[q]
(5) 

Turkiye Ekonomi

kulustur #514243
Selam ahali,

yauu on senedir Ortadogu bizden sorulur, ekonomi soyle boyle iyi gidiyor diyen bir iktidar var.

on yilda az sure degil adamlar cumhuriyet doneminin en uzun iktidari olacak nerdeyse hele ki 2023 hayalleri var ki :)

neyse, mesele şu bu kadar iyi giden ekonominin sayiların falan otesinde bir destege, sonuca ihtiyaci var.
cunku politikaci bir suru yalan yanlis istatistikle gelip, soba borusu, pinpon topu ile enflasyonu dahi sifirladigini ispatlayabilir.

ben sunu soruyorum 10 yildir ekonomi madem bu kadar iyi,
hani uluslararasi arenada one cikan Turk firmalari nerde ?

www.rankingthebrands.com

bakin bu listeye oturup aglayacam lan, 100 tane yerli firma sayanın alnından operim.ben yukardaki listede yer alan 95 sirketi rahatlikla taniyabiliyorum oysaki.

 

atatürk zamanında "türk milleti çalışkandır, türk milleti zekidir" demiş ya hani, adam ta o zaman çözmüş olayı. yoksa millet olarak tembeliz, zeki olmadığımız da aşikar. o yüzden biraz zor çıkar bizden top 100 e girecek marka.

ozmania

açık ve net, akp'den filan nefret ediyorum. ama senin sorun on yıllık dönemden daha farklı şeyler ifade ediyor. o listeye girmek, on yılda olacak, orta doğu'nun en önemli gücü olmaktan farklı şeyler ifade ediyor.

bir şirketin dünya ticaret arenasında sivrilip markasını insanın zihnine çakabilmesi için vergi ödediği devletin de emperyal bir gücün sahibi olması gerekiyor. yani "elin amerikalısı yapmış aga" dedirten güç markadan ziyade ülkenin dünyadaki imajı.

bunun dışında sen ne zaman şirketleşmeye, markalaşmaya başlamışsın. bu konudaki tecrüben ne? adamlar 16-17. yüzyılda evrensel şirketler kurmaya başlıyorlar. kendi imajlarını dünyaya götürüyorlar. sen bu deneyimi 19. yüzyılda, o da kör topal ve devletçi zihniyetle gerçekleştiriyorsun. nasıl çin malı dediğinde aklına bir şeyler geliyorsa türk malı da aynı tepkiyi doğuracaktır. ayrıca daha yeni liberalleşiyoruz. bu olmadan da markalaşma zor.

tannhauser

şirketleri uluslara mal etmenin modası geçti artık. bugün türk dediğiniz bir firma yabancı bir markayı satın alır, yabancı bir firma da türk firmasıyla ortak olur. sermayedeki milliyet oranını saniye saniye ölçmek lazım.

ekenomi algısı da nereden bakıldığına göre değişebilir. diyelim ki milli gelir arttı, ekonomik veriler tıkırında. buna rağmen ülkenin yarısı asgari ücretle çalışıyor, çok insan işsiz, bir kısım insan da plazada çalışıp rezidansta refah içinde çalışıyor. ekonomi iyi midir yoksa kötü müdür? bir de görecelilik kavramı var. norveç vatandaşının refah algısıyla kıyaslamamak lazım türk vatandaşınınkini. devalüasyon korkusu hissetmiyorsa, faizler yerli yerindeyse ekonomi iyi der. seçimlere bile "istikrar sürsün" sloganıyla gidildi hatırlarsanız. (istikrar= o asgari ücreti kaybetme korkusu olmadan uyuyabilmek.)

zihuatanejo

@zihuatanejo: ben daha ziyade marka değerlemesi üzerine yaptım yorumumu. devlet ve şirket birbirini destekleyen unsurlardır. elbette kapitalizm sınır, millet, devlet tanımaz. çıkarına göre hareket eder. ancak ortada bir gerçek var. prestijli ülkeye vergi vermeyen bir marka dünya ölçeğinde başarılı olamaz. başarılı olduğu ölçüde de ülkesinin prestijini -istese de istemese de- artıran bir faktördür. kısaca benim söylediğim, küresel başarı kazanan şirketin, sermayesinin kime ait olduğu, ortaklarının hangi milletten olduğu önemli değil. marka değerinin yükselten unsurlar ortakları tanımaz. fakat markanın hangi devlete ait olduğunu bilir ve markanın ait olduğu şirketin prestijli bir devlete vergi veriyor olmasına önem verir.

dünyanın en önemli aktörleri hangi ülkeler? abd, ingiltere, fransa, almanya, italya, çin, rusya vs. peki bunlar arasında ayaküstü üç markasını sayabileceklerin hangileri? son ikisi hariç hepsi sanırım. son ikisinin 20. yüzyılı sosyalist ekonomi içerisinde geçirdikleri gerçeğini de kat içeri. liberal ekonomiye alıştıkça onlar da prestijli markalar çıkaracaklardır. fakat sen siyasal olarak dünya çapında etkin olmadığın sürece, mavi gibi arçelik gibi markalar dünyadaki başarıları üzerine çektirdikleri reklamlarla türk'e türk propogandası yapar dururlar.

ülkedeki ekonomi iyi mi, kötü mü? onun da cevabını vermişsin zaten. finansal veriler (faizler, ekonomik buhran tehdidinin uzaklığı) pozitif görünüyor. fakat bu toplumsal refaha yansımıyor. yansımayacak da. akp'ye ekonomik anlamda başarısız diyemeyiz. 90'larda dolarla kredi alıp, kara çarşambalar gören, en azından bir yakının bu dönemlerde parasal olarak mahvolduğunu gören insanların güven ortamı arayışını da yadırgamamak lazım.

ha daha detaylı bakıldığında gerçek bir güven ortamından bahsedilebilir mi? bunu bilemiyorum. akp'nin ilk hamlesi özelleştirme politikasını hızla uygulayarak sıcak para akışını sağlamaktı. yolsuzluk iddiaları vs bir kenara bırakılırsa özelleştirme hamlesinden beklenen gelirler elde edildi ve o deniz bitti. akp'nin yeni bir şeyler bulması lazımdı. ben de bulamayacağını ve ekonomik sıkıntılar dolayısıyla azalarak biteceğini tahmin ediyordum. tam da bu anda inşaat sektörü geldi. toki'yle ilgili kanuni ve etik sıkıntılardan da bahsetmiyorum. ekonomiyi (refahı değil) bu kez de inşaat sektörüyle ayakta tutmayı başardılar. fakat orada da deniz bitmek üzere. ayrıca önümüzde ispanya örneği var. ekonomisi bizden daha iyi durumdayken ve ab üyesiyken inşaat sektörünün çıkmaz sokağa girmesiyle battılar resmen. şimdi akp'yi yeni bir sınav bekliyor. yeni bir sektörle ekonomiyi aynı şekilde tutmayı başaracaklar mı yoksa seçimden önce inşaat balonu patlayacak ve akp siyasi partiler çöplüğünün son üyesi mi olacak? bunu yakında göreceğiz. şu ülke topraklarında 30 yılını geçirmiş her insan anap'ın kuruluşunu, yenilmez gibi duruşunu ve bir anda silinmesini gördü.

tannhauser

@tannhauser, marka değeri-ülke ilişkisi hakkında söylediklerinizde haklılık payı var, ancak geçerliliği giderek azalmakta. çünkü hem üretimin hem de tüketicinin yapısı değişiyor. sık kullanılan bir örnektir: basit bir kalemin dünyanın dört bir yanından gelen parçaların birleştirilmesiyle üretildiğini düşünün, tüketicinin de daha bilinçli hale geldiğini.

tüketici mal alırken firmanın menşeine, vergisini kime ödediğine değil, üretim yaptığı ülkeye, -üretimi o saygın ülkelerden birinde yapıyor olsa dahi- yedek parçaların nereden geldiğine bakıyor artık. eskiden japon malı, alman malı iyidir der geçerdik. şimdi markanın alman menşeili olması, üretimini türkiye'de yapıyorsa, parçaları çin'den getirtiyorsa fazla bir anlam ifade etmiyor. bunun yanında, söz konusu elektronik olduğunda "f/p oranında kore malını(samsung) tek geçerim" diyebiliyorken, otomobilden bahsettiğimizde(ssangyong) "kore malı alınır mı la" diyebiliyoruz. demek ki marka imajı, devlet imajının önüne geçmiş, ancak bu bile tek başına anlam ifade etmiyor. genele baktığımızda; şirketler iyiden iyiye uluslarüstü hale bürünmeye başladılar. imajları da borsa gibi anlık değerleniyor.

ülke ekonomisi hakkında yazdıklarınıza ancak ekleme yapabilirim. inşaat firmaları satışlar yavaşladığı için tedirgin. onlara malzeme sağlayan firmalar ise, üretim maliyetlerine peşinen katlanmalarına rağmen alacaklarını uzun vadelerle tahsil etmeye çalıştıklarından zor durumdalar. ülke içi inşaat sektörünün hali bu. zaten o yüzden libya'da, kuzey ırak'ta, suriye'de ihale peşine düşüyoruz.

zihuatanejo
1

mobil görünümden çık