28 yaşındayım, henüz ciddi bir ilişkim olmadı. Günlük hayatımda kendimden bahsedecek olursak düzenli spor yapıyorum, çeşitli hobilerim var, birden çok enstrüman çalıyorum, bir elin parmakları kadar kadın arkadaşlarım, kendi halinde çekirdek bir çevrem var. Asosyal sayılmam, ancak konuşkan biri de sayılmam. Yapı gereği karşıdaki bana geldikçe ben ona gidiyorum. Yeni birileri ile tanışmak için çaba göstermiyorum. Hatta belki şimdiye dek herhangi bir ortak paydamın olmadığı birisi ile gidip tanışma girişimim hiç olmadı. Tanışmak istediğim oldu belki. Ama ben biraz hissiz ve çekingenim. Özellikle şu sıralar.
Sosyal medyada ise durum tam tersi. Kendi haline naçizane çeşitli meziyetlerim var. Sanırım bu insanlara çekici geliyor. Fazla okuyorum, bu da şimdiye dek hep doğru kelimeleri kullanmamı sağladı belki de bilmiyorum. Ya da her şey planladığım gibi gitti, yalnızca istediğim sonuç bu değildi. Bu konuya tekrar döneceğim.
8 yıl falan önce "doğru kişi"'yi tanıdım. Arkadaşımdı. Onu epey sevdim. Ama o bunu bilmedi. Daha doğrusu bunun için, bilmemesi için çabaladım. Başka birini sevdiğini düşünüyordum çünkü. Arkadaşlığımızın yüzeyselliği aşmasına izin vermedi. Sanırım duygularımı gizleme konusunda sandığım kadar iyi değildim. Seneler ilerledi, arkadaşlığımız da azalarak bitti. Ve ben günün birinde tekrar "doğru kişi" ile karşılaştığımda onu kaybetmemeye karar verdim.
İflah olmaz bir gözlemciyim. Hatırladığım en eski geçmişimden bu güne dek olayları, inanları gözlemleme, durumları, davranışları, sebep sonuç ilişkilerini analiz etme güdüsü tıpkı aldığım nefesi yöneten o otokontrolle gerçekleşti hayatımda. Fazla uzatmayacağım kendim de dahil olmak üzere, duyguları başkalarının duyguları, düşünceleri, kaygıları, hedefleri, normları, başkalarının düşünceleri, kaygıları, hedefleri, normları olan insanoğlunun aslında o kadar tahmin edilemez olmadığını, karakter çeşitliliğine bağlı gelişen sabun köpüğü sivriliklerin törpülendiğinde hemen herkesin belirli bir pattern doğrultusunda var olmaya çabaladığını idrak etmeye başladım. Hiçbir akımın, öğretinin, felsefenin takipçisi, savunucusu değil; gözlem yapmayı, çözümlemeyi seven alelade biriyim yalnızca.
Özetle; olmadığım biri gibi değil de, yalnızca kendimi daha net ve doğru biçimde ifade edebildiğim biri olarak sosyal medya üzerinden yüzlerce kadın tanıdım, onlarcasının "telefonunu aldım". Belirli noktaya geldiğinde ilerlemesine izin vermedim ve bitirdim. Ne kadar çok kadın tanırsam, ne kadar çok kadın çözümlersem günün birinde karşılaşacağım "doğru kişi"'yi kaybetme ihtimalimin o denli azalacağını düşündüm. Günün sonunda kimse için heyecanlanmayan, kimseyi tanımaya cesareti, mecali olmayan, hissiz ve korkak birine dönüştüm.
Şu an hangi noktadayım inanın bilmiyorum. İçten ve gerçek hisler besleyemediğim birini sırf yalnız kalmamak adına hayatıma almak çok aşağılayıcıydı her iki taraf için. Ben de tüketmenin, tüketilmenin daha az zarar vereceğini düşündüğüm sosyal medya evreninden ne kazandığımı, ne kaybettiğimi bilemeden bugüne savruldum.
Peki şimdi hangi yöne gitmem gerek?
Sosyal medyada ise durum tam tersi. Kendi haline naçizane çeşitli meziyetlerim var. Sanırım bu insanlara çekici geliyor. Fazla okuyorum, bu da şimdiye dek hep doğru kelimeleri kullanmamı sağladı belki de bilmiyorum. Ya da her şey planladığım gibi gitti, yalnızca istediğim sonuç bu değildi. Bu konuya tekrar döneceğim.
8 yıl falan önce "doğru kişi"'yi tanıdım. Arkadaşımdı. Onu epey sevdim. Ama o bunu bilmedi. Daha doğrusu bunun için, bilmemesi için çabaladım. Başka birini sevdiğini düşünüyordum çünkü. Arkadaşlığımızın yüzeyselliği aşmasına izin vermedi. Sanırım duygularımı gizleme konusunda sandığım kadar iyi değildim. Seneler ilerledi, arkadaşlığımız da azalarak bitti. Ve ben günün birinde tekrar "doğru kişi" ile karşılaştığımda onu kaybetmemeye karar verdim.
İflah olmaz bir gözlemciyim. Hatırladığım en eski geçmişimden bu güne dek olayları, inanları gözlemleme, durumları, davranışları, sebep sonuç ilişkilerini analiz etme güdüsü tıpkı aldığım nefesi yöneten o otokontrolle gerçekleşti hayatımda. Fazla uzatmayacağım kendim de dahil olmak üzere, duyguları başkalarının duyguları, düşünceleri, kaygıları, hedefleri, normları, başkalarının düşünceleri, kaygıları, hedefleri, normları olan insanoğlunun aslında o kadar tahmin edilemez olmadığını, karakter çeşitliliğine bağlı gelişen sabun köpüğü sivriliklerin törpülendiğinde hemen herkesin belirli bir pattern doğrultusunda var olmaya çabaladığını idrak etmeye başladım. Hiçbir akımın, öğretinin, felsefenin takipçisi, savunucusu değil; gözlem yapmayı, çözümlemeyi seven alelade biriyim yalnızca.
Özetle; olmadığım biri gibi değil de, yalnızca kendimi daha net ve doğru biçimde ifade edebildiğim biri olarak sosyal medya üzerinden yüzlerce kadın tanıdım, onlarcasının "telefonunu aldım". Belirli noktaya geldiğinde ilerlemesine izin vermedim ve bitirdim. Ne kadar çok kadın tanırsam, ne kadar çok kadın çözümlersem günün birinde karşılaşacağım "doğru kişi"'yi kaybetme ihtimalimin o denli azalacağını düşündüm. Günün sonunda kimse için heyecanlanmayan, kimseyi tanımaya cesareti, mecali olmayan, hissiz ve korkak birine dönüştüm.
Şu an hangi noktadayım inanın bilmiyorum. İçten ve gerçek hisler besleyemediğim birini sırf yalnız kalmamak adına hayatıma almak çok aşağılayıcıydı her iki taraf için. Ben de tüketmenin, tüketilmenin daha az zarar vereceğini düşündüğüm sosyal medya evreninden ne kazandığımı, ne kaybettiğimi bilemeden bugüne savruldum.
Peki şimdi hangi yöne gitmem gerek?
1