TDK sözlük ile vikisözlük aynı imlayı verirken, nişanyan sözlük bazı kelimelerde çelişiyor.
Mesela, TDK sözlük ve vikisözlük "motamot" derken, nişanyan sözlük "motamo" demiş. (ekşi sözlük ikisini de kabul etmiş sanırım)
hangisi doğru şimdi? yoksa ikisi de mi doğru? boşluklu (mot a mot) ve tireli (mot-a-mot) yazımı da mı doğru mesela ?
Başka bir örnek olarak TDK ve vikisözlük "lümpen" derken, nişanyan sözlük "lumpen" demiş. yine ikisi de mi doğru?
örnekler çoğalabilir. ne düşünüyorsunuz? en güvenilir kaynak hangisi? en iyi diyebileceğimiz bir imla kılavuzu var mı?
ek soru: yabancı kelimeler türkçeye yabancı dildeki okunuşu şeklinde geçer diye veya benzeri bir kural var mı? (bunu fransızca için düşündüm daha çok)
ek soru2: "ana yazım kılavuzu"nda ne olarak geçiyor bu tartıştığımız kelimeler? online versiyonu var mı bu kılavuzun?
edit: bu sorunun aciliyeti yok ama insanlar için en güvenilir türkçe kaynağı bilgilendirmek için üste alınmasını rica ettim. sonuçta türkçe açısından faydalı bir soru bence.
sadece 2-3 saatliğine rica ettim.
SON SOZ: Konu yeterince acikliga kavustu. cevaplar icin tesekkurler.
Yabanci kokenlilerde, kelimeyi aratir, gazetelerde falan nasil kullaniliyorsa onu kullanirdim.
Bazen sozlukte hic kullanilmayan bir sekli de olabiliyor. Mesela bir ingilizce sozlukte "ing-train, tur-tiren" gormustum. tabiki "tiren"i hayatimda duymadigim icin gulup gecmistim. Ama bunlarin arasinda en guveniliri tdk'dir.
mot à mot
doğrusu bu. tereddüde düştüğünüzde, hakem ihtiyacı hissettiğinizde gugıla müracaat etmenizi öneririm.
Fransızcada, kelimenin son sessiz harfi t veya s ise, bunların ardından sesli harf gelmediği zaman okunmaz.
Yani mot yazılır mo okunur. Ama liaison=ulama kuralı gereğince, mot'un ardından a geldiğinde, "mo a" demek güç olacağından, mota diye ulanarak okunur.
Bu durumda mota mo olur deyimin tamamı.
Türkçede motamot diyenler var. Aslını bilmedikleri için öyle diyorlar. Biraz özenti bir laf. Motamo tercüme demek yerine, kelimesi kelimesine tercüme, kelime kelime tercüme demek daha doğru olur. Ama ille de havamızı atacağız ya, onun için, Fransızca katalım ara sıcak olarak diyoruz ama motamot diyince de, o hava fısss diye sönüyo.
TDK sözlük ile Nişanyan sözlüğü karşılaştırırken, bir de Ekşi'den bahsetmek, biraz tuhaf olmuş. Ekşi yazarlığının ne gibi bir söz hakkı olabilir ki? Söz hakkı tabii ki var da, ne derece geçerlidir o söz? Ekşi bir sözlük müdür?
Başka örneğe gelelim:
Lumpen Almanca bir kelimedir. Almanca, lump (başıboş gezen serseri) kelimesinden türemiştir. Lumpen yazılır ve yazıldığı gibi okunur. Lumpeni lümpen diye okumak gene bilgisizlik sonucu meydana gelir. Almanca kelimeyi Fransızca özentiyle okumak suretiyle kelime lumpenleştirilmektedir. E o zaman Bundesliga'ya neden bündesliga demiyonuz mesela? Ona da bündesliga diyin. Daha çok havanız olsun.
Bi ara (bkz: aslanlı yol)u okuyabilirseniz, kime daha çok güveneceğiniz ortaya çıkar.
Yabancı kelimeler Türkçeye yabancı dildeki okunuşu ile geçer şeklinde bir kural yok herhalde.
Öyle olsaydı, komputer yerine kompiyutır derlerdi bir zamanlar. Hani bilgisayar kelimesi yokken ve elektronik beyin demeyi tercih etmeyenlerin bulunduğu zamanlar.
Ya da forvet demezlerdi de forward denirdi. Korner demezlerdi de, kornır derlerdi.
Ama motamo ve lumpen kelimeleri bu kadar halka malolmuş kelimeler değil. Yoldan rastgele çevirdiğiniz bin kişiden 980'i filan kornerin ne demek olduğunu bilir.
Ama bunlardan, herhalde ancak 50'si filan lumpeni ve/veya motamoyu bilir.
Peki bi zamanlar Vaşington yazıyoduk da, neden Washington'a döndük. Madem Washington'a döndük, neden London'a da dönmüyoruz? (Konumuzla pek bi alâkası olmayabilir de, şu an öylesine aklıma geldi.)
nişanyan daha kişisel bir çalışma iken tdk çok daha yaygın kabul görmüş bir çalışma.
öte yandan bazen tdk'ya aykırı olsa bile sevdiğim bir yazar/şair nasıl kullanmışsa öyle kullanırım.
adı üstünde tdk en güvenilir kaynaktır. arada bi s.çar ama gene de en geçerlisi o. sonuçta bir sözlük veya ansiklopedi de tdk'yı kaynak olarak yazıyor. nişanyan hariç tabi.
soruya soruyla cevap: abicim bu sorunun önceliği aciliyeti ne ki turuncu şeride hak kazanmış???
@compadrito
güzel açıklamışsın da, tdk neden "motamot" ve "lümpen" diye sözlüğe koymuş o zaman? halkın çoğu da böyle kullanıyor dediğin gibi. (ayrıca resmi kaynaklarda ve makalelerde de "motamot" ve "lümpen" şeklinde geçtiğini gördüm)
demek ki bu konu hala havada ve kesin bir kural yok.
bu arada ekşi sözlük'ü referans olarak koydum. tdk ve nişanyan ile karşılaştırma açısından değil. ama yine de ekşi sözlük de yine fikir verebiliyor böyle durumlarda.
edit: ayrıca "mot à mot" nasıl türkçe de doğru olabilir ki? o fransızca yazılışı. türkçe yazılışından bahsediyoruz burda. türkçede "accent grave" yok ki.
ayrıca fransızca okunmasından bahsetmişsin yine. biz türkçeye nasıl geçtiğini ve nasıl geçtiyse öyle okunduğunu tartışıyoruz.
sana göre doğru olanı hangi kaynağa göre söylüyorsun?
edit2: "aslanlı yol"da da ne dediğini özet geçersen sevinirim.
elbetteki tdk, bunu tartışmak bile abes.
tdk'nın resmi bağlayıcılığı var.
herhangi bir kelimede tdk'nın kabul ettiği yazım, mantıksız da geliyor olsa, onu doğru kabul etmek gerekir. ha bence şöyle olması daha mantıklı diyenlere de, tdk'nın avukatlığını yapacak değiliz, orası da ayrı mevzu tabii ki:)
tdk ve vikisözlük'ü geçeceksin. birisi başbakan'In konuşmalarına göre tanım değiştirebilen, dilin organik yapısıyla bağı olmayan, cunta tarafından kurulmuş güdük bir bürokratik kurum. vikisözlük maalesef yeterince kapsamlı ve denetimli değil.
bu durumda dil algısına sahip, dili kullanan ve yaşatan, dilbilim donanımı yüksek kişiler tarafından yapılmış çalışmaları önemseyeceğiz. kıyaslayacağız, aklımıza yatanı benimseyeceğiz. dil, kışla yönetmeliği değildir, farklı görüş ve kullanımları barındırır.
ben şahsen nijat özön'ün imla kılavuzu'nu ve necmiye alpay'ın türkçe sorunları kılavuzu'nu(aslında bir imla kılavuzudur) benimserim.
nişanyan sözlük aslen bir etimoloji sözcüğü. tek kişi tarafından yapıldığı için hataları var, güncelleniyor. ama sevan nişanyan türkçe üzerine en çok kafa yoran ve analitik yorumlar geliştiren 2-3 kişiden birisi, tamamen güvenilir.
simdi cevabi bilmem ama tdk'ya tepki olarak dogan dil dernegi diye bir dernek var haberdar degilsiniz sanirim. ahanda onun yazim kilavuzu:
www.dildernegi.org.tr
ben olsam tdk'nin ve dil dernegi'nin yazim kilavuzlarina bakar ona gore karar verirdim. eger farklilik varsa digerlerine bakardim.
@ermanen üstadım,
TDK'nın lümpen ve motamot diyor olması onların ayıbı. Zaten bu kadar ayıp da onlara yeter. Bir ülkenin resmî "dil kurumu"yum diye gek gek gerineceksin, burdan bizim köye kadar bütçen olacak, sonra da kalkıp lümpen ve motamot diyeceksin. Hiç bir yoruma ve zaman kaybına değmez.
Peki, Ekşi'yi de referans kabul edelim. Ama o zaman bu yazdıklarımız ziyan olmasın, bizden sonrakiler şeker de yiyebilsinler. Bi başlığın altına iliştiriverelim bunnarı.
"Bu durumda mota mo olur deyimin tamamı." diye yazmışım ama siz bana aksan grav diyosunuz. Bi daha yazayım: mota mo. Doğrusu bu.
Ama bunu kullanmaya gerek yok. Söylemeye çalıştığım şey tam olarak bu... "Sızma zeytinyaa" demek varken, ekstravörcinalıvoyl demeye çalışmak gibi bi şey motamo demek.
"Motamo tercüme" lâfını kullanmayalım. "Kelimesi kelimesine tercüme", "kelime kelime çeviri" diyelim. Hava atmaya hiç ihtiyacımız olmasın.
Anadolu kültürüyle yetiştik. Biraz "Engin ol gönlüm, engin ol" diyelim kendimize... (Hem kibir, çok büyük günah!)
Motamot diyip gülünç duruma düşme riskimiz de olmasın.
"Bana göre doğru olan" diye bi şey yok. Doğru bi tane var o da bana göre değil, doğru olduğu için doğru.
Kaynak da www.nisanyansozluk.com
Motamo doğru iken, birisi karşıma geçip "motamot çeviri" derse, o kişiyle bütün diplomatik ilişkilerimi kesecek miyim? Tabii ki hayır. Sadece, "Hmm, motamo demeyi bilmiyor ve havalı olmaya çalışıyor" diyip geçeceğim.
Sıhhi tesisatçı rögar yerine loğar diyince, yemeden içmeden kesilmiyorum yani.
(ayrıca resmi kaynaklarda ve makalelerde de "motamot" ve "lümpen" şeklinde geçtiğini gördüm) yazmışsınız da, ben de resmi kaynaklarda, "muhattap" yazıldığını gördüm. Bir resmi yazıda da, "köy" yerine "göt" yazıldığını gördüm. (Dalga geçmiyorum, aynıyle vâki). Sonuç: "Resmî" kelimesi ile "doğru" kelimesi eşanlamlı değil.
Bu fikir alışverişimizden sonra, muhtemelen siz bana, "Beni ikna edemedin compadrito, ben motamot demeyi sürdüreceğim" diyeceksiniz. Ben de "iyi günlerde kullanın üstadım" diyeceğim. Kimi limon küfünü sever, kimi cam göbeeni. Bu yazdığımı okuyan en az bir kişi, ne diyor olduğumu anlayıp, sözümü dinlese, o bile kâfi benim için.
Aslanlı Yol, Sevan ustanın hayat hikâyesi. Nesini anlatabilirim ki? Alıp okumak lâzım.
@dehri
Adamsın, adamın hasısın.
@compadrito
çok güzel açıklıyorsun, çok güzel noktalara da değindin ve söz dokundurmayı da ihmal etmedin :)
ben soruyu başımın dikine gitmek için açmadım. eğer öğrenmek istemesem bu kadar ayrıntılı sorup bir çok kişiden cevap almak için de üste taşınmasını rica etmezdim. seni de zaten davet ettim bu tartışmaya.
başkalarının da doğru kaynakları öğrenmesi için referans olmasını istedim duyurunun. ama kelimelere çok takıldık. ana konu havada kaldı. tdk demek ki bazı kelimelerde sınıfta kalıyor. tdk'yı da savunmuyorum zaten.
size göre en doğru kaynağı sordum sadece. evet dil değişir, esas türkçe kelimeleri kullanmak daha iyidir, evet odur, budur vs. ayrıca tartışılır bunlar. konular geniş ve türkçe dilinde tartışmalı yerler de var sonuçta.
teşekkürler cevaplar için.
Yok üstadım, söz dokundurmak bizim haddimiz değil, ıstağfirullah! Yanlış anlaşıldıysam, benim kabahatimdir, özür dilerim.
Ana konu havada kalmasın. TDK kılavuzluk görevi yapabilir ama söylediği şeyler, taşa kazınmış değil. Kör parmağım gözüne hataları var.
Zaten dil yaşayan bi organizma. Bundan 10 yıl önce "sıkıntı" diye bi laf var mıydı? Vardı da, bu anlamda kullanılıyo muydu? cosmicstring hocamız gibi beni de rahatsız ediyo bu yeni anlamda kullanılması. Ama biz cebimizi de yırtsak, yaygınlaşmasının önüne geçebilir miyiz? Hayır. Almış başını gitmiş...
Biz burada, istediğimiz kadar, doğrusu şudur, yanlışı budur diyelim, şurda topu topu kaç kişiyiz ki? Dili milyonlar kullanıyor, ağzı olan konuşuyor, engel olmak mümkün değil, akarsu gibi. Feci şekilde azınlıktayız yani.
Genel olarak şunu söyleyebiliriz: İnsanlar TDK'nın her dediğine "he" demesinler.
Korner - corner
Forvet - forward
Filan gibi örneklerde olduğu gibi, yabancı kelime bi süreliğine girecek dilimize, doğru ya da yanlış bir süre kullanılacak ve bir süre sonra da çekip gidecek, modası geçecek.
Yabancı kelimeler Türkçe'ye yabancı dildeki okunuşu şeklinde geçer diye veya benzeri bir kural var mı?
diye soruyosunuz, "Öyle bir kural olsa, bi önemi var mı?" diye sorayım ben de...
"Türkçe'ye" yazılmaz, Türkçeye yazılır, İngilizce'de yazılmaz İngilizcede yazılır diye bi kural var mesela. Kaç kişi biliyor? Kaç kişi uyuyor?
dahi anlamındaki de'yi, da'yı kaç kişi ayırabiliyor? Ayırabilenlerden kaç kişi önemsiyor bu kuralı?
Viyadük gibi yabancı bir kelimenin -i halinin viyadüğü değil viyadükü olması gerektiğine dair bir kural var. Ama "resmi" karayolları tabelası "viyadüğü" yazıyor. Bu kuralın varlığından kaç kişinin haberi var?
Toparlayacak olursak, lumpen ve lümpen'in ikisi birden doğru olamaz. Kelimenin bir doğrusu olur. Ama yanlış kullanımı yaygınlaşmıştır, ona yapacak bir şey yok.
Motamo da öyle,
Kaynak olarak da kargadan başka kuş tanımam...
Dil Derneği'nin klavuzundan şaşmam. Kimseyi de şaşırmasın...
www.dildernegi.org.tr
götünden kelime uyduran, dönemine göre kelimenin anlamını değiştiren tdk'yı zaten hiç kullanmazdım.
cevapları okumadım, değinmiş olan varsa affola.
kitap yayıncılığında editörler genellikle epsilon yayınlarının ana yazım kılavuzu'nu ve ali püsküllüoğlu'nun türkçe sözlüğünü kullanırlar.
tdk'ya ise bir taraflarıyla gülerler sadece.
""Türkçe'ye" yazılmaz, Türkçeye yazılır, İngilizce'de yazılmaz İngilizcede yazılır diye bi kural var mesela. Kaç kişi biliyor? Kaç kişi uyuyor?"
yoo; çekimler ayrılır yapımlar ayrılmaz
Yukarıda tek bir bkz. ile ifade edilmiş, daha ayrıntılı olarak anlatayım. Günümüz TDK'sı güvenilir sayılmıyor. Bunda TDK'nın çelişkili ve dil mantığına aykırı uygulamalarının etkileri büyük. Tabii bunun da temelinde 1980 darbesiyle birlikte asıl TDK'nın dağıtılıp yerine bir kukla kurum konulması yatıyor. Dolayısıyla bugün ciddi yayınevlerindeki editörler, redaktörler, yazarlar, akademisyenler, reklamcılar 1980 darbesinden önceki son TDK başkanı olan Ömer Asım Aksoy başkanlığındaki bir kurul tarafından hazırlanmış olan Ana Yazım Kılavuzuna itibar ediyorlar. Hatta AKP hükümetine kadar ÖSYM bile TDK'nın değil, Ana Yazım Kılavuzuna göre üniversite sınavlarını hazırlamaktaydı.
TDK'nın çelişkili uygulamaları Ana Yazım Kılavuzunun giriş bölümünde ayrıntılarıyla çürütülüyor. Sözgelimi ayrı yazalan bi(r)leşik sözcük diye bir şey uydurdular. Ayrı yazılan sözcük diye bir şey olmaz. Bir sözcük bileşik de olsa, iki ayrı sözcüğün birleşmesinden de oluşsa tek parça olarak yazılır. Adı üstünde sözcük, ayrı yazılmaz bu.
Bu saçmalıkları yüzünden Adamsendecilik sözcüğünü TDK'da Adam sendecilik diye görürsünüz. Halbuki oradaki de, dahi anlamındaki de'dir. İlla ayrı yazılacaksa Adam sen de cilik diye yazılması gerekir ki bunun da saçmalık olacağını bildiklerinden ne yardan geçebiliyorlar ne de serden. Aynı biçimde şapka olarak bilinen düzeltme iminin yazımında vb. TDK'nın çelişkili ve dil mantığına aykırı uygulamaları var.
ek soru 2: Ana Yazım Kılavuzunun internet vesiyonu yok. Ama zaten çok pratik biçimde basılmış bir cep kitabı. Her yere götürülebilir.
Ayrıca yazım kılavuzlarıyla ilgili de şurada faydalı olacağını düşündüğüm bir yazı mevcut: yazarodasi.blogspot.com
Bir de Ekşi Sözlük yazarlığının nasıl bir söz hakkı olabilir ki diyenler unutmamalı ki Ekşi Sözlük'teki bütün başlıklar Hacivat denilen ve hemen hepsi üniversitede hoca, editör, yayıncı vb. olan kişiler tarafından dil kurallarına göre denetleniyor. TDK'nın resmi bir bağlayıcılığı falan da yoktur, bilip bilmeden konuşmayın.
TDK'yı esas kabul edenler büyük çoğunlukla genç kuşaktan kimseler olsa gerek. AKP iktidarı döneminde üniversite, y.lisans vb. okuyan gençler TDK'yı da esas alıyorlar. Bilinçli bir tutum değil bu.
Bir başka yanıtım da mot à mot ile ilgili. Bir sözcüğün kaynak dildeki yazılışı doğru kabul edilemez. Sözcüğün geçtiği dilde nasıl yazılıyorsa o hali doğrudur. Sözcüğün etimolojisiyle bir sözcüğün bir dildeki hali farklı şeylerdir. Bunları karıştırmamak gerek. O zaman televizyonu da television yazsın insanlar... Veya tişört yerine t-shirt yazsınlar. (Gerçi çoğu insan bu hataya düşüyor ama neyse)
@ermanen
Hay aklınızla binbeşyüz yaşayın! Ne iyi etmişsiniz de sormuşsunuz bu soruyu... Bissürü şey öğrendim.
@microfiction
Teşekkürler aydınlatıcı bilgiler için üstadım.
"Bir de Ekşi Sözlük yazarlığının nasıl bir söz hakkı olabilir ki diyenler unutmamalı ki Ekşi Sözlük'teki bütün başlıklar Hacivat denilen ve hemen hepsi üniversitede hoca, editör, yayıncı vb. olan kişiler tarafından dil kurallarına göre denetleniyor. TDK'nın resmi bir bağlayıcılığı falan da yoktur, bilip bilmeden konuşmayın."
yazmışsınız. Benim söylemeye çalıştığım şey, Ekşi'de bir konuda yazılmış bir görüş, nasıl referans görüş olabilir? Ekşi'de yazana bakarak nasıl yönümüzü bulabiliriz? Mesela (bkz: motamot çevirinin azizliği) diye bir başlık var.
Ondan soğnacığıma, Ekşi'ye motamo diye de sorsanız, motamot diye de sorsanız, mot à mot diye de sorsanız, sizi (bkz: mot a mot) başlığına yönlendiriyor.
Mesela, bu başlıktaki girilerden biri şöyle (aynen kopi peyst):
"kimilerinin "notanot" diye telaffuz ettikleri fr menşeili tabir"
gördüğünüz gibi yazarımız "menşeli" yazmayı bile bilmiyor.
Nerde bu devlet? Nerde bu hacivatlar?
Bir başka yazarımız, aynen şunu girmiş bu başlığa:
(bkz: literally)
Halbuki (bkz: literal) olarak girmiş olmalıydı. Hacivatlar bunu da atlamış.
Öte yandan,
"Ekşi Sözlük'teki bütün başlıklar Hacivat denilen ve hemen hepsi üniversitede hoca, editör, yayıncı vb. olan kişiler tarafından dil kurallarına göre denetleniyor." diyosunuz da,
ben arada sırada girilerimde,
ammaaaa waaa laaqıynnn, yazıyorum. Bi gün bile olsun bi Hacivat da, "ne diyon sen aga?" demedi.
Bazen de "mına koyim" yazıyorum. Bi Hacivat da çıkıp "Huoopp, bilâder!!! Akıllı ol! Alırım paçanı aşşaaa!" demedi.
Beri yandan, an itibarıyle Ekşi'deki giri sayısı 18,855,740 olmuş. Bu hacivatlar kaç kişi ki, 20 milyon giriye kalite kontrolü yapceklee? Bu sebepten, Ekşi bir referans kabul edilebilir mi?
"Wikipedia'nın ve Vikipedi'nin bile ev ödevlerinde referans kaynak kabul edilmediği bir ortamda, Ekşi nasıl referans olabilir?" diye sormak istemiştim sadece... "Bile" dememin sebebi, Wiki/Viki'nin geyik bi ortam olmamasındandır. İmece usûlü ile yazıldıkları malum ama ciddi olmaları bekleniyo galiba. "Yazarlarının ehil olup olmadığı bilinmediği için ve kaynaklarının sahih olup olmadığı bilinmediği için referans kabul edilmiyor pek çok hacı hoca tayfası tarafından. Aynı noktadan hareketle ve üstelik bi de geyiği bol olan Ekşi de referans kabul edilmez heralde" demek istedim. Yoksa Ekşi candır, bi de kutsal bilgi kaynağıdır.
"TDK'nın resmi bir bağlayıcılığı falan da yoktur, bilip bilmeden konuşmayın." sözünüzü bana mı söylediniz, bundan çok emin olamadım.
Zaten resmî bağlayıcılığı olmaması gerek heralde di mi? Yazım kurallarını çiğnersek, naapacak TDK? Gelip aazımıza biber mi sürecek?
Bi de, biraz hızlı okuyosunuz galiba. Ya da ayfondan filan okuyosunuz.
"mot à mot
doğrusu bu."
diye yazmışım. Biraz aşağıda da,
"Bu durumda mota mo olur deyimin tamamı." yazmışım.
Sonra bu güzel sorunun sahibi ermanen üstadım, "ayrıca "mot à mot" nasıl türkçe de doğru olabilir ki?" diye sormuş bir ilave soruyla ve ona cevap vermişim ama o da gözünüzden kaçmış herhalde.
Ama belli ki, sizden öğreneceğim çok şey var. Teşekkürler katkılarınız için.
Böyle konularda Dil Derneği tek doğru kaynaktır.
@compadrito tdk'nın resmî bağlayıcılığı yok sözünü size söylemedim.
ikincisi, siz hacivat mevhumunu tamamen yanlış anlamışsınız. ekşi sözlük'te entryler/giriler dil kurallarına göre denetlenmiyor. sadece başlıklar gerektiği zaman bu denetime tabi. sözgelimi bir başlık "hristiyan" biçiminde açılmışsa "hıristiyan" biçiminde düzeltiliyor. ya da provakatör diye açılmışsa provokatör başlığına yönlendiriliyor. tabii burada bağlama da bakılıyor. bir sözcüğün bilinçli olarak, özellikle yanlış yazımı, yanlış yazılmış bir yerden aktarımı vb. olabilir. bunlara dokunulmuyor. onun dışında entrylerin yazımına karışılmıyor.
@microfiction
Teşekkürler açıklama için. Ama tatminkâr olmadı. Çünkü,
"Bir de Ekşi Sözlük yazarlığının nasıl bir söz hakkı olabilir ki diyenler unutmamalı ki Ekşi Sözlük'teki bütün başlıklar Hacivat denilen ve hemen hepsi üniversitede hoca, editör, yayıncı vb. olan kişiler tarafından dil kurallarına göre denetleniyor."
yazdıktan sonra,
"sadece başlıklar gerektiği zaman bu denetime tabi. sözgelimi bir başlık "hristiyan" biçiminde açılmışsa "hıristiyan" biçiminde düzeltiliyor. ya da provakatör diye açılmışsa provokatör başlığına yönlendiriliyor. tabii burada bağlama da bakılıyor. bir sözcüğün bilinçli olarak, özellikle yanlış yazımı, yanlış yazılmış bir yerden aktarımı vb. olabilir. bunlara dokunulmuyor. onun dışında entrylerin yazımına karışılmıyor"
yazdınız.
Ben de diyorum ki, hacivat mefhumunu anladım ama mevzu ile bi alâkası olmadığını göstermek için o örnekleri verdim. Yani hacivatların Ekşi'de açılan başlıkları düzenleyici bir işlevleri var. Giri, sözlük formatına aykırı olmadıkça, göte girme ihtimali olmadıkça, içerik de selbez, uçuş da selbez, atış da selbez... Öte yandan, Ekşi'de yazar olmak için gereken başka bi ehliyet yok. Beri yandan, kaynaklar sahih değil. Bazen de götümüzden uydurup yazıyoz.
Bu durumda, Ekşi nasıl referans olabilir?
Ama ermanen üstadımız, "Ekşi gene de bir fikir verebiliyor" mealinde bir şey yazdı ki haklıdır, herhangi bir güvenilirliği ve geçerliliği olmayan giriler arasında, doğru bilgi verenler de var. Ama seçmeyi bilirseniz...
Bu yüzden, bu soruya gelen cevaplardan öğrendiğim, Adam, Epsilon, Dil Derneği, Ana Yazım Kılavuzu gibi kaynaklarla pek mukayese edilemez Ekşi...
Fikir verir, evet. Ama belirleyici olamaz.
burada kastettiğim şey zaten sözlükteki tanımlar, içerik yönünden değil, imla yönünden sözlüğün kullanımı. dolayısıyla başlıklar da doğru imla konusunda yardımcı olacaktır. entrylerin içerikleriyse dediğiniz gibi fikir verecektir. zaten burada bile görüyoruz bu kullanım biçimini. entrylerde ayrıca başka kaynaklarda kolayca erişemeyeceğimiz biçimde yazım kılavuzları arasındaki çelişkiler, bu çelişkiler üstüne tartışmalar, farklı görüşler de yer alıyor. insanlar birbirinin hatalarını düzeltiyor, doğruya ulaşılıyor. sözgelimi ben mevhum yazmışım, siz mefhum olduğunu düzeltiyorsunuz vb. internet de böyle bir şey zaten. internet okuryazarı olan kişi doğru biçimde okuyabiliyor. ama dediğinizi anlıyorum, doğruda doğruya bir yazım kılavuzu değil zaten sözlük.
Dile cidden kafa yoracaksanız çeşitli imla kılavuzlarrına sahip olmanız gerekiyor zaten. Benim ana referansım Dil Derneği'nin kılavuzudur. Nijat Özön ve TDK'da elimin altında.
Genel durum şudur; Her kurumun kendi imla kuralları ve klavuzu vardır. Mesela ayrıntı yayınlarındaki kitapların dil bütünlüğüyle Remzi Kitabevi yayınlarından çıkan kitapların dil bütünlüğü arasında fark vardır.
Yayınevleri x kılavuzu tercih eder ve o kılavuzda eksik gördükleri madde ve kuralları bir metin halinde çevirmenlerine, editörlerine yollarlar.
Yani şu kılavuz doğrudur demek pek doğru değil. Her kılavuzun eksikleri var. Ben TDK'yı referans almam.