
ben daha erken okudum sanırım. Gayet de anlaşılır bir eser bence.


orta bir olgunlukta 16 diyorum.


değil tabi ki. sadece anladığını sanar o yaşta...
ama maalesef hak etmediği kadar popüler bir kitap. o yüzden herkesin elinde var.


bazıları küçük yaşta klasikleri veya damga vurmuş eserleri okuyorlar. sonra da ben kitap okumayı sevmem diye dolanıyorlar ortalıkta. anlaşışır elbette, ama ne kadar anlaşılır. sabahattin ali.nin ilk okuduğum kitabı ve en az beğendiğim kitabı. oysaki şimdi tekrar okusam kim bilir ne kadar seveceğim.


"kişisine göre değişir" diye politik bi cevap vereyim..
kafası çalışan biriyse bi şekilde anlar, değerli olduğunu hisseder o kitabın ama 5 yıl sonra okuduğunda alacağı tad başka olabilir.
ben de o dönemlerimde çok kitap okudum mesela, sevdim bazılarını bi şekilde ama eksik kafamda o kitap, dönüp yeniden okuyunca bu halimle, bambaşka..


Mesele zaten okuyamamaları değil. Okuduklarını anlamaları. Yani eser dili açısından anlattıkları açısından en az lise öğrencisinin okuyacağı seviyede ki o bile az. bu kitabı okuyan bir 7. sınıf öğrencisi kitaptan okumaktan soğur. eğer edebiyata karşı aşırı bir ilgisi yoksa tabii. bunu okutan öğretmenin çocuk psikolojisinden zerre anlamamsı beni deli ediyor. ya da belki doğrusu bu bilmiyorum. o yüzden soruyorum.


yahu zaten sabahattin ali nin hangi kitabı anlaşılır bir dille yazılmış ki?yetişkinler içinde geçerli bu...
ha okumak isteyen okur ama bir öğretmenin bu kitabı tavsiye etmesinin mantıklı bir yanı yok.


17


tavsiye de değil. okuması zorunlu ve sınavda çıkacak bir eser. hani okunmasında sakınca yok elbette ama genç bir türkçe öğretmeninin öğrencileri zorunlu tuttuğu eserlerde okuma alışkanlıklarını geliştirecek eserler seçmeleri daha doğru olmaz mı? tüm derdim bu. bilinçsizce seçilmiş bir kitap.


'sensiz kof bir ceviz tanesi gibi sürüklenirim bu dünyada'yı anlayabileceğini zannetmiyorum, ama genelleme de yapmak istemem, kimisi için gayet de zamanında okunmuş da olabilir.
20-25 yaşlarımda Proust'un hemen hemen bütün kitaplarını okudum. Ama öyle az şey anlamışım ki, keşke şimdi bir kez daha okuyabilsem diyorum mesela, böyle daha çok örnek de var. Ha o zaman okumakla da bir sürü şey kazanmışımdır, onları da kaybetmek istemem. O yüzden okuduğum için pişman değilim. Ama keşke bu tür kitapları ölmeden bir kaç kez daha okuyabilsem diye düşünürüm. Ama o ilk intibanın olduğu dönem de önemli tabii.
sonuç olarak, soru çok zor; cevap = bilmiyorum.


açıkcası ben çocukların ruhsal durumlarına, kişisel gelişimlerine yönelik doğru heyecanlı ve dinamik kitapların okutulması taraftarıyım. en azından her sayfa anlamadığı en az on kelime bulunan bir kitap okutmazdım. bunların okunacağı çağlarda var. ki asıl edebiyat derslerinde yani lise de okumaları taraftarıyım. fakat 14 yaşındaki bir çocuğun bırakın kitabı, kitabın adını bile anlamayacaklarından eminim. bu tarz sıkıcı kitaplarla çocukların resmen okuma alışkanlıklarına balta vuruluyor. okumak git gide külfetli bir görev haline dönüşüyor. ve bunu yapan hocaların ben en iyisiyim edaları sinirimi bozuyor. buraya yazarakta bir nebze olsun rahatladım. anne-babalara laf söylüyoruz ama asıl bilinçsiz olan öğretmenlerin elinde çocuklar resmen ziyan oluyor.


her yaşta ve her haleti ruhiyede farklı şeyler algılanabilir. küçükken çok severek okuduğum kitapları 10 sene sonra okuduğumda hiç fark etmediğim alt metinler çıkartabiliyorum mesela. benim kardeşim kuyucaklı yusufu okudu, öle hikaye gibi mesela. sürükleyici bir roman kıvamında. ben okuduğumda farklı çıkarımlar yaptım. 10 sene sonra o okusa o da farklı algılar.
okumaktan zarar gelmez:)
