
bilimsel bir kanıt aramıyorum. bu devirde insanların yaşadığı dinin ne kadarlık bir kısmı uydurma onu öğrenmeye çalışıyorum.
edit: bilimsel kanıt bulamazsın diyen bir arkadaş vardı, silmiş.


şimdi nifak sokmak gibi olmasın diye baştan kafirim diyeyim, üstümden o yük kalksın. ekleme yapıyorum soruya. hadis yazan adamlara saygı boyutu o kadar yüceltilmiş ki bu hadis aktarıcıların bir satır hadisi kaleme almadan evvel defalarca abdest alıp tövbe etmeleri gibi ön hazırlıklar yaptıklarını, aralarından ebu hureyre gibi olanların istisnasız akıllarına gelen her şeyi peygambere sorduklarını bu hadis külliyatının böyle aşk ile yapıldığını söylüyorlar.
bu vesileyle en lüzumsuz gelebilecek şeyleri hadisleştirdiklerini, bazısının da, bu ebu zerr mesela, bazı hadisleri "sentezlediğini" ima edenler, bu kadar hadisin peygamberin sahabeyle geçen zamanlarında ortaya çıkabilmesinin olağandışı olduğunu hesaplayanlar..
hadis müslümanların hiçbir fikir birliği gösteremediği konulardan biri. hadise teveccüh etmek kuranın eksikliği gibi, hadisi aşağılamak peygamberin. zor mesele.


bunların hepsi de uydurma olabilir. neticede hz. muhammed'in söylediğini ispat eden bir şey yok ortada. o ondan duymuş, o da ondan duymuş falan filan. çok uzatmak istemiyorum meseleyi, "özgürlüğü bidir" diyerek kapatayım cevabımı.


ben de kafirim zaten. hangisini dikkate alayım değil soru, her ikise dikkate değer değil benim için sadece merak. hani insanlar "islamda şöyledir böyledir" diyor ve ona göre yaşıyor ancak ne kadarı doğru, ne kadarı kuran'da yazıyor onu öğrenme peşindeyim. biraz kurcaladıktan sonra fark ettim ki müslümanların günlük hayatta islam'a atıfta bulundukları ve ona göre davrandığı çoğu şey hadis adı altında hurafe.
mesela kurcalayınca buldum, kandil diye bir şey yok. ama müslümanlara sorsan, en önemli en kutsal günler kandiller.


peygamberin hüküm koyma yetkisi yoktur. o yüzden "şu günahtır", "şu şu kadar sevaptır" gibi ifadeler varsa bir hadiste o hadis peygambere ait değildir.
benim yorumlamam bu kadar.


ayrıca hadislerle de hüküm konulabileceğine inanan insanlar bu hadislerin kutsi hadisler olduğunu savunurlar. yani kuranda yazmayan ayetler gibi bişey. peygamber "allah bana dedi ki" diye lafa girince bunlar kutsi hadis oluyormuş. yavrucum peygamber "allah dedi ki" diye bi lafa giriyosa ayet söyleyecek demektir. demek ki ne peygamber de ne sahabe bu garipliği farkedememişler zamanında.


Ben aklimi kullanarak karar vermeye calisiyorum. Aklima yatmayan "hadisi" umursamam. Kimse de umursamak zorundasin diyemez zira hicbirinin uydurma olup olmadigi bilinemez. Kertenkele gordugumde onu tek vurusta oldurmeye calismam mesela.


İnsanlar düşünme yetisinden aciz olduğu için düşünmez ve hemen öyleymiş gibi kabullenir. Mantıklı insan ise önce düşünür tartar sonra karar verir. Şu ülkede ak saray gibi bir yapının gerekli olduğunu düşünen, zeytin ağaçlarının haram olduğunu düşünen canlılar var. Bu kadar şaşırma.


çoğu müslüman bırakıyorlar hadisleri kaynak olarak görmeyi artık.
eskiden nasıl inanıyormusum kendime hayret ediyorum.


burada akıl kavramı önemli. sor kendi kendine, 'resim yapmak günah mı?' diye. resim yapmanın günah olduğu son elçiye indirilen kitapta yazmıyor. keza heykelde de aynı durum sabit. sadece şairlikle ilgili bir ayet olsa da ('biz o elçiye şiir öğretmedik. zaten şiir okumak ona yakışmazdı. indirdiğimiz ancak bir öğüt ve apaçık bir kur’an olup yaşayan dirileri uyarmak için indi' (yasin 69-70)), buradaki şair kullanımı ile günümüzdeki şairler kastedilmiyor. cahiliye devrindeki yöneticileri, hükümdarları öven, geçimini bundan sağlayan lafbazlar, dalkavuklardan dem vuruluyor.
hadislerin büyük bir bölümü uydurmadır, buna kimse karşı çıkamaz. inanan biri kur'an'ı gösterecektir kaynak olarak. dediğim gibi insanın kendine sorması lazım: resim günah mı? bence değil. şu anda yalan söylemeyim, içki içiyorum hocam. bu günah mı? e bildirilmiş kitapta; günah. bak buna karşı çıkmam, çıkamam. ama efendimizin 'şu günahtır, bu sevaptır' demeye hakkı yoktu. o sadece tanrının son elçisşydi, bu anlaşılmalı önce. tanrının neyin günah, neyin günah olmadığını iletmekle yükümlüydü.
hadisleri 'farz' belleyenler, kaynağı belli olmayan hadisleri 'ayet' kabul edenler yanlıştadır. sorduğun son soru ise gerçekleşecek bir kavram olmasa da, umarım söylediğim şeylerle biraz açıklayıcı olabilmişimdir.
