aklına geldikçe fıkra mı anlatsın, şarkı mı söylesin, ne etsin?
edit: t.şak oğlanı olma ile arasındaki ince çizgiyi korumak önemli tabi.
öğrencilerini küçümsemesin, onlar gibi düşünebilsin. her yaptıklarına kızmasın. şakalaşabilir, esprileşebilir. arada dersi biraz bırakıp havadan sudan konuşsun, içten olsun. biz bunu okulda ki hocalarımızdan göremedik ne yazık ki. dersane hocaları çok makaracı oluyor ama.
bizim kpss kursunda çok tatlı bir tarih hocamız vardı, yersin böyle o kadar tatlı bir insandı. kızın birisine sevgilisi 5 yıldır evlenme teklif etmemiş, derse ara verdiğinde muhabbet açıldı. kıza taktikler verdi, eğer olmazsa da at suratına yüzüğü bu ne be dedi. çok samimi, içten bir kadındı :))
gerçek hayattan örnekler vererek bence en güzel ve eğlenceli olur.
şarkı fıkra falan konsantreyi bozabilir bence, gereksiz olur yani.
ama gerçek hayattan örnekler ve yapılan deneyler hem daha fazla ilgi çeker hem işi daha eğlenceli hale getirir hem de akılda kalmayı kolaylaştırır.
sınıfına göre değişir. lise için aşk, 1. sınıf için çiş kelimeleri ilgi çeker mesela :)
ilköğretim için, dersin yarısını az geçe ayağa kaldırıp bir iki fiziksel hareket yaptırmak çocukları derse geri topluyor. (kolları havaya kaldırıp iyice yükselip birden bırakmak gibi)
fıkra anlatılacaksa çocuklar anlatsın, şarkı söylenecekse çocuklar söylesin. derse dahil oldukça dersi severler. ait olduklarını hissederler, kendilerini tanırlar, güven kazanırlar...
yoklama için de şöyle bir tavsiyem var, çocuk ayağa kalksın, adını bilen arkadaşları parmak kaldırsın. sınıf arkadaşının adını bilmeyen çok çocuk oluyor. öğretmenin de adını bilmiyorlar, lise dahil hem de buna. onun için kendi adını da mutlaka söyle. iki isimli olanların hangi ismi kullanmak istediklerini sor, isimlerinin anlamlarını sor (şaşılacak şey, bunu çoğu biliyor)
Bir süre sonra çocukların farkındalık düzeylerinin arttmaya başladığını, konuşmaktan çekinenlerin anlatmaya başladığını göreceksin.