Heralde bi 13-14 senedir falan dinlemiyordum radyo 35'i. Zaten ilk dinlemeye baslamam da Özderede geçen yaz tatilleriydi.. toplam 10 radyo çeker 9'u rum 1'i radyo 35...
( Ege Yaz Aşkım: youtu.be )
Yaş itibari ile yeni gençliğe hevesle başlamamızdandır ki her yaz birine aşık olurduk. Bir önceki yaz aşk yaşadığın sevgilinle bir sonraki yaz küsmezdin. Aradan 1 yıl geçmiş ikiniz de unutmuş olurdunuz. Anca çok fırtınalı bi aşk geçirmeniz lazım ki -o da ya 1 kere olur ya hiç olmaz- küsseniz bile öteki yaz barışır konuşmaya devam ederdiniz.
Bi radyo dinleyeyim dedim kanalları gezerken takıldım kaldım radyo 35 e. Yine o eski duygu sırasında şarkılar, yine yaza damgasını vuran sanatçılar..vs... Sanki Özdere Sahildeyim de gecenin karanlığında tanıdıklardan saklanıp yaz aşkımla öpüşüyorum...
İçimi acıtan, o günlere geri dönememek değil, o günlerdeki masum öpüşmelerin kalmayışı..Şimdi hayvan gibi bütün sevgililer hem kız hem erkek, şimdi avlanır gibi bütün ilişkiler. Hafatada kaç farklı kişiyle isterseniz okadarına sahip olabiliyorsunuz ya da okadarı arasında sadece biri sayılıyorsunuz.. İliskilerde3 yılın 5 yılın bir anlamı kalmamış. Ilk fırsatta vazgeçilebiliyor her aşktan ve yerine yenisi konabiliyor bir dost meclisinda yapilan alkollü gecelerde..
Eskiden ayıkken sever, sevgilimizle içmeye giderdik, şimdi ise sarhoşken sevip ayık geziyoruz göt korkusundan..
Eskiden ayrılsak da laf kondurmadığımız sevgililerimizin, şimdi yedi ceddine sövüyoruz halka açık restorantlarda karaoke yaparken..
(Çelik - Hercai: youtu.be )
En son hangi sevgilinizi ya da kız/erkek arkadaşınızı saatlerce haber alamadan beklediniz. Cep telefonunun olmadığı zamanlarda buluşmak dert değil keyifti. Sevdiğini beklerdin saatlerce ya da dakikalarca zaten kaç zaman olmuş görüşmeyeli elde bi gümüş kolye ya da cepte az buçuk güzel bi pizza yiyebilecek harçlık beklerdik sevdiklerimizi.. zaten o da keyiften değil ya trafikten ya da evden izin alamadığı için gecikirdi..
şimdi check in yapıp çağırıyoruz olduğumuz yere ya da bekletmenin bi önemi yok, nasilsa telefonlarımız var diye umursamıyoruz buluşma saatlerini ve yerlerini.. eskiden buluşunca gittiğin yerlere yalnızken gitmezdin bile o büyüsü kaçmasın diye şimdi sevgilinin yatağında aldatıyorsun sevgilini...
Farkediyor musunuz basitliğini ve önemsizliğini sevgililer için birbirlerinin.. aynı kafede oturup saatlerce telefonlarıyla vakit geçiriyorlar. Yemek yerken, yürürken, birşeyler içerken hatta yatıp uyurken bile iyi geceler öpücüğünün yerini tuş kilitleri almış... sesi benzese de verdiği his aynı olmuyor malesef..
( Sezen Aksu - Beni Unutma (1986): youtu.be )
Hal böyle olunca sosyal bi ilişki sosyal bi ayrılığa gebe kalıyor. Sevgilinden ayrıldığını sevgilin ilişkı durumu "bekar" a dönünce öğreniyor. Geçirilen zamanların ve duyguların değerli olmadığı bir ilişkide ayrılığa da haliyle değer verilmiyor. Sevgilisine değer vermediği için ayrılık haberini bile konuşmak gerekmiyor. Eskiden ayrılık konuşmaları günlerce düşünülürdü "Şimdi nasıl söylicem ben bunu?" Diye. Ki çoğu zaman vazgeçilir kıyılamazdı ayrılmak istenilse de ve düzelirdi sevgililer, toparlanırdı ve kurtarılırdı en ümitsiz ilişkiler..
Sevgilini sevmediğini zannettiğin için ayrılmaya kalkardın eskiden, şimdi ise sevmediğini sevdiğin sandığın için birlikte oluyorsun. Yani hüsran aslında baştan belli de görmüyorsun işte..
Ayrılık konuşmaları yapılırken fonda çalan şarkı illaki ciğerini deşerdi ve ondan yıllar sonra bile duysan aynı acıyı yaşatmasa da sızısı mutlaka ciğerini titretirdi.
(Yaşar - Yaz Bitti: youtu.be )
Gelişen teknoloji ve değişen ahlakımızla birlikte güzel olan birçok şey gibi galiba sevdalarımızı da kaybettik.. sanırım sonlarına yetişebildiğimiz o güzel yaz bitti... Şimdi arkadaşlarda 1 yıl görüşemeyeceğimiz bir kış başlıyor. Umarim yaz yeniden gelir de aşklarını özlediğimiz senelerdeki kadar keyifle geçiririz hayatı ve sevgileri..
(Şarkının keyfini çikarin... İyi geceler...
Soruma cevabi unutmayiniz...
Yazmaya başlasak sonu gelmez, öyle çok özlüyoruz bence. Bu yine özet olmuş...
paylaştığın şarkıları şunun yüzünden dinleyemedim;
www.youtube.com
kapatamadım, yapacak bir şey yok.
soruya gelirsek. her anımı özlem ile yaşıyorum diyebilirim. yalnızlığı düstur edinmiş bir adamım. o yüzden pek muhabbet etmem insalarla. kimi zaman bir taş, kimi zaman kaldırımdaki bir çıkartma, kimi zaman sahildeki bir izmarit, kimi zaman bir yüz ifadesi, kimi zaman bir araba, kimi zaman bir saç, kimi zaman bir yüz, kimi zaman bir göz, kimi zaman bir tshirt, kimi zaman bir yol, kimi zaman bir ses, kimi -ve çoğu- zaman bir şarkı, kimi zaman bir karanlık, kimi zaman bir telaş....
aldığım nefes bile geçmişi hatırlatıyor bazen. salt sevgi ile açıklanmaz bu durum bana kalırsa. bazen bir vapurun korkuluklarına sarılmış bir çocuğun attığı simiti havada kapmaya çalışan, hayasızca kanat çırparak kendi yaşam alanına zarar veren o vapuru takip eden bir martı bile bu hisleri hissettirebiliyor bana. sarsarcasına. şimdi kelimeler hayrattan çıkar gibi çıkıyor fakat o zaman hiçbir anlam ifade etmiyorlar. durup izlemek gerekiyor.
yazıyor yazıyor yazıyorum sonra. ve aklımdan şu namussuz 4 dizeyi asla çıkaramıyorum;
"ben ölmedim…
beni öldürmediler de;
yaşıyorum, yaşıyorum işte,
at kıçında sinek gibi..."
belki unutmak istemiyorumdur bazı şeyleri...
Keşke o zamanlarda sıkışıp kalsaymışız diyebiliyorum sadece.
bazen o kadar ozluyorum ki, yatinca o gunleri dusunuyorum. hatta dun gece aklimdan soyle bisi gecti: bi super gucum olsa gecmis donup o gunleri tekrar yasamak isterdim.