ödevim için kısa bir soru sormak istiyorum. Avrupa'daki süpermarketlerle türkiye'deki süpermarketler arasında ne gibi farklılar vardır? süpermarketteki ürünler, çalışanlar vs her şey hakkında olabilir. avrupa'da olan ya da önceden bulunmuş olan yardımcı olursa çok sevinirim.




 

aklıma bir tek avrupa'da torbaların parayla satılıyor olması geldi. insanlar evinden bez çantasını falan getiriyorlar. amaç herhalde çevreyi korumak.

kül

Hollanda'dan yola çıkarak cevaplayacağım. İlk olarak kül'ün dediğine katılıyorum, herkes kendi torbasını getiriyor. Getirmeseler de iki üç ürün aldılarsa hemen çantalarına atıveriyorlar, torba harcamıyorlar. Zaten torbalar para karşılığında alınıyor. Kasa çalışanları işlerine çok hakim ve süreç çok hızlı ilerliyor. Marketin kendi markası (örn. Albert Heijn) global markalar kadar (hatta bazen ürüne göre daha çok) rağbet görüyor.

fotrsapka

henüz tr de var mı bilmiyorum ama yurtdışında alışveriş arabalarında havalimanlarındaki gibi bi sistem var. bozuk parayı sokup kilidi açıyosun sonra kilidi taktığında paranı geri alıyorsun. bir de orada yaşayan insanlarda bizdekinden örnek verecek olursam atıyorum tansaşta et ucuz kipa da sebze bakliyatları bim den almalıyız gibi bi mantık var.

exist is pretty

İspanya için söyleyebilirim. Yalnız orada da eyaletten eyalete değişebilen şeyler var, ben batı ve güney eyaletleri için genelleyebilirim. İlk olarak bulunduğum yerde köpekler çok önemliydi, bir apartmandan minimum 10 köpek çıkardı, o yüzden süpermarkete girerken köpek bağlama yeri vardı. Aynı zamanda bisiklet yoğun kullanıldığı için bisiklet parkı da vardı.

Deniz kenarı olduğu için balık reyonu Türkiye'dekinden çok büyüktü. Bizdeki gibi buzun içinde bütün balık satılan reyon dışında işlenmiş balık ürünlerine ait büyük bir reyon vardı. Atıyorum ahtapotun 5 çeşit soslanmış ve konservelenmiş hali gibi. Adını bilmediğim envai çeşit balık için reyon ayrılmıştı.

Domuzlara ait ürünler zaten et reyonunda ağırlıkta oluyordu, bu genel olarak Avrupa ile ürün açısından en büyük fark olabilir.

Poşeti para ile alma dönemine ben oradayken geçildi. İlk başta normal poşetlerken sonra evden pazar çantası götürdüm.

Bulgur bulamadığım için Türkiye'den götürmüştüm. EN büyük sorunu koskoca Valencia'da süzgeç bulamayarak yaşadım. Carrfeour, her şey bir euro'cu dahil süzgeç yoktu. Bunlar saçma ayrıntılar olabilir ama süzgeçsizlik koymuştu.

Bizim yoğurt Yunan Yoğurdu olarak geçiyor ve kova kova değil, Activia yoğurt gibi küçük küplerde satılıyor.

Bunlar tabii küçük ayrıntılar da en büyük farklardan biri çalışanlarda idi. Bu İspanya için geçerli olabilir. Pazar günü kesinlikle çalışılmıyor. Hatta gittiğimin ilk Cumartesi'si kasiyere "Yarın açık mısınız" diye sordum, beni orada bağıra bağıra "Manyak mısın, ailemizi de mi görmeyelim, Pazar kim çalışır" diye azarladı. Çalışan hakkı, müşteri hakkından daha önemli orada ve bunu çok takdir etmiştim. Bunun dışında siesta saatlerinde ya kapalı olurlardı, ya da nöbetçi tek kasiyer olurdu. O kasada kuyruk olunurdu. Bİr seferinde Paskalya, bir yerel bir de mahalle bayramı ile 1 Mayıs üstüste gediği için iki haftada 1 gün açıldı market. (Buranın Migros'u diyebilirim) Ayrıca 1 Mayıs pazara geldiği ve yoğun eylem olduğu için, kimse tatil yapamadığından 2 Mayıs tatil edildi. 2 Mayıs'ta da kapalı idi.

Bir de bizde yaşlı kasiyer pek yoktur örneğin, genelde başka iş bulana kadar kasiyer olarak idare edilir. Orada ömrün boyunca o işi yapıp, kasiyerlikten emekli olunabiliyor, bu da pek yadırganmıyor. Çünkü insanlar işlerini çok da umursamıyor. Önemli olan erken eve gidebilmek, para kazanabilmek ve aile ile zaman geçirebilmek. Çoğunluk kariyeri sallamıyordu. Çok sayıda yaşlı kasiyer vardı, hatta pek genç yoktu.

aychovsky
1

mobil görünümden çık