size anlatacağım şey içimdeki ikinci kişinin nasıl ortaya çıktığıdır. yaşımın çok büyük olmadığını hatırlatarak başlayım. ergenim evet. çünkü bu yaşananlar yaşı daha ileri bi vatandaşa belki bu kadar koymaz lakin beni beni öylesine etkiledi ki etrafımdaki tüm bayanlara karşı mesafeliyim, bu olaylardan sonra aklımın ucundan kimseyle birlikte olmak geçmiyor.
bir kaç kişiyle paylaştım, daha çok tanımadığım insanlar olmasına dikkat ettim bu kişilerin fakat daha büyük bi kitlenin yorumunu almak istiyorum (tabi okursanız). ilgi çeksin diye betimlemelere dikkat ederek, dramatize ederek anlatmaya çalışacağım.

polonya'ya okumaya gittim, 48 saatlik bi yolculuk. uçaklar trenler...
iki spor çantam var, bi de sırt çantam, yoruldum tabi uykusuz kaldım.o yorgunluğun üstüne bile olsa hareketli bi şeyler yapmak istiyorum tabi gitmişim oralara kadar.
bana verilen odaya çıktım. yurdun 7. katı. mutfak banyo oda harika her şey. mentorum (ela) dedi ki bak bu oda iki kişilik, bu sabah biri daha yerleşti, ama tanımıyorum. sonra siz tanışırsınız, şu an burada değil ama. çıktım odaya, bi güzel koku, çok sade bi havası var, aydınlık. dedim düzenliymiş artık kimse oda arkadaşım.
baktım ingilizce bi kitap. masanın kenarında. çok güzel düzenlenmiş, serilmiş yatağın yanında masanın ucunda. aldım elime. romandı. karıştırdım sayfaları. ingilizce notlar çıkarılmıştı. aklıma nerden estiyse dedim ki "iyi, britanyalı oda arkadaşım oldu."
yurt 11 katlı, 12. katta yani çatıda gözlemevi var. o gece hoşgeldin partisi olacak o sene yeni gelen öğrencilere.
hazırlandım erkenden, şehir merkezine yürüdüm zaten küçük bi şehir.
geri geldim, oda yine boş. parfüm kokuyor.
ben de hazırlandım çıktım çatıya. o gün tanıştığım arkadaşlar orada. selamlaştım geçtim yanlarına biramı alıp.
üç tane ispanyol bunlar bu arada. angel, andres, samuel. andres yanımda onunla konuşuyoruz. bi kız gördüm. saçları altın sarısı. altından daha sarı. güneş gibi parlıyor. hafif balık etli. yüzünde öyle bir ifade var ki... dersin ya birisi için "bu kişiden hayatta kimseye zarar gelmez" diye. öyle işte. nasıl gülüyor ama. aklım gitti. ishal olmuş gibi hissettim kalbim sıkıştı. andres var yanımda, dedim "abi who is this girl? that one, do you know her?" sikine takmadı pek o, "i dont know. go ask her" dedi.
kafamı bi kaldırdım, kız yok. kayboldu.
ama ne kayboluş. çok gizemliydi.

o partide bulunduğum her saniye o kızı aradım gözümle. sordum ela'ya tarif ettim. yok tanımıyor. nereli, nereden gelmiş, yeni mi gelmiş benim gibi, odası neresi... tanımıyorlar.parti bitecek artık kimse kalmadı, sarhoş muhabbeti başladı. ben yüzüm asık aşağı indim 8. kata kadar. ama hiç de bakmadım gerçekten 8. kata mı indim diye. zaten hafif sarhoşum...
ittim kapıyı açıldı. o ilk kapıdan sonra sol taraf banyo ve tuvalet. sağ taraf mutfak, karşısı da oda. odanın kapısının üzerinde buzlu camlı bi pencere var eski tip türk dairelerindeki gibi. oradan loş bi ışık vuruyor karanlık koridora. ben sağa döndüm mutfağa. su içtim.
banyoya girdim, yüzümü yıkadım, kafamı ıslattım. bu arada o loş ışıktan anladım ki (masa lambası o loş ışık) oda arkadaşım gelmiş.
içeri girdim.
içeri girdim ama daha girerken anladım burada bi terslik var.
çünkü fazlaca sessiz her taraf. yani odada biri olduğunu biliyorum ama sessizce oturuyor. neden sessizce otursun ki internet falan var. ama sessizce oturuyor. içeride kimsenin olmama ihtimali yok mu, tabi ki var. ama hayır ben anladım içgüdüsel olarak mı artık bi şey çekti mi beni oraya...
kapıyı yavaşça açtım, oda kare şeklinde tam karşıda sol ve karşı duvarın köşesine dayanmış bi yatak ve o yataktan başlayıp sağ duvara kadar devam eden karşı duvara yapışık uzunca bi masa ve iki adet sandalye.
sol tarafımda kapının açıldığı duvara dayalı ikinci yatak, sağ duvara yapışık kapıdan masaya kadar dolaplar.
masa lambası beni yanılttı sanki. çünkü karşıdaki yatağa uzanmış kitap okuyan birisi vardı. fakat o sarışın kıza benziyodu. kız kitaptan başını kaldırıp bana baktı. iki mavi göz vurdu beni. çivilendim kaldım durduğum yere.

sarışın kızdı. benim sarışın. ben yapılabilecek en salakça şeyi yapıp en öküzce potumu kırdım o an.
pardon yanlış odaya geldim herhalde deyip dışarı çıktım.
kız tek kelime edemedi. ben çıktım odadan. ama kalp krizi geçirecem nerdeyse.
çıktım dış kapıya kadar. doğru oda. mecbur mal gibi içeri girdim tekrar.
kız gülümsüyor bana. ben de gülümsedim de ben inanılmaz utanıyorum tabi. kız elinde o kitabı tutuyor. ingilizce notların olduğu.
tanıştık. sabaha kadar konuştuk.
kızın bi bakışı vardı, içime kızgın şişler sokup çıkarıyorlar. oradan görünmez olup hoplaya zıplaya uzaklaşmak istiyorum. bakmasın bana öyle diyorum. (kız ortak arkadaşlarımızdan kimseye de o kadar güzel gelmedi nedense) ama benim için dünyanın en güzel insanı.
o gün öyle geçti. inanılmaz iyi kalpli, şevkatli, barışçıl, yani nasıl tarif edeyim kızda dünyanın tüm güzel şeyleri toplanmış. zerre kötülük negatiflik yok. çok sevgi dolu.
ben zaten ilk gördüğüm an aşık oldum. iki hafta nasıl geçti anlamadım. her hareketime dikkat ediyorum. sabah markete koşuyorum o yorulmasın diye. daha büyük çaplı alışverişlerimize beraber çıkıyoruz, beraber yemek yapıyoruz, kahkaha muhabbet, lig maçlarını izliyoruz (hiç kaçırmam)...
iki hafta sonra yataklarımızı birleştirdik -bu esnada ne kadar mutlu olduğumu hayal bile edemezsiniz. hayallerinizdeki insanı bulduğunuzu düşünün-.
değişim öğrencisiydi hepimiz gibi (sonradan hepimiz kalmayı seçtik orada). ufak tefek bi kaç problem çıksa da inanılmaz güzel gidiyordu her şey. yanında uyurken bile eğleniyordum ya. inanılmaz mutluydum.
bisikletle göle gidiyorduk, ormana gidiyorduk, hayvanat bahçesine gidiyorduk, alışverişe gidiyorduk, buz patenine gittik, araba kiraladık almanya'ya gittik vs...
şubat ayı geldi. gidip kalma mevzusu çıktı ortaya. tabi herkes kalacaktı yani hesaplarım öyleydi. çok güzel bi arkadaşlık vardı herkesle aramızda. arkadaş grubumuz çok iyiydi.
bi gece bi konuşma yaptık. bizim için gelecek yok dedi. bi yerde bitecek mutlaka bu dedi. ne zamana kadar bekleyebilirim ki dedi. buz gibi terliyorum ben bu sırada. konuşamıyorum.
sonunda konuştum. bekletmem seni dedim. okul biter bitmez beraber iş ararız dedim. dedim de dedim. her türlü ikna etmeye çalıştım.
olmadı. dönüyorum ben dedi.
hazırlandı yavaş yavaş. ben oturup onu izledim. bavulunu topladı, ben oturdum onu izledim. banyodaki eşyalarını topladı, ben onu izledim.
akşam son kez maç izledik beraber. sabah oldu. uyandık. kahvaltı yapmadan çıktık.
konuşmadık hiç. öpüşmedik de. trene bindi. hoşçakal dedi, gitti.
ağlamadım. yani tamam dedim ya ben oldu yani kabullendim. ağlamadım. bi şişe votka aldım tesco'dan. geçtim odama. salı sabahıydı.
ertesi hafta çarşambaya kadar hayatım normaldi. ağlamadım bile. sesimi çıkarmadım. yaptığım hiçbir şey beni eğlendirmedi ama gerilmedim de.
bi sonraki hafta çarşamba günü, türklerin odasına çıktım muhabbet falan ederiz diye. kafam dopdolu.
ufak bi tartışma çıktı. küçücük bi mesele. bi patladım ben... bi ağladım... gırtlağım yırtılacaktı. elimde bardak vardı sıkarak parçaladım (baş parmağımda izi duruyor hala). kafamı duvarlara vurdum. pencereye koştum atlamak için.
beni beş kişi tuttular. (o odanın tüm sakinleri 2+3) ağlamaktan başım patladı. tir tir titredim sinirden.
o gece o türklerin yan odasındaki arkadaşlarda kaldım. geberene kadar içtim. o gece içtim, ertesi gün içtim. bi sonraki gün içtim. o hafta içtim.
derslere gitmeye çalışıyorum, anlatılanı anlamıyorum, bunalıyorum. hava inanılmaz kötü. dondurucu bir soğuk, umrumda değil. içeri geçesim gelmiyor.
türkiye'ye geldim şubatta. kendime gelemedim.
üç hafta annemin evinde kaldım. evden çıkmadım. yataktan çıkmadım. toplayamadım kendimi. bilgisayarı açamadım.
sonra geri döndüm.
manken gibi bi kız geldi o dönemin başında. ispanyol. (ilk anlatılan kız finlandiyalı) o dönem de onunla birlikteydik. o geldi odaya.
olmadı ama yine unutamadım. o daha az kaldı. sonra başka biriyle birlikte olmaya başladı.
su gibi içtim. durmadan oyun oynadım.
yaklaşık bir sene önce ekonomik sebeplerden türkiye'ye temelli dönmek zorunda kaldım.
kendimi toparladım da, aşk olayı bitti bende tamamen. etrafımdaki kızlardan rahatsızlık duymaya başladım.
şimdi var bi kaç tane eskilerden falan. arada gelirler takılırız. dışarı çıkarım arkadaşlarla (6 kişilik bi grubumuz var, sürekli beraberiz). onun dışında ikili ilişki işi bitti bende.
bi insan bu kadar mutlu olur mu demiştim içimden. biteceğini aklıma getirmek istemedim o güzel günlerin. aklıma geldikçe sinirleniyorum, sağa sola saldıracak gibi oluyorum. yumruklarımı sıkıyorum yürürken.
facebook stalker'ı oldum, her gün bakıyorum, seyrediyorum. resmi monitorde açık duruyor ben kalkıp yürüyorum odanın içinde, yaşadıklarımızı düşünüyorum (bu arada bahsi geçen herkesin fotoğrafını özel mesaj aracılığıyla ulaşanlara gösterebilirim).
bu olaylardan sonra sadece bir kişiye aşık olduğumu hissettim. geçmişimde yer etmiş bi vatandaştı o da. konuşamadım cesaret edip (çok farklı sebeplerden dolayı), bir kaç gün sonra unuttum onu da.
var mı aynı duyguları paylaşan, kendini aynı durumda hisseden?
ne tavsiye edersiniz?
teşekkürler.

 

aç bi blues radyosu dinle kanka. ağlaya zırlaya atacaksın sisteminden başka çaren yok. başka kızlarla takılmak unutmayı kolaylaştırır diyorlar.

r_u_h

bu ne?

yazar olmaya karar verdin de ilk öykü denemeni buraya mı yazdın?

mea maxima culpa

giderken hüngür hüngür ağlardım ben herhalde.
Feysbuk falan takip etmeyi bırak, onu hatırlatan her şeyi hayatından çıkar olabildiğince, anı ifade eden eşyalar vb. varsa da ya at ya da ulaşamayacağın ücra bir köşede dursun.
Kafanda onu kötüleyebilirsin kendine. "niye bu kadar basit oldu gitmesi, vay şerefsiz,hiç mi bişey ifade etmiyordum?" vb. telkinlerle işte.
Başka birini bulayım da unutayım olaylarına da bir süre girme, olabilir ama daha kötü bir buhran da yaşatabilir sana.

dafaiss

ben normal bir insandim taki yurtdisina gidip ordaki insanlari insan iliskilerii gorene kadar...simdi istanbulda asi gergin saman alevi gibi parlayan 22 yasinda bir gencim...sevistigim insanlari filan degil voleybol oynadigim insanlari her aksam yemege gittigim insanlari ozluyorum...hastalandigimda beni soran arkadaslarimi...
senin duruma cevap olmadi sanirim ama bende biraz anlatmak istedim...

pisuvardandumancikartanadam

Şimdi öncelikle güzellik kriterin bi kere yükselmiş, ilk olarak o sebeple şimdi herhangi bir kızdan hoşlanman eskisine göre daha zor. Bin türlü kusur bulacaksın hepsinde, çünkü daha önce daha iyisini gördün.

Sonra tabi karakter olarak da tatmin etmesi gerekecek, çünkü anlattığına göre eğlenceli, barışçıl, yardımsever vs gibi iyi özellikleri olan bir kızla beraber oldun.

Bu sebeplerden, artık birilerinden kolayca hoşlanamaman normal çünkü çitayı yükselttin. Bu bir problem değil ama. "Artık sevemiyorum, her şey bitti"lik bir durum değil... Olur. Daha zor olur ama olursa daha da güzel olur.

Buna benzer birini yeniden bulana kadar ne yapacaksın? Öyle olur olmadık kızlarla düşüp kalkma. Kendinden daha çok uzaklaşmana, pis hissetmene neden olur. Ne gerek var. Mümkün olan en efendi şekilde bekle ve o kızın her bir şeyi güzel olsa da demek ki ayrı dünyaların insanları olduğunuzu, birlikte güzel zaman geçirdiğinizi ve tadında kalması gerektiğini kendine söyle dur.


Kolay gelsin...

pandispanya

Öncelikle facebook, twitter vs bütün ortamlardan takip etmeyi bırak kendisini.
İyice dibe vur. Uzun zaman sürse bile unutacaksın. Bütün hayatını bu şekiilde kendini yiyerek geçiremezsin, kalpten gidersin yoksa..
Kolay gele

Kamyoncunun vitesi

Bende hergün eski sevgilimin faceden profiline hatta tek tek resimlerine bakıyorum ve bugün askerliği bitiyor.Tekrar sevgili olmak gibi bir şansımız yok o yüzden sadece takip ediyorum onu..

verbanadüşlerimi

senaryoya dök bunu, güzel film çıkar. 500 days of summer tadında bi şey olmuş sizinki.

726490
1

mobil görünümden çık