
bir kere oku. cümleleri tekrar tekrar okuma. en sonunda hiçbir şey anlamadığını hissediyorsan bir daha okursun ya da bırakırsın. tüm türler için geçerli.


oraları ben de otobüste okumustum pek bişe anlamadım sonra okurum dedim ayık kafayla. okumadan hikayelere gecmisim, hikayeler güzel akıyo ama:))


oradaki hikayelerin her birinin çözümlemesi var, yani belirli semboller, belirli kurallar ve göndermeler. bunlar maalesef ne kadar iyi okuyucu olsak da yardım almadan anlaşılamıyor. belki de giriş yazısındaki konular tamamen bunlara yönelik, o yüzden anlayamamış olabilirsin.
bir ihtimal daha var, o da çeviriden kaynaklanıyor olması. çevirmen arkadaşımız orjinal metne pek dokunmamış ve belirli kurallar dahilinde çevirmişse (yani bazı edebiyat çevirileri gibi kalemine uyduğunca yazmamışsa), anlaşılması yine güç olabilir. çünkü bir dilin mekanizması diğer dile uymuyor; uydurmaya çalışınca da üç-beş defa okumak gerekiyor. o yüzden yabancı dilin varsa, herşeyi olabildiğince orjinal dilinden, orjinal dili olmasa bile daha yaygın ve iş görür bir dilden oku. çünkü anadil otomatizmi diye bir konu da var ki, oralara hiç girmeyelim.


öncelikle bu kitabın çevirisi bence iyi değil. aynı sorunu ben de yaşamıştım. fakat sıkıntı sdece çeviriden de kaynalanmıyor...
öyküleri okumaya başladığında da aynı sıkıntıyı yaşayacaksın. fakat kitabın ortalarına geldiğinde-ki tuğla gibi olması nedeniyle bu da epey zaman alıyor- yavaş yavaş toparlamaya başlıyor kendini hikayeler. bu çevirmenle ilgili de olabilir ama editöryel bir seçim de olabilir. yani yazarın üslubu da değişmiş olabilir öyküden öyküye ve buna göre dizmişlerdir belki hikayeleri. mesela istiyorsan sen sondan başla okumaya, sıkılacağın evreyi atlamış olursun böylece...


yazmanın felsefesi kısmını şimdilik geçin. kitabın ortasına gelince tekrar okursunuz.
