatler bugünkü gibi 24-12 saatlik dilimlere mi ayrılmıştı, yoksa öğlen, sabah, akşam, güneşin doğuşu, batışı, tepedeki yerine göre mi konuşuyorlardı bu konuda?
mesela 12-24 saatlik sistem osmanlı'ya ne zaman gelmiştir? insanlar bunu ne zaman benimsemişlerdir? padişah ve elitler bu zaman hesaplama yöntemi ile ilk ne zaman karşılaşmışlardır?
biraz ilginç birkaç sorum var.
18. yüzyılda anadoluda veya istanbul'da yaşayan bir kişi saatin kaç olduğunu neye göre söylüyordu? evlerde saat var mıydı, saatler bugünkü gibi 24-12 saatlik dilimlere mi ayrılmıştı, yoksa öğlen, sabah, akşam, güneşin doğuşu, batışı, tepedeki yerine göre mi konuşuyorlardı bu konuda?
mesela 12-24 saatlik sistem osmanlı'ya ne zaman gelmiştir? insanlar bunu ne zaman benimsemişlerdir? padişah ve elitler bu zaman hesaplama yöntemi ile ilk ne zaman karşılaşmışlardır?
bi şarkı vardı
bi şeyin kavırıydı
hareketli falan bi şarkıyı - popüler bi şarkıydı bu-
çok daha yavaşlatıp daha elektronik hale getirmişlerdi
ama ne grupları hatırladım ne şarkıyı
neydi bu...
kavırı yapan grup kuzeyli bi grup
ama ingiltereye mi amerikaya mı ne taşınıyolardı
2 erkek 1 kız idi kavırcılarımız
kavır versiyonun klibi bile var hatta.
şarkının orijinali metal olabilir, hard rak olabilir, olmayabilir de.
bi şeyin kavırıydı
hareketli falan bi şarkıyı - popüler bi şarkıydı bu-
çok daha yavaşlatıp daha elektronik hale getirmişlerdi
ama ne grupları hatırladım ne şarkıyı
neydi bu...
kavırı yapan grup kuzeyli bi grup
ama ingiltereye mi amerikaya mı ne taşınıyolardı
2 erkek 1 kız idi kavırcılarımız
kavır versiyonun klibi bile var hatta.
şarkının orijinali metal olabilir, hard rak olabilir, olmayabilir de.
ne bileyim, "güzel bi kız falan mı ki", "ne amele tipler takip ediyo lan duyuruyu" ve benzeri düşüncelerle veya hiçbir şey düşünmeden aşağıdaki kutudaki resimlere tıklayıp profillerde dolaştığınız oluyor mu? daha da fazlasını görmek için duyuru anasayfasını yenileyip yeni çıkan fotoğraflara da dadandığınız oldu mu...
merhaba.
sapıtık uyku düzenim nedeniyle geçtiğimiz gece uyumadım. sabah 10daki derse yetişmek için güzelce bir kahvaltı yaptım, büyük bardak çay içtim, gittim okula.
11.30 gibi makineden sert bir kahve aldım. uyanık kalmak için.
öğle arasında 2 dilim ekmek arasına hindi fümeden oluşan hafif bir sandviçi mideye indirdim.
14.30 gibi halsizlik bastırınca da arada kahveyi tekrarladım, bir de sigara otlandım yanına.
bu son kahve affedin ama ebemi belledi. ilk 1 saat kalp krizi geçiriyorum sandım. eve geldim direkt yattım. 1 saat önce uyandım, hala küt küt atıyor. 6 saattir çarpıntıdan muzdaribim kısacası. geçmeyecek mi yahu bu?
ölüyor muyum yoksa, ne oluyor?
yaş 21, sigarayı 3 aydır kimi zaman 2 hafta hiç içmeyip kimi zaman da haftada 5-10 kere, o da otlanabilirsem içiyorum. içmemeye çalışıyorum.
sapıtık uyku düzenim nedeniyle geçtiğimiz gece uyumadım. sabah 10daki derse yetişmek için güzelce bir kahvaltı yaptım, büyük bardak çay içtim, gittim okula.
11.30 gibi makineden sert bir kahve aldım. uyanık kalmak için.
öğle arasında 2 dilim ekmek arasına hindi fümeden oluşan hafif bir sandviçi mideye indirdim.
14.30 gibi halsizlik bastırınca da arada kahveyi tekrarladım, bir de sigara otlandım yanına.
bu son kahve affedin ama ebemi belledi. ilk 1 saat kalp krizi geçiriyorum sandım. eve geldim direkt yattım. 1 saat önce uyandım, hala küt küt atıyor. 6 saattir çarpıntıdan muzdaribim kısacası. geçmeyecek mi yahu bu?
ölüyor muyum yoksa, ne oluyor?
yaş 21, sigarayı 3 aydır kimi zaman 2 hafta hiç içmeyip kimi zaman da haftada 5-10 kere, o da otlanabilirsem içiyorum. içmemeye çalışıyorum.
Gelecekte ne yapacağım diye düşüne düşüne bir hal oluyorum son zamanlarda. benle beraber liseden mezun olan arkadaşlarım birer ikişer "işveren: meb"leri profillerine ekliyorlar (aöl mezunuyum). meb'de çalışmak istediğimi pek sanmıyorum ama asıl sıkıntı belli bir hedefimin de olmaması. bölümüm de bana bir hedef vermiyor.
pek de sevemediğim bir bölümde okuyorum (galatasaray üni - fransız dili ve edebiyatı). bir türlü sevemediğim edebiyat dersleri ve kafamın bir türlü almadığı dilbilim teorileri beni bu bölümden nefret ettirdi. 6 süren bu bölümün bitmesine daha 2 sene var. bölümden mezun olduğumda bir mesleğim de olamayacak çünkü dilbilim veya edebiyat üzerine çalışma yapacağıma gider taksim'de su satarım. çevirmenlik, yazarlık, yayınevi, basımevi bilmem ne şeyler de gözüme çok kıytırık görünüyor, hem ilgimi çekmiyorlar, hem de iş peşinde koşmak yerine biraz daha memur zihniyetini, "oturayım, çalışayım, alayım paramı, işim gücüm belli olsun"u istiyor gibiyim. hadi çevirmenlik hoş gibi aslında da, nereden başlanır bilemiyorum. fr-tr, ing-tr tamam da, tr-ing, tr-fr çeviri yapmak için gereken bilgiye de pek sahip değilim.
ne bileyim, seveceğim şeyin ne olduğunu düşünüyorum, ilgimi çeken tek alan tarihmiş gibi geliyor. sanki üniversitede tarih konusunda araştırma yapan biri olmak kendimi gerçekleştirmemi sağlarmış gibi geliyor. yabancu dil bilen tarihçiye ihtiyaç var mı ki? fransız, ingiliz, amerikan kütüphanelerinde, arşivlerinde araştırmalar yapsam mesela... bu tür şeyleri yapabilmek için nereden mezun olup nerede işe girmek gerekiyor?
"lisedeyken niye yabancı dil bölümünü seçmişim", "üniversiteye bir sene daha mı hazırlanmalıymışım" diye düşünmenin bu saatten sonra manası yok. belki sözel seçip tarih okusam daha farklı olurdu her şey ama yeniden tarih okuyabilir miyim bilmiyorum. mezun olduğumda 23 yaşında olacağım ve istediğim hayat standardına sahip olmak için daha okul bitmeden çalışmak zorunda kalacak gibiyim. ailem şu ara destekliyor falan da, nereye kadar yani.
yüksek lisansımı tarih üzerine yapsam ne olur, buradan hareketle bir yere varabilir miyim onu da bilemiyorum. yüksek lisans ne için yapılır ve yüksek lisans yapınca askerden yırtmak haricinde tam olarak ne kazanılır bunu da tam bilmiyorum.
bu bölümü bitireceğim çünkü bırakıp gitmek hayattan 4 sene kaybetmek olacak. elde ne var, belki iyi bir üniversiteden alınmış bir diploma, iyi derecede ingilizce ve fransızca, birazcık da ispanyolca. bundan sonrası muallakta. nasıl para kazanacağım, nerede çalışacağım bilemiyorum. akademiye devam edip tarih üzerine bir şeylere mi girişsem, bunu da bilemiyorum. beni kim işe alır, ben ne işe yararım, üç beş gramer hatasıyla da olsa anlaşılır yazılar yazıp günlük muhabbetleri çevirebildiğim, okuduğumu anlayıp telefonda falan konuşabildiğim 2 dil bilmem bana hayatta ne fayda sağlar bilemiyorum. diplomamda hoşuma giden bi titr yok. işin kötüsü geleceğimin ne olacağı, hedefimin ne olduğu belli olmadığı için kendimi herhangi bir şeye motive edememem. boşluktayım. üniversiteyi kazanalı beri tatilde gibiyim. kafa karışık yani.
yardımcı olacaklara, yol göstereceklere şimdiden teşekkürler. buna gerçekten ihtiyacım var.
pek de sevemediğim bir bölümde okuyorum (galatasaray üni - fransız dili ve edebiyatı). bir türlü sevemediğim edebiyat dersleri ve kafamın bir türlü almadığı dilbilim teorileri beni bu bölümden nefret ettirdi. 6 süren bu bölümün bitmesine daha 2 sene var. bölümden mezun olduğumda bir mesleğim de olamayacak çünkü dilbilim veya edebiyat üzerine çalışma yapacağıma gider taksim'de su satarım. çevirmenlik, yazarlık, yayınevi, basımevi bilmem ne şeyler de gözüme çok kıytırık görünüyor, hem ilgimi çekmiyorlar, hem de iş peşinde koşmak yerine biraz daha memur zihniyetini, "oturayım, çalışayım, alayım paramı, işim gücüm belli olsun"u istiyor gibiyim. hadi çevirmenlik hoş gibi aslında da, nereden başlanır bilemiyorum. fr-tr, ing-tr tamam da, tr-ing, tr-fr çeviri yapmak için gereken bilgiye de pek sahip değilim.
ne bileyim, seveceğim şeyin ne olduğunu düşünüyorum, ilgimi çeken tek alan tarihmiş gibi geliyor. sanki üniversitede tarih konusunda araştırma yapan biri olmak kendimi gerçekleştirmemi sağlarmış gibi geliyor. yabancu dil bilen tarihçiye ihtiyaç var mı ki? fransız, ingiliz, amerikan kütüphanelerinde, arşivlerinde araştırmalar yapsam mesela... bu tür şeyleri yapabilmek için nereden mezun olup nerede işe girmek gerekiyor?
"lisedeyken niye yabancı dil bölümünü seçmişim", "üniversiteye bir sene daha mı hazırlanmalıymışım" diye düşünmenin bu saatten sonra manası yok. belki sözel seçip tarih okusam daha farklı olurdu her şey ama yeniden tarih okuyabilir miyim bilmiyorum. mezun olduğumda 23 yaşında olacağım ve istediğim hayat standardına sahip olmak için daha okul bitmeden çalışmak zorunda kalacak gibiyim. ailem şu ara destekliyor falan da, nereye kadar yani.
yüksek lisansımı tarih üzerine yapsam ne olur, buradan hareketle bir yere varabilir miyim onu da bilemiyorum. yüksek lisans ne için yapılır ve yüksek lisans yapınca askerden yırtmak haricinde tam olarak ne kazanılır bunu da tam bilmiyorum.
bu bölümü bitireceğim çünkü bırakıp gitmek hayattan 4 sene kaybetmek olacak. elde ne var, belki iyi bir üniversiteden alınmış bir diploma, iyi derecede ingilizce ve fransızca, birazcık da ispanyolca. bundan sonrası muallakta. nasıl para kazanacağım, nerede çalışacağım bilemiyorum. akademiye devam edip tarih üzerine bir şeylere mi girişsem, bunu da bilemiyorum. beni kim işe alır, ben ne işe yararım, üç beş gramer hatasıyla da olsa anlaşılır yazılar yazıp günlük muhabbetleri çevirebildiğim, okuduğumu anlayıp telefonda falan konuşabildiğim 2 dil bilmem bana hayatta ne fayda sağlar bilemiyorum. diplomamda hoşuma giden bi titr yok. işin kötüsü geleceğimin ne olacağı, hedefimin ne olduğu belli olmadığı için kendimi herhangi bir şeye motive edememem. boşluktayım. üniversiteyi kazanalı beri tatilde gibiyim. kafa karışık yani.
yardımcı olacaklara, yol göstereceklere şimdiden teşekkürler. buna gerçekten ihtiyacım var.
böyle bir ütopyam var.
trt olur, anadolu ajansı olur, reha muhtar'lı şov tv olur, atv kanal d star olur. hepsi olur. yeter ki youtube ortaya çıkmadan, gazeteler sitelerine video oynatıcılar koymadan önceki dönemi de bizlere göstersinler. refah'ın, faziletin kapatılması, çiller'in gafları, yılmaz'ın duraklamaları, istiklal caddesi'nin 90'lardaki, 80'lerdeki halleri, tayyip erdoğan'ın belediye başkanlığı, ibo ve yanındaki cüceden oluşan reha muhtar haberciliği, siyaset meydanı'nın, şok'un, kaygısızlar'ın tüm eski bölümleri ve daha on binlerce şey. yeniden ortaya çıkan sayısız komik video da cabası
böyle bir şeyin yapılması yakın tarihimizle ilgili bilgimizi artıracaktır, insanların unuttuklarını hatırlamalarına, olaylara daha geniş bir perspektiften bakmalarına sebep olacaktır eminim ki.
dünyada arşivini yavaştan, mesela 2000-2005 arası diye kullanıma açan, her şeyi ıolmasa da çarpıcı noktaları paylaşan kanallar var mı ki? biliyorum, meşakkatli bir iş fakat elimize o dönemden ulaşan, buzdağının görünen kısmı da olsalar, bol miktarda video var. bunları sızdıranlar diğerlerini niye yüklemesin? mesela ntv, neden sadece ileriye dönük yapıyor bu işi?
harddisk maliyeti, server maliyeti falan mı acaba problem? yoksa maddi kazanç sağlamaması mı? yoksa üşeniyorlar mı? kimsenin aklına gelmiyor mu? yahu youtube'da 2006-2007 öncesi dönemle ilgili video bulamamaktan bıktım! ne zaman gerçekleşecek bu devrim?
trt olur, anadolu ajansı olur, reha muhtar'lı şov tv olur, atv kanal d star olur. hepsi olur. yeter ki youtube ortaya çıkmadan, gazeteler sitelerine video oynatıcılar koymadan önceki dönemi de bizlere göstersinler. refah'ın, faziletin kapatılması, çiller'in gafları, yılmaz'ın duraklamaları, istiklal caddesi'nin 90'lardaki, 80'lerdeki halleri, tayyip erdoğan'ın belediye başkanlığı, ibo ve yanındaki cüceden oluşan reha muhtar haberciliği, siyaset meydanı'nın, şok'un, kaygısızlar'ın tüm eski bölümleri ve daha on binlerce şey. yeniden ortaya çıkan sayısız komik video da cabası
böyle bir şeyin yapılması yakın tarihimizle ilgili bilgimizi artıracaktır, insanların unuttuklarını hatırlamalarına, olaylara daha geniş bir perspektiften bakmalarına sebep olacaktır eminim ki.
dünyada arşivini yavaştan, mesela 2000-2005 arası diye kullanıma açan, her şeyi ıolmasa da çarpıcı noktaları paylaşan kanallar var mı ki? biliyorum, meşakkatli bir iş fakat elimize o dönemden ulaşan, buzdağının görünen kısmı da olsalar, bol miktarda video var. bunları sızdıranlar diğerlerini niye yüklemesin? mesela ntv, neden sadece ileriye dönük yapıyor bu işi?
harddisk maliyeti, server maliyeti falan mı acaba problem? yoksa maddi kazanç sağlamaması mı? yoksa üşeniyorlar mı? kimsenin aklına gelmiyor mu? yahu youtube'da 2006-2007 öncesi dönemle ilgili video bulamamaktan bıktım! ne zaman gerçekleşecek bu devrim?
merhaba,
youtube'da bayağı bir süredir bakıyorum ama bulamıyorum: 90'ların ortası veya sonlarından kalma bir video. renault twingo'ya ait ve yabancı.
bir aile var, bir veya iki çocukları var, araba ne kadar küçük de olsa ev gibi takılıyorlar içinde, ne bileyim arka koltuğu yatırıp sevişiyorlar bile, o derece. böyleydi hatırladığım kadarıyla.
bulana veya getirene 100.000 lira veriyorum.
youtube'da bayağı bir süredir bakıyorum ama bulamıyorum: 90'ların ortası veya sonlarından kalma bir video. renault twingo'ya ait ve yabancı.
bir aile var, bir veya iki çocukları var, araba ne kadar küçük de olsa ev gibi takılıyorlar içinde, ne bileyim arka koltuğu yatırıp sevişiyorlar bile, o derece. böyleydi hatırladığım kadarıyla.
bulana veya getirene 100.000 lira veriyorum.
www.eksisozluk.com
retorik kelimesi burada ne anlamda kullanılmış? çok kullanılan bir kelime fakat tam manasını çıkaramıyorum. konuşma, söylev, diskur vs. bir şey mi, nedir?
retorik kelimesi burada ne anlamda kullanılmış? çok kullanılan bir kelime fakat tam manasını çıkaramıyorum. konuşma, söylev, diskur vs. bir şey mi, nedir?
bedelli askerlik anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil mi? anayasa mahkemesine bu konuda dava açamaz mıyız? askere gitmek için çılgın atan insanların bir kısmının istemedikleri bir yere zorla gönderilmesi, diğer bir kısmının ise bir miktar para ödeyerek bundan muaf olması ne kadar eşit bir durum?
evliya çelebi, ibn battuta gibi doğu dünyasını anlatan değil de, avrupa'ya giden, anılarını yazan biri var mı diye merak ettim. bi nevi monteskiyö'nün lettres persanes kitabındaki iranlı abiler gibi. 1700'lerin sonuna kadar olmak kaydıyla bizim avrupa'da takılan elçilerin anıları da olur. olay doğulu bakış açısıyla batı dünyasını (fransa, almanya, ingiltere, ispanya vs) anlatmak.
edit: avrupa'ya gidip doğudaki anılarını yazan değil, geri dönüp doğulu ülkesinde batıdaki maceralarını anlatan birini arıyorum.
edit: avrupa'ya gidip doğudaki anılarını yazan değil, geri dönüp doğulu ülkesinde batıdaki maceralarını anlatan birini arıyorum.
donmuş, buzluktan çıkalı 4 dk olmuş kıymayı mikrodalgada kaç vatta kaç dakika tutmak lazım ki tavada kızartılacak normalliğe ulaşsın?