Burama kadar geldi yahu. Niye bu kadar cok rezalet film yapmak zorunda insanlar. Ozellikle korku filmleri. Hic mi utanma yok insanlarda. Hayir bir sahnesi bile korkutmayan, hic bir kategoriye giremeyecek kadar rezalet filmler var. Tamam belki kult olanlar ve kara mizahlar var ama yeni yapimlarda da hala ayni sacmaliklara devam ediyorlar. Simdi kime gore neye gore diyeceksiniz ama bu durumunu bile gececek derecede kotu filmler var, onlardan bahsediyorum ozellikle. Nedir bunlarin amaci, para bol mu bunlarda?




 

onların da alıcısı var. mesela ne kadar dandik ve kalitesiz de olsa amerikan otoyollarında geçen korku-gerilim filmlerinin delisiyim. film kalitesiz ve berbat da olsa izlemek istiyorum şahsen.

deckard

Ortalama ve ortalama altı seyirci kitlesine hitap eden filmler çekmek her zaman kâr getirmiştir. İsterseniz dünyanın en dandik filmini çekin ama bu filmi güzel bir fragmanla insanlara tanıtırsanız ve medyada sıkça yer almasını sağlarsanız süper para götürürsünüz.

Sinema filmlerini sadece "sinema" yapmak için değil, para kazanmak için çekenler de var. Bu bahsettiğiniz filmler de bu kategoriye giriyor işte.. Ben bunlara "ucuz piyasa filmleri" diyorum kendimce.

vita vinum est

@ermanen bu işin bir endüstrisi var.

senin dediğin gibi senede 3-5 tane kaliteli film yapılsa. binlerce tv kanalı nasıl zamanlarını dolduracak, sinema salonları ne gösterecek, dvd dükkanlarında ne satılcak?

bu endüstrinin çarklarının dönmesi lazım.

mea maxima culpa

televizyon filmi değilse eğer çekilenler, kesinlikle kendi parasını çıkarır. kar yapma ihtimali de yüksektir baya. deckard örnek vermiş ben de vereyim. saçma sapan yaratıkların başrolde olduğu filmlerin hastasıyım ben de. ne zaman tv'de yakalasam, internette bulsam izlerim anında. bu filmler ne kadar mantık hatası, saçmalık, klişe barındırsa da izleyicinin kafasını hiç yormaz. sadece izlersin. kendini karakterlerle de bütünleştirmezsin. yani o senin için sadece filmdir fazlası değil. bir memento, bir matrix, bir fight club izlediğimiz de nasıl beynimiz tırmalanıyor, kasılıyorsa bu filmlerde de tam tersi. tüm günün stresi yüklenmiş beyin bir leprachun'un uzayda insanları öldürmesini rahatlamak için kullanıyor. en azından benimki öyle. tavsiye ederim ben. izleyin bu filmleri.

unutulmaması gereken nokta filmin kendi içindeki dinamiklerini yargılamamak. olayları da o dinamikler dahilinde yorumlamak. bunu başardığınızda on yıl öncesinin traş amerikan tv filmlerini bile rahatlıkla ve zevkle izleyebilirsiniz. ayrıca film karakterlerini sorgulamayın. o kadın niye öyle yaptı deyin ama şöyle yapsaydı demeyin. anasına sövün ama film karakterine akıl vermeyin. bu onun karakterini değiştirmez ama sizin seyir zevkinizi siker atar.

konuyu çok güzel saptırdım. lafın kısası onun da seveni var.

ayiadam

Korku filmleri için bi tavsiye vereyim: Kendini tamamen başrol karakterin yerine koy. Onun hissettiğini hissetmeye çalış. Şimdi itiraf edelim, film ne kadar sikko da olsa orda sen olsan korkardın di mi? "Filmde hayalet var, ama ben hayaletten korkmam ki?" deme, başroldeki karakter korkuyor. Koy kendini onun yerine.

Porno izlemek gibi, porno izlerken kalitesine felan bakıyor musun?

mabl

olay tamamen sektörün dönmesi için. ayrıca kaliteli film çevirecek yönetmenler neleri yapmamaları gerektiğini bu filmlerden öğreniyor. bir özellikte hasyal gücünde sınır tanınmaması. bu yönden de ilham kaynakları bu filmler. hepsi en azından filmin bütçesini kurtarıyor çünkü ortada gerçekten bir masraf yok. kimisi ise çok getiriyor. bu filmlerin gişeden zararla dönmesi gibi bir durum yok. bir nevi riski olmayan kumar gibi.

emrag

evet haklısın rezalet filmler yapıldı yapılıyor ve yapılacak. bu biraz da toplumun kültür seviyesinin homojen olmamasından ve hatta kültür seviyesi düşük olanların toplumda çoğunlukta bulunmasından kaynaklanır. kültür de sakın okulla ilişkilendirilmesin çoğumuz üniversite ortamını biliyoruz.(eşeğe altın semer vursan yine eşek hesabı) ot gelip ot giden adamlar var. işte kültür insanın kendine olan saygısı ve kendini geliştirme isteğiyle ilgili daha çok.
sinema da bir endüstri olduğu için (en azından dünyada öyle) yapılacak herhangi kalitesiz bir filmin bile milyonlarca alıcısı olduğu bilinmekte. bunun için holywood a şöyle bir bakarsak, ne kadar ucuz işler (kalite anlamında ucuz bütçe olarak değil) yapıldığını görürüz. bu ucuz işler yapımcılarına milyonlarca dolar kazandırmakta. o kadar uzağa bakmayalım dersek recep ivedik örneği var önümüzde. 2. sini izlemedim ama 1. sini izlemek zorunda kalmış bir insan olarak şunu söyleyebilirim: benim izlemeyi tercih etmediğim amerikadaki türünün örnekleri ile aynı seviyede bir film olduğunu söyleyebilirim. izledim utanıyorum falan demiyorum ama o 2 saatlik süreyi ben başka bir film izleyerek, ya da bişiler okuyarak değerlendirmeyi tercih ederim. eğlenmek, gülmek istiyorsam da çok daha kaliteli filmleri tercih ederim. (mesela madagascar diye şahane bir animasyon var bazı insanlar bu filmleri çocuk filmi diyip direk izlemeyi reddediyolar ama bi bilseler ne kadar sağlam ve kaliteli bir film olduğunu...) bu film gişe rekorları kırdı, hayatında sinemaya senede bir kez bile gitmeyen insanları bile sinemaya çekti bu açıdan iyi bir işe yaradı. ama keşke insanlar böyle filmler için değil de daha kaliteli şeyler izlemek için sinemaya gitselerdi. (herkes benim zevkime sahip olsa demiyorum herkes keşke daha kaliteli işlere harcasalar zamanlarını)
insanlar recep ivedik 2 yi izleyeceği o 2 saatte slumdog millionaire i izlemeyi tercih etse misal, hem neler kaçırdıklarını görürler hem de en azından istemeden de olsa bişiler öğrenirler. sinemanın bazen didaktik bir yapısı da vardır. bunu yönetmen belki bilinçli belki bilinçsiz bir şekilde yapar, tabi seyircinin de bunu algılaması lazım. konuyu uzattım sanırım ama demek istediğim şu:
keşke öyle filmler gişe rekorları kıracağına daha kaliteli filmler gişe rekorları kırsa, insanlar bazen düşünmeye sevk edilse, bazen düşünmemeye, bazen sadece gülmeye bazen ağlamaya, bazen kızmaya...

rentts1
1

mobil görünümden çık