Küreselleşme batıdan dünyaya bir kültürel emperyalizm mi yaratmaktadır yoksa küreselleşme bütün farklı kültürlerin yan yana bir arada yaşadığı daha melez kültürlerin ortaya çıktığı bir yaşam alanı mı sunmaktadır?




 

Bu sorunun cevabı için çok çeşitli perspektifler var ancak benim görüşümde ilki ağır basıyor çünkü ben küreselleşmeyi daha ziyade McDonaldization algısıyla yorumlayanlardanım. Aynı şekilde Westernization ve Americanization gibi kavramlar da bu savı destekler nitelikte: Eğer sadece globalleşmeyi tek boyutlu ele alıp ne güzel oradan oraya geziyoruz, değişik kültürler tanıyoruz, Batı Doğu' yu görüyor, yanlışlarımızı düzeltiyoruz dersek bu çok naif ve zayıf bir argüman kalır çünkü kültür ve hakim kültür algıları siyasi ve iktisadi alandaki domine güçlerin etkisiyle şekillenir. Kısacası dönemlerin büyük güçleri kültürü hem bu imajı desteklemek için kullanır hem de bu imaj onların gücü sonucunda da meydana çıkmış olur. Ben ne sinemada ne edebiyatta ya da giyimde, yaşam tarzı algısında kültürlerin eşit şanslarla temsil edilebildiğine inanmıyorum. Eğer biz bugün sürekli yereli, daha az görüleni ve bilineni korumaya çalışıyorsak, fair-trade gibi kavramları ortaya atıp lokale ve onun temsil ettiğine geri dönmeye çalışıyorsak çözmek istediğimiz sorun, iyileştirmeye çalıştığımı hastalık da küreselliğin sonuçlarıdır. Bence mevcut güç dengelerini iktisadi ve siyasi çerçevelerden okumakta fayda var. Bunların görünür sonuçları da birey ve toplum psikolojisine sirayet ederek hakim algılar yaratıyor ve biz bu kültürel emperyalizm, küreselleşme okumalarımızı oradan hareketle yapıyoruz.

Tabii post- modern görüşlere göz atmanızda da fayda var, çoğulculuğu ve cohabitationın mümkün olduğunu savunanlar daha çok onlar.

PS: Alanım sosyoloji değil Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ile Uluslararası İlişkiler ancak konu hakkındaki en genel geçer bilgileri yazmaya çalıştım. Bazı kavramların tam Türkçe karşılığını bilmediğim veyahut anımsayamadığım için arattığınızda alakalı makaleleri de daha kolay bulabileceğiniz İngilizcelerini yazdım. Umarım yardımcı olur.

feliss

aslında nereden baktığına bağlı olarak, ikisi de. hatta ek alternatifler de üretilebilir. hatta bu konuda cilt cilt kitap bile yazılır kestirip atmak çok zor. bu soru "sosyal bilim" şemsiyesi altına tamamen ya da kısmen giren her şeyin konusu.
ben şöyle derim, ortaya çıkış sürecine göre değişir.
örneğin batıdan dünyaya kültür emparyalizmi olması için öncesinde kitle iletişim araçları, markalar, pop idolleri...nin önce bir üst-küresel kültür oluşturulup sonra da bunun kültür emperyalizminin aracı yapmak için kulllanılması gerekir kabaca. sınırların kalkması ise tamamen teferruat, çünkü zamanlar her yer aynı olur.
bir diğerinde yine ortak bir üst-kültür oluşur ama bu kez diğer gelenekesl kültürler özlerini de asimile olmadan korurlar. mesela bizde dini bayramlar bu üst-kültürün nesnesine dönüşmüştür ama diğer geleneksel kültürleri de herhangi bir şekilde deforme/asimile etmez. bunu dünya çapına uyarlayın işte. işçi bayramı gibi. sınırların olup olmaması yine teferruat.

ya da üstteki ikinci örneiğimi avcı-toplayıcı/göçebe dönemlere dönmüş halini düşünün, o da bir çeşit küreselleşme olarak yorumlanabilir. kavram kullanmadığımdan biraz masal gibi oldu ama hep yorum yani bunlar; net cevabı yok pek.

dafaiss
1

mobil görünümden çık