zaman zaman herkes dusunuyordur.
onemli olan cevrende olan olaylardan ders cikarabilmek, durumuna sukretmek, yapabiliyorsan insanlara maddi manevi yardim etmek.
dunyayi sen degistiremezsin ama birilerine faydan dokunabilir.
dunya adil bir yer degil.
Dünya berbat bir yer. Düşündükçe de yaşanılmaz, içinden çıkılmaz bir hal alıyor. O yüzden boşvermek, bir şeyi değiştiremeyeceğini kabullenmek ve dümdüz yaşayıp gitmek gerekiyor bence. Ne demişler ignorance is bliss.
Şöyle ki dünyada yaşamanın amacı mutlu olmak değildir. Bir nebze olsun iyi bir insan olabilmektir. Herkesin mutlu olduğu dünya yaşamaya değmezdi. Önemli olan adaletsiz ortamlarda sen ne yapıyorsun. Tanrı bunu görmek istiyor. Tanrı zaten kitaplarda sonsuza kadar mutlu olacağın yerleri sana söylemiş. Bu dünyanın gelip geçici olduğunu ve senin bu süreçte neler yaptığını görmen gerek.
evet cidden hayat mutsuzluklarla dolu.
ben bu mutsuzlukta kendimi şöyle avutuyorum; "beterin beteri var, birileri bu hayatı sakat, kör, sevdiğini dün toprağa vermiş veya aç olarak geçirmeye çalışıyor en azından o durumda değilim çok şükür" diye kendimi avutuyorum. bazen yiyor bazen yemiyor ama öyle böyle geçiyor..
edit: en çokta şu yaşamak için çalışmak meselesi koyuyor bana :/ işe gidip gelmekten başka ne halta yarıyorum diye üzülüyorum.
Bugün daha 35 yaşında hayatında sigara içki kullanmamış 7000 tl maaş alan özel sektörde bir birimde müdür olan arkadaşımızı kanserden kaybettik.... Hayat bu kadar basit işte ..düşünmeyin çokça şeyler yaşayın gitsin..rüzgar bir yerlere savuracak nasıl olsa...
sorun şu ki mutlu olmayı çok fetişleştirdik. sanki hayattaki tek amacımız buymuş gibi. zaten "mutlu olmak" kavramı bile bize öğretiliyor. mutlu olmak için araçları hem yanlış seçiyoruz (para, güzel bir eş, araba vs., hem de bu araçları birer amaca dönüştürüyoruz.
bu konu üzerine kafa patlatmak için 3 kitap önereceğim:
www.iletisim.com.tr
www.idefix.com
www.idefix.com
Gerçektene de mutsuzluk dolu, bu söylediklerinizin var olması da bence yeterince kanıt. Ben insanın bir varoluş amacı olduğuna inanmıyorum ama bu tarz şeylere de kafayı takan bir insanım. Rahatlamak için ise şuna (htwins.net ) ve şuna (www.youtube.com )bakınca rahatlıyorum, "Amaan, zaten küçücük bir şeyim, yaşamışım ne, yaşamamışım ne." diyorum. Valla, aklım almıyor, yukarıda (aşağıda, sağda, solda) zibilyon tane gezegen, yıldız var. İnsan olsa ne, olmasa ne. Bir de o halimizle hani oturup düşünüyoruz, bir şeyler hissediyoruz, yemek falan yiyoruz ya, iyice komik geliyor. Birileri okumak için kilometrelerce karlı yollarda yürürken, başka biri milyonların içinde yaşıyor, o anda başka bir yerlerde bir yıldız patlayıp supernova oluyor. Ben isyan ediyorum, o arada dünya kadar bir göktaşı bir gezegeni parçalıyor bir yerlerde. Algılayamadığım için olay iyice karmaşık geliyor, iyice hayranlık uyandırıyor. Onu düşündükten sonra biri insanın hayatını geçtim, Dünya'nın kendi varlığı bile karınca gibi geliyor. "İnsanlık olarak olmasak ne olur? Onu geçtim, şu gezegen olmasa da ne olacak ki. Olmasa da olur" diyorum. Sonra hayranlıktan vazgeçip dünyaya dönüyorum, İstanbulkartımı basıp sağlı sollu arkalara doğru ilerliyorum. Ya da duruma göre gaz maskesi takıyorum.
hayat pek tabii ki mutsuzluklarla dolu ama bu hayata bakış açınla ilgili. şimdi sana edebiyat yapmak istemiyorum yok pozitif düşün yok bilmem ne... fakat aslında çok basit olan ama düşünmeyi unuttuğumuş bir şeyi hatırlatacağım. o da ''şükretmek''. bak beni öyle dini bir kimlik olarak görme. din ile alakam yok desem bile yeridir.her şeye rağmen hayat çok güzel. Yaşamak, nefes almak, bu serüvenin bir parçası olmak çok önemli.
Sabahları uyanırken, gözlerimizi ilk açtığımız anda sağlıkla gerinebiliyorsak eğer… işte ilk neden karşında duruyor bile. Ne dersin? Sağlıklı olmanın parayla bile ölçülemeyecek derecede önemli olduğunu hepimiz biliyoruz, öyle değil mi? Biliyoruz da hangimizin aklına bunun için şükretmek geliyor ki? Ancak hastalandığımızda, sağlığımızı kaybetmeye başladığımızda değerini anlıyoruz; ama iyileşince her şey tekrar eskiye dönüyor, rutine biniyor ne yazık ki…
Tıpkı bunun gibi bir başka örnek… market arabamızı elimizdeki listeyle doldurup eve geldiğimizde tüm alabildiğimiz nimetler için şükretmemiz gerekmez mi sizce; hele hele istediklerini, özlediklerini, onlardan da önemlisi ihtiyaçlarının çoğunu alamayanları düşününce? Peki bizler ne yapıyoruz; elimizin ağırlığından, yorgunluğumuzdan dem vuruyoruz öyle değil mi?
Bunlara benzer örnekleri çoğaltmamız mümkün elbette ama bunların pek çoğunu fark edebilmemiz için mutlaka bir şeylerin sebep olması, bize bir şekilde hatırlatılması gerekiyor. Oysaki… kendiliğinden fark edebildiğimiz, şükür edebildiğimiz ölçüde mutluluk kıvılcımları daha bir etkili olacak, denizin mavi serinliklerinin ruhumuzu dinlendirmesi gibi daha bir sarıp sarmalayacak dört bir yanımızı.
işim gereği dünyanın dört bir yanını gezme fırsatım oluyor ama kalitesiz bir ülke demek yerine kalitesiz insanların olduğu bir ülke demek daha doğru olur. bunun için de yapacak bir şey yok maalesef. örneğin; japonya'ya gidiyorum ve 2 gün kalıyorum. insanlar saygıdan artık ayaklarıma kapanacak. kasiyeridir, otel görevlileridir vs. herkes yaya geçidine geldiğinde kimse yoksa bile muhakkak durur vs.. örnekleri çoğaltmak mümkün. fakat bizim ülkemiz de böyle. yeri geliyor bende isyan ediyorum fakat gittiğim diğer ülkeler geliyor aklıma. ya kenya'da doğsa idim ? veya kırgızistan ? veya suriye ? vs. vs. o zaman da diyorum ki neyse buna da şükür...
artık yazmayı bırakmam gerekli karnım acıktı. hadi eyvallah...
Sağlık veya yiyecek ekmeğin olması bambaşka konular. İhtiyaçlar hiyerarşisinde bunlar temel basamaklar zaten. Ancak sadece bunlarla mutlu olabilmek, ölmek için yaşamak anlamına gelmiyor mu? Çok polyannacı bir bakış gibi geldi bana.
İyi insan olmak, daha doğrusu başkalarına çıkarsızca yardım eli uzatmak, evet bu gerçekten çok güzel bir şey. Ama bir sorum var, aç olan bir kediye süt verdiğinizi düşünün. Mutlu oldunuz. Ya sonra? Ya kediyi alıp beslemeniz gerekiyor, ya da bundan sonra ne olacak diye kederlenmeniz.
Dünya adaletsiz ve kokuşmuş bir yer. Ben de pek inançlı biri sayılmam ama, birkaç sene önce duyduğum bir laf hep geliyor aklıma. Bu kadar sıkıntı var olduğundan, belki de bu dünya başka bir dünyanın cehennemidir.