www.reddit.com
gece gece neyi kaçırıyorum çözemedim niye çılgınlar gibi upvote basılmış buna?
gece gece neyi kaçırıyorum çözemedim niye çılgınlar gibi upvote basılmış buna?
Aylak Sınıfın Teorisi Thorstein Veblen / 2 yayınevi var. Urzeni'den çıkmış çevirmeni Cumhur Atay.
Yayınevi hakkında hiçbir fikrim yok. Çevirmen ise 20-25 kitap çevirmiş. iletişim ve otonom falan da var bunların içinde.
Diğer yayınevi Heretik. Bunu da duymadım. İki kişi var çevirmen.
Hüsnü Bilir , Eren Kırmızıaltın. İkisinin de bütün çevirileri aynı yayınevi, toplamda 10 tane çevirileri var.
Hangisini seçelim?
Drakula da ise seçenek çok daha fazla.
Ayrıntı, Can, İtihaki, Yabancı, Alfa
İthaki ve Yabancı da çevirmen aynı. Niran Elçi. Çok fazla çevirisi var. Çoğu ithaki.
Can, Zeynep Bilge. Pek çevirisi yok sanırım.
Diğerlerine bakarken kayboldum.
Hangisini seçelim?
Yayınevi hakkında hiçbir fikrim yok. Çevirmen ise 20-25 kitap çevirmiş. iletişim ve otonom falan da var bunların içinde.
Diğer yayınevi Heretik. Bunu da duymadım. İki kişi var çevirmen.
Hüsnü Bilir , Eren Kırmızıaltın. İkisinin de bütün çevirileri aynı yayınevi, toplamda 10 tane çevirileri var.
Hangisini seçelim?
Drakula da ise seçenek çok daha fazla.
Ayrıntı, Can, İtihaki, Yabancı, Alfa
İthaki ve Yabancı da çevirmen aynı. Niran Elçi. Çok fazla çevirisi var. Çoğu ithaki.
Can, Zeynep Bilge. Pek çevirisi yok sanırım.
Diğerlerine bakarken kayboldum.
Hangisini seçelim?
toparlayamadım sinirimden ama idare edin.
çilingir arıyor abi senin evin önündeyim kapıda kalmışlar haberin var mı tanıyor musun açayım mı diyor.
dedim ne kapıda kalması lan ne alaka evdeyim ben. daha önce emlakçıda, inşaat firmalarında falan çalıştığım için az çok tanıyor çilingirler. kısa bir süre önce de kapıda kaldığım bu arkadaşı aramıştım oradan şey yapmış. tanımasak açacak kapıyı o da ayrı mallık neyse konuyla ilgisiz bilgi.
kapıyı açtım karşımda çilingir ve karşı daireye taşınmaya çalışan birileri.
hayırdır dedim abi ev kiralamışlar falan bir şey anlatmaya çalışıyor çilingir bir yandan diğerleri bir yandan.
neyse işte tiplerden biri diyor kapıyı çaldık açmadınız biz de eşya taşıyoruz sizin balkondan daha kolay olur diye şey yaptık diyor. komşulara da sormuşlar iyi biridir falan demişler benim için zaten kötü bir niyetleri yokmuş falan.
lan olm bu ne cüret ya sanki 40 yıllık arkadaşım, anam babam da benden haber alamamışlar eve girmeye çalışıyorlar gibi gayet normal anlatıyor bir de. tuttukları daire de cam balkon varmış da vinç şey olmuyormuş da. benim balkondan daha kolay olurmuş. zaten sabah kapıyı açsam hiç bunlar olmayacakmış.
lan olm ben kapıyı açmak zorunda mıyım, hadi açtım sana neden evime girmen için izin vereyim neyden bahsediyorsunuz aq diyorum adam ama şimdi biz komşu olucaz ya niye böyle yapıyorsunuz falan diyor.
tck da karşılığı var lan bunun pazar pazar kafayı yedim. adam ciddi ciddi yaptığı şeyin -hiç tanımadığı, alakası olmadığı birinin evine çilingir çağırıp girmeye çalışmak- normalliğini savunuyor.
bir de ben burada olsun başka apartmanlarda olsun hep böyle toplumun sorunlu diye kodladığı insanlarla oturdum. travestisi, suriyelisi, escortu şusu busu. hiçbiri böyle saçmalık yapmadı.
apartmandaki diğerleri de ayrı mal. kimse siz ne ayaksınız demiyor. eski komşular olsa bunları pencereden atmışlardı.
soru başlıkta. valla öfkeyle yazdım ama ne yazdım bilmiyorum.
çilingir arıyor abi senin evin önündeyim kapıda kalmışlar haberin var mı tanıyor musun açayım mı diyor.
dedim ne kapıda kalması lan ne alaka evdeyim ben. daha önce emlakçıda, inşaat firmalarında falan çalıştığım için az çok tanıyor çilingirler. kısa bir süre önce de kapıda kaldığım bu arkadaşı aramıştım oradan şey yapmış. tanımasak açacak kapıyı o da ayrı mallık neyse konuyla ilgisiz bilgi.
kapıyı açtım karşımda çilingir ve karşı daireye taşınmaya çalışan birileri.
hayırdır dedim abi ev kiralamışlar falan bir şey anlatmaya çalışıyor çilingir bir yandan diğerleri bir yandan.
neyse işte tiplerden biri diyor kapıyı çaldık açmadınız biz de eşya taşıyoruz sizin balkondan daha kolay olur diye şey yaptık diyor. komşulara da sormuşlar iyi biridir falan demişler benim için zaten kötü bir niyetleri yokmuş falan.
lan olm bu ne cüret ya sanki 40 yıllık arkadaşım, anam babam da benden haber alamamışlar eve girmeye çalışıyorlar gibi gayet normal anlatıyor bir de. tuttukları daire de cam balkon varmış da vinç şey olmuyormuş da. benim balkondan daha kolay olurmuş. zaten sabah kapıyı açsam hiç bunlar olmayacakmış.
lan olm ben kapıyı açmak zorunda mıyım, hadi açtım sana neden evime girmen için izin vereyim neyden bahsediyorsunuz aq diyorum adam ama şimdi biz komşu olucaz ya niye böyle yapıyorsunuz falan diyor.
tck da karşılığı var lan bunun pazar pazar kafayı yedim. adam ciddi ciddi yaptığı şeyin -hiç tanımadığı, alakası olmadığı birinin evine çilingir çağırıp girmeye çalışmak- normalliğini savunuyor.
bir de ben burada olsun başka apartmanlarda olsun hep böyle toplumun sorunlu diye kodladığı insanlarla oturdum. travestisi, suriyelisi, escortu şusu busu. hiçbiri böyle saçmalık yapmadı.
apartmandaki diğerleri de ayrı mal. kimse siz ne ayaksınız demiyor. eski komşular olsa bunları pencereden atmışlardı.
soru başlıkta. valla öfkeyle yazdım ama ne yazdım bilmiyorum.
kargolar malum paketleri allaha emanet getiriyorlar. çok takıntılı biri değilim ama bazen kitap inanılmaz zarar görüyor gelene kadar.
iade için türlü türlü çakallıklar yapmayan, çamura yatmayan hangi siteleri önerebilirsiniz?
daha önce idefix/dr kullandım sorun çıkmadı ancak artık kullanmaya niyetim yok.
iade için türlü türlü çakallıklar yapmayan, çamura yatmayan hangi siteleri önerebilirsiniz?
daha önce idefix/dr kullandım sorun çıkmadı ancak artık kullanmaya niyetim yok.
sigara içmeyi sevmiyorum. ama hayatımda çıkarınca da boşlukta hissediyorum. içenler bilir. çayın kahvenin yanında içmek, birini bir şeyi beklerken içmek falan. sinirlenince içmek, sevinince içmek.
kitap okuyayım dedim. olmuyor.
ders çalışayım dedim. olmuyor.
dizi izleyeyim dedim. olmuyor.
olmuyor yani kısaca.
işin fiziksel ihtiyacından çok bu yarattığı boşluk zorluyor.
ne yapabilirim bu konuda?
kitap okuyayım dedim. olmuyor.
ders çalışayım dedim. olmuyor.
dizi izleyeyim dedim. olmuyor.
olmuyor yani kısaca.
işin fiziksel ihtiyacından çok bu yarattığı boşluk zorluyor.
ne yapabilirim bu konuda?
bayram sebebiyle vakit geçirmek zorunda kaldım bunlarla. bakarsanız hepsi okumuş etmiş, güzel işleri olan insanlar. ancak bu kısa sürede ben kimlerle arkadaşım mınakoim ya sorgulaması yaşattılar. iki örnek vereceğim ancak sadece iki taneyle bitmiyor ne yazık ki.
1 numaralı arkadaş imamoğlu'nun isbak'a yaptığı skandal atama olayında başkan öyle uygun görmüşse vardır bir bildiği, twitter sözlük tepkisine göre belediye mi yönetilir falan diye kafa açtı. sonra istifa edince bu yetkili ya işte vatandaşın sesine kulak verdi, katılımcı demokrasi, yanlış olunca nasıl müdahale edip düzelttirdik falan diye kafa açtı.
2 numaralı arkadaş ki kaldığı yerde kendi evi var ama yazın kiraya verip oradan gelen parayla otelde kalıyor. bu arkadaş ise kaz dağları siyanürlü altın madeni direnişi olsun beachler / kıyı kanunu olsun, yanan ormanlar olsun maşallahı vardı. görseniz herhalde biraz daha gaza gelse molotof atacak maden ocağına dersiniz. ancak bu dallamanın kaldığı otel 3 5 yıl önceye kadar ormanın içindeydi. yandı. neden yandığını orada yaşayan yaşamayan herkes biliyor. sonra orman olan yer oldu size lüks otel. bunu bilmiyor değil. e sikik senin kaldığın otel farklı mı bunlardan dedik. ama orasının manzarası güzel falan diyor.
lan kafayı yiyeceğim ya hadi desem cidden bu adamların memleketten haberi yok, cahil şu bu vallahi öyle bir şey olsa he yav aklısın der geçerim ama bakıyorsun bu adamlar, kadınlar okumuş, gezmiş görmüş falan tipler. lan ben neyse. bir de bitmiyorlar. biri bitiyor diğeri başlıyor. görüşmedik uzun süredir diye beraber vakit geçirmek istiyorlar falan ama bunlara katlanacağım diye sigaranın alkolün dibini gördüm. birinden kaçıyorum başkası yakalıyor.
şimdi bu arkadaşlar geri zekalı mı yoksa bunlara özel başka bir tanımlama mevcut mu?
1 numaralı arkadaş imamoğlu'nun isbak'a yaptığı skandal atama olayında başkan öyle uygun görmüşse vardır bir bildiği, twitter sözlük tepkisine göre belediye mi yönetilir falan diye kafa açtı. sonra istifa edince bu yetkili ya işte vatandaşın sesine kulak verdi, katılımcı demokrasi, yanlış olunca nasıl müdahale edip düzelttirdik falan diye kafa açtı.
2 numaralı arkadaş ki kaldığı yerde kendi evi var ama yazın kiraya verip oradan gelen parayla otelde kalıyor. bu arkadaş ise kaz dağları siyanürlü altın madeni direnişi olsun beachler / kıyı kanunu olsun, yanan ormanlar olsun maşallahı vardı. görseniz herhalde biraz daha gaza gelse molotof atacak maden ocağına dersiniz. ancak bu dallamanın kaldığı otel 3 5 yıl önceye kadar ormanın içindeydi. yandı. neden yandığını orada yaşayan yaşamayan herkes biliyor. sonra orman olan yer oldu size lüks otel. bunu bilmiyor değil. e sikik senin kaldığın otel farklı mı bunlardan dedik. ama orasının manzarası güzel falan diyor.
lan kafayı yiyeceğim ya hadi desem cidden bu adamların memleketten haberi yok, cahil şu bu vallahi öyle bir şey olsa he yav aklısın der geçerim ama bakıyorsun bu adamlar, kadınlar okumuş, gezmiş görmüş falan tipler. lan ben neyse. bir de bitmiyorlar. biri bitiyor diğeri başlıyor. görüşmedik uzun süredir diye beraber vakit geçirmek istiyorlar falan ama bunlara katlanacağım diye sigaranın alkolün dibini gördüm. birinden kaçıyorum başkası yakalıyor.
şimdi bu arkadaşlar geri zekalı mı yoksa bunlara özel başka bir tanımlama mevcut mu?
ingilizce içerik üreten kardeşlerimizde böyle bir şey var. özellikle abd sularında gördüm.
son karşılaştığım www.nytimes.com
kitap yapsan kimse yadırgamayacak içerikleri internetten yayınlıyorlar. genel olarak burada göreceğiniz gibi interaktif, tasarımı güzel sayfalardan.
okuyanı, tarşını da bol gördüğüm kadarıyla kendi has bir kitlesi var. konular daha çok amerika kıtası, abd, biraz biraz da avrupa odaklı şeyler olmasına rağmen oldukça ilginç, ilgi çekici, kendini okutan şeyler oluyor.
bunun muadili diyebileceğimiz türkçe içerikler var mı ya da geçmişti bir yerlerde oldu mu?
bu tarz içerik üretilse okur musunuz? ya da türkçe çevirisi falan yapılsa?
son karşılaştığım www.nytimes.com
kitap yapsan kimse yadırgamayacak içerikleri internetten yayınlıyorlar. genel olarak burada göreceğiniz gibi interaktif, tasarımı güzel sayfalardan.
okuyanı, tarşını da bol gördüğüm kadarıyla kendi has bir kitlesi var. konular daha çok amerika kıtası, abd, biraz biraz da avrupa odaklı şeyler olmasına rağmen oldukça ilginç, ilgi çekici, kendini okutan şeyler oluyor.
bunun muadili diyebileceğimiz türkçe içerikler var mı ya da geçmişti bir yerlerde oldu mu?
bu tarz içerik üretilse okur musunuz? ya da türkçe çevirisi falan yapılsa?
kütüphanede dururken tozlanmışlar, güneşten etkilenmiş bazıları vs bu kitapları şeffaf japlama kağıdı ile kaplasam nasıl olur? saçma gibi geliyor ama sanki faydalı da olacak gibi.
bir umut sarıkaya olmasalar da son 3-5 senede çıkmışlardan ne önerirsiniz?
gülse birsel, zeki kayhan coşkun vb sevmiyorum.
fırat budacı okudum.
gülse birsel, zeki kayhan coşkun vb sevmiyorum.
fırat budacı okudum.
Soru gibi de değil gibi de, yer yer sıkıcı...
///\\\DİKKAT UZUN YAZI///\\\
///\\\DİKKAT UZUN YAZI///\\\
///\\\DİKKAT UZUN YAZI///\\\
www.eksiduyuru.com
Bunun üzerinden 9 ay kadar geçmiş. Ancak halen maddi anlamda olduğum yerdeysem de mental olarak daha ne kadar sürdürebilirim bu durumu bilmiyorum.
İnternet işlerinin önemli bir kısmını arkadaşıma geri teslim ettim. Ardından biraz da evde tek başına bilgisayar başında oturarak can vermektense it ain't much but it's honest work deyip gıda toptancısı diyebileceğimiz bir yerde işe girdim. İşte, arabayla dolaş sipariş al, iade al falan iş. Daha sigorta yok, maaş yok üçüncü haftada patron kayıplara karıştı. Karışmış daha doğrusu biz de işe gelince kapıdaki öfkeli kalabalıktan öğrendik durumu.
Bu maceradan kısa bir süre kobimsi bir akrabanın yanında iş buldum. 2 ay kadar dayanabildim. Akraba Zorlu, Sabancı falan değilse bir köşede ölmeyi beklemek akraba yanında çalışmaktan çok daha iyi bir tercih, bunu anladım.
Bunları yaparken tahmin edebileceğiniz üzere KPSS, İngilizce falan yalan oldu. Kpss zaten istemiyordum, halen de istemiyorum. Ancak sınava o kadar para veriyorsun, kitapları ayrı para, harcadığın vakti, emeği söylemeye gerek yok ama sonuca gelince ortada bir şey yok. Başka biri yapsa dolandırıcılık diyebileceğimiz bu eylem devlet yapınca farklı oluyor. Vallahi artık işini, kadrosunu geçtim enayi yerine konuluyor olmak derdim. Profesyonel işsizim, alıştım buna ama işte…
Düzensiz şekilde paketçilik, taksicilik maceraları devam etti. Bunlar daha çok yedek eleman gibi olduğum işler. O gün birisi yoksa onun yerine gidiyorum.
Doğru düzgün ilan çıkmıyor ya da ben malım bulamıyorum o çıkan ilanları. Ama nasıl oluyorsa –kamu/özel önemli değil – ilan yok, kadro yok. Gidip soruyorsun, soruşturuyorsun her kapıyı zorlamaya çalışıyorsun elinden geldiğince. Tamam şu an yok ama yakında olur mu diye bakıyorsun, yok. Çok değil üç beş gün sonra o olmayan ilana, kadroya birilerini almışlar.
Böyle böyle ömrümü harcamaya devam ederken bari yüksek lisans yapayım dedim. En azından öğrenci indirimlerinden faydalanırım hiçbir şey olmasa bile. Belki belki bir iki insan görürüm, bir şeyler öğrenirim, evin duvarlarına konuşmaktan farklı bir şey yaparım dedim. Zaten mevcut durumumdan daha ne kadar dibe gidebilirim diye düşünüyordum. Bu büyük şuursuzlukla başvurularımı yaptım. Olursa ne güzel olur lan dediğim her yerden red yedim. İlana çıkar diye umutlandığım bir iki yerde ilana çıkmadı. Derken kendimi muhtemelen bulunduğu şehirde bile pek kimsenin haberi olmayan bir üniversitede işletme yüksek lisansına kaydımı yaptırırken buldum. Başvururken ne düşündüm, kayıt yaptırırken ne düşündüm halen bilmiyorum ama şu an hukuk lisansının yanına bir de işletme yüksek lisansı kaydı eklendi.
Bu arada elbette ilan kovalamaya devam ediyordum. Memleketin en büyük 100 şirketinden birisinde bir ilanı gözüme kestirip başvurdum. Genel yetenek testleri var bunların online biliyorsunuzdur. Skor kendilerinin beklediğinden/ortalamadan fazla çıkmış. Bir de gelip orada girmemi istediler sınava. En azından yol parasını karşılamalarını istedim. Öyle bir uygulamaları yokmuş. Ya lan ben bu süreçte ÖSYM sınavlarının piçi olmuşum. Her gün yüzlerce sorunun sorulduğu, cevaplandığı Facebook gruplarını, sayfalarını yönetmişim sizin genel yetenek sınavınız nedir ki mk diyemedim. Borç harç gittim sınava girdim. Bu sefer online versiyonda da yüksek yaptım skoru ama sonuç itibariyle daha öteye gidemedim. Olan bana giren masraflar oldu.
Sınava geldim hazır şehirdeyim her ne kadar derslerine girmesem de en azından öğrencisiyim belki stajdır, part time iştir bir şey vardır diye fakülteye gittim. Oradan da bir sonuç alamadım, hatta tatsız bir iki diyalog yaşadım. O sinirle kaydımı sildirmeye kalktım. Doldurdum dilekçeyi şunu bunu işte neyse. Artık iyilik olarak mı düşündü nedir bilmiyorum memur dilekçeyi al bunu biraz düşün öyle gel diye geri verip yolladı.
Bu arada sağlık problemleri de çıktı. Bir ay kadardır backpacker misali şehir şehir dolaşıyorum. Olabilecek en boktan backpacking herhalde. Mülakata gitmiyorsam hastaneye gidiyorum. Bütün bunların maddi olarak beni iyice tüketmesine girmiyorum zaten.
Şu an ne iş arayacak, ne okuyacak, ne de başka bir şey yapmaya çalışacak gücüm kalmadı. Arasam, okusam ne olacak? Aradım, okudum da ne oldu? Bir kenarda bir mucize olsa da ölsem diye beklemek çok daha mantıklı geliyor.
Profesyonel destek al demeyin. İlk olarak param yok. Net, sonuç/çözüm odaklı olmayan bir süreç. Duvarlar o işi bedavaya yapıyor.
Bir yandan bakıyorum insanlar iş buluyor, iş, şehir, ülke değiştiriyor. Yetmiyor evleniyor. Ben halen öğrencilik ile bekar hayatının rezil bir formatını sürdürmeye çalışıyorum. Kıskanmak, millet ne hayatlar yaşıyor tarzı bir şey değil dediğim. Onlar benim yapmadığım atladığım yanlış yaptığım neyi doğru yaptı diye bakıyorum. Ancak cidden anlamıyorum, gücüm aklım yetmiyor çözmeye.
///\\\DİKKAT UZUN YAZI///\\\
///\\\DİKKAT UZUN YAZI///\\\
///\\\DİKKAT UZUN YAZI///\\\
www.eksiduyuru.com
Bunun üzerinden 9 ay kadar geçmiş. Ancak halen maddi anlamda olduğum yerdeysem de mental olarak daha ne kadar sürdürebilirim bu durumu bilmiyorum.
İnternet işlerinin önemli bir kısmını arkadaşıma geri teslim ettim. Ardından biraz da evde tek başına bilgisayar başında oturarak can vermektense it ain't much but it's honest work deyip gıda toptancısı diyebileceğimiz bir yerde işe girdim. İşte, arabayla dolaş sipariş al, iade al falan iş. Daha sigorta yok, maaş yok üçüncü haftada patron kayıplara karıştı. Karışmış daha doğrusu biz de işe gelince kapıdaki öfkeli kalabalıktan öğrendik durumu.
Bu maceradan kısa bir süre kobimsi bir akrabanın yanında iş buldum. 2 ay kadar dayanabildim. Akraba Zorlu, Sabancı falan değilse bir köşede ölmeyi beklemek akraba yanında çalışmaktan çok daha iyi bir tercih, bunu anladım.
Bunları yaparken tahmin edebileceğiniz üzere KPSS, İngilizce falan yalan oldu. Kpss zaten istemiyordum, halen de istemiyorum. Ancak sınava o kadar para veriyorsun, kitapları ayrı para, harcadığın vakti, emeği söylemeye gerek yok ama sonuca gelince ortada bir şey yok. Başka biri yapsa dolandırıcılık diyebileceğimiz bu eylem devlet yapınca farklı oluyor. Vallahi artık işini, kadrosunu geçtim enayi yerine konuluyor olmak derdim. Profesyonel işsizim, alıştım buna ama işte…
Düzensiz şekilde paketçilik, taksicilik maceraları devam etti. Bunlar daha çok yedek eleman gibi olduğum işler. O gün birisi yoksa onun yerine gidiyorum.
Doğru düzgün ilan çıkmıyor ya da ben malım bulamıyorum o çıkan ilanları. Ama nasıl oluyorsa –kamu/özel önemli değil – ilan yok, kadro yok. Gidip soruyorsun, soruşturuyorsun her kapıyı zorlamaya çalışıyorsun elinden geldiğince. Tamam şu an yok ama yakında olur mu diye bakıyorsun, yok. Çok değil üç beş gün sonra o olmayan ilana, kadroya birilerini almışlar.
Böyle böyle ömrümü harcamaya devam ederken bari yüksek lisans yapayım dedim. En azından öğrenci indirimlerinden faydalanırım hiçbir şey olmasa bile. Belki belki bir iki insan görürüm, bir şeyler öğrenirim, evin duvarlarına konuşmaktan farklı bir şey yaparım dedim. Zaten mevcut durumumdan daha ne kadar dibe gidebilirim diye düşünüyordum. Bu büyük şuursuzlukla başvurularımı yaptım. Olursa ne güzel olur lan dediğim her yerden red yedim. İlana çıkar diye umutlandığım bir iki yerde ilana çıkmadı. Derken kendimi muhtemelen bulunduğu şehirde bile pek kimsenin haberi olmayan bir üniversitede işletme yüksek lisansına kaydımı yaptırırken buldum. Başvururken ne düşündüm, kayıt yaptırırken ne düşündüm halen bilmiyorum ama şu an hukuk lisansının yanına bir de işletme yüksek lisansı kaydı eklendi.
Bu arada elbette ilan kovalamaya devam ediyordum. Memleketin en büyük 100 şirketinden birisinde bir ilanı gözüme kestirip başvurdum. Genel yetenek testleri var bunların online biliyorsunuzdur. Skor kendilerinin beklediğinden/ortalamadan fazla çıkmış. Bir de gelip orada girmemi istediler sınava. En azından yol parasını karşılamalarını istedim. Öyle bir uygulamaları yokmuş. Ya lan ben bu süreçte ÖSYM sınavlarının piçi olmuşum. Her gün yüzlerce sorunun sorulduğu, cevaplandığı Facebook gruplarını, sayfalarını yönetmişim sizin genel yetenek sınavınız nedir ki mk diyemedim. Borç harç gittim sınava girdim. Bu sefer online versiyonda da yüksek yaptım skoru ama sonuç itibariyle daha öteye gidemedim. Olan bana giren masraflar oldu.
Sınava geldim hazır şehirdeyim her ne kadar derslerine girmesem de en azından öğrencisiyim belki stajdır, part time iştir bir şey vardır diye fakülteye gittim. Oradan da bir sonuç alamadım, hatta tatsız bir iki diyalog yaşadım. O sinirle kaydımı sildirmeye kalktım. Doldurdum dilekçeyi şunu bunu işte neyse. Artık iyilik olarak mı düşündü nedir bilmiyorum memur dilekçeyi al bunu biraz düşün öyle gel diye geri verip yolladı.
Bu arada sağlık problemleri de çıktı. Bir ay kadardır backpacker misali şehir şehir dolaşıyorum. Olabilecek en boktan backpacking herhalde. Mülakata gitmiyorsam hastaneye gidiyorum. Bütün bunların maddi olarak beni iyice tüketmesine girmiyorum zaten.
Şu an ne iş arayacak, ne okuyacak, ne de başka bir şey yapmaya çalışacak gücüm kalmadı. Arasam, okusam ne olacak? Aradım, okudum da ne oldu? Bir kenarda bir mucize olsa da ölsem diye beklemek çok daha mantıklı geliyor.
Profesyonel destek al demeyin. İlk olarak param yok. Net, sonuç/çözüm odaklı olmayan bir süreç. Duvarlar o işi bedavaya yapıyor.
Bir yandan bakıyorum insanlar iş buluyor, iş, şehir, ülke değiştiriyor. Yetmiyor evleniyor. Ben halen öğrencilik ile bekar hayatının rezil bir formatını sürdürmeye çalışıyorum. Kıskanmak, millet ne hayatlar yaşıyor tarzı bir şey değil dediğim. Onlar benim yapmadığım atladığım yanlış yaptığım neyi doğru yaptı diye bakıyorum. Ancak cidden anlamıyorum, gücüm aklım yetmiyor çözmeye.
ne yapıyorsunuz?
neye niyetlensem, bakın sadece niyetleniyorum, yalan oluyor.
iş, ilişkiler, para, sağlık komple ne varsa tepetaklak son sürat gidiyor.
umutsuz olmamaya çalışıyorum. en azından hayattayız bu da bir şey be abi diyorum bunu duyan hayat başka bir sürprizi hemen hazırlamış oluyor.
çok sıkıldım bu durumdan. o kadar çabalıyorum, olmuyor. olsun bir daha deneriz diyorum, deniyorum olmuyor, olmuyor, olmuyor.
iddaa kuponunuz falan varsa verin de tersi oynayım siz kazanın bari.
neye niyetlensem, bakın sadece niyetleniyorum, yalan oluyor.
iş, ilişkiler, para, sağlık komple ne varsa tepetaklak son sürat gidiyor.
umutsuz olmamaya çalışıyorum. en azından hayattayız bu da bir şey be abi diyorum bunu duyan hayat başka bir sürprizi hemen hazırlamış oluyor.
çok sıkıldım bu durumdan. o kadar çabalıyorum, olmuyor. olsun bir daha deneriz diyorum, deniyorum olmuyor, olmuyor, olmuyor.
iddaa kuponunuz falan varsa verin de tersi oynayım siz kazanın bari.
merak ediyorum x yıl önce burun kıvırdığınız, bunları kim dinliyor acaba dediğiniz şeyleri dinler oldunuz mu? ya da şimdi dönüp baktığınızda ben bunları neden dinliyordum acaba dedikleriniz var mı?
kendim için konuşmam gerekirse eski dinlediklerime bu neymiş lan böyle demiyorum ancak eskiden arabeske acayip mesafeliydim. küçük görmüyordum ama bu kadar acı, depreseif şeylere gerçekten gerek var mı diye düşünüyordum. 27 yaş itibariyle azer bülbül içermeyen her playlistin biraz eksik olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor gibiyim. sizde durum ne?
kendim için konuşmam gerekirse eski dinlediklerime bu neymiş lan böyle demiyorum ancak eskiden arabeske acayip mesafeliydim. küçük görmüyordum ama bu kadar acı, depreseif şeylere gerçekten gerek var mı diye düşünüyordum. 27 yaş itibariyle azer bülbül içermeyen her playlistin biraz eksik olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor gibiyim. sizde durum ne?
mail atılacak doğru insan enstitü sekreteri midir kimdir dersiniz?
aynı gün öğleden sonra iş görüşmem var. bunu belirtsem beni öğleden önce olacak şekilde bir sıraya çekerler mi dersiniz?
aynı gün öğleden sonra iş görüşmem var. bunu belirtsem beni öğleden önce olacak şekilde bir sıraya çekerler mi dersiniz?
amatör telsizcilik sınavına girmeyi düşünüyorum. ancak kaynaklara falan baktım biraz ezberle geç şeklinde. kitaplarda, videolarda neden böyle sorusunun cevabı yok pek.
ancak ben biraz bir şeyler öğrenerek, bilerek gireyim istiyorum bu sınava. ne önerirsiniz bu konuda?
yoksa hiç uğraşma ezberle geç işte mi dersiniz?
ancak ben biraz bir şeyler öğrenerek, bilerek gireyim istiyorum bu sınava. ne önerirsiniz bu konuda?
yoksa hiç uğraşma ezberle geç işte mi dersiniz?
bu şartlar altında ne yapayım akşama?
patates, soğan, sarımsak, domates püresi, temel baharatlar mevcut.
fırın, ızgara, fırın poşeti, tencere, tava mevcut.
et/tabuk al, her şeyi poşete at yap sıktı biraz.
yakınlarda migros falan var ek malzemeleri oradan alabilirim.
patates, soğan, sarımsak, domates püresi, temel baharatlar mevcut.
fırın, ızgara, fırın poşeti, tencere, tava mevcut.
et/tabuk al, her şeyi poşete at yap sıktı biraz.
yakınlarda migros falan var ek malzemeleri oradan alabilirim.
başlık biraz şey oldu, açıklayayım.
raka masası şarkıları, meyhane şarkıları vb isimlerle geçen şarkılar vardır bilirsiniz. bu şarkılar bununla markalaşmıştır bile diyebiliriz sanıyorum.
seni ben ellerin olsun diye mi sevdim, elbet bir gün buluşacağız, kahır mektubu, şimdi uzaklardasın, dönülmez akşamın ufkundayız, kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde
daha da uzar bu liste. ancak anlatabildim sanıyorum derdimi.
bu tarz bir listeye tercihen 90lar hatta 2000 sonrası dönemden hangi şarkıları yazardınız?
zaman sınırlamasını da kaldırabiliriz underrated eskilerden bir şarkı öneriniz varsa.
raka masası şarkıları, meyhane şarkıları vb isimlerle geçen şarkılar vardır bilirsiniz. bu şarkılar bununla markalaşmıştır bile diyebiliriz sanıyorum.
seni ben ellerin olsun diye mi sevdim, elbet bir gün buluşacağız, kahır mektubu, şimdi uzaklardasın, dönülmez akşamın ufkundayız, kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde
daha da uzar bu liste. ancak anlatabildim sanıyorum derdimi.
bu tarz bir listeye tercihen 90lar hatta 2000 sonrası dönemden hangi şarkıları yazardınız?
zaman sınırlamasını da kaldırabiliriz underrated eskilerden bir şarkı öneriniz varsa.
www.kitapyurdu.com
vs
www.kitapyurdu.com
iki çevirmen hakkında da internette pek bir şey bulamadım. böyle durumlarda nasıl yapıyoruz?
vs
www.kitapyurdu.com
iki çevirmen hakkında da internette pek bir şey bulamadım. böyle durumlarda nasıl yapıyoruz?
bu alanda kendimi nasıl geliştirebilirim?
kimlerdir bu işin pirleri?
biraz türkçe kaynaklara baktım. tanıtım bülteniyle körler sağarlar birbirini ağarlar tadında şeyler gördüm.
sen bulamamışsın bu işin piri bizim memlekette budur derseniz pek sevinirim.
ingilizce de kabulümdür.
bonus soru: enstrüman çalmamak, bir müzik eğitiminin olmaması vs. büyük bir gol kayıp mıdır bu alanda? deplasmanda ilk yarıyı 4-0 geride kapatmış sayılır mıyım?
kimlerdir bu işin pirleri?
biraz türkçe kaynaklara baktım. tanıtım bülteniyle körler sağarlar birbirini ağarlar tadında şeyler gördüm.
sen bulamamışsın bu işin piri bizim memlekette budur derseniz pek sevinirim.
ingilizce de kabulümdür.
bonus soru: enstrüman çalmamak, bir müzik eğitiminin olmaması vs. büyük bir gol kayıp mıdır bu alanda? deplasmanda ilk yarıyı 4-0 geride kapatmış sayılır mıyım?
halledilir mi dersiniz? işim yok gücüm yok bu süreçte. evdeki günlük işleri saymazsak tamamen boşum.
ağırlıklı olarak hukuk derslerini içeren bu süreçten başarıyla çıkabilir miyim dersiniz?
5-6 saat uyku desek, 3-4 saat ev işleri, alışveriş vs. desek saatte 33 sayfa halletmem gerekiyor. olmaz sanki :(
ağırlıklı olarak hukuk derslerini içeren bu süreçten başarıyla çıkabilir miyim dersiniz?
5-6 saat uyku desek, 3-4 saat ev işleri, alışveriş vs. desek saatte 33 sayfa halletmem gerekiyor. olmaz sanki :(
İşin pasif yeterlilikleri kısmında çok sorun yaşamıyorum.
Şöyle örnek vereyim şunları
theconversation.com
longreads.com
okurken sıkıntı yaşamıyorum.
Ya da şu kanalları takip ederken
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
de elim ayağıma dolaşmıyor.
Ancak iş yazma ve konuşmaya geldiğinde patlıyorum. Yani bu yukaridakiler bir de sen anlat bize derseniz o işi yapamıyorum.
Eksiğimi de biliyorum. Dil bilgisi kısmında çok zayıfım.
Çalışmak istiyorum ama tam olarak nereden başlayacağımı bilmiyorum. Açıyorum kitapları, videoları muhabbet present simple tense ile başlıyor ve doğal olarak inanılmaz sıkılıyorum.
Biraz dayanıp ilerleyeyim diyorum 5 10 gün gidiyor sonra yılıp bırakıyorum.
Kursa gitsem gene aynı sıkıcılıkla karşılaşacağım. Gittim bir ara bunun için, oradan biliyorum. Özel ders deseniz benim için sürdürülebilir değil.
Bunun üstesinden nasıl gelirim? Ya da gelebilir miyim? Nasıl yapacağız bunu?
Şöyle örnek vereyim şunları
theconversation.com
longreads.com
okurken sıkıntı yaşamıyorum.
Ya da şu kanalları takip ederken
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
de elim ayağıma dolaşmıyor.
Ancak iş yazma ve konuşmaya geldiğinde patlıyorum. Yani bu yukaridakiler bir de sen anlat bize derseniz o işi yapamıyorum.
Eksiğimi de biliyorum. Dil bilgisi kısmında çok zayıfım.
Çalışmak istiyorum ama tam olarak nereden başlayacağımı bilmiyorum. Açıyorum kitapları, videoları muhabbet present simple tense ile başlıyor ve doğal olarak inanılmaz sıkılıyorum.
Biraz dayanıp ilerleyeyim diyorum 5 10 gün gidiyor sonra yılıp bırakıyorum.
Kursa gitsem gene aynı sıkıcılıkla karşılaşacağım. Gittim bir ara bunun için, oradan biliyorum. Özel ders deseniz benim için sürdürülebilir değil.
Bunun üstesinden nasıl gelirim? Ya da gelebilir miyim? Nasıl yapacağız bunu?
ingilizce bol bol var ama türkçe içerik üreten kıyıda köşede kalmış kimi izleyelim?
500.000 ve daha fazla takipçiye sahip kanalları önermezseniz sevinirim.
çocuk, makyaj, magazin vb. kanallar hariç hemen hemen her şey kabulüm.
500.000 ve daha fazla takipçiye sahip kanalları önermezseniz sevinirim.
çocuk, makyaj, magazin vb. kanallar hariç hemen hemen her şey kabulüm.
nedir bu ileri düzey excel bilgisi?
excel cahili değilim ama her ilanda bu kelime öbeği var.
swift gibi henüz 4 yaşında olan bir dilde 5-10 yıllık deneyim isteyen isteyen, jr. başlığıyla çıkan ilana 2-3 yıl deneyim yazan bu sevgi pıtırcığı insanlar ileri düzey excel bilgisi dediklerinde tam olarak neyi kastetmek istiyor olabilirler?
ilan verenler, böyle bir ilana başvurup işe başlayanlar nedir bu konudaki deneyimleriniz?
excel cahili değilim ama her ilanda bu kelime öbeği var.
swift gibi henüz 4 yaşında olan bir dilde 5-10 yıllık deneyim isteyen isteyen, jr. başlığıyla çıkan ilana 2-3 yıl deneyim yazan bu sevgi pıtırcığı insanlar ileri düzey excel bilgisi dediklerinde tam olarak neyi kastetmek istiyor olabilirler?
ilan verenler, böyle bir ilana başvurup işe başlayanlar nedir bu konudaki deneyimleriniz?
///\\\DİKKAT UZUN YAZI///\\\
Çok yakında 27 olacağım ve mezun olduğumdan bu yana yani yaklaşık 2 yıldır işsizim. Uludağ uluslararası ilişkilerden 3.4 gibi bir ortalama ile mezun oldum. Öncesinde bıraktığım hukuk var, ona afla geri döndüm yani en azından bürokratik kısmını halletim ve kağıt üzerinde öğrenciyim. Ancak şu an İstanbul'a taşınacak ve öğrencilik yapacak durumum yok.
Mezuniyetimin öncesinde ve sonrasında pek de gelecek vaat etmeyen ve mutlu olmadığım işlerde çalıştım. Garsonluktan düz ameleliğe oradan dolmuş taksiciliğe uzanan geniş ama hiçbir anlamı olmayan iş geçmişi, hatta resmiyette yoklar bile. Hukuk kazanmışsın bırakmışsın işsizlik garantili bir bölüme geçmişsin, rahat mı battı da yaptın bu çılgınlığı diyecekler olacaktır. Ona sebep olan şeyi kısaca anlatayım. Bir kaza geçirdik yanımdaki arkadaşım ve sevgilim öldü ben de zaten çok alışamadığım şehri ve bölümü bırakmak durumunda kaldım.
Kaza öncesi, ölen arkadaşım ve başka bir arkadaşımla internet işleriyle uğraşıyorduk. Ufak tefek siteler, sosyal medya hesapları, sayfaları vs. Çılgın paralar kazanmıyorduk ya da üzerine kariyer inşa edebileceğimiz işler değildi bunlar ama işte bir üniversite öğrencisini döndürüyordu şöyle böyle. Kaza sonrası ben tamamen çekildim bunlardan.
Şehir ve bölüm değişikliği sonrası sadece derslere gidip geldim. Bir süre sonra hem maddi sıkıntıya düşmem hem de bir takım uzman ve yakın çevre tavsiyesiyle iş aramaya başladım. Önce okul bir şey ayarlar mı diye kovaladım, olmadı. Sonra iyi kötü bir gelecek vadedebilecek yerlere baktım ama pek bana uygun bir şey yoktu. Açıkçası bu benim ne aradığımı bilmemem ile mi alakalı yoksa denk geldiğim her ilanda benimle çok alakasız bölümleri aradıklarından mı bilmiyorum. Bir yeden başlamak lazım dedim ve garsonluktan saçma sapan bir maceraya başladım. Olası daha iyi part time iş, staj vs. fırsatlarını kovalıyordum bir yandan ama olmadı bir türlü. Bir süre sonra da sanırım umutsuzluğa yenik düşüp takip etmeyi bıraktım.
///\\\KİM OKUYACAK LAN BUNU DİYENLER BURADA BIRAKIP SON BÖLÜMLERE DOĞRU ATLAYABİLİR///\\\
Aslında aklımda hep akademik olmak vardı. Bu, bir zamanlar benim için ıslak ve renkli bir rüya gibiydi. Ancak zamanla bu hayalimden vazgeçtim büyük ölçüde. Yani evet halen bir akademik tatminsizlik, üniversiteden beklediğini bulamama durumu var ancak bir kariyer olarak akademisyenlik şu an için ülke şartlarını da düşününce çok hedefim değil. Mezuniyetim yaklaşırken bu vasıfsız işçilik olayı artık inanılmaz yıpratıcı bir duruma dönüşmüştü benim için. Belki iletişim yeteneklerim falan gelişir, iki insan tanırım vs diye itildiğim süreçten insan sevmeme duygumu pekiştirerek çıktım. Sonrasında da mezun oldum.
Akademik olma hayalim iyice ölmeden yüksek lisans yapayım dedim ama tek haneli netlerle öğrenci olan bölümlerin hocalarına beğendiremedim kendimi. Askere gideyim bari o zaman dedim, sağlık sorunu çıktı, gidemedim. Ben böyle boşlukta süzülürken herkes yolunu tutmaya başladı. Kimi önümüzdeki yaz kocası olacak hocasının üniversitesinde akademik kariyere atıldı. Bilgisayarı açsa kapatamayan kapatsa açamayanlar it işi buldu. İki gün önce Adwords duysa anama mı küfrediyon diye mevzu çıkaracaklar online marketing specialist oldu. Kiminin halasının komşusunun görümcesi tanıyordu birilerini öyle oldu, kiminin dayısı işe girdiği şirketin en büyük 3-5 müşterisinden biriydi öyle oldu.
Mezuniyet sonrası iş arama sürecinde ilanlarına bakıyorum ve kafamda hiçbir şey canlanmıyordu, halen de canlanmıyor. Yani nasıl oluyor da hem yeni mezun ya da giriş seviyesi diye bahsedilen işte 2-3 yıllık deneyim isteniyor kafamda oturmuyor. Ya da yazmışlar işte iyi derece İngilizce ve Office bilgisi. Bu benim kafamda hiçbir şeye denk gelmiyor. Nedir şimdi iyi derece Office bilgisi? Tatsuo Horiuchi olmamız mı lazım yoksa vlookup nedir bilsek, kullanabilsek yeterli mi bilmiyorum. İngilizce de aynı şekilde. Nedir iyi İngilizce, Baltimore mapushanesine düşsek sıkıntı yaşatmayacak seviye mi yoksa ne bileyim bir üniversitenin hazırlığını geçirtecek seviye mi nedir?
Hangi arkadaşımı arasam iş yok. Amah hp başka yerlerde olduğuna dair duyumları var. Bankacıyı arıyorum abi biz eleman çıkartıyoruz zaten ama sapcilar adam arıyor ve deli para kazanıyorlar ona bak sen diyor. Sapciyi arıyorum abi lanet olsun bulaşma bu işe, zaten düzgün ilan yok ama reklamcılar eleman arıyor çok çılgın para kazanıyorlar hem de diyor. Herkes eleman arıyor ama aslında kimse aramıyor. Böyle böyle oradan oraya sekiyorum.
Biraz köylü biraz memur bir aileden geliyorum. Onlara göre memleketteki birkaç büyük şirketten birinde kritik elemanlarından biri olmayacaksam zabıta falan olmam çok daha iyi çünkü sigortası falan var, maaşı sekmiyor falan öyle yani. İşsizliğin üstüne bir de başka bir ailevi olay eklendi ve kendimi daha önce birkaç yüz km yaklaşmaktan başka bir ilişkimin olmadığı bir Anadolu şehrinde kpss hazırlanmaya çalışırken buldum.
Saçma sapan bir haldeyken –kazadan önce ortağım olan- arkadaşım aradı. Askerlik ardından da evlilik işlerine gireceğini anlattı ve elindeki internet işleriyle ilgilenip ilgilenemeyeceğimi sordu. Süreç sonuna kadar işleri ayakta tutsam yeterdi, kazanç olursa da bana kalacaktı. Kabul ettim ben de zaten boşlukta süzülüyordum. Biraz internet işleri biraz kpss darken bir yıldan fazla bir süre geçti bu bilmediğim Anadolu şehrinde. Ben belki bakkala gitmeleri falan saymazsak 4-5 kere evden çıktım. Kafamda sürekli şimdi hava almaya bile çıksam olur da susarsam bakkaldan bir su alsam yok yere 1 lira zarardayım diye hesaplara girişiyordum. Masraf olur diye –biraz da kendime güvenmediğimden- yds, teofl vs bile bakmadım. Toefl olmuş 185$ nereye kasıyorum. Bu arada arkadaşın sitelerden, facebook işlerinden falan para geliyordu yalan söylemeyeyim ama yarını belli olmayan benim için her kuruş değerliydi.
Kpss sürecinde anladım ki ben kazanamayacağım sınava hazırlanmışım. Puan anlamında değil bu dediğim orada çok sıkıntım yok. Ancak görüyorsunuz ki sizin gibi milyonlar var ve “Bu kadroya kim başvuracak da referanslar yarışacak ya o kadar da değil.” diyorsun adamlar bakan, danışman referanslarıyla geliyor. Bu süreçten geçmiş arkadaşlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır sanıyorum.
Şu an halen arkadaşımın emanet ettiği işlerle ilgileniyorum, onlardan gelen parayla yaşamaya çalışıyorum. Ancak bu çok uzun sürmez. Yakında devrederim tekrar işleri kendisine. Birikmiş paramla, aile desteğiyle ne kadar sürer bu düzen bilmiyorum, bu enflasyon olmasa belki 8-9 ay daha götürürüm diyordum ama şimdi 6 ay götürmem bile mucize olur gibi.
Ailem de şu kurumun ilanı varmış, şu sınav varmış diye darlıyor. Elbette kötü niyetle yaptıkları düşünmüyorum bunu ama artık benim için inanılmaz yıpratıcı olmaya başladı. En son işte idari hakimlik sınavı dedikodusu çıktı. Arıyorlar kitapları aldın mı, ilan çıktı mı bulamadık vs diye. Her gün olmasa da 2-3 güne bir benzer muhabbetler. Ama anlatamıyorum sanırım onlara kendimi. Kazanamayacağım bir sınava hazırlanmanın maddi manevi yükünü. Olsun sen puanını al mülakatta elenirsen onların ayıbı olsun bu falan diyorlar. Onların ayıbı olsun da giren bana girecek. Korsanın korsanı kitapları da alsam yol parası, sınav parası darken en az 500 belki 600 lira gidecek. Halen optik form görmenin, test çözmenin, işsizliğin etkilerden bahsetmiyorum bile.
Rahat bırakın desem iki gün bırakacaklar üçüncü gün “e sen hâlâ iş bulamadın, bak özel sektör de ölü, hem sen n’apıcan özelde” muhabbetleri başlayacak, yüksek lisans kovalarken oldu bunlar zira.
///\\\KİM OKUYACAK LAN BUNU DİYENLER BURADAN DEVAM EDEBİLİR///\\\
Ancak ben mesleğimi yapabilmek için tek bir dile, coğrafyaya, devletle bağlı kalmak istemiyorum. Tam şu an “aha biri daha türkiye'den siktir olup gitmek geyiği yapacak” diye düşünüyorsunuz, farkındayım ancak öyle değil. Buradan kalıcı olarak siktir olup gitmek gibi bir gayem yok. Böyle bir iş yapmak istiyorum zira yıllarca çok kısıtlı bir komünite ile iletişim kurmak istemiyorum. Uluslararası bir karşılığı olsun yaptığım işin istiyorum. Diğer sebepse bir şekilde işimi kullanıp kısa süreli de olsa yurtdışına çıkabilirsem bunun döndüğümde halen bu memlekette bir çeşit kariyer boost etkisinin olması. Belki 15-20 yıl önceki gibi değil evet ancak halen gördüğüm kadarıyla kamu ya da özel bir şekilde yurtdışında iş yapmış insan daha kıymetli.
Emanet sitelerle ilgilenirken github, producthunt trendlerine bakmanın, terminal veya ide ekranlarını görmenin beni çok daha mutlu ettiğini fark ettim. Yaklaşık 16 yıldır bilgisayar-internet kullanıcısı olmama rağmen meraklı bir bilgisayar kullanıcısı olmanın çok ötesine geçemedim. Çok kısıtlı da olsa mysql, javascript, php, css, python biraz da algoritma ve network bilgim var. Ancak hepsi bu. Zaten hiçbir zaman linus torvalds bi’ dennis ritchie olmak gibi hayalim olmadı. Bu noktada bilişim ile daha yakın temas halinde olacak bir iş benim aradığım iş olabilir diye düşündüm. Muhtemelen bundan doğan bir algıda seçicilik ile de bir süredir hep böyle ilanlar görüyorum. Ancak aranan şeylere çok uzağım. En basitinden ne mühendislik çıkışlıyım ne matematik ne yönetim bilişim sistemleri. Tekrar sınava hazırlanıp bilgisayar mühendisliği ya da yönetim bilişim sistemleri programına yerleşmek ve oradan yüksek lisansa ilerlemek seçeneğini de düşündüm. Ancak bu sürecin yüksek lisans içermese bile benim için çok uzun ve sürdürülemez olduğuna kanaat getirdim. O zaman sadece yüksek lisans yapayım yönetim bilişim sistemleri gibi bir alanda dedim. Ancak programların geçmiş dönem Kabul listelerine baktığımda başvuru yapanların ve kabul alanların neredeyse tamamı mühendislik çıkışlı. Azınlıktaki mühendislik çıkışlı olmayanlar ise aynı üniversitenin farklı bölümlerinden mezun.
Acaba diyorum son paramla Userspots, UXServices, Barikat akademi kurslarına falan mı gitsem? Biliyorum bunlar birbiriyle alakasız işler ama durumum da ortada. Yoksa udemy falan mı kasıp ilerlemeye çalışsam? Öyle yapsam bile bunu nasıl sunacağım konusunda fikrim yok. Yoksa İngilizce sorunumu çözüp yurtdışında yarı burslu/burslu yüksek lisans mı kovalasam? Türkiye’de yüksek lisans yapmak istesem nasıl yapacağım bilmiyorum. Ne kendi mezun olduğum alanda ne üniversitede yapmak istemiyorum. Herkesin uluslararası ilişkiler uzmanı olduğu memlekette aynı insanlardan biraz daha can sıkıcı dersleri dinlemek mantıklı gelmiyor. Son çare gene kpss belasına bulaşacağım ancak bu süreçten nasıl çıkarım, çıkabilir miyim bilmiyorum.
Mini Manas Destanı’nı oluşturan dertlerimi okuduğunuz için teşekkürler.
Çok yakında 27 olacağım ve mezun olduğumdan bu yana yani yaklaşık 2 yıldır işsizim. Uludağ uluslararası ilişkilerden 3.4 gibi bir ortalama ile mezun oldum. Öncesinde bıraktığım hukuk var, ona afla geri döndüm yani en azından bürokratik kısmını halletim ve kağıt üzerinde öğrenciyim. Ancak şu an İstanbul'a taşınacak ve öğrencilik yapacak durumum yok.
Mezuniyetimin öncesinde ve sonrasında pek de gelecek vaat etmeyen ve mutlu olmadığım işlerde çalıştım. Garsonluktan düz ameleliğe oradan dolmuş taksiciliğe uzanan geniş ama hiçbir anlamı olmayan iş geçmişi, hatta resmiyette yoklar bile. Hukuk kazanmışsın bırakmışsın işsizlik garantili bir bölüme geçmişsin, rahat mı battı da yaptın bu çılgınlığı diyecekler olacaktır. Ona sebep olan şeyi kısaca anlatayım. Bir kaza geçirdik yanımdaki arkadaşım ve sevgilim öldü ben de zaten çok alışamadığım şehri ve bölümü bırakmak durumunda kaldım.
Kaza öncesi, ölen arkadaşım ve başka bir arkadaşımla internet işleriyle uğraşıyorduk. Ufak tefek siteler, sosyal medya hesapları, sayfaları vs. Çılgın paralar kazanmıyorduk ya da üzerine kariyer inşa edebileceğimiz işler değildi bunlar ama işte bir üniversite öğrencisini döndürüyordu şöyle böyle. Kaza sonrası ben tamamen çekildim bunlardan.
Şehir ve bölüm değişikliği sonrası sadece derslere gidip geldim. Bir süre sonra hem maddi sıkıntıya düşmem hem de bir takım uzman ve yakın çevre tavsiyesiyle iş aramaya başladım. Önce okul bir şey ayarlar mı diye kovaladım, olmadı. Sonra iyi kötü bir gelecek vadedebilecek yerlere baktım ama pek bana uygun bir şey yoktu. Açıkçası bu benim ne aradığımı bilmemem ile mi alakalı yoksa denk geldiğim her ilanda benimle çok alakasız bölümleri aradıklarından mı bilmiyorum. Bir yeden başlamak lazım dedim ve garsonluktan saçma sapan bir maceraya başladım. Olası daha iyi part time iş, staj vs. fırsatlarını kovalıyordum bir yandan ama olmadı bir türlü. Bir süre sonra da sanırım umutsuzluğa yenik düşüp takip etmeyi bıraktım.
///\\\KİM OKUYACAK LAN BUNU DİYENLER BURADA BIRAKIP SON BÖLÜMLERE DOĞRU ATLAYABİLİR///\\\
Aslında aklımda hep akademik olmak vardı. Bu, bir zamanlar benim için ıslak ve renkli bir rüya gibiydi. Ancak zamanla bu hayalimden vazgeçtim büyük ölçüde. Yani evet halen bir akademik tatminsizlik, üniversiteden beklediğini bulamama durumu var ancak bir kariyer olarak akademisyenlik şu an için ülke şartlarını da düşününce çok hedefim değil. Mezuniyetim yaklaşırken bu vasıfsız işçilik olayı artık inanılmaz yıpratıcı bir duruma dönüşmüştü benim için. Belki iletişim yeteneklerim falan gelişir, iki insan tanırım vs diye itildiğim süreçten insan sevmeme duygumu pekiştirerek çıktım. Sonrasında da mezun oldum.
Akademik olma hayalim iyice ölmeden yüksek lisans yapayım dedim ama tek haneli netlerle öğrenci olan bölümlerin hocalarına beğendiremedim kendimi. Askere gideyim bari o zaman dedim, sağlık sorunu çıktı, gidemedim. Ben böyle boşlukta süzülürken herkes yolunu tutmaya başladı. Kimi önümüzdeki yaz kocası olacak hocasının üniversitesinde akademik kariyere atıldı. Bilgisayarı açsa kapatamayan kapatsa açamayanlar it işi buldu. İki gün önce Adwords duysa anama mı küfrediyon diye mevzu çıkaracaklar online marketing specialist oldu. Kiminin halasının komşusunun görümcesi tanıyordu birilerini öyle oldu, kiminin dayısı işe girdiği şirketin en büyük 3-5 müşterisinden biriydi öyle oldu.
Mezuniyet sonrası iş arama sürecinde ilanlarına bakıyorum ve kafamda hiçbir şey canlanmıyordu, halen de canlanmıyor. Yani nasıl oluyor da hem yeni mezun ya da giriş seviyesi diye bahsedilen işte 2-3 yıllık deneyim isteniyor kafamda oturmuyor. Ya da yazmışlar işte iyi derece İngilizce ve Office bilgisi. Bu benim kafamda hiçbir şeye denk gelmiyor. Nedir şimdi iyi derece Office bilgisi? Tatsuo Horiuchi olmamız mı lazım yoksa vlookup nedir bilsek, kullanabilsek yeterli mi bilmiyorum. İngilizce de aynı şekilde. Nedir iyi İngilizce, Baltimore mapushanesine düşsek sıkıntı yaşatmayacak seviye mi yoksa ne bileyim bir üniversitenin hazırlığını geçirtecek seviye mi nedir?
Hangi arkadaşımı arasam iş yok. Amah hp başka yerlerde olduğuna dair duyumları var. Bankacıyı arıyorum abi biz eleman çıkartıyoruz zaten ama sapcilar adam arıyor ve deli para kazanıyorlar ona bak sen diyor. Sapciyi arıyorum abi lanet olsun bulaşma bu işe, zaten düzgün ilan yok ama reklamcılar eleman arıyor çok çılgın para kazanıyorlar hem de diyor. Herkes eleman arıyor ama aslında kimse aramıyor. Böyle böyle oradan oraya sekiyorum.
Biraz köylü biraz memur bir aileden geliyorum. Onlara göre memleketteki birkaç büyük şirketten birinde kritik elemanlarından biri olmayacaksam zabıta falan olmam çok daha iyi çünkü sigortası falan var, maaşı sekmiyor falan öyle yani. İşsizliğin üstüne bir de başka bir ailevi olay eklendi ve kendimi daha önce birkaç yüz km yaklaşmaktan başka bir ilişkimin olmadığı bir Anadolu şehrinde kpss hazırlanmaya çalışırken buldum.
Saçma sapan bir haldeyken –kazadan önce ortağım olan- arkadaşım aradı. Askerlik ardından da evlilik işlerine gireceğini anlattı ve elindeki internet işleriyle ilgilenip ilgilenemeyeceğimi sordu. Süreç sonuna kadar işleri ayakta tutsam yeterdi, kazanç olursa da bana kalacaktı. Kabul ettim ben de zaten boşlukta süzülüyordum. Biraz internet işleri biraz kpss darken bir yıldan fazla bir süre geçti bu bilmediğim Anadolu şehrinde. Ben belki bakkala gitmeleri falan saymazsak 4-5 kere evden çıktım. Kafamda sürekli şimdi hava almaya bile çıksam olur da susarsam bakkaldan bir su alsam yok yere 1 lira zarardayım diye hesaplara girişiyordum. Masraf olur diye –biraz da kendime güvenmediğimden- yds, teofl vs bile bakmadım. Toefl olmuş 185$ nereye kasıyorum. Bu arada arkadaşın sitelerden, facebook işlerinden falan para geliyordu yalan söylemeyeyim ama yarını belli olmayan benim için her kuruş değerliydi.
Kpss sürecinde anladım ki ben kazanamayacağım sınava hazırlanmışım. Puan anlamında değil bu dediğim orada çok sıkıntım yok. Ancak görüyorsunuz ki sizin gibi milyonlar var ve “Bu kadroya kim başvuracak da referanslar yarışacak ya o kadar da değil.” diyorsun adamlar bakan, danışman referanslarıyla geliyor. Bu süreçten geçmiş arkadaşlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır sanıyorum.
Şu an halen arkadaşımın emanet ettiği işlerle ilgileniyorum, onlardan gelen parayla yaşamaya çalışıyorum. Ancak bu çok uzun sürmez. Yakında devrederim tekrar işleri kendisine. Birikmiş paramla, aile desteğiyle ne kadar sürer bu düzen bilmiyorum, bu enflasyon olmasa belki 8-9 ay daha götürürüm diyordum ama şimdi 6 ay götürmem bile mucize olur gibi.
Ailem de şu kurumun ilanı varmış, şu sınav varmış diye darlıyor. Elbette kötü niyetle yaptıkları düşünmüyorum bunu ama artık benim için inanılmaz yıpratıcı olmaya başladı. En son işte idari hakimlik sınavı dedikodusu çıktı. Arıyorlar kitapları aldın mı, ilan çıktı mı bulamadık vs diye. Her gün olmasa da 2-3 güne bir benzer muhabbetler. Ama anlatamıyorum sanırım onlara kendimi. Kazanamayacağım bir sınava hazırlanmanın maddi manevi yükünü. Olsun sen puanını al mülakatta elenirsen onların ayıbı olsun bu falan diyorlar. Onların ayıbı olsun da giren bana girecek. Korsanın korsanı kitapları da alsam yol parası, sınav parası darken en az 500 belki 600 lira gidecek. Halen optik form görmenin, test çözmenin, işsizliğin etkilerden bahsetmiyorum bile.
Rahat bırakın desem iki gün bırakacaklar üçüncü gün “e sen hâlâ iş bulamadın, bak özel sektör de ölü, hem sen n’apıcan özelde” muhabbetleri başlayacak, yüksek lisans kovalarken oldu bunlar zira.
///\\\KİM OKUYACAK LAN BUNU DİYENLER BURADAN DEVAM EDEBİLİR///\\\
Ancak ben mesleğimi yapabilmek için tek bir dile, coğrafyaya, devletle bağlı kalmak istemiyorum. Tam şu an “aha biri daha türkiye'den siktir olup gitmek geyiği yapacak” diye düşünüyorsunuz, farkındayım ancak öyle değil. Buradan kalıcı olarak siktir olup gitmek gibi bir gayem yok. Böyle bir iş yapmak istiyorum zira yıllarca çok kısıtlı bir komünite ile iletişim kurmak istemiyorum. Uluslararası bir karşılığı olsun yaptığım işin istiyorum. Diğer sebepse bir şekilde işimi kullanıp kısa süreli de olsa yurtdışına çıkabilirsem bunun döndüğümde halen bu memlekette bir çeşit kariyer boost etkisinin olması. Belki 15-20 yıl önceki gibi değil evet ancak halen gördüğüm kadarıyla kamu ya da özel bir şekilde yurtdışında iş yapmış insan daha kıymetli.
Emanet sitelerle ilgilenirken github, producthunt trendlerine bakmanın, terminal veya ide ekranlarını görmenin beni çok daha mutlu ettiğini fark ettim. Yaklaşık 16 yıldır bilgisayar-internet kullanıcısı olmama rağmen meraklı bir bilgisayar kullanıcısı olmanın çok ötesine geçemedim. Çok kısıtlı da olsa mysql, javascript, php, css, python biraz da algoritma ve network bilgim var. Ancak hepsi bu. Zaten hiçbir zaman linus torvalds bi’ dennis ritchie olmak gibi hayalim olmadı. Bu noktada bilişim ile daha yakın temas halinde olacak bir iş benim aradığım iş olabilir diye düşündüm. Muhtemelen bundan doğan bir algıda seçicilik ile de bir süredir hep böyle ilanlar görüyorum. Ancak aranan şeylere çok uzağım. En basitinden ne mühendislik çıkışlıyım ne matematik ne yönetim bilişim sistemleri. Tekrar sınava hazırlanıp bilgisayar mühendisliği ya da yönetim bilişim sistemleri programına yerleşmek ve oradan yüksek lisansa ilerlemek seçeneğini de düşündüm. Ancak bu sürecin yüksek lisans içermese bile benim için çok uzun ve sürdürülemez olduğuna kanaat getirdim. O zaman sadece yüksek lisans yapayım yönetim bilişim sistemleri gibi bir alanda dedim. Ancak programların geçmiş dönem Kabul listelerine baktığımda başvuru yapanların ve kabul alanların neredeyse tamamı mühendislik çıkışlı. Azınlıktaki mühendislik çıkışlı olmayanlar ise aynı üniversitenin farklı bölümlerinden mezun.
Acaba diyorum son paramla Userspots, UXServices, Barikat akademi kurslarına falan mı gitsem? Biliyorum bunlar birbiriyle alakasız işler ama durumum da ortada. Yoksa udemy falan mı kasıp ilerlemeye çalışsam? Öyle yapsam bile bunu nasıl sunacağım konusunda fikrim yok. Yoksa İngilizce sorunumu çözüp yurtdışında yarı burslu/burslu yüksek lisans mı kovalasam? Türkiye’de yüksek lisans yapmak istesem nasıl yapacağım bilmiyorum. Ne kendi mezun olduğum alanda ne üniversitede yapmak istemiyorum. Herkesin uluslararası ilişkiler uzmanı olduğu memlekette aynı insanlardan biraz daha can sıkıcı dersleri dinlemek mantıklı gelmiyor. Son çare gene kpss belasına bulaşacağım ancak bu süreçten nasıl çıkarım, çıkabilir miyim bilmiyorum.
Mini Manas Destanı’nı oluşturan dertlerimi okuduğunuz için teşekkürler.
www.isbank.com.tr
"... bir takvim yılı içerisinde en fazla 3 defa, asgari ödeme tutarından az ödeme yapılan kredi kartları ile dönem borcunun tamamının ödenmesine kadar nakit çekim işlemleri geçici olarak gerçekleştirilemeyecek ve bu müşterilerin kredi kartı limitleri artırılamayacaktır."
şimdiye kadar en az asgarisini yatırdğımız bir kart için konuşacak olursak.
önümüzdeki 4 ay boyunca -2017 son 2 ay, 2018 ilk 2 ay- asgariden daha az ödediğim, sonrasında ise en az asgari tutar kadar ödersem bankayla bir problem yaşamayacağım anlamına mı geliyor bu? takibe düşme vs. gibi. faizler konu dışı.
"... bir takvim yılı içerisinde en fazla 3 defa, asgari ödeme tutarından az ödeme yapılan kredi kartları ile dönem borcunun tamamının ödenmesine kadar nakit çekim işlemleri geçici olarak gerçekleştirilemeyecek ve bu müşterilerin kredi kartı limitleri artırılamayacaktır."
şimdiye kadar en az asgarisini yatırdğımız bir kart için konuşacak olursak.
önümüzdeki 4 ay boyunca -2017 son 2 ay, 2018 ilk 2 ay- asgariden daha az ödediğim, sonrasında ise en az asgari tutar kadar ödersem bankayla bir problem yaşamayacağım anlamına mı geliyor bu? takibe düşme vs. gibi. faizler konu dışı.
ankara dışından gelecek biri için yht mi otobüs mü daha avantajlı buraya ulaşmak için?
emanet sorun olmaz deniyor, gerçekliği/güncelliği nedir?
emanet sorun olmaz deniyor, gerçekliği/güncelliği nedir?
1