özellikle son bikaç aydır delirmek üzereyim. yok olmayı, ölmeyi kabullenemiyorum. annemi, babamı, kardeşimi ve tandığım herkesi bir gün sonsuza kadar kaybedeceğimi kabullenemiyorum.

canım istediğinde onlarla konuşamayacak olmayı da kabullenemiyorum. düşünceler öyle derin vuruyor ki, kafamı dağıtmak için ne yapacağımı şaşırıyorum.

öldükten sonra sonsuz karanlığa geçmeyi kabullenemiyorum ve ne hissedeceğim diye düşünmeden edemiyorum. ne ailemin ne kendimin yok olmasını düşünmek istemiyorum. gerçekten deliriyorum arkadaşlar, farkındayım delirdiğimin. ama elimde değil.

keşke bir dine bişiye inansaydım. en azından yok olana kadar yok olmayacağımı düşünürdüm. rahatlardım.

durduk yere böyle hissetmemin sebebi de şuan bu: www.youtube.com

sırf bu yüzden amına kodumun internetini de kapatıcam. bir anda bir başlık, bir video görüyorum ve mahvoluyorum. yıkılıyorum

 

benim de epey canımı sıkıyor :) ama başka şansın yok. hayatta bildiğin tek gerçek bu ve bu ışıktan bakınca aslında hayat daha anlamlı ve güzel her anıyla. hem dine gerek yok, evrende yok olmuyosun supernova filan olabilirsin ilerde :P bilincin için üzülüyosan da o dakikaya kadar en kesin gerçeklik karşısında, örümcek ağındaki av gibi anlamsızca, korku ve isteksizlikle çırpınıp, o dakikadan sonra da artık hiç bir bilince sahip olamamak (veya kimine göre bambaşka bir boyuta geçmek) gerçekten ironik. çünkü yani aslında çığlık atarak roller coaster ın tepesine çıkıp aşağıya düşmekten farkı yok. tepinebilirsin de, sakin bekleyebilirsin de, neşeyle heveslenebilirsin de... tadını çıkarmaya çalışmak bence en güzel çözüm. hiçbirimiz burdan sağ çıkamıycaaazzz :) hehehhe
ama emin ol benim de aklıma geldiğinde nefesim kesiliyor, kalbim duracakmış gibi oluyor, gözüm kararıyor. yine de ölümü bu kadar yakından hissetmenin onunla biraz daha barış içinde yaşamayı sağladığını düşünüyorum avanak gibi gezmektense. beynin bi nedenle bu konuya override yapamıyor. belki öyle yaşamak daha rahattır, bilemiyorum. ama dünya snuff olmuş resmen. her gün gözümüze sokulan görüntüler gerçekten inanılmaz!! bu durumda konuyla barışık olmak sağlığımıza daha faydalı diye düşünüyorum.

bi de yani adama galaksiler yok olurken sen kimsin bre derler haklılar :D kendi evrenimizin merkezinde olabiliriz ama evrenin merkezi olmadığımız kesin.

kediebesi

Yunus Emre'yi, Mevlana'yı, hayatlarını, yaşayış tarzlarını araştırmanı tavsiye ederim. Mesnevi'yi okuyabilirsin mesela, iyi gelecek. yoksa düşün düşün delirebilir insan evet..

su olsam ates olsam

yok olacağın fikri seni delirtiyorsa zaten yok oluyorsundur.

şöyle ki bizi biz yapan asıl şey bedenden çok zihin, düşünce, duygu ve tavır değil mi. akıl giderse bunlar arasındaki organizasyon, koordinasyon bozulur mu? evet. o zaman önce aklına sahip çıkacaksın, böyle saplantılı düşüncelerden -şanslısın ki farkındasın, kurtulacaksın.

tamam bizi biz yapan şeyleri soyut olarak ifade ettim fakat şunu da unutmamak lazım, bizler fiziksel olarak da doğadaki döngünün bir parçasıyız. sürekli tüketerek geçirilen ömrün bedeli aldığın elementleri, bileşikleri usulca yerine-toprağa koymaktır. ödeşmeden bahsediyorum.

ayrıca kalıcı olmama fikri ile boğuşmak, biraz boşluktan olabilir mi diye düşünmüyor değilim. insanın tabi ki sevdikleri olacak ama dünyadaki ömür sınırlı. bu zamanı fonksiyonel olmakla geçirirsek böyle varoluş pardon yokoluş kaygısında boğulmayız.

bir de yokoluştan çok önce varoluşunu sorgula derim ben. niye vardın, ailen, sevdiklerin niye varlardı ki yokoluşa geçtin??

umarım anlattım, kendine dikkat et, kötü düşünceler insanı hemen içine çeker zira. varoluşsal problemlerin olursa mesaj atabilirsin.

fallopian

(git: 658062) Biz insanların inanmak istediği formda, yani "bize göre" eksiksiz olan, aklımızda hiçbir şüphe bırakmayacak kadar kesin bir din olsaydı eğer bu dünya hayatı zaten gereksiz ve saçma olmaz mıydı sence?

Bu gerçeği kabul edebilmek için önce her koşulda güvendiğimiz aklımızdan şüphe duymalıyız. Aslında din dediğimiz şey bu şüphe ve gizde saklıdır. Avrupa'da önünde saygıyla eğildiğimiz Dekart,Newton,Gregor Mendel gibi çok sayıda bilim adamı ve filozofun dine olan bağlılığı, bugün "yok olma düşüncesinin de sorgulanabilirliğini kanıtlar nitekliktedir." Nitekim İbrahim Peygamberin de bu şüphe ve sorgulamayla dinin varlığına ulaştığı söylenegelir.

Bu yüzden keşke (tam da hayal ettiğimiz tarzda bir din olsaydı da)inansaydık demek yerine "yok olma" inancımızı sorgulamamız gerekir diye düşünüyorum.

Genel semavi dinlere göre dünya hayatı, Tanrı'nın Adem Peygambere elmayı yasaklamasıyla başlayan bir sınama dünyasıdır. Hastalıklar ve ölümler de bu sınavın birer parçası, hatta kazanç fırsatıdır. Biraz pragmatik bir yaklaşımda olsa da sırf bu kazanç fırsatı nedeniyle bile yok olma inancı sorgulanabilir diye düşünüyorum..

psmstc

yok olmiycan ki! sadece farkli bi plana gececen. muthis bi yere gidecen...

compadrito

tırtıl kelebek olmaktan korkar mı diyolar bi de :D

kediebesi
1

mobil görünümden çık