(19) 

gece gece canımı sıkan bir takım gönül olayları

infirmary blues #1555302 
çok değerli duyuru sakinleri. aklımı inanılmaz kurcalayan benim için karışık bir gönül durumu oldu. işin içinden çıkamadım. otuzlu yaşların başında iki kişi. ben erkek kişisi olarak kafaya taktım biraz.

yaklaşık bir ay olmuştu tanışıklığımız. yoğun olarak çalışıyoruz ikimizde. arada arada mesajlaşmalar güzel gidiyordu. biraz kaptırmıştım kendimi ben boşluktan mı desem. yüzüm baya gülümsüyordu. ilk buluşma da güzeldi. sonra ikinci buluşmada bir etkinliğe gittik. etkinlik çıkışı geç oldu dedi, taksiyle geçeyim ben dedi. ben de eve geçince haber ver mutlaka dedim ve geceyi kapattık.

şimdi eve geçince haber ver kısmı önemli. çünkü o gece haber vermedi. etkinlikte de ufak bir mesafe sezdim aramızda. biraz ondan bekledim eve geçtim diye mesaj göndermesini. mesaj gelmedi. sanırım isteksiz hoşuna gitmedi diyerekten yazmadım bu kişiye, bir nevi ghostladık birbirimizi. bu olaydan bir kaç gün sonra, whatsapp üzerinden engellediğini gördüm, neyse dedim olabilir ama bir yandan da can sıkıcı geldi.

bir hafta geçti. fazla büyütmemiştim ama bu gece alkolün etkisiyle aklıma geldi, madem engelledi sms atayım dedim niye engelledin diye.

bana bir paragraf mesaj yazmış, burası türkiye bir kadın gece vakti taksiye binince, eve vardın mı diye aranılır, sorulur ama sen bunu merak edip yazmadın, engelledim diye egon kırıldı ve o yüzden yazdın vesaire. akıl da vermiş bir dahaki buluşmalarında aklında bulunsun şöyle yap böyle yap. hatta aşırı da sinirli bir şekilde yazmış. ben de şöyle dedim, taksiden inince haber vermeni beklemiştim aslında. uzatmayalım iyi geceler diyerek kapattım konuyu.

bugün çok gereksizdi bence yazmam diye düşünüyorum ama dediğim gibi aklıma geldi. yani düşünüyorum, egomun kırılganlığından değil, tekrardan iletişim kurmak için, merak ettiğimden yazmıştım. biraz da özledim onunla olduğum günleri sanırım. ama attığı mesajdaki gerilim, olaylara kendi penceresinden bakması, beni anlamaya bile çalışmaması üzücü geldi.

şimdi böyle evde tavana bakarken canım sıkıldı bu mevzuya. benim yazmamam büyük kabalık mı olmuş, oysa ona söylemiştim eve varınca haberdar et diye. aslında bazı kişiler de eve geçince yazıyor ben geçtim diye. canımı sıkmalı mıyım? bence çok özel bir insan değil benim için. olsa illa ki alttan alır, bir şekilde benimle uzlaşırdı ve sohbetimize devam ederdik. ne düşüneceğimi bilemedim. biraz can sıkıntım gitsin diye hem yazmak, hem de bu olayı yorumlarınızla şekillendirmek istedim. sevgilerimle
(9) 

bitirmekle iyi mi yaptım emin değilim

infirmary blues #1544312 
yaklaşık dört sene önce, üniversite son sınıfta hoşlandığımı söylediğim bir kız vardı. karşılık olarak ilişki düşünmediğini söyledi, öyle kalmıştı. iki ay önce tasadüfi şekilde bir arkadaş vasıtası ile tekrardan iletişim kurduk. fakat ayrı şehirlerdeydik. şehirlerimiz arasındaki mesafe yaklaşık üç saat. neyse mesajlaşma telefon trafiği başladı. baya ortak zevklerimiz olduğunu fark ettik, damak tadımız benziyor. izlediğimiz filmler vesaire bir çok ortak ilgi alanımız var. ciddi bir yolda ilerleriz diye düşünceler vardı ikimizde de.

bu arada ikimiz de kendi yaşadığımız şehirlerde yüksek lisans yapıp bir yandan da çalışıyoruz. baya yoğunuz gün içerisinde. sonuncusu üç gün önce olmak üzere, iki kere görüştük, yaşadığı şehre gittim. buluşmalar çok güzeldi, samimiydik. sarılmalar, yakınlaşmalar. fakat problemler aslında telefon iletişiminde başladı.

ben biraz daha sıcak kanlıyım kendisine göre. çok sık mesajlaşmıyorduk fakat akşamları mesela 20 dk kadar araşıyorduk uyumadan önce. ilk haftalarda daha bir neşeliydi ses tonu konuşurken, birbirimizi tanımaya çalışmak vesaire. bol gülümsemeli geçiyordu. hatta beni daha tanımıyorsun çok komik/neşeliyim falan diyordu. fakat son iki haftadır, “naber, nasılsın, günün nasıldı” minvalinde çok keyifsiz konuşmalar olmaya başladı. ses tonunda hiç cıvıltı neşe yok neredeyse. buna ek olarak, ben konuşmayınca telefonda sessizlik oluyordu. susuyorum o da susuyor. sonra hadi uyuyalım moduna giriyor. hiç konu açayım, muhabbet olsun diye bir olayı yok. haliyle telefon kapanınca keyfim kaçmaya başladı. ikinci son buluşmadan sonra düzelir, bir hediye alayım, hoşuna gider daha da renkleniriz diye düşünüyordum fakat değişen bir şey olmadı.

bardağı taşıran nokta da, dün yaşandı. ateşlendim salgından, hastaneye gittim eve geldim vesaire dinleniyorum. aradı akşam geçmiş olsun dedi. sonra hani bir tık samimi içten bi şeyler der diye bekledim. işiyle ilgili bi şeyler anlattı, yine çok donuk/tutuk bir sesle. hastayken de yansıtmasam da ilgili, candan bir şekilde yanımda olmasını beklerdim açıkçası. bir süre sessizlik oldu, tamam sen de hastasın dinlen deyip kapattı telefonu.

ben de hiç tartışmaya, neden böyle oluyor sorularına girmeden, on dakika sonra ben uzak mesafe ilişkisi yapamıyorum dedim. her şey için teşekkür ettim. o da teşekkür etmiş ve ilişkiyi bitirmiş olduk.

şimdi neden buluşmalarda daha samimisin ama telefonda böyle renksizsin vesaire gibi sorular sormanın saçma olduğunu, bunun pazarlığının yapılamayacağını düşünüp hiç uzatmadım, hem çocukça da olurdu. ilgisi azaldı diye düşünüyorum. insan sevdiği biriyle daha neşeli konuşur diye düşünüyorum. ya da karakteri böyledir bilmiyorum. ama öyle olsa, ilk haftalardaki cıvıl cıvıl neşeli halleri vardı. bir yandan da çok güzeldi kendisi. yüzü kaşı gözü. tam istediğim bir kadın tipi. hem de bazı konulara bakış açısı. bu saatten sonra gerçi bitti ama öyle bir iç dökmek istedim, hem de zihnim inanılmaz karıştı. bu tip durumlarda ne yapılmalı hiç bilmiyorum.
(15) 

yabancı gelin adayı ve bir takım endişeler

infirmary blues #1539566 
sosyal medyadan tanıştık, bir aydır saatlerce görüntülü bir şekilde konuşuyoruz. ben erkek kişisiyim, kendisi çok iyi bir kariyeri olan, moskovada yalnız yaşayan bir kadın. mühendisim ve maddi durumum ona kıyasla hiç iyi değil. ne ev ne araba, yaş 30, kendisinin 33.

ben bugün bildiğin aşık olduğumu hissettim. uzun zamandır böyle içten güldüğümü hatırlamıyorum. telefonda görmek, hayatını, kültürünü tanıtması, sokakta yürürken bana geçtiği yerleri göstermesi, beraber şarkılar dinlemek, doğu avrupa sineması izlememiz, kendi kültürümüzü tanıtmak, birbirmize kendi dillerimizi öğretmemiz, sevecenliği. yirmili yaşlarıma geri döndüm, resmen uzak mesafe ilişkisi yaşıyorum. o da benden hoşlandığını açıkça belli ediyor. bilmiyorum fakat hayatı ve kendisi hakkında çok açık. güveniyorum ona. ara sıra tatlı atışmalar, sataşmalar, sevimli kıskançlıklar. bilemiyorum rüyada gibiyim son bir aydır.

fakat bir yandan da gerçek dünyaya dönersek, ayda 12k kazanan, aile evinde yaşayan loserın biriyim. ona tüm durumu içtenlikle anlattım, anlayışla karşıladı. fakat durumlar canımı çok sıkıyor. kendimi eksik hissediyorum. ona buraya gel diyemem, benim de oraya gitmem nasıl olur bilmiyorum. yanına gittiğimde, eksiklik hisseder miyim hiç bilmiyorum. kabul etse oraya yerleşmeye kalksam, hadi yuva kuralım desem, iş bulmak vesaire nasıl olur hiç ama hiç bilmiyorum.

realist olmak gerekirse, el yüz düzgünlüğü bakımından iyi durumdayım fakat konum olarak dengi olduğumu düşünmüyorum ve bazen savaş vesaire belki kafasını dağıtmak için mi benimle konuşuyor diye düşünmeden edemiyorum. ben son iki-üç eski sevgilim de dahil olmak üzere, son iki senedir böyle iyi, böyle yoğun kimseyle anlaşamadım. bulmuşken devam etmek mi gerekir yoksa bu masaldan yol yakınken vazgeçmek mi gerekiyor bilmiyorum. içimi dökmek istedim, teşekkür ederim.
(7) 

can sıkıcı ingilizce telaffuz sorunu

infirmary blues #1524633 
lisansı türkçe okumuş biri olarak eğitim dili ingilizce olan bir yüksek lisans programında öğrenim görüyorum. ingilizce ile de hiç problem yaşamamıştım şu güne kadar yds puanım yüksek dizi/film altyazısız izlerim mesela. çevremde de şu güne kadar şu kelimeyi yanlış söyledin diye hiç uyarılmamıştım. meğerse hiç ingilizce konuşmadığım içinmiş.

genel olarak fazla göze batmıyordu sunumlarda vesaire terimlere çalışıyordum. fakat şimdi yeni bir çevre edindim sürekli yurt dışında falan yaşamış kimseler var, arada ingilizce terimler sıkça kullanılıyor ve sürekli düzeltiliyorum. uyarmaları da hoşuma gidiyordu ne güzel öğreniyoruz bir daha yapmayız gibi.

bazen baya da temel kelimeleri kaçırıyorum. "image" mesela "imıc" diye düzeltildim "imeyc" demiştim. "regret" hatalı söylemişim. fakat en son, "ancient" kelimesini "ensient" diye telaffuz edince işin rengi değişti. "enşınt" abi o diye azarlandım resmen. ya o kadar da aşkımızın meyvesi aytek değilimdir diye hemen açtım kontrol ettim, özgüvenim paramparça oldu, turnalı halk şarkıları söylemeye başladım.

şimdi yabancı insanlarla iletişim kurma olanağım da yok, bu kelime olaylarını nasıl daha doğru öğrenebilirim, hatalarımı nasıl düzeltirim, metot var mıdır, ayna karşısında pratik mi yapmalıyım diye sizlere danışmak istedim.
(9) 

hayatımın en saçma ilk buluşmasını yaşadım

infirmary blues #1522174 
nasıl anlatacağımı bilmiyorum açıkçası. daha önceden bir çok ilk buluşma deneyimi olan bir erkek kişisi olarak, bambaşka bir boyutta olarak değerlendirdim. kendisiyle bir haftadır sosyal medyadan yazışıyorduk. neşeli, çok sevimli ve pozitif gözüküyordu. çok hoş biri de güzellik bağlamında. bugün kahve içmek için buluştuk. sevimli bir kahveci, benim de modum yüksekti açıkçası. nasıl desem, sürekli işinden ve bir takım gelişigüzel meselelerden konuşup durdu ama sürekli konuştu. resmen hiç konuşamadım. arada lafa girdim takılmaya çalıştım ama çok uzun konuşamadım çünkü hiç susmuyordu hani ne kendisini tanıtma ne benim hakkında da tanıma çabası gözlemleyemedim. ben de saldım ilk yarım saatten sonra. iki saat sonra da istersen kalkalım artık deyip teşekkür ederek güzelce ayrıldım yanından. yani sosyal mecrada neysem oydum aslında, daha önce de ilk buluşmaşlarımda çok güzel geri dönüşler almış biriyim. ama bu sefer nasıl böyle oldu, sosyal mecralarda nasıl gözlemleyemedim bu durumun sinyalini, anlamış değilim. hiç mesajlaşırken çok samimi olup da gerçek buluşmada bu kadar donuk ifadeli ve sürekli konuşan biriyle karşılaşmamıştım. tabi ne o yazmış geri dönüş vesaire ne de ben yazdım herhangi bir şey buluşmadan sonra. açıkçası biraz değişik hissettim, biraz mutsuz oldum eve gelince. oturdum tavanı izliyorum. yetiştirmem gereken bir de proje var odaklanamadım. bu olayı nasıl değerlendirebilirim, nasıl bardağa dolu tarafından bakabilirim, nasıl analiz yapmalıyım bilmiyorum. biraz içimi dökmek biraz da belki üzülme daha güzelini bulursun telkini almak istedim.
(1) 

fotoğrafını görünce kalbimi çarpıntı tuttu

infirmary blues #1465307 
yıllar yıllar önce yolların ayrıldığı eski mi eski gönül işi aklıma esti. bugün doğum gününü anımsayınca bir instagram ziyareti gerçekleştirdim. pek ziyaret de etmiyorum kendilerini aman işte onca zaman onca insan onca mekan. fotoğrafını görünce bir çarpıntı tuttu tuhaflaştım şaşırdım. hatta kendi kendime, bu bana biraz abartılı geldi bile dedim, keyif çayı içesim geldi gece gece. yarın da iş var pek hayra alamet değil. şimdi kendime soruyorum ya ben unutamadım mı niye böyle oldu durduk yere, psikolojik sorunlarım mı var hormonal dengem mi bozuldu gibisinden. hiç olmazdı. normaldir olur öyle mi yoksa bu şeyi kafana tak mı diye dilemmaya düştüm, derdimi anlatasım geldi.
(5) 

ofiste mobbing durumları

infirmary blues #1463534 
öncelikle mobbing mi tam emin olamasam da duyuru ailesine danışmak istedim. orta ölçek bir proje bürosunda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. başlayalı yaklaşık üç ay oldu işe. açıkçası daha önce şantiyede ufak bir kaba işler tecrübem vardı fakat proje bürosunda ilk deneyimim. bunu da açıkça belirttim kendilerine işe başlamadan önce. hepi topu da mezun olalı 1 sene oluyor, bu ay meslekte 1 senemi doldurdum. kalifikasyonumun olmadığını söyledim. kendim hakkında konuşursam, o süreçte iki farklı iş seçeneğim vardı, hsk 3 düzeyinde çince bilen biriyim yabancı dil ve sektörel bazda fena olduğumu düşünmüyorum. neyse bunlar öyle tatlı kibar ve ısrarcı konuştular ki ne olacak biz yetiştiririz hepimiz o yollardan yürüdük vesaire diğer seçenekleri eleyip başladım buraya. hatta ilk bir buçuk ay gerçekten de güzel geçti.

fakat gel gelelim bir buçuk ay sonrası, yavaş yavaş işler yetişmemeye başladı. biraz benden kaynaklı bir durum iş temposuna ayak uyduramadım. işte şurası olmamış şurası şöyle ufaktan söylenmeler falan. mesela ince işler konusunda hiç tecrübem yok onu nasıl bilmezsinler vesaire. diğer bir yandan ofisteki bilgisayar kullanılan programı zar zor kaldırıyor o da ayrı dilemma. ben de boş durmuyorum her gün gece yarılarına kadar çalışıyorum yabancı şartnameler kurcalıyorum videolardan nette izlemeye öğrenmeye çalışıyorum.

nihayetinde son iki haftadır seni yetiştiriyoruz ayağına iyice tadımı kaçırmaya başladılar. yani sorun varsa konuşulur bilgiye erişimin zor olmadığı, insanların internetten bakarak kendi evini inşa ettiği bir dönemdeyiz olmuyorsa hatanın tümü bende değildir modundayım ben de. fakat patronlar surat yapmalar tadımı kaçırmalar sessizlik vesaire yavaş olduğumu söylemeler bunu neden anlamadığımı anlayamıyorlarmış. gerim gerim geriyorlar beni. ortadaki olumsuz durumun sorumluluğunu paylaşmak istemeyip tümüyle benim üzerime yıkan bir tutum içerisindeler.

şimdi bu işe katlanma sebebim maaşı çok iyi yurtdışına iş yapıyoruz. ve cidden yaptığımız işe delicesine tutkuluyum. fakat işte bu rahatsız edici tavırlar da beni çileden çıkartıyor. ne yapacağımı bilemez duruma geldim. piyasada da bilinen insanlar ters düşmek istemiyorum. istifa mı etsem yaza kadar sabretsem mi delicesine düşünüyorum bir yandan da çalışıyorum. piyasa malum b planı yapıp iş aramadım hiç. pat diye ayrılırsam bir süre boşta kalacağım. aslında kesin olarak işi bırakacağım fakat zamanı ve şeklini kafamda kurgulayamadım. ya da normal ve sabredilmesi gereken bir durum mu algılayamıyorum. bir nebze olsun içimi dökmek, danışmak istedim.
(6) 

elimi attığım her alanda başarısız oluyorum

infirmary blues #1448676 
duyuru sakinleri, bir nebze de olsa içimi dökmek, derdimi anlatmak istedim. aklınıza gelecek her alanda başarısız olmayı nasıl mı başardım, bilmiyorum. özellikle gönül işleri ve bilhassa da mesleki bağlamda bozguna uğrayıp duruyorum. aslında çok girişken, sosyal biriyim. ama bunun yanında yolu da hep bildiğimi düşündüğüm halde, yolda yürümeye başlayınca bozguna uğruyorum.

misal, yeni mezunken bulduğım işim. şantiyede saha mühendisiyim. zar zor kovalaya kovalaya yüzlerce cv görüşme derken işe girdim, dört ay sonunda olmadı, istifa. bir hafta sonra başka bir iş. modelleme. keyifsizlik, elimi yüzüme bulaştırıyporum şu esnada. işe başlarken inanılmaz hevesli ve öğrenmeye açığım. her şeyin bilgisine sahip olmaya çalışıp hiç bişey yapamamakla yüzleşiyorum. gönül meselelerinde, hepten beceriksizim onca eğreti ilişki. sıkışıp kaldım
1

mobil görünümden çık