24 yaşındayım. İkinci lisansımı bitirmek üzereyim. Şu an sosyoloji okuyorum, aynı zamanda da okuduğum her iki lisans bölümüyle de alakası olmayan bir işte çalışıyorum. 5 yaşında okula başladım. O günden beri asla ait olmadığım bi koşuşturma içerisindeyim. Hep kendimden 2-3 yaş büyüklerle okudum ve dolayısıyla onlarla eş zamanlı gidebilmek için kapasitemi hep daha zinde tutmam gerekti. Her şey hep haldır huldur oldu. Hep "tamam ya ben bunu yaparım, yapiym gitsin işte" diyerek. Üniversiteye de öyle girdim. Üniversiteye başladığımdan beri bir şekilde hep çalıştım. Üniversite boyunca tercümanlık vs yaptım. Sonrasında mezun olduğum bölümle ilgili çalışmak istemediğimi keşfedip büyük bir boşluğa düştüm ve 2 senedir yapmakta olduğum bu alakasız işime giriverdim, yine haldır huldur. Yine burada da yaşıma en yakın insan benden 10 yaş büyük. Yorulmuş hissediyorum daha hayatımın en başında. Şu anki işimde biraz kurumsal satış, biraz organizasyon, biraz da Avrupa Birliği projeleri yürüttüğüm bir görevim var. Yine sosyoloji üzerine yüksek lisans yapma isteği içerisindeyim ama neden? Bilmiyorum.
Çünkü bu hayatta aslında ne olmak istediğimi hala bulamadım. Hayatımı ne yaparak kazanmak istediğim konusunda hala -ne yazık ki- bir fikrim yok. Belki 10 sene öncesinden bi sanat dalına yönelsem süper olabilirdi. Ama artık o işler için zaman çok geçti.
Ne olmak "istemediğimi" az çok biliyorum sanırım. Plaza insanı asla değilim ve olmak istemiyorum. Yükselme hırsıyla insanlarla antin kuntin çekişmelere girmeye, günlerimi gecelerimi "sadece iş" içinde geçirmeye açık değilim. Yine de ilk düzenli işim olmasına rağmen, bu işimde geçtiğimiz senenin en yüksek primi ve zammını aldım. Görüştüğüm insanlar üst düzey insanlar, gördüğüm ilgi, saygı güzel. Çalışma saatlerim 9-5, hafta sonu çalışmıyorum. Doğrudan genel müdüre bağlıyım. Geç gelmek, erken çıkmak ya da gelmemek istediğim günlerde pek sıkıntı yaşamıyorum. İşten çıkarılmayla alakalı çok şükür ki bir endişem yok. Bunlar artılarıydı.
Negatif yönlerine gelirsek; gerçekten stresli şeylerle uğraşıyorum. Her iş streslidir ama benimkiler çok detaylı, incik cıncığı fazla olan, takipleri de çok uzun şeyler. Bense ilk paragrafta anlattıklarımdan ötürü artık daha basit yaşamayı çok istiyorum. Eve geldiğimde beynim tam olarak tükenmiş, erimiş oluyor. İşim evime çok uzak. Günde 3 saatim yolda geçiyor. Sabah 7'de evden çıkıp, akşam da en erken 7'de geliyorum. Spor mpor derken haftanın 3-4 günü de 9'da eve gelip, 1-2 saat durup yatıyorum. Hayata dair çok bi enerjim ve isteğim yok. Yaptığım işi başka bir firma için yapsaydım, yukarıda saydığım avantajlar belki azalırdı, bu kadar rahat olamazdım ama daha çok para kazanabilirdim. Bu işime devam edersem, "5 sene sonra kendimi nerede görüyorum/nerede görmek istiyorum" hiç bilmiyorum. Topuklu ayakkabılarla ikişer ikişer merdiven tırmanarak, toplantılarda kollarımı boyayarak filan idare ediyorum. Ait değilim yani. Keyif almadan, sadece görevimi yaparak, sabahları mutsuzlukla uyanarak para kazanıyorum.
Bugün birkaç senedir bir spor salonunda eğitmenlik yapan bir arkadaşım beni kendi yaptığı işe sokmak için birkaç saat boyunca dil döktü. Bundan önceki aylarda da bu konuyu durup durup açıyordu zaten ama ben dikkate almıyordum. Kendisine göre geçerli sebeplerle benim de her şeyi bırakıp bi spor salonunda işe girmem gerektiğini düşündüğünü anlattı. Ona göre fiziğim düzgünmüş, insanlarla iletişim kurma kabiliyetim yüksekmiş, spora yatkınlığımın olması, sektörde kadın eğitmene duyulan ihtiyaç, bu işi ileride geliştirebileceğimiz alanların fazlalığı vs bi sürü şey saydı. Ben de karşılığında bu işle ilgili hiçbir uzmanlığımın olmadığını, yaşımın geçtiğini düşündüğümü, en azından bi besyo mesyo bitirmem gerektiğini, 2 senedir emek verdiğim, geleceği açık gözüken ve "kariyer(!)" anlamında daha saygın bir işim olduğunu, kim bilir o salonlarda çalışmak için ne güzel, ne bilgili kızların başvurduğunu filan söyledim. O da karşılığında bana bildiği her şeyi anlatıp öğretebileceğini, her türlü yardımda bulunacağını, yapamama ve bu işte ilerleyememe ihtimalimin olmadığını anlatıp durdu.
Bahsettiğim bu arkadaşım, oldukça ketum, risk almaktan hoşlanmayan, boş da konuşmayan bir insan. Ama konu benim şu anki durumumla o kadar zıt ki ben söylediklerini tam olarak ciddiye alamadım ve kafamda bir yere konumlandıramadım. Aslına bakarsanız sporla profesyonel olarak ilgilenmek hep de içimde kalmıştır. Çok küçüklüğümden beri, bir dolu dans, step, jimnastik, basketbolla iç içe geçirdiğim senelerim var. Diğer yandansa teknik olarak çok bilmediğim, sektöründe kimseyi tanımadığım bir işe 25 yaşında sıfırdan girişmek var.
Aşırı uzun yazmışım, daha fazla uzatmayayım. Bu işin düşüncesi içimde çok uzun zamanlardır hissedemediğim bir kıpırtıya sebep oldu ama bu riske girilir mi ki? Daha mutlu olabilir miyim? Ne kazanırım, ne kaybederim? Siz olsanız hangisini, neden yapardınız? Nasıl bir strateji izlerdiniz? Beyin fırtınası yapalım mı?
hayatının geri kalanını, bir spor salonunda insanlara "şöyle yapmalısın" demekle geçirebileceğini düşünüyor musun? bu soruyu netlikle "evet" diye cevaplayamıyorsan uzak durmanı tavsiye ederim bu yönde bir değişiklikten.
açıkçası ben kendime, eğitimime uygun görmezdim böyle bir geleceği. bu benim fikrim ama pek tabii.
eğitmen olabilmek için önce senin eğitimini alman gerekmiyor mu? bu eğitim süreci nasıl ilerleyecek? sadece sporla iç içe olmak, fiziğinin düzgün olması, iletişiminin iyi olması gibi genel özellikler spor eğitmeni olmaya karar vermek için ne kadar geçerli bilmiyorum açıkçası. bence işini bırakmadan bu yönde ufak adımlar atmaya çalış, neler olacak bir bak bakalım. belki -ve bence muhtemelen- o kıpırtı bu yeni iş alanıyla ilgili değil sadece şu anki işini bırakma fikriyle ilgilidir.
Spor salonu eğitmenliği ile mutlu olamazsınız. Sosyal statüsü şu anda yaptığınız işten çok daha düşük (Bir Charles Glass olmayacaksanız). Manevi tatmini falan yok, İnsanların ağız kokusunu çekmeye ve spor salonuna gelen kişilere hizmet etmenin bir anlamı yok. Ayrıca alanınız da değil.
Arkadaşınız resmen saçmalamış. Kısaca; doğru düşünüyorsunuz.
Ne olacağınız ise bence zamanla şekillenir. Şimdi kötü tercihler yapmayın ve ikinci lisansı bitirip karşınıza farklı seçeneklerin çıkmasını bekleyin. Yaşınız daha genç, ilerleyen yıllar ile birlikte neler neler gelir önünüze.
ben 30 yaşındayım. üniversiteden 24 yaşında mezun oldum. 6-7 ay sürüklendikten sonra askere gittim. bir sene sonra geri döndüm. yine sürüklendim. askerden döndükten tam bir sene sonra çalışmaya başladım. 1,5 sene araç kaldırma ekipmanları (kolonlu ve makaslı liftler) üreten bir şirketin satış yetkilisiydim. bu arada evlendim ve 1,5 senelik o çalışma dönemini yurtdışına gitmek için bitirdim. avustralya'ya benim yapacağım master sayesinde gittik ve 4 ay sonra babamın ölümü sebebiyle türkiye'ye döndük. bu kadar üzüntü ve şartların değişmesi sebebiyle bir şok dönemi oldu haliyle. aralık ayında iş aramaya başladım ve nihayet 2014 şubat'ta led aydınlatma armatürleri üreten mütevazi bir firmaya idari sorumlu olduğum (ama aynı zamanda satınalma, maliyet analizi yapma gibi işleri de yürüttüğüm) bir iş yapmaya başladım.
dediğim gibi, 30 yaşındayım. yakın zamanda işten ayrılmam mümkün (kendi tatminsizliğimden ötürü). ilk işimle alakalı bir şey yapamam çünkü bursa'da o işi yapan tek şirketteydim zaten. mevcut işimle alakalı bir şeyler yapabilirim ama beni tatmin edecek büyüklükte bir firma yok bursa'da. dönüp dolaşıp şuraya geliyorum: ya kendi işimi yapacağım ya da sektör değiştireceğim. hem yaşım hem de medeni durumum sebebiyle ekonomik durumumu riske atıp maceraya girmek gibi bir lüksüm pek yok. öte yandan şunu düşünüyorum, şu an hayattayım ve para kazanıyorum. demek ki sektör değiştirmek, ülke değiştirmek, medeni durmu değiştirmek ve yaşlanmak bugüne kadar benim para kazanmama engel olmadı.
bence aklına yatmayan bir iş yapma. sırf bugün yaşadığın sorunları kafana takıp çok alakasız ve seni ürküten bir işe girme. arkadaşına çok güvenebilirsin ama iş farklı bir konu. ticaretle, imalatla ya da hizmetle uğraşırken hep farklı sorunlarla karşılaşacağını biliyorsun. mesela sen şu anlattığın senaryoya göre sporla değil, insanlara hizmet vermekle uğraşacaksın. bunu gerçekten istiyor musun? bu işin piyassı ne durumda ve seni piyasadaki rakiplerine göre daha cazip kılacak nasıl özelliklerin var? "iş değiştirme, elindekini ne olursa olsun koru" demiyorum. ama çalışmak istediğin sektörü sen bulmalısın; bir başkası seni belli bir sektöre girmeye ikna etmemeli. misal ben de türkiye'ye döndükten sonra kafamın etini yediler "sen bankacı olabilirsin" diye ve neredeyse banka sınavlarına falan girecektim. halbuki herkese de söylemiştim "istemiyorum amk ben bankacı olmak" diye. ikna çabalarına çok kulak asma. gerçekten aklına yatan bir iş keşfedene kadar mevcut işine devam et bence.
ha yıllarca doktorluk yapıp sonra şarkıcı olan insanlar da var bu memlekette. eh onlar da numunelik zaten. senin de sektör değiştirip o derece mutlu olman genel tecrübelere bakıldığında yüksek bir ihtimal değil.
özet olarak, sektör/kariyer değiştirmek korkulacak bir şey değil ama sokma akıl da akıl değil. yapmak istediğin şeyi bulursan kaçırma ama "bir de bunu deneyelim yeaa" da deme başkasının iyimser öngörüleriyle.
not: üniversite zamanı, besyo'da okuyan bir arkadaşımın anlattıklarından hatırladığım kadarıyla spor eğitmenliğinden iyi para kazanman zaten pek mümkün değil. yatırım gücünüz olur da kendi işinizin patronu olursanız o başka...
Kısaca geçmişinden bahsetmişsin ama en sevdiğin rengi yazmamışsın :(
arkadaşının dediği olay 'personal trainer' diye adlandırılan ve yeni yenir Türkiye'de şekillenen bir sektör.
Çok yakın arkadaşlarımdan bildiğim kadarıyla, mükemmel bir tutkun, yaşam tarzı yapacak kadar sevgin yok ise hiç girme. Ama 25 yaşında olman sektör değiştirmen için zorluk değildir bence.
Bir de bu personal trainer iş teklifini sunan kişi erkek ise sana yazıyor haberin olsun.
öpt. kib. bye.
spor salonu eğitmenliği senin hayallindeki yapmak istediğin işi kapsasığını düşünmüyorum bence şimdiki işin rutinliğenden sıkıldığın hani derler ya rahat batıyor seninkide bu işte. şu koşullardaki iş bırakılıp milletin g.tünü kesip duracağı yerde işe başlamak ne kadar mantıklı bilinmez ama lezbiyen kılıklı spor hocalarından çok daha güzel alternatif olurdun.
Ben açıkçası spor eğitmenlerine oldum olası özeniyorum. Gerçi çalıştıkları salona göre değişiyor şartları, ama ne güzel bedavaya sporlarını yapıyorlar; salondan her türlü meslek grubundan arkadaşları oluyor, iyi bir network kurabiliyorlar böylece; sevdikleri işi yapıp üzerine para kazanıyorlar; pt olup gayet güzel paralar kazanıyorlar...
Saçma sapan nsanlarla muhatap olmak gerekir mi, gerekir; evli barklı ve orta yaşlı olduğu halde asılanlar olur mu olur; emir kipiyle konuşan, kendinden aşağı görenler olur mu olur ama bunlar zaten nerede çalışırsan çalış karşına çıkabilecek insanlar.
Ben olsam kurumsal bir yerde köleler gibi çalışıp kendime, aileme vakit ayıramayacağıma spor hocası olur işin negatif yönlerini de sineye çekerdim. Bence hayatta en büyük tatmin kendine ayırabildiğin, kafa dinleyebildiğin, huzur bulabildiğin, sevdiklerine bol bol harcayabildiğin zamanla oluyor...
Prestije, etikete çok önem veren kişiler eminim çıkabilecekleri kariyer basamaklarını tercih ederler ama ben de senin gibi hırssız biriyim.
Bence düşün... Geri çevirme hemen bu teklifi...
Aslında sorunun cevabı hayatta ne istediğin ile alakalı. Kaç yıllık eğitimini bırakıp dans eğitmeni olup üzerine yarışmadan yarışmaya koşan otuz yaşlarının ortasında insanlar tanıyorum.
Spor senin için bir tutku ise deneyebilirsin bence; en azından hafta sonları part time olarak işe baslayabilir, para sıkıntısı da yoksa işten bir hafta on gün ücretsiz izin alıp(yıllık iznini buna harcama yazık) bu günlerde spor salonunda arkadaşının bahsettiği yönünü değerlendirebilirsin.
Tüm soru ve cevapların aslında hayattan ne beklediğinle alakalı. Hukuk okudum, 6 senede bitirdim, stajı yaptıktan sonra çalışmadım, başka şeyler istediğimi düşünüp onların eğitimini aldım, arada yine bir hukuk bürosunda çalıştım geçici olarak, ayrıldım. Resmi olarak on gün önce başladım işe, 28 yaşındayım.
Benim için hayatta önemli olan şey zaman. Ben üç saat yol gittiğim bir ışte şu anki maaşımın iki katını verseler dahi çalışıp çalışmamayı düşünürdüm. Ya da kalkar yakına taşınır, her gün hayatımın 3 saatini yolda öldürmez idim. Kazandığın parayı sevdiklerinle harcayarak zamanın yoksa bir anlamı yok gözümde kariyerin de mevkiinin de pozisyonun da iş kolunun da.
Ben mesela bir vahşi yaşam rehabilitasyon merkezinde sabahtan akşama kadar çok az vur ücrete çalışabilirim tüm bu av. Sıfatından kendimi sıyırıp. Sosyoloji okuyan hiçbir arkadaşım da mesleğe dair şeyler yapmıyor bu arada, ikinci lisansın mesleki olarak çok bir faydası olacağını düşünüyorum realistik olmak gerekirse.
Mutlu olacağın işi bul. Paranın araç olduğunu unutma. Hayatta olay bundan ibaret.
Yaklaşık 3 yıldır sevmediğim bir işte çalışıyorum.
Arkadasının onerısı bence uygun değil ancak alternatif aramaktan vazgecme, ne yapmak istediğini bulana kadar da işinden ayrılma.
Ve sakın sosyoloji yüksek lisansı yapma. Para kazanıyorsun, sosyoloji mezunu arkadasına soyle sana derslerin okuma listesini versin..
Alternatif aramaya erken basla ki bir şey buldugunda kazancın dusecegi için yaşanan ikilem az olsun.
Bir kagit al onune, once sevdigin seyleri en sevdiginden daha az sevdigine dogru sirala.
Sonra bir kagit daha al onune ve egitimini ve niteliklerini yaz. Hemen altina da yetersizliklerini ve kotu yonlerini.
Sonra bir tarafa 5-10 ve 20 sene sonra kendini nasil gormek istedigini yaz. Hayatta mutlulugu nerede bulacagini dusun. Aile istiyor musun, cocuk hayalin var mi, akademik dusunuyor musun, turkiye'de mi yasamak istiyorsun, yurt disinda mi yasamak istiyorsun, devamli seyahat etmek istiyor musun, yoksa evcimen misin?
Sonra her gun hepsini birlestirip birbirine ilistirmeye basla. Her gun bunu tekrarla ve en az 2 meslek, is kolu, calisma ortami yaz kendine. Goreceksin ki zaten bir sekilde insan kendi yapmak istedigi seyleri one atiyor ve kendini anlamaya basliyorsun.
simdi lafin degeri olsun diye birkac rakam vererek kendi yaptigimi yazmistim ancak okuyunca gozume cok egoist gorundugu icin sildim. Ancak bu dedigimi ben yaptim ve 28 yasimda calistigim ve anormal terfiler, zamlar-primler ve maas aldigim isimi biraktigimda insanlar kafayi yedigimi dusunduler. Su an kendi isim var, hafif kelle koltukta gidiyorum, ama rahatim :)
Yazıyı okudum,
Ne istediğini bilmeyen, şartlara göre yön tayin eden biri belirdi zihnimde.
Sen ne istiyorsun?
Sosyoloji ve kapasiteden sonrasını okumadım.
MSA'ya git aşçı ol, paran varsa LCB. Çok farklı bir kariyer, bence çok güzel bir iş, parası da kötü değil. Ben okuduğum bölümü bırakmaya totom yemediği için yapamıyorum. 30 yaşına gelince iyi kazanmaya başlarsın. Animal'a mesaj atabilirsin bu konuda, o da aşçı seni yönlendirir bilgilendirir.
@kaymak: acil taşınmam gerektiği için işime yakın olan evimi bıraktım, yenisine geldim ve yaka değiştirdim. Yeniden taşınmam mümkün değil; yolu kısaltmak için tek seçenek işimi değiştirmek. Zaten karşı tarafa yeniden taşınsam bu sefer erkek arkadaşımla görüşmelerimiz enerji tüketici oluyor. O da bulunduğumuz yakada çalışıyor. 3 sene boyunca o gidip geldi, o yüzden şimdi bi süre de ben idare edebilsem iyi olur.
@kahve kokusu & herkes: zaten asıl sorun ne olmak istediğimi hala bulamamış olmam. Ve artık zaman çok daha hızlı geçiyor. Bir şekilde sevmediğim bir iş olsa da başarabildiğimi belirtmek için yukarıda o denli uzun yazdım. Sevdiğim bir şeye baş koyabilsem zorluklarını hiç umursamam, adarım kendimi ve başarılı da olurum.
@vedat chili: MSA'ya çok inanmıyorum ya, insanlar deli gibi kurs alıyorlar, piyasa onlardan dolu. Ve bir insan birkaç ayda yemek yapmayı ne kadar güzel öğrenebilir ki? Gerçekten başarılı olan insanların eğitimi çok uzun senelerce sürüyor, o işin okulunu okumuş oluyorlar filan.
Neden o kadar kırdınız cesaretimi yahu, ben de buradan destek alırım diye heveslenmiştim :/
Zaten ciddi bir spor geçmişin var. Zaten şu an da fitness yapıyorsun anladığım kadarıyla. Bu yüzden uzak kaldığın bir konu değil. E fitmişsin de zaten. Geri kalan şeyleri öğrenmek için alim olmak gerekmiyor. Birkaç sene içerisinde gerçekten başarıya ulaşabilme ihtimalin var. Ben neden olmasın diyorum. Bence şimdiki işini ilk etapta çok aksatmadan bu konunun üzerine eğilebilirsin. İlla ki insanların ağız kokusunu çeken biri değil, bi sürü hoca çok cool ve saygı gören tipler olabiliyor, bu tamamen karakterinle ve yaptığın işi ne kadar ciddiye aldığınla alakalı. Ben bi şans ver derdim. Memlekette bıngıldak kadın spor hocası görmekten içimiz bulandı. Gerçekten hakkını vereceksen fark yaratırsın kesinlikle evet.
Personal training ile çok iyi paralar kazanılabilir ama kısa vadede değil. İlk başlarda hayatından tiksinebilirsin. PT sertifikaları var, parayı bastırıp kısa sürede alabileceğin ama çoğu salonda özellikle yönetici konumundaki trainer tayfası Besyo dışı birini işe almak istemez. Gidip tekrar üniversite okumak istediğinden emin olmalısın. Bir de ciddi hiyerarşi kavgasının döndüğü, ego savaşlarının yoğun yaşandığı ortamlar. Kadınlarda pilates vs. gibi kıytırık alanlara yönelmek daha mantıklı çünkü bunlarda iş daha az ama para daha çok. Olmayacak iş değil ama bir süre çok az kazanmayı ve sıkıntı çekmeyi göze alman gerekecek. Çok tavsiye etmiyorum.
25 yaş kariyer değiştirmek için geç değil hatta daha 2-3 değişimlik zamanın var :) millet 30-35 yaşından sonra kariyer değiştiriyor.
Spor eğitmenliği sana uygun olmayabilir ama başka arayışlara girebilirsin. Ama en önemlisi işine yakın bir yere taşınmanı tavsiye ederim. Yol insanı işten daha çok yoruyor çoğu zaman. Yolunu 1,5 saate indirsen mutluluk seviyende müthiş bir artış olur. İşte de madem o kadar ağırlığın var artık, işlerini hafifletmek için yarı zamanlı bir asistan, stajyer falan isteyebilirsin veya takımına bölüştürebilirsin. Kariyerde önemli olan şey liderlik, o da işi kendin yapmaktan çok görevleri doğru şekilde dağıtmaktan geçiyor.