Tıpta ruh var mıdır?bir doktor vücudun tüm aktivitelerini yapması için bulduğu enerjiyi karbonhidrat protein yakımı vs. şeylerle açıklayabilir mi?psikolojik sinirsel işlemleri yani aslında herşeyi açıklamaya çalışsa ruh kelimesini hiç kullanmasa bi açık kalır mı?
Bir de şu var.ruha sadece dine inananlar mı inanır?ateist bi arkadaş ruh diye bi şey yok öldün tvnin fişi çekildi bitti tarzı bi görüşe sahipti.ondan soruorum
Tıp alanında bir insanın ideolojisi yaptığı işi etkilememeli. Yaptığı işte de ruhun varlığından etkilenecek bir şey yok.
öncelikle; (bkz: ruh sağlığı ve hastalıkları)
ruh, 'tanrı' kavramı gibi fizikötesi bir kavram değil. yani insanların duygularını nasıl fark ediyorsak, ağlayıp gülüyorsak; ister 'ruh' de, ister mutluluk hormonu de, sonuçta kimyasal fiziksel olmayan bir yere dayanır. aslında, bütün duygu ve düşüncelerin kimyasal ve fiziksel karşılığı vardır. bu da tıpta 'psikosomatik' semptomlardır. ama sonucu ne kadar 'somatik' yani maddi olsa da, kaynağı mutlaka duygusaldır.
mesela, bir insanın stres veya üzüntüden ağzında yaralar çıkar, siz tutup ilaçla tedavi etmeye çalışırsınız; bu defa başı ağrır, olmadı gözü seğirmeye başlar, midesi yanar, saçları dökülür falan.
psikolojik meselelerin dışında, insan organizmasını 'ruh' kelimesini anmadan anlatabilirsiniz. ama dönüp dolaşıp insanın 'manevi' yönünü mutlaka kabul edersiniz.
elimden geldiğince 'stv jargonu'ndan kaçındım:) ayrıca ateist arkadaş ölünce tv'nin fişi çekilme mevzusu falan... ölene kadar herkes çeşitli tahminler yapabilir. bilmem anlatabildim mi:)
o kimilolonun bahsettiği ruh, bilinç. senin dediğin ruh değil.
bilim, ruha bir varlık olarak bakmıyor. insanın inanışıyla ve bilişselliğiyle ilişkilendiriyor. akıl olarak da bakabiliyorlar. sanırım daha çok psikoloji alanında irdeleniyor.
ewt bence de tüya bilincin ürünü olarak kabul görür herhangi bir bilim dalında.
vizdilva güzel açıklamışsın ama şimdi de şunu merak ettim.ruh ve sinir hastalıkları mevzusu hiç aklıma gelmemişti.doktor insanın manevi değişimi çevreden etkilenmesi vs. durumlara mı ruh diyor.
ermanen aradığım bu olabilir aslında.dediğin gibi sanırım
ruha sadece inançlılar inanır, tıpçı olsun ya da olmasın. inançsızlar bir iddia olarak görür; değer verir ya da belki de vermezler kimileri. yani ruha "inanıyorsan" tanım gereği inançlısındır. çünkü inandığını söyleyen bizzat sensin. ben mesela inançsız bir insanım. ruhu sadece bir hipotez olarak görürüm. ve bence başarısız da bir hipotezdir.
aslında ruh bilimsel olarak düzgün bir kavram da değil, çoğu değişik tanımına bakınca. çok fazla karmaşa içeriyor. deneyimlenemez. mesela bazı kimyasalların altında değişen tavır ve davranışlar, insanın mizacına aykırı hareketleri, ya da ağır kafa travmalarından sonra karakteri son derece farklılaşan phineas gage gibi klinik vak'alar ruha inanmamızı engelliyor. ruh hipotezi misal deliren insanların ruhunun nereye saklandığını, onları ne çeşit açıklanmamış güçlerin delirttiğini, bunda ruh faktörünün nasıl etkili olduğunu vs açıklamaz... bunlar genelde saygın akademisyenlerin önemsemediği sorular zaten.
konuyla ilgili: (bkz: descartes' error)
ekleme:hadi teistler, bunu da açıklayın (dayanamadım)
insanın çevreden etkilenmesi (saç dökülmesi) kadar çevreyi etkilemesi (kötü niyetli davranmak) da ruha işaret eder. ama fiziksel varlıkla 'ruh hipotezi'nin birebir ilişkilendirilememesi, deneyimlenememesi demek değildir. mesela; bisiklet süren adamı düşünelim. iki kişi de bunun hakkında tartışıyor. ahmet: "bisiklet kendi kendine, pedal-zincir-vites takımı-dişliler ve tekerleğin hareketi ile, gidonun doğrultusunda hareket eder" diyor. mehmet: "bisikletin mekanik aksamlarını hareket ettiren, cansız mekanizmayı harekete geçiren bisikletinin ayak hareketleridir. bu da bisikletin biri tarafından kullanıldığını gösterir." diyor. ahmet bu defa "bisikleti geri geri ittirince pedalları kendi kendine dönüyor falan ama.." diyor. mehmet'in -temsili tartışmada- haklı olduğunun kanıtı ise, bisiklet hareket ettiğinde pedalların da hareket etmesi -kimyasal verince duyguların değişmesi-, pedallar ayak maharetiyle çevrildiği durumla bağdaştığını gösterir -duygular değişince kimyasalların miktarlarının değişmesi-. veya özetle; elektrik dinamosunun milini döndürürseniz akım oluşur. dinamoya akım verirseniz mil dönmeye başlar.
insanın çevreden etkilenmesi modern nörolojideki ayna nöronlarına işaret eder. insanın çevreyi etkilemesi ise sadece bilişsel değildir. dışkılamak ve yemek yemek de çevreyi etkilemektir. yani çevreyi etkilemek için illa ruh gerekmez. (bkz. bitki)
etkilemek ve etkilenmek ruh tarafından değil, daha çok birey olduğunun farkındaki "bilinç" tarafından yapılan işler, oluşlar. tabii bilinç de zorunlu değil. karmaşık bilinç olmadan okyanuslarda cirit atan deniz yıldızları, süngerler, denizanaları falan var misal..
ruhla beden ilişkisi deneyimlenemez değildir. sorun, deneyimlerin kişisel kalmaya mahkum olmasıdır. ruhunuzun bedenden çıkıp galaksileri dolaştığını iddia edebilirsiniz. belki de doğrudur bu iddia gerçekten. ama benim ruhumu elinden tutup o galaksilere götüremiyorsanız, iddianız kişiseldir, rivayettir, mesnetsizdir, bilim dışıdır. galaksiyi geçtim, kendi içinizde bir ruh olduğunu dahi ispatlayamazsınız. bunu dudaklarınız arasından hava fışkırtarak iddia edersiniz, ama iletişim aracı olarak kullandığınız mekanik ses dalgaları kadar mekaniktir aslında ruh dediğiniz "bilincimsi" kavram. yer değiştiren sinyal molekülleri, bazı elektrik atmaları, bazı beyin bölgelerinin koordineli çalışması. bunlardan bir ayak bozulursa, hatıranız, hisleriniz, ifade yeteneğiniz gidebilir. bunları çıkarırsanız zaten ruh dediğiniz şeyden geriye ne kalır? tıbbın bütün uğraşı bu adımların bozukluklarında ne olduğunu anlama çabasıdır.
özet: rivayetler bilim üretemez. tıp ise bir bilimdir.
bisikletin kendinden gittiğini kabul eden bir adama bisikletin mekanizmasını anlatmaya çabalamak yerine "bisikletçiye inanmayan" bu adamdan hangi "gücün" bisiklete yön ve hız verdiğini açıklamasını istemek daha mantıklıdır. tabii bisikleti götürenin bisikletçi (yani beyin, sinir ağı ve endokrin salgılar) olduğunu söyleyen birine "yok o bahsettiğin ruh değilse olsa olsa hiçbir şeydir" demek de baştan hatalı bir analoji üretmektir. ruhun yerine 2 kg et yığını bir düşünce aracı koyuyorum yani hiçlik koymuyorum. neyse, bu da ayrı bir tartışma konusu zaten: analoji yapmadaki sorumsuzluk.