herkes, benim başıma gelmez diye düşünüyor. bir şeyi bilmekle içselleştirmek ayrı şeyler.
yani aids ne kadar yaygın, etraf cinsel yolla bulaşan hastalık dolu biliyoruz ama yine de riskli ilişkilere giriyoruz, riskin var olduğunu bariz olduğunu biliyoruz ama bize olmazmış gibi geliyor.
alkollü iken araba kullanmanın ne kadar tehlikeli olduğunu biliyoruz, hepimizin çevresinde bu sebeple ölen en az bir kişi var, ama ben dikkatli şöförüm şahane şöförüm benim başıma gelmez diyoruz.
en basitinden bunca insan sigaranın kendini öldürebileceğini kanser edip süründürebileceğini biliyor, ama kendisinin başına gelebileceğinin tam bir farkındalığına sahip değil.
ciddi ciddi mi soruyorsun bunu?
o zaman afrikada yaşayanlar direkt ölsün
dafuq; kimse ölmesin diye soruyorum.
çocuk yapmak mantık ile yürümüyor ki.
içgüdüsel bir şey ve soyunu sürdürme isteği.
dünyada hayatta kalma arzusundan daha kuvvetli bir şey yok.
Soyları devam etsin diye belkide içgüdüsel :S
soyları devam etmese dünya için kayıp mıdır bu yani? millet soyunu ne zannediyor ve neden abartıyor. genleri sürecekmiş, soyundan Einstein mi çıktı, bilim adamları, sanatçılar mı çıktı? dünyayı kurtarırlar belki diye mi düşünülüyor?
bazen sadece yaparsın :(
hahaha
doğurma isteği içgüdüseldir. yani soyun devam etmesiyle ilgili söylenenler de içgüdüsel gelişen durumlar. mesele kendi soyunu abartmak değil, çocuğunun einstein olmasını istemek falan hiç değil, yalnızca içgüdü. ve annelik, babalık daha çok duygusal anlamda sahiplenilen bir şey. ayrıca dünya ne durumda olursa olsun, benim en temel annelik içgüdüme neden engel olsun? bu dünya 2 tane acı dolu yas dolu dünya savaşı geçirdi, yine de yaşama, doğurma içgüdüsüne engel değil bunlar. dünyada yeni gelen bebeklere de yer var, su var, ihtiyaçlarını karşılayacak her şey var. ama tabii paylaşan yok, kirlilik çok. şimdi suç, benim bir kadın olarak gebelik sürecini yaşamak istemem mi? emzirmek istemem mi?
ayrıca dünya kötü diye çocuk yapmamak, dışarıda araba çarpabilir diye sokağa çıkmamak gibi bir şey. niye çıkmayayım ki sokağa?
yeni doğan bir bebeğin hayatına gerekli olan o 5 kuruşluk değeri annesi verir zaten. yoksa bin yıllardır insan köle olmaktan ileri gidemedi.
çocuk yapmamak gibi bi seçenek olduğunu düşünmüyor bile bazı insanlar. yani hayatın akışı bu şekilde olmalıdır gibi bi yargı var ve sorgulanmıyor bile: oku, iş bul, evlen, çocuk yap. çocuk nasıl bi yere gelecek neler yaşayacak düşünmüyorlar bence. düşündüğü halde sadece "anne olmak istiyorum"- "baba olmak istiyorum" mantığıyla yapanlar da var. ben bunu bencilce buluyorum ama tartışılır.
biz vazgeçtik örneğin.
türkiye'de yaşamaya devam etmek durumda kaldıgımız sürece çocuk yapmayacağız.
içgüdü,soyun devamı vs iyi hoş da ben şu saatten sonra şansla çocuk büyütüp paranoyak olamam.
ya bi de sadece içgüdülerimizle yaşamadığımız bir dünyada içgüdülerin öyle istiyor diye çocuk yapmak mantıklı değil ki. insan içgüdülerine ve doğaya bu kadar ters düşmüşken bu konu bu şekilde değerlendirilmemeli.
insan bugün, öğrenilmiş davranış ile içinden gelen davranışın ne olduğu konusunda karışıktır. ama içgüdü konusunda değil. yani dişiysen pembe giymek içinden mi geliyor yoksa sana öğretilen bir şey mi, bunu bilmiyoruz, ayıramıyoruz.
gelişen dünya elbette ki insanın, hayvan yanına sırt çevirmesi sonucunu getirdi. doğallığını yitirmesine sebep oldu. ama yaşama içgüdüsü devam ediyor, en zor koşullarda bile kalsak, açlıktan ölecek olsak yine de kurtuluş yolunu panik içinde ararız, tek sebebi de yaşama içgüdüsüdür.
çocuk yapmayı isteyebilirsin, mesela hayatta benim kadar anaç bir kadın yoktur. mükemmel bir anne olurum, ama o isteğini bir şekilde dizginlemelisin. yok çocuk kıymeti yok bu ülkede. çocuğunun gittiği kreşte üzerine lavabo düşebilir, oyun oynarken açık bırakılan çukura düşebilir. bir de üstüne çocuğunu suçlu çıkarırlar. çocuğunu pisi pisine kaybedebilirsin. insan hayatının çok önemli olduğu bir ülkede yaşasaydın doğur istiyorsan.
Uygun yaşama koşulları olmasa bile insanın içine bilinci pasif bırakan bir üreme iç güdüsü yerleştirilmiş ( çünkü dünyaya bolca köle lazım ) Eğer insan oğluna bu iç güdü verilmeseydi insanlar bilinçli şekilde ürer ve dünya bu kadar rezil bi halde olmazdı
türkiye'de yaşamaktan ne kadar nefret ettiğimi her yerde yazıyorum. ama "türkiye'de yaşadığını bildiği halde çocuk yapmak" kalıbı da bana çok garip geliyor açıkçası.
çocuğun çok daha medeni bir ülkede 3 yaşında hasta olup da ölebilir. sadece toplumun genel sağlığı nedeniyle, ihtimal türkiye'ye kıyasla daha azdır.
kaynakların azlığı, dünyanın daha fazla insanı taşıyamayacak olması gibi sebeplerden dolayı "biz yetiyoruz, başkasını yapmayalım" derseniz anlarım. ama "ya bi şey olursa?" diye düşünerek çocuk yapmaktan kaçınanların paranoyak olduğunu düşünüyorum. neden çocuk yapılmalı ya da yapılmamalı konusunda sağlıklı bir düşünceden ziyade çok karamsar bir dünya koyuyorlar ortaya.
ben "içgüdülerimizle yaşamıyorum"a katılmıyorum açıkçası, bal gibi de içgüdülerimizle yaşıyoruz. şu şartlar altında evlenmek olsun, çocuk yapmak olsun benim de çok korkacağım şeyler. ama baba olabilecek seviyeye geldiğimi hissettiğimde, şartlar el verecek olursa niye istemeyeyim?
soyun devamını çok basit düşünüyorsun. kimse "ben süperim, 100 sene sonrasını da göreyim" diyerek çocuk yapmıyor. size hiç öyle gelmiyor olabilir ama 3 yaşında, bana benzeyen, sevdiğim kadınla ortak çalışmalarım sonucunda dünyaya getirdiğim apayrı bir can bana acayip sempatik geliyor. evet şu an türkiye'de bunu yapmam, ama "çocuk yapmak tü kaka" da dememek lazım.
her insan bir şeylere ihtiyaç duyar. kimisi gurur ihtiyacını "aslan gibi oğul"la karşılıyor, kimisi başka şeylerden. evladın özellikle de bir kadın için ne ifade ettiğini göstermesi açısından oğullar ve sevgililer şahane bir roman, bu vesileyle önermiş olayım okumadıysan. git morel'e de bakiyim "niye yaptın bu kadar çocuk" diye, saçını başını yolsun senin.
neyse, çok karıştırdım. çocuk yapmak çok acayip ve "güzel ortam" sağlandığı sürece güzel bi şey bence. yapmak isteyenleri anlamak o kadar zor olmamalı. öyle ya da böyle bir şekilde yaşıyoruz. herkes evladına daha iyi bir gelecek sağlamak ister ama allah değiliz biz de yani, "çocuk sevecem" deyip pat diye çocuk yapıyolar, acayip acayip işler.
söylemek istediğim şu; çocuğa, insana değer yok. lavabo örneğimde, sallanan bir lavabo var, yerine sabitlenmemiş. orası kreş, küçük çocukların olduğu bir yer. buna rağmen önemsenmemiş. çocuk bu lavabonun altında kalır ölür dememişler, kısaca bana ne ölüyorsa ölsün denilmiş. ya da çukur kapatılmamış, çocuklar oynarken buraya düşer bişey olur denmemiş, umursanmamış. bir de üstüne adli tıp raporunda çocuk hatalı gösterildi. çocuk öldükten sonra o lavaboyu tamir ettiler, o çukuru kapattılar. bunlardan başka örnekler de var. sorumlular hiç sıkıntı yaşamadılar.
çocuk sahibi olmak elbette güzel bir sey ama sorulan Türkiye'de çocuk sahibi olmak sanıyorum.
Ortalama standartları olan bir ülkeye göre burada çocuk sahibi olmak her anlamda büyük risk diye düşünüyorum.
Devletin sağlayacağı sağlık hizmetinden tutun da sosyal hayat içinde yaşayacağı her türlü olay bir tehdit.
Anne-baba adayı olarak da bunları düşünmek gerekir.
Yoksa allah verir rızkını diyip tüm bunları görmezden gelmek kolay kısmı.
Benim çocuk sahibi olmayı düşünmem için insana değer veren medeni bir ülkede,uygun ekonomik koşullarda yaşıyor olmam ve çocuğumun geleceği ile ilgili endişe duymuyor olmam gerekir.
Bunun paranoyaklık değil,mantıklı bir insan isteği oldugunu düşünüyorum.
dünyanın en güzel yerinde en iyi imkanlarıyla dahi yaşasan o çocuğun hastalıktan, kazadan saçma sapan bir nedenden yine de ölme ihtimali var. Türkiye de yaşamak bu oranı arttırıyor olabilir ama dünya üzerinde bunun sıfıra indiği bir yer yok o yüzden böyle düşünmek biraz abartı oluyor. ama şu var "bu koşullarda çocuk yetiştirmek istemiyorum" diyebilirsin senin tercihindir.
birazda çocuk yapmanın dışında bir şey bilmedikleri için böyle. adam öğrenmiş zaten okul, iş, evlilik, çocuk, torun-emeklilik, mezar. bunun dışında bir yaşam tarzı bilmiyor. bu yüzden bu halkanın dışına çıkamıyor, çıkarsa kendini anormal hissediyor. kendi çocuklarına da bunu öğretiyor.
kendi bi halt yemiş çocuk yapmış, çocuğuna da ona göre "ne zaman evleneceksin sen?" diye baskı yapıyor, evlenince "torunum ne zaman gelecek" diye soruyor. arkadaşlarıyla bir araya gelince tek konuşup övündükleri konu çocukları ve torunları çünkü. 'benim çocuklar, çocuk yapmak istemedi' demek onun için utanılacak bir şey.
konuşan hayvan beslemek istedikleri için, sevimli geliyor sanırım.
Hırstan olmasın sakın.Bu kadar duygusal varlıktan mantık beklemeyin.Herkes yapıyor ben de yapayım ne değişecek der ve yapar.
24 yaşına kadar sevgili yapmamış, 30'a kadar evlenmeyi aklından bile geçirmemiş bir kadın olarak ben çocuk için ölüyorsam kesinlikle içgüdüsel.
yoksa bana kimse ne çocuk yaptırabilir, ne Türkiyesi kalır bunun.
O değil ben istesem gider başka bir ülkede de yaşarım -ki zaten yaşadım- ama hayır, ben burda doğurmak burda büyütmek istiyorum.
Niye herkesin sizin açınızdan baktığını düşünüyorsunuz ki? dünyadaki tek laik müslüman ne kadar sorunlu da olsa demoktatik ülkeyiz mesela, çocuğum ana dilinin konuşulduğu ülkede büyüsün istiyorum mesela en azından ilk okulu bitirene kadar.Dede-nine, kandil-bayram, nevruz-hıdırellez bilsin istiyorum mesela.
Çocuk büyütmek nerede olursanız olun zor. Başka ülkede olsam ya azınlık olacam ya memlekete uzak ya da bambaşka detlerim olacak kaçış yok bundan.. Sadece pozitif çocuk ölüm oranı istatistiği mutlu çocukluğun garantisi olsaydı istatistik bilenlerin hepsi o ülkede doğum yapardı...