merhaba,
ailede bir ufaklık var. kreşte küçük deneyler yapıyorlarmış. çocuk çıldırıyor bunlara. acaip bir ilgisi var. tüm sınıf dağılmış haldeyken bile tam konsantre odaklanıyor, video da çekmişler :) dedik ki madem bir eğilim var, hemen değerlendirelim. bu yaşlarda çocuk için var mı uygun deney setleri bildiğiniz?
ailede bir ufaklık var. kreşte küçük deneyler yapıyorlarmış. çocuk çıldırıyor bunlara. acaip bir ilgisi var. tüm sınıf dağılmış haldeyken bile tam konsantre odaklanıyor, video da çekmişler :) dedik ki madem bir eğilim var, hemen değerlendirelim. bu yaşlarda çocuk için var mı uygun deney setleri bildiğiniz?
forumtr, donanımhaber başlığı:D
değişkenler var tabi çokça. ama hani ortalama ne kadar kazanır dersiniz?
değişkenler var tabi çokça. ama hani ortalama ne kadar kazanır dersiniz?
selam millet,
arada french press genel olaraksa kahve makinesinde kullanmak üzere kahve çekmek için kullanabileceğim bir öğütücü/değirmen tavsiyeniz var mı? fiyatı uygun olanlardan tabi. genelde tam bir elit gibi starbucks ya da tchibo'dan çektiriyorum:) ama bazen çekirdek kahve de alabiliyoruz. sefil oluyorum valla küçük şehirde onu çektirecek yer bulacağım diye.
arada french press genel olaraksa kahve makinesinde kullanmak üzere kahve çekmek için kullanabileceğim bir öğütücü/değirmen tavsiyeniz var mı? fiyatı uygun olanlardan tabi. genelde tam bir elit gibi starbucks ya da tchibo'dan çektiriyorum:) ama bazen çekirdek kahve de alabiliyoruz. sefil oluyorum valla küçük şehirde onu çektirecek yer bulacağım diye.
daha önce de sormuştum ama,
bu klasördeki gereksiz dosyaları temizlemenin kolay bir yolu var mı? bunu yapacak bir app vs?
disk temizleme temizlemiyor.
bu klasördeki gereksiz dosyaları temizlemenin kolay bir yolu var mı? bunu yapacak bir app vs?
disk temizleme temizlemiyor.
son güncelleme sonrasında, zaten çetin bir kapasite savaşına ev sahipliği yapan ve içinde windows kurulu olan 120 gb'lık ssd'nin altında beliren bu 40 gb'lık windows.old klasörü ne yapmak NEREYE VARMAK İSTEMEKTEDİR?
silsem mi? shift+delete falan? :)
silsem mi? shift+delete falan? :)
şöyle genel bir haberleşme platformu mu oluştursak donanımhaber gibi:)
nerelerde indirim olur? tr'de nerelerde indirim olacak? karşınıza çıkan bir şeyler var mı?
takip etmesi ne zor şeylermiş.
bir kaç elektronik ihtiyacım var mesela. ayakkabıya da hayır demem.
herkesin ihtiyacına göre bir indirim olabilir. kıyıda köşede kalacağına gözümüzün önünde dursun.
nerelerde indirim olur? tr'de nerelerde indirim olacak? karşınıza çıkan bir şeyler var mı?
takip etmesi ne zor şeylermiş.
bir kaç elektronik ihtiyacım var mesela. ayakkabıya da hayır demem.
herkesin ihtiyacına göre bir indirim olabilir. kıyıda köşede kalacağına gözümüzün önünde dursun.
selam,
60 yaşında, menopoza 5 sene önce girmiş bir kadın, 4 gündür yoğun öksürüyor grip sonrası. bugün akşam tuvalete gittiğinde vajinasından çok az kan geldiğini fark ediyor, pembe tonlarında. sebebi ne olabilir? öksürürken yaşanan zorlanmalar olabilir mi?
60 yaşında, menopoza 5 sene önce girmiş bir kadın, 4 gündür yoğun öksürüyor grip sonrası. bugün akşam tuvalete gittiğinde vajinasından çok az kan geldiğini fark ediyor, pembe tonlarında. sebebi ne olabilir? öksürürken yaşanan zorlanmalar olabilir mi?
Yemek tarifi sitesi için seo uyumlu ve iyi randıman veren, çok karmaşık olmayan bir wordpress teması arıyorum. Aynı şekilde haber sitesi konsepti için de öneriniz varsa alırım.
hadi depresif playlist yapalım!
kafam çok bozuk bu gece. çok dinlerdim depresif müzik eskiden. bir gün geldi, bunları dinlemeyi bıçak gibi kesip attım. ara ara krizi tutuyor da, bugün tam olarak girdim artık.
benim listemden eksik olmayan bazı şarkılar:
lacrimas profundere - adorer & somebody
tiamat - teonanacatl
anathema - the forgotten hopes
katatonia - unfurl
antimatter - the freak show
radiohead - exit music (for a film)
pink floyd - high hopes
shamrain - to leave
portishead - roads
blackfield - 1,000 people
riverside - conceiving you
lake of tears - to blossom blue (bu şarkının yeri çok başkadır bende)
her gruptan bir tane seçtim. siz kafanıza göre takılın. türkçe olmasın bir tek.
gönül işlerine açtım. gönül işi de değil ama soru da değil. ne bileyim bir acaip şey işte.
kafam çok bozuk bu gece. çok dinlerdim depresif müzik eskiden. bir gün geldi, bunları dinlemeyi bıçak gibi kesip attım. ara ara krizi tutuyor da, bugün tam olarak girdim artık.
benim listemden eksik olmayan bazı şarkılar:
lacrimas profundere - adorer & somebody
tiamat - teonanacatl
anathema - the forgotten hopes
katatonia - unfurl
antimatter - the freak show
radiohead - exit music (for a film)
pink floyd - high hopes
shamrain - to leave
portishead - roads
blackfield - 1,000 people
riverside - conceiving you
lake of tears - to blossom blue (bu şarkının yeri çok başkadır bende)
her gruptan bir tane seçtim. siz kafanıza göre takılın. türkçe olmasın bir tek.
gönül işlerine açtım. gönül işi de değil ama soru da değil. ne bileyim bir acaip şey işte.
bu saatte açtık ama kaynayıp gitmez umarım.
haziran-temmuz gibi bir çılgınlık yapıp arabayla yurtdışını turlayalım istiyoruz. almanya'ya kadar yolu var. bu tür bir durumda ekstra alınması gereken izin vs var mı? bir kasko muhabbeti var herhalde, ondan da tam emin değilim.
haziran-temmuz gibi bir çılgınlık yapıp arabayla yurtdışını turlayalım istiyoruz. almanya'ya kadar yolu var. bu tür bir durumda ekstra alınması gereken izin vs var mı? bir kasko muhabbeti var herhalde, ondan da tam emin değilim.
selam,
win10 yüklü laptop'ımı hdmi ile tv'ye bağlıyorum. sadece 2. ekran yani tv ekranı aktif olarak kullanıyorum.
tv açıkken, laptop'ı açtığımda ve görüntü tv'ye geçtiğinde, ses tv'den geliyor.
eğer tv kapalı ama laptop açıksa, sonrasında tv'yi açarak görüntünün tv'ye geçmesini sağlarsam, ses laptop'da kalıyor ve windows ek hoparlör kaynağı olarak tv'yi görmüyor.
bunun sebebi ne olabilir?
bu arada sorun ilk günden beri yaşanmıyor. sanki bir windows güncellemesi sonrasında oldu. ama emin değilim.
win10 yüklü laptop'ımı hdmi ile tv'ye bağlıyorum. sadece 2. ekran yani tv ekranı aktif olarak kullanıyorum.
tv açıkken, laptop'ı açtığımda ve görüntü tv'ye geçtiğinde, ses tv'den geliyor.
eğer tv kapalı ama laptop açıksa, sonrasında tv'yi açarak görüntünün tv'ye geçmesini sağlarsam, ses laptop'da kalıyor ve windows ek hoparlör kaynağı olarak tv'yi görmüyor.
bunun sebebi ne olabilir?
bu arada sorun ilk günden beri yaşanmıyor. sanki bir windows güncellemesi sonrasında oldu. ama emin değilim.
Süprizli başlık.
Stoner Rock/Metal dinliyor musunuz? Dinliyorsanız neler dinliyorsunuz? Tam gece yarısı tribi olacak. Umarım dinleyenler vardır aranızda.
Stoner Rock/Metal dinliyor musunuz? Dinliyorsanız neler dinliyorsunuz? Tam gece yarısı tribi olacak. Umarım dinleyenler vardır aranızda.
öncelikle kader kavramına inanmıyorum. yani kadere inanıyorsanız, devamını okumanıza gerek yok.
biraz uzun olabilir, uyarayım.
hayatın tesadüfler üzerine kurulduğunu düşünüyor musunuz siz de? özellikle ilişkilerimizin. arkadaşlık ilişkilerimiz, duygusal ilişkilerimiz, evliliklerimiz... herşey koca bir tesadüfün eseri değil mi?
annemizi babamızı da seçemiyoruz, doğduğumuz ülkeyi de seçemiyoruz konularına girmeyeceğim. benim asıl hedef aldığım, sonradan kurduğumuz ilişkiler.
mesela bir ilkokula yazdırıyor bizi anne ve babamız. belki şehrin en kötü okulu, belki en iyi koleji, belki de en kaliteli insanların tercih ettiği bir okul. ne farkeder? 5-8 sene okuyoruz. o zaman diliminde sınıfta kim varsa, onunla arkadaş oluyoruz. belki yan sınıftakilerle de arkadaş oluyoruz. sonra mahallede sağda solda oturan çocuklarla arkadaş oluyoruz. annemizin babamızın arkadaşlarının çocuklarıyla arkadaş oluyoruz. bu arada bizim kişisel beğenilerimiz oluşuyor. hayaller, hedefler ufak ufak beliriyor. bazımız müzik dinlemekten hoşlanıyoruz, iyi gitar çalıyoruz, bazımız tiyatroda rol almayı, bazılarımız şiir okumayı seviyoruz. sonra zevkler daha da spesifik bir hal almaya başlıyor. mesela gitar çalarken, metal dinlemeye ve metal çalmaya başlıyoruz. tiyatroya ilgi duyarken daha çok komik rollere bürünüyoruz, belki bir yandan karikatür çiziyoruz. şiir okurken serbest ölçülü şiirlere merak salıyoruz, bir yandan yazıyor bir yandan kıyıda köşede kalmış yazarların eserlerine ulaşıyoruz. ama mesela metal dinlerken, sınıftaki yakın arkadaşlarımız metal dinlemiyor. mesela en yakın arkadaşımız arabesk dinleyebiliyor. sen ona metal dinletiyorsun, o sana arabesk. ikiniz de çok sevmiyorsunuz diğer müziği. keşke diyorsun, o da metal dinliyor olsa. ya da karikatür çizen adamın çizimlerine bakıp "vay be ne süper çiziyorsun" diyen çok çıkıyor da, onun takip ettiği mizah dergisindeki x yazarını tanıyan kimse yok mahallede. ama yine de mahalledeki arkadaşları en iyi arkadaşları.
yani biz sadece o sınıfın, ortamın bir parçası oluyoruz. sonra da arkadaşlıklar kendi kendine kuruluyor. sevdiğin ve hayatını adamak istediğin şeyler hakkında sınırsızca fikir alışverişi yapabileceğin birisi, belki hemen 200 metre ilerdeki okulda okuyor. o sırada senin yaşadığın herşeyi o da yaşıyor. ama sen onu belki hayatın boyunca tanımayacaksın. ikiniz de belki hiç ortak zevkleriniz olmayan insanlarla bir ömür geçirip, o paylaşmanın büyük hazzını yaşayamadan ölüp gideceksiniz.
iş de öyle. bir şirkete, kuruma girip, herkesten nefret etseniz bile bir süre sonra iyi kötü aynı yola baş koymanızdan ötürü duygusal bağ kurmaya başlıyor, hayatınızda tanışma ihtimaliniz olmayan farklı insanlarla resmen kanka moduna giriyorsunuz. ben mesela en iyi arkadaşlarımla çalışmayı tercih ederim. ama mesela biri mesleki olarak tam zıttım, başka biri 600 km uzağımda. yani bunu yaşama şansım da yok. elimde ne varsa onunla idare etmeliyim. artık içmeye bile iş arkadaşlarımla gider hale geliyorum. herkes kendi dünyasından hikayeler anlatıyor. o kadar alakasızız ki.. ama bir yandan da arkadaşız artık. belki bi 10 sene daha yakın arkadaşlarımdan, ailemden çok onları göreceğim.
en acısı da duygusal ilişkiler konusu.
sevdiğimiz kız, sevdiğimiz erkek hep çevremizden biri olmadı mı? başka türlü nasıl olsun ki zaten? hep de isyan etmiyor muyuz? bitmeyen geyik değil mi bu? kadınların şu özellikleri, erkeklerin bu özellikleri.. herkes karşı cinse karşı bir suç yüklüyor. çünkü bugüne kadar ilişkilerimizi hep tesadüf üzerine yaşamışız. o yüklediğimiz suçlar, karşımızdakinin karakteri aslında. ama biz sadece gözleri güzel diye bile ilişki yaşamayı tercih etmişiz. bazen dünya çirkini birine, bazen güzeller güzeli bir başkasına, bazen kendini hiç geliştirememiş birine, bazen hayatı için inanılmaz mücadele veren bir diğerine.. ama hangisini analiz edip seçebiliyoruz ki? oluyor işte. biraz dialog kuruluyor. beğeni oluyor. dialog kurdukça bazen ortak özellikler çıkıyor. iki taraf da yoğunlaşıyor. iki taraf da birbirini deli gibi istiyor. biraz zaman geçince elini bir kez tutmak hayattaki tek amaç oluyor. sonra yanağından bir kez öpebilmek. sonra dudağından. sonra sevişebilmek onunla, daha önce hiç sevişmemiş gibi. yani ilişkide ne yaşadığımızı bile düşünmeden bu duygularla, tamamen tesadüf eseri denk geldiğimiz bir insanla birlikte olmaya başlıyoruz. bazen bu somut duygular öyle bir esir alıyor ki bizi, "ben çok şanslıyım çünkü hayatımın aşkını buldum" seviyesine geliyoruz. aslında öyle bir şey yok. çünkü sadece denk geldik. büyük bir şans olması gerek hayatının aşkına denk gelebilmen için.
örneğin sizin bir ilişkiden beklentiniz ne? karşıdaki saygılı olsun, evi olsun falan geçin bunu. siz game of thrones'un yeni bölmünü beklerken o kiralık aşk'ın son bölmünü youtube'dan heyecanla izliyor olmamalı mesela. sabahlara kadar deli gibi seviştiğiniz insanla aynı şeylerden zevk almak istemez misiniz? siz türk dizilerini sevmiyor ve izleyenlerine de tepki veriyorsunuz diyelim. onu sırf o olduğu için sevmekten bir gün vazgeçeceksiniz. o zaman kiralık aşk izlemesi size batacak. ya da siz stand up gösterileri severken o devlet tiyatrolarını seviyorsa? ve o hiç standup gösteri izlemek istemiyorsa? onunla evlendiğinizde nasıl beraber standup izleyeceksiniz? izleyemeyecek misiniz? bir şey diyeyim mi, sırf bu yüzden kendi hayatındaki zevklerinden vazgeçen o kadar çok insan var ki..
aslında en önemlisi de birisiyle gerçekten aynı doğrultuda düşünebilmek. yani saygı duymak karşılıklı. o zaman zevklerinize de saygı duyabilirsiniz. aynı zamanda bu saygıyı dışarıya da yansıtabilmek. aileye arkadaşlara çevreye.. herkese karşı saygılı ve anlayışlı davranabilmek. herkes ilk başta saygılı rolü yapabilir. ama bir insanın gerçekten ne olduğunu anlayabilmek için biraz zaman gerekecektir. ne oluyor bu senaryoda? yine işte denk geldiğimiz hoşlandığımız biri, ilişki başladı, hatta ne olduğunu anlamadan evlendin. bir gün bir lokantaya gidiyorsun ve karşındaki insanın oradaki garson yanlış bir şey getirdi diye resmen onu aşağıladığını görüyorsun. napabilirsin ki? değiştiremezsin onu. onun içinde bu duygu varsa, bu zamana kadar geldiyse ne kadar değişebilir ki? ha tam aksi, belki sen de insanları aşağılamayı seven birisin. bu durumda karşındakinin insanlara saygılı davranması ve herkese karşı anlayışlı tepkiler vermesi senin rahatsız edebilir. işte sonra kalkıp türlü mecralarda "abi bu kadınlar da hep kendini ezdiriyor.. ezik bunlar be" falan dersin. halbuki senin tesadüf eseri denk geldiğin ve aslında hiç bir şekilde iletişim kuramadığın insanlar onlar.
ekşi sözlük ya da duyuru gibi sosyal mecralar bu tesadüfleri kırmak için gerçekten iyi platformlar. neden? çünkü burada çoğu kişi kimliğini gizleyerek kendi içinden geçen şeyleri paylaşıyor. tabi son dönemde çoğunluk seks peşinde koşar oldu. bitmeyen sevişme sevdasıyla, herşeyi inanılmaz hızlı tüketme durumu birleşerek ilişkilerin de anlamını kaybetmesine itinayla yardımcı oluyor. yine de bazen burada çok güzel fikirler veren, saygılı olduğunu hissettiren kişiler görüyorum. artık herkes birbirini yanlış anlamaya müsait olduğu için her olumlu görüşe sahip olduğum kişiyle irtibata geçemiyorum tabi. bu da benim kendi kendime uyguladığım bir baskı. tamamen benim problemim. kendimi bi köşeye bırakırsak, demek istediğim, insanlar bu tür ortamlarda, bu tesadüf denklemini çürütebilirler. belki edirne'de yaşıyorsunuz ve sizin için en uygun insan, birebir olarak beklediğiniz herşeyi karşılayan kişi van'da yaşıyor. ve o da aynı şeyleri bekliyor, düşünüyor, yaşıyor. bu tür bir platformdan tanışıp belki de görüşebilir, ilişki bile yaşayabilirsiniz. ama bu düşüncelerim facebook, twitter, instagram gibi kişisel görüş beyanından öte gösteriş savaşına dönmüş mecralar için geçerli değil. buralar da zaten yakında onların yanındaki yerini alır.
işte, belki ekşi-duyuru gibi platformlarda tanışan insanlar.. başka nerede bu tesadüf döngüsü kırılabilir ki? belki senin ruh eşin şu anda izlandada yaşıyor. seninkiyse güney afrikada bir kabilede ve orada olmaktan nefret ederek günlerin geçmesini bekliyor. belki gerçek mutluluğu yaşayacağınız hiç bir insanla denk gelemeden ölüp gideceksiniz siz de.
bu ara bu konuyu çok düşünüyorum. öyle uzun uzun anlatmak istedim. yazasım da vardı biraz aslında. kendi kendime yazmayayım, paylaşayım istedim. elbette tesadüflere, karşıt görüşlerin birlikteliğine, sadece fiziksel çekime, birlikte gelişen arkadaşlıklar ve karakter özelliklerine inananlar da vardır aranızda. 30'uma dayandığım şu günlerde, hayatımın bugüne kadarki akışını baştan aşağı gözden geçirdiğimde, ben bunlara pek inanmadığıma karar verdim :)
biraz uzun olabilir, uyarayım.
hayatın tesadüfler üzerine kurulduğunu düşünüyor musunuz siz de? özellikle ilişkilerimizin. arkadaşlık ilişkilerimiz, duygusal ilişkilerimiz, evliliklerimiz... herşey koca bir tesadüfün eseri değil mi?
annemizi babamızı da seçemiyoruz, doğduğumuz ülkeyi de seçemiyoruz konularına girmeyeceğim. benim asıl hedef aldığım, sonradan kurduğumuz ilişkiler.
mesela bir ilkokula yazdırıyor bizi anne ve babamız. belki şehrin en kötü okulu, belki en iyi koleji, belki de en kaliteli insanların tercih ettiği bir okul. ne farkeder? 5-8 sene okuyoruz. o zaman diliminde sınıfta kim varsa, onunla arkadaş oluyoruz. belki yan sınıftakilerle de arkadaş oluyoruz. sonra mahallede sağda solda oturan çocuklarla arkadaş oluyoruz. annemizin babamızın arkadaşlarının çocuklarıyla arkadaş oluyoruz. bu arada bizim kişisel beğenilerimiz oluşuyor. hayaller, hedefler ufak ufak beliriyor. bazımız müzik dinlemekten hoşlanıyoruz, iyi gitar çalıyoruz, bazımız tiyatroda rol almayı, bazılarımız şiir okumayı seviyoruz. sonra zevkler daha da spesifik bir hal almaya başlıyor. mesela gitar çalarken, metal dinlemeye ve metal çalmaya başlıyoruz. tiyatroya ilgi duyarken daha çok komik rollere bürünüyoruz, belki bir yandan karikatür çiziyoruz. şiir okurken serbest ölçülü şiirlere merak salıyoruz, bir yandan yazıyor bir yandan kıyıda köşede kalmış yazarların eserlerine ulaşıyoruz. ama mesela metal dinlerken, sınıftaki yakın arkadaşlarımız metal dinlemiyor. mesela en yakın arkadaşımız arabesk dinleyebiliyor. sen ona metal dinletiyorsun, o sana arabesk. ikiniz de çok sevmiyorsunuz diğer müziği. keşke diyorsun, o da metal dinliyor olsa. ya da karikatür çizen adamın çizimlerine bakıp "vay be ne süper çiziyorsun" diyen çok çıkıyor da, onun takip ettiği mizah dergisindeki x yazarını tanıyan kimse yok mahallede. ama yine de mahalledeki arkadaşları en iyi arkadaşları.
yani biz sadece o sınıfın, ortamın bir parçası oluyoruz. sonra da arkadaşlıklar kendi kendine kuruluyor. sevdiğin ve hayatını adamak istediğin şeyler hakkında sınırsızca fikir alışverişi yapabileceğin birisi, belki hemen 200 metre ilerdeki okulda okuyor. o sırada senin yaşadığın herşeyi o da yaşıyor. ama sen onu belki hayatın boyunca tanımayacaksın. ikiniz de belki hiç ortak zevkleriniz olmayan insanlarla bir ömür geçirip, o paylaşmanın büyük hazzını yaşayamadan ölüp gideceksiniz.
iş de öyle. bir şirkete, kuruma girip, herkesten nefret etseniz bile bir süre sonra iyi kötü aynı yola baş koymanızdan ötürü duygusal bağ kurmaya başlıyor, hayatınızda tanışma ihtimaliniz olmayan farklı insanlarla resmen kanka moduna giriyorsunuz. ben mesela en iyi arkadaşlarımla çalışmayı tercih ederim. ama mesela biri mesleki olarak tam zıttım, başka biri 600 km uzağımda. yani bunu yaşama şansım da yok. elimde ne varsa onunla idare etmeliyim. artık içmeye bile iş arkadaşlarımla gider hale geliyorum. herkes kendi dünyasından hikayeler anlatıyor. o kadar alakasızız ki.. ama bir yandan da arkadaşız artık. belki bi 10 sene daha yakın arkadaşlarımdan, ailemden çok onları göreceğim.
en acısı da duygusal ilişkiler konusu.
sevdiğimiz kız, sevdiğimiz erkek hep çevremizden biri olmadı mı? başka türlü nasıl olsun ki zaten? hep de isyan etmiyor muyuz? bitmeyen geyik değil mi bu? kadınların şu özellikleri, erkeklerin bu özellikleri.. herkes karşı cinse karşı bir suç yüklüyor. çünkü bugüne kadar ilişkilerimizi hep tesadüf üzerine yaşamışız. o yüklediğimiz suçlar, karşımızdakinin karakteri aslında. ama biz sadece gözleri güzel diye bile ilişki yaşamayı tercih etmişiz. bazen dünya çirkini birine, bazen güzeller güzeli bir başkasına, bazen kendini hiç geliştirememiş birine, bazen hayatı için inanılmaz mücadele veren bir diğerine.. ama hangisini analiz edip seçebiliyoruz ki? oluyor işte. biraz dialog kuruluyor. beğeni oluyor. dialog kurdukça bazen ortak özellikler çıkıyor. iki taraf da yoğunlaşıyor. iki taraf da birbirini deli gibi istiyor. biraz zaman geçince elini bir kez tutmak hayattaki tek amaç oluyor. sonra yanağından bir kez öpebilmek. sonra dudağından. sonra sevişebilmek onunla, daha önce hiç sevişmemiş gibi. yani ilişkide ne yaşadığımızı bile düşünmeden bu duygularla, tamamen tesadüf eseri denk geldiğimiz bir insanla birlikte olmaya başlıyoruz. bazen bu somut duygular öyle bir esir alıyor ki bizi, "ben çok şanslıyım çünkü hayatımın aşkını buldum" seviyesine geliyoruz. aslında öyle bir şey yok. çünkü sadece denk geldik. büyük bir şans olması gerek hayatının aşkına denk gelebilmen için.
örneğin sizin bir ilişkiden beklentiniz ne? karşıdaki saygılı olsun, evi olsun falan geçin bunu. siz game of thrones'un yeni bölmünü beklerken o kiralık aşk'ın son bölmünü youtube'dan heyecanla izliyor olmamalı mesela. sabahlara kadar deli gibi seviştiğiniz insanla aynı şeylerden zevk almak istemez misiniz? siz türk dizilerini sevmiyor ve izleyenlerine de tepki veriyorsunuz diyelim. onu sırf o olduğu için sevmekten bir gün vazgeçeceksiniz. o zaman kiralık aşk izlemesi size batacak. ya da siz stand up gösterileri severken o devlet tiyatrolarını seviyorsa? ve o hiç standup gösteri izlemek istemiyorsa? onunla evlendiğinizde nasıl beraber standup izleyeceksiniz? izleyemeyecek misiniz? bir şey diyeyim mi, sırf bu yüzden kendi hayatındaki zevklerinden vazgeçen o kadar çok insan var ki..
aslında en önemlisi de birisiyle gerçekten aynı doğrultuda düşünebilmek. yani saygı duymak karşılıklı. o zaman zevklerinize de saygı duyabilirsiniz. aynı zamanda bu saygıyı dışarıya da yansıtabilmek. aileye arkadaşlara çevreye.. herkese karşı saygılı ve anlayışlı davranabilmek. herkes ilk başta saygılı rolü yapabilir. ama bir insanın gerçekten ne olduğunu anlayabilmek için biraz zaman gerekecektir. ne oluyor bu senaryoda? yine işte denk geldiğimiz hoşlandığımız biri, ilişki başladı, hatta ne olduğunu anlamadan evlendin. bir gün bir lokantaya gidiyorsun ve karşındaki insanın oradaki garson yanlış bir şey getirdi diye resmen onu aşağıladığını görüyorsun. napabilirsin ki? değiştiremezsin onu. onun içinde bu duygu varsa, bu zamana kadar geldiyse ne kadar değişebilir ki? ha tam aksi, belki sen de insanları aşağılamayı seven birisin. bu durumda karşındakinin insanlara saygılı davranması ve herkese karşı anlayışlı tepkiler vermesi senin rahatsız edebilir. işte sonra kalkıp türlü mecralarda "abi bu kadınlar da hep kendini ezdiriyor.. ezik bunlar be" falan dersin. halbuki senin tesadüf eseri denk geldiğin ve aslında hiç bir şekilde iletişim kuramadığın insanlar onlar.
ekşi sözlük ya da duyuru gibi sosyal mecralar bu tesadüfleri kırmak için gerçekten iyi platformlar. neden? çünkü burada çoğu kişi kimliğini gizleyerek kendi içinden geçen şeyleri paylaşıyor. tabi son dönemde çoğunluk seks peşinde koşar oldu. bitmeyen sevişme sevdasıyla, herşeyi inanılmaz hızlı tüketme durumu birleşerek ilişkilerin de anlamını kaybetmesine itinayla yardımcı oluyor. yine de bazen burada çok güzel fikirler veren, saygılı olduğunu hissettiren kişiler görüyorum. artık herkes birbirini yanlış anlamaya müsait olduğu için her olumlu görüşe sahip olduğum kişiyle irtibata geçemiyorum tabi. bu da benim kendi kendime uyguladığım bir baskı. tamamen benim problemim. kendimi bi köşeye bırakırsak, demek istediğim, insanlar bu tür ortamlarda, bu tesadüf denklemini çürütebilirler. belki edirne'de yaşıyorsunuz ve sizin için en uygun insan, birebir olarak beklediğiniz herşeyi karşılayan kişi van'da yaşıyor. ve o da aynı şeyleri bekliyor, düşünüyor, yaşıyor. bu tür bir platformdan tanışıp belki de görüşebilir, ilişki bile yaşayabilirsiniz. ama bu düşüncelerim facebook, twitter, instagram gibi kişisel görüş beyanından öte gösteriş savaşına dönmüş mecralar için geçerli değil. buralar da zaten yakında onların yanındaki yerini alır.
işte, belki ekşi-duyuru gibi platformlarda tanışan insanlar.. başka nerede bu tesadüf döngüsü kırılabilir ki? belki senin ruh eşin şu anda izlandada yaşıyor. seninkiyse güney afrikada bir kabilede ve orada olmaktan nefret ederek günlerin geçmesini bekliyor. belki gerçek mutluluğu yaşayacağınız hiç bir insanla denk gelemeden ölüp gideceksiniz siz de.
bu ara bu konuyu çok düşünüyorum. öyle uzun uzun anlatmak istedim. yazasım da vardı biraz aslında. kendi kendime yazmayayım, paylaşayım istedim. elbette tesadüflere, karşıt görüşlerin birlikteliğine, sadece fiziksel çekime, birlikte gelişen arkadaşlıklar ve karakter özelliklerine inananlar da vardır aranızda. 30'uma dayandığım şu günlerde, hayatımın bugüne kadarki akışını baştan aşağı gözden geçirdiğimde, ben bunlara pek inanmadığıma karar verdim :)
Albüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Aranızda hala metal dinleyen vardır herhalde?
Kesin o dinleyenlerden biri "Korn metal mi?" diyerek fitili ateşleyecek ama risk almayı tercih ediyorum :)
Kesin o dinleyenlerden biri "Korn metal mi?" diyerek fitili ateşleyecek ama risk almayı tercih ediyorum :)
Selam Arkadaşlar,
Private trackerlar için üyeliklerim var ancak ratio tutturmak için seedbox kullanmak lazım ya, bana bu mevzuyu nasıl yapabileceğim hakkında detaylı bilgi verebilecek olan var mı? Farzedin ki bilgisayarı sadece facebook için kullanıyorum. Şaka şaka o kadar da değil. Ama araştıracak vakti bir türlü bulamadım işten güçten. Bilen birileri kesin var aranızda. En azından kaynak verseniz bile kafi.
Teşekkür ederim şimdiden.
Private trackerlar için üyeliklerim var ancak ratio tutturmak için seedbox kullanmak lazım ya, bana bu mevzuyu nasıl yapabileceğim hakkında detaylı bilgi verebilecek olan var mı? Farzedin ki bilgisayarı sadece facebook için kullanıyorum. Şaka şaka o kadar da değil. Ama araştıracak vakti bir türlü bulamadım işten güçten. Bilen birileri kesin var aranızda. En azından kaynak verseniz bile kafi.
Teşekkür ederim şimdiden.
Atık su içme suyu havuz suyu analizleri yapan laboratuvarlar var ya.
Bu analizleri kim yaptırmak zorunda? Nasıl bir sektör bu? Çevre müyendisleri el kaldırsın :)
Bu analizleri kim yaptırmak zorunda? Nasıl bir sektör bu? Çevre müyendisleri el kaldırsın :)
İzmir'de merkezi yerlerde (yani İnciraltı, Seferihisar, Çeşme vs değil, daha ayakaltı) "Bunu yemeden ölme" diye yönlendirebileceğiniz restoranlar, lokantalar var mı? Yani tabii ki var da sizin önerileriniz neler? :) Bir süre İzmir'deyim. Et olur, ot olur, hamurişi olur, aklınızda yer eden mekanlar nelerdir? Çok popüler olmasına gerek yok. Az bilinen hep daha güzel oluyor.
Bilindiğin üzere backing track mevzusu, şarkılardan belli enstrümanları, örneğin sadece davulu, sadece vokali ya da vokal+davulu, vokal+bas gitarı gibi çeşitli şekillerde almak durumudur. Genelde Guitar Hero oyunlarında kullanılan şarkıların bu türde backing track versiyonları bulunuyor. Benim merak ettiğim, bu oyundaki şarkılar dışındaki şarkılara da benzer bir uygulama yapılıp yapılamayacağı. Örneğin sahnede kullanmak için bazı şarkıların sadece vokallerindeki efektli kısımları kesmek istiyoruz, böyle bir işi keyfimizce yapma olanağımız var mıdır? Ya da Guitar Hero'daki şarkıların backing track versiyonları, youtube dışında bir yerde bulunabilir mi? Hatta insanlar bu şarkılardan nasıl backing track yapıyorlar, bu konuda da bilgisi olan birileri beni aydınlatırsa sevinirim.
1