bonus olarak da siz bu tarz yapilasmayi estetik buluyor musunuz? bizimkileri begenmiyorsaniz hangi bolgenin yapilarini/mimarisini begeniyorsunuz?
avrupa (ve avrupa mirasini kullanan amerika)'nin yasadigi sanatsal ve mimari sureclerin hicbiri istanbul haric turkiye topraklarinda yasanmadi.
koydeki kerpic ev mantigiyla apartmanlar dikiliyor, dikenler zevksizlik ve avamligini da "luksluk" kisvesi altinda yansitinca ortaya bu leslik cikiyor.
Dubai'ye benziyor diyecem ama oranın mimarisi bile çok daha güzel. Adamlar dünya çapında yaptıkları yarışmalar arasından seçiyorlar projelerini. Suudi Arabistan olabilir belki. Orada da, AVM ve İbadet yeri dışında başka kayda değer hiçbir şey yok. Kabe'nin dibine Abraj Al Bait dikecek kadar da zevksizler.
Türk mimarısı yok artık. Bu yapıların (özellikle apartmanlar) fason çizilen mimari projelerden ve belediyelerin 60m2 yer e bile ayrı bina izni vermesinden kaynaklanmaktadır. Güzelcene parseller tevhidlenip bir imar planı yapılsa işte bunlar hiç olmazdı.
şu hiç dışarıya çıkamadığınız balkon türü: fransız balkon
belki fransa'dan alınmıştır
konuyla biraz ilgilendiğimden kısaca özetleyeyim
türkiyede belli bir döneme kadar gözle görülür bir sivil mimari vardı. gelenekseldi ve estetikti. her şehrin zenginlerinin ve orta sınıfının oturduğu böyle evler vardı. hala her şehirde de tek tük vardır. fakirlik de çoktu tabii. derme çatma bir sürü bina ile doluydu ortalık ama bugünkü kadar doğadan ve insaniyetten yoksun değildi.
1900'lerin ortalarından sonra
-nüfus artışı
-köyden kente göç
-inşaat tekniklerindeki ilerlemeler
-rantiye
-eski binaların bakımının zorlaşması
-kimi yörelerde gayrimüslim ustaların yok olması (bu benim teorim, belki geçerliliği yoktur)
gibi sebeplerden dolayı bu kişilikli binaların yerine dikilenler çarpık çurpuk dikdörtgen gibi dümdüz ve çirkin binalar oldular. 1950 sonrası dönemde buna modern mimari diyorlardı. bugün nişantaşındaki, gümüşsuyundaki o köşeli ve beğendiğimiz apartmanlar bunların ilk ve özenilmiş örnekleriydi. eleştirildi bu binalar ama apartmanda yaşamak modaydı, lükstü ve özenilen bir şeydi. sonra onların kötü taklitleriyle doldu her yer.
sorun şu ki sivas, kütahya, ankara, izmir, kayseri... sadece istanbul değil, hiçbirinde mimari kültürümüzü yeni yapılan binalara aktaramadık. şehirlerimiz şahsiyetsiz, bir örnek ve ışıksız beton yığınlarına dönüştü. bunun asıl sebebi olarak cumhuriyet döneminde aristokratların dışarı gönderilmesi, sanattan, estetikten anlayan devlet görevlisi kalmaması falan gösterilebilir belki. halk da bilmukabele eğitimsiz ve başını sokacak yer bulma derdinde. böyleyken böyle oldu işte.
istanbul'daki güzel ve geleneksel semtleri hep kaybettik. aksaray, bağdat caddesi ve çevresi, vatan caddesi'nin bulunduğu bölge, beşiktaş ve nişantaşı bölgesindeki bürokrat konakları... bi bok kalmadı.
ben en çok ne mi beğeniyorum
roma'yı, nice'i çok beğenirim. akdeniz mimarisi böyle panjurlu, açık renk boyalı evlere bayılırım. toulouse'un mimarisi çok hoştur, kırmızı kiremit cephelidir bütün binalar. hollanda'da da 3-4 kattan yükseğe çıkmayan mütevazi ve sevimli binalar var onları çok severim. bizim yapılaşma bok gibidir. içinde oturanların profilini yansıtır.
site muhabbeti, mimari deger degil, tamamen guvenlik nedenleriyle tercih ediliyor. Avrupa genelinde bulunmamasi normaldir. Bu "Rezidans" denen cakma yapilar da Kuzey Amerika'daki Condo mantigi iste. Yalniz yapinin kalitesi bir nebze iyi olunca bizimkiler New York ile yarisan fiyatlarda satmaya calisiyor evleri.
@i ve been mistreated
-kimi yörelerde gayrimüslim ustaların yok olması (bu benim teorim, belki geçerliliği yoktur)
bu senin dediğini uzun zaman oldu nerde kimden duymuştum ama tv'de bir bilim insanıydı galiba konuşan, özellikle istanbul'da sadece inşaat için değil değil bir çok zanaatın ermeni rum nüfusun elinde olduğunu onlar gidince yapacak adam bulunamadığını falan. dediğim gibi tam hatırlamıyorum o yüzden detay eksik ya da yanlış söylemek istemem.
konuyla ilgili ise aklıma hep şu gelir, moda gibi, kurtuluş gibi, pera gibi güzel mimariye sahip evlerin bulunduğu muhitlerde dolanırken mesela 10 evin arasında bir tane dümdüz sıfır estetik bir ev görürüm. ulan derim hadi inşaat ve mimari estetik adına hiçbir şey bilmiyordun, feyz alacak hiçbir kimsen yoktu şu evin yanındaki karşısındaki, sokağın başındaki evlere de bakmadın diye.
abi bu yapılaşmayı beğenmek için çıldırmış olmak lazım. dışı havuz dibine konulan taşlarla döşeli, üstünde ahmet inşaat yazan evleri falan beğenmek için deli olmak lazım heralde.
buradan su sonuc cikiyor, ulke olarak estetik algimiz yerlerde dolasiyor. e peki mimarlar bu duruma neden bir el atmiyor?
(şu andan itibaren yazacaklarım tamamen pesimist varsayımdır)
mimarlar neden el atmıyor? çünkü para mimarlarda değil de ondan. inşaat sektörünü elinde tutan hanzoların estetik anlayışı, güzellik algısı olduğunu sanmıyorum. inşaat sektörü denince aklına ilk kim geliyor mesela? hah işte ondan dolayı. hadi büyük projeleri bi kenara bırakalım. küçük projeleri yapan müteahhitler de tek bir projeyi 20 binaya uygulamak varken her bina için mimara para yedirmekle, beklemekle, mimarın yaptıracağı işin detayıylaa uğraşmaz. ayrıca binaları yaptıranlar çoğu zaman şahıslar değil yıkılan eski bir binanın sahipleri, ortakları oluyor ve bu işi müteahhitlere havale ediyorlar. belli bir zevki yansıtacak bir bina çıkması zor oluyor yani. ortalama bir insanda mimari algısının ne derecede olduğunu şehirlere bakarak anlamak da mümkün zaten. mimarların da öyle çok bir estetik algısı yokmuş ya da varsa da fazla umurlarında değilmiş gibime geliyor. kendilerini hiç konuşurken görmüyorum. doksanlarda görürdüm. belki artık bıktılar konuşmaktan. bir de bu işin iktidar ve belediye yönü var. eğer mimari politikamız olsaydı dikilen her binanın uyması gereken estetik kurallar olurdu. iktidarlar bu konuda yasalar çıkarır, uzmanlar yetiştirir, belediyeler de bu konuyu denetlerlerdi. imarın ne büyük bir rant olduğunu bildiğimiz için az zamanda az para harcayarak çok para kazanmak ön planda olunca kimse böyle şeylerle uğraşmak istemiyor. devletin yaptığı birbirinden korkunç ve iç karartıcı okul, hükümet konağı, vergi dairesi gibi ucubeleri gördükçe zaten otoriteden umudu kesiyorsunuz. abdülhamit devrinde yapılmış vilayet binaları cumhuriyet dönemindekilere on basar. çırağan'daki kaymakamlık binası her önünden geçtiğimde bana mutluluk verir mesela ama şişli'deki gökdelenden bozma çirkin belediye binası için aynı şeyi söyleyemem.
şehrin önemli merkezleri mesela benim en iyi bildiğim bölgeler beşiktaş ve üsküdar tam anlamıyla bir beton yığınıdır. yıkılamayan binalar ya ibadethanedir, ya vakıftır ya da kaderini bekleyen viranedir. zevk ve para sahibi malikin kurtarmaya çalıştığı da tek tük köşkler apartmanlar vardır kenarda köşede. ama sarıyer tepelerinde, boğazı doğrudan gören değirmentepe bölgesinde çok ilginç sivil mimari örnekleri var. çok zenginler burada yeni inşaatlar yapıyorlar ve çok göz alıcı ilginç binalar var. bunları herkes göremiyor. eminim zekeriyaköy civarlarında da siteleşme haricinde müstakil bu türden evler vardır. bunların kimisini de sonradan görme ya da zevksiz olarak nitelendirmek mümkündür tabii ama beton yığınlarından güzel göründükleri kesindir.
özet:
estetik yapılaşma şehir merkezinden şehrin dışlarına doğru kayıyor.
Türk mimarisi deyip genellemeyeyim de, son dönem apartman mimarileri müteahhitin sıçtığı yekpare boka bakılarak feyz alınmış.
Ayrı bir parantez açarak:
(bkz: türk tipi okul mimarisi)
Burada bir örneği incelenmiş.
hocu mimarlar nasil el atsin? bu sektor nasil isliyor saniyorsun ki? mimarin yapabilecegi seyler, tamamen musterinin bilgisi, capi, ne kadar duzgun is yapmak istedigi vs ile alakali. Yani biz ressamlar ya da sairler gibi tamamen keyfi bir sey uretip bunu topluma arz ederek bir sey insa edemeyiz. Cunku bir tablonun masrafi, boya-tuval vs ile de ki 300 lira olsun, bunun ustune sadece sanatcinin emegi var, kac gun surerse artik. Ancak yapi dedigimiz seyi, birkac mimar oturup haldir huldur tasarliyor, ardindan muhendislere gidiyor o cizimler, onun koordinasyonu, insasi filan derken her seferinde milyonlarca dolarlik is cikiyor. Ustelik sen ofiste istedigin kadar iyi is uret, musteri onu oyle bir muteahhite verir ki, adam senin projeni siker atar. Kotu mimar yok mu? Tabii ki var ama sorunun kaynagi cok daha genel, kultur meselesi. Mesela AKP'nin icraatlarina filan da bakarsan (gezi parki, haydarpasa projesi, 3. havaalani vs) adam tamamen "ben bilirim, ben yaparim" havasinda. Tamamen hukuksuz, cahil isler. Hayir ben demiyorum ki politikacilar super planlama yetisine sahip olsun, hepsinin mimarliktan doktarasi olsun. Lan mimarlar odasi, adamlar yillarini vermis bu meslege, bir dinle yahu?
Bu arada begendigim mimari olarak Danimarka-Hollanda civarlari diyebilirim. Resmen kotu is cikmiyor bu ulkelerden. Zaten mimarlik konusunda su anda kuzey avrupa ulkeleri almis yuruyor.