1 - Toplu taşıma seçeneği var mı? Çok mu uzun sürer?
2 - Taksi ile ne kadar tutar?
Teşekkür ederim.
2 - Taksi ile ne kadar tutar?
Teşekkür ederim.
Aynı şehirlerde değiliz. Ona çiçek gönderemem çünkü hastane kabul etmiyormuş. Kitap göndereyim dedim. Aklıma gelen ve araştırdığım tüm kitaplar sanki kanser hastasına uygun değil ya onu yoracak kadar ağır, ya içinden geçen ölüm-kalım durumları var.
Ona göndereceğim kitap, onu neşelendirsin. Rahatça okusun, okurken biraz zihni dağılsın. Ona umut versin. Moral olsun.
"Küçük Mucizeler Dükkanı" gibi yapış yapış iyimserlik pompalayan kitapları ikna edici bulmuyorum, gerçekçi olsun.
Önerebileceğiniz kitapları yazar mısınız?
Ona göndereceğim kitap, onu neşelendirsin. Rahatça okusun, okurken biraz zihni dağılsın. Ona umut versin. Moral olsun.
"Küçük Mucizeler Dükkanı" gibi yapış yapış iyimserlik pompalayan kitapları ikna edici bulmuyorum, gerçekçi olsun.
Önerebileceğiniz kitapları yazar mısınız?
yolculuk yapmak güvenli olur mu sizce?
arkadaşım yılbaşı için gelecekti. ancak meteorolojiye baktığımda yolda hep kar yağışı gösteriyor. kar olsa da yollar açılmış ve tuzlanmış olur mu?
arkadaşım yılbaşı için gelecekti. ancak meteorolojiye baktığımda yolda hep kar yağışı gösteriyor. kar olsa da yollar açılmış ve tuzlanmış olur mu?
12 gb kotayı 5 günde doldurmuşum.
interneti kullanan 3 akıllı telefon var. sadece akşamları işten sonra internete giriliyor. bir de pc var. onu da 60 yaşındaki anne kullanıyor. facebook ta takılıyor.
film izlemiyoruz. youtube'dan, facebooktan kısa videolar izliyoruz.
onun dışında instagram takılıyoruz.
hiçbirşey download etmiyoruz.
ama nasıl oluyorsa kotayı ilk 5 günde aşıyoruz?
interneti kullanan 3 akıllı telefon var. sadece akşamları işten sonra internete giriliyor. bir de pc var. onu da 60 yaşındaki anne kullanıyor. facebook ta takılıyor.
film izlemiyoruz. youtube'dan, facebooktan kısa videolar izliyoruz.
onun dışında instagram takılıyoruz.
hiçbirşey download etmiyoruz.
ama nasıl oluyorsa kotayı ilk 5 günde aşıyoruz?
Yarın Marmara'da lodos fırtınası nedeniyle THY 103 seferini iptal etmiş. Listeye baktım hepsi Atatürk Hava Limanından kalkacak ya da oraya inecek uçuşlar.
Yarın sabah 8'de İzmir'den Sabiha Gökçen'e Pegasus ile uçuyorum.
Tecrübeli gezginler ne dersiniz? Benim uçuş da iptal olur mu?
Yarın sabah 8'de İzmir'den Sabiha Gökçen'e Pegasus ile uçuyorum.
Tecrübeli gezginler ne dersiniz? Benim uçuş da iptal olur mu?
Başından geçen bir olayı, aklından geçen bir fikri, bir anıyı, önemli ya da önemsiz herhangi bir konuyu, günaşırı ama hiç yılmadan defalarca başa sarıp sanki ilk kez anlatıyormuş gibi hevesle anlatan insanlara siz de uyuz oluyor musunuz?
100. Baskıyı tekrar dinlerken zaman kaybediyormuş, beyin hücrelerinizi kaybediyormuş gibi hissediyor musunuz?
Konuya başladığı anda, kibarca "hmm evet anlatmıştın" dediğinizde bile hız kesmiyorlarsa ve siz her durumda bu insanlarla muhatap olmak zorundaysanız, dişinizi sıkıp tekrar tekrar aynı şeyi dinliyor musunuz?
Bu durumdan kurtulmak için geliştirdiğiniz yöntemler var mı?
Teşekkürler.
100. Baskıyı tekrar dinlerken zaman kaybediyormuş, beyin hücrelerinizi kaybediyormuş gibi hissediyor musunuz?
Konuya başladığı anda, kibarca "hmm evet anlatmıştın" dediğinizde bile hız kesmiyorlarsa ve siz her durumda bu insanlarla muhatap olmak zorundaysanız, dişinizi sıkıp tekrar tekrar aynı şeyi dinliyor musunuz?
Bu durumdan kurtulmak için geliştirdiğiniz yöntemler var mı?
Teşekkürler.
yoga yapmak istiyorum. derdim kilo vermek değil. oturarak çalışıyorum o kadar hareketsizim ki artık tüm eklemlerim kazık gibi oldu. omuzlarım, kollarım, hantallaştığımı hissediyorum. haftanın 6 günü çalışıyorum, durmadan vakitsizlikten yakınıyorum.
bir yoga programına başlasam, zaman yaratabilir miyim bilmiyorum.
biraz esner miyim? kendimi daha iyi hisseder miyim? yoga yapan var mı? deneyimlerinizi merak ediyorum.
bir yoga programına başlasam, zaman yaratabilir miyim bilmiyorum.
biraz esner miyim? kendimi daha iyi hisseder miyim? yoga yapan var mı? deneyimlerinizi merak ediyorum.
selam duyurunun hipokratları,
sabah uyandığımdan beri, boynumdan başlayıp sırtıma kadar inen bir tutulma yaşıyorum.
sabah uzun kollu bir tişörtle yürüdüm belki kaslarım biraz yumuşar diye, ağrı kesici içtim, kas gevşetici krem sürdüm. ama hala boynum ve sırtım canımı yakıyor, hareketlerimi kısıtlıyor.
başka ne yapsam da hemen geçse?
sabah uyandığımdan beri, boynumdan başlayıp sırtıma kadar inen bir tutulma yaşıyorum.
sabah uzun kollu bir tişörtle yürüdüm belki kaslarım biraz yumuşar diye, ağrı kesici içtim, kas gevşetici krem sürdüm. ama hala boynum ve sırtım canımı yakıyor, hareketlerimi kısıtlıyor.
başka ne yapsam da hemen geçse?
saçlarımın orjinal rengi koyu kestane idi. ancak saçımın özellikle tam da önünde bir tutam tamamen beyaz. bu beyaz ile lise yıllarında tanıştım. üniversite, iş derken de hep kızıl hatta kırmızı tonlarına boyattım. en sonunda baktım saçlarımın lüleleri kendinden geçmiş halde, boyayı bıraktım. saçlarım uzadı uzadı ve ben özellikle önümde dikkat çeken beyazıma alıştım.
ancak değişiklik yapmak uğruna, geçen ay açık çikolata kahveye boyadım. çok da beğendim. tabii artık her ay beyazlarım kendini gösteriyor, boyaya devam etmem gerekiyor.
sorularım;
1. siz beyazlarınızla nasıl baş ediyorsunuz? ne sıklıkla saç boyuyorsunuz?
2. "ombre" denilen işlemi yaptırsam bu renk geçişi beyazlarımı biraz daha kamufle eder mi? belki her ay değil de iki ayda bir boyatabilirim diye ümidediyorum. deneyen var mı?
beğendiğim ombre örnekleri
pinterest.com
pinterest.com
ancak değişiklik yapmak uğruna, geçen ay açık çikolata kahveye boyadım. çok da beğendim. tabii artık her ay beyazlarım kendini gösteriyor, boyaya devam etmem gerekiyor.
sorularım;
1. siz beyazlarınızla nasıl baş ediyorsunuz? ne sıklıkla saç boyuyorsunuz?
2. "ombre" denilen işlemi yaptırsam bu renk geçişi beyazlarımı biraz daha kamufle eder mi? belki her ay değil de iki ayda bir boyatabilirim diye ümidediyorum. deneyen var mı?
beğendiğim ombre örnekleri
pinterest.com
pinterest.com
kullanacağınız fotoğraf makinesinin ne gibi özellikleri olmalı?
ilgimi çektiği için amatör olarak bu konuya yoğunlaşmak istiyorum. grafik tasarım yaptığım için görsel editlemek, görsellerden katalog hazırlamak kolaylıkla yapabileceğim işler. ancak bir fotoğraf makinesi almam gerekiyor.
mesela canon eos 650d fotoğraf makinesi ve makine ile gelen 18-55 MM Lens ihtiyacı karşılar mı? bir de balık gözü lens mi almalı? açıkhavada çekeceğim fotoğraflar için başka aksesuarlara ihtiyacım olur mu?
şimdiden teşekkürler...
ilgimi çektiği için amatör olarak bu konuya yoğunlaşmak istiyorum. grafik tasarım yaptığım için görsel editlemek, görsellerden katalog hazırlamak kolaylıkla yapabileceğim işler. ancak bir fotoğraf makinesi almam gerekiyor.
mesela canon eos 650d fotoğraf makinesi ve makine ile gelen 18-55 MM Lens ihtiyacı karşılar mı? bir de balık gözü lens mi almalı? açıkhavada çekeceğim fotoğraflar için başka aksesuarlara ihtiyacım olur mu?
şimdiden teşekkürler...
marmara üni'den mezun olduktan sonra hem grafik tasarım hem de editör olarak yayınevlerinde, sonrasında reklam ajanslarında çalışmaya başladım. neredeyse 10 senelik bir birikime sahibim. şahaneyim, muhteşemim demiyorum elbette, ama işimi düzgün yaparım. hayatıma son birkaç ayda daha farklı bir yön verdim ve artık istanbul'da değil izmir'de yaşıyorum.
biliyorum ki zaten istanbul'da kolay değil benim sektörümde var olmak, izmir'de çalışma koşulları daha da az.
dün yaptığım ilginç bir iş görüşmesini paylaşmak isterim. kendi alanımda bir personel aranıyormuş. yaşadığım yerin neredeyse 2 saat uzağında. evet izmir çoook büyük bir şehir sayılmaz ama körfezin alakasız iki ucundayız. diyalog özetle şöyle gelişti.
- mkrn hanım, çalışmalarınız çok güzel. ekibimizde olmanızı çok isteriz.
- çok sevindim. peki çalışma koşullarınız?
- biz sabah 8'den akşam 7'ye kadar çalışıyoruz. cumartesileri de aynı şekilde 7'de çıkıyoruz. zaman zaman mesai'ye de kalabiliyoruz.
- hmmm
- izmir'de maaşlar istanbul'dan çok daha düşüktür. umarım istanbul'daki rakamları düşünmüyorsunuz.
- arada fark olduğunu biliyorum elbette. düşündüğünüz rakam?
- 800 - 1000 arası maaş düşünüyoruz.
- 800 mü? yol? yemek?
- yok, yola yemeğe karışmıyoruz. ama isterseniz öğlen yemeklerini evden getirebilirsiniz. öyle bir rahatlık var.
- haa, iyiymiş!
- ehi ehi, maaş düşük biliyorum, siz gelin bir başlayın, biz planlarımızı hayata geçirmeye başlayalım, mutlaka maaşınızı düzeltiriz.
e be pezevenk, sen köle mi arıyosun? çok duyduk gelin başlayın sonra maaşınızı artırırız laflarını. len iki saat yol git, iki saat yol gel, cumartesi de çalış, yol yok, yemek yok. neymiş? 800 - 1000 arası maaşmış, dergi çıkartacakmışsın!
ülen amele çalıştırsan bir ay, bakalım asgari ücrete çalışacak mı? okudum lan ben 5 sene okudum, dirsek çürüttüm o macintoshların başında. kamburum çıktı çalışcam da kiramı ödiycem, faturalarımı ödiycem diye.
800 liraymış insan söylemeye utanır lan! yoldu yemekti düş 300 lirayı 500 liraya mı çalıştıracaksın a şerefsiz? insan o parayla kirasını da öder, faturalarını da, bir de hergün kordonda midye dolma - bira yapar, gene de bitiremez.
kimseye çaktırmıyorum, dalgamı geçiyorum ama çok sinirim bozuldu be duyuru sakinleri.
biliyorum ki zaten istanbul'da kolay değil benim sektörümde var olmak, izmir'de çalışma koşulları daha da az.
dün yaptığım ilginç bir iş görüşmesini paylaşmak isterim. kendi alanımda bir personel aranıyormuş. yaşadığım yerin neredeyse 2 saat uzağında. evet izmir çoook büyük bir şehir sayılmaz ama körfezin alakasız iki ucundayız. diyalog özetle şöyle gelişti.
- mkrn hanım, çalışmalarınız çok güzel. ekibimizde olmanızı çok isteriz.
- çok sevindim. peki çalışma koşullarınız?
- biz sabah 8'den akşam 7'ye kadar çalışıyoruz. cumartesileri de aynı şekilde 7'de çıkıyoruz. zaman zaman mesai'ye de kalabiliyoruz.
- hmmm
- izmir'de maaşlar istanbul'dan çok daha düşüktür. umarım istanbul'daki rakamları düşünmüyorsunuz.
- arada fark olduğunu biliyorum elbette. düşündüğünüz rakam?
- 800 - 1000 arası maaş düşünüyoruz.
- 800 mü? yol? yemek?
- yok, yola yemeğe karışmıyoruz. ama isterseniz öğlen yemeklerini evden getirebilirsiniz. öyle bir rahatlık var.
- haa, iyiymiş!
- ehi ehi, maaş düşük biliyorum, siz gelin bir başlayın, biz planlarımızı hayata geçirmeye başlayalım, mutlaka maaşınızı düzeltiriz.
e be pezevenk, sen köle mi arıyosun? çok duyduk gelin başlayın sonra maaşınızı artırırız laflarını. len iki saat yol git, iki saat yol gel, cumartesi de çalış, yol yok, yemek yok. neymiş? 800 - 1000 arası maaşmış, dergi çıkartacakmışsın!
ülen amele çalıştırsan bir ay, bakalım asgari ücrete çalışacak mı? okudum lan ben 5 sene okudum, dirsek çürüttüm o macintoshların başında. kamburum çıktı çalışcam da kiramı ödiycem, faturalarımı ödiycem diye.
800 liraymış insan söylemeye utanır lan! yoldu yemekti düş 300 lirayı 500 liraya mı çalıştıracaksın a şerefsiz? insan o parayla kirasını da öder, faturalarını da, bir de hergün kordonda midye dolma - bira yapar, gene de bitiremez.
kimseye çaktırmıyorum, dalgamı geçiyorum ama çok sinirim bozuldu be duyuru sakinleri.
yetiştirmem gereken acil bir iş var. ve bilgisayarım içinde hiç bir belge olmamasına rağmen ağzına kadar dolu görünüyor ve çalışmayı yürütemiyorum.
çöp kutusunu boşalttım, CCleaner ile ıvır zıvırları sildim. hala bana mısın demiyor. evet, format atılması lazım ama şu anda format için hiç zamanım yok.
şu anda bilgisayarımda windows 7 yüklü. ayrıca kendisinin canını okuyan fotoşop, illustrator gibi programlar var. onları silemem çünkü şu anda onlarla çalışıyorum. illustratordaki dökümanı pdfe çevirmeye çalışıyorum ancak hafıza dolu uyarısı alıyorum.
C'de 645 mb boş alan kaldı ki bsayardaki tüm belgeleri sildim. D'de 69 gb boş alan görünüyor ama sanırım bana bir hayrı yok.
bana bilgisayarımı biraz rahatlatacak bir ipucu verebilir misiniz eyy bilgisayar guruları?
çöp kutusunu boşalttım, CCleaner ile ıvır zıvırları sildim. hala bana mısın demiyor. evet, format atılması lazım ama şu anda format için hiç zamanım yok.
şu anda bilgisayarımda windows 7 yüklü. ayrıca kendisinin canını okuyan fotoşop, illustrator gibi programlar var. onları silemem çünkü şu anda onlarla çalışıyorum. illustratordaki dökümanı pdfe çevirmeye çalışıyorum ancak hafıza dolu uyarısı alıyorum.
C'de 645 mb boş alan kaldı ki bsayardaki tüm belgeleri sildim. D'de 69 gb boş alan görünüyor ama sanırım bana bir hayrı yok.
bana bilgisayarımı biraz rahatlatacak bir ipucu verebilir misiniz eyy bilgisayar guruları?
sevgili duyuru dostları,
abimin arabasının ruhsatı annemin üzerine ve ikisi de ayrı şehirlerde yaşıyor. abimin hgs alması gerekiyor, bu durumda annem noterden vekaletname verip abime gönderse, abim yaşadığı şehirde hgs alabilir mi?
teşekkürler...
abimin arabasının ruhsatı annemin üzerine ve ikisi de ayrı şehirlerde yaşıyor. abimin hgs alması gerekiyor, bu durumda annem noterden vekaletname verip abime gönderse, abim yaşadığı şehirde hgs alabilir mi?
teşekkürler...
televizyon haberlerinde yayınlanan mobese kameralı görüntüler sizi de rahatsız ediyor mu?
mesela kadın kaçıyor, kocası arkasından kurşunluyor, kadın yere yığılıyor, ölüyor.
başka bir örnek; otobüs şoförü ve yolcu kavga etmeye başlıyor, yolcu şoförü bıçaklıyor, adam direksiyonda can veriyor.
bir örnek daha; yolun karşısına geçmeye çalışan çocuk arabanın çarpmasıyla havada dokuz takla atıp yerde sürükleniyor.
sadece ben mi rahatsız oluyorum? şart mı yani bunu an ve an göstermeleri?
mesela kadın kaçıyor, kocası arkasından kurşunluyor, kadın yere yığılıyor, ölüyor.
başka bir örnek; otobüs şoförü ve yolcu kavga etmeye başlıyor, yolcu şoförü bıçaklıyor, adam direksiyonda can veriyor.
bir örnek daha; yolun karşısına geçmeye çalışan çocuk arabanın çarpmasıyla havada dokuz takla atıp yerde sürükleniyor.
sadece ben mi rahatsız oluyorum? şart mı yani bunu an ve an göstermeleri?
mesela erzurum?
ehliyetim uzun zamandır var ama istanbul'da yalnız yaşadığım zamanlar bir arabam olmadığı için uzun süre pratik yapamadım. şimdi geçici bir dönem ailemin yanındayım ve arabayı alıp kaçmak istiyorum.
araba kullanmayı da biliyorum tabii sadece kısa mesafelerde kullandım. biraz daha trafiğin olduğu yollara çıkmak ve pratik yapmak istiyorum, korkuyorum. hep kötü senaryolar gözümün önüne geliyor.
siz acemiliği nasıl attınız? bir anda düştünüz mü yollara? bana biraz cesaret...
araba kullanmayı da biliyorum tabii sadece kısa mesafelerde kullandım. biraz daha trafiğin olduğu yollara çıkmak ve pratik yapmak istiyorum, korkuyorum. hep kötü senaryolar gözümün önüne geliyor.
siz acemiliği nasıl attınız? bir anda düştünüz mü yollara? bana biraz cesaret...
neden öyle? benim gibi birileri daha var mı? kendimi çok yalnız hissediyorum. facebook denen şey çıktı çıkalı, kendisi ile zaman içinde yaşadığım kaotik ilişkiyi lütfen okuyunuz a dostlar.
facebook yeni yeni duyulmaya başladığında ben de herkes gibi pek bir hevesle girmiştim ama kısa zamanda sıkıldım. bu sıkılma öyle "öffyeeeaaa amma da bayat" şeklinde değil, aslında ben face'deki insan hallerinden sıkıldım. insanların abuk sabuk paylaşımları, normalde olmadıkları gibi davranıp taktir görme çabaları, sadece facebook için özenle çekilmiş yayınlanan fotoğraflar, o fotoğraların altındaki yorumlara kibirli teşekkürler midemi bulandırdı.
arkadaşlarım, iş arkadaşlarım, ailem, zerre kadar hayatımda olmayan akrabalar,artık görüşmediğim insanlar, ilkokul arkadaşları, hepsi birbirine karıştı. mesela arkadaşlarımla içer sıçarken çekindiğimiz fotoğrafların, karedeki insanlara sormaya dahi gerek duymadan pervasızca paylaşılmasını bir türlü anlayamadım. dijital ortam illaki halka malolmak mı demek oluyor? ya kimsenin mahremiyete saygısı yok ya da ben paranoya yapıyorum ama her şeyin bu kadar paylaşılmasını anlayamıyorum. en azından bi sor, "ben bunu paylaşıcam, itirazı olan?" de a gözünü sevdiğim. elbette soğuk savaş döneminde yaşamıyoruz ama bir de gerçekten bana biraz tehlikleli geliyor, düşünsene hakkında ne çok data var.
face'i fazlasıyla kullanan ve abuk sabuk paylaşımlarıyla beni inceden uyuz eden yakın olduğum bir arkadaşım, bir başka arkadaşının babasının cenazesinde olduğunu rahatça yazabiliyor mesela, ve herhalde farkında bile olmadan insanlara ne kadar vefalı, ne kadar iyi kalpli biri olduğunu göstermek istiyor. o kızcağız bakalım istiyor mu senin facebook gündemin olmak? bu samimiyetsizlik benim midemi bulandırıyor.
süpriz doğumgünü hazırladığımız bir başka sakil, hiç yoktan işini gücünü bırakmış dostları evindeki süpriz partiye katılmış demeden hepsine kıçını dönüp arkadaş listesinde kutlamaları kabul ediyor. var mı böyle bişe? gelmişiz salak, evindeyiz ve derin sessizliklerdeyiz, sıkıldık sayende, sen hala face peşindesin.
uzun zaman önce mazi olan sevgilimden ayrıldığımda onu, zaten pek aktif olmadığım face'de arkadaş listemden çıkardım haliyle. çünkü ne ondan haber almalıydım artık ne de bir bağ kalmalıydı aramızda. derken o da kesmedi, face hesabımı da dondurdum ki nedeni sevgiliden ayrılmaktan ziyade yukarıdaki yazdıklarımdan aşırı rahatsız olmamdı. sonrasında aşk acısının en koyduğu zamanlarda bile dönüp bakmadım. derken farkettim ki zaten buna gerek yok çünkü insanlar onun hakkında edindiği tüm bilgileri er ya da geç benimle paylaşıyorlardı. yani facebook çıktı çıkalı ne mahremiyet kaldı ne de haber "almama" özgürlüğü. :)))
kimse kimseyle şöyle taksimde oturup birer kahveyle iki lafın belini kırmazken face üzerinen "aaa çok zamn olduğğu, bigün taksim yapalııeöö" tadında yapılan 48. yazışma artık kimseyi rahatsız etmiyor sanırım.
bununla beraber tabii bir de reklam ve pazarlama mecrası olarak facebook var. girdiğiniz heryerde kaçınılmaz şekilde karşılaştığınız "f" ikonları. biliyorum ki hayat artık sosyal paylaşım ağları üzerinden yürüyor, devekuşu gibi kafayı kuma gömmek aslında zamane gerçeklerini de görmezden gelmek, yok saymak ve elbette kaçınılmaz şekilde gerilemek...
peki bütün bunlardan rahatsız olan birileri yok mu? yani herkes kendince söyleniyor ama kimse "yaavv ben şu mereti bi kapatayım" demiyor. bir de şu var tabii "vallayii benim hesabım var ama hiç girmiyorrum bileeea"
facebook yeni yeni duyulmaya başladığında ben de herkes gibi pek bir hevesle girmiştim ama kısa zamanda sıkıldım. bu sıkılma öyle "öffyeeeaaa amma da bayat" şeklinde değil, aslında ben face'deki insan hallerinden sıkıldım. insanların abuk sabuk paylaşımları, normalde olmadıkları gibi davranıp taktir görme çabaları, sadece facebook için özenle çekilmiş yayınlanan fotoğraflar, o fotoğraların altındaki yorumlara kibirli teşekkürler midemi bulandırdı.
arkadaşlarım, iş arkadaşlarım, ailem, zerre kadar hayatımda olmayan akrabalar,artık görüşmediğim insanlar, ilkokul arkadaşları, hepsi birbirine karıştı. mesela arkadaşlarımla içer sıçarken çekindiğimiz fotoğrafların, karedeki insanlara sormaya dahi gerek duymadan pervasızca paylaşılmasını bir türlü anlayamadım. dijital ortam illaki halka malolmak mı demek oluyor? ya kimsenin mahremiyete saygısı yok ya da ben paranoya yapıyorum ama her şeyin bu kadar paylaşılmasını anlayamıyorum. en azından bi sor, "ben bunu paylaşıcam, itirazı olan?" de a gözünü sevdiğim. elbette soğuk savaş döneminde yaşamıyoruz ama bir de gerçekten bana biraz tehlikleli geliyor, düşünsene hakkında ne çok data var.
face'i fazlasıyla kullanan ve abuk sabuk paylaşımlarıyla beni inceden uyuz eden yakın olduğum bir arkadaşım, bir başka arkadaşının babasının cenazesinde olduğunu rahatça yazabiliyor mesela, ve herhalde farkında bile olmadan insanlara ne kadar vefalı, ne kadar iyi kalpli biri olduğunu göstermek istiyor. o kızcağız bakalım istiyor mu senin facebook gündemin olmak? bu samimiyetsizlik benim midemi bulandırıyor.
süpriz doğumgünü hazırladığımız bir başka sakil, hiç yoktan işini gücünü bırakmış dostları evindeki süpriz partiye katılmış demeden hepsine kıçını dönüp arkadaş listesinde kutlamaları kabul ediyor. var mı böyle bişe? gelmişiz salak, evindeyiz ve derin sessizliklerdeyiz, sıkıldık sayende, sen hala face peşindesin.
uzun zaman önce mazi olan sevgilimden ayrıldığımda onu, zaten pek aktif olmadığım face'de arkadaş listemden çıkardım haliyle. çünkü ne ondan haber almalıydım artık ne de bir bağ kalmalıydı aramızda. derken o da kesmedi, face hesabımı da dondurdum ki nedeni sevgiliden ayrılmaktan ziyade yukarıdaki yazdıklarımdan aşırı rahatsız olmamdı. sonrasında aşk acısının en koyduğu zamanlarda bile dönüp bakmadım. derken farkettim ki zaten buna gerek yok çünkü insanlar onun hakkında edindiği tüm bilgileri er ya da geç benimle paylaşıyorlardı. yani facebook çıktı çıkalı ne mahremiyet kaldı ne de haber "almama" özgürlüğü. :)))
kimse kimseyle şöyle taksimde oturup birer kahveyle iki lafın belini kırmazken face üzerinen "aaa çok zamn olduğğu, bigün taksim yapalııeöö" tadında yapılan 48. yazışma artık kimseyi rahatsız etmiyor sanırım.
bununla beraber tabii bir de reklam ve pazarlama mecrası olarak facebook var. girdiğiniz heryerde kaçınılmaz şekilde karşılaştığınız "f" ikonları. biliyorum ki hayat artık sosyal paylaşım ağları üzerinden yürüyor, devekuşu gibi kafayı kuma gömmek aslında zamane gerçeklerini de görmezden gelmek, yok saymak ve elbette kaçınılmaz şekilde gerilemek...
peki bütün bunlardan rahatsız olan birileri yok mu? yani herkes kendince söyleniyor ama kimse "yaavv ben şu mereti bi kapatayım" demiyor. bir de şu var tabii "vallayii benim hesabım var ama hiç girmiyorrum bileeea"
1