dostlar iyi akşamlar,
ben 2012'de daha 18 yaşındayken birkaç yıllık pasaport almıştım. hatta polonya'dan ret filan yedim onunla.
daha sonra 2015'te 10 yıllık pasaport aldım.
o şu an duruyor ama ben daha sonra öğrendim ki başvururken eski pasaportu götürmemiz lazımmış? en azından öyle okudum. üstünden çok zaman geçti tabii ama ben kesinlikle ilk pasaportumu emniyete götürdüğümü hatırlamıyorum. şu an o pasaportun nerede olduğuna dair en ufak fikrim yok, verip de unutmadıysam tanışınırken filan kaybetmişimdir, yok yani aradan geçen sürede çok fazla şey oldu, karşıma neler neler çıktı ama o pasaportu asla görmedim.
şimdi mevcut pasaportumun geçerlilik süresi aralık'ta dolacak. ben yeni pasaport başvurusu yapacak olursam mevcut pasaportumla (veya onsuz) gitsem olur mu? bana ilk pasaportu sorma ihtimalleri var mı? öyle bi durumda ömür boyu yurt dışına çıkamıyorum herhalde?
bonus soru: malumunuz, çoğu ülke pasaportun en az altı ay geçerli olmasını istiyor. bitiş tarihinden altı ay önce başvurup yeniletebiliyor muyum? pasaport için illaki süresinin bitmiş olma şartı filan var mı? tşk.
ben 2012'de daha 18 yaşındayken birkaç yıllık pasaport almıştım. hatta polonya'dan ret filan yedim onunla.
daha sonra 2015'te 10 yıllık pasaport aldım.
o şu an duruyor ama ben daha sonra öğrendim ki başvururken eski pasaportu götürmemiz lazımmış? en azından öyle okudum. üstünden çok zaman geçti tabii ama ben kesinlikle ilk pasaportumu emniyete götürdüğümü hatırlamıyorum. şu an o pasaportun nerede olduğuna dair en ufak fikrim yok, verip de unutmadıysam tanışınırken filan kaybetmişimdir, yok yani aradan geçen sürede çok fazla şey oldu, karşıma neler neler çıktı ama o pasaportu asla görmedim.
şimdi mevcut pasaportumun geçerlilik süresi aralık'ta dolacak. ben yeni pasaport başvurusu yapacak olursam mevcut pasaportumla (veya onsuz) gitsem olur mu? bana ilk pasaportu sorma ihtimalleri var mı? öyle bi durumda ömür boyu yurt dışına çıkamıyorum herhalde?
bonus soru: malumunuz, çoğu ülke pasaportun en az altı ay geçerli olmasını istiyor. bitiş tarihinden altı ay önce başvurup yeniletebiliyor muyum? pasaport için illaki süresinin bitmiş olma şartı filan var mı? tşk.
dostlar buraya nasıl gidebilirim? tam olarak mağazaya gitmek istiyorum forma almak için. bahçelievler durağında insem kime sorsam gösterir mi? harita üstünde yakın görünüyor ama malum ankara'nın bug'ları, bilemiyosun dağ mı tırmanacaksın orman mı geçeceksin.
aynı anda birden fazla maçı takip edebilen cinler kapsam dışı.
arsenal-real madrid mi olur tercihiniz yoksa bayern-inter mi?
eşşşşek arsenal'e zerre güvenmiyorum, real madrid malum şampiyonlar ligi'nde efsunlu zaten, bi halt oynamayıp yine 2-3 tane atıp geçecekler gibime geliyor. ben o yüzden hem atmosfer hem daha dengeli bi maç olabileceği beklentisiyle bayern-inter'e daha yakın hissediyorum açıkçası.
sizde nasıl durum?
arsenal-real madrid mi olur tercihiniz yoksa bayern-inter mi?
eşşşşek arsenal'e zerre güvenmiyorum, real madrid malum şampiyonlar ligi'nde efsunlu zaten, bi halt oynamayıp yine 2-3 tane atıp geçecekler gibime geliyor. ben o yüzden hem atmosfer hem daha dengeli bi maç olabileceği beklentisiyle bayern-inter'e daha yakın hissediyorum açıkçası.
sizde nasıl durum?
dostlar iyi akşamlar,
geçen arkadaşla konuşurken bi şey düştü aklıma. şimdi evrim kendi içinde "akıllı" bir mekanizma değil, daha ziyade "su akar yolunu bulur" olayı evet ama şunu düşündüm: diyelim ki biz genciz. sevişiyoruz yahut osbir delisiyiz diyelim, biyolojik olarak kabul görmüş/ortalama sayılan değerden daha fazla boşalıyoruz.
bunun vücudu "bu zaten genleri aktardı" diyerek daha hızlı yaşlandırması gibi bir ihtimal söz konusu olabilir mi? sonuçta biyolojik olarak sistem biz çocuk mu yapıyoruz, dopamin bağımlısı bir eşşoleşşek miyiz bilemez. sistemden sürekli sperm çıkışı bi noktada bünyenin bi nevi "kendi misyonunu tamamladığı" sinyalini verebilir mi, hani bu artık olgunluğa erişti, fizyolojik görevini tamamladı, bu artık kanser de olur hasta da olur gebersin gitsin pezevenk tarzı bir dönüşüm yaşanır mı?
bi yandan en başta söylediğim gibi evrimin "akıllı" bir süreç olmadığını biliyorum, o açıdan bunun kendi başına bi fonksiyon olarak gelişmesi bana pek makul gelmiyor. öte yandan evrimsel biyolojik kodumuz aşağı yukarı belli... o yüzden aklıma gelmedi değil. örneğin bizim kodlarımızda "bin kez boşalma 30 yaş" şeklinde bir denge varsa, biz buna 20 yaşında ulaşmışsak vücudun hikayeyi daha ileri sarması, yaşlanmayı hızlandırması gibi bi durum söz konusu olabilir mi?
bunu kendimce araştırmayı denedim ama açıkçası ne yazacağımı bile bilemediğimden dolayı pek bi şey bulamadım. hala buralarda mıdır bilmiyorum ama özellikle evrim halkasi ve bu konuda bilgisi olan diğer duyurucular bildiklerini paylaşabilirse çok sevinirim.
söylediğim şey çok mu saçma sizce? yani bence yetişkin bir erkek için ejakülasyon önemli bi biyolojik gösterge açıkçası. belki bunu çok yaparsak sistemimiz "tamam biz başka bi yere aktarıldık zaten burada yapacak işimiz kalmadı" diyodur, olamaz mı?
ya da şöyle sorayım bunun için "olabilir, varsa bile biz bilmiyoruz" diyebilir miyiz yoksa bu tamamen mantıksız ve saçma bi düşünce mi?
geçen arkadaşla konuşurken bi şey düştü aklıma. şimdi evrim kendi içinde "akıllı" bir mekanizma değil, daha ziyade "su akar yolunu bulur" olayı evet ama şunu düşündüm: diyelim ki biz genciz. sevişiyoruz yahut osbir delisiyiz diyelim, biyolojik olarak kabul görmüş/ortalama sayılan değerden daha fazla boşalıyoruz.
bunun vücudu "bu zaten genleri aktardı" diyerek daha hızlı yaşlandırması gibi bir ihtimal söz konusu olabilir mi? sonuçta biyolojik olarak sistem biz çocuk mu yapıyoruz, dopamin bağımlısı bir eşşoleşşek miyiz bilemez. sistemden sürekli sperm çıkışı bi noktada bünyenin bi nevi "kendi misyonunu tamamladığı" sinyalini verebilir mi, hani bu artık olgunluğa erişti, fizyolojik görevini tamamladı, bu artık kanser de olur hasta da olur gebersin gitsin pezevenk tarzı bir dönüşüm yaşanır mı?
bi yandan en başta söylediğim gibi evrimin "akıllı" bir süreç olmadığını biliyorum, o açıdan bunun kendi başına bi fonksiyon olarak gelişmesi bana pek makul gelmiyor. öte yandan evrimsel biyolojik kodumuz aşağı yukarı belli... o yüzden aklıma gelmedi değil. örneğin bizim kodlarımızda "bin kez boşalma 30 yaş" şeklinde bir denge varsa, biz buna 20 yaşında ulaşmışsak vücudun hikayeyi daha ileri sarması, yaşlanmayı hızlandırması gibi bi durum söz konusu olabilir mi?
bunu kendimce araştırmayı denedim ama açıkçası ne yazacağımı bile bilemediğimden dolayı pek bi şey bulamadım. hala buralarda mıdır bilmiyorum ama özellikle evrim halkasi ve bu konuda bilgisi olan diğer duyurucular bildiklerini paylaşabilirse çok sevinirim.
söylediğim şey çok mu saçma sizce? yani bence yetişkin bir erkek için ejakülasyon önemli bi biyolojik gösterge açıkçası. belki bunu çok yaparsak sistemimiz "tamam biz başka bi yere aktarıldık zaten burada yapacak işimiz kalmadı" diyodur, olamaz mı?
ya da şöyle sorayım bunun için "olabilir, varsa bile biz bilmiyoruz" diyebilir miyiz yoksa bu tamamen mantıksız ve saçma bi düşünce mi?
ev arkadaşım yunanistan'a gitti ama orada işi gücü var şimdi çocuğa market gez fiyat araştırması yap demek istemiyorum. fiskidir uzodur kallavi içkilerin fiyatı türkiye'ye kıyasla nasıl, daha uygun mu? uygunsa ne kadar fark ediyor bilen var mı? ona göre rica edicem 1-2 şişe getirmesi için ama çok kayda değer bi fark yoksa hiç şeyapmiyim.
dostlar iyi akşamlar,
denk gelenler bilirler, normalde ben iş-okul ve şüşkoluk sebebiyle askerliği erteliyordum. geçen yıl erteleme almıştım. haziran'da 31'i dolduracağım. ama geldiğim noktada okuldan atılacağım, şu an online çalışıyorum ama o işim de "ek gelir" düzeyinde.
benim boyum için kilo limiti 105'ti. ben 117'den 103'e kadar düşmüş durumdayım. hal böyleyken, hayatımla ilgili ne yapacağımı bilmiyorken, sonuna kadar da bunalmışken hazır askerliği aradan çıkarayım diyorum.
yalnız şu an yaşadığım yerde kira sözleşmem var ve bana güvenen, birisi yabancı olmak üzere iki ev arkadaşım var. en azından haziran'a kadar burada kalmak istiyorum. tabii işyerime de haber vermek istiyorum önceden.
pazartesi muayeneye gidicem. muhtemelen erteleme alamam artık çünkü bi haftada 2-3 kilo alacak maddi güce sahip değilim.
muayene sonucunda askerliğe elverişli görülürsem en erken ne zaman giderim? atıyorum haziran gibi paket yapacak olurlarsa "ben bi sonraki dönemde gitmek istiyorum" deme şansım var mı acaba?
konu hakkında bilgisi olanlar paylaşabilirse çok sevinirim, teşekkürler şimdiden
denk gelenler bilirler, normalde ben iş-okul ve şüşkoluk sebebiyle askerliği erteliyordum. geçen yıl erteleme almıştım. haziran'da 31'i dolduracağım. ama geldiğim noktada okuldan atılacağım, şu an online çalışıyorum ama o işim de "ek gelir" düzeyinde.
benim boyum için kilo limiti 105'ti. ben 117'den 103'e kadar düşmüş durumdayım. hal böyleyken, hayatımla ilgili ne yapacağımı bilmiyorken, sonuna kadar da bunalmışken hazır askerliği aradan çıkarayım diyorum.
yalnız şu an yaşadığım yerde kira sözleşmem var ve bana güvenen, birisi yabancı olmak üzere iki ev arkadaşım var. en azından haziran'a kadar burada kalmak istiyorum. tabii işyerime de haber vermek istiyorum önceden.
pazartesi muayeneye gidicem. muhtemelen erteleme alamam artık çünkü bi haftada 2-3 kilo alacak maddi güce sahip değilim.
muayene sonucunda askerliğe elverişli görülürsem en erken ne zaman giderim? atıyorum haziran gibi paket yapacak olurlarsa "ben bi sonraki dönemde gitmek istiyorum" deme şansım var mı acaba?
konu hakkında bilgisi olanlar paylaşabilirse çok sevinirim, teşekkürler şimdiden
dostlar iyi akşamlar,
boykot mevzuundan önce aybüke pusat'ın instagram'daki takipçi sayısı kaçtı, bilen var mı?
bir saat önce 4.6 milyondu, kendimce karınca kararınca deyip takip attım. demin baktım 4.7 milyon olmuş. en başta kaçtı peki biliyor musunuz, ne bileyim dün ya da önceki gün mesela? sanırım bunun tracker'ları filan da var ama ben pek anlamıyorum, bilen varsa paylaşırsa sevinirim.
normalde böyle insta'da ünlü takip etme/insta'da ünlüye sövme işlerini de sevmem ama kendimce naçizane duruş göstermiş bir insana destek olmak istedim - bir butona tıklamak benden bir şey götürmez ama bunu milyonlar yaparsa duruşumuzu gösterir diye düşündüm. tşk saygılarımla.
boykot mevzuundan önce aybüke pusat'ın instagram'daki takipçi sayısı kaçtı, bilen var mı?
bir saat önce 4.6 milyondu, kendimce karınca kararınca deyip takip attım. demin baktım 4.7 milyon olmuş. en başta kaçtı peki biliyor musunuz, ne bileyim dün ya da önceki gün mesela? sanırım bunun tracker'ları filan da var ama ben pek anlamıyorum, bilen varsa paylaşırsa sevinirim.
normalde böyle insta'da ünlü takip etme/insta'da ünlüye sövme işlerini de sevmem ama kendimce naçizane duruş göstermiş bir insana destek olmak istedim - bir butona tıklamak benden bir şey götürmez ama bunu milyonlar yaparsa duruşumuzu gösterir diye düşündüm. tşk saygılarımla.
internetin karanlık dehlizlerinden bi video arıyorum (dans eden ruslar)
mark greg sputnik #1602120
binbir şekilde aradım bir türlü bulamadım ama izleyen varsa muhakkak bilecektir.
8-10 tane izbandut gibi, yüzü kapalı rus dans ediyor. ortalarında da sanırım bir çocuğa tecavüz ettiği iddia edilen "kurban" var, daha sonra öldürüyorlar diye biliyorum ama benim aradığım kısım sadece dans ettikleri yer. duracak olursa dürtüp onu da dans ettiriyorlar. çalan şarkı şuydu:
www.youtube.com
bahsettiğim kısmında herhangi bir şiddet unsuru olmadığı için rahat erişilebilir olması lazım diye düşünüyorum ama bulamadım hiçbi şeklde. var mı gören eden?
8-10 tane izbandut gibi, yüzü kapalı rus dans ediyor. ortalarında da sanırım bir çocuğa tecavüz ettiği iddia edilen "kurban" var, daha sonra öldürüyorlar diye biliyorum ama benim aradığım kısım sadece dans ettikleri yer. duracak olursa dürtüp onu da dans ettiriyorlar. çalan şarkı şuydu:
www.youtube.com

bahsettiğim kısmında herhangi bir şiddet unsuru olmadığı için rahat erişilebilir olması lazım diye düşünüyorum ama bulamadım hiçbi şeklde. var mı gören eden?
malumunuz, kıbrıs'ın kuzeydoğu ucundaki çıkıntıyla bizim adana-iskenderun tarafı tam yapboz parçası gibi... bizdeki alan çok daha geniş olduğu için cuk oturuyor diyemem tabii ama sanki oradan kopmuş gibi görünüyor.
bu konuyu biraz araştırdım fakat aklıma gelen her türlü anahtar kelimeyi kullanmama rağmen hep "kıbrıs neden bölündü" konulu içerikler gördüm, doğru dürüst bi şey bulamadım.
kıbrıs tarihsel süreçte bugün anadolu olarak bildiğimiz coğrafyadan koparak ayrılmış bi yer mi yoksa tamamen volkanik faaliyetlerle denizin dolması sonucu filan oluşmuş bi ada mı? yani kıbrıs'taki ucun bizdeki boşluğa oturuyor olması TAMAMEN tesadüf mü yoksa jeolojik açıdan bağ var mı arada?
bu konuyu biraz araştırdım fakat aklıma gelen her türlü anahtar kelimeyi kullanmama rağmen hep "kıbrıs neden bölündü" konulu içerikler gördüm, doğru dürüst bi şey bulamadım.
kıbrıs tarihsel süreçte bugün anadolu olarak bildiğimiz coğrafyadan koparak ayrılmış bi yer mi yoksa tamamen volkanik faaliyetlerle denizin dolması sonucu filan oluşmuş bi ada mı? yani kıbrıs'taki ucun bizdeki boşluğa oturuyor olması TAMAMEN tesadüf mü yoksa jeolojik açıdan bağ var mı arada?
iyi akşamlar,
geçen sene dombililik sebebiyle erteleme almıştım. bugün yine aynı yoldan geçtim, aile sağlığı merkezinden sevk aldım, hastaneye gittim. hasta kayıtta "geçen senenin yoklama raporunu da getirmen lazım" dediler. o an hiç sorgulamadım tamam deyip çıktım da... ulan bu rapor askerlik şubesine gidiyor zaten, bende orijinali yok ki? sonra e-nabız'da raporu buldum. erteleme kararının raporu. onun çıktsını alıp gidicem pazartesi ama bi yandan da içim içim iyiyor yani e-devlet'te olan bi şeyi hastane benden niye istesin kendileri görmüyo mu onu zaten?
şu an bi yandan iş, bi yandan okulla uğraşıyorum ve erteleme gerektirecek kilonun üstünde kalmak için ciddi çaba harcıyorum (çok borcum var hem kişi hem kurumlara, şu an askere gidersem bi daha ömür boyu geri ödeyemem o kadar parayı muhtemelen). dolayısıyla bir an önce çözebilmek, bu işi geride bırakabilmek istiyorum.
benzer yoldan geçmiş olan var mı? e-devlet raporunu götürsem kabul ederler mi? yok etmezlerse ne yapabilirim? ben heyet raporu almışım, devlet bir yıllık ertelememi kabul etmiş yani ben muayene için niye bunun raporunu tekrar götürüyorum anasını satiyim ne saçma iş. ünlü bir filozofun da dediği gibi insan gerçekten hayret ediyor.
geçen sene dombililik sebebiyle erteleme almıştım. bugün yine aynı yoldan geçtim, aile sağlığı merkezinden sevk aldım, hastaneye gittim. hasta kayıtta "geçen senenin yoklama raporunu da getirmen lazım" dediler. o an hiç sorgulamadım tamam deyip çıktım da... ulan bu rapor askerlik şubesine gidiyor zaten, bende orijinali yok ki? sonra e-nabız'da raporu buldum. erteleme kararının raporu. onun çıktsını alıp gidicem pazartesi ama bi yandan da içim içim iyiyor yani e-devlet'te olan bi şeyi hastane benden niye istesin kendileri görmüyo mu onu zaten?
şu an bi yandan iş, bi yandan okulla uğraşıyorum ve erteleme gerektirecek kilonun üstünde kalmak için ciddi çaba harcıyorum (çok borcum var hem kişi hem kurumlara, şu an askere gidersem bi daha ömür boyu geri ödeyemem o kadar parayı muhtemelen). dolayısıyla bir an önce çözebilmek, bu işi geride bırakabilmek istiyorum.
benzer yoldan geçmiş olan var mı? e-devlet raporunu götürsem kabul ederler mi? yok etmezlerse ne yapabilirim? ben heyet raporu almışım, devlet bir yıllık ertelememi kabul etmiş yani ben muayene için niye bunun raporunu tekrar götürüyorum anasını satiyim ne saçma iş. ünlü bir filozofun da dediği gibi insan gerçekten hayret ediyor.
(7)
artık 50 bile genç ama 30 yaş neler için geçtir mesela? biraz da bunu
mark greg sputnik #1598736
konuşalım. yani evet kimse zaten ben öldüm bittim demeyi istemez, GLOBALLEŞEN DÜNYAMIZDA TEKNOLOJİK GELİŞMELER vs derken gerçekten de 50-55 yaşında bile çok güzel yaşamak hatta zirveyi görmek mümkün oldu. eskiden 30 yaşındaki insanlar bir ayağı çukurda muamelesi görürdü, şimdi hayata yeni başladıkları varsayılıyor ya da en azından bu konuda eskisi kadar toplum baskısı veya olumsuz görüş yok. eyv.
AMA mesela 30 yaş için "artık senden geçti" denecek neler vardır sizce? olabildiğince objektif şeyler istiyorum bu arada yani yoksa 80 yaşında dil öğrenip çeviri yapan da var, illaki olmaz değil. örneğin profesyonel sporcu olmak gibi şeyler. tabii illa bu kadar spesifik/objektif olmasına gerek yok, genel kaideler de olabilir. demek istediğim fazla şahsi ve yorum niteliği olmasın.
örneğin ben saf zeka anlamında bundan iyiye gitmeyeceğimi düşünüyorum. daha tecrübeli, "akıllı", kültürlü, bilgili vs. olabilirim ama beynim çalışma kapasitesi olarak daha iyiye gitmez gibi. mühim kısım artık geliştirmekten ziyade gerilemesini yavaşlatmak gibi geliyor bana.
bunun gibi şeyler soruyorum. hatta yeteri kadar cevap gelirse işte diğer duyurucular "O GONUYU YANLIŞ SÖYLÜYON" diyerek verilmiş cevapları da belgelerle, bilimsel verilerle çürütebilirler.
AMA mesela 30 yaş için "artık senden geçti" denecek neler vardır sizce? olabildiğince objektif şeyler istiyorum bu arada yani yoksa 80 yaşında dil öğrenip çeviri yapan da var, illaki olmaz değil. örneğin profesyonel sporcu olmak gibi şeyler. tabii illa bu kadar spesifik/objektif olmasına gerek yok, genel kaideler de olabilir. demek istediğim fazla şahsi ve yorum niteliği olmasın.
örneğin ben saf zeka anlamında bundan iyiye gitmeyeceğimi düşünüyorum. daha tecrübeli, "akıllı", kültürlü, bilgili vs. olabilirim ama beynim çalışma kapasitesi olarak daha iyiye gitmez gibi. mühim kısım artık geliştirmekten ziyade gerilemesini yavaşlatmak gibi geliyor bana.
bunun gibi şeyler soruyorum. hatta yeteri kadar cevap gelirse işte diğer duyurucular "O GONUYU YANLIŞ SÖYLÜYON" diyerek verilmiş cevapları da belgelerle, bilimsel verilerle çürütebilirler.
dostlar iyi akşamlar,
kripto paradan hiç anlamam. çok temel ve yüzeysel bilgim var sadece. bu hawk tuah röportajıyla meşhur olan apla da sanırım kendi parasını çıkarmış ama sonra çok fena çakılmış mı bi şey olmuş. alanlar çok öfkeli. meseleyi bilmeyen birine basitçe açıklayabilir misiniz? kendisi (veya işin başındakler) bilinçli olarak milleti tokatlamak için mi yaptı bunu? yoksa bi çeşit planlama hatası mı?
milleti çarptı diyolar bi de mesela ne kadar çarpmış olabilir mevcut bilgiler ışığında?
kripto paradan hiç anlamam. çok temel ve yüzeysel bilgim var sadece. bu hawk tuah röportajıyla meşhur olan apla da sanırım kendi parasını çıkarmış ama sonra çok fena çakılmış mı bi şey olmuş. alanlar çok öfkeli. meseleyi bilmeyen birine basitçe açıklayabilir misiniz? kendisi (veya işin başındakler) bilinçli olarak milleti tokatlamak için mi yaptı bunu? yoksa bi çeşit planlama hatası mı?
milleti çarptı diyolar bi de mesela ne kadar çarpmış olabilir mevcut bilgiler ışığında?
dostlar iyi akşamlar,
reddit'ten ip ban yemeyi başarmış seçkin bir kardeşinizim. sitenin geneliyle zaten hiçbir alakam yok da birkaç tane sub var çok sevdiğim, oralarda aktif olmayı açıkçası isterdim. yakın zamanda taahhüt süresi dolduğu için başka bir servis sağlayıcıya geçtim. şu an yeni hesap açarsam "başka birisi" gibi görünür müyüm acaba? vpn'le her zaman girilebilir tabii ama gün içinde bilgisayar genelde açık oluyor, işten dolayı zaten vpn kullanıyorum, ayrı bir bağlantıyla sadece reddit için uğraşasım yok açıkçası. o yüzden yeni ve temiz bir sayfa açtığımı söylerseniz gireceğim, yoksa hiç uğraşmayacağım.
reddit'ten ip ban yemeyi başarmış seçkin bir kardeşinizim. sitenin geneliyle zaten hiçbir alakam yok da birkaç tane sub var çok sevdiğim, oralarda aktif olmayı açıkçası isterdim. yakın zamanda taahhüt süresi dolduğu için başka bir servis sağlayıcıya geçtim. şu an yeni hesap açarsam "başka birisi" gibi görünür müyüm acaba? vpn'le her zaman girilebilir tabii ama gün içinde bilgisayar genelde açık oluyor, işten dolayı zaten vpn kullanıyorum, ayrı bir bağlantıyla sadece reddit için uğraşasım yok açıkçası. o yüzden yeni ve temiz bir sayfa açtığımı söylerseniz gireceğim, yoksa hiç uğraşmayacağım.
dostlar iyi akşamlar,
taahhüdü bitmek üzere olan interlek sözleşmemi feshedip başka bir yere başvurdum, diğerine başvurunca ikisi birlikte oldu zaten. yalnız daha önce benzer bir şey yaptığımda geçtiğim firma bana bilgileri vermişti, modem arayüzünden gerekli ayarları yapıp yoluma devam etmiştim... şimdiyse şu an müşterisi olduğum hizmet feshedildi, modem arayüzüne de giremiyorum. modem benim sanıyordum ama değilmiş, adres vermişler onu da getir diye. şimdi merak ettiklerim,
1) modem bana ait olmadığından dolayı direkt aletin hayatını mı söndürdü firma, yeni hattı mevcut modemle kullanamıyo muyum yani? zaten 3-5 gün kullanıp yeni modem alınca bunu sökecektim.
2) belki başkadır diye kurcaladım filan ama yok yani hiçbir şekilde modem arayüzüne giremiyorum. yeni sağlayıcının interlekine erişmek için ne yapabilirim şu an?
3) yeni sağlayıcı bana modem ayarı için kullanıcı adı ve şifre vermiş. bu hattın açıldığı, modem arayüzüne girip ayarları yaptığım takdirde internet kullanabileceğim anlamını mı taşıyor?
"arayıp sorsana" diyebilirsiniz ama reklam olmasın, hangi sağlayıcı olduğunu anlamışsınızdır, bunlar kendileri isterse arıyorlar djfdjk en fazla mesaj filan atabiliyorum.
***
kısacası şu an benim ne yapmam gerekir teknoloji cahiline anlatır mısınız süreci? ben halihazırda altyapı/bağlantı/modem var diye yine arayüzden bilgileri değiştirip devam ederim sanmıştım. ortada arayüz filan yok şimdi. anaa.
taahhüdü bitmek üzere olan interlek sözleşmemi feshedip başka bir yere başvurdum, diğerine başvurunca ikisi birlikte oldu zaten. yalnız daha önce benzer bir şey yaptığımda geçtiğim firma bana bilgileri vermişti, modem arayüzünden gerekli ayarları yapıp yoluma devam etmiştim... şimdiyse şu an müşterisi olduğum hizmet feshedildi, modem arayüzüne de giremiyorum. modem benim sanıyordum ama değilmiş, adres vermişler onu da getir diye. şimdi merak ettiklerim,
1) modem bana ait olmadığından dolayı direkt aletin hayatını mı söndürdü firma, yeni hattı mevcut modemle kullanamıyo muyum yani? zaten 3-5 gün kullanıp yeni modem alınca bunu sökecektim.
2) belki başkadır diye kurcaladım filan ama yok yani hiçbir şekilde modem arayüzüne giremiyorum. yeni sağlayıcının interlekine erişmek için ne yapabilirim şu an?
3) yeni sağlayıcı bana modem ayarı için kullanıcı adı ve şifre vermiş. bu hattın açıldığı, modem arayüzüne girip ayarları yaptığım takdirde internet kullanabileceğim anlamını mı taşıyor?
"arayıp sorsana" diyebilirsiniz ama reklam olmasın, hangi sağlayıcı olduğunu anlamışsınızdır, bunlar kendileri isterse arıyorlar djfdjk en fazla mesaj filan atabiliyorum.
***
kısacası şu an benim ne yapmam gerekir teknoloji cahiline anlatır mısınız süreci? ben halihazırda altyapı/bağlantı/modem var diye yine arayüzden bilgileri değiştirip devam ederim sanmıştım. ortada arayüz filan yok şimdi. anaa.
dostlar iyi akşamlar,
rus sosyal medyasında popi bir video sayılır, 20-25 saniye bir şey zaten,
www.youtube.com
kısaca kedi "korkma, ben senin arkadaşınım, gel yanıma otur, gözlerime bak, sen beni görüyorsun, ben de seni görüyorum, gözlerimiz yorulana kadar birbirimize bakalım, istemiyo musun, sen hayırdır??" diyor.
insta'da benzer bir video görmüştüm, "hayvanların yaşadığı zorluk" temalı, her biri insan yüzüne sahip timsahlar/boğalar vs. çeşitli sorunlar yaşıyorlardı. maalesef onu buraya atamıyorum çünkü onun sadece insta linki var elimde.
bunu reddit'te paylaştığımda insanlar çok komik buldular, güldüler ama ben aşırı rahatsız oluyorum her iki videodan da. korkunç geliyor. yani insanlara neden KOMİK geldiğini anlıyorum ama bana kesinlikle komik gelmiyor açıkçası.
***
sizde uyandırdığı his nedir? bilhassa psikolog/psikiyatrist filan varsa insanlarına çoğuna komik gelen bu videoları bu kadar ürkütücü bulmam neden diye de sormak istiyorum. ben hayvanlara "insansı" özellikler yüklendiğinde cidden aşırı rahatsız edici buluyorum. niye böyle?
rus sosyal medyasında popi bir video sayılır, 20-25 saniye bir şey zaten,
www.youtube.com

kısaca kedi "korkma, ben senin arkadaşınım, gel yanıma otur, gözlerime bak, sen beni görüyorsun, ben de seni görüyorum, gözlerimiz yorulana kadar birbirimize bakalım, istemiyo musun, sen hayırdır??" diyor.
insta'da benzer bir video görmüştüm, "hayvanların yaşadığı zorluk" temalı, her biri insan yüzüne sahip timsahlar/boğalar vs. çeşitli sorunlar yaşıyorlardı. maalesef onu buraya atamıyorum çünkü onun sadece insta linki var elimde.
bunu reddit'te paylaştığımda insanlar çok komik buldular, güldüler ama ben aşırı rahatsız oluyorum her iki videodan da. korkunç geliyor. yani insanlara neden KOMİK geldiğini anlıyorum ama bana kesinlikle komik gelmiyor açıkçası.
***
sizde uyandırdığı his nedir? bilhassa psikolog/psikiyatrist filan varsa insanlarına çoğuna komik gelen bu videoları bu kadar ürkütücü bulmam neden diye de sormak istiyorum. ben hayvanlara "insansı" özellikler yüklendiğinde cidden aşırı rahatsız edici buluyorum. niye böyle?
gibi'yi izleyenler hatırlayacaktır: geçmişe gittikleri, yılmazların çok gariban olduğu bir bölüm vardı ya... şu an aynı o moddayım. yılmaz gibi "yeter, yeter, gerçekten yeter!" diye bağırmak istiyorum küfürleri de ekleyerek.
yeni taşındık sayılır, ilk 3-4 yıkamada sorunsuz çalışan çamaşır makinesi devamında balkonu perişan etmeye başladı. yıkamanın anca sonunda fark ettim, tahliye borusu bildiğiniz boşta sallanıyor, oradan çıkan su direkt balkonu basmış haliyle.
fotoğraflar şöyle,
FORTUM: prnt.sc
DELİK: prnt.sc
***
ben geldiğimizde ve ilk kullanımlarımızda nasıldı hatırlamıyorum bile ama hortumun bu delikten fırladığını düşünüyorum. bu işlerden HİÇ anlamam. sadece şunu biliyorum: çamaşır makinesi bir yerden temiz su alır, diğerinden kirliyi tahliye eder ve o kirli su da ucu açık olarak mekânın içine akmaz...
ev gördüğünüz gibi zaten 70 öncesi ankara evi, perperişan.
biz bu sorunu ucuz yollu kendimiz çözebilir miyiz? bantlasak filan dedik ama yok, suyun tazyiği yine patlatır muhtemelen, yalama olmuş zaten boşluk içinde hiçbir şey durmaz onun.
birini çağırsak şak diye 2 bin lira filan sokar. ev sahiplerimizden hiç bahsetmek bile istemiyorum, kendi sorumlulukları olsa dahi bir kuruş ödemektense ölmeyi tercih ederler.
kısacası bu nedir ya ne yapabiliriz buna? yeri de o kadar saçma ki yani en başta nasıl oraya sokmuşlar bilmiyorum.
yeni taşındık sayılır, ilk 3-4 yıkamada sorunsuz çalışan çamaşır makinesi devamında balkonu perişan etmeye başladı. yıkamanın anca sonunda fark ettim, tahliye borusu bildiğiniz boşta sallanıyor, oradan çıkan su direkt balkonu basmış haliyle.
fotoğraflar şöyle,
FORTUM: prnt.sc
DELİK: prnt.sc
***
ben geldiğimizde ve ilk kullanımlarımızda nasıldı hatırlamıyorum bile ama hortumun bu delikten fırladığını düşünüyorum. bu işlerden HİÇ anlamam. sadece şunu biliyorum: çamaşır makinesi bir yerden temiz su alır, diğerinden kirliyi tahliye eder ve o kirli su da ucu açık olarak mekânın içine akmaz...
ev gördüğünüz gibi zaten 70 öncesi ankara evi, perperişan.
biz bu sorunu ucuz yollu kendimiz çözebilir miyiz? bantlasak filan dedik ama yok, suyun tazyiği yine patlatır muhtemelen, yalama olmuş zaten boşluk içinde hiçbir şey durmaz onun.
birini çağırsak şak diye 2 bin lira filan sokar. ev sahiplerimizden hiç bahsetmek bile istemiyorum, kendi sorumlulukları olsa dahi bir kuruş ödemektense ölmeyi tercih ederler.
kısacası bu nedir ya ne yapabiliriz buna? yeri de o kadar saçma ki yani en başta nasıl oraya sokmuşlar bilmiyorum.
(12)
büyük duygusal bağ kurduğunuz, keşke içinde olsam dediğiniz romanlar?
mark greg sputnik #1594953
var mı dostlar? altını çizerek özellikle söylüyorum: çok sevdiğiniz romanlardan bahsetmiyorum. tarihiyle, kültürüyle, içinde geçtiği dönemle sizi yakalayan ve "oraları tecrübe etmek isterdim, keşke bu karakterlerin hepsi gerçek olsaydı da onlarla beraber yaşasaydım" dedirten eserlerden söz ediyorum. sık okuyanların zaten onlarca, belki yüzlerce favori romanı vardır. sorduğum bu değil. okurken müthiş keyif almış olabilirsiniz... ben daha ziyade böyle resmen özlediğiniz, sanki karakterleriyle arkadaş olmuşsunuz hissi uyandıran romanları soruyorum.
mesela benim için durgun don ve ardından uyandırılmış toprak bunun zirvesidir, ilki 1914-17 arası rus çarlığı'nın yıkılışını, ikincisi sovyetler birliği'nin ilk yıllarındaki tarımın kolektifleştirilmesi işini anlatır. iyi kötü okumuş bir insanım; bayıldığım, bitirince ağladığım, çok sevdiğim romanlar oldu ama hiçbirinin "içinde" yer almayı bu kadar istememiştim mesela.
sorduğum tam olarak bu. sizde var mı böyle bi şeyler?
mesela benim için durgun don ve ardından uyandırılmış toprak bunun zirvesidir, ilki 1914-17 arası rus çarlığı'nın yıkılışını, ikincisi sovyetler birliği'nin ilk yıllarındaki tarımın kolektifleştirilmesi işini anlatır. iyi kötü okumuş bir insanım; bayıldığım, bitirince ağladığım, çok sevdiğim romanlar oldu ama hiçbirinin "içinde" yer almayı bu kadar istememiştim mesela.
sorduğum tam olarak bu. sizde var mı böyle bi şeyler?
(daha önce benzer duyuru açmış ve çok doyurucu cevap alamamıştım açıkçası, duyuru kurallarına göre bildiğim kadarıyla üzerinden üç gün geçmişse aynı/benzer soru sorulabiliyor, hatam varsa necip türk milleti affetsin)
merhaba arkadaşlar,
30 yaşındayım. 18'ime kadar essahtan tank gibi adamdım çok şükür ama sonra sakatlık, depresyon, üniversite vs. derken öyle böyle saçmalamadım. fazla kilo, hareketsiz yaşam, berbat beslenme, rafine şeker, üstüne korkunç boyutlarda alkol tüketimi vs...
geçen rutin, tırt bir işe giriş sağlık raporu işleminde doktor karaciğerimin uzatmaları oynadığını, mümkünse meyve bile yememem gerektiğini söyledi. ALT/AST değerlerim şöyle çıkmıştı,
AST 104 (referans aralığı 0-37)
ALT 155 (referans aralığı 0-45)
***
bir yandan 30 yaşında tekrar yeni yeni kendime geldiğim, "olur lan bu iş" dediğim, terapiyle ilaçla dostla gardaşla beraber mücadele etme gücü bulduğum bir zamandayım...
ama diğer taraftan bu beni gerçekten üzdü. sonuçlara şaşırmıyorum. hatta bana sorarsanız hala görece "normal" yaşayabiliyor olmam bile mucize.
bu sayılar buradan döner mi? hani 90 yaşını göreyim diye bir iddiam zaten yok ama 50-60 yaşında kendi işini kendi görecek, çalışabilecek, toplumun SEXSİ VE FONKSİYONEL üyesi olabilecek seviyeye gelebilir miyim?
doktora da kızmıyorum, bir dakikada dört hasta bakmaları gerekiyor, adam imzayı atıp "olm karaciğerin çok kötü la" deyiverdi, fazla detay da duyamadım.
toparlanabilecek bi noktada mıyım, bilen veya en azından aile/kişisel/tanıdık tecrübesi olanlar görüşlerini paylaşabilir mi?
yani rakamlar referans aralığının çok üstünde evet ama neblim işte "üç ay dikkat et aşama kaydedersin" düzeyinde mi, "kardeşim bir bira daha içersen karaciğer kanseri garanti" mi... onu bilemiyorum.
merhaba arkadaşlar,
30 yaşındayım. 18'ime kadar essahtan tank gibi adamdım çok şükür ama sonra sakatlık, depresyon, üniversite vs. derken öyle böyle saçmalamadım. fazla kilo, hareketsiz yaşam, berbat beslenme, rafine şeker, üstüne korkunç boyutlarda alkol tüketimi vs...
geçen rutin, tırt bir işe giriş sağlık raporu işleminde doktor karaciğerimin uzatmaları oynadığını, mümkünse meyve bile yememem gerektiğini söyledi. ALT/AST değerlerim şöyle çıkmıştı,
AST 104 (referans aralığı 0-37)
ALT 155 (referans aralığı 0-45)
***
bir yandan 30 yaşında tekrar yeni yeni kendime geldiğim, "olur lan bu iş" dediğim, terapiyle ilaçla dostla gardaşla beraber mücadele etme gücü bulduğum bir zamandayım...
ama diğer taraftan bu beni gerçekten üzdü. sonuçlara şaşırmıyorum. hatta bana sorarsanız hala görece "normal" yaşayabiliyor olmam bile mucize.
bu sayılar buradan döner mi? hani 90 yaşını göreyim diye bir iddiam zaten yok ama 50-60 yaşında kendi işini kendi görecek, çalışabilecek, toplumun SEXSİ VE FONKSİYONEL üyesi olabilecek seviyeye gelebilir miyim?
doktora da kızmıyorum, bir dakikada dört hasta bakmaları gerekiyor, adam imzayı atıp "olm karaciğerin çok kötü la" deyiverdi, fazla detay da duyamadım.
toparlanabilecek bi noktada mıyım, bilen veya en azından aile/kişisel/tanıdık tecrübesi olanlar görüşlerini paylaşabilir mi?
yani rakamlar referans aralığının çok üstünde evet ama neblim işte "üç ay dikkat et aşama kaydedersin" düzeyinde mi, "kardeşim bir bira daha içersen karaciğer kanseri garanti" mi... onu bilemiyorum.
zamanında benzer bir soruyu "yapabilir miyim" diye sormuş ve "yok yapamazsın, olmaz" şeklinde cevaplar alıp üzülmüştüm. bu sefer öyle sormuyorum. yapacağım, yapmam lazım. hikayemi çoğunuz zaten biliyorsunuzdur ama kısaca özetleyeyim: 30 yaşındayım, aç karnımı doyurmamı sağlayacak ve günlük yaşantıma engel olmayacak bir online işim var ama özellikle borçlardan dolayı ek gelire ihtiyacım var. aynı zamanda öğrenciliğim devam ettiği için full time çalışamıyorum hatta part-time işlerin bile çoğu okula ciddi anlamda engel oluyor. yakın zamanda bir fast food restoranında işe girmiştim ama bir hafta sonunda bıraktım. ben yaşlı ve sağlıksız bir adamım, SABAHIN 4'ÜNDE bütün restorana paspas atmak sürekli yapabileceğim bir iş değil. aslında ortamı çok sevmiştim ama ayda sadece 10 bin lira için bu topun altına giremedim açıkçası, bana fazla ağır geldi.
başlangıç seviyesinde rusça dersi vermek istiyorum, bunu yapacak rusçam da resmi yeterliliğim de var (rus dili-edb 4. sınıf öğrencisiyim, konuşma pratiğim zayıf olsa da gramer canavarıyım, c5 ingilizcem var, başka kurumdan a1-a2 bildiğime dair [ÖĞRETEBİLECEĞİME DAİR DEĞİL] belgem var, hangi kurumdan olduğunu hatırlamadığım olimpiyat plaketim bile var vs).
tabii ki tecrübem olmadığı için piyasa fiyatının altında çalışacağım. şu aşamada bu işten ayda 5-6 bin kazansam bile inanılmaz olur benim için, 10-15 filan zaten şahane, hayatım kurtulur öyle söyleyeyim.
ama kuzene/kardeşe/arkadaşa ihtiyaç doğrultusunda yabancı dil öğretme haricinde tecrübem yok.
bu aşamada nasıl bir yol izlemeliyim? belli bir kaynak kitap seçip onu mu alayım mesela? öğrenciye fotokopi veririm belki. ben sıkı gramerciyim. o açıdan dilin inceliklerini, detaylarını, sağlam temelini atmak isteyen kişilerle çalışmayı tercih ederim. yani elimde ne tür materyaller olması lazım, bu işin raconu nedir, genel olarak bunu merak ediyorum.
özel ders veren varsa yol gösterebilir mi bu konuda?
ben kendi bilgime ve yeteneğime güveniyorum. senelerce sınıf arkadaşlarıma bile derslerin çoğunu kendim verdim resmen. sağolsunlar hepsi de "olm ne güzel anlatıyon lan" dediler. başlangıç aşamasında malum, hedef dili konuşan hoca türkçeyi çok iyi bilmediği için detayları açıklayamayabiliyor. ama ben bir türk rusça öğrenirken neyi iyi anlar, neyi anlayamaz, nerede sorun yaşar vs. biliyorum. bu açıdan yardımcı olabilirim. evet konuşma pratiği ya da ileri düzeyde kurs için iyi bir öğretmen değilim ama "ben bu işe giricem" diyen insana alfabesinden başlayarak anlatırım, açıkçası çok da güzel anlatırım.
şu aşamada ne yapmam gerekir sizce? ilan verebileceğim platformlar olsun, kullanılabilecek materyal türü olsun vs. her türlü öneriye açığım. yani atıyorum matematik-ingilizce öğretiyorsunuzdur, siz ne kullanıyorsunuz, ne yapıyorsunuz tarz olarak paylaşabilirseniz benim için çok faydası olur. açık etmek istemem derseniz özelden yazabilirsiniz.
ben komünist bir adamım, emek edip iş yapan her insana saygım sonsuzdur ama açıkçası 30 yaşında mcdonalds'ta tuvalet temizleyince "olm sen ayda 10 bin lira para kazanmak için bunu yapmak zorunda değilsin ki amk??" demedim değil. çalışma arkadaşlarımı çok sevdim, asla onları küçümsemiyorum ama bana özellikle FİZİKSEL olarak çok ağır geldi bu iş. o yüzden becerebilirsem dil öğreteyim, fikir-sanat işleriyle uğraşayım istiyorum. yoksa icra gelecek yakında donuma kadar alacaklar, okul mokul gt altına gidecek.
mesela şu an tecrübesiz birisi için rusçada 300 lira saatlik ders ücreti + tavuk döner + ayran (evin altındaki dükkandan) uygun mudur? öğrencinin evine gittiğinizde daha fazla ücret alıyo musunuz?
bu konuda çok fazla sorum ve yardımınıza ihtiyacım var. umursamazlık etmeyin dostlar, çoğunuz beni 10 yılı aşkın süredir tanıyorsunuz, bir an önce "şöyle sakin yormayan bir iş" bulmazsam gerçekten yok olup gideceğim. toparlamam gereken çok fazla şey var. babam çok ters zamanda öldü maalesef. fikir, öneri, gazlarınızı bekliyorum. teşekkür ederim.
(konum ankara bu arada. "gel la bana rusça öğret notunu vereyim" diyen varsa çarşamba günü aç lan gapıyı diye ünal baba gibi kapısına dayanırım. yalnız yol parasını sizden alırım tşk)
başlangıç seviyesinde rusça dersi vermek istiyorum, bunu yapacak rusçam da resmi yeterliliğim de var (rus dili-edb 4. sınıf öğrencisiyim, konuşma pratiğim zayıf olsa da gramer canavarıyım, c5 ingilizcem var, başka kurumdan a1-a2 bildiğime dair [ÖĞRETEBİLECEĞİME DAİR DEĞİL] belgem var, hangi kurumdan olduğunu hatırlamadığım olimpiyat plaketim bile var vs).
tabii ki tecrübem olmadığı için piyasa fiyatının altında çalışacağım. şu aşamada bu işten ayda 5-6 bin kazansam bile inanılmaz olur benim için, 10-15 filan zaten şahane, hayatım kurtulur öyle söyleyeyim.
ama kuzene/kardeşe/arkadaşa ihtiyaç doğrultusunda yabancı dil öğretme haricinde tecrübem yok.
bu aşamada nasıl bir yol izlemeliyim? belli bir kaynak kitap seçip onu mu alayım mesela? öğrenciye fotokopi veririm belki. ben sıkı gramerciyim. o açıdan dilin inceliklerini, detaylarını, sağlam temelini atmak isteyen kişilerle çalışmayı tercih ederim. yani elimde ne tür materyaller olması lazım, bu işin raconu nedir, genel olarak bunu merak ediyorum.
özel ders veren varsa yol gösterebilir mi bu konuda?
ben kendi bilgime ve yeteneğime güveniyorum. senelerce sınıf arkadaşlarıma bile derslerin çoğunu kendim verdim resmen. sağolsunlar hepsi de "olm ne güzel anlatıyon lan" dediler. başlangıç aşamasında malum, hedef dili konuşan hoca türkçeyi çok iyi bilmediği için detayları açıklayamayabiliyor. ama ben bir türk rusça öğrenirken neyi iyi anlar, neyi anlayamaz, nerede sorun yaşar vs. biliyorum. bu açıdan yardımcı olabilirim. evet konuşma pratiği ya da ileri düzeyde kurs için iyi bir öğretmen değilim ama "ben bu işe giricem" diyen insana alfabesinden başlayarak anlatırım, açıkçası çok da güzel anlatırım.
şu aşamada ne yapmam gerekir sizce? ilan verebileceğim platformlar olsun, kullanılabilecek materyal türü olsun vs. her türlü öneriye açığım. yani atıyorum matematik-ingilizce öğretiyorsunuzdur, siz ne kullanıyorsunuz, ne yapıyorsunuz tarz olarak paylaşabilirseniz benim için çok faydası olur. açık etmek istemem derseniz özelden yazabilirsiniz.
ben komünist bir adamım, emek edip iş yapan her insana saygım sonsuzdur ama açıkçası 30 yaşında mcdonalds'ta tuvalet temizleyince "olm sen ayda 10 bin lira para kazanmak için bunu yapmak zorunda değilsin ki amk??" demedim değil. çalışma arkadaşlarımı çok sevdim, asla onları küçümsemiyorum ama bana özellikle FİZİKSEL olarak çok ağır geldi bu iş. o yüzden becerebilirsem dil öğreteyim, fikir-sanat işleriyle uğraşayım istiyorum. yoksa icra gelecek yakında donuma kadar alacaklar, okul mokul gt altına gidecek.
mesela şu an tecrübesiz birisi için rusçada 300 lira saatlik ders ücreti + tavuk döner + ayran (evin altındaki dükkandan) uygun mudur? öğrencinin evine gittiğinizde daha fazla ücret alıyo musunuz?
bu konuda çok fazla sorum ve yardımınıza ihtiyacım var. umursamazlık etmeyin dostlar, çoğunuz beni 10 yılı aşkın süredir tanıyorsunuz, bir an önce "şöyle sakin yormayan bir iş" bulmazsam gerçekten yok olup gideceğim. toparlamam gereken çok fazla şey var. babam çok ters zamanda öldü maalesef. fikir, öneri, gazlarınızı bekliyorum. teşekkür ederim.
(konum ankara bu arada. "gel la bana rusça öğret notunu vereyim" diyen varsa çarşamba günü aç lan gapıyı diye ünal baba gibi kapısına dayanırım. yalnız yol parasını sizden alırım tşk)
böyle çok komik ve saçma bi sesle nı nı nı nı nı nı diye giden bi kısmı vardı. kafama takıldı. bu tarz işte na na na nuh nuh gibi aratınca hep yakın zamandan bi şarkısı var, o çıkıyor. benim bu bahsettiğim şarkı eski, 10-12 senesi olabilir belki. bayağı popülerdi o dönem, en meşhurlarından biridir sanırım ama biraz baktım bulamadım.
flashscore'da puan tablolarını takip ederken değişimi kendim görmeyi seviyorum ama site maç bittikten hemen sonra otomatik güncelliyor tabloyu. mesela şurası: www.flashscore.com
şu an kocaeli-karagümrük maçı var, bittiğinde bu linkteki sıralama otomatik değişecek.
ben istiyorum ki ondan bu yetkiyi alayım, tablo sadece ben sayfayı yenilediğimde değişsin. yıllar önce böyleydi zaten sen basmadan yeniyi göremiyordun, şimdi kendi yeniliyor serseri.
bunu öyle çok teferruata girmeden, neblim işte sağ tıklayıp vs yapma şansım var mı? bütün tablolar için yapacağım çünkü. link açtığım haliyle kalsın, yeni veri SADECE ben yenileyince görünsün. olabilir mi öyle bi şey?
şu an kocaeli-karagümrük maçı var, bittiğinde bu linkteki sıralama otomatik değişecek.
ben istiyorum ki ondan bu yetkiyi alayım, tablo sadece ben sayfayı yenilediğimde değişsin. yıllar önce böyleydi zaten sen basmadan yeniyi göremiyordun, şimdi kendi yeniliyor serseri.
bunu öyle çok teferruata girmeden, neblim işte sağ tıklayıp vs yapma şansım var mı? bütün tablolar için yapacağım çünkü. link açtığım haliyle kalsın, yeni veri SADECE ben yenileyince görünsün. olabilir mi öyle bi şey?
(7)
ankara'da ders çalışmalık kafe (kızılay'a ne kadar yakın o kadar iyi)
mark greg sputnik #1594438
arkadaşım için soruyorum, ben kafede ders çalışma konseptine aşina değilim o yüzden hiç bilmiyorum.
bu çocuklar ankara'ya yabancı. bir araya gelip hem çay çorba içilebilecek, uzun saatler oturulup bilgisayar eşliğinde ders çalışılabilecek bir mekan istiyorlar. kızılay ve çevresi en iyisi. anladığım kadarıyla öyle herkesin işinde gücünde olduğu çok sessiz bir yer olmasına gerek yok yani ama defter kitap yaydıklarında "kalkın gidin lan" denmesin.
yeni nesil kahvecilerin çoğu herhalde böyledir ama en azından birkaç spesifik mekan önerebilirseniz memnun olurum. hatta direkt google maps şeysi atarsanız daha bile iyi olur. teşekkürler şimdiden.
bu çocuklar ankara'ya yabancı. bir araya gelip hem çay çorba içilebilecek, uzun saatler oturulup bilgisayar eşliğinde ders çalışılabilecek bir mekan istiyorlar. kızılay ve çevresi en iyisi. anladığım kadarıyla öyle herkesin işinde gücünde olduğu çok sessiz bir yer olmasına gerek yok yani ama defter kitap yaydıklarında "kalkın gidin lan" denmesin.
yeni nesil kahvecilerin çoğu herhalde böyledir ama en azından birkaç spesifik mekan önerebilirseniz memnun olurum. hatta direkt google maps şeysi atarsanız daha bile iyi olur. teşekkürler şimdiden.
dostlar bu işlem yapılıyor mu, nasıl yapılıyor bilen var mı?
ev arkadaşım yabancı. yaşlı ev sahiplerimizi güç bela bir dümen olmadığına ikna edip notere götürdük geçen "noter onaylı kira sözleşmesi" alabilmek için ama göç idaresi sanırım bunun üstüne ayrıca arkadaşımın adına fatura istiyor. ya adamın elinde zaten NOTER ONAYLI KİRACI SÖZLEŞMESİ var ben anlamıyorum kaçak göçek olsa bu kadar uğraştırmazlar.
buraya yeni taşındık sayılır, ben abonelikleri kendi adıma açtırdım. mesela elektrik faturasına arkadaşımı da eklemek istesem bunu yapabiliyor muyum? ankara'dayız, firma enerjisa mı ne. internette bununla ilgili hiçbir şey bulamadım, hep işletmelerin kestiği faturalarla ilgili bilgiler çıkıyor.
fıttırıcam aq az kaldı çocuğu sevmesem ve ödeyeceği kiraya ihtiyacım olmasa "AUSLANDER RAUS" deyu vurucam tekmeyi, bu ne ya illa afgan mı olması lazım
ev arkadaşım yabancı. yaşlı ev sahiplerimizi güç bela bir dümen olmadığına ikna edip notere götürdük geçen "noter onaylı kira sözleşmesi" alabilmek için ama göç idaresi sanırım bunun üstüne ayrıca arkadaşımın adına fatura istiyor. ya adamın elinde zaten NOTER ONAYLI KİRACI SÖZLEŞMESİ var ben anlamıyorum kaçak göçek olsa bu kadar uğraştırmazlar.
buraya yeni taşındık sayılır, ben abonelikleri kendi adıma açtırdım. mesela elektrik faturasına arkadaşımı da eklemek istesem bunu yapabiliyor muyum? ankara'dayız, firma enerjisa mı ne. internette bununla ilgili hiçbir şey bulamadım, hep işletmelerin kestiği faturalarla ilgili bilgiler çıkıyor.
fıttırıcam aq az kaldı çocuğu sevmesem ve ödeyeceği kiraya ihtiyacım olmasa "AUSLANDER RAUS" deyu vurucam tekmeyi, bu ne ya illa afgan mı olması lazım
öncelikle bilgisayarda kullanmak için istiyorum ama bunların zaten mobil app'leri de oluyordur sanırım. şöyle sakin yormayan, hızı yüksek, kafama göre ülke seçebileceğim, bankacılık işlemleri dışında filan hep açık tutabileceğim güvenilir güzel bi şey istiyorum. kullandığınız, önerebileceğiniz bir servis var mı? senelik 1000-2000 lira verdikten iki gün sonra patlamayalım.
ankara'da çok tırt olmayan ama görece uygun fiyatlı ayakkabı
mark greg sputnik #1593950
alabileceğim, bu yönüyle öne çıkan bir çarşı-pazar var mı?
ayağım zaten sakat, şimdi işten dolayı sürekli ayaktayım ve inanılmaz acı çekiyorum. normalde ayağımı hiç sıkmayan ayakkabıyı çorapsızken ve bağcıkları çözülmüşken bile ıkınarak güçlükle çıkarabiliyorum yani öyle şişiyor.
mümkünse tabanı kaymayan, suya nispeten dayanıklı, öyle tank gibi bot gibi ağır olmayan, bilek desteği de olan bi şeyler almak istiyorum. farkındayım çok fazla kriter oldu, ucuz olmayacaktır ama demek istediğim işte üç gün sonra dağılıp dökülmesin ve 4-5 bine satılan markalılardan olmasın. f/p ürünü arıyorum kısaca ne kadar olursa.
ayağım zaten sakat, şimdi işten dolayı sürekli ayaktayım ve inanılmaz acı çekiyorum. normalde ayağımı hiç sıkmayan ayakkabıyı çorapsızken ve bağcıkları çözülmüşken bile ıkınarak güçlükle çıkarabiliyorum yani öyle şişiyor.
mümkünse tabanı kaymayan, suya nispeten dayanıklı, öyle tank gibi bot gibi ağır olmayan, bilek desteği de olan bi şeyler almak istiyorum. farkındayım çok fazla kriter oldu, ucuz olmayacaktır ama demek istediğim işte üç gün sonra dağılıp dökülmesin ve 4-5 bine satılan markalılardan olmasın. f/p ürünü arıyorum kısaca ne kadar olursa.
(2)
tam zamanlı başladım ama part-time'a geçmek istiyorum, haklarım neler
mark greg sputnik #1593796
dostlar slm, yakın zamanda bir fast food restoranında çalışmaya başladım. amacım en başından part time idi fakat müdür beni öyle bir gaza getirdi ki vardiyalarımı da ders saatlerine göre öyle kağıt üstünde çat çat yazıverince "iyi madem" deyip tamam dedim. sonra işe girişim yapıldı, başladım. vardiya haftalık yazılıyor, aslında esnek sayılır, hafta içinde bile oynama yapmama müsaade ediyorlar çünkü en baştan hem öğrenciliğimin devam ettiğini hem başka bir iş daha yaptığımı söylemiştim. işte kartlı sistem var, yarım saat mola, sekiz saat mesai, asgari ücret.
yalnız sadece üç gün bu sistemi böyle devam ettiremeyeceğimi anlamama yetti. çünkü işe gidişi, gelişi, diğer işi derken HAFTANIN ALTI GÜNÜ EN AZ 12 SAAT çalışmış oluyorum. bunun üstüne okula gitmem lazım. olmuyor. dersim olmasa bi süre günde 13-14 saat çalışma temposunu kaldırırım eyvallah ama benim amacım zaten okul bitene kadar bir, belki iki sene ek gelir oluşturup borçlarımı kapatmak, maddi açıdan rahatlamaktı. bu şekilde batağa saplanmış olacağım, okul asla bitmeyecek.
***
şimdi yeni vardiya yazılmadan önce müdüre meramımı anlatıp part-time'a geçmek (4 gün) istediğimi söyleyeceğim ama bozuk atmasından, "bizde o zaten var aslanım" deyip kovmasından yahut "part-time olmaz tam zamanlı çalışacaksın" demesinden korkuyorum.
böyle bir senaryoda yasal olarak haklarım neler? yani 6 gün değil de 4 gün kart basarsam saatlik ücretim asgari ücret üzerinden ona göre hesaplanmaz mı yine, ayrıca bir düzenleme yapılması gerekir mi?
benim çalışmaktan yana şikayetim yok, 4 gün 8 saat seve seve gelirim ama tam zamanlı olmayacak. öyle ısrar ederlerse bırakırım, bana ayda 8-10 lira bile fazla fazla yardımcı olur açıkçası, haftada dört akşam barda garsonluk yapsam yine alırım o parayı diye düşünüyorum. bu durumda önlüğü atıp çıkmaya kalkarsam ihbar süresi muhabbetinden dolayı bir kuruş alamayıp üstüne borçlu filan çıkar mıyım?
hem müdürümü hem de ortamı gerçekten sevdim, her şeyden önce insani olarak onları mağdur etmek istemem ama kendim de gt altına gitmek istemiyorum. ben dicem işte part-time'a çevirin diye, yok olmaz derlerse ondan sonra nasıl devam etmem lazım? sigortalı kayıtlı işin de böyle sorunu var canım bissürü prosedür giriyo işin içine püh.
yalnız sadece üç gün bu sistemi böyle devam ettiremeyeceğimi anlamama yetti. çünkü işe gidişi, gelişi, diğer işi derken HAFTANIN ALTI GÜNÜ EN AZ 12 SAAT çalışmış oluyorum. bunun üstüne okula gitmem lazım. olmuyor. dersim olmasa bi süre günde 13-14 saat çalışma temposunu kaldırırım eyvallah ama benim amacım zaten okul bitene kadar bir, belki iki sene ek gelir oluşturup borçlarımı kapatmak, maddi açıdan rahatlamaktı. bu şekilde batağa saplanmış olacağım, okul asla bitmeyecek.
***
şimdi yeni vardiya yazılmadan önce müdüre meramımı anlatıp part-time'a geçmek (4 gün) istediğimi söyleyeceğim ama bozuk atmasından, "bizde o zaten var aslanım" deyip kovmasından yahut "part-time olmaz tam zamanlı çalışacaksın" demesinden korkuyorum.
böyle bir senaryoda yasal olarak haklarım neler? yani 6 gün değil de 4 gün kart basarsam saatlik ücretim asgari ücret üzerinden ona göre hesaplanmaz mı yine, ayrıca bir düzenleme yapılması gerekir mi?
benim çalışmaktan yana şikayetim yok, 4 gün 8 saat seve seve gelirim ama tam zamanlı olmayacak. öyle ısrar ederlerse bırakırım, bana ayda 8-10 lira bile fazla fazla yardımcı olur açıkçası, haftada dört akşam barda garsonluk yapsam yine alırım o parayı diye düşünüyorum. bu durumda önlüğü atıp çıkmaya kalkarsam ihbar süresi muhabbetinden dolayı bir kuruş alamayıp üstüne borçlu filan çıkar mıyım?
hem müdürümü hem de ortamı gerçekten sevdim, her şeyden önce insani olarak onları mağdur etmek istemem ama kendim de gt altına gitmek istemiyorum. ben dicem işte part-time'a çevirin diye, yok olmaz derlerse ondan sonra nasıl devam etmem lazım? sigortalı kayıtlı işin de böyle sorunu var canım bissürü prosedür giriyo işin içine püh.
kendi işimden dolayı şahıs şirketim var ama çalıştığım yerin isteği üzerine, onların atadığı mali müşavirin gözetiminde yapılmış bi şey. bana her ay maaşa ek olarak şirket için ödemem gereken vergiler ve bağkur primi ödeniyor.
geçenlerde bildiğimiz düz sigortalı işe girdim. o kadar yorucu ve kaotik bir süreçti ki valla hiç uğraşmadım "bi sorun çıkarsa onlar bana söyler zaten" dedim. giriş yapıldı, neredeyse bir hafta olacak, şu an çalıştığım iki yerden de ses yok.
bildirmeyerek hata mı ettim acaba şimdi yarın bi gün patlamayalım bu yüzden? şimdi nolur mesela iki farklı yerden emeklilik olmuyo herhalde ama ben iki işte de devam edeceğim yani biri yüzünden diğerini kaybetmek istemiyorum. düz sigortalı olan zaten kolay da neblim iş yaptığım firma iki ay sonra "ulan sen zaten sigortalısın biz sana bağkur primi yatırıyoz onları geri ver" demesin?
özetle bu sistem nasıl işliyor yani hem kendimi hem de birlikte çalıştığım insanları mağdur etmemek için yapmam gereken bi şey var mı? para lazım diye öyle daldık kafamıza göre ama?
geçenlerde bildiğimiz düz sigortalı işe girdim. o kadar yorucu ve kaotik bir süreçti ki valla hiç uğraşmadım "bi sorun çıkarsa onlar bana söyler zaten" dedim. giriş yapıldı, neredeyse bir hafta olacak, şu an çalıştığım iki yerden de ses yok.
bildirmeyerek hata mı ettim acaba şimdi yarın bi gün patlamayalım bu yüzden? şimdi nolur mesela iki farklı yerden emeklilik olmuyo herhalde ama ben iki işte de devam edeceğim yani biri yüzünden diğerini kaybetmek istemiyorum. düz sigortalı olan zaten kolay da neblim iş yaptığım firma iki ay sonra "ulan sen zaten sigortalısın biz sana bağkur primi yatırıyoz onları geri ver" demesin?
özetle bu sistem nasıl işliyor yani hem kendimi hem de birlikte çalıştığım insanları mağdur etmemek için yapmam gereken bi şey var mı? para lazım diye öyle daldık kafamıza göre ama?
dostlar iyi geceler,
elimde yaklaşık 700 sayfalık bir metin var. bunu siyah-beyaz olarak bastırmak istiyorum, arkalı-önlü. öncelikle merak ettiğim şey şu: bu mekanlar arasında fiyat farkı oluşturacak bir miktar mı? değilse zaten sanırım çok önemi yok. yok eğer öyleyse, ankara'da bunu en ucuz nerede yaptırabilirim? cilt vesaire aramıyorum, 350 küsür sayfaya basıp verse yeterli.
aşağı yukarı ne kadar olur maliyeti bir de bunu merak ediyorum.
elimde yaklaşık 700 sayfalık bir metin var. bunu siyah-beyaz olarak bastırmak istiyorum, arkalı-önlü. öncelikle merak ettiğim şey şu: bu mekanlar arasında fiyat farkı oluşturacak bir miktar mı? değilse zaten sanırım çok önemi yok. yok eğer öyleyse, ankara'da bunu en ucuz nerede yaptırabilirim? cilt vesaire aramıyorum, 350 küsür sayfaya basıp verse yeterli.
aşağı yukarı ne kadar olur maliyeti bir de bunu merak ediyorum.
arkadaşlar referans aralığına bakıp google'dan aratmayı ben de biliyorum, o yüzden spesifik olarak işi bilenlerin fikrini almak istiyorum. kişisel tecrübe de paylaşabilirsiniz tabii "benim emmoğlunun alt 130'du öldü" gibisinden, o ayrı.
bugün tamamen başka bi sebeple kan tahlili yapılmıştı, sonuçlar,
antihbs > 1000.00 pozitif mIU/ml H(<10)
AST 104 (referans aralığı 0-37)
ALT 155 (referans aralığı 0-45)
***
karaciğerimin iyi durumda olmadığını zaten biliyordum, yavrucağızımın sevmediği ne varsa onunla iştigal ediyorum maalesef ama daha 30 yaşındayım lan doktor "bugünden tezi yok meyve bile yemesen iyi edersin, uzatmaları oynuyorsun resmen" dedi çok üzüldüm. kaldı ki konunun bununla alakası bile yoktu, belli ki dikkat çekici ve böyle bir uyarıyı gerektirecek kadar kötü.
tabii haddinden fazla yorgunluk, hımbıllık filan var ama gücüm kuvvetim yerinde aslında, hani neblim bana "şu an sağlık sorunun var mı?" deseler sadece kötü beslenme ve dombililik sebepli genel bi düşük yaşam kalitem var derdim, bu kadar kötü olduğunu düşünmemiştim.
şimdi ben kızartma, şeker, alkol vs. bırakıp paso ot ve enginar yesem en azından hasarı geri alabilir miyim? yoksa bu değerler "dikkat etmezsen 40-45 gibi ölürsün, dikkat edersen de 50'den sonra karaciğer elinde gezersin" değerleri mi?
çünkü bilmiyorum yani işte bazı yerlerde yazmışlar SÜREKLİ bu kadar yüksek değilse, düşebiliyosa hallolur, bazı yerlerde de direkt mezar taşı reklamı verecekler yani utanmasalar o kadar kötü demişler.
şahan'ın gözüne dondurma saplanan adam skecindeki dayıt gibi hissediyorum kendimi. ÇÖZÜMÜ YOGHH. MİLYONDA BİR. GALDI CİĞERDE HASAR GALDI LA :(
velhasıl cenaze hazırlıklarına başlayayım mı yoksa düzgün yaşarsam toparlanabilir mi bu?
bugün tamamen başka bi sebeple kan tahlili yapılmıştı, sonuçlar,
antihbs > 1000.00 pozitif mIU/ml H(<10)
AST 104 (referans aralığı 0-37)
ALT 155 (referans aralığı 0-45)
***
karaciğerimin iyi durumda olmadığını zaten biliyordum, yavrucağızımın sevmediği ne varsa onunla iştigal ediyorum maalesef ama daha 30 yaşındayım lan doktor "bugünden tezi yok meyve bile yemesen iyi edersin, uzatmaları oynuyorsun resmen" dedi çok üzüldüm. kaldı ki konunun bununla alakası bile yoktu, belli ki dikkat çekici ve böyle bir uyarıyı gerektirecek kadar kötü.
tabii haddinden fazla yorgunluk, hımbıllık filan var ama gücüm kuvvetim yerinde aslında, hani neblim bana "şu an sağlık sorunun var mı?" deseler sadece kötü beslenme ve dombililik sebepli genel bi düşük yaşam kalitem var derdim, bu kadar kötü olduğunu düşünmemiştim.
şimdi ben kızartma, şeker, alkol vs. bırakıp paso ot ve enginar yesem en azından hasarı geri alabilir miyim? yoksa bu değerler "dikkat etmezsen 40-45 gibi ölürsün, dikkat edersen de 50'den sonra karaciğer elinde gezersin" değerleri mi?
çünkü bilmiyorum yani işte bazı yerlerde yazmışlar SÜREKLİ bu kadar yüksek değilse, düşebiliyosa hallolur, bazı yerlerde de direkt mezar taşı reklamı verecekler yani utanmasalar o kadar kötü demişler.
şahan'ın gözüne dondurma saplanan adam skecindeki dayıt gibi hissediyorum kendimi. ÇÖZÜMÜ YOGHH. MİLYONDA BİR. GALDI CİĞERDE HASAR GALDI LA :(
velhasıl cenaze hazırlıklarına başlayayım mı yoksa düzgün yaşarsam toparlanabilir mi bu?
bu işlere meraklı birisi olarak özellikle günümüz kapitalist sistemi içerisinde OLABİLDİĞİNCE komünizme yakın yaşama temelinde merakım var. bu konuda önerebileceğiniz kitap, belgesel, söyleşi vs. var mı? komünist manifesto filan demiyorum yani mümkünse son 20-30 senede yazılmış olsa daha iyi hatta. illaki "komünizm süper" demesine gerek yok, eleştirel de olabilir. aslında GOMANİZM DAVETİ aldım ama ironik şekilde işten güçten dolayı vaktim olmayacak dfjdfkd bu motivasyonla insanlarla buluşmam, görüşmem çok mümkün değil en azından şimdilik.
yani demek istediğim bu alandaki tarihsel, ekonomik, sosyolojik, hatta edebi çalışmalar filan hepsi uyar. ne okuyabilirim? bende sadece temel var ama ötesinde nereye gidebilirim bilmiyorum. çok fazla teoriye boğulmak da istemiyorum. evet o da lazım ama dediğim gibi mesela şu an kapitalist bir ülkede, kapitalist sistemde yaşayan ve başka şansı olmayan birisi EN KOMÜNİST nasıl yaşar? bu konuda nasıl fikirler var?
etrafımdaki sol görüşlü insanlar maalesef israil'e filan sempati duyuyor, kediyle kafayı bozmuşlar vs bir şey öğrenmek mümkün değil.
yani demek istediğim bu alandaki tarihsel, ekonomik, sosyolojik, hatta edebi çalışmalar filan hepsi uyar. ne okuyabilirim? bende sadece temel var ama ötesinde nereye gidebilirim bilmiyorum. çok fazla teoriye boğulmak da istemiyorum. evet o da lazım ama dediğim gibi mesela şu an kapitalist bir ülkede, kapitalist sistemde yaşayan ve başka şansı olmayan birisi EN KOMÜNİST nasıl yaşar? bu konuda nasıl fikirler var?
etrafımdaki sol görüşlü insanlar maalesef israil'e filan sempati duyuyor, kediyle kafayı bozmuşlar vs bir şey öğrenmek mümkün değil.
az önce ekşi'de yazdım. tarihin en büyük kasırgalarından biri olacağı söyleniyor. ventusky'dan bakıyorum, en kuvvetli yerde bile hızı şu an 100km/sa civarı ki bu cat 1. fırtınanın bir tık üstü yani, abd bundan daha yıkıcı onlarca kasırga görmüştür.
karaya yaklaştıkça gücünün artacağı mı varsayılıyor, ondan mı yapılıyor bu değerlendirme? işe hakim birisi aydınlatabilir mi?
karaya yaklaştıkça gücünün artacağı mı varsayılıyor, ondan mı yapılıyor bu değerlendirme? işe hakim birisi aydınlatabilir mi?
iyi akşamlar,
yaşı ilerlemiş uzatmalı öğrenciyim. şu an çoğunlukla günde 3-4 saati aşmayacak şekilde, bilgisayar başından yaptığım ve aylık 20 bin civarı kazandıran bir işim var ama borçlardan dolayı en azından 3-4 ay hatta tutturabilirsem sonrasında da çalışmak istiyorum. yani bi nevi artık "okul bitsin de hele" demeyip günün 8-10 saati aktif olma gayretindeyim, sonuçta bundan sonra hayat böyle olacak, ertelemenin ya da kaçmanın manası yok.
yarın bi mekdanıs şubesiyle görüşcem, müdür hoş bi insana benziyo açıkçası, ilanı garson olarak vermişler ama saatleri işi vs. yüz yüze konuşucaz. genelde bu tür fast food zincirlerinden nefret edildiğini görüyorum, iş ağır ve kötü diyorlar.
benim için avantajı şu: açıkçası kafam atarsa çıkabilecek lükse sahibim ama tabii ki mücadele etmeyi tercih ederim, cebim biraz mangır görsün. ders programım da uygun sayılır. hafta içi bir günüm boş. hafta sonu zaten boş. derslerin erken olduğu bi günü de eklersek haftada dört gün sorunsuz çalışma fırsatım oluyor part-time için 30-32 saat.
siz ne dersiniz, tecrübesi olan varsa paylaşabilir mi? açıkçası zaten gel derlerse "yok gelmem" demeyeceğim, daha ziyade önceden bi fikrim olsun istiyorum.
kariyer için bu yola girmiş olsam üzülebilirdim ama açıkçası mobbingmiş üstlerin ters tavrıymış vs. onlar pek takılacağım şeyler değil. bi iş yapıyorsam elimden gelenin en iyisini veririm ama diğer taraftan spesifik olarak bu işe muhtaç da değilim. o açıdan çocuklar mark abilerine eşek muamelesi yapmış filan çok takılmam.
ne dersiniz güzel bi macera olur mu yoksa walter sobchak'ın dediği gibi YOU ARE ENTERING A WORLD OF PAIN durumu mu yaşarım?
18'imden beri çalışıyorum ama hep yazı yazdım ben, doğrudan insanlarla çalıştığım bi işim olmadı. o açıdan hiçbi şey değilse "insan içinde olmak" açısından bile iyi olur diye düşünüyorum. haksız mıyım?
yaşı ilerlemiş uzatmalı öğrenciyim. şu an çoğunlukla günde 3-4 saati aşmayacak şekilde, bilgisayar başından yaptığım ve aylık 20 bin civarı kazandıran bir işim var ama borçlardan dolayı en azından 3-4 ay hatta tutturabilirsem sonrasında da çalışmak istiyorum. yani bi nevi artık "okul bitsin de hele" demeyip günün 8-10 saati aktif olma gayretindeyim, sonuçta bundan sonra hayat böyle olacak, ertelemenin ya da kaçmanın manası yok.
yarın bi mekdanıs şubesiyle görüşcem, müdür hoş bi insana benziyo açıkçası, ilanı garson olarak vermişler ama saatleri işi vs. yüz yüze konuşucaz. genelde bu tür fast food zincirlerinden nefret edildiğini görüyorum, iş ağır ve kötü diyorlar.
benim için avantajı şu: açıkçası kafam atarsa çıkabilecek lükse sahibim ama tabii ki mücadele etmeyi tercih ederim, cebim biraz mangır görsün. ders programım da uygun sayılır. hafta içi bir günüm boş. hafta sonu zaten boş. derslerin erken olduğu bi günü de eklersek haftada dört gün sorunsuz çalışma fırsatım oluyor part-time için 30-32 saat.
siz ne dersiniz, tecrübesi olan varsa paylaşabilir mi? açıkçası zaten gel derlerse "yok gelmem" demeyeceğim, daha ziyade önceden bi fikrim olsun istiyorum.
kariyer için bu yola girmiş olsam üzülebilirdim ama açıkçası mobbingmiş üstlerin ters tavrıymış vs. onlar pek takılacağım şeyler değil. bi iş yapıyorsam elimden gelenin en iyisini veririm ama diğer taraftan spesifik olarak bu işe muhtaç da değilim. o açıdan çocuklar mark abilerine eşek muamelesi yapmış filan çok takılmam.
ne dersiniz güzel bi macera olur mu yoksa walter sobchak'ın dediği gibi YOU ARE ENTERING A WORLD OF PAIN durumu mu yaşarım?
18'imden beri çalışıyorum ama hep yazı yazdım ben, doğrudan insanlarla çalıştığım bi işim olmadı. o açıdan hiçbi şey değilse "insan içinde olmak" açısından bile iyi olur diye düşünüyorum. haksız mıyım?
elimde birkaç parça mont tarzı bi şeyler var. 2 bin lira borç takıp üstüne bavulumu çalan eski ev arkadaşımdan kaldı. onları satayım diyorum. öyle ahım şahım değiller ama önümüz kış, tam bu mevsime uygun, sıfırları en dandik yerde bile 700-800'den aşağı değildir diye düşünüyorum.
talep oluyor mu, uğraştığıma değer mi? bissürü var çünkü tek tek fotoğrafını çek, ilan oluştur vs.
talep oluyor mu, uğraştığıma değer mi? bissürü var çünkü tek tek fotoğrafını çek, ilan oluştur vs.
BAHSETTİĞİM ŞEY ÇOCUK SAHİBİ OLMAK DEĞİL.
bazı insanlar çocukları hiç sevmez. etraflarında bulunmasını istemezler. şimdi ebeveynler zaten aşırı zor olsa bile muhtemelen kendi çocuklarından bıkmıyorlardır, yani en azından "keşke olmasa!" diyemiyorlardır. amca, teyze, dayı, hala vs. desen zaten premium üye, çocukla keyifli vakit geçirip sıkılınca anasına babasına verebiliyorlar.
ama genel olarak hani mesela işte arkadaşıyla buluşurken onun bebeğini de getirmesine bile kızan, bebeklerle, çocuklarla aynı ortamda bulunmayı hiç sevmeyen insanları merak ediyorum.
ben her zaman çok sevmişimdir mesela, yaş çok fark etmez, ergenliğe kadar hepsini aşırı sevimli buluyorum. bi yandan çok saflar, diğer taraftan bizim asla aklımıza gelmeyecek düşünceleri olabiliyor. bebek zaten sevimli ve saftirik, biraz daha büyükleri "anaa harbi lan!" dedirtecek bissürü enteresan fikir üretebiliyor vs...
bir çocuğun devamlı sorumluluğunu almak dünyanın muhtemelen en zor işidir, ona itirazım yok ama neblim hani çocuk deyince yüzü düşen insanlar var. onu merak ediyorum. niye sevmiyosunuz? ağladığı için mi? makul bi şekilde iletişim kurulamadığı için mi?
bazı insanlar çocukları hiç sevmez. etraflarında bulunmasını istemezler. şimdi ebeveynler zaten aşırı zor olsa bile muhtemelen kendi çocuklarından bıkmıyorlardır, yani en azından "keşke olmasa!" diyemiyorlardır. amca, teyze, dayı, hala vs. desen zaten premium üye, çocukla keyifli vakit geçirip sıkılınca anasına babasına verebiliyorlar.
ama genel olarak hani mesela işte arkadaşıyla buluşurken onun bebeğini de getirmesine bile kızan, bebeklerle, çocuklarla aynı ortamda bulunmayı hiç sevmeyen insanları merak ediyorum.
ben her zaman çok sevmişimdir mesela, yaş çok fark etmez, ergenliğe kadar hepsini aşırı sevimli buluyorum. bi yandan çok saflar, diğer taraftan bizim asla aklımıza gelmeyecek düşünceleri olabiliyor. bebek zaten sevimli ve saftirik, biraz daha büyükleri "anaa harbi lan!" dedirtecek bissürü enteresan fikir üretebiliyor vs...
bir çocuğun devamlı sorumluluğunu almak dünyanın muhtemelen en zor işidir, ona itirazım yok ama neblim hani çocuk deyince yüzü düşen insanlar var. onu merak ediyorum. niye sevmiyosunuz? ağladığı için mi? makul bi şekilde iletişim kurulamadığı için mi?
ankara ulaşım/esenboğa sorusu
mark greg sputnik #1592142
1) toplu taşıma gece 1'e kadar çalışıyor di mi hala? en son öyleydi ama bayağıdır kullanmıyorum o saatlerde, o yüzden bilgim yok.
2) gece 2-3 gibi esenboğa'dan incesu tarafına toplu taşımayla gelmem mümkün mü? havalimanından otobüs saat başı oluyor sanırım ama kızılay'da indiriyordu diye hatırlıyorum. kızılay'dan taksiyle fazla yazmaz sanırım, en mantıklısı öyle mi olur dönüş için? bavul olmasa aslında kızılay'dan yürürdük bile ama bavul var.
2) gece 2-3 gibi esenboğa'dan incesu tarafına toplu taşımayla gelmem mümkün mü? havalimanından otobüs saat başı oluyor sanırım ama kızılay'da indiriyordu diye hatırlıyorum. kızılay'dan taksiyle fazla yazmaz sanırım, en mantıklısı öyle mi olur dönüş için? bavul olmasa aslında kızılay'dan yürürdük bile ama bavul var.
illa yaygın demeyeyim ama hani oradan başka hiçbir yerde duyulmayan, çok nadir rastlanan ama belli yörelerde hiç garipsenmeyen isimler soruyorum. öncelikle türkiye için tabii ama biliyorsanız başka coğrafyalardan da olur.
benim aklıma bestami/ökkeş geliyor mesela. bildiğim kadarıyla antep-maraş-osmaniye taraflarında nadir değil. ne kadar tutuyor bilmiyorum. bunun gibi böyle belli bölgelerde insanların tercih ettiği, ülke genelinde ise nadir sayılabilecek hangi isimler var aklınıza gelen?
benim aklıma bestami/ökkeş geliyor mesela. bildiğim kadarıyla antep-maraş-osmaniye taraflarında nadir değil. ne kadar tutuyor bilmiyorum. bunun gibi böyle belli bölgelerde insanların tercih ettiği, ülke genelinde ise nadir sayılabilecek hangi isimler var aklınıza gelen?
iyi akşamlar,
www.yapikrediyayinlari.com.tr
fotoğraftaki kitap don kişot'un sadeleştirilmiş, daha çok çocuklar için düzenlenmiş bir hali mi acaba bilen var mı? yapı kredi yayınları olunca ben orijinale yakındır diye düşünmüştüm, kardeşim ısrarla "bu çocuklar için, içinde resimler var" diyor.
kısacası don kişot'u bir yetişkin olarak, olduğu gibi okumak istiyorum ama bu versiyonu nedir emin olamadım. eğer bu yetişkinler için değilse yayınevi/çeviri vs. önerebilir misiniz?
www.yapikrediyayinlari.com.tr

fotoğraftaki kitap don kişot'un sadeleştirilmiş, daha çok çocuklar için düzenlenmiş bir hali mi acaba bilen var mı? yapı kredi yayınları olunca ben orijinale yakındır diye düşünmüştüm, kardeşim ısrarla "bu çocuklar için, içinde resimler var" diyor.
kısacası don kişot'u bir yetişkin olarak, olduğu gibi okumak istiyorum ama bu versiyonu nedir emin olamadım. eğer bu yetişkinler için değilse yayınevi/çeviri vs. önerebilir misiniz?
iyi akşamlar dostlar,
ben trakya'da doğup büyüdüm ama aslen oralı değilim, yani ninelerin dedelerin bölgeyle bağı ve göçmen geçmişi yok.
o zaman dikkatimi çekmiyordu da şimdi düşününce fark ettim: çevredeki çoğu insan yunanistan ve bulgaristan'a görece rahat girip çıkabiliyordu. hepsinin çifte vatandaşlığı olduğunu sanmıyorum. bizzat tanıdıklarım dışında herhangi bir sohbette de rastgele çok duyduğum olurdu yani işte "bulgara gittik şunu aldık" gibilerinden. tanıdığım dediğim insanlar da yıllardır görüşmediğim kişiler şimdi gidip "sen daha kolay mı giriyosun??" diye sorulmaz.
sınıra yakın yaşayanlar yahut ne bileyim günübirlik gidenler vs. bu konuda herhangi bir kolaylık görüyor mu? şimdi bu çifte vatandaşlık daha popüler tabii ama o dönemde zaten böyle "nenem orada doğup büyümüş, vatandaşlık veriyolarmış" durumu da o kadar yaygın değildi.
bu insanlar nasıl o kadar sık gidip gelebiliyor? ülkeyle bir bağları ya da istedikleri gibi vize alacak paraları mı var hepsinin? gerçi öyledir herhalde, yunan pasaport polisi "aaa senin ikamet edirne'ymiş, sen üç gün gelebilirsin vizeyi boşver" demiyordur ama neblim değişik geldi.
ben trakya'da doğup büyüdüm ama aslen oralı değilim, yani ninelerin dedelerin bölgeyle bağı ve göçmen geçmişi yok.
o zaman dikkatimi çekmiyordu da şimdi düşününce fark ettim: çevredeki çoğu insan yunanistan ve bulgaristan'a görece rahat girip çıkabiliyordu. hepsinin çifte vatandaşlığı olduğunu sanmıyorum. bizzat tanıdıklarım dışında herhangi bir sohbette de rastgele çok duyduğum olurdu yani işte "bulgara gittik şunu aldık" gibilerinden. tanıdığım dediğim insanlar da yıllardır görüşmediğim kişiler şimdi gidip "sen daha kolay mı giriyosun??" diye sorulmaz.
sınıra yakın yaşayanlar yahut ne bileyim günübirlik gidenler vs. bu konuda herhangi bir kolaylık görüyor mu? şimdi bu çifte vatandaşlık daha popüler tabii ama o dönemde zaten böyle "nenem orada doğup büyümüş, vatandaşlık veriyolarmış" durumu da o kadar yaygın değildi.
bu insanlar nasıl o kadar sık gidip gelebiliyor? ülkeyle bir bağları ya da istedikleri gibi vize alacak paraları mı var hepsinin? gerçi öyledir herhalde, yunan pasaport polisi "aaa senin ikamet edirne'ymiş, sen üç gün gelebilirsin vizeyi boşver" demiyordur ama neblim değişik geldi.
dostlar iyi akşamlar,
kız kardeşim ilk kez bebeyle uçağa binecek (5 aylık) ve biz gereken araştırmayı yapmamıza rağmen hala panik yapıyor kardeşim de yanında geleceği halde. size de sorayım, özellikle tecrübesi olanlar cevaplarsa biraz kafası rahatlar sanırım.
firma ajet. bagaj ve kabin bagajı sınırı konusunda sorun yok ama kız tutturdu ya puseti (anakucağı dediğimiz şey, puset diye geçiyo galiba, ben bilmiyom) ve bebek arabasını kabul etmezlerse diyor. firmanın sitesinde eğer çocuk da yanlarındaysa bunların ücretsiz taşınacağı yazıyor.
1) şimdi bu dostlar check-in yaparken puset ve bebek arabasını da bagajla beraber mi verecekler? ücretsiz alıyorlar mı bunları? veya uçağa mı alıyorlar, nasıl oluyor?
2) uçağa sıvı alma durumu nasıl? benim bildiğim 100ml'yi geçmeyecek miktarda, ayrı ayrı maksimum 1 litreye kadar alınabiliyor ama kontuardan verilen bagaj için sınırlama yok. yani atıyorum 5 litre suyu uçağa sokamıyoruz ama check-in yaptırırken bagaja gönderebiliriz. doğru mudur?
yani kısacası bebek arabası ve puset için fazla para isterler mi, almazlar mı vs. diye çok panik yapıyor, benim de kafamı karıştırdı zalımey. hayır ben yanlarında olacağım zaten en kötü bagaj ücretini verip koydururuz veya ben alır geri getiririm, sonra kargoyla gönderirim vs. ama sakinleştiremedik kızı.
kız kardeşim ilk kez bebeyle uçağa binecek (5 aylık) ve biz gereken araştırmayı yapmamıza rağmen hala panik yapıyor kardeşim de yanında geleceği halde. size de sorayım, özellikle tecrübesi olanlar cevaplarsa biraz kafası rahatlar sanırım.
firma ajet. bagaj ve kabin bagajı sınırı konusunda sorun yok ama kız tutturdu ya puseti (anakucağı dediğimiz şey, puset diye geçiyo galiba, ben bilmiyom) ve bebek arabasını kabul etmezlerse diyor. firmanın sitesinde eğer çocuk da yanlarındaysa bunların ücretsiz taşınacağı yazıyor.
1) şimdi bu dostlar check-in yaparken puset ve bebek arabasını da bagajla beraber mi verecekler? ücretsiz alıyorlar mı bunları? veya uçağa mı alıyorlar, nasıl oluyor?
2) uçağa sıvı alma durumu nasıl? benim bildiğim 100ml'yi geçmeyecek miktarda, ayrı ayrı maksimum 1 litreye kadar alınabiliyor ama kontuardan verilen bagaj için sınırlama yok. yani atıyorum 5 litre suyu uçağa sokamıyoruz ama check-in yaptırırken bagaja gönderebiliriz. doğru mudur?
yani kısacası bebek arabası ve puset için fazla para isterler mi, almazlar mı vs. diye çok panik yapıyor, benim de kafamı karıştırdı zalımey. hayır ben yanlarında olacağım zaten en kötü bagaj ücretini verip koydururuz veya ben alır geri getiririm, sonra kargoyla gönderirim vs. ama sakinleştiremedik kızı.
hem ilaç kullandığım hem de çeşitli bağımlılıklarıma zamanında son vermeye çalıştığım için aslında sürece ve vücudumun/beynimin acayip tepkilerine alışığım. bana o yüzden tuhaf geldi.
çok abarttığımı düşündüğüm bir süreçte "bi süre alkolü ağzına sürme" dedim kendime, 37 gün oluyor sanırım bugün.
yalnız mental olarak, biraz daha iyi olmakla beraber hala "boş" hissediyorum ya. nasıl desem hevessiz, isteksiz, heyecansız... yahu sigarada, şekerde bile bu his 5-6 günde geçerdi.
sizce bu mental apışıp kalma ve hüzün durumunun sebebini başka bi yerde aramalı mıyım artık? yani bu kadar sürmemesi lazım bunun, saçma geldi bana.
çok içtiğim süre de 2 ay civarı ha öyle 15 senelik alkolik değilim.
benzer yoldan geçmiş olanlar tecrübelerini paylaşabilir mi? neblim "kardeş alkol sigaradan daha beter, kafanın resetlenmesi aylar sürer, sabret" mi dersiniz, "benim dayı amatem'e yattı bi ay sonra fabrika ayarlarına döndü, iki ay içtin diye bu kadar bozulmazsın, başka bi şeydendir o" mu dersiniz?
hayatımda ilk kez "çok içtin, durman lazım" dedim açıkçası, normalde bu sürecin nasıl işlediğini bilmiyorum :( dediğim gibi daha önce sigara, şeker vs. bırakırken 5-6 gün mızıldanırdım sonra geçerdi. bu ne yav.
çok abarttığımı düşündüğüm bir süreçte "bi süre alkolü ağzına sürme" dedim kendime, 37 gün oluyor sanırım bugün.
yalnız mental olarak, biraz daha iyi olmakla beraber hala "boş" hissediyorum ya. nasıl desem hevessiz, isteksiz, heyecansız... yahu sigarada, şekerde bile bu his 5-6 günde geçerdi.
sizce bu mental apışıp kalma ve hüzün durumunun sebebini başka bi yerde aramalı mıyım artık? yani bu kadar sürmemesi lazım bunun, saçma geldi bana.
çok içtiğim süre de 2 ay civarı ha öyle 15 senelik alkolik değilim.
benzer yoldan geçmiş olanlar tecrübelerini paylaşabilir mi? neblim "kardeş alkol sigaradan daha beter, kafanın resetlenmesi aylar sürer, sabret" mi dersiniz, "benim dayı amatem'e yattı bi ay sonra fabrika ayarlarına döndü, iki ay içtin diye bu kadar bozulmazsın, başka bi şeydendir o" mu dersiniz?
hayatımda ilk kez "çok içtin, durman lazım" dedim açıkçası, normalde bu sürecin nasıl işlediğini bilmiyorum :( dediğim gibi daha önce sigara, şeker vs. bırakırken 5-6 gün mızıldanırdım sonra geçerdi. bu ne yav.
iyi aksamlar,
kucuk bir alanimiz var ve ben cok horladigim icin digerleriyle beraber uyumak istemiyorum.
arabada uyusam zehirlenir miyim? sineklerden dolayi cam acmak istemiyorum pek. acmamak tehlikeliyse mecbur acarim tabii, en azindan oylesi guvenli olur mu?
insan, hayvan gelmesi riski filan yok yani gerekirse komple kapilar acik da yatarim ama sabaha karsi asiri soguk olur oyle.
kucuk bir alanimiz var ve ben cok horladigim icin digerleriyle beraber uyumak istemiyorum.
arabada uyusam zehirlenir miyim? sineklerden dolayi cam acmak istemiyorum pek. acmamak tehlikeliyse mecbur acarim tabii, en azindan oylesi guvenli olur mu?
insan, hayvan gelmesi riski filan yok yani gerekirse komple kapilar acik da yatarim ama sabaha karsi asiri soguk olur oyle.
evden çıktıktan sonra anahtarı teslim etmeyen, evde hala bazı eşyaları olan bir "muhterem" var. yakında ev ahalisi olarak bir süre şehir dışında olacağız. ben bu şahsın bizim bilgimiz ve kontrolümüz olmaksızın eve erişebilmesini istemiyorum. borç takmaktan tutun daha rahat taşınsın diye verdiğim bavulu BİR AYDIR zahmet edip getirmemesi gibi davranışlarından dolayı kendisine asla güvenmiyorum. o yüzden kilitleri değiştirmeyi düşündüm.
bunun maliyeti nedir aşağı yukarı? apartman dairesinin çelik kapısında alt taraftaki kilit değişecek sadece, anahtarı zaten saymıyorum.
ikinci sorum şu ki kiracı olarak bunu ev sahibine bildirmeme gerek var mı veya sorun yaşayabileceğim bir şey mi? kendisi başka şehirde, evle hiçbir şekilde bağlantısı yok. değişim masrafını ben üstleniyorum, çıkacağımız zaman da zaten yeni anahtarları teslim edeceğiz. hani haber vermesem "niye kafanıza göre iş yapıyosunuz" durumu olur mu sizce? gerçi adam anahtarları verince kilidin değiştiğini bile anlamaz ki herhalde.
son sorum bu işlem kapıya zarar verebilecek ya da malın değerini düşürebilecek bi şey mi? çilingir kapı açarken bayağı hırpalıyor diye biliyorum mesela. yoksa biri sökülüp diğeri tertemiz takılır mı?
bunun maliyeti nedir aşağı yukarı? apartman dairesinin çelik kapısında alt taraftaki kilit değişecek sadece, anahtarı zaten saymıyorum.
ikinci sorum şu ki kiracı olarak bunu ev sahibine bildirmeme gerek var mı veya sorun yaşayabileceğim bir şey mi? kendisi başka şehirde, evle hiçbir şekilde bağlantısı yok. değişim masrafını ben üstleniyorum, çıkacağımız zaman da zaten yeni anahtarları teslim edeceğiz. hani haber vermesem "niye kafanıza göre iş yapıyosunuz" durumu olur mu sizce? gerçi adam anahtarları verince kilidin değiştiğini bile anlamaz ki herhalde.
son sorum bu işlem kapıya zarar verebilecek ya da malın değerini düşürebilecek bi şey mi? çilingir kapı açarken bayağı hırpalıyor diye biliyorum mesela. yoksa biri sökülüp diğeri tertemiz takılır mı?
şuradaki sahneden bahsediyorum,
www.youtube.com
ben bunun devamında ne olduğunu hatırlamıyorum. muhasebeci dayıyı vuruyor muydu anton? yoksa ona ilişmeden çıkıp gidiyor muydu?
www.youtube.com
ben bunun devamında ne olduğunu hatırlamıyorum. muhasebeci dayıyı vuruyor muydu anton? yoksa ona ilişmeden çıkıp gidiyor muydu?
dostlar iyi akşamlar,
ben peyniri normalde de severim ama kötü beslendiğim için sık tükettiğim bir şey değildir. yani eve nadiren peynir alıp yerim. kahvaltı zaten etmiyorum, haliyle kullanım alanı kısıtlı oluyor.
yalnız son 10-12 gündür filan böyle uyuşturucu bağımlısı gibi peynir istiyor canım. her sabah iki yumurtaya 50 kilo peynir karıştırıp yer oldum. bunu yaptım ya mesela 6-7 saat sonra karnım acıktı, CANIM YİNE PEYNİR ÇEKİYOR.
bu vücudun bir çeşit sinyali olabilir mi? öyleyse neyim eksiktir? son 2-3 ayda alkol tüketimim fazlasıyla arttı mesela, onun alıp götürdüğü bi şeyler mi oldu acaba nedir?
şakasız söylüyorum "ulan sigarasızlıktan başım çatlıcak" hissini peynirle yaşıyorum artık her gün. yediğim peynir de süpermarketteki tırt beyaz peynir yani öyle çok değişik, lezzetli bi şey yemiş de tadına bayılmış değilim. bildiğimiz peynir yani yıllardır yediğim şey.
bunun bi sebebi olabilir mi yoksa kafayı mı yedim?
ben peyniri normalde de severim ama kötü beslendiğim için sık tükettiğim bir şey değildir. yani eve nadiren peynir alıp yerim. kahvaltı zaten etmiyorum, haliyle kullanım alanı kısıtlı oluyor.
yalnız son 10-12 gündür filan böyle uyuşturucu bağımlısı gibi peynir istiyor canım. her sabah iki yumurtaya 50 kilo peynir karıştırıp yer oldum. bunu yaptım ya mesela 6-7 saat sonra karnım acıktı, CANIM YİNE PEYNİR ÇEKİYOR.
bu vücudun bir çeşit sinyali olabilir mi? öyleyse neyim eksiktir? son 2-3 ayda alkol tüketimim fazlasıyla arttı mesela, onun alıp götürdüğü bi şeyler mi oldu acaba nedir?
şakasız söylüyorum "ulan sigarasızlıktan başım çatlıcak" hissini peynirle yaşıyorum artık her gün. yediğim peynir de süpermarketteki tırt beyaz peynir yani öyle çok değişik, lezzetli bi şey yemiş de tadına bayılmış değilim. bildiğimiz peynir yani yıllardır yediğim şey.
bunun bi sebebi olabilir mi yoksa kafayı mı yedim?
net bilgi var mı bu konuda? diziyi izliyorum ama onun dışında kulistir şudur budur takip etmem. feyyaz yiğit ya da başkasının bu konuda bir açıklaması oldu mu?
merhaba,
geçen gün terapistim ilaç yazdı. ilk kez olan bir şey değil. yalnız bu sefer e-reçete koduyla gittiğim 2-3 eczanede de aynı şeyi söylediler: sistemde görünmüyormuş. özel klinik olduğunu da belirttim, parasını verip alacağım vs. dedim. yok diyorlar. neyse böyle olunca hocamı aradım, dedim bulamıyorlar. "medula'ya girmeden baksınlar" dedi. bunu eczacıya söylediğimde de "zaten oraya girmiyoruz ki" dediler.
en son "renkli reçete sisteminde de yok" deyince ben atladım "benim kullandığım ilaç renkli reçeteli değil ki?" diye. öyle olunca nasıl oldu bilmiyorum ama istediğim ilaçtan iki kutu verdiler (başka bir şehirde aynı ilacı KESİNLİKLE reçetesiz alamıyorum).
şimdilik paçayı bir şekilde kurtardım, telefonda terapistle iki saat konuşmak da istemedim şimdi mesai saati ama biraz canım sıkıldı çünkü her ilaç almam gerektiğinde böyle problem yaşamak istemiyorum. kaldı ki hep aynı şehirde değilim, diğer yerlerde dediğim gibi eczanede vermiyorlar bile bunu, o da nasıl iş anlamadım yani ankara'da satılıyor işte.
***
konudan anlayan biri problemin ne olduğunu/olabileceğini söyleyebilir mi? altından daha farklı bi şey çıkar diye korkuyorum, borç harç yüzünden devlet direkt vatandaşlıktan mı attı n'aptı acaba?
daha önce defalarca o verilen kodla gittim ilaç aldım yani ben şimdi niye çalışmıyo ki?
geçen gün terapistim ilaç yazdı. ilk kez olan bir şey değil. yalnız bu sefer e-reçete koduyla gittiğim 2-3 eczanede de aynı şeyi söylediler: sistemde görünmüyormuş. özel klinik olduğunu da belirttim, parasını verip alacağım vs. dedim. yok diyorlar. neyse böyle olunca hocamı aradım, dedim bulamıyorlar. "medula'ya girmeden baksınlar" dedi. bunu eczacıya söylediğimde de "zaten oraya girmiyoruz ki" dediler.
en son "renkli reçete sisteminde de yok" deyince ben atladım "benim kullandığım ilaç renkli reçeteli değil ki?" diye. öyle olunca nasıl oldu bilmiyorum ama istediğim ilaçtan iki kutu verdiler (başka bir şehirde aynı ilacı KESİNLİKLE reçetesiz alamıyorum).
şimdilik paçayı bir şekilde kurtardım, telefonda terapistle iki saat konuşmak da istemedim şimdi mesai saati ama biraz canım sıkıldı çünkü her ilaç almam gerektiğinde böyle problem yaşamak istemiyorum. kaldı ki hep aynı şehirde değilim, diğer yerlerde dediğim gibi eczanede vermiyorlar bile bunu, o da nasıl iş anlamadım yani ankara'da satılıyor işte.
***
konudan anlayan biri problemin ne olduğunu/olabileceğini söyleyebilir mi? altından daha farklı bi şey çıkar diye korkuyorum, borç harç yüzünden devlet direkt vatandaşlıktan mı attı n'aptı acaba?
daha önce defalarca o verilen kodla gittim ilaç aldım yani ben şimdi niye çalışmıyo ki?
(10)
yanlışlıkla tava kapağını vakumladım, yetkililerden yardım bekliyorum
mark greg sputnik #1581743
tencerede bi şeyler pişiriyordum, kapak olarak üstüne tavanınkini kapattım. daha küçük. yani tencerenin içine girdi kapak, içindekilerin üstünü kapatıyordu sadece.
yalnız zalımey CUK oturdu. sıcaklıktan dolayı da kavanoz kapağı gibi yapıştı tencereye. şu an tencerede yemek mahsur. ben açım. tencereyi de kullanamıyorum. çok aç olmasam gülmekten altıma yapıcam. dünyanın en saçma şeyi.
kavanoz olsa yanından bıçak sokuyorsun pssst diye havası gidiyor filan ama bu hayvan gibi tava kapağı, hiçbir şekilde yerinden oynatamıyorum. zaten hasbelkader çekebilsem patlayacak gibi duruyor.
soğuyunca belki düzelir diye buzdolabına koydum ama mantıken içerideki hava hiçbir yere gitmeyecek? yoksa soğuyunca düzelir mi?
mis gibi tencereye içindekilerle birlikte veda mı edicem şimdi, mümkünse yemeği de kurtararak nasıl bir alternatif düşünebilirim?
iki kulptan tutup asılmak vs fayda etmiyor bu arada, yok yani, insan gücüyle çıkacak bir kapak değil. zaten kendi kulbu da hakka yürümek üzere, elimde kalır biraz daha zorlarsam
yalnız zalımey CUK oturdu. sıcaklıktan dolayı da kavanoz kapağı gibi yapıştı tencereye. şu an tencerede yemek mahsur. ben açım. tencereyi de kullanamıyorum. çok aç olmasam gülmekten altıma yapıcam. dünyanın en saçma şeyi.
kavanoz olsa yanından bıçak sokuyorsun pssst diye havası gidiyor filan ama bu hayvan gibi tava kapağı, hiçbir şekilde yerinden oynatamıyorum. zaten hasbelkader çekebilsem patlayacak gibi duruyor.
soğuyunca belki düzelir diye buzdolabına koydum ama mantıken içerideki hava hiçbir yere gitmeyecek? yoksa soğuyunca düzelir mi?
mis gibi tencereye içindekilerle birlikte veda mı edicem şimdi, mümkünse yemeği de kurtararak nasıl bir alternatif düşünebilirim?
iki kulptan tutup asılmak vs fayda etmiyor bu arada, yok yani, insan gücüyle çıkacak bir kapak değil. zaten kendi kulbu da hakka yürümek üzere, elimde kalır biraz daha zorlarsam
yahu ben 10-12 yıldır hep ev arkadaşlarıyla yaşayan biriyim ama son birkaç yıldır ne zaman ihtiyacım olsa gerçekten büyük sorun yaşıyorum, sektör mü bitmiş ben mi bulamıyorum anlamadım.
facebook'taki erasmus ve üniversite grupları, bi tane en popüler ev arkadaşlığı sitesi, hatta reddit vs. hepsine ilan veriyorum ama yok abi. yani adamlar numara istiyor mesela, veriyorum, asla geri dönmüyorlar. geçen bi tanesi "merhaba" dedi, merhaba hocam iyi günler dedim, bi daha hiçbi şey yazmadı.
hatta eskiden burdan bile birden fazla kez bulmuştum ama artık insan sayısı mı azaldı, bu nick'imi tanımadığı için güvenmiyorlar mı bilmiyorum, hiçbir şey çıkmıyor.
artık iş öyle bi noktaya geldi ki her şeyi bırakıp anamın yanına gidicem ya. hayır hadi benim maddi durumum zaten iyi değil ama bugün evli olmayan asgari ücretli ne yapıyor misal işi de ailesine yakın veya aynı şehirde değilse? hayatın kendisi zaten pahalı ama milyonlarca insan nerde oturuyor, nasıl yaşıyor yav?
facebook'taki erasmus ve üniversite grupları, bi tane en popüler ev arkadaşlığı sitesi, hatta reddit vs. hepsine ilan veriyorum ama yok abi. yani adamlar numara istiyor mesela, veriyorum, asla geri dönmüyorlar. geçen bi tanesi "merhaba" dedi, merhaba hocam iyi günler dedim, bi daha hiçbi şey yazmadı.
hatta eskiden burdan bile birden fazla kez bulmuştum ama artık insan sayısı mı azaldı, bu nick'imi tanımadığı için güvenmiyorlar mı bilmiyorum, hiçbir şey çıkmıyor.
artık iş öyle bi noktaya geldi ki her şeyi bırakıp anamın yanına gidicem ya. hayır hadi benim maddi durumum zaten iyi değil ama bugün evli olmayan asgari ücretli ne yapıyor misal işi de ailesine yakın veya aynı şehirde değilse? hayatın kendisi zaten pahalı ama milyonlarca insan nerde oturuyor, nasıl yaşıyor yav?
arkadaşlar durum şu şekilde: tamamen içimde ukte kaldığı için iyi düzeyde matematik bilmek istiyorum. iyiden kastım üniversite sınavındaki testlerde başarılı olmak, kalkıp yüksek mühendis olacak halim yok ama matematik biliminin temellerine haiz olayım istiyorum.
ilkokul ve ortaokulda matematiğim çok iyiydi. lisede hem dili daha çok sevdiğim hem de matematik hocalarıma acayip uyuz olduğum için hiç üstüne düşmedim. suçu tamamen onlara atmıyorum tabii ki açıkçası kafam da basmıyordu ama şimdi geldiğim noktada lise düzeyinde matematiğin altından girip üstünden çıkabilirmişim gibime geliyor. çünkü kafa yapısı olarak netliği seviyorum zaten, dil öğrenirken bile gramere çok daha fazla ağırlık veririm mesela; belli kuralların olduğu, bi şeyleri yerine koymanın gerektiği, çözümlemeli yapıları seviyorum. biraz da ondan "yaparsın len" diye düşündüm. bi de hiç unutmadığım bi şey var, ben bir akrabamız tarafından dershaneye yazdırılmıştım yedinci sınıfta. hiç istemiyordum ama hatırlı akraba ayarlayınca mecbur gittim. ilk matematik denememde 25 soruda 4 net yapmıştım. öğretmen bayağı kızmıştı, yüzüme bakarak "bazılarınızla çok işim var" filan demişti. o adam bana tamamen ücretsiz, kendi isteğiyle derslerden sonra ayrıca ders verdi. dönem bitmeden 21 yapmıştım. kısacası biraz "yapabileceğim bir şeyi yapmamış" gibi hissediyorum ve bulmaca çözer gibi denklem çözme fikri hoşuma gidiyor.
ahmet buhan'a geri dönsem fazla geriye gitmiş olurum herhalde. böyle konu anlatımlı, sorusu bol kitap filan işimi görür sanırım. anlamadığım yerde zaten internetten konu anlatım videosu izlerim ama önce kendim girişmeyi, önümde kitapla çalışmayı daha çok seviyorum.
"eşşoleşşekler için matematik", "itovlit seviyesinde matematik" tarzı yayınlar var, onlardan önerebileceğiniz var mı?
dediğim gibi amacım üniversiteye giriş sınavlarında iyi derece elde edebilecek, dolayısıyla "lise için üst düzey" sayılabilecek bir matematik ama sıfırdan başlıcam. sınava girmek gibi bir niyetim yok bu arada, referans olması açısından söylüyorum. sırf kendi keyfim için öğrenicem, maksat kafayı çalıştıralım erken bunamayalım.
ilkokul ve ortaokulda matematiğim çok iyiydi. lisede hem dili daha çok sevdiğim hem de matematik hocalarıma acayip uyuz olduğum için hiç üstüne düşmedim. suçu tamamen onlara atmıyorum tabii ki açıkçası kafam da basmıyordu ama şimdi geldiğim noktada lise düzeyinde matematiğin altından girip üstünden çıkabilirmişim gibime geliyor. çünkü kafa yapısı olarak netliği seviyorum zaten, dil öğrenirken bile gramere çok daha fazla ağırlık veririm mesela; belli kuralların olduğu, bi şeyleri yerine koymanın gerektiği, çözümlemeli yapıları seviyorum. biraz da ondan "yaparsın len" diye düşündüm. bi de hiç unutmadığım bi şey var, ben bir akrabamız tarafından dershaneye yazdırılmıştım yedinci sınıfta. hiç istemiyordum ama hatırlı akraba ayarlayınca mecbur gittim. ilk matematik denememde 25 soruda 4 net yapmıştım. öğretmen bayağı kızmıştı, yüzüme bakarak "bazılarınızla çok işim var" filan demişti. o adam bana tamamen ücretsiz, kendi isteğiyle derslerden sonra ayrıca ders verdi. dönem bitmeden 21 yapmıştım. kısacası biraz "yapabileceğim bir şeyi yapmamış" gibi hissediyorum ve bulmaca çözer gibi denklem çözme fikri hoşuma gidiyor.
ahmet buhan'a geri dönsem fazla geriye gitmiş olurum herhalde. böyle konu anlatımlı, sorusu bol kitap filan işimi görür sanırım. anlamadığım yerde zaten internetten konu anlatım videosu izlerim ama önce kendim girişmeyi, önümde kitapla çalışmayı daha çok seviyorum.
"eşşoleşşekler için matematik", "itovlit seviyesinde matematik" tarzı yayınlar var, onlardan önerebileceğiniz var mı?
dediğim gibi amacım üniversiteye giriş sınavlarında iyi derece elde edebilecek, dolayısıyla "lise için üst düzey" sayılabilecek bir matematik ama sıfırdan başlıcam. sınava girmek gibi bir niyetim yok bu arada, referans olması açısından söylüyorum. sırf kendi keyfim için öğrenicem, maksat kafayı çalıştıralım erken bunamayalım.
uygun yollu uluslararası para transferi
mark greg sputnik #1580718
arkadaşlar geçen de sormuştum ama cevap alamadım ne yazık ki. wise, adresimi türkiye'ye güncellediğim an hesaplarımı engelledi. para alabilirmişim ama gönderemezmişim filan. hesaptaki parayı da çekemiyorum anlaşılan. daha farklı bir şey lazım.
karşılıklı olarak en ucuz yollu (komisyon, kur farkı vs. bakımından) uluslararası para gönderim şeysi ne olur şu an? letonya-türkiye arası gidip gelecek. karşı tarafın bankası SEB. benimki finansbank ama vakıf filan da olur onu ayarlarım.
wise'ın çalıştığı zamanlardakine benzer başka bi şey yok mu? gönderimin çok hızlı olması da şart değil 3-5 günde gelse yine olur, önceliğim fazla masraf kesmemesi.
transfergo nasıl mesela kullanan oldu mu?
karşılıklı olarak en ucuz yollu (komisyon, kur farkı vs. bakımından) uluslararası para gönderim şeysi ne olur şu an? letonya-türkiye arası gidip gelecek. karşı tarafın bankası SEB. benimki finansbank ama vakıf filan da olur onu ayarlarım.
wise'ın çalıştığı zamanlardakine benzer başka bi şey yok mu? gönderimin çok hızlı olması da şart değil 3-5 günde gelse yine olur, önceliğim fazla masraf kesmemesi.
transfergo nasıl mesela kullanan oldu mu?