yani tam olarak nasıl anlatacağımı bilmiyorum da. mesela dün kongredeydik boğaziçili birisi vardı ve çok nazik ama çok ta sıcakkanlıydı. sonra insan kaynaklarına mülakata gittim o kişide öyleydi. ben kendimi çok kötü hissettim. ii anlatamadım ama siz anladınız. seda sayan gibiyim dedim kendi kendime.
neyse, günaydın.



 

ilk kural güleryüz.

gozyakansakiz

Klasik romanları okuyun. Ne alâkası var demeyin.

compadrito

Günaydın. :)

İkinci kural; ses tonu. Seda Sayan değil, Zuhal Olcay/Leman Sam tonu kullanıyoruz.

Nezaket, zarafetle birleşmediği sürece çok yapmacık durur, 100 metreden anlaşılır o samimiyetsizlik.

Ve evet; kurallar üstü maddemiz samimiyet. İçinizden gelmeyen gülümseme, sizi güleryüzlü değil, eğreti mimiklere sahip biri yapar. İçinizden gelmeden yumuşak bir tonda konuşmaya çalışırsanız, sesinizi zaten düzgün ayarlayamazsınız. Gergin görünmenize neden olur bunlar da.

Bir diğer kurallar üstü madde ise; insanları sevmek. Eğer insanları sevmiyorsanız olmaz o iş. Pozitif olmak şart yani.

Oturun birkaç Zuhal Olcay/Leman Sam röportajı izleyin; söylemek istediğim her şeyi görebilirsiniz. :) Zuhal Olcay mesafeli ve naziktir, Leman Sam sıcakkanlı ve naziktir, gözlerinin içi güler.

istinyede bekle

kültürlü olmak lazım bence en çok. fahriye evcen'in röpörtajlarında vs görüyorum ben de bunu en çok mesela.

tescillimarka

o boğaziçili ondan öyle. ik da boğaziçili.
maalesef boğaziçili değilsen istesen de olamazsın.
hani odtülü olsan belki.
bu ülkede bütün nazikler boğaziçili.

seyduna6687

insanın yapısı bu, kolay kolay değişmez. belki yaş ilerledikçe kendi kendine gelişir, ama sanmam onu da.

and justice erol

compadrito'nun önerisine katılıyorum. kurduğunuz cümleler, seçtiğiniz kelimeler farklılaşacaktır.

m e l t e m

öyle kitapla, ses tonuyla olacak şey değil. ilk başta mutlu olman lazım. üzgün, depresyonda, dertli, kederli biriysen istersen sesin ayşe taş gibi olsun gene de olmaz o iş. eğer mutlu biriysen, başta bunu karşıdakine göstermen ve enerji, güleryüz ve şefkat ile harmanlayıp karşıdakine empoze ettirmelesin.

mayeskuel

biraz bahsettiğiniz gibi insanların olduğu ortamlarda vakit geçirmek elzem bana göre. sadece klasiklerle olacak iş değil. öteki türlü yapılması gerekeni bilseniz de, o an yapamıyorsunuz. geriye bakıp "ulan naptım ben" diyorsunuz. tabi yine ulan dememeniz lazım aslında. demek ki kibar değilmişsiniz özünüzde. hemen gidip bi enfiye kutusu alın. anam kafam karıştı.

john lee hooker

Bence nezaket karsisindaki konusurken onu dinlemektir.lafibi bolmemektir.konusurken'sirasini'bekleyendir.ha tabi kendi konusuyorsa karsidakine zamani gelince'sirasini'vermektir.(bkz.turn-taking)

safsafinaz
1

mobil görünümden çık