şimdi izledim alttaki videoyu. önceden de vardı bunun gibi bir şey. yenisi çıkmış.. hayır kadınlara para verip kıçına şaplak atmak popolar güzel olunca aşağılayıcı olmuyor mu? ne bileyim kıyamet kopartılıyor bazen abuk şeylere.. bunlar neden sempatik geliyor?

ne bileyim çok param var domal kıçını tokatlayayım çirkin değil midir? hani kimse neden sallamıyor? zorla domaltmadı tamam ama hani obje olmasına karşı filandı bir sürü insan savaşırdı?

www.milliyet.tv

 

mesele "alan razı veren razı" şeklinde ele alınıyor da ondan, ya da "am benim dilletirim ba benim belletirim falan gibi.

türkiyedeki feministlerin ve "kadın hakları savunucu"larının gündemi bunlardan uzak, gelenek ve kültür düşmanlığından vakit ayıramıyorlar, modern döneme dolayısıyla kapitalizme eklemlenmekle meşguller, böyle şeyleri tabi aslında tek yaptıkları gölge boksu yapmak.

ideolojileri ithal olduğu için, gündemleri de ithal. feminizmi doğuran aydınlanmacaıların cinsiyetsiz "birey" tanımıydı, bir de öncesinde dönem avrupası ve katolik kilisesinin kadınlara yaklaşımı var tabi.

o zamanın argümanlarını alıp sanki bizim gelenek ve kültürlerimizde varmış gibi yaparak (gölge boksu dediğim bu) feministçilik oynuyorlar. halbuki buna ihtiyaç yok. ama bunu yaptıkça zıtlarını da oluşturuyorlar.

bunlar yapılırken verdiğin örnekteki gibi şeylerin adı da "özgürlük" oluyor.
uzun hikaye daha.

dafaiss

türkiye'de feminist olduğunu söyleyip de mantıklı argümanlar sunabilen bir tane insan görmedim.

kadınlığı sömüren asıl böyle tipler. ünlülerin özellikle çoğu bu kategoride. kendileri photoshop güzeli olarak milyonları götürürler, "obje" olarak sunulmaktan büyük keyif alırlar ama kadın hakları bikbik diye ötmeye bayılırlar.

dayağı bizim anamız bacımız yer, sokakta öldürülen ayşe olur hatice olur. feministlerin bu insanlar için bir şey yaptığı görülmemiştir ama, internette ya da beşiktaş'ta kadıköy'de caka satarlar. herkesi kendileri gibi iyi ve rahat yetişmiş sanırlar.

işlerine gelen iyi, gelmeyen kötüdür. cinsel yönelim ve sağlığından gayet emin bir erkek olarak seks içerikli iğrenç reklamlardan ölesiye nefret ediyorum ama kadın hakları savunucusu arkadaşların hepsi bayılıyor niyeyse. çikolatayı, sosisi bile kadın kullanmadan pazarlayamayan pislik işletmelere tepki göstermiyorlar.

gidin anadolu'daki insanlara, bağcılar'daki ev hanımına anlatın ve öğretin haklarının ne olduğunu, nasıl ayağa kalkması gerektiğini. anlatın da kafanızda kırsın oklavayı.

pescador

İşyerim oldukça feminist bir işyeri. Çalışanlar öyle denk gelmiş. Hatta erkekleri bile feminist denk gelmiş. Her yıl 8 Mart kadınlara tatil edilir. Tabii, feminist derken bir kendini feminist olarak tanımlayanlar var ve bu kişiler çok çeşitli fraksiyonlardan da oluşuyor; bir de kendini feminist olarak tanımlamayan ama kadın hakları konusunda duyarlı bir kesim var.

Fraksiyonlar dışarıdan aynısının laciverti gibi görünüyor ama içeri girince çok büyük önem kazanıyor. Örneğin, "Erkek desteği alacak mıyız, almayacak mıyız" konusunda kaç yıldır bir fikir birliğine varıldığına tanık olmadım ama içine girdikçe de aklıma gelmeyen birçok şey aklıma getirildi. Yine de hala kendimi feminist olarak tanımlayamıyorum.

Dolayısıyla sürekli bir çok sosyal sorumluluk projesi olabiliyor. Bu kapsamda da daha önce Tunceli'ye ya da Bitlis'e gidilmiş ve çalışmayan kadınlarla kalınmış. Yeni birtakım orada teşvikle bulunan sermayecilerle anlaşılmış ve kadınların ekonomik özgürlük kapsamında çalışmaları teşvik edilmiş. İşe yaramış da çok sayıda kadın çalışmaya başlamış. Bir sene sonra aynı yere gidildiğinde kadınlarla toplanılıyor ve kadınlardan şöyle bir şikayet geliyor "Eskiden en azından ev işi yapıyorduk. Şimdi hem çalışıyoruz, hem ev işi yapıyoruz, hem de paramızı herife veriyoruz. Yorulduk valla, ben işi bırakacağım". Feministlerin bazı fraksiyonları şok oldu o gün, "Nasıl yani paranızı erkeğe mi veriyorsunuz" diye, ne beklediklerini sordum. "Ekonomik özgürlüğü olunca kocasına ihtiyaç duymaz" diye düşünüyorduk demişlerdi. Bazı fraksiyonlar daha yapıcı davrandı ve hala bununla ilgili çalışmalar var.

Burada da "alan razı, veren razı" durumlarına da bazı fraksiyonlar ılımlı yaklaşıyor, bazı fraksiyonlar ise "Kimse almamalı da vermemeli de" şeklinde yaklaşıyor. Buna büyük bir tepki çıkmama sebebi de bu fraksiyonların arada birleşemiyor olması olabilir. Sadece kişisel kişisel ve tek tek tepkiler verilebiliyor ama bir ağız birliği olmayabiliyor.

Açıkçası bu ağız birliği olmamasını da sağlıklı buluyorum, böyle konularda pat diye karar verilmesinin uygun olmadığını düşünüyorum. Bir kafamız karışmalı, bir ne yapacağımızı bilememeliyiz.

aychovsky
1

mobil görünümden çık