yök'ün 17 şubat tarihli bir resmi yazısı var şöyle (git:www.yok.gov.tr ) bunun 7. maddesinde "Yükseköğretim programlarında kayıtlı olan ve talep eden öğrencilerin ilgili yükseköğretim kurumlarınca bahar döneminde kayıtlarının dondurulmasına ve bu sürenin programın azami öğrenim süresinden düşülmemesine" diyor.
sonra bir de 19 şubat'ta, bu yazıdaki soru işaretlerini gidermek için bir soru-cevap belgesi yayınladı şöyle (git:www.yok.gov.tr ) bunun 14. maddesinde de "talep eden her üniversite öğrencisi Bahar Yarıyılında kayıt dondurabilecektir. Kayıtlı olduğu üniversitenin Bahar Yarıyılının başlangıç tarihinden itibaren 3 hafta içinde dileyen öğrenci kayıt dondurma başvurusunda bulunabilecektir" diyor.
şimdi bu yazı ve belgeye göre, depremzede olmasa da, başka herhangi bir neden bildirmeden her üniversite öğrencisi bu bahar döneminde kayıt dondurabilir mi?
sonra bir de 19 şubat'ta, bu yazıdaki soru işaretlerini gidermek için bir soru-cevap belgesi yayınladı şöyle (git:www.yok.gov.tr ) bunun 14. maddesinde de "talep eden her üniversite öğrencisi Bahar Yarıyılında kayıt dondurabilecektir. Kayıtlı olduğu üniversitenin Bahar Yarıyılının başlangıç tarihinden itibaren 3 hafta içinde dileyen öğrenci kayıt dondurma başvurusunda bulunabilecektir" diyor.
şimdi bu yazı ve belgeye göre, depremzede olmasa da, başka herhangi bir neden bildirmeden her üniversite öğrencisi bu bahar döneminde kayıt dondurabilir mi?
Evde birisi 10, diğeri 7 yaşında iki kedim var. Gayet sağlıklılar, bir problemleri yok. Bugün de 1 aylık başka bir kedi sahiplendim. İç dış parazit olayının en erken 6 haftalıkken yapılması gerekiyormuş. Ama yavruda pire var maalesef. Şu anda yavruyu ayrı bir odada tutuyorum, diğer 2 kedimle teması yok. Sirkeli su hazırlayıp onunla da sildim biraz. Bunu her gün yapmayı düşünüyorum ama bir yandan da hem diğer 2 kedimi, hem de evi pireden nasıl korurum diye düşünüyorum.
Ne tavsiye edersiniz? Ne yapayım yavrunun iç/dış parazite hazır hale geleceği 2 haftalık süreçte diğer kedilerimi korumak için? Önereceğiniz doğal iç/dış parazit giderici yöntemler var mı sirkeli su dışında?
Ne tavsiye edersiniz? Ne yapayım yavrunun iç/dış parazite hazır hale geleceği 2 haftalık süreçte diğer kedilerimi korumak için? Önereceğiniz doğal iç/dış parazit giderici yöntemler var mı sirkeli su dışında?
Benim var mesela. Taktığımda nefes almakta güçlük çekmeye başlıyorum ve anksiyete yapıyor. Sonrasında da gözlerim kızarıyor, yanıyor ve başım ağrıyor. Baş dönmesi yaşadığım da oluyor bazen. Zaten oksijeni azalttığı ve kendi karbondioksitimizi solumamıza neden olduğunu gösteren kaynaklar var: (git: www.bitchute.com ). Takmak istemediğim için bu işkence aletini, dışarı bile çıkmıyorum doğru düzgün. Ekim'de üniversiteler açıldığında da devam ederse bu zorunluluk, okula bile gitmemeyi düşünüyorum hatta. Maske yerine siperlik takılabilir mi, onunla da ilgili net bir bilgi paylaşmamış sağolsun valilik. "Ağzınızı burnunuzu kapatın"ın ötesine geçmeyen bir bilgilendirme var. Bence açık alanda bile zorunlu hale getirilmesi tam bir insanlık dışı uygulama. Koruyup korumadığıyla ilgili de çelişkili bilgiler var zaten ki ben şahsen inanmıyorum koruyuculuğuna. Ne kadar devam edeceği de belli değil bu zorunluluğun ama bugün şöyle bir araştırdığımda 24 ay boyunca bile sürebileceğini söylemiş bilim kurulundan birileri! Ben ki hiç bir konuda depresyon yaşayan bir insan değilim normalde ama bu durum beni depresif bir hale getiriyor. 2 yıl daha sürekli maske takmak zorunda olma ihtimali nedir arkadaş!!
Sizde durumlar nasıl?
Not: Lütfen "maske karşıtı olduğun için malsın, salaksın, cahilsin" şeklinde yazacak olan maske fanatikleri bu sorudan uzak dursun bir zahmet.
Sizde durumlar nasıl?
Not: Lütfen "maske karşıtı olduğun için malsın, salaksın, cahilsin" şeklinde yazacak olan maske fanatikleri bu sorudan uzak dursun bir zahmet.
Uçak içi el bagajına içi boş, çelik termos (1 litre kapasiteli) alabiliyor muyuz?
Starbucks kahveyi badem sütüyle de hazırlayabiliyordu ve ben de hep öyle içiyordum. Ama son 2 aydır falan badem sütü bulunmuyor. Ne zaman sorsam "yok" diyorlar ve gelip gelmeyeceğiyle ilgili bilgileri de yok. Sadece soya sütü var. FB'den mesaj da attım firmaya, "tekrar sağlayabilmek için çalışmalarımız devam ediyor" dediler ama üzerinden neredeyse 1,5 ay geçti, durum hala aynı.
Bilgisi olan var mı bu konuyla ilgili? Komple kaldırdılar mı yoksa badem sütünü menüden?
Bilgisi olan var mı bu konuyla ilgili? Komple kaldırdılar mı yoksa badem sütünü menüden?
Elimde bir rapor var PDF dosyası şeklinde ve raporda da bir tablo var ekteki gibi. Enerji değerleri olan bu sayıların bir kısmı (sarıyla boyadıklarım) 16'635 şeklinde kesme işaretiyle ayrılarak yazılmış. İlk defa karşılaştığım bir şey ve aramama rağmen herhangi bir bilgi de bulamadım.
Bilen, yardımcı olabilecek olan var mı? Nedir bu?
Teşekkürler.
Bilen, yardımcı olabilecek olan var mı? Nedir bu?
Teşekkürler.
Özellikle yeşil mercimeğin yerli üretimini son zamanlarda hiçbir markette bulamıyorum veya sadece tek bir seçenek oluyor 4-5 markanın arasında. Onun da fiyatı neredeyse iki katı. Bütün yeşil mercimekler Kanada menşeili. Kanada'nın da GDO devi şirket Monsanto'yla olan bağlantılarından dolayı, muhtemelen satılan bu yeşil mercimekler de GDO'lu. Fiyatı düşük tutarak da sanırım tercih edilmesini sağlamaya çalışıyorlar.
Nohut, kuru fasulye, barbunya, kırmızı mercimek gibi baklagillerde de durum pek farklı değil. Yerli üretime ulaşmak çok zor. Çin, Rusya ve yine Kanada'dan ithal çoğunluk. Sanırım bizi yavaş yavaş zehirliyorlar ve durum Henry Kissinger'ın 1970'lerde söylediği ve bu alandaki uzun vadeli planı ortaya koyan “petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz” sözüne benzer hale geliyor.
Organik satın almak bir çözüm olabilir belki ama ülkemizde organik ürünlerin ulaşılabilirliği düşünüldüğünde bu da pek olası ve pratik değil.
En temel hakkımız olan beslenmeyi, bizim kontrolümüz dışında bu şekilde manipüle ediyorlar; bizi bazı şeylere zorunlu bırakıyorlar ve açıkçası hiçbir şey yapamıyoruz. Ben vegan olduğum için ilgi alanım bitkisel gıdalar ama hayvansal gıdalarda da durumun farklı olduğunu sanmıyorum.
Şimdilik paketlerin üzerinde menşei bilgisi yer alıyor ve buna göre Kanada v.b. farklı ülkeden gelen ürünleri almamayı tercih edebiliyoruz (tabi bulabilirsek). Ama yarın bu ibarenin artık gerekli olmadığını belirten bir mevzuat çıkarsalar, bu bilgiye de ulaşamayacağız ve ne olduğu belirsiz şeyleri yemek zorunda kalacağız.
Bazen aklımdan, ülkemizde bozulmadan kalmış tohumlardan elde edip saklamak ve ileride kendim ekip biçerek gıda temini yapmak geçiyor. Gerçi bununla ilgili Buğday Derneği gibi kuruluşların da çalışmaları var ve henüz bireysel kalsam da belki onlar da takip edilebilir.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında? Dikkat ediyor musunuz bu tür ürünleri satın alırken menşei durumlarına?
Nohut, kuru fasulye, barbunya, kırmızı mercimek gibi baklagillerde de durum pek farklı değil. Yerli üretime ulaşmak çok zor. Çin, Rusya ve yine Kanada'dan ithal çoğunluk. Sanırım bizi yavaş yavaş zehirliyorlar ve durum Henry Kissinger'ın 1970'lerde söylediği ve bu alandaki uzun vadeli planı ortaya koyan “petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz” sözüne benzer hale geliyor.
Organik satın almak bir çözüm olabilir belki ama ülkemizde organik ürünlerin ulaşılabilirliği düşünüldüğünde bu da pek olası ve pratik değil.
En temel hakkımız olan beslenmeyi, bizim kontrolümüz dışında bu şekilde manipüle ediyorlar; bizi bazı şeylere zorunlu bırakıyorlar ve açıkçası hiçbir şey yapamıyoruz. Ben vegan olduğum için ilgi alanım bitkisel gıdalar ama hayvansal gıdalarda da durumun farklı olduğunu sanmıyorum.
Şimdilik paketlerin üzerinde menşei bilgisi yer alıyor ve buna göre Kanada v.b. farklı ülkeden gelen ürünleri almamayı tercih edebiliyoruz (tabi bulabilirsek). Ama yarın bu ibarenin artık gerekli olmadığını belirten bir mevzuat çıkarsalar, bu bilgiye de ulaşamayacağız ve ne olduğu belirsiz şeyleri yemek zorunda kalacağız.
Bazen aklımdan, ülkemizde bozulmadan kalmış tohumlardan elde edip saklamak ve ileride kendim ekip biçerek gıda temini yapmak geçiyor. Gerçi bununla ilgili Buğday Derneği gibi kuruluşların da çalışmaları var ve henüz bireysel kalsam da belki onlar da takip edilebilir.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında? Dikkat ediyor musunuz bu tür ürünleri satın alırken menşei durumlarına?
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı azalan tarım arazilerine dikkat çekmek için bir kamu spotu yayınlamış şöyle: www.youtube.com
Uzunca bir zamandır da TV'de dönüp duruyor. Ben her seyrettiğimde "acaba bizimle dalga mı geçiyorlar?" diye düşünüyorum. Tarım veya tarım arazisi mi kaldı memlekette? Kendi elleriyle zaten yeşil alanları, tarım arazilerini imara açmak; tarımı bitirmek için yapmadıkları kalmıyor. Sanki bunu engellemek bizim elimizdeymiş veya tarımı/tarım arazilerini biz yok ediyormuşuz gibi, bir de halkı bilgilendiren/uyaran kamu spotu yayınlıyorlar. Şaka gibi!
Çoğu tarım kaynaklı gıda ürününü ithal eder olduk. Markete gidiyorum; yeşil mercimeğin tamamı Kanada menşeili. Keza nohut, kırmızı mercimek, pirinç v.b. de farklı ülkelerden. Türk menşeili bir bakliyat ürünü bulmak şansa kalmış bir şey artık. Market market geziyorum bunun için bazen. Geçenlerde bir yerlerde Toprak Mahsulleri Ofisi'nin pirincini gördüm. İçimi bir sevinç kapladı "aaa ne güzel, bizim toprakların ürünüdür herhalde" diye. Bir çevirdim arkasını; Amerika menşeili! Ne kamu spotu, ne tarım arazisi allah aşkına?
Siz ne düşünüyorsunuz? Dikkatinizi çekiyor mu bu "menşei" durumu?

Uzunca bir zamandır da TV'de dönüp duruyor. Ben her seyrettiğimde "acaba bizimle dalga mı geçiyorlar?" diye düşünüyorum. Tarım veya tarım arazisi mi kaldı memlekette? Kendi elleriyle zaten yeşil alanları, tarım arazilerini imara açmak; tarımı bitirmek için yapmadıkları kalmıyor. Sanki bunu engellemek bizim elimizdeymiş veya tarımı/tarım arazilerini biz yok ediyormuşuz gibi, bir de halkı bilgilendiren/uyaran kamu spotu yayınlıyorlar. Şaka gibi!
Çoğu tarım kaynaklı gıda ürününü ithal eder olduk. Markete gidiyorum; yeşil mercimeğin tamamı Kanada menşeili. Keza nohut, kırmızı mercimek, pirinç v.b. de farklı ülkelerden. Türk menşeili bir bakliyat ürünü bulmak şansa kalmış bir şey artık. Market market geziyorum bunun için bazen. Geçenlerde bir yerlerde Toprak Mahsulleri Ofisi'nin pirincini gördüm. İçimi bir sevinç kapladı "aaa ne güzel, bizim toprakların ürünüdür herhalde" diye. Bir çevirdim arkasını; Amerika menşeili! Ne kamu spotu, ne tarım arazisi allah aşkına?
Siz ne düşünüyorsunuz? Dikkatinizi çekiyor mu bu "menşei" durumu?
Bugün seyrettim bu filmi. IMDB puanı 7,4 ve Michelle Williams en iyi kadın oyuncu Oscar adayı olmuş. Açıkçası bu puanı ve bu adaylığı hakeden bir şey göremedim filmde. Hatta Ryan Gosling'in oyunculuğu, adaylığı daha çok hakediyor gibi.
---spoiler olabilir---
Bir kere Cindy'nin Dean'e, boşanmanın eşiğine gelecek kadar neden kızdığı anlaşılmıyor. Yani filmde bunu tam olarak yansıtamamışlar. Bir alkol probleminden bahsediliyor ama seyirciyi ikna edecek kadar kanıt sunmuyor hiç bir şekilde. Hatta Cindy'nin boşanmayı düşüneceği bir adam olmak bir yana; Dean resmen aşık olunacak, evlenilecek, birlikte ölünecek bir adam. O yüzden ya Cindy'i anlamak hiç bir şekilde mümkün değil, ya da mümkün ama film bunu veremiyor.
Ayrıca geçmişe dönüş sahneleriyle şimdiki zamanı birbirine bağlayacak bir trajedi, bir "hah demek ki burada kopmuş ipler" diyeceğiniz bir sahne bekliyorsunuz ama yok öyle bir sahne. Geçmişte hoooop tanışıyorlar, bebek oluşuyor ve evleniyorlar. Sonra ne oldu da o hale geldiler, hiç bir ipucu yok. Belki Cindy'nin kendi içindeki problemlerdir, ailesinden gelen sorunlardır falan diye düşünüyorsunuz ama o da havada kalıyor. Yani kısaca film havada kalıyor aslında ve pat diye de bitiyor. Öyle derin, bir kaç gün sonra da kendini düşündürecek bir şey bırakmıyor insanın üzerinde. Hatta klasik, her zaman karşılaşılabilecek bir aşk hikayesi işte. Sadece Dean her zaman karşılaşılabilecek bir erkek değil. Sanki film aceleye gelmiş ya da fazla uzun olmuş da bazı sahneler bütünlüğü bozacak şekilde çıkarılmış gibi.
---spoiler olabilir---
Şimdi sorun bende mi yoksa filmde mi? Siz nasıl buldunuz bu filmi?
---spoiler olabilir---
Bir kere Cindy'nin Dean'e, boşanmanın eşiğine gelecek kadar neden kızdığı anlaşılmıyor. Yani filmde bunu tam olarak yansıtamamışlar. Bir alkol probleminden bahsediliyor ama seyirciyi ikna edecek kadar kanıt sunmuyor hiç bir şekilde. Hatta Cindy'nin boşanmayı düşüneceği bir adam olmak bir yana; Dean resmen aşık olunacak, evlenilecek, birlikte ölünecek bir adam. O yüzden ya Cindy'i anlamak hiç bir şekilde mümkün değil, ya da mümkün ama film bunu veremiyor.
Ayrıca geçmişe dönüş sahneleriyle şimdiki zamanı birbirine bağlayacak bir trajedi, bir "hah demek ki burada kopmuş ipler" diyeceğiniz bir sahne bekliyorsunuz ama yok öyle bir sahne. Geçmişte hoooop tanışıyorlar, bebek oluşuyor ve evleniyorlar. Sonra ne oldu da o hale geldiler, hiç bir ipucu yok. Belki Cindy'nin kendi içindeki problemlerdir, ailesinden gelen sorunlardır falan diye düşünüyorsunuz ama o da havada kalıyor. Yani kısaca film havada kalıyor aslında ve pat diye de bitiyor. Öyle derin, bir kaç gün sonra da kendini düşündürecek bir şey bırakmıyor insanın üzerinde. Hatta klasik, her zaman karşılaşılabilecek bir aşk hikayesi işte. Sadece Dean her zaman karşılaşılabilecek bir erkek değil. Sanki film aceleye gelmiş ya da fazla uzun olmuş da bazı sahneler bütünlüğü bozacak şekilde çıkarılmış gibi.
---spoiler olabilir---
Şimdi sorun bende mi yoksa filmde mi? Siz nasıl buldunuz bu filmi?
1