Şimdi efenim ellerinizden öper bizim 2,5 yaşında bir ufaklık var (erkek).
Bu arkadaş (baba mode on) 9-10 aylıkken sayıları diğer yazılardan, harflerden işaretlerden ayırt etmeye başladı. Nerede sayı görse "bir bir" diye işaret ediyordu. 12-13 aylıkken 10'a kadar sırası şaşmadan saymaya, parmaklarla gösterdiğimiz rakamların ne olduğunu söylemeye başladı. Belki de eşim ve ben matematikçi olduğumuz için pek önemsemedik ama çevredeki herkes bu duruma çok şaşırdı. 1,5 yaşına doğru geometrik şekilleri öğrettim ve hepsini öğrendi. Üçgen, yamuk, elips, eşkenar dörtgen, kare, dikdörtgen, silindir, küre, deltoid, koni hatta 5 gen ve 6 gen arasındaki farkı vs.. hep eksiksiz öğrendi. Sonra ben sakıncası olacağını düşünüp uzak tuttum, ama öyle bir kaptırdı ki kendini çevrede gördüğü her şekli hem de çok mantıklı şekilde geometrik şekillerle ya da sayılarla eşleştirdi. Bir süre sonra benim söylediğim sayılardan sonra gelen sayıları tamamlamaya başladı, mesela ben 3 diyorum o hemen 4 diyor. Böyle böyle 20 ye kadar sayabiliyorduk. Sonra olay ileri gitti, mesela 85 diyorum 86, 87, 88,89 diye sayabiliyor hale geldi. 2 yaşına girdiğinde 13 ü 14 ü ayırt edip (eskiden 1 ve 3 diyordu yazınca) isimlerini söylemeye başladı.
Bilmiyorum üstüne düşsem ne kadar daha öğrenecek, sınırları ne? test etmeye tırsıyorum açıkçası. Klasik çocuğunu zeki zanneden anne baba tribine de girmek istemiyorum, ama yani bu durum normal mi? yoksa bu çocuğun cidden farklı bir durumu mu var? Sizce bu uç bir durum mu, yoksa çevrenizdeki bu yaş grubundaki çocuklar hep böyle mi? Bu işle kimler ilgilenir? Nasıl adım atmak gerekir?
Test ettirin. Zeki sanabilirsiniz, zeki olmayabilir. Ama aynı zamanda olabilir de ve ona göre bir eğitim alması gerekir.
çocuğunuz zeki ve birçok çocuğa göre farklı, ama "çok çok özel" demek şimdiden erken. bence size düşen, madem öğretilen şeylerin geri dönüşünü hızlı alıyorsunuz bunu aktif tutmak. oyunlarla, oyuncaklarla, kitaplarla sorularla desteklemek. okuma-yazma işine pek girmeyin derim. matematik ve mantıkla devam edin gerisi geliyor zaten.
o yaş gruplarındaki çocuklarda durumlar, ilgiler, yönelmeler çok farklı. kimi bişey öğretmeye çalışırsın umru olmaz, kimi hemen kapar, sen çocuğuna zeki dersin bir başka arkadaşının yanında vasat kalır. seninki zekidir ama kaydıraktan kaymayı beceremez. bir başkası parende atar vs vs. bu farkı en güzel ebevynli oyun gruplarında anlarsınız. şimdiden tebrik ediyorum sizi. yolu ve bahtı açık olsun.
üstüne düştünüz, sınırları genişmiş, 7 yaşında bayağı kesir çözmeye başladı. İlkokul 2. sınıfta toplama çıkarma öğrenirlerken ne yapacak? okuldan ve dersten soğuyacak. dersi sabote edecek v.s.
fazladan öğretmenizin en tehlikeli yanı bu. ama bişey öğretmediniz. lise dahil, matematikten sınıf birincisi olarak geçti bütün sınıflarını. çok seviyo v.s.
sağlıklı olan bu.
götüreceğiniz ve akıl danışacağınız yer, çocuk psikiyatrisi.
çocuğu zeki olan anne babanın çocuğu ne yapıyo biliyo musunuz? 3 yaşında, takır takır gazete okuyo. psikiyatr ne diyosa onu yapın. hiç şaşmadan yapın.
@compadrito Benzer bir durum benim başımdaydı. Annem-babam köy öğretmeni olduğu için ve köyde bana bakacak kimse olmadığı için annem beni okula götürüp getiriyormuş, bir sırya oturtuyormuş 3 yaşındayken. Köy okulunda da tek sınıf var, sabahlaro 3-4-5. sınıfları babam sabahları okutuyor, 1-2'leri annem öğleden sonra okutuyor. Sınıfın bir tarafı 1., diğer tarafı 2. sınıflar. Haliyle gide gele 3.5 yaşında okumayı, bir 6 ay sonra da yazmayı çözmüşüm. O sene bana sahte karne de düzenlemişler. Hepsi pekiyi diye ertesi sene 2. sınıfa geçtim, o sene 2. sınıf zor geldi, 1. sınıf sıralarına geri oturdum ama ertesi sene 5 yaşındayken ikinci sınıfa gayriresmi başlayıp sahte bir hepsi pekiyi karne ile bitirdim.
6 yaşında şehir merkezine taşındık ve bir birinci sınıfa yazdırıldım resmi olarak. Halihazırda ilk iki sınıfı bilmek, öğretmenin her sorduğuna cevap vermek ve hatta aklımca onu sıkıştırmak çok sağlam ego tatmini verdi o yaşta. İlk elması kızaran ben, bir yarışma varsa ilk tamamlayan ben, sürekli her şeye atlayan ben; o başarı nal gibi ego yaptı. Bir de o zamanlar elması çabuk kızaranın sınıfta karizması oluyordu, sırf o elma ile kaç kişi dansa davet oynarken bana geldi, o da işin "hehe" kısmı. Sonraki sınıflarda aynı başarıyı göstermek için sıkı çalıştım, "aychovsky bu konuyu bilmiyormuş" dedikodusunu kendime yediremedim hiç. Onun verdiği motivasyon diğer sınıflarda da devam etti, hatta o zamanki gaz şimdiyi bile etkiliyordur; sonuçta alanımdaki bir şeyde "aychovsky bilmiyormuş" dedirtmek istemem hala kendime, her şeyi öğrenebilmek imkansız ama core competence'ım o benim. Bunlar da "özel" bir çocuk olmamdan değil, kesinlikle özel değilim; tamamen basit olana bayılan doğamdan ve annemin o dönem beni bırakabileceği bir yer olmamasından kaynaklı.
Bu durumda da aslında öğretilen şeye tepki tamamen çocuğun doğasına bağlı sanırım; ilgiyi kaybedebilir de, bildiği için yapışabilir de. Bu ve benzer kişisel özellikleri için pedagoglar ve çocuk psikologları birçok testler yapıyorlar. Zaten bir kısmı o kadar alışmış ki şıp diye anlıyor ne olduğunu. Sonra ilk önce öğrenmesi gerekenlere bakıyorlar, peşinden bebek adımları ile sınırları zorlatıyorlar.
Compadrito+1
Çünkü bizim ülkemizde özel yetenekleri olan, yüksek algılı çocuklar için ilköğretim okulu yok. Lise düzeyinde var o da her ilde yok.
Çocuk normal okullarda diğerlerinden farkı olduğunu seziyor. Her şeyi biliyorum, anlıyorum nasılsa deyip yeni öğrenimlere kendini kapatıyor. Çalışmanın önemini fark edemiyor. Sonra da hayatta çok ağır çuvallıyor.
Öncelike işin uzmanından çocuğunuz hakkında görüş alın. Nedir ne değildir tam anlayın.
hayat aplam, sen çok yaşa e mi!
demek istediğim tam da buydu aslında. hayatımı özetlemişsin:
'Çocuk normal okullarda diğerlerinden farkı olduğunu seziyor. Her şeyi biliyorum, anlıyorum nasılsa deyip yeni öğrenimlere kendini kapatıyor. Çalışmanın önemini fark edemiyor. Sonra da hayatta çok ağır çuvallıyor.'
aychovsky,
naapsin şindi bu fatihdr? oğlunun oyuncak arabalarına, delta, omega, epsilon, teta, sigma filan diye isimler mi koysun?
hocam, fatihdr ile benzer şeyleri ben de yaşadım fi tarihinde.
ben çocuklarıma okul öncesi okuma yazma, matematik gibi eğitimler vermedim. bizim eğitime ön hazırlığımız, bol bol boya, tomar tomar resim kağıdı, müzik dinletme, radyo tiyatroları dinleme küçük kas gelişimine faydası olacak uğraşlar( hamur, şekilli kurabiyeler gibi), balon şişirme, balona su doldurup top oynama gibi şeylerdi.
ancak çocuk öğrenmek isteyince sen bir şey yapmasan da öğreniyor. kızlardan biri ana okuluna gidip gelirken okumaya başladı. yoldaki tabelalardan, market etiketlerinden vb yararlanıp ptt nin t si, ayvanın a sı derken söktü kendi kendine. okula başladıktan bir hafta sonra öğretmeni beni okula çağırdı, şaşkınlıktan gözleri yere düşecek sandım, "bu çocuk okuyor" dedi. oysa ki epey deneyimli bir öğretmendi, şaşmasına ben şaşırmıştım.
sayıları, toplamayı ana sınıfına başlamadan önce büyük dedesiyle pişti oynarken çözmüştü zaten, sonra gerisini de getirdi.
hemen hemen hiç çalışmadan okullar bitti, dershane vb takviye almadan istediği bölüme girdi...
yerinizde olsam, çocuğa edindiği bilgileri kullanma yönünde alışkanlık kazandırmaya çalışırdım. araştırarak öğrenmeye yöneltirdim. emek harcamanın tadını tattırırdım.
ama önce anlayın, nedir, ne değildir.